Siir hakkinda konusalim ve begendigimiz siirletri buraya koyalim.Turabozan'in açtigi basliktan farkli bir baslik olarak açiyorum burayi.Tartisma basligi olarak.Sizce siir anlasilmaz oldugu zaman mi daha degerlidir yoksa çok açik oldugu zaman mi?Ideolojileri içermeli mi içermemeli mi?Konu sinirlamasi olmali mi yani?Enis Batur,Cemal Süreyye ya da Küçük Iskender mi? Nazim Hikmet,Necip Fazil ya da Cahit Sitki mi?Kisacasi siir sizce nasil olmali ve iste siir dedirten siirler.
Duyuru
Daraltma
Henüz duyuru yok.
Şiir Defteri "...Bakakalırım Giden Geminin Ardından"
Daraltma
X
-
Şiir Defteri "...Bakakalırım Giden Geminin Ardından"
Siir hakkinda konusalim ve begendigimiz siirletri buraya koyalim.Turabozan'in açtigi basliktan farkli bir baslik olarak açiyorum burayi.Tartisma basligi olarak.Sizce siir anlasilmaz oldugu zaman mi daha degerlidir yoksa çok açik oldugu zaman mi?Ideolojileri içermeli mi içermemeli mi?Konu sinirlamasi olmali mi yani?Enis Batur,Cemal Süreyye ya da Küçük Iskender mi? Nazim Hikmet,Necip Fazil ya da Cahit Sitki mi?Kisacasi siir sizce nasil olmali ve iste siir dedirten siirler.Etiketler: Yok
- Alıntı
-
Osmancim ben siiri özlem ve asiri sevgi duydugum konularda yaziyorum. Yoksa baska durup dururken, sirf siir yazm ak için yazamiyorum ( belki asiri bir zaman ayirsam olabilir ama hiç denemedim). O siirleri yazmassam çatlayacagim hissine kapiliyorum. Sakin kendimi sair gördügümü sanmayin. Hevesimi almaya çalisiyorum siirin derin dünyasindan.
Sanirim ünlü sairler de kendi ilgi ve alaka duyduklari konularda siir yaziyorlar. Fazla bir sey yazip da bu çocuk siir hakkinda çok sey biliyor imaji vermek istemiyorum.
Geçen sene dergide yayinlanan futbolcular için yazdigim akrostis siirlervardi. Bir ara onlari da koyarim buraya.www.trabzonspor.ailesiyiz.biz
Fenerbahçe olmasaydi Trabzonspor\'un asilliginin ve kiymetinin farkina varamayacaktik. Iyi ki varsin Fenerbahçe
- Alıntı
-
Sairlerin yasamlarini incelerseniz adamlar baya çile çekmis. Çok zor durumda yasamislar. Bazilarida çok alkol alan kisiler. Yani bizim sevdigimiz harika siirler normal kafalardan çikmiyor. Sairler çok farkli insanlar.
Serdar'im hersey ufak ufak baslar. Sen bence yoluna devam et. Birgün devlesirsin. Siir kitabini sana imzatlatmaya getiririm.“Her kim kendini kıymetli bilirse, onun tevazudan nasibi yoktur.”
Malik bin Dinar
- Alıntı
Yorum
-
Kaya tespitin çok güzel.Su ana kadar normal bir saire rastlamadim.Sairlerin hesi hapis,sürgün gibi zorluklarla karsilasmis zaten siir de duygu yogunlugu olduguna göre çok da anormal bir durum degil.Ama enis batur'un siirleri sizce nasil?veya hemsehrimiz Sunay Akin.iste size bir kaç örnek?Ben Sunay Akin'insiir adi altinda yazdiklarina hastayim ama kesinlikle siir olduklarina inanmiyorum.
-----------------------------------
Le Rouge Et Le Noir
Eskiden bir bahar vardi, lavta ve arp,
düsmezdi elimizden Le Rouge et Le Noir;
üsürdü kadinlar, ellerimiz eldiven,
atkiydi kollarimiz engerek sogukta,
karakisin ardindan çözülürdü yumak:
Tuz ve tütsü, kül ve duman, kelimeler,
sesler ve tinilar ve gece: Gecenin
sonunda isik vardi.
Le Rouge biraz daha kanadi sonra,
Le Noir koyuldu biraz daha: Ayni
çiplak at gelip sirtina aldiydi zamani.
