Duyuru

Daraltma
Henüz duyuru yok.

Yaşayan Efsane: Karadeniz

Daraltma
X
  •  
  • Filtre
  • Zaman
  • Göster
Hepsini Temizle
yeni gönderiler

  • #16
    İlk olarak Şimal Yıldızı tarafından gönderildi Gönderiyi görüntüle
    @ Sevgi,

    Aynı kahramanın bir de kameranın objektifinin kapağı kapalıyken "Niye çekemeyrum, ses var, görüntü nereyedur" hikayesi var ki, fıkraları solladı.
    Ki o gün Karşısında olan Kahramanki O ben oluyorum
    XXXX abi Açsana Kapağı Öyle Çekmez diyorum
    XXXX Abi de Bende Diyeyrum Habu niye Karanluk Göstereyu
    İnanmayanlar İstiklal Görüntülerinin ilk 10 sn sine bakabilir

    Yorum


    • #17
      Daha önce günün eğlencesi başlığına da yazmıştım. Bu olay fıkralara bile konu olmuştur.

      Bizim köyde aklı dengesi oldukça bozuk bir adam var. Bir gün yolun kenarında işiyormuş, yoldan geçen kadınlar bunu görüyorlar tabi.

      kadın1 - uy eşşek oğli eşşek başka yer bulamadın mı işeyecek
      kadın2 - ula pokkiyen çekil ordan terpiyasuz seni
      Deli adam : korkmayun korkmayun tutayrum oni
      Bazen Sevinç Bazen Keder, Trazonsporlu Olmak Yeter!
      (Hepimiz TÜRKÜZ Ulan!)

      Yorum


      • #18
        Geçen sene Avni Aker'de hangi maçti unuttum...
        Amcanın biri Avni Aker'de güvenliği sağlayan özel güvenlikçiye bağrıyor...

        - Ula pasific, la pasific ula sağa deyrum pasificcc
        adam sonunda arkasını döner ne olduğunu anlayamamış bir şekilde şaşkın şakın bakar
        - İki saattir bağriyurum çekilda ordan sahayi göremeyrum
        Bazen Sevinç Bazen Keder, Trazonsporlu Olmak Yeter!
        (Hepimiz TÜRKÜZ Ulan!)

        Yorum


        • #19
          @Mehdi o isimleri editle istersen kazaya kurban gidebelirsin
          İnsanları işaret ederek suçlarken, diğer 3 parmağınızın sizi gösterdiğini unutmayın.

          Yorum


          • #20
            1988-1989 civarı, Trabzon'da maçtayız. önemli maç, tıkış tıkış izdiham var.

            adamın biri, benimle yanımdakinin arasına geldi oturdu ama zorlaya zorlaya...yerleşmeye çalışıyor, yerleşemiyor, uğraşıyor. hep rahatsız olduk yani..sığmıyoruz...yanımda oturan kafayı çevirip ciddi bir edayla baktı ona ve dedi " soyinayim mi??!! "...
            Rüyaları gerçeklestirmenin en kestirme yolu uyanmaktır...

            Yorum


            • #21
              GS li arkadaşla trabznda uçaktan inip bir taksi tuyourz meydana doğru giderekn arkadaş yabancı birde Bana TS hakkında sataşıyo kızıdıyo guya.GS laf aççıyo derken amca konuştuklarımıza kulak misafiri oluyo ve anladığım kadarıyla dayanamıyorum.
              amca : sen nerelesin uşağım
              arkadaşım : kayserili
              amca : demek sen misafirsin burda
              arkadaşım : evet
              amca : amca arabayı sağda durduru uşağım habule ba bak. misafir filan dinlemem Ts Hakında doğru konuş elimde kalırsın demezmi
              ardadaşım: dumur olmuş vaziyette
              bense : arabanın içinde gülmekten yerlerde ))) bir daha trbnz geldimi yok
              İçimdeki Sevdan Öyle Büyük ki.Trabzonum.

              Yorum


              • #22
                Boğaz'daki Vapur

                Onyedi - onsekiz yaşlarındayım. Bir yaz akşamüstü, ailemle birlikte vapurdayız. Çok güzel bir hava, dolayısıyla vapurun yan tarafındaki, dışarıda tek sıralık o dar bölgede oturuyoruz. Hani o yer bulmak için, oturan insanların ayaklarına basmamaya azami özen göstererek yürünen yer.

