Duyuru

Daraltma
Henüz duyuru yok.

Aşk ve Aşık Olmak!

Daraltma
X
  •  
  • Filtre
  • Zaman
  • Göster
Hepsini Temizle
yeni gönderiler

  • ya bu yazılar varya benim aklımdan geciripte dilimden dökülmeyenler işte bunlar ...

    tüm hatam bunları bu şekilde ifade edememek...
    Medya tarafından üç büyüklerin taraftarı olmanın empoze edildiği bir ülkede, bu sportif emperyalizme direnip, kendi şehrimin takımına sahip çıkmanın onurunu ve gurunu yaşıyorum.

    Yorum


    • İlk olarak Fatih Yücel tarafından gönderildi Gönderiyi görüntüle
      ya bu yazılar varya benim aklımdan geciripte dilimden dökülmeyenler işte bunlar ...

      tüm hatam bunları bu şekilde ifade edememek...
      Ne hatası ya hata değil tecrübesizlik

      Kitap oku
      Sunay akın modelinde ki insanları saatlerce dinle
      Aşk sevgi dostluk sosyallik içeren filmler ve diziler izle.
      Trabzonspor, Ona Hayat Verenlerin Hayatıdır.

      Yorum


      • film ve dizi konusunda 10 yıllık profesyonel tecrübeye sahibim ama bu konuyla alakalı hiç kitap okumadım açıkçası ...

        ama olacak inanıyorum...
        Medya tarafından üç büyüklerin taraftarı olmanın empoze edildiği bir ülkede, bu sportif emperyalizme direnip, kendi şehrimin takımına sahip çıkmanın onurunu ve gurunu yaşıyorum.

        Yorum


        • Dünlerimin yarım kalmışlığıyla yazıyorum bu satırları..
          Garip bir hüzün var içimde.. sanki bir yanım hep ağlamaklı ..
          Kaç kez söndürdüm yalnızlığımı sigaramın külünde ben bile unuttum..
          kaç kez bitirdim o adı sigaramın dumanında..?
          Ama yine de sevdamı kırık kalemimde harcayamadım...

          Bir fotoğrafa bakıyorum şimdi...
          Resmi de hayalim gibi ben gibi dünlerim gibi yarım kaldı bir ocak sabahı..
          Şimdi düşünüyorum da yarım kalan kimin düşüydü acaba?

          Sevmekse en büyüğünden seviyorum ama geleceğimde yok artık dünlerime bıraktım onu..
          Sinsice akan zamanlara kattım sırtımdaki yaralarımı.. Şimdi ismi ritimsiz kalp atışlarımda saklı..
          Ne yapalım bedenimize hapsolmuş ruhlarımızı ben özgürleştirdim o yapamadı..
          Şimdi o mahkum ben özgürüm.. iki kişilik bir yürek bu..
          Artık ben yetemiyorum içine ona verdikçe küçülüyor küçücük oluyor gözümde..

          Acı bir gerçek kıpırdıyor artık hayatımın sayfalarında..
          rüzgar kulaklarıma fısıldıyor giden gitti diyor bekleme

          yüreğimde onun için büyüttüğüm sevdamı hançerlediği vakit dünya dönmekten vazgeçti onun için sanki..
          Bir ocak sabahı ben ondan vazgeçtim.. ama sevgimden vazgeçmedim..

          Anlamak biraz zor neden mi böyle..çünkü bütün benliğimle duygularımla ve sevgimle o kadını yaratan benim.. Olduğu gibi kabullenmek de bana düşerdi tabiiki özellikle de savunmak. .
          Onu herşeyiyle sevdim ben..
          Sevdim ve yarattım.. Bu uğurda herşeyimi kaybetsem bile..
          Ne demiş üstad: güzelliğin beş para etmez..bu bendeki aşk olmasa...
          Şimdi bir hiç değilsen bunu benim sevgime borçlusun!!!

          Hadi gel de şimdi karanlığı konuşturan yazılarımı sustur susturabilirsen...
          DRaZeN PeTRoViÇ....(3)
          ANDRea MeNeGHiN....(11)

          Yorum


          • ASk ı Unuttum Köy e Geleli memleket sevdasının yanında ASk halt etmıs
            Gitme demek cok da Zor olmamali

            Yorum


            • YARUM KOYNUNDA ÖLSEM KEFENDE İSTEMEZDUM. ÜÇ GÜN SARILU YATSAK DA SAĞDAN SOLA DÖNMEZDUM.