Bir soru sorulsa, yanit yerine yeni
bir soruydu agzimizdan çikan,
magrurdu yüzümüz hala, ama kopmustu
bakisimiz bizden: Ufukta seyreden
dümensiz gemilerdik, bekliyorduk
firtinanin çökmesini üstümüze.
Sancilandik böylece ve dogurduk yildan
yili: Erkekler suskun ve kavruktular,
bir düsün pesinde yenik. Sökülmüstü
agir agir kurduklari imge agi, çatlakti
sisli gözbebekleri. Kadinlar mi getirdi
bu korkuluklari, bu bürümcükten erken
dogum kefenini, onlarla mi büyüyüp
kurudu diktigimiz agaçlar? Eskiden
bir bahar vardi, eskiden içimizde
baslayan.
Jim Morrison, Hendrix ve John Lennon
yoktu artik; yoktu ``Göge Bakma'' duraginda
semsiyesiz bekleyen yagmur kadinlari.
Herkes bir 35 yas siiri yazdi kendi
eksik hayatindan, fethedecegimiz dünya
inanilmaz bir hizla geçmise dogru
kaydi: Üsümüyordu kimse simdi,
yanlis koruda düdük çaliyordu bekçiler.
Eskiden bir bahar vardi, flüt
ve keman, Le Rouge biraz daha kana,
koyul biraz daha ey dipsiz Zaman
ENIS BATUR
--------------------------------------
Dudak Payi
Çay bardaginda
Birakilan dudak payi
Kadar bile
Uzak kalamam
Gözlerine
Yakin olsun isterim
Ellerime ellerin
Yaninda beton binaya
Yaslanmasi gibi
Köhne bir evin
Seni bir çivi
Gibi çaktim
Çünkü beynime
Ve toplayip
Bütün kerpetenleri
Attim denize
SUNAY AKIN
-----------------------------
- Alıntı
Yorum
-
Aslina bakarsan serbestde yazilabilir ama ben bir kaliba göre yazilanlari çok seviyorum.
Serbest yazabilmek için ilk önce bir kaliba göre yazmayi bilmek gerekir.
Mesela Orhan Veli'nin siirlerincen bazilarini ele alalim.
Onlardan 1 tanesini ben yazmis olsaydim siz bana gülerdiniz. Ama Orhan Veli yazinca saygi duyuyoruz. Çünkü Orhan Veli kendisini kanitlamis durumda.“Her kim kendini kıymetli bilirse, onun tevazudan nasibi yoktur.”
Malik bin Dinar
- Alıntı
Yorum
-
Edited by: L-M^
www.trabzonspor.ailesiyiz.biz
Fenerbahçe olmasaydi Trabzonspor\'un asilliginin ve kiymetinin farkina varamayacaktik. Iyi ki varsin Fenerbahçe
- Alıntı
Yorum
-
Bu siirleri yazali 1 seneyi geçmis, hey gidi [img]smileys/smiley1.gif[/img]www.trabzonspor.ailesiyiz.biz
Fenerbahçe olmasaydi Trabzonspor\'un asilliginin ve kiymetinin farkina varamayacaktik. Iyi ki varsin Fenerbahçe
- Alıntı
Yorum
-
Karadut ' gerçegi
1949'da bir gün Istanbul Büyük Kulüp'teki bir
toplantida, davetliler Bedri Rahmi Eyüboglu'ndan bir
siir okumasini istediler. Eyüboglu ayaga kalkti ve
Karadut'u okumaya basladi:
"Karadutum, çatal karam, çingenem/
Daha nem olacaktin bir tanem/
Gülen ayvam, aglayan narimsin/
Kadinim, kisragim, karimsin"...
Bedri Rahmi, siiri okurken aniden gözlerinden yaslar
süzüldü. Salondaki herkes niye agladigini anlamisti;
tabii herkesten çok, hemen yani basindaki karisi Eren
Eyüboglu...
Çünkü siirde "kadinim, kisragim, karimsin" dedigi
kadin, karisi degildi.
Bu siiri 3 yil önce, bir baska kadin için yazmisti:
Mari Gerekmezyan...
"Kara sapli biçak gibi"
Mari, Bedri Rahmi'nin asistanlik yaptigi Güzel
Sanatlar Akademisi'nin heykel bölümüne misafir ögrenci
olarak gelmisti.
O dönem askerligini yapmakta olan sair - ressamin
sinesine, "kara sapli bir biçak gibi" saplanmisti.