                Birden sağ tarafımdan şöyle bir ses geldi:

                -"Gencsz!.... (Bu sesi tam olarak harflere dökmem imkansız. Ama Karadeniz, bilhassa Tarbzon yöresinde bolca kullanılan bir ses. Çocukluğumda, Karadenizli olan fotoğrafçımızın, ismi Salih olan rahmetli dedeme "Hamza Bey" diye hitap ettiğini zanneder, şaşırırdım. Meğer adam saygıyla "Amca Bey" diyormuş.)"

                Sesin geldiği yöne kaçamak bir bakış fırlattım. Üç Karadenizli genç oturuyordu. Bana hitap ettiklerini anlayamadım. Çünkü, en büyükleri bile benden daha küçüktü; dolayısıyla, "Gencsz!..." hitabını hakketmiyordum. Ailemle konuşmaya kaldığım yerden devam ettim. Bu sefer, daha sert bir ses geldi:

                -"Fıssttt... (ıslık), Deliganli..."

                Tamam, anlaşılmıştı. Hitap banaydı. Ama hâlâ, benden küçük insanların bana "Genç!" ve "Delikanlı!" diye hitap etmelerine bir mana veremiyordum. "Efendim?" dercesine, sözlerin sahibinin yüzüne baktım.

                -"Zaatin kaçsz?"

                Saati söyledim. Az sonra vapur iskeleye yanaştı, ayrıldık.

                Basit gibi görünen bir hikaye ama, üstünden geçen yaklaşık otuz seneye rağmen, hala aklımda.
                En son Cyzio tarafından düzenlendi; 11.10.2006, 23:30.
                -"Bana göre Aykut Kocaman ve öğrencileri şike yapmadı."
                -"Burada klima yok mu?"
                -"Renklerin en güzeli siyah-beyaz."

                Kadem bastın gönül tahtıma a sultânım, safa geldin.

                (Gel 7 Eylül 2026 gel)

                Yorum


                • #23
                  Bugün bazı evraklar lazım olduğundan, mezun olduğum üniversiteye gitmek için minibüse bindim. Minibüste karadenizli olduğu belli yaşlıca bir dayı, şivesiyle coşmuş, içerideki gençlere nasihatler veriyor, gülüyorlar, gülüyoruz...

                  Derken yanımdaki çocuklar 2 ytl çıkartıp dayıya verme gafletinde bulundular ( içimden "ayıptır, şu yaşlı adama para uzattırılır mı?" diye kınıyorum)

                  - Amca şurdan 2 kişi verirmisin?
                  - Tabii verurum uşağum (parayı cebine atar) derken;
                  - Alun ha bunları, siz çok kalabaluksunuz size anca yeter... Sekuz dane alma hakkunuz var.

                  Yanımdaki genç, bu iyi niyetli(!) amcanın teklifini geri çevirmez ve eline tutuşturulan halley türü bisküvi çeşidinden 5 tanesini alır ve sırayla arka dörtlüdekilere ikram eder. Dayı ise 3 tane daha verme çabasında torbayı karıştırmakta, genç ise bana da bisküvi ikram etme derdinde ve dayıya "gerek yok bu kadar yeter, çok sağolun" demektedir .

                  O ana kadar sadece kıs kıs gülmekle yetinip ses çıkarmayan ben dayanamarak;

                  - Anlamadın di mi hala?
                  - Neyi anlamadım? Ne oldu?
                  - Senin minibüs parası yalan oldu, o elindekileri dayı sana sattı, haberin olsun

                  Çocukcağız kızar bozar, 5 ytl kağıt para çıkardı ve diğer taraftan iki kişiyi gönderdi. Dayı ise hiç bir şey olmamış gibi yaptığı ticaretten de memnun, bana döndü.

                  - Sen bizum oralusun?
                  - Ooo nerden anladın, peki neresindenim?
                  - Pilmeyrum ama bizum oradan karadenuzdensun...

                  "Sen de kesin Rize'lisin" dediğimde ise; "hee, Rize Çayeli'ndenum. Hade Allah'a ısmarladuk" diyip minibüsten indi.

