Duyuru

Daraltma
Henüz duyuru yok.

Paylaşmak İstediğiniz Yazılar...

Daraltma
X
  •  
  • Filtre
  • Zaman
  • Göster
Hepsini Temizle
yeni gönderiler

  • Övüleceği Öven Sövüleceğe Söven Cansız Hoca



    (İLGİNÇ OLDUĞUNDAN ALINTI YAPILMIŞTIR.)
    Mustafa Cansız ismi, eğer Trabzonlu değilseniz size pek bir şey ifade etmeyecektir. Fakat onun yetiştirdiği din profesörü, günümüzün parti lideri Yaşar Nuri Öztürk`ü ise bilmeyen yoktur. Trabzon`da bir efsane gibi anlatılan, dini sorulara nükteyle, küfürle cevap vermesiyle meşhur Cansız Hoca, 1990`larda ses kayıtları ortaya çıkan ama varlığı kanıtlanamayan Oflu Hoca`nın aksine gerçek.
    Mustafa Cansız, 1895–1975 yılları arasında yaşadı. Arapça, Farsça, Çağatayca, Rumca bilgisi, koyu CHP`li olması, akademisyenlere taş çıkarır kültürüyle her yönden farklı bir din adamı. Öğrencisi Prof. Dr. Yaşar Nuri Öztürk`e göre müstesna bir şahsiyet:
    "Sadece ilim ve irfan birikimiyle değil, büyük zekâsı, hayranlık veren esprileri, hâlâ yararlandığımız öngörüleri ve engin insan sevgisiyle müstesnaydı. İslam adına sergilenen saptırma, uydurma ve yanlışların altını çizer, bunları yaparken övülecek olanı cömertçe över, sövülecek olana müstahak olduğu şekilde söverdi.” Bana Kursi derdi ve hep şunu tembihlerdi: Kursi, oğlum layık olandan layık olduğunu, müstahak olandan da müstahak olduğunu esirgemek namussuzluk ve dinsizliktir. Bunu sakın unutma." Bu sıradışı din aliminin hayatı ölümünden yıllar sonra, Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi İlahiyat Fakültesi öğretim görevlisi Mehmet Günaydın tarafından kaleme alındı. "Cansız Hoca," Heyamola Yayınları`ndan bu hafta piyasaya çıktı.


    EDİSON CENNETE GİRECEK Mİ?

    Cansız Hoca`nın bulunduğu bir yerde kimlerin cennete gireceği konusu tartışılıyormuş. Mollalardan biri Cansız Hoca`ya:
    - Hocam, Edison bütün dünyayı aydınlatan buluşu gerçekleştirdi ama yine cehenneme gidecek.
    — Sen Edison`un cehenneme gideceğini nereden biliyorsun?
    — O bizim Peygamber`e inanmadı. Onun için cennete giremez.
    Bunun üzerine Cansız Hoca, cevap verir: "Bakara suresinin 62. ayetinde şöyle der: Şüphesiz iman edenlerle, Yahudiler, Hıristiyanlar ve sabilerden kimler Allah`a ve ahiret gününe inanıp salih ameller işlerlerse onların ecirleri Allah katındadır. Onlara korku yoktur ve üzülmeyeceklerdir de. Yani, bu ayette Allah insanlara Allah`a ve ahiret gününe inanıp hayırlı işler yapmaları şartını getiriyor. Aynı ayet Maide suresinin 69. ayetinde tekrar edilmektedir. Sonra büyük âlimlerin ekseriyeti iman sahibi oldukları bilinen bir husustur. Ayrıca Edison`un son nefesinde nasıl gittiğini ne biliyorsun?"
    Ancak adam ikna olmamış. İlla cehenneme gidecek, diye ısrar edince Cansız Hoca sinirlenmiş. Şu cevabı vermiş: "Allah, senin gibi beş milyon eşşekoğlueşşeği cennete koyacağına bir Edison`u koysun daha kârlıdır."


    KURAN SAYFALARI

    Cansız Hoca`ya yerli yersiz herkes dini sorular soruyormuş.
    - Hocam, yeryüzünün her tarafına Kuran sayfaları serilse ve büyük abdest ihtiyacın gelse bu ihtiyacı nerede gidereceksin?
    Cansız Hoca çok sinirlenerek şu cevabı vermiş:
    - İhtiyaç giderecek yer kalmadığına göre, senin ağzına sıçmaktan başka çare yok.

    HOCA ÇIKTI, MANDALAR YESİN

    Cansız Hoca, vali ve üst düzey bürokratlarla bir yemeğe katılır. Hocaların çok yemek yemesiyle ilgili bir fıkra anlatılır: "Hoca ile manda bostana düşmüş. Görenler, hangisini çıkaralım demişler. Kimileri mandayı çıkarın o çok yer demiş, kimileri de yok hoca daha fazla yer onu çıkarın demiş."

    Fıkrayı dinleyen Cansız Hoca masadan kalkmış, bir kenara oturup sigarasını yakmış. Masadakilerden biri Cansız Hoca`ya, "Hocam niçin kalktınız" diye sormuş. Cansız Hoca şu cevabı vermiş: "Hoca çıktı mandalar yesin."

    OKUNAN DUA ÖLÜ RUHUNA GİDER Mİ?

