Duyuru

Daraltma
Henüz duyuru yok.

Büyük Türk Mustafa Kemal Atatürk!

Daraltma
Bu sabit bir konudur.
X
X
 
  • Zaman
  • Göster
Hepsini Temizle
yeni gönderiler

  • - Sizin Gibisi Gelmedi Hala ...Nur İçinde Yat...
    Trabzonspor demek inancın zaferi demektir ''Ben Trabzonspor'un kaptanıyım, başka bir kaptanın arkasından, başka bir takımın formasıyla sahaya çıkmam'' Dozer CEMİL Hopa & Beşikdüzü & Şahmelik
    Trabzonspor Trabzonspor Trabzonspor !
    ....................................................................................................TERTEMİZ82

    Yorum


    • İlk olarak bigben tarafından gönderildi Gönderiyi görüntüle
      İngiltere'nin TÜRK düşmanı başbakanı Lloyd GEORGE'ı istifa etmeye mecbur kılan TÜRK Milli Mücadelesi'nin lideri hakkındaki sözleri (1922'de İngiliz meclisinde muhalefet lideri Mc Donald'ın sorularına verdiği cevaplardan):

      "Arkadaşlar, yüzyıllar nadir olarak dahi yetiştirir. Şu talihsizliğimize bakın ki, o büyük dahi çağımızda TÜRK milletine nasip oldu. Mustafa Kemal'in dehasına karşı elden ne gelirdi?"
      Bu yazımı pek iyi ifade edemediğimi düşünüyorum:

      Dönemin İngiltere Başbakanı, Yunanistan'a destek vermişti. Anadolu'nun paylaşılacağı, boğazların da İngiltere'ye bırakılacağına dair kendi parlamentosunda szö vermişti. Bunun karşılığında Yunanistan'a hazine ve askeri yardımda bulunmuşlardı.

      Ancak olmadı. Zafer TÜRK'ün olmuştu.

      Haliyle muhalefet partisi başbakan Llyod George'a hesap sordu.

      O da meclis kürsüsünde (1922) "Arkadaşlar, yüzyıllar nadir olarak dahi yetiştirir. Şu talihsizliğimize bakın ki, o büyük dahi çağımızda TÜRK milletine nasip oldu. Mustafa Kemal'in dehasına karşı elden ne gelirdi?" diye konuştuktan sonra istifa etti.
      Akıl, öfkeyi ve onunla kolayca birleşen bilgisizliği yener. Aklı kullanmak biraz zahmet, çaba gerektirir.

      Yorum


      • Eski Yugoslav Elçisi Branco Aczmoviç: " Atatürk dehası tarihte, TÜRK milletinin taşıdığı ruhun faziletine en yüksek örneklerden birinin teşkil edecektir."
        Akıl, öfkeyi ve onunla kolayca birleşen bilgisizliği yener. Aklı kullanmak biraz zahmet, çaba gerektirir.

        Yorum


        • Rumen Independence gazetesi:

          " Atatürk; tarihte teşkilatçı bir dahi, TÜRK milletinin harikalar yaratan yöneticisi ve dağılan Osmanlı'nın kurtarıcısı olarak kalacaktır."
          Akıl, öfkeyi ve onunla kolayca birleşen bilgisizliği yener. Aklı kullanmak biraz zahmet, çaba gerektirir.

          Yorum


          • yüksek komutanlık kademesinin suanki çizgisini yeterli görmüyoruz....burda arkadaslar postal yalayan ulusalcılar diye tabir kullanmıs....suanki cizgiyi iyi tahlil edemedigini düsünüyorum....türkiyenin en zayıf kurumuna kim sahip cıkacak?....

            anti-emperyalist durusunu yitiren kemalizmin son kalesi yıkılmak üzere....tarikatlara,demokrasi asıklarına maglup olmak üzere....kurtuluş yolu öneriyorum;merkez solun ya kendini düzenlemesi yada alternatif solun sendikaları ve işci haklarını ön plana cıkracak politikalar üretmesi....evrensel ideoloojik sistemlerde sömürünün gösterimi bir sonuctur...iyi anlatılabilirse tarikatlar yıkılabilir....
            ıslak imza....

            Yorum


            • "Ulusalcılık" bugünkü kullanımıyla içi boş bir kavramdır!

