Duyuru

Daraltma
Henüz duyuru yok.

Yaşayan Efsane: Karadeniz

Daraltma
X
  •  
  • Filtre
  • Zaman
  • Göster
Hepsini Temizle
yeni gönderiler

  • #46
    yıllar öne msn bu kadar popüler olmadığı dönemlerde okuldan bir arkadaşımız geceleri samsunlu bir hatunlar yazışıyormuş gündüzleri bize bunu hava atarak anlatıordu, ama hemen hemen hergün bişeyler anlatıyordu;
    -bigün geldi ve o anlatmadan biz sorduk ee akşam ne oldu varmı bişeyler falan,
    -he var akşam baya bekledim yazmıyordu sonra sordum nerdesin ne yapıyorsun diye
    - yoga yapıyorum dedi, bende
    - ooo iyi iyi bi dabakda bana göndersene yazdım ondan sonra yazmamaya başladı. (sessizlik... ve biz gülmekten yerlerdeyiz artık)
    - habu yoga nedir yemek gibi bişe değil mi? (bu dakikadan sonra tüm bölüm bizleri yerlerden sürüyerek kaldırdı herkesin midesinde o günden kalma kalıcı bir rahatsızlık var)
    En son KuĞu tarafından düzenlendi; 18.10.2006, 01:09.
    0II0II0I I00I0I0I 0III00II0 00II0I0I II0I0II0

    Yorum


    • #47
      İlk olarak KuGu tarafından gönderildi Gönderiyi görüntüle
      yıllar öne msn bu kadar popüler olmadığı dönemlerde okuldan bir arkadaşımız geceleri samsunlu bir hatunlar yazışıyormuş gündüzleri bize bunu hava atarak anlatıordu, ama hemen hemen hergün bişeyler anlatıyordu;
      -bigün geldi ve o anlatmadan biz sorduk ee akşam ne oldu varmı bişeyler falan,
      -he var akşam baya bekledim yazmıyordu sonra sordum nerdesin ne yapıyorsun diye
      - yoga yapıyorum dedi, bende
      - ooo iyi iyi bi dabakda bana göndersene yazdım ondan sonra yazmamaya başladı. (sessizlik... ve biz gülmekten yerlerdeyiz artık)
      - habu yoga nedir yemek gibi bişe değil mi? (bu dakikadan sonra büm bölüm bizleri yerlerden sürüyerek kaldırdı herkesin midesinde o günden kalma kalıcı bir rahatsızlık var)
      Varsa bir pilavüstü yoga da ben alırım, neymiş öyle yaa

      Yorum


      • #48
        İlk olarak Cyzio tarafından gönderildi Gönderiyi görüntüle
        Efendim;

        Burada anlatacağım hikaye, fıkra gibi bir hikaye değil. Ama yaşadığımız bu dünya üzerinde tesbit ettiğim çok ilginç hadiselerden biri. Trabzon'da şahid olduğum bu ilginç olaya ne daha önce rastladım, ne de daha sonra. Üstelik kimseden de duymadım. Yani tam bir dümur vaziyatları.

        Trabzon'u bilenler bilir; meydanda bir çay bahçesi vardır. 1980 yılında,Trabzon'a yaptığımız seyahatte (kolonya hadisesi de bu seyahat esnasında gerçekleşmişti), hemen her gün o çay bahçesinde oturuyorduk. Çoğunluğu ayakkabı boyacısı olan, yaşları altı - on arası değişen çocuklar da parkta beni senelerce etkileyecek o meşhur eylemi gerçekleştiriyorlardı: Arı gezdirmek. Evet, yanlış okumadınız: Arı gezdirmek.

        Bu işi için küçük bir ilaç kavanozu (genellikle Vicks kavanozu oluyordu) bulup, çiçeklere konan arıları dikkatlice bu kavanoza hapsediyorlar ve kapağı kapıyorlardı. Daha sonra yanlarında getirdikleri dikiş ipliğini bir ilmek yapıp, kavanozun ağzına doğru tutuyorlardı. İşin en dikkat gerektirici kısmı bu noktada başlıyordu. Kapağı hafifçe aralayıp, arının kavanozdan çıkmasına müsade edip, tam çıkacacağı anda, ilmeği sıkıp arıyı bacağından yakalıyorlardı. Böylece tasmayla köpek gezdirir gibi, dikiş ipliğiyle arı gezdiriyorlardı.