    İzmirli avukat dava için Trabzon`a gelmiş. Sohbet esnasında, okunan duaların ölünün ruhuna gidip gitmeyeceği tartışılmış. Avukat, okunan duaların ölülerin ruhuna gideceğine inanmıyormuş. "Seni ancak Cansız Hoca ikna edebilir" demişler. Hocanın tavla oynadığı kahveye gidilmiş. Adam sorusunu yineleyince, aralarında şu diyalog geçmiş.
    - Elbette gider.
    - Peki nasıl gider?
    - Senin anan, hanımın, kızın var mı?
    - Var.
    - Nerede oturuyorlar?
    - İzmir`de.
    - Senin ananı, avradını, kızını s...
    - (Adam sinirlenerek hocanın üzerine yürümüş) Ne biçim konuşuyorsun sen?
    - Niye sinirleniyorsun? Duaların buradan ahirete gittiğine inanmıyorsun da, küfürlerin buradan İzmir`e gittiğine niye inanıyorsun?


    *******

    Cansız Hoca eskiden Trabzonda meşhur bir hocaymış dini konularda herkes ona danışırmış kitabını aldım gülmekten yarıldım güldüğüme bakmayın Cansız Hoca gerçekten büyük işler yapmış bir hoca kitabı bulun ve okuyun tavsiye ederim
    Kazimişi gzas vorert

    Yorum


    • İlk olarak lato95 tarafından gönderildi Gönderiyi görüntüle
      Bir sitede okuduğum ve hoşuma giden bir şiiri paylaşmak istiyorum sizle..

      *****DİYOR TRABZON*****
      ......................
      Lato bayıldım buna yaa. Beni anlatıyor sanki.

      Paylaşımın için teşekkür ederim
      ODTÜ'lü bir hocanın Trabzonspor atkısıyla dolaşan Trabzonsporlular hakkındaki yorumu;
      "Hocam onlar Trabzonsporlu. Onların sevgisi, derdi bir başka. TRABZONSPOR onlar için bir var olma nedeni. TRABZONSPOR'a küsemez, kızamaz ondan utanamazlar çünkü o zaman şehirlerine küsmüş, şehirlerinden utanmış olurlar''

      Yorum


      • Edit.

        .
        En son Dursun Kaplan tarafından düzenlendi; 26.01.2009, 14:59.
        ~ Yüzümüzün yüreğimizle beraber gülümsediği an’ dır mutluluk. ~

        Yorum


        • Ey Gönül… Ölmedinse Uyan!
          KAPALI… Şuur kapalı, akıl kapalı, hayâl kapalı… Gözler, kulaklar kapalı. Duygular kapalı ve en önemlisi ruh kapalı. Kalbin kapıları kapalı. Ne vardı bu kadar içine kapanacak? Bir de perdeler kapalı oralarda… Neleri kaçırdığının farkında mı oturduğu mekânlarda, yaşadığı bedende insan? Duyuyor musun, dinliyor musun beni? Hayat çağırıyor seni. Gönlünü dinle, kalbini dinle yürü, aklını dinle dur. Aç perdeleri tek tek. Önce ışığını, çok ama çok erkenden kapattığın o loş odaların, uykusuz gecelerin karanlığından çık kurtul ey ruhum. Mutluluk aradığın yerde değil, kaçmak kapanmak asla çıkar yol değil. Bir dene istersen, bir defacık olsun bir dene lütfen. Nelerin değiştiğini gör ve gül. Gül de, güller açılsın güller koksun her yanın.

          Biliyorum ezan vakitleri dışında duymadığın, duymak istemediğin, kendine yabancı kıldığın bütün seslerin, kalbine açılan yoldan içeriye girmesine izin ver. Uzaklardan gelen bir kırlangıç sesi, bir rüzgâr uğultusu… Eğer yeşermeye uygun bir tek duygun kalmışsa binlercesinin arasında, dirileceksin. Bir nefes alıp vereceksin, hayat kadar. Hayatının tamamı kadar bir nefes.
          Seni, yanına hayat çağırırken ölümün karanlık gecesine gömülmen neden? Göz ağlamak için, göz görüp de duygulanmak için, kalp yaşamanın çok ötesinde hissetmek için. Sen bütün duygularını boşuna kapamışsın. Kaç bakalım, kaç kendinden ve Rabbinden kaç Ama nereye kadar? Nereye gidersen git, o sonsuz rahmetin kucağındasın hep. Ve ondan başkada hiçbir yere kaçamayacaksın.

          Bir dene, aç şu perdeyi, aç şu gözlerinin önündeki o incecik perdeyi. Fırla yatağından, hayatının yanlış akan ırmağından. Yoksa denizlere kavuşmaz bu ırmak, bu hayat. Çevir yönünü ummanlara. Çöllerde kuruyup gitme. Pencerenden içeriye sızan ilk ışık, güneşten ve güneşin Sahibi’nden sana bir merhabadır, görüyorsun. Gülüyorsun şimdi değil mi?