              Düne kadar "sosyalizm-komünizm-devrim" şarkıları söyleyip kızıl bayraklarla Stalin-Lenin-Marks hayranlığını saklamayanların SSCB'nin yıkılmasıyla karşılaştıkları gerçektir aslında "Ulusalcılık".

              İşte bu solcu güruhun bir kısmı liberalleşirken diğer bir kısmı da ırkçı-kafatasçı dedikleri TÜRK milliyetçilerinin haklılığını gördüler. Ancak onların doğrularını kabul edebilmeyi dışa vuramadıklarından yeni bir kelime (kavram bile değil aslında) sundular: Ulusalcılık!

              TDK sözlüğünü açıp bakın: Ulus=Millet, ulusal=milli, ulusalcılık=milliyetçilik!

              Oğuz Kağan ile başlayan, Ergenekon'dan aşan, Ötüken'de var olan, Tanrı Dağı'na yükselen, Orhun'da abideler diken, Satuk Buğra'yla İslam'ı tanıyan, Anadolu kapılarına Selçuklu'yla gelen, İstanbul'u Osmanlı'yla TÜRK yapan, Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK ile 20. asırda ellerine vurulmak istenen kelepçeyi söküp atan TÜRK milletinin, çağlar aşan TÜRK milliyetçiliğinin/Türkçülüğün, uydurma bir kavrama indirgenmesi ne derece kabul edilebilir?

              Son söz: “Biz doğrudan doğruya milliyetperveriz ve Türk milliyetçisiyiz. Cumhuriyetimizin dayanağı Türk toplumudur. Bu toplumun fertleri ne kadar Türk kültürü ile dolu olursa, o topluma dayanan Cumhuriyet de o kadar kuvvetli olur.” Gazi Mustafa Kemal Atatürk

              NOT: Kelimelerin salt anlamlarından ziyade, ifade etmeye çalıştıkları felsefeyi derinlemesine tartışmayı tercih ederim. Bu sayfanın amacının Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK'ü daha iyi tanıma-tanıtma olduğunu düşünüyorum.
              Akıl, öfkeyi ve onunla kolayca birleşen bilgisizliği yener. Aklı kullanmak biraz zahmet, çaba gerektirir.

              Yorum


              • "Yetişecek çocuklarımıza ve gençlerimize, görecekleri tahsilin hududu ne olursa olsun, en evvel, herşeyden evvel Türkiye'nin istikbaline, kendi benliğine, millî an'anelerine düşman olan bütün unsurlarla mücadele etmek lüzumu öğretilmelidir."

                Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK - 1922
                Akıl, öfkeyi ve onunla kolayca birleşen bilgisizliği yener. Aklı kullanmak biraz zahmet, çaba gerektirir.

                Yorum


                • "TÜRK çocuğu ecdadını tanıdıkça daha büyük işler yapmak için kendinde kuvvet bulacaktır.

                  Milletimiz, kuvvetli karakter, sarsılmaz sistem, ateşli milliyetçilik, iktisadi muvaffakiyetlerden doğup çoğalacak imkanlarla da kuvvetlendirilmelidir."

                  Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK - 1924
                  Akıl, öfkeyi ve onunla kolayca birleşen bilgisizliği yener. Aklı kullanmak biraz zahmet, çaba gerektirir.

                  Yorum


                  • aslında gazi paşanın söylemleri ve icraatleri cok acıkken yalnızca işimize gelen kısmını alıyoruz....burada gazi pasanın düsünce sistematigi irdelenmiyor ki....kimi demokrasi için gaziyi kullanıyor kimi müzik için kimi laikligi egip büküyor kimi çagdaslıgı kendine göre yorumluyor....kimi de ilkelerini....

                    ulusalcılık bambaska bir akım olabilirdi....merkez solun destekledigi içine merkezden bircok ismin dahil olabildigi geniş bir taban olabilirdi....yalnız burada yıllardan beri süregelen milliyetcilik fikriyatıyla cok çakıstı....ilk baslarda farkını ortaya koyabilseydi solcu kesimin daha büyük destegini alabilirdi....yinede merkez sol ulusalcılıkta ısrar edip geliştirme yönlerini aramalı....merkez sol için biraz daha sola yakın duran ulusalcı anlayıs kısa vadeli belki orta vadeli tek cözüm yolu....yeni baskanın kongre konusması sola göz kırptı devamı da gelecek gibi....