              Daha ne olsun ya

              NumberOne Volkan Konak
              "Kocaeli bizi ilk maçta 1-0 yendi. 'Hamsinin kafasını ezdik' başlığı attılar. Gazeteleri soyunma odasına astım. 20 dakikada skor 5-0 oldu. Bizde öyle bir güç vardı o zamanlar."
              Ali Kemal Denizci

              Yorum


              • İnsan seçebilmeli aşık olacağı adamı! Öyle gönül işlerine bırakılmamalı bu mevzu.Aşk,mantığın onayladığı olmalı...Olabilirliği yüksek olan olmalı aşk,imkansız olmamalı...!

                Yahut,aşağı tükürsen sakal,yukarı tükürsen bıyık muhabbetine girmemeli aşk.Hele iki ucu .oklu değnek muhabbetine teğet bile geçmemeli.Olsa olsa,güllük gülistanlık lafı gelmeli,insanların aklına "aşk"ı duyunca..

                Bir gün-çok üyük olasılıkla- kalbinin,onun adının dahi geçtiği yerde böylesine atmayacağını bildiğin halde,kalbin,onun adı geçmese bile öyle atmamalı. Hele ki,sen ondan habersiz onu severken hiç..! Sahi,tavşan dağ mevzuuna da dönmemeli aşk...

                Yoksa,aşkı aşk yapan bunlar mıdır? Bunlarsız aşk,dikensiz gül misali mi yoksa...

                9.11.8
                "Orada birisi farklı yürüyordur."

                Yorum


                • hanı boyle yol kenarlarında olurlarya (fazla derıne ınmıcem) bugun resmen asık oldum ablama yaa ne guzel konusuyosun sen ole....tobe tobe ..banada hep bolelerı denk gelıyo , 3 te 3 oldu valla...papaz buyusu mu vardır nedır bende....
                  İstanbul Yalakası Degil Memleket Sevdalısıyız...! бордовый-голубой
                  Ана Ивановић-VEFASPOR-Maria Yuryevna Sharapova......ARsHAVİn'Lİ...