          Başkaları nasıl yaşıyorsa, sen öyle yaşayamazsın. Sen ki en sıradan idealin bile bir düşeni kaldırmak idi. Şimdi, kendi girdabında boğulmak üzeresin. Eğer bir kapı varsa, bir pencere varsa önünde, aç artık. Işık dolacak içeriye, baştan aşağıya nurlar içinde kalacaksın, yıkanacaksın. Başka bir seçim yok senin için. Açacaksın, açacaksın ne varsa. Görmeni engelleyen her şeyi, aşacaksın. Perdeleri tek tek aralayacaksın. Hem senin için ne dualar edildiğini bir bilseydin, asla ümitsizlenmezdin. Bu yoldan niceleri geçtiler. Gidenlerin bir çoğu dönmediler. Sen, gayesiz yollarda yürüyenlerin yolcusu değilsin. Sen, uykusuz geceleri bıçak gibi bölen, paramparça edensin. Rabbin kapını ışıkla çaldı, gönlünü ilhamla kalbini sevgisiyle. Direnme artık boşuna, boş yere. İnadın sırası değil. Kapılar bile yok önünde, belki perdeler bile yok. Gözlerin hafif hafif bir aralansa, ilk defa ama ilk defa dünyaya gelen bir bebeğin tertemiz bir ruhun gözü ile bakabilsen, ah bir bakabilsen… Hayatı değiştirmek, yeniden bir sayfa açmak bu kadar kolayken bunca zorlara düşmek neden? Şimdi kalbinle değil nefsinle hesaplaşma vakti. Tut yakasından, vur yere şeytanın uşağını.

          Allah’ım, güzel Allah’ım. Sana gelmek ve koşmak isteyen bütün ruhların önündeki kapıları aç, ardına kadar aç lütfen… Her an yeniden yarattığın kâinata, her an yeniden bakabilen bir göz, onu, her an yeniden anlayabilen bir akıl ve her an yeniden hissedebilen bir kalp lûtfeyle.
          Niye korkak, niye kaçak, niye yalnız, niye uzak Sen’in rahmetinden bunca insan Allah’ım? Neden? Sen’den neden kaçıyorlar? Belki de kaçtıkça yakınlaşıyorlar. Evet, Sen ki, kaçtıkça yakınlaştığımızsın. Göklerin ve yerin nurusun, ışığımızsın. Dört bir yanımızsın. Bütün sınırlar senin, sınırları belirleyen çizgiler de senin. Kalbimde çoktandır unuttuğum, öldüğünü sandığım sevgin, bugün gözyaşımla dirilsin, izin ver. Mahşere bırakma bu dileği… Dirildiler işte. İçime attığım yeter artık sıkıntıları, kederleri. Uçurumlara, çiçekler ekmem yakışır mıydı? Ve boşluklarda ne aradım bilmem yıllar boyu. Ey yaşlı suç ortağı nefsim, ey zavallı kalbim. Ey sesi kısılmış duygularım. Yeter artık bir perde açın, bağışlayıcı ve affedici bir sesin sahibinin davetine doğru yürüyün, koşun artık.

          Kalbime düşen kurtlar, delik deşik ettiler o güzelim dünyamı, mahvettiler. Tam da hayatın bu anında yeniden yaşamak istesem, adeta bir çocuk gibi yeniden doğsam çok mudur istediğim Rabbim? Bahtına düştüm, kapına geldim. Lekelenen melek vaktim, pembe beyaz baharlarım, ağlayan dakikalarım, hüzünlü günlerim adına beni affet. Ben gibi olanları, o durumda bulunanları da affet. Yolumdan beni ayartmaya çalışanları da affet, bilmiyorlar. Ve onlara öyle bir lûtfet ki, hepsi ama hepsi Sen’in sonsuz rahmetinin kucağında bulsunlar bir gün kendilerini. Ve öyle şaşırsınlar, öyle bir çığlık koparsınlar ki, bir çığ olup üzerlerine düşsün rahmetin bembeyaz. Kefen gibi örtsün tüm günahlarını, yıkanmış, arınmış gibi. Kabul edilmiş katındaki ak pak tövbelerinle çıksınlar bu yığının, bu enkazın altından.

          Ah Ömer, Faruk Ömer, senin o mahzun içler yakan hatıranın hürmetine, duanın arasına bizimkini de alsan ne olur? Hani bir gündü ; “Hz Peygamber’i memnun ettin, Hz Ebubekir’i memnun ettin, sayısız insanı memnun ettin yaşadığın sürece. ‘Sen ki Cennetin Firdevs’lerinde gezeceksin, ne mutlu sana’ dediklerinde baştan aşağıya buz kesmiş, acı bir tebessümle bakmış ve demiştin ki; ‘Keşke annemden doğduğum günkü gibi saf temiz bir çocuk olarak kalaydım. Bu dünyadan öyle gideydim. Başka hiçbir şey bu kadar memnun etmezdi beni’ demiştin.” Duana katılıyorum bütün zerrelerimle. Ne güzel bir arzuda bulunmuşsun. Tam sırası o duana, arzuna âmin demenin. Sen ki ey Ömer, bir bakışta tutuşup yanmıştın. O Sevgilinin bakışıydı seni tutuşturan, yakan. Olan oldu işte, bir anda sen mutluluk ağacının başında asırlar sonrasına gülümseyen bir meyve oluverdin. Şu an senin ağacının, uğruna yaşadığın hayatının meyvesini yiyoruz. Ey ruhum sahabe bunlar, yıldız insanlar. Takıl peşlerine onların, bul şaşırtmayan gerçeğin aydınlık yolunu. Arama, yok başka çıkar yol, başka kılavuz. Onlar ki ışığını kainatın sevgilisinden ve canlı güneşinden aldıkları için ebediyen parlayacaklardır. Yolunu kaybedenlere hep birer ümit ışığı olacaklardır.

          Ey kenar, kuytu köşelerde, karanlıklarda, yataklarda, oralarda, buralarda kıvranan ruhlar. Acziyetinizin, hiçliğinizin ve günahlarınızın gücüne inanın. Çünkü karadan aka geçmek bir adım bile değil.