        Bilmiyorum, meydandaki çay bahçesinde hala arı gezdiriliyor mudur? Ya da, en azından içinizde bu hadiseye benden başka şahid olan var mıdır?

        Karadeniz... Gerçekten yaşayan bir efsane.
        ya ben bunun aynısını sinekle yapıyordum küçükken, 6 7 yaşlarımdaydım sanırım köydeyken evin alt kısmında ahır olduğundan içeri baya sinek giriyordu ve cama yapışıp dışarı çıkmak için debelenip duruyorlardı,

        bi ara çizgi filim izlemeye çalışıyordum dedemden gizli (dedem kızardı bırak şu hayalbazları izlemeye derdi hepmekanı cennet olsun) bu sineklerin camdaki çırpınışları dikkatimi dağıtıyordu, neyse çizgi filim bitti ya clementindi ya voltran hatırlamamıyorum

        camda birini yakaladım.. baya kolay oldu öldürmeyi düşünürken neden böyle vahşice bişey yapıyorumki dedim tv nin yan tarafında o yaşlarda bana 200 kiloymuş gibi gelen sırf demir yığını bir dikiş makinası vardı, gözüm beyaz makra ipliğine ilişti ve beynimde şimşekler çaktı evet evet dedim köpeğim yok ama sineğim olabilir. ))

        Sonra bu ipliği ayağına bağlamaya çalıştım uzun süre öyle zorlanıyordumki sinirden sineği öldürebilirdim ama bu amacıma ters düşen bir hareket olacaktı neyse odada gözümü şöyle bir gezdirdim ne kullanabilirim diye sonra kolanya şişesini gördüm, sineği kapağına atıp üstüne kolanya dökmeye başladım, biraz sersemlettikten sonra ayağına ipi bağlamayı başarmıştım ama sinek kolonyanın etkisiyle uçmuyordu, öylece ıslak ıslak yatıyordu


        sonra onu güneşe çıkardım kurusun diye ve bir süre sonra kendine geldi evin içinde sinekle dolaşmaya başladım, bu arada ipin uzun olması ağırlığını arttırdığından uçmakta zorluk çektiğini farkettim ve ipi kısalttım, artık amacıma ulaşmıştım, daha sonra böyle pis birşey yaptığım için ayrıca hayvana eziyet ettiğim için annemden baya azar işitmiştim, annem sineği dışarı atmam için baya zorladı ve ben biraz üzgün görünerek sineği bıraktım. Ama içimden mutluydum çünkü camda daha çooook sinek vardı ))))
        En son KuĞu tarafından düzenlendi; 18.10.2006, 02:30.
        0II0II0I I00I0I0I 0III00II0 00II0I0I II0I0II0

        Yorum


        • #49
          Atakan mümkünse daha görüşmeyelim

          (bizde yapardık bunu)
          2010 - 2011 Şampiyonu Trabzonspor'dur
          Gerçek budur. ☆

          Yorum


          • #50
            eti puf yerdik sonra bilirsiniz bu işler için eti puf'un ambalajı şeffaf olduğundan dolayı idealdır. İplik bağlama ile başlayıp kızgın iğne ile devam eden şimdi burda yazamayacağım türlü türlü işkencelere tabi tutulurdu sinekler. Ufkumuz açılırdı, yoksa hitler'in kavgam kitabını okuyacak nesil nasıl yetişirdi ?
            b.k sineklerine kimse itibar etmezdi. Gazu diye tabir eden büyük sineklere karşı amansız bir savaş mevzu bahisti. Onlardan bir tane öldürmek 10 karasineğe bedeldi. Piyasa da fazla bulunamayışlarının etkisi varmıydı bilmiyorum. Zavallı bir boy küçük karasinekler, ciddi bir soykırıma uğramışlardı hemida işkencelerle.