Mari, Bedri Rahmi'nin bir büstünü yapmisti. Bedri
Rahmi bu büstü, Mari'nin çesit çesit portresiyle ve
ona yazilmis siirlerle yanitlamisti.
Artik asklarindan bütün Istanbul haberdardi Bedri
Rahmi, sanatinda tam bir patlama yasiyor, Eren
Eyüboglu ise sabirla esinin kendisine dönmesini
bekliyordu.
Yorgun yürek
"Karadut", 1946'da menenjit tüberküloz kapti.
Iyilesebilmesi için antibiyotik lazimdi. Savas yeni
bitmisti ve ilaç ates pahasiydi.
Bedri Rahmi, genç sevgilisine ilaç alabilmek için
tablolarini elden çikarmaya basladi. Ancak bu çabalar
da sonuç vermedi ve o yil Istanbul Alman
Hastanesi'nden Mari
Gerekmezyan'in ölüm haberi geldi.
Bedri Rahmi yikilmisti.
Sevgilisini sonsuzluga ugurladiktan sonra keder içinde
eve döndügünde kendisini teselli eden, yine esi Eren
olacakti. O dönem içkiye basladi ünlü sair...
Asagidaki siir, o dönemin ürünüdür:
"Türküler bitti/
Halaylar durdu/
Horonlar durdu/(..)
Hüzün geldi bas köseye kuruldu / Yoruldu yüregim,
<>
yoruldu."
Eren Eyüboglu, esinin bu zor dönemi atlatmasina
yardimci oldu. Onu yeniden sanatiyla bulusturmak için
çabaladi. Basardigini saniyordu. Ta ki Büyük
Kulüp'teki o geceye kadar...
"Karadut"u okurken, Bedri Rahmi'nin yanaklarindan
süzülen gözyaslari, sevda yarasinin hâlâ
kapanmadiginin kanitiydi.
Bunun üzerine Eren, bir süre Paris'te yasamaya karar
verdi. Oradan esine yazdigi bir mektupta "o gece"yi
hatirlatti:
4 Ocak 1950 - PARiS
"Canuskam,
Kulüpte bir gece, siir okumustun, hani! Hatirladin mi?
Gözlerinden, birden yaslar döküldügünü görünce içimin
karardigini hissetmistim. Sesin, nasil titremisti.
Hey! Bütün bunlari hatirliyor musun? Sanki bögrüme,
kizgin bir ütü yapmismis gibi olmustum. O gece...
Senin seneler sonra bile olsa yanip tutustugunu
anlamistim! Bedri'nin ruhuna, insan üstü bir gücün
aciyip, ona güç vermesi için dua etmistim.
Ruhunun çektigi acilari Allah dindirsin. Allah sana
resim yapma sevinci versin ve bizim yanimizda
yasamaktan, mutluluk duyabilmeni saglasin.
Eren."
'Buna katlandimsa.'
Bu dualar ise yaradi.
Bedri Rahmi, 11 yasindaki ogluyla esine döndü.
1974'teki ölümüne kadar geçen çeyrek asri, ayni evde
çalisip üreterek, diz dize birlikte tükettiler.
Öldügü gün, esi Eren cenazeden dönüste, 35 yasina
gelmis oglunu karsisina oturttu.
"Babani ugurladik" dedi, "Ama sunu bilmeni istiyorum
ki, ona çok kirildim. Yasadigi iliskiyi unutmadim.
Hiçbir kadin asagilanmayi kabul etmez. Buna
katlandimsa, bil ki, sadece senin hayatin kararmasin
diyedir."
Can Dündar
Asagida Bedri Rahmi siirlerinden seçmelerin ve kisa özegeçmisinin yeraldigi powerpoint sunusuna ulasabilirsiniz.
BEDRI RAHMI EYÜBOGLU
- Alıntı
Yorum
-
siir üniversite zamaninda yazardim.. yani siire benzer seyler diyelim... ama zamanla nesrin siirden daha zor ve ciddi bir is oldugunu düsünmeye basladim.. belki siirde bir dize nesirde sayfalar dolusudur.. bu da var tabi... ama son yillarda nesir -özellikle bati klasiklerini okudukça-daha çok önem kazandi gözümde...
ha sanat sanat için olmali ideali budur bencee.. ve lakin sairin yasadigi çagin genel dertlerinden bahsetmesi de -en azindan toplumsal manada sorumlulugunu yerine getirmek adina- gerekir bazen...