                    burada merkez solu elestirim hiçbirzaman statükoculugu üzerine olmaz olamaz....partinin iç yapısı sorunun kendisi politikaları degil....milliyetcilik ve ulusalcılık kavramlarının farkı ortaya konulmalı....sol ideoloji ön plana cıkmazsa orta vadede ideolojisiz kısır politikalar görecez....

                    ayrıca,bi kac kelam da merkez sola fikri önderlik edecek olan zamanın hızlı solcuları günümüz sagcılarını da anlamak mümükün degil....sol ideolojinin en büyük tahribatcısıyla ortaklık yapmaları demokrasi kavramıyla acıklanamıyor yalnızca....ab,abd diger ulusal güclerle işbiriligi içindeki sermayecilerle isbirliği yapmak yasamlarına bence yaptıkları en büyük ihanettir....notlarımızda yeralıyor....

                    ulusalcılık=milliyetcilik demek sırf silivri için an itibariyle cok ama cok büyük haksızlık olur diye düsünüyorum.....
                    En son pazarkapılı tarafından düzenlendi; 06.08.2010, 13:05.
                    ıslak imza....

                    Yorum


                    • Türk Dil Kurumu Büyük Türkçe Sözlük



                      Sözcüklerin taşıdığı anlamlar aynı gibi görünse de; evet bugün adına Ulusalcılık denilen ancak ne olduğu belli olmayan siyasi düşünce akımı, asla ama asla TÜRK MİLLİYETÇİLİĞİ değildir!

                      Fransız Devrimi sonunda açığa çıkan çağdaş anlamda milliyetçilik kavramının Namık Kemal'in bağımsızlık ve vatan düşünceleriyle birleşmesi, Ziya Gökalp'in kültür milliyetçiliğiyle şekillenmiştir (Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün "etimin babası Ali Rıza Bey, fikirlerimin babası Ziya Gökalp'tir" demiştir).

                      Özellikle Azaerbaycan'dan ve diğer Turan coğrafyasından esen Türkçülük rüzgarları da Anadolu'da karşılık buldu. Mehmed Emin, İsmail Gaspıralı, Yusuf Akçura, Ağaoğlu Ahmed ve Zeki Velidi Togan Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşunda fikirleri ve eylemleriyle katkıda bulunmuşlardır. İstanbul Üniversitesi'nde dersler vermişlerdir. Anadolu'yu gezip, milli devlet fikrini yaymışlardır.

                      Konu, hassas ve derin. Yazdıkça uzayacak.

                      Sonuç şu ki, bugünkü siyasi yelpazede ulusalcılık diye lanse edilen kavram asla MİLLİYETÇİLİK değildir, olamaz da. Fikri temelleri yoktur. #pazarkapılı# arkadaşımızın da ısrarlı vurguladığı gibi günümüz solunun çıkış yapmak için kullandığı bir aracıdır. Solun beslendiği kaynaklar da bellidir. Stalin-Lenin-Mao çizgisiyle millilik mi yapacaklardır, merak konusu? Ay-Yıldızlı bayrağa karşı, orak-çekiç mi taşıyacaklardır? ABD'ye hayır diyip, Rusya-Çin'e mi yakın olacaklardır?

                      İşte, TÜRK Milliyetçiliğinin/Türkçülüğün/Turancılığın farkı buradadır. Her türlü emperyalizme, kapitalizme karşı olduğu gibi bunların çeşitli varyasyonlarından olan sosyalizme de karşıdır. Solu-sağı yoktur tam ortadadır.

                      @ "postal yalayıcılık" ithamı hakkında...

                      Yukarıdaki ifade hiç hoş değildir. Kimsenin başkasını suçlamasına gerek yoktur. Demokrasinin geçerli olduğu ülkelerde darbenin iyisi-kötüsü olamaz. Siyasi kurumlar ve kişiler de darbeye çanak tutar gibi yönetimlerde bulunmamalıdır. Ancak "kendi ülkemin askerine destek vermek, benim askerim diyebilmek" de postal yalayıcılık şeklinde nitelendirilmemelidir. Yarın öbür gün, o kışlalara bizler de gireceğiz inşallah. O üniformaları bizler de giyecğiz. Vatan savunmasında bizler de görev alacağız. Vatandaşlık ödevimizi bizler de yerine getireceğiz...