                  Yorum


                  • Hayat soğuk, yağmurlu ve vurdumduymaz bir İstanbul gecesiydi... Ve gece yağan yağmur hep ürkütürdü beni. Yağmur değil yalnızlığımdı pencereleri damla damla yalayan, yıllarımı dolduran sensizlikti... Hep bir yanı yarımlık, hep senden uzaktalık, hayattaki tek 'kimse'mden yoksunluk, yani kimsesizlikti. Bir kavuşma mucizesine inanma yolunda harcanmış bir hayatın ansızın sonuna gelme, ve o mucizeyi yaşayamadan bir başına ölme korkusuydu yağmur…
                    Yine yağmur yağıyor, yine gece... Yine İstanbul...
                    Sadece sana sarılarak uyuduğumda nefes alabiliyordum. Beni kollarına aldığında, yüzümü masumiyetinin yurduna, o kimsesiz boynuna dayadığımda, kokunu kalbimle soluduğumda... Uykun benim cennetimdi. Çünkü cennet sadece ikimizin olabildiği yerdi benim için. Ne sana aşık kadınlar, ne sevdiklerin, ne geçmişin, ne yarının...Uykunda sadece ikimiz vardık. Aşkıma dar gelen sevgi sözcüklerine ihtiyacım yoktu orada. Sana sevgimi anlatmaya, ispat etmeye ihtiyacım yoktu artık. Aşkımızın kokusuydu sana beni anlatan, sana seni anlatan.... Beni gerçekliğin o soğuk, o köpüklü dalgalarıyla yutan ve alıp alıp senden ötelere savuran hayatın dışındaki tek kaçış tünelimdi uykun.Gece iner, aşıklar, yüzler, bedenler, anılar kaybolurdu; sadece ikimiz kalırdık. Ve sen uykunda sevgimle hesaplaşmaya dalardın. Cennette cehennemi hatırlardın. Dönüp geriye bakıyorum da, sanki yıllar değil yüzyıllar geçmiş aramızdan... Aramızdan ayrılıklar, ihanetler, kayboluşlar, vazgeçişler, yeniden bulmalar, korkular, yalnızlıklar, savrulmalar geçmiş. Ve bu ilişki ne çok biçim değiştirmiş... Seni yollarca, şehirlerce uzağından sevdim. Seni kelimelerce, şiirlerce yakınından sevdim. Seni dünya üzerinde sanki ilk kez benim için kalemi eline alıp da yazdığın mektuplarca sevdim. Seni umutsuzca, beklentisizce, hayallerce sevdim uzağından. Hayatımı öyle olduğu gibi bıraktım. Şehrine geldim, ama kalbine giremeden sevdim. Neydik biz o yıllarda hiç düşündün mü? Neydik birbirimiz için sevgili? Geldim. Bana destek olacak, sırtımı vereceğim bir aşkın yoktu arkamda. Kendime yeni bir hayat kuracağım yalanını, kendim dahil, sen dahil herkese söyledim. Oysa tek istediğim seninle birlikte bir hayattı. Öyle cesaretsizdim ki karşında ve öyle açık sözlüydün ki bana karşı, ancak iddiasız bir sığınmacı olabildim hayatında. Hayatına iltica etmek isteyen bir yürek sürgünü... Bir aşk meczubu sadece...
                    Dürüstlük kimi zaman yalanlardan çok daha acımasızmış, sevgili... Gerçeğin buzdan ülkesinde yapayalnız kalan yürek, hayatta kalabilmek için yalanları bile özleyebilirmiş kimi zaman... Bana aksini ispat etmek için elinden geleni yaptığın o yıllarda, buzlar ülkesinde biraz olsun ısınabilmek için, aslında beni sevdiğin yalanına inandırmıştım ben de kendimi... Aşkıma kapalı bir kapının önüne bırakılmış yaralı bir kuş gibiydim. İnanacak, bir ibadet gibi yaşayacak tek şeyimdi senin aşkın. Karşılıksız, güvensiz, sessizce yaşanan bir aşk... Nasıl da hoyrattın bana karşı... Kalbinde değil miydim gerçekten? Neydik biz söylesene? O yıllarda senin neyindim ben sevgili? Can yoldaşın mı? Yol arkadaşın mı? Dostun mu? Sevgilin mi? .. Sonra bir gün geldi ve unutuldum. Ve bu sorular birer birer bıçak gibi saplandı yüreğime ve yüreğimde yanıtlarını buldu. Unutuluş hepsinin acımasız cevabı oldu. Sonrası dipsiz bir karanlık... Sonrası çaresiz bir çıldırış... Hayata karışmamak için tek kalkanım, tek sığınağımdı aşkın. Tek silahımı yitirdim ve hayata teslim oldum.Kırgınlık kimlik değiştirdi ve vazgeçiş oldu benim için. Unutmanın en ağırı unutamadan unutmaktır. Seni sonsuza