          Dirilişi öldükten sonraya bırakmayalım. Ezdirmeyelim bu kadar ruhlarımızı. Kalbimiz dayanmaz böylesi ağır yüklere. Ben ki, yaşadığımı ve inandığımı yazmak istiyorum. Konum bütün insanlığın dramı. Bir doğum anında, içimizi dışımıza dökmek zamanında söylediklerimizi duyar da söyleyemediklerimizi bilmez mi Rabbim?

          Ah lekelenen melek vaktim, pembe beyaz baharım, ey kalbimin hazin sesleri. Adını, adın’ın yanındaki, o güzel adla yüceltmek istiyorum Rabbim. Kâinatın yaratıldığı andan beri ne varsa, aldığı nefes ve yaratılan bütün zerreler adedince sonsuza dek Sana hamdü senalar, o sevgili Resulüne selamlar, salavatlar olsun. Susan diller, dudaklar adına da… Kâinattaki gezegenler ve içlerindeki moleküller sayısınca, adının anılmadığı anlar adedince, her mekana şâmil, bir dua olsun Rabbim bu. Rahmetinin temsilcisi olan O zatın ve O’nun en büyük mucizesi Kur’an’ın ve O’nun dava ettiği davanın adına ve hürmetine, meleklerin onu taşıdığı, indirdiği anlardan sindirdiği yerlere kadar Resulüne salat-u selam olsun Allah’ım….

          Ya Rabbi Sana hamdetmek, şükretmek ve o şükürler için de şükretmek ne güzel… Biliyorum kabul ediyorsun dualarımı. İnanıyorum ki varsın, beni duyuyorsun.

          Şu an da, adını anan müezzinin okuduğu ezanda da varsın, haksın. Bütün kâinata cennetten bir kapı aralıyorsun. Sadece davetine değil, rahmetine çağırıyorsun bütün insanları. Büyüklüğünü ilân ettiriyorsun küçücük dillerle.. Her yer kulak kesilmiş yeri göğü inletiyor o güzel sâdâlar. Bütün kalpler dalga dalga titriyor şu an. Rahatlayan ruhlarımız bir ümidi yakalar gibi. Kapımıza bu kadar yaklaşmışken rahmetin, bize de açmak kalıyor sadece. Allah’ım bu gücü de lûtfeyle. Kapında inleyen şu kulunun ruhunu da doğruların ruhunun yanında dinlendir. Rahmetin yar olunca her şey kolay.

          Yolculuk saati gelip çatmadan ruhumuzu temizleyecek olanları yakın et bize. İzbe köşelerde, karanlık odalarda kıvranan ruhlar adına güneşi görmeden, nurundan, rahmetinden habersiz şaşkın, kararsız tüm ruhlar adına, sevdir bize sevdiklerini… Sevginin ebedi mahkûmu olalım. Ebedi Cennetinde sonsuza dek sevdiklerimizle beraber bizi mutlu et, bizi bırakma. Ey Rabbim vakt erişince, toprağa katsan da bedenimizi, biz o karanlık sanılan alemde de söyleyeceğiz bu şarkıyı…Korkumuz yok karanlıklardan adınla, nurunla aydınlanınca her yanımız. Yaşasın bizim için yaşattığın ve varettiğin ümit. Yaşasın ebediyet, yaşasın bitmez tükenmez sevinç günlerimiz… Ey ruhum, söyle bu duayı, seviyorum Allah’ı. Yok Sen’den başka gidecek, yok Sen’den başka varılacak. Affet bu dünya sürgününde nefsine yenik düşenleri, bizleri affet. Dertli Yunus gibi, dudağımızda o sevgilinin adını anarak bizleri affet.
          “Arayı arayı bulsam izini
          İzinin tozuna sürsem yüzümü”

          Hangi günahı işlerse işlesin, hangi ağırlığın altında kalırsa kalsın nihayet bir kalp taşıyor herkes. Yeniden de bir başka insan yaratılmayacağına göre bu dünyanın imtihanında, yine ümit bizde. Yüz binlerce insanın hepsinin suçu, günahı sanki üzerimizde gibi bir ah çekip yansak. Bir ah ki yüz binlerce insanın yeniden affının ve dirilişinin sâdâsı olsa. Affet, binlerin, yüz binlerin uyanışı adına bizi affet. Söz veriyoruz, telafi edeceğiz bunca ziyanı. Elveda boş yıllar, elveda aldanış diyeceğiz.

          Allah’ım toprağın altına da girsem, yıldızlara da çıksam, bu dünyada milyon sene de yaşasam, Sen yoksan ben ne yapabilirim, nasıl yaşayabilirim ki? Senin olmadığın dünyalar yok olsun. Senden istemeyen dillerim kurusun sana açılmayan ellerim kurusun. Yıkılsın gitsin bedenim. Dağılsın toz olsun zerrelerim. Allah’ım öyle bir iman lûtfet ki Sana yok diyenler bile Sen’de varolsun. Seviyorum seni Allah’ım. Kalbimi, kalbimin sevdiklerini ve sevdiklerimle ebediyen beraber olmayı vaat ettiğin için seviyorum Sen’i. Seviniyorum. İnanıyorum Sana, güveniyorum hiç kimseye güvenmediğim kadar. Biz istemeden bizim için her şeyi yaratan Rabbim. Sen’den ayrı günlerim, anlarım azap oluyor.