            Şimdi bakıyorumda öyle sineklerde kalmadı. Evde uçsa "aaa baba böcek uçuyo" diyor şimdiki çocuklar. biz onların markalarını akrabalarını nerde ikamet ettiklerini bile bilirdik heyhaat.
            Trabzonspor √
            Hüseyin Avni Aker|Hayri Gür|Halit Ziya Kurbetçi|Şamil Ekinci|Dozer Cemil|Şenol Güneş|
            İki Renk ve Asalet √
            BordoMavi.Net √

            Yorum


            • #51
              offf gülmekten karnıma ağrılar girdi...
              anlatacağım olayı ben kendim görmedim ama trabzondan bir arkadaşım anlttı kendisi niğdeli ktü de okuyor. bir düğünde şahit olmuş. kemençeci elinde kemençe ile milleti coşturmanın derdin de ama pek oynayan yok oturmayı tercih ediyorlar ve kemnçeci bağırıyor: " odurmuyoruz...odurmuyoruz oynayiruz... laa kodumun uşakları niye oynamayisunuz!" kemençeciyi alıyorlar bu yana ve iyice dövüyorlar sonra bilin bakalım noluyor? adamı tekrar oturtuyorlar koltuğa ve çalmaya devam ettiriyorlar
              Ben Kuzeyin Oğlu, sen Bizans Torunu! Ben Asaletin Rengi, Sen Entrikanın Başkenti! Ben TRABZONUM, BİZ TRABZONSPORUZ!!!

              Yorum


              • #52
                İlk olarak Külünkoğlu tarafından gönderildi Gönderiyi görüntüle
                eti puf yerdik sonra bilirsiniz bu işler için eti puf'un ambalajı şeffaf olduğundan dolayı idealdır. İplik bağlama ile başlayıp kızgın iğne ile devam eden şimdi burda yazamayacağım türlü türlü işkencelere tabi tutulurdu sinekler. Ufkumuz açılırdı, yoksa hitler'in kavgam kitabını okuyacak nesil nasıl yetişirdi ?
                b.k sineklerine kimse itibar etmezdi. Gazu diye tabir eden büyük sineklere karşı amansız bir savaş mevzu bahisti. Onlardan bir tane öldürmek 10 karasineğe bedeldi. Piyasa da fazla bulunamayışlarının etkisi varmıydı bilmiyorum. Zavallı bir boy küçük karasinekler, ciddi bir soykırıma uğramışlardı hemida işkencelerle.

                Şimdi bakıyorumda öyle sineklerde kalmadı. Evde uçsa "aaa baba böcek uçuyo" diyor şimdiki çocuklar. biz onların markalarını akrabalarını nerde ikamet ettiklerini bile bilirdik heyhaat.
                Arı, sinek derken konu hayvanlara yapılan işkencelere gelmiş. ben hiç anlatmıyım bu mübarek gecede bol bol tövbe etmem lazım
                Fanatik Pacci

                Yorum


                • #53
                  Sevgili Fanatik Pacci;

                  Kadir gecesini geçtik. Haydi, Ramazan'ı da geçelim. Ama Bayram'dan sonra hayvanlarla olan maceranı bekliyoruz.
                  -"Bana göre Aykut Kocaman ve öğrencileri şike yapmadı."
                  -"Burada klima yok mu?"
                  -"Renklerin en güzeli siyah-beyaz."

                  Kadem bastın gönül tahtıma a sultânım, safa geldin.

                  (Gel 7 Eylül 2026 gel)

                  Yorum


                  • #54
                    bu başlık bir harika
                    "Çalışmadan, öğrenmeden, yorulmadan rahat yaşamanın yollarını aramayı alışkanlık haline getirmiş milletler, evvela haysiyetlerini, sonra hürriyetlerini ve daha sonra da istikballerini kaybetmeye mahkumdurlar."

                    Mustafa Kemal ATATÜRK

                    Yorum


                    • #55
                      Karadenizlilerin İnadı

                      İnatçı Temel:

                      成年免费网站wm.入口[尿尿]是极具创新精神的视频播放软件,专为追求极致体验的用户打造。适用于各类视频内容,让您沉浸在无与伦比的观影享受中。广受喜爱,是令人欢欣鼓舞的全新视频播放选择!
                      TRABZONSPOR ÜYE NO:12458

                      Yorum


                      • #56
                        İlk olarak Cyzio tarafından gönderildi Gönderiyi görüntüle
                        Sevgili Fanatik Pacci;

                        Kadir gecesini geçtik. Haydi, Ramazan'ı da geçelim. Ama Bayram'dan sonra hayvanlarla olan maceranı bekliyoruz.
                        yazmasına yazarım da hakkımda hayal kırıklığı yaşanmasından korkuyorum
                        Fanatik Pacci