kadar kaybetmek kimlik değiştirdi ve unutmak oldu benim için. Seni unuttuğum yalanıyla hayatı kandırmaya çalışınca hayat hiç olmadığı kadar acımasız tokatlar indirdi yüzüme... Sonrası dipsiz karanlık... Sonrası hatırlamaya bile dayanamadığım düş yıkımları... Sonrası kesif, karanlık ve rutubetli bir kuyu... Koskoca bir boşluk... Sonrası 'yalnızlık' kelimesine sığmayacak kadar derin bir yalnızlık... Yokluğumda kendine kurduğun hayat, beni yasak bir ilişki haline getirdi bu kez de... Ve bu ilişki bir kez daha kimlik değiştirdi. Seni, bir başkasıyla birleştirdiğin hayatına uzaktan bakarak, kalbimi kıskançlığın lanetli hırsına teslim ederek, kısıtlı zamanlarda, gizli saklı buluşmalarda, o doyumsuz kaçamaklarda sevmeyi de öğrendim... Hasretinin o tarifsiz kokusu burnumu sızlatırken yapayalnız uyumayı da öğrendim. Yağmurlu İstanbul gecelerinde o baştan ayağa sen olan evimde kaderimle kıyasıya yaşamayı da öğrendim, sevgili... O zamansız unutuluşun ardından yeniden hatırlanmanın sevinci, seni paylaşmaya boyun eğmenin ve hep gizliliğin gölgesinde kalacak olmanın acısına büründü. Uykunda soluğunun bir başka soluğa karıştığını bilerek geçirdiğim sayısız gecelerde, gururumu parça parça bölüp aşkıma kurban verdim. O tarifsiz ağrıyı uyuşturmak için ruhumdan, kimliğimden, kadınlık onurumdan vazgeçtim. Her şeye rağmen direnebilmek için kendimden vazgeçtim. Geriye dönüş kapılarını sonsuza kadar kapatmış oldum böylece. Ruhumdan kendimi kovup, tüm hücrelerime sadece aşkını yerleştirdim. İşte o andan itibaren, sensizlik artık bensizlik oldu sevgili... Sensiz geçen gecelerde yüreğimde biriken kıskançlığın, öfkenin, kırgınlığın ve hasretin hummalı karanlığı, sana kavuştuğum anlarda sevinçten çıldırmanın eşiğinde tarifsiz bir hazza dönüşürdü... Sana yeniden dokunmak, sanki bulutlara öpücükler kondurmak gibiydi... Huzurla huzursuzluk, hasret ve kavuşma, aşk ve öfke, merhamet ve acımasızlık, kırgınlık ve bağışlama her şey ama her şey sevgimizin taşkın sularında birbirine karışırdı. İki kalbin bir ömre sığdırabileceği tüm duyguları biz o kısacık anlarda soluk soluğa yaşardık... Sonra hayatını değiştirdin. Yeniden özgürlüğüne kavuştun. Ve bu ilişki bir kez daha biçim değiştirdi. Yıllardır bir savruluş halinde aramızdan akıp giden aşkımız, nihayet dingin, doygun ve emin bir sığınak bulmuştu kendine. O savruk yıllar bile koparamamıştı ya bizi birbirimizden, artık hiçbir şey bu aşkı yıkamazdı. İhanetlerin, unutuluşun, hayatın sınavından geçmişti aşkımız. Tam da birbirimizi hayattan çok uzakta, dokunulmaz bir boyutta sevdiğimize inanmaya başlamışken, dudaklarından dökülen o lanetli cümle korkularımı yeniden uyandırdı, geçmişi zamandan koparıp aramıza soktu yeniden: 'Varlığın artık bana acı vermiyor... ' Ah sevgilim, ayrılık trenini çoktan kaçırmadık mı biz? Bulup bulup kaybetme oyunlarını çoktan tüketmedik mi? O dünyevi aşk oyunlarından, kıskandırmalardan, kaçamaklardan çoktan vazgeçmedik mi? Birbirimizi en ağır ihanetlerde sınamadık mı? Anlamadın mı artık, varlığım sana acı vermek için değil... Sadece seni sevmek için yaşadım ben!
                    Senin için bir ilişkide girilebilecek bütün kimliklere bürünmedim mi? Önce aşkla değil kalbinin boşluğuyla tutunduğun bir can yoldaşıydım... Yüreğin bir başkasına kapılarını açtığında hayatından dışlanıp unuttuğun oldum sonra..Kalbime geri dönmek istediğinde gururumun gemilerini yakıp, metresin oldum... Vicdanın oldum senin... Merhametin oldum... Pişmanlığın oldum...Arkadaşın oldum... Kardeşin oldum... Sevgilin oldum... Söylesene kaç kez biçim değiştirdi bu ilişki? Kaç kez kimlik değiştirdim seni sevebilmek için...