          Neler neler yazmaktı niyetim ama yine rahmetine doğru çark etti kalemim. Alev alev yanan ruhumun, kızıl renginde tutuşan yüreğimin, kanlarından rengini almış gül gibi kızaran kalbimin senden tek bir duası var bugün. Kabul eder misin söyleyiversem izninle? Aşkınla yanan dudağımla fısıldıyorum ruhum ürpererek… Aç ki şu gözlerin önündeki perdeleri, göremeyenler görsünler bu güzellikleri.

          Hangi işte senin adın varsa işlediklerimiz güzelleşiyor. Sevgilinin, Peygamberimin adını anınca bilirim ki, dualarım yerde kalmaz sana yükselirler kat kat. Kabul et, lûtfet ne olur.

          Kulakların, kalplerin önündeki bütün kapıları, perdeleri ardına kadar aç. Dudaklar seni söylesin, şarkılar seni ansın, kalemler seni yazsın, ayaklar sana koşsun. Kalmasın bir kişi ki kıytı kuyularda Sana sevgisini, özlemini söyleyememiş. Bütün kırık kalpler, ümidini kesmişler adına, şeytanın ve nefsin tuzaklarına batmışlar adına, tövbe sularında yıka hepimizi, kalbimizi. Kalbimiz Sana emanet. Pişmanlığın ve tövbenin ve bütün bunların sonunda geçirdiğimiz ağır ameliyatın o ağır yaralarına rağmen tüm hastalıklarımızdan, kirlerimizden kurtar, arındır bizi. Rahmetinin ruha derman ilâcıyla.

          Allah’ım günahları işleyen bizleriz, dönmemizi bekleyen sensin, cennetini istiyoruz. Çok mu? Yüzümüz yok mu? Madem Cennetini onu isteyene vereceksin aç kapısını ardına kadar, aç. Bozduğumuz tövbeler, yaptığımız tüm yanlışlar için bir kere daha Sana, yalnızca Sana tövbeler olsun. Tövbelerimizin affını ve kabulünü vaat ettiğin için de hamdüsenalar olsun. Biz ki, bu dünya çölünün garip yolcularıyız. Bu günah dolu, ağır yükle bu vadiler, bu yollar aşılır mı hiç? Sonsuz yolculuğa aşkına güvenerek, bir gönüle girerek, seni seven gönüllere girerek, güçlenip hep beraber kanat çırpmak istiyoruz katına. Dikenlerin bile gülün yanında kıymet kazandığı bir dünyada o Sevgilinden başka sığınacak gülümüz, Sen’den başka Rabbimiz yok. Sana ibadeti, Sana duayı terk etmiyoruz ama bunlara da asla güvenmiyoruz. Nedeni belli. Şeytan da çok ileri gitmişti ibadette ama ona bir faydası olmamıştı.
          Dostluğunu yar eyle, sevdiklerinin yolundan ayırma bizi.
          Çok şükür dualarımız kabul edildi gibi… Kalbim sükun ve huzur dolu… Bütün bunları yaşamak için gelinseydi bile bu dünyaya değerdi Allah’ım.

          Ey kapalı kapıların ardındaki duygular, gözler, kulaklar, kalpler, ayaklar…Aralanın, ayaklanın… Haydi ey insanlar, kalkın artık. Hoş günler geliyor; kış geçti, bahar bitti, şimdi yaz başladı. Şaşkın ruhumuzu nefsin şehvet rüzgârları kollarına almadan ve sarmadan, kalbimizi onun sahibine emanet edelim. Kalkın ey ruhlar, kalkın. Öyle bir kalkın ki yataklarınızdan, öylesine açın ki kapıları ümidiniz coşsun. Sevginiz başka yürekleri de tutuştursun. Evet, bu karanlıklardan aydınlıkları çıkarmak için kalkın, uyanın. “Bir mum diğer bir mumu tutuşturmakla ışığından hiçbir şey kaybetmez” diyor Mevlana.

          Ey gönül ölmedinse uyan, yeter artık. Sana kapalı görünen kapıları aç artık. Göğün mavilerine, Cennetin baharlarına uç artık.
          kaynak: Zafer dergisi Yazar: Selim Gündüzalp
          En son Nurbanu tarafından düzenlendi; 01.09.2008, 22:17.
          Unut gitsin Hayat şimdi bi başka güzel

          ANS 61 DNMSZ ;)

          Yorum


          • Yanağına düşen kar tanesi eriyip dudaklarına indiğinde ve o bir damla serinliği biriyle paylaşmak istediğinde yüzünü rüzgara dön, ordayım! Bir gün Yağmura yakalanırsan benden kaçtığın gibi Yağmurdan'da kaç. çünkü bulutların arkasında kaybolan Aşkı için ağlayan benim. hadi gökyüzünden senin için tuttuğum, üzerine tüm duygularımı yüklediğim, yıldızı al, yüreğimden yüreğine yollar var, hadi benim için uzaklardan bir tebessüm yolla...

            En son Sacit tarafından düzenlendi; 05.09.2008, 13:35.

            Yorum


            • HÜR OLMAK

              Sorgulamak benliği kılıflarını soymak red edilmişlerin ve korkuların
              suyun yüzüne eğilebilmek,soyu bulandıran rüzgarın sessiz lisanına kulak vermek,
              sessizligin dili vicdandır mümkünmüdür sessiz kalabilmek.Canlı,cansız ne kadarda haberdar herşey ve herşey nasıl fısıldamamakta sakin,sakin.
              Rüzgarda gülüşen yapraklar hangi akıbete bu kadar neşeli,yolumu kesen şu böcek benimi bekledi şu vakte kadar? Yada ben mi onu?
              Ve zaman nasıl bir ayarda?
              Tesadüfün tevavfuktaki benliğine ermişlik edebilmek içindir tekrarlayıştaki her değişim.
              marifet düşünülmeyeni düşünmek,arıtılmış sorgulardan bir benlik oluşturabilmek,marıfet bir dava sahibi olabilmek(ey kişilik)somut olanı icat maksadında kullanabilmek,
              maddeye ram olmuş otoriter nefsin köleliğinden azad edebılmek,inancın manevi hazzında düşünce ateşiyle karanlıkda yansımalaşabılmektr.