                        Yorum


                        • #57
                          İlk olarak golasaliyim tarafından gönderildi Gönderiyi görüntüle
                          offf gülmekten karnıma ağrılar girdi...
                          anlatacağım olayı ben kendim görmedim ama trabzondan bir arkadaşım anlttı kendisi niğdeli ktü de okuyor. bir düğünde şahit olmuş. kemençeci elinde kemençe ile milleti coşturmanın derdin de ama pek oynayan yok oturmayı tercih ediyorlar ve kemnçeci bağırıyor: " odurmuyoruz...odurmuyoruz oynayiruz... laa kodumun uşakları niye oynamayisunuz!" kemençeciyi alıyorlar bu yana ve iyice dövüyorlar sonra bilin bakalım noluyor? adamı tekrar oturtuyorlar koltuğa ve çalmaya devam ettiriyorlar
                          süpermiş hakikaten de...
                          "7 tepeli şehir... bekle... son tepene de dikeceğiz bayrağımızı..."

                          Yorum


                          • #58
                            Karadeniz'de 12 Eylül

                            Efendim; bu hikayeyi bizzat yaşamış değilim. Birinci ağızdan da duymadım. Ola ki bir şehir efsanesidir; bilemem. Ama hikayenin formatı, Karadeniz yöresine çok uygun. O yüzden, böyle bir olayın gerçek olduğuna inanarak (ya da inanmak isteyerek) bu köşede sizlerle paylaşmayı uygun gördüm.

                            12 Eylül'ün ilk zamanları. Hatırlayanlarınız vardır; bir silah affı çıkmıştı. Ellerinde bulunan ruhsatsız silahları devlete teslim edenler hakkında, o silah bir olaya karışmamışsa, soruşturma açılmayacaktı. Böylece hem masum halkın elindeki silahlar, herhangi bir kötü olaya sebep olmadan ellerinden alınacaktı, hem de devlete bedava silah kazandırılıyordu.

                            Bu işle görevli subaylar, il il, ilçe ilçe, köy köy dolaşıp; silah topluyorlardı. Karadeniz'de bir dağ köyüne bu işle görevli, bir yüzbaşı gelir ve doğruca muhtarın yanına çıkar. Yeni çıkan bu yasayı muhtara anlatır ve köy ahalisinin bütün silahlarını köy meydanına getirmesini ister. Silahlarını kendi kendine getirenlerin bir soruşturmaya tabi tutulmayacağını da ilave eder. Hatta, köylülerin rahat davranabilmeleri için, şu anda köyü terkedeceğini, iki saat sonra döneceğini, böylece kimlerin meydana silah bıraktığını görmeyeceğini söyler ve iki saat sonra dönmek üzere köyü terkeder.

                            Yüzbaşı tekrar köye döndüğünde, köy meydanına toplanmış olan silahları görür ama Karadeniz insanını tanıdığından bu sayı ona çok az gelir ve muhtara şöyle der:

                            -"Bak, muhtar. Ben de biliyorum, sen de biliyorsun ki; bu köyden çok daha fazla silah çıkar. Şimdi ben gene gidiyorum; döndüğümde bu köydeki bütün silahları meydanda göreceğim."

                            Komutan gider. Muhtar ahaliyi gene meydana toplar:

                            -"Ula uşaklar, komutan datmin olmayi. Birer dene daha geturecekmuşuz."
                            -"Bana göre Aykut Kocaman ve öğrencileri şike yapmadı."
                            -"Burada klima yok mu?"
                            -"Renklerin en güzeli siyah-beyaz."

                            Kadem bastın gönül tahtıma a sultânım, safa geldin.

                            (Gel 7 Eylül 2026 gel)

                            Yorum


                            • #59
                              İlk olarak Cyzio tarafından gönderildi Gönderiyi görüntüle

                              ...Ama hikayenin formatı, Karadeniz yöresine çok uygun...
                              Hocam, bence şüphe yok bizim oralarda yaşanmış bir olaya benziyor.