                    Anlamadın mı artık, varlığım sana acı vermek için değil. Sadece seni sevebilmek için yaşadım ben... Hala seninle geçireceğim anların telaşıyla tüketir gibi yaşıyorum sensiz geçen günlerimi. Yıllar geçti, hala seni görecek olmanın kalp çarpıntılarıyla, yalnız senin için giyiniyorum en güzel giysilerimi. Sen güzel bulasın diye geçiyorum aynaların karşısına.Seninle geçen zaman bir daha tekrarı olmayan, doğaçlama bir melodi gibi benim için... Sanki birlikte yazılmış kaderimizin sayılı dakikalarından an çalıyorum.paylaştığımız ne varsa hepsini bir daha asla okuyamayacağım bir şiiri kelime kelime içime sindirir gibi, soluk soluğa hissederek yaşıyorum... Öyle birikmişsin ki içimde... Seni yaşamakla tüketmem, seni sıradanlaştırmam mümkün değil. İçime çektikçe çoğalıyorsun... Şimdi varlığım her geçen dakika daha da daralan gizli bir çember örüyor etrafına. Her geçen gün biraz daha uzaklaşıyor, biraz daha kanıksıyorsun beni... O peşini bırakmayan yaralı geçmişin aramıza korku duvarları örüyor. Hayatını tüm kalbimle kucakladığımı hissettiğim anda ansızın yüzünde beliren o eski kaygıların alıp seni benden çok uzaklara, derinlere, yalnızlık kuyularına sürüklüyor. Yeni isimler, yeni aşk öyküleri, başka yüzler, başka bedenlerle kaçış planları yapıyorsun kendine... Sevgilim nereye gidiyorsun? Orada ne var? Benliğini kıstırdığın duvarların arkasında soğuk, uçsuz bucaksız bir yalnızlıktan başka ne var? Neden kaçıyorsun? Neden bu aşkı sonsuzluğa, özgürlüğe, daha önce hiç yaşamadığın sınırsızlığa bir kapı olarak görmüyorsun? Ben senden gitme ihtimalini hiçbir zaman çalmaya yeltenmedim ki... Sevgim seni tüketmek değil, çoğaltmak içindi... Sevgim dünyanın yaşanılası bir yer olduğuna inanman, inanmamız içindi... Yüreğimizin çok derinlerinde yaşayan o iki masum çocuğun soluk alabilmesi için bir gökyüzüydü sevgim... Ben senin kanatlarını hiçbir zaman çalmadım ki... Öyle çok reddedildim ki, öyle çok unutuldum ki senin tarafından, sensiz kalmak yüreğimi ezen tek korku artık. Öyle ki hayatım yalnız bir korku halinde ayakta duruyor şimdi... Korkumu gerçeğe büründürdüğün anda yıkılıp gideceğim. Her şeyi tükettim. Hayata tutunmak adına ne varsa her şeyi yaktım seni sevebilmek için... Tüm sabrımı, kendime ve insanlara güvenimi, sevginin hayatın tek harcı olduğuna olan inancımı... Artık senden başkasına verecek enerjim, sevgim ve hayatla hesaplaşacak bir benliğim kalmadı. Geriye dönüp sığınacak bir kendim kalmadı.!Şimdi bana varlığımın sana acı vermediğini söylüyorsun. Gitmemi istiyorsun, sonra yeniden gelmemi... Ve sonra yeniden gitmemi... Beni sensizliğin o dipsiz çukuruna önce sarkıtıp, sonra yeniden gün ışığına çıkarıyorsun. Sevgimi, yokluğumu hissettiğin yerde bulmak istiyorsun. Aşkımın benliğini ve hayatını ele geçirmesinden duyduğun o sebepsiz korkuyu yenmek için, bana seninleyken tekrarı olmayan bir şiiri hatırlatan zamanın, sana benimleyken gösterdiği monoton ve tüketici yüzünü yok etmek için oynadığın bir oyun bu belki de... Beni deliliğin sürgünlerine yollayıp, sonra yeniden kalbine çağırıyorsun. Korkuyu beklemenin telaşı korkunun kendisinden çok daha ürkütücü biliyor musun? İşte bu yüzden sensizliğin karanlık kuyusuna kendi ellerimle bırakıyorum kaderimi. Korkuyu beklemekten vazgeçiyorum, ama asla seni sevmekten değil, sevgili... Sana veda etmeden kayboluşa karışmam da aslında sadece bunun için..Madem varlığım acı vermiyor sana, madem ki ancak yokluğumda sevgimi hissedebiliyorsun, öyleyse yokluğumla kal sevgili... Madem ki yokluğumla daha mutlusun, o halde yokluk benim bu aşk için büründüğüm son kimlik olsun...
                    DRaZeN PeTRoViÇ....(3)
                    ANDRea MeNeGHiN....(11)