              İnsan çağı kadarmı özgürdür?


              Teknoloji çocuğu sözde tanrı;gerçeği sembolizm tapınağında putlaştırmış olmakmıdır özgürlük? Çağdaş cennetin vahşi tanrısı! Hep daha ıyı bır yaşam için bır ömür çalışıp,okul üstüne okul bitirdiğin hayat bu kadar uzunmudur?
              unutmak adına verdığin çabada huzurlu olabılmen mümkünmüdür?
              tıka basa doymuş insancıkların salyalı geğirmelerinde kirlenmişliklerine bir bak!
              çabadan davadan uzak ,16 saat yıyen bır asalak.

              Koca göbegını marıfet amacıyla önüne katmışlığına,afrikalı bır çocuğun burnuna dayarcasına,homurdanışını gör.suç kendisinin tıklım,tıklım tok olması değil senin nefes verecek kadar aç olmandr.bu yüzden sevmez seni..
              o kelıme ahengine dalıp kafıyeli cümlelerde düşünür pozları verır,senın ondan zeki, kirli başına dokunurken gözleriyle etrafı yoklar ve sevılen gözükmek nıyetıyle iğrentisini yutkunur.senı sıstemleştıren ideolojık düşüncenin çağdaş yaşam şehvetinde kamçılanmasına izin verdiğin için esirsin,

              1-Temel ihtiyaçlarından fazlasını mecburileştıp ve bunları karşılamak adına bır ömrü heba ettiğin için esirsin,

              2-Göbekli insancıklara sosyal statünü denk getirmek maksadıyla önlerinde susuyorsan esirsin,
              hor gorülmek korkusuyla farklılığını red edıyorsan esirsin,
              3-Düşünceden korktuğun için esirsin,
              4-Rahat bir yaşamda o rahatlığı yitirme korkusu güdüyorsan esirsin,
              Hürriyeti olanın bır davası görüş ve amacı vardır.
              Kendini oyalamak adına icat ettiğin oyuncaklarında sürdürdüğün evcilik ebediyen sürecekmi sanıyorsun?
              5-Bir an gelipte düşünce seni sarmaya başladığında ışığa,tv'ye bilgisayara koşturuyorsan sen esirsin.

              Kendi hilafetini gerçekleştir hürriyette sende başlar mahkümıyette
              İlkelerini bil. Kişilik ilkeler,inançlar üzerine inşa edilendir
              Hürriyet hüviyet ten doğmadır.

              Yorum


              • BİTER

                Kalkılır bir yerde, kalır oyuncak,
                Kurgular biter.

                Ölüm... O geldi mi ne var korkacak?
                Korkular biter.

                Fikir, açmaz artık beyinde kuyu;
                Burgular biter.

                Unuturuz hayat adlı uykuyu,
                Uykular biter.

                Biter, her şey biter; ses, şekil ve renk,
                Kokular biter.

                Kabir sualiyle kapanır kepenk,
                Sorgular biter.


                Necip Fazıl Kısakürek.

                Yorum


                • Arkadaşımın benimle paylaşmış olduğu yazıyı sizinle paylaşmak istedim...
                  Amatörce ama ben haddinden fazla beğendim...

                  Aklima gelmiyorsun artik oynadigim oyunlarda..
                  senin yerine hic bi figür kullanmiyorum..
                  önceki senaryodan da hicbir kesit calmiyorum..
                  Yeni yeni yaziyorum senaryoyu, oyunlari, oyunculari..
                  Günden güne gercekleri anlatan olay yasiyorum senin yalan oldugunu biraz daha anliyorum..
                  Ara sira yoksun aklimda diye kizma bana bu benim yazdigin senden sonraki filimde seni unutmak da var senaryomda..
                  filmin basligi bile hazir hafizamda.
                  Baslikta senden kalan kirintilari siliyorum bak okusana koca harflerle yaziyorum “ ayrilanlarin mutlu sonu” adinda..
                  Fragmani hazir filimim yakinda sinemalarda...
                  Ne kaderime küstüm Ne Devlete küstüm…
                  Çünkü inanmak, iman etmek varsa bir şeye, bedel neyse onada katlanır. Yarabbi Kahrında hoş, Lütfunda hoş dedik… iki saniye sonrasına garantimiz olmayan bir hayatımız için fırıldak olmaya gerek yok, ben fırıldaklık istemem…( M . Y )

                  Yorum


                  • Ya bir çift güzel bakıştı, ya da sarfedilen, bikaç cümle...
                    ya saflığındı beni tutan yanında,
                    yada haykırışıma ses vermemen.
                    tutsak olma arzumun hat safhada olduğu bir anda
                    karşıma çıkışındı belki...
                    belkide sadece yorgun yüreğiminin kontrol edilemediği idi o gün,
                    aslında geçmişin bıraktığı yaraların izlerinden kurtulmak için son hamlemdi
                    neydi, kimdi, nasıldı ve neredeydi...
                    sadece küçük bir rüya idin sen benim için...
                    tadına doyulamamış bi rüya idin..
                    Unut gitsin Hayat şimdi bi başka güzel

                    ANS 61 DNMSZ ;)

                    Yorum


                    • Yasak(lı) hayallerin girdabında çoğalıyorum. İçimde çığ gibi büyüyen bir haykırış var: neredesin filizlenmiş gülüm? Bahar geldi, en çok sevdiğin mevsim… Açmayacak mısın?