                              Yorum


                              • #60
                                Karadeniz'de 12 Eylül'e doğru

                                Eşimin, telif ücreti kız çocuklarının eğitimine verilmek üzere hazırlanan "Temel Kimdir?" adlı kitaba verdiği bir kaç öyküden biri... (Gerçektir)

                                Benim Temellerim
                                70’lerin ortası. İstanbul’da ne yaşanıyorsa biraz gecikmeli de olsa kasabamızda (Çayeli) aynısını görebilirdiniz. Demokratik kitle örgütleri ve sol kendini her alanda ifade etmeye başlayınca karşıtı da hemen doğmuştu. Toplumun dönüşüm isteğiyle onu durdurmaya çalışan legal - illegal karşı güçler arasındaki bu çatışmaya kısaca sol – sağ kavgası demek herkesin kolayına geliyordu. Kasaba halkı da İstanbul’daki bu sol – sağ çatışmasını gazete ve radyo haberlerinden takip etmekteydi.
                                Küçük kasabamızda da bir şekilde bu siyasi ayrışma gözleniyordu. Ama burası Karadeniz, burada aşk da, kültür de, ideoloji de kendince bir değişime uğramaktaydı. Evrensel bir duygu ve düşünce, dünyada ve İstanbul’da hangi yolları izleyerek gelişme kaydettiyse Karadeniz’de sekteye uğrayıp, başka bir yoldan gelişmekteydi.
                                İşler giderek daha da zorlaşmaktaydı. İstanbul’da öğrencilere bombalı saldırıların başladığı dönemler. Kelebek etkisi teorisine göre, kasabamızda da en azından grupların birbirine saldırması ve en azından birbirlerini dövmesi gerekmekteydi.
                                Bizim sınıftan Sabri’nin MHP’li dayıları, bizim apartmandaki Turgay’ın CHP’li ve solcu ağabeyini döveceklermiş. Sabri ortalığı yıkıyor; “Yapmayun da. O bizim Turgay’un ağabeyi. Canumuz ciğerimizdur bizum. Ailecek görüşürüz onlarla, bak dedeme söylerum sizun yaptuğunuzi.”
                                Haydiiiii, eylem yatıyor tabi.
                                Bir süre sonra Ahmet’in babası Dursun amca Ülkü Ocakları’na girip çıkıyor diye yakın arkadaşım Nedim’in solcu amcaları tarafından dövülecek, planlar yapılıyor. Nedim kendini yerlere atıyor. “Dursun amcaya buni yapamazsunuz. Elini öptüğüm, kankardeşumun babasini dövdürtmem size.”
                                Ya da birisini pusuya düşürüp döveceklerse hemen feodal duygular baskın çıkmaktaydı. “İdris’un oğlini dövmek yakişuk almaz onlardan kiz alduk.” “Bahri dayının yüzüne nasıl bakarız, her gün tükkanindan mal alayiruz” vs. Ya da dövülecek kişiye haber uçurulmaktaydı. “O yoldan gitme. Bu gün okula gelme.”
                                Haydaa, ulan kasabada kimse kimseyi dövemiyor. Siyaset tıkandı. Herkes bir yerden birbirinin akrabası, canı ciğeri. Ya kız almış ya kız vermiş. Yani aile içinde bir kavga gibi algılanacak.
                                Fakat siyasi olaylarda eylemlilik gerekir. Yoksa oturarak, çekirdek çitleterek gövde gösterisi yapamaz ve militanlarına gücünü ispatlayamazsın. E ne yapacaklar? Eveeet, şimdi burada Karadenizlilik devreye giriyor…
                                Bizim Sabri’nin dayıları Artvin’den gelip İstanbul’a gitmekte olan yolcu otobüsünden Cumhuriyet gazetesi okuyan bir vatandaşı indirmişler. Çarşının orta yerinde herkese soruyorlar.
                                - Ula bu beyefendiyi taniyan var midur aranuzda?
                                - Yoktur… Çimdur ki?
                                - Kimse tanimayi buni, kimsenun akrabasi, bişeysi değildur değil mi? Eminsunuz yani!..
                                - Vallahi hiç biryerden çikaramaduk Kemal ağabey...
                                - Tamam o zaman!.. Girişun ula!..
                                - Komonizler Moskova’ya!..
                                Nihayet kasabada kimsenin maraza çıkarmayacağı bir kurban bulunmuştu da siyasi bir eylem gerçekleşmişti.
                                Sadece Trabzonspor!

                                Yorum

                                Üzgünüz, bu sayfayı görüntüleme yetkiniz yok
                                Çalışıyor...
                                X