                      Askerin hatalarının da açığa çıkması gerekir. Bunlar kin-nefret-rövanş gibi bilinçaltındaki düşmanca duygularla yapıldığında kimseye faydası olmayacağı gibi ucu millete dokunacaktır. Huzursuz, güvensiz, sağlıksız bir toplum haline gelinecektir.
                      Akıl, öfkeyi ve onunla kolayca birleşen bilgisizliği yener. Aklı kullanmak biraz zahmet, çaba gerektirir.

                      Yorum


                      • simdi arkadasımızın dedigi gibi konu gercekten cok hassas ve derin bir konu....yazdıklarının sınırını iyi çzimek gerekiyor...her an her yere kayabilir nitelikte oldugu için oldukca dikkat etmeye özen gösteriyoruz....

                        milliyetcilik ve ulusalcılık ayrımının benim ve bigben arkadasımızın son iki yazısıyla anlatıldıgı kanaatindeyim....tek fark,o milliyetciligi üstün tutuyor(ben ulusalcılıgın evrim asamasında oldugunu düsünüyorum;suan tarafımca destek yok)....

                        burada ortada duran bir ideoloji diye tasvir etmiş milliyetciliği bu nokta yazıda katılmadıgım ana nokta....ne sagdır ne soldur ve bu sayede anti emperyalisttir tanımlamasını burada kendi sol düsüncemle acıklayamam....ama ideolojik olarak da sanırım acıklanması zordur....yalnız söyle diyebiliriz;kemalizm....bunu anlarım....ancak arkadasımızın kastettiginin bu oldugunu düsünmüyorum....sol ideoloji jargonu içinde ne sag ne sol demek emperyalizme hayır dememek oldugu için bu acıklama tarafımca kabul görmez....lakin;kemalizmi anlamak ve ideologlarınıın bile kısmen de olsa kabul ettikleri kemalist ideolojiyi savunmak solcuların reddetmemesi gereken fikirdir bence....

                        ulusalcıların savundukları kemalizmin yeniden yaratılması mı?onu ilerde görecez....belki yapabilirler....yalnızca bunu saglayacak gücleri oldukca yıpratılıyor ve sindiriliyor....kemalizm yukardan basladı öle gitmeli....belkide eksikligi bu halka tam acılamamak....statükocu ve askerci tanımlamaları uluslararası güclerin işine geliyor ve ideoloji yasatılamıyor....bu arada bizim ideolojimizi bizden calan ve amerika dergilerine 21.yy da bir kemalist;putin diye kapak olan rusya basbakanı modernize etttigi ve zaten varolan düsünce temelini yeni haliyle uygulayınca eski gücüne kavustu diyebiliriz....

                        ulusalcılıgın önündeki en büyük engel halka inenememek bunu da sol ideolojiyle harmanlanmasıyla gerceklestirebilir baska bir cözüm yoktur....
                        En son pazarkapılı tarafından düzenlendi; 06.08.2010, 14:23.
                        ıslak imza....

                        Yorum


                        • Sayın pazarkapılı,

                          Amacım uzatmak değil; yanlış anlamayın. Sadece şunu belirteyim: "... tek fark o, milliyetçiliği üstün tutuyor..." demişssiniz.

                          Böyle bir amacım yok. Bahse konu iki kavramın naçizane açıklamasını yaptım dilim döndüğünce. Yoksa bir artı-eksi kıyasında değilim. İdeolojilerin, fazla-eksik gibi değerlendirilmesinden ziyade şahsa ve onun dünyasına hitap ederken sağladığı uyumun tartıldığına inanıyorum.

                          Ayrıca söylediğim gibi: Dilimizde ulusalcılık kavramı, milliyetçilikten farksızdır. Ancak siyasi yelpazedeki yeri ne yazık ki bugün o fikri sahiplenenler tarafından dahi belirlenememiştir.

                          Açıklamak istediğim bir diğer nokta daha var. "Sol" adı verilerek genişletilen ve giderek bir marka haline getirilen düşünce yapısının içinde liberal sol da var, sosyalist sol da ve belki milli sol da.