                      Yalnız savaşların ortasında kaldım. Ölmüyorum ama sürünüyorum. Daha yardım etmeyecek misin?

                      “ İçimde seni yaşatıyorum… Savaşlarda kazanan yine sen ”

                      Ayrılıklar uyandırıyor sevginin yatağından değil mi? Kısa bir şaşkınlık partisi ısmarlıyorsun mutluluğuna, sonrası bilindik işte uzun süren bir hüzün yolculuğu… Ne kadar tuhaf hem de bu kadar severken. Gülüşün bende bilesin hatta ağlayışın bile.

                      …yürek sesi içten geliyor sevgilim! Anlatmam çok zor, anlatsam da benim tarifim felçli bir çocuk gibi yolda kalır. Masum yüzlü cennet bekçileriydi aslında ya… Neyse artık!

                      Bilirsin işte! Bazen aşkta kekemeleşiyor… Konuşamıyor; anlayacağın sadece susuyor. Her acıda biraz daha yakınlaştığım içindir ki- Allahıma sığınıyorum. Her an her yerde yanımda, yüreğimde… Yoksa bu kadar düşünmezdim yokluğunda yaşamayı; öldürürdüm kendimi, hangi uçurum da inan hiç fark etmez. Aykırı anlamlarda daralır/ yıkılırım/ kirpiklerimde aşkı ararım… Sevgilim, sen aşk değil miydin?

                      “ Yürek sesi her şeyi biliyor da… Çaresizliğinden susuyor”

                      Yüreğimde ne mahcupluklar eskittim, ne sensiz günlere isyan ettim ne de kadere kızdım. Yüreğim oyalanmışsa kime suçlusun diyebilirdim ki… Yapamazdım, zaten yine aynı yolun yolcusu olarak kalmayacak mıydım? Yalnızlığımı bırakmadım hiç! Kızsam da en çok yine ona, beni hiç yalnız bırakmadı ki… Yatağımın başucunda gözyaşlarımı silen yokluğundu! Başkası olamazdı; içimde sayısız hayalinle yaşarken; dinamitler patlasa ne olur ki- yüreğim oyalanmışken sen bilirsin beni Allahım çok mu geldim bu hayata, bir benim sevmem mi fazla geldi.

                      “ Gözlerinden mutluluk akıyordu da; sen bana bakmıyordun ki- sevgili!”

                      Haberin var mı, seni sevmiştim… Ve ben ilk defa cenneti gözlerinde karşılamıştım. Huzur, cennet demekmiş de cennettekiler hep bu yüzden huzuru ertelemişler. İçim acıyor desem, inanır mısın? Bedenim hayati faaliyetleri reddediyor desem, yüreğim senliğine biçare desem, gecelerce ağladım desem, çok mu yalancı olurdum. Sen söyle sevgili! Ben cenneti sende gördüğüm için huzuru sevdim. Yanılmadım inan hiç yorulmadım, sadece çok sevdim…

                      “ Dermanı yok bu aşkın… Çaresiz yine günbatımı hüzünleriyle, ağlayacağım…”

                      …daha neler neler ve kim bilir nerelerden gelecek hayatımın zindan gözyaşları… Bu sefer yüreğim dualarda: bir tek o mutlu olsun, herkesten daha fazla…
                      Unut gitsin Hayat şimdi bi başka güzel

                      ANS 61 DNMSZ ;)

                      Yorum


                      • İlk olarak KUTADGU tarafından gönderildi Gönderiyi görüntüle
                        BİTER

                        Kalkılır bir yerde, kalır oyuncak,
                        Kurgular biter.

                        Ölüm... O geldi mi ne var korkacak?
                        Korkular biter.

                        Fikir, açmaz artık beyinde kuyu;
                        Burgular biter.

                        Unuturuz hayat adlı uykuyu,
                        Uykular biter.

                        Biter, her şey biter; ses, şekil ve renk,
                        Kokular biter.

                        Kabir sualiyle kapanır kepenk,
                        Sorgular biter.


                        Necip Fazıl Kısakürek.
                        herşeyi anlatıyor. Kelimelerin sihirli dünyası mı? Yoksa Üstadın mükemmel yüreği mi, hayatı okuyuşu, inceden inceye sezişi mi?
                        Şafak olmuş comolokko

                        Yorum


                        • Allah-u Zülcelal ayet-i kerimede şöyle buyurmuştur:

                          "Şüphesiz müminler birbiri ile kardeştirler." (Hucurat; 10)

                          Peygamber Efendimiz (S.A.V) hadis-i şerifte şöyle buyurmuştur:

                          “Mü’minler birbirini sevmekte, birbirlerine acımakta ve birbirlerini korumakta bir vücut gibidirler. Vücudun herhangi bir azası rahatsız olursa , diğer âzâları da bu yüzden ateşlenir ve uykusuz kalır.” (Buhari, Müslim)

                          Mü’min bir vücut gibi olmalıdır.Vücudun herhangi bir yeri rahatsız olduğu zaman, bu, bütün vücudu rahatsız edecektir. Bu hadis-i şeriflerden anlaşıldığı gibi mü’min kardeşlerimize yardım etmeli, birbirimize destek olmalıyız ve nasıl vücudun bir yeri ağrıdığı zaman bütün vücut huzursuz oluyorsa bir mü'min sıkıntıda, dertde olduğu zaman da bütün müminler onun derdiyle dertlenmelidirler.