siirde kisisel sevdigim halk siiri tarzi kafiyeli siirler... fakat sanat degeri tasiyan her siirden zevk alirim... nazim hikmet gibi kafiyesiz fakat adeta siirin içinde bir ezgi olusturarak yazan ustalarin siirlerinden zevk alsam da gönlüme daha yakin düsen halk siirleridir..
en sevdigim sairleri nazim-atilla ilhan-cahit zarifoglu-necip fazil ve özellikle abdurrahim karakoç olarak sayabilirim... ve mihriban in üzerine siir tanimam[img]smileys/smiley17.gif[/img]özellikle yar deyince lambada titreyen alevin üsümesimisrai sanatin sahikalarindan biri diye düsünüyorum ve tamamini buraya yazarak noktaliyorum...
Mihriban (Ask)
Sari saçlarina deli gönlümü,
Baglamisim çözülmüyor Mihriban.
Ayriliktan zor belleme ölümü,
Görmeyince sezilmiyor Mihriban.
Yar deyince kalem elden düsüyor,
Gözlerim görmüyor aklim sasiyor.
Lambamda titreyen alev üsüyor,
Ask kâgida yazilmiyor Mihriban.
Önce naz sonra söz ve sonra hile
Sevilen seveni düsürür dile
Seneler asirlar degisse bile
Eski töre bozulmuyor Mihriban
Tabiplerde ilaç yoktur yarama,
Ask deyince ötesini arama.
Her nesnenin bir bitimi var ama.
Aska hudut çizilmiyor Mihriban
Bosa baglanmamis bülbül gülüne
Kar koysan köz olur askin külüne
Sastim kara bahtim tahammülüme
Tasa çalsam ezilmiyor Mihriban
Tarife sigmiyor askin anlami
Ancak çeken bilir bu derdi gami
Bir kör dügüm bastan sona tamami
Çözemedim çözülmüyor Mihriban
ve dahi unutursun mihribanim i eklemeden olmayacak..
Unutursun (Mihribanim)
Unutmak kolay mi? deme
Unutursun Mihriban'im
Oglun kizin olsun hele
Unutursun Mihriban'im
Zaman erir kelep kelep
Meyva dalinda kalmaz hep
Unutturur bir çok sebep
Unutursun Mihriban'im
Yillar sineye yaslanir
Hatiralarin paslanir
Bu deli gönlün uslanir
Unutursun Mihriban'im
Süt emerdin gündüz gece
Unuttun ya büyüyünce
Ha iste tipki öylece
Unutursun Mihriban'im
Gün geçer azalir sevgi
Degisir her seyin rengi
Bugün degil yarin belki
Unutursun Mihriban'im
Düzen böyle bu gemide
Eskiler yiter yenide
Beni degil, sen seni de
Unutursun Mihriban'im
Abdurrahim Karakoç#7 King of Kings
- Alıntı
Yorum
-
İlk olarak BesinciMevsim tarafından gönderildi
siir üniversite zamaninda yazardim.. yani siire benzer seyler diyelim... ama zamanla nesrin siirden daha zor ve ciddi bir is oldugunu düsünmeye basladim.. belki siirde bir dize nesirde sayfalar dolusudur.. bu da var tabi... ama son yillarda nesir -özellikle bati klasiklerini okudukça-daha çok önem kazandi gözümde...
"Siire benzer seyler yazardim.." diye mütevazi olmana gerek yok Cenk. Diger topicte tüm ihtisamiyla eserlerin duruyor
Bedri Rahmi ile ilgili yazdigim yaziyi okuyan ve sunudaki siirlerini ve hayatina ulasan arkadaslara sunu sormak isterdim;
Karadutu okurken Bedri Rahmi'nin gözyaslarina mani olamayip, eski askini hatirlamasi ve aglamasi neyin ifadesidir?
Acaba ileride hayatimizda yer almayacak birisine, bir seye dair siir yazmamali mi?
Bu ilham duygusu hangi "özel anlarda" kendisini uyandiriyor?
Yok mu Karadut ile ilgili yorum yapacak arkadas[img]smileys/smiley2.gif[/img]
- Alıntı
Yorum
-
İlk olarak saglam tarafından gönderildi
"Siire benzer seyler yazardim.." diye mütevazi olmana gerek yok Cenk. Diger topicte tüm ihtisamiyla eserlerin duruyor
Bedri Rahmi ile ilgili yazdigim yaziyi okuyan ve sunudaki siirlerini ve hayatina ulasan arkadaslara sunu sormak isterdim;
Karadutu okurken Bedri Rahmi'nin gözyaslarina mani olamayip, eski askini hatirlamasi ve aglamasi neyin ifadesidir?