                  Dayının da inmesiyle minibüs ücretini gönül rahatlığıyla uzattım İnceden bir kahkaha kopardım, yanımdakiler de ister istemez bana eşlik etti.

                  Minibüs kalabalık olmamasına rağmen bu olayı sadece 5 kişi farketti, diğerleri sadece dayının şovuyla ilgilendi. Bu ilginç ticaret tarzına karşılık, yaşa hürmet nedeniyle gençlerin ses çıkarmamaları olayı ilginç kılan şeydi şüphesiz.

                  Yorum


                  • #24
                    bu başlık aşağılara inmesin arkadaşlar.çok önemli bi konu bu.olmaz yani.
                    T R A B Z O N S P O R

                    Yorum


                    • #25
                      BMN farkı işte. İnsanlarının kalitesinden kaynaklanıyor olsa gerek. Şu gülme krizleri geçse ben de bir şeyler yazacağım. Üstat Cyzio ve Şimal Yıldızı her zaman klaslarını konuşturuyorlar. Diğer arkadaşların da onlardan geri kalır tarafı yok.

                      Kolonya hikâyesini yıllar evvel müşterek bir tanıdıktan da dinlemiştim. Ama burada okuyunca yine güldüm. Ve en kötüsü yarın Cuma ve ben bugün bunları okuyorum. Allah sonunu hayretsin. Yoksa sonumu mu demeliydim?

                      Yorum


                      • #26
                        Bunu daha önce de sizlerle paylaşmıştım arkadaşlar ama çok komik olduğu için yazıyorum.

                        Olay trabzonun bir ilçesinde geçiyor.

                        Mahallenin gençleri sokakta top oynuyor. Ama nasıl bir maç gürültü patırtı. Yoldan gelinin geçenin ve civardaki evlerin her yerine top çarpıyor. Arada itiş kakış küfürleşmede cabası. Tam top oynanan sokakta evi olan oldukça yaşlı(83yaş) mehmet dede dayanamayıp fırlıyor dışarı. Ula uşaklar yapmayıon etmayın kafamız şişti diyor ama nafile. Mehmet dede de aksi bir adam aslında hanımı bu huyunu bildiği için oda dışarı fırlıyor. Mehmet dede iyice kızıyor ama uşaklarda huyunu bildiklerinden fazla ses etmiyorlar topa devam. Derken mehmet dede basıyor küfürü ula ben sizin ananı...... . İşte o zaman uşaklar biraz kızıyorlar. Mehmet dede ne ettin ayıp değilmi küfür etme. Ama dede durmuyor. Ayıp sizin ettiğinizidr. Ben sizin ananızı..... . Uşaklar bu sefer dedeye yükleniyorlar aralarında sinirlenip karşılık verenler de oluyor. Bu arada durumun ciddiyetini farkeden mehmet dedenin eşi araya giriyor. " Uşaklar niye kızaysınız. Ben biliyrum yapamay. Kız mayın yapamaaay."
                        HAYDE HAYDE.ISTANBULU BIRDAHA GETIR DIZE TRABZON.EZE EZE KUPA KARADENIZE TRABZON HAYDE HAYDE VUR HAYDE TRABZON

                        Yorum


                        • #27
                          görevdeyim,anket çalışmam var.adamın birine sordum.amca isminiz ne?

                          -TAVUT.ama yumuşak ''t'' lan yazıliy.
                          T R A B Z O N S P O R

                          Yorum


                          • #28
                            Kimi Köpek Gezdirir, Kimi de...

                            Efendim;

                            Burada anlatacağım hikaye, fıkra gibi bir hikaye değil. Ama yaşadığımız bu dünya üzerinde tesbit ettiğim çok ilginç hadiselerden biri. Trabzon'da şahid olduğum bu ilginç olaya ne daha önce rastladım, ne de daha sonra. Üstelik kimseden de duymadım. Yani tam bir dümur vaziyatları.