                          Yorum


                          • Küçük bir çocuğun gözlerindeki korku dolu adamdım adı yazılmamış romanlarda, günler geçtikçe eskimeye başlayan sayfalara terkedildim. Kendi sonumu hazırlamadım ve sadece kitabın sonunu bekledim. Uzun ve kısa ömürlü otobüs yolculuklarında vazgeçtim kötü biri olmaktan, anlamıyordum kendimi. Sağı solu gözükmeyen bir yolun ortasında kalmıştım kalabalık arabaların arasından geçmek isterken. Kanatları kopmuş bir kelebek düştü yere, kanatları kanamıştı. Kimbilir ne kadar umut taşımıştı son ana dek, kimbilir kaç sevgi, kaç nefret uçurmuştu gittiği yerlere. Kalkamadı ve öldü. Ben uçmak istedim onun yerine, kaçmak, gitmek ve bir daha hiç gelmemek..

                            Gece yarıları ayışığının eşsiz senfonisini izlerdik. Arada kayan yıldızlar olurdu ama hiç dilek tutmazdık. Hafif esen rüzgarın bizden götürdüklerine baktık.. Şiddeti arttıkça bizi de götürecekti rüzgar, biz kopamazdık birbirimizden. Derken günışığını gördük ve rüzgarın piyanosunu dinlemeye başladık, yeni doğan güneş bize keman çalıyordu.. Sokaklarda okula giden çocuklar ve işine yetişmeye çalışan insanlar vardı ve yüzlerinde tatlı bir telaş..

                            Adı film listelerinin kötü adam rolünde geçen piyonlardık, sen bir şeytan ben bir melek. Amacımız kötülük ve içimizden gelmiyordu rolümüzü iyi yapmak! Biz kötü olmak istemiyorduk artık filmin sonu yaklaşırken.. Derken yine bir müzik sesi alıp götürüyor bizi, ya kopacaktık ya da..

                            Sen intihar ettin önce ben arkandan baktım, yerlerde kanların ve benim sana aldığım alyans kolyen vardı. Sen gittin ve sen öldün.. Seni yaşatacak bir ben ve bir ruhum var.. ama ben ölmedim meleğim!

                            olduğumdan daha melek ve olduğumdan daha insanca yaşıyorum şimdi, sen şeytanlarımla gittin.

                            ilhan diye birisi
                            En son ilhan tarafından düzenlendi; 25.10.2008, 21:28.
                            Türkçe, Turkche olmasın! Dilimizi koruyalım! Türkçeye 29 harf yeter!

                            “Ben basit bir '
                            iyi futbol dilencisiyim'. Elimde şapkam, dünyanın dört bir yanını geziyor ve stadyumlarda yalvarıyorum:
                            “Tanrı rızası için, güzel bir maç lütfen!”
                            Eduardo Galeano


                            "İhaneti severim, ama hainlerden nefret ederim." Cesar

                            Yorum


                            • İlk olarak ilhan tarafından gönderildi Gönderiyi görüntüle
                              Sen intihar ettin önce ben arkandan baktım, yerlerde kanların ve benim sana aldığım alyans kolyen vardı. Sen gittin ve sen öldün.. Seni yaşatacak bir ben ve bir ruhum var.. ama ben ölmedim meleğim!
                              Yüreğine sağlık..
                              ~ Yüzümüzün yüreğimizle beraber gülümsediği an’ dır mutluluk. ~

                              Yorum


                              • Kararlı mısın..?


                                'En kötü durumda benim' diyorsun
                                Gerçekten bu kadar zararlı mısın
                                Bu aşka zulmedip suç işliyorsun
                                Adımı silmeye kararlı mısın


                                Tatlı bir tebessüm bize vuslattı
                                Bu gülen gözleri hasret ıslattı
                                Bakışın gülüşün en güzel tattı
                                Sen bensiz gülmeye kararlı mısın


                                'Sevdamız kadermiş' diyorduk hani
                                Sana belki ama kalbe kim mani
                                Severken el olmak mümkün mü yani
                                Yabancı bilmeye kararlı mısın


                                Bu nasıl bir dünya aşk nasıl şeyse
                                Sevdiğin bir köle sevişen beyse
                                Yaralı bıraktın öldürsen neyse
                                Kalbimi delmeye kararlı mısın


                                Bu aşkın başına bir çorap örüp
                                Arzuyla hayalle bir hayat sürüp
                                Her gece düşünüp düşünde görüp
                                Yaşarken ölmeye kararlı mısın

                                Muammer Baydere
                                ODTÜ'lü bir hocanın Trabzonspor atkısıyla dolaşan Trabzonsporlular hakkındaki yorumu;
                                "Hocam onlar Trabzonsporlu. Onların sevgisi, derdi bir başka. TRABZONSPOR onlar için bir var olma nedeni. TRABZONSPOR'a küsemez, kızamaz ondan utanamazlar çünkü o zaman şehirlerine küsmüş, şehirlerinden utanmış olurlar''

                                Yorum

                                Üzgünüz, bu sayfayı görüntüleme yetkiniz yok
                                Yükleniyor...
                                X