                          Sağın ne olduğunu ise şahsen bilmemekteyim. Türkiye Cumhuriyeti tarihinde TÜRK milliyetçiliği fikrini savunan fikir ve siyaset insanları kendilerini hiçbir zaman sağcı olarak tanıtmamışlardır.

                          Milletin adı: Türkiye Cumhuriyetini kuran Türk Halkına Türk Milleti, denir.
                          Devletin şekli: Türkiye Cumhuriyeti Devleti Üniter bir Devlettir.
                          Dil: Türkçedir (Resmi ve Eğitim dili)
                          Bayrağı : Kırmızı zemin üzerine AY YILDIZLI Türk bayrağıdır.
                          Marşı: İstiklal Marşıdır.
                          Başkenti: Ankara”dır.
                          Din ve Vicdan hürriyeti,siyasetin daima dışında olacaktır.
                          Ekonomisi, Karma ekonomidir.

                          Yukarıdaki temel kabullerle birlikte MERKEZ'de bulunur TÜRK milliyetçiliği. Bunu yönlerle açıklamak yetersiz kalır.

                          Umarım ilerleyen zamanlarda daha kapsamlı fikir alışverişinde bulunabiliriz. Şimdilik bu kadarını yeterli görüyorum. Sorularınız olursa özelden devam edebiliriz.

                          Bu seviyeli tartışmaya zaman ayırdığınız için teşekkürler ( Ulusalcılık kavramına atıf yapan arkadaşımız bir başkasıydı, kendisine dolaylı da olsa böyle bir tartışmaya zemin hazırladığı için teşekkür ederim).

                          İyi geceler...

                          Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK: "Gençler, siz almakta olduğunuz terbiye ve irfan ile, insanlık meziyetinin, vatan sevgisinin, fikir hürriyetinin en kıymetli sembolü olacaksınız.

                          Ey yükselen yeni nesil! İstikbal sizindir, Cumhuriyeti biz tesis ettik, onu i'la ve idame ettirecek sizsiniz."

                          (30 Ağustos 1924)
                          En son Oğuz ZEYTİN tarafından düzenlendi; 06.08.2010, 22:35.
                          Akıl, öfkeyi ve onunla kolayca birleşen bilgisizliği yener. Aklı kullanmak biraz zahmet, çaba gerektirir.

                          Yorum


                          • Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK: "TÜRK milleti daha dindar olmalıdır. Yani bütün sadeliği ile dindar olmalıdır demek istiyorum. Dinime, bizzat hakikate nasıl inanıyorsam, öyle inanıyorum." (Şubat 1924)

                            "Bizim dinimiz akla en uygun ve en tabii bir dindir ve ancak bundan dolayı son din olmuştur.

                            Bizim dinimiz, milletimize aşağılık miskin ve hor görülmeyi tavsiye etmez. Aksine Allah da, Peygamberimiz de, insanların ve milletlerin yücelik ve şereflerinin muhafaza etmelerini emreder." (1923)
                            Akıl, öfkeyi ve onunla kolayca birleşen bilgisizliği yener. Aklı kullanmak biraz zahmet, çaba gerektirir.

                            Yorum


                            • O Yıllarda Atatürk ve Diğerleri

                              Yaşayan en önemli tarihçilerimizden Yılmaz ÖZTUNA'nın bugünkü yazısında Gazi'yi diktatörlükle itham edenlere verdiği cevabı sizlerle paylaşmak istiyorum:

                              " Büyük Zafer’in 88. yılını kutluyoruz. 30 Ağustos 1922 Dumlupınar Başkumandanlık Meydan Muharebesi’nde Anadolu’yu kana bulayıp yakıp yıkan hayasız bir istilâ ordusunu imha etmiştik. (Türkiye Büyük Millet Meclisi Reîsi ve Başkumandan) resmî sıfatlarını, (müşîr=mareşal) askerî rütbesini ve (Gazi) şeref unvanını taşıyan 41 yaşındaki Mustafa Kemal Paşa, birkaç gün sonra İzmir’i, Bursa’yı, akabinde İstanbul’u, Edirne’yi geri aldı.
                              9 Eylülde İzmir’e giren Gazi Mustafa Kemal Paşa, Kasım 1934-Kasım 1938 arasında son 4 yılında taşıdığı ve bugün kullandığımız son ismiyle Atatürk, 1000 yıl için millî kahramanımızdır. Üç ayrı alanda münakaşasız dehâ eseri gösterdi: Askerlik, dış politika ve iç reformlar.
                              1922 eylülünde, Atatürk’ün 16 yıl sürecek olan otoriter şahsî (tek adam) yönetimi başlar. İlk ve son söz onundur. İç âleminde Fransa ve daha fazla Anglo-Sakson demokrasisine hayrandır ama, bunu uygulamadı. Uyguladığı takdirde, Ziyâ Gökalp öğretisine göre gerçekleştirdiği radikal inkılâplarının münakaşaya açılacağından endişe etmiştir. Zaten bütün Avrupa’da bugünkü gibi demokrasi değil, otokrasi rüzgârları egemendir.
                              Tarih metodolojisinden habersiz kişiler, Atatürk’ü 2010 dünyası şartları ile kıyaslayıp, totaliter yönetimle, bazı icraatına da epey mübalağa katarak eleştiriyorlar. Zira 1918-1939 Avrupası‘nı bilmiyorlar.

                              DİKTA REJİMİ HAKİMDİ
                              Bu 21 yılda Avrupa, Dünya egemenliğinin zirvesini yaşadığı halde, otoriter ve totaliter Sağ ve Sol devletler kıt’ası hâlindedir. Devlet kurucu ve tarih oluşturan en muazzam 4 imparatorluk hanedanı düşmüştür: Rusya’da Romanovlar (1917), Avusturya-Macaristan’da Habsburglar (1918), Almanya’da Hohenzollernler (1918), Türkiye’de Osmanoğulları (1922, 1924). Hepsi cumhuriyet oldu.
                              Demokrasi, Kuzeydoğu Avrupa’ya sığınmıştı: İngiltere, Fransa, Hollanda, Belçika, İsveç, Norveç, Danimarka, İsviçre. İşte o kadar. Diğer Avrupa devletleri dedikleri dedik -yat kalk diye- çaldıkları düdük otoriter, totaliter, diktatör şef, lider, başbuğların elinde, demokrasi ile ilgisi olmayan cumhuriyetlerdir:
                              Başta on milyonlarca kişi öldürten Rusya’da Lenin ve Stalin ile Almanya’da Hitler olmak üzere: İtalya’da Mussolini, Polonya’da Mareşal Pilsudski, Finlandiya’da Mareşal Mannerheim, Yunanistan’da Gen. Pangalos ve Gen. Kundylis, Bulgaristan’da Kral Boris, Arnavutluk’ta Kral Ahmed Zogo, Yugoslavya’da kral nâibi Prens Paul, Macaristan’da kral nâibi Amiral Horthy, Çekoslovakya’da Masarik ve Beneş, Avusturya’da Şuşnig, Romanya’da Mareşal Antonescu, Portekiz’de Prof. Salazar, İspanya’da birkaç diktatörden sonra komünist cumhuriyetçilerle milliyetçi monarşistler arasında 1 milyon kişinin öldüğü İç Savaş ve General Franco vs. vs...