                            Trabzon'u bilenler bilir; meydanda bir çay bahçesi vardır. 1980 yılında,Trabzon'a yaptığımız seyahatte (kolonya hadisesi de bu seyahat esnasında gerçekleşmişti), hemen her gün o çay bahçesinde oturuyorduk. Çoğunluğu ayakkabı boyacısı olan, yaşları altı - on arası değişen çocuklar da parkta beni senelerce etkileyecek o meşhur eylemi gerçekleştiriyorlardı: Arı gezdirmek. Evet, yanlış okumadınız: Arı gezdirmek.

                            Bu işi için küçük bir ilaç kavanozu (genellikle Vicks kavanozu oluyordu) bulup, çiçeklere konan arıları dikkatlice bu kavanoza hapsediyorlar ve kapağı kapıyorlardı. Daha sonra yanlarında getirdikleri dikiş ipliğini bir ilmek yapıp, kavanozun ağzına doğru tutuyorlardı. İşin en dikkat gerektirici kısmı bu noktada başlıyordu. Kapağı hafifçe aralayıp, arının kavanozdan çıkmasına müsade edip, tam çıkacacağı anda, ilmeği sıkıp arıyı bacağından yakalıyorlardı. Böylece tasmayla köpek gezdirir gibi, dikiş ipliğiyle arı gezdiriyorlardı.

                            Bilmiyorum, meydandaki çay bahçesinde hala arı gezdiriliyor mudur? Ya da, en azından içinizde bu hadiseye benden başka şahid olan var mıdır?

                            Karadeniz... Gerçekten yaşayan bir efsane.
                            En son Cyzio tarafından düzenlendi; 13.10.2006, 23:24.
                            -"Bana göre Aykut Kocaman ve öğrencileri şike yapmadı."
                            -"Burada klima yok mu?"
                            -"Renklerin en güzeli siyah-beyaz."

                            Kadem bastın gönül tahtıma a sultânım, safa geldin.

                            (Gel 7 Eylül 2026 gel)

                            Yorum


                            • #29
                              Ankara'da olduğum bir dönemde Bmn Ankara ekibi ile halısaha maçı organizasyonu gerçekleştirdik.Maçtan önce iddalaşmalar felan gırla gidiyor tabi.Bu arada ismi lazım değil bir arkadaş fotoğraf çekeceğini söyleyinve herkes şekil olmaya karizma olmaya başlıyor,vole vururken çekimler,uçan kafa resimleri, kol kola çekilen resimler dömi vole resimleri, en son maç bitimi toplu resim çekiliyoruz flaşlar ardı arkasına patlıyor,Aradan biraz zaman geçiyor ve ortamı kahkaya boğan bir ses çıkıyor'' arkadaşlar makineye film koymayı unutmuşum''

                              Emin seni seviyorum arkadaşım
                              Zaman çabuk geçse de bugünleri özlesek.

                              Yorum


                              • #30
                                Ankara'da doğup büyümeme, 16 senedir de İstanbul'da oturmama rağmen hep çevremde Trabzon ve Trabzonspor'dan bahsettiğim için, beni yeni tanıyanlar, Trabzon'dan yeni taşınmışım zannederler.

                                Bana jest olsun diye buluşmalarımızda balık restaurantları seçilir. Oysa benim ciddi bir defom vardır: BALIK YEMEM! Vejeteryanlığın bir türü olduğunu söylüyor doktorlar. Zira babam "Trabzonlu olup da balık yemeyen adam olur mu?" diye doktorlara kadar götürmüştü küçükken

                                Hayatım boyunca yemedim balığı, bir de tavuğu.

                                Bu bilgiyi ilk öğrenenler hep sorar: "Yahu adam Trabzonlu olup da balık yemez mi?"

                                Ben de onlara hep derim ki:

                                - "Kardeşim 30 küsur yıldır balık yememiş, böyle hasta bir Trabzonluya bu soruyu sorduğunda, bu adam bir cevap geliştirememiş olur mu? Var cevabı elbette! Balık kutsal hayvandır. YENİLMEZ! Bak Hintlilere, kutsal hayvanları ineği yiyorlar mı?"

                                Genelde buna verilecek cevap olmaz, ama dinleyenler de tatmin olmaz, o ayrı
                                Trabzonsporlu olmak...
                                Zor ama güzel be kardeşim!

                                Yorum

                                Üzgünüz, bu sayfayı görüntüleme yetkiniz yok
                                Yükleniyor...
                                X