                    Yorum


                    • İskender Pala bir röportajında;

                      "Aşk bir sarmaşıktır ve en iyi bir tanımı da budur. Aşk kelimesinin kökeni de oradan gelir. Sarmaşık bir ağacı dıştan sarar, yemyeşil gösterir ama içten içe kurutur. Nice çınarlar, nice selvi boylular aşkın sarmasıyla içten sararmış kurumuştur, dışı yeşil görünür hâlâ.

                      Maşuk uğruna ölmek, aşkı ispatlar mı?
                      Aşkın ispatı için can vermek en kolay yoldur. Dirilip tekrar can verebilecek, yani aşkı için hergün ölmeyi göze alabilecek olan ise gerçek âşıktır.
                      "

                      demiş.
                      TSira- Şükran
                      "Ne mutlu "insanım" diyene. Ne mutlu "Türk'üm" diyene. Ne mutlu "bordooo" sesine "maviiii" diyerek karşılık verene."

                      Yorum


                      • İlk olarak m@rdi tarafından gönderildi Gönderiyi görüntüle
                        İskender Pala bir röportajında;

                        "Aşk bir sarmaşıktır ve en iyi bir tanımı da budur. Aşk kelimesinin kökeni de oradan gelir. Sarmaşık bir ağacı dıştan sarar, yemyeşil gösterir ama içten içe kurutur. Nice çınarlar, nice selvi boylular aşkın sarmasıyla içten sararmış kurumuştur, dışı yeşil görünür hâlâ.

                        Maşuk uğruna ölmek, aşkı ispatlar mı?
                        Aşkın ispatı için can vermek en kolay yoldur. Dirilip tekrar can verebilecek, yani aşkı için hergün ölmeyi göze alabilecek olan ise gerçek âşıktır."

                        demiş.
                        abla çok güzel bi röportaj bulmussun sağol
                        ''...TrAbZoNsPoR...''

                        Yorum


                        • İlk olarak m@rdi tarafından gönderildi Gönderiyi görüntüle
                          Maşuk uğruna ölmek, aşkı ispatlar mı?
                          Aşkın ispatı için can vermek en kolay yoldur. Dirilip tekrar can verebilecek, yani aşkı için hergün ölmeyi göze alabilecek olan ise gerçek âşıktır."

                          demiş.
                          Bu Kısım aslında bizi çok ilgilendiriyor.
                          Trabzonspor, Ona Hayat Verenlerin Hayatıdır.

                          Yorum


                          • Allâh'ın parmağı yok ki gözüme soksun. Yıllardır hakkında saçma sapan önyargılar taşıdığım bir sınıf arkadaşımla bu aralar samîmî olma durumunda kaldım ve kız konuşurken aptallaşıyorum. Âdetim olmadığı hâlde kıza iltifatlar yağdırıyorum. Ondan başka birşey düşünemez oldum. Ortak arkadaşlarımız da bendeki aptallaşmayı fark ettiler ama sebebini çözemediler ve çözemeyecekler de.

                            Neyse, yakında geçer herhâlde.
                            Stand-upçı başkan istemiyoruz!

                            Yorum


                            • İlk olarak Özkan tarafından gönderildi Gönderiyi görüntüle
                              Allâh'ın parmağı yok ki gözüme soksun. Yıllardır hakkında saçma sapan önyargılar taşıdığım bir sınıf arkadaşımla bu aralar samîmî olma durumunda kaldım ve kız konuşurken aptallaşıyorum. Âdetim olmadığı hâlde kıza iltifatlar yağdırıyorum. Ondan başka birşey düşünemez oldum. Ortak arkadaşlarımız da bendeki aptallaşmayı fark ettiler ama sebebini çözemediler ve çözemeyecekler de.

                              Neyse, yakında geçer herhâlde.
                              Geçmesin be Özkan. Hayat boyu beraber yaşayın o duyguyu
                              Sâhipsiz olan memleketin batması haktır;
                              Sen sâhip olursan bu vatan batmayacaktır!
                              - Eomer -

                              Yorum


                              • Hep yakınılan durumdur Herkes 20'li yaşlarda "Ulen bizim ilk okulda bir kız vardı ya geçen gördüm neymiş ne olmuş şaşırdım valla" der ama işte o zaman ki akıl şimdi ki akıl o ilk okul zamanında saçını çeker kaçarsın eteğine ayran dökersin kaçarsın tokasını camdan aşşağa atarsın 6 sene sonra yolda gördüğünde şişit kız dediğinde bakmaz dumur olursun acaip bir olaydır
                                Trabzonspor, Ona Hayat Verenlerin Hayatıdır.

                                Yorum

                                Üzgünüz, bu sayfayı görüntüleme yetkiniz yok
                                Çalışıyor...
                                X