                              ASLA KAN DÖKMEDİ...
                              İşte böyle bir Avrupa. Böyle bir Avrupa’da Atatürk’ü, o tipik ve karakteristik 20 Avrupa yılının şartları içinde mâkul olduğu derecede reformist, kan dökmeyen, üstelik dehâ sahibi bir lider kabûl etmek gerekir. Yukarıda anılan isimlerin muhtemelen en iyisidir. Yukarıda anılan Avrupalı diktatörler “alçak dağları ben yarattım!” pozisyonunda kişilerdir. Bütün o liderler arasında bugün de saygınlığını muhafaza eden tek kişinin Atatürk olduğunu vurgulamak isterim.
                              Atatürk’ün Fransız usulü laikliği abarttığı eleştirisine şu cevap verilebilir: Bazı alanlarda abarttığı doğrudur. Ancak bütün otoriter yöneticiler dinî kısıtlamalar getirirler (yukarıda sayılan ülkelerin hemen hepsinde böyle oldu). Din, Allah adına konuştuğu için, devlet otoritesinin çekingenliğini anlamak zor değildir. İkincisi, Osmanlı’nın, dini, devlet organları, dolayısıyle devlet otoritesi içine alan tek Müslüman devlet olmasıdır. Osmanlı’nın meşîhat müessesesi hiçbir Müslüman devlette yoktur.
                              Büyük Zafer’le Atatürk, Türk toplumunun tek cumhuriyetçisi oldu. Subayı kesinlikle politikadan çekti. O alanda Mareşal Çakmak’a, bürokraside 1937’ye kadar Org. İnönü’ye güvendi. Diğer bütün Millî Mücadele arkadaşlarını tasfiye ettiği, bazılarının idam talebiyle İstiklâl Mahkemesine verildiği görülür. Ancak Atatürk 57 yaşında ölmese, hiç değilse 1948’i görebilse idi, bugün Türkiye’nin manzarası çok daha olumlu gerçekleşirdi. Reformlarını olgunlaştırıp 45 dünyasına derhal uyum sağlayıp demokrasiye geçecekti. 1943 baharında Cihan Savaşı’na katılacağından eminim. Bugün Türkiye, rahat sınırlar içinde olacaktı. Fâtih 49 (1481) ve torunu Yavuz 50 (1520) yaşlarında ölmeyip 10’ar yıl daha yaşasa idiler, Rönesans’a derinlemesine girecek olan Türkiye, 1500’de İran’ı Sünnî’likten çıkarıp başka bir Türkmen devleti kurarak Şîî’leştiren Şâh İsmail’in, Türk’ü ortasından ikiye bölen bu eylemini de düzeltecekti.

                              KENDİMİZİ TOPARLAYAMADIK
                              1945’te günümüzün modern demokrasi dünyası ve tek komünist ülke Sovyetler iken insanlığın üçte birini ele geçiren bir komünist dünyası oluştu. Avrupa devleti olarak Türkiye, demokrasiye geçişte, faşizmin dik âlâsını yaşayan Almanya, İtalya, Japonya gibi cihan mağlûplarının birkaç yılda başardıkları hârikulâde geçişi başaramadı. Bugün de Avrupa standartlarında bir demokrasiye ulaşmış değiliz. Niçin böyle oldu? 2700 yıl içinde tarihte büyük işler başaran Türk, neden mahrum kaldı? Başka bir yazının konusudur.
                              1930’da tam 2 milyar nüfuslu bir dünyada yaşıyoruz ve Türkiye’nin nüfusu 15 milyondur. Bir sömürgeler dünyasıdır ve sadece 60 bağımsız devlet vardır. Bu rakamlar bile ne kadar başka bir âlemde yaşadığımızı gösteriyor.
                              Zafer Bayramı için ebedî Türk devletini kuran ve yaşatan milletimizi, muzaffer ordumuzu kutluyorum, Avrupa kriterlerini benimsemiş dünyanın en modern ve güçlü silâhlı kuvvetlerinden biri olmanın eşiğindedir. Zaferin başkomutanı Atatürk’ü saygı ve sevgiyle anıyoruz. 1918-1939 Avrupası’nın şartlarını unutmayarak Atatürk’ü tarihçilerin eleştiri ve değerlendirmelerine elbette açık tutacağız. Ama Atatürk üzerinden Türk düşmanlığı varsa, bunu kaldıramayız. Atatürk’ün her çağda millî kahraman kimliğiyle anılacağına, fakat tabu falan olmadığına eminim."

                              Atatürk, Büyük Zafer'le birlikte subayı kesinlikle politikadan çekti. Askerî alanda Mareşal Çakmak'a, bürokraside 1937'ye kadar Org. İnönü'ye güvendi. Bütün Millî Mücadele arkadaşlarını tasfiye etti
                              Akıl, öfkeyi ve onunla kolayca birleşen bilgisizliği yener. Aklı kullanmak biraz zahmet, çaba gerektirir.

                              Yorum


                              • Onun Isıgı Hic Bir Zaman Sönmeyecek
                                ''Biz de öldük. Ama her şeye rağmen bu yeryüzünde şarkılar söyledik."

                                Yorum

                                En Aktif Kullanıcılar

                                Daraltma

                                En aktif kullanıcı yok.
                                Yükleniyor...
                                X