Acaba ileride hayatimizda yer almayacak birisine, bir seye dair siir yazmamali mi?
Bu ilham duygusu hangi "özel anlarda" kendisini uyandiriyor?
Yok mu Karadut ile ilgili yorum yapacak arkadas[img]smileys/smiley2.gif[/img]
Tabii ki ilerde hayatinda yer almayacak seylere dair de siir yazmali insan,en kötü ihtimalle terapi amaciyla ama ilerde bu siir nedeniyle tekrar aci çekmeyi,zor duruma düsmeyi göze almali. "Karadut" olayi gerçekten oldukça ilginç.Sairin o siiri okurken aglamasi o siiri nasil bir duygu yogunlugu içerisinde yazdigini gösteriyor.Belki biz okudugumuzda sadece 1-2 kafiyeli sözden ya da kinayeden,benzetmelerden,vs. etkilenmis olabiliriz fakat sair o misradaki herharfi yasayarak yazmis biri olarak kendiniçok daha farkli hissedebilir.Sairlik biraz delilik gerektiriyor açikçasi ve ask sairin duygularini anlatmasina en büyük ilham perisi oluyor,bu ask mecazi bir varliga olur yahut ilahi farketmez hatta daga tasa bile olabilir.
"Lambada titreyen ates üsüyor"ifadesi deayrica siirdeki anlatimin zirveye vurdugu noktadir benim için...
- Alıntı
Yorum
-
İlk olarak L-M^ tarafından gönderildi
..Sairin o siiri okurken aglamasi o siiri nasil bir duygu yogunlugu içerisinde yazdigini gösteriyor...Sairlik biraz delilik gerektiriyor açikçasi ve ask sairin duygularini anlatmasina en büyük ilham perisi oluyor,bu ask mecazi bir varliga olur yahut ilahi farketmez hatta daga tasa bile olabilir...
Evet, bir konuda iyi olmak için mutlaka insanin içinde "ask" olmali. Bu ask Osman'in dedigi gibi çok genis yelpazeyi kapsar, Bedri Rahmi'ye gelirsek en iyi yapitlarinin Mari Gerekmezyan ile beraber oldugu dönemlerde olustugunu ögreniyoruz. Onun ölümünden sonra ise kisir bir sürece girdigini...
Bence de insan bir duygu yogunlugunun neticesinde üretime geçiyorsa, ne olursa olsun onu daha ileride bir kenara itmemeli.Sonuçta insanlar hayatlarini geçmislerinin üzerine bina ederler.
Edited by: saglam
- Alıntı
Yorum
-
Lise ve üniversite yillarinda koyu bir hece ölçegi savunucusuydum.Üniversitedeki hocamiz Hasan Hüsnü Durgun'la da bu konuda az tartismadik.Ben tek cümlelik siirleri örnek gösterip "devrik cümleyle siirin farki ne hocam?" derdim,O ise "kendine göre bir söylenis tarzi varsa cümle siir olur" derdi.
Bugün düsünüyorum da hocama hak veriyorum.Siirin sinirlari yok,herkes yazabilir,herkesin begenmesi de gerekmez...Bu siirdir,su ise degildir de denemez.
Siki bir Edgar Allen Poe hayraniyim,hem roman hem de siirlerini severim..Annabel Lee ve Raven en sevdigim siirleri.
ANNABEL LEE
it was many and many a year ago,
in a kingdom by the sea,
that a maiden there lived whom you may know
by the name of annabel lee;
and this maiden she lived with no other thought
than to love and be loved by me.
she was a child and i was a child,
in this kingdom by the sea,
but we loved with a love that was more than love
i and my annabel lee
with a love that the winged seraphs of heaven
coveted her and me.
and this was the reason that, long ago,
in this kingdom by the sea,
a wind blew out of a cloud by night
chilling my annabel lee;
so that her high-born kinsman came
and bore her away from me,
to shut her up in a sepulchre
in this kingdom by the sea.
the angels, not half so happy in heaven,
went envying her and me:
yes! that was the reason
(as all men know, in this kingdom by the sea)
that the wind came out of a cloud, chilling
and killing my annabel lee.
but our love it was stronger by far than the love
of those who were older than we
of many far wiser than we
and neither the angels in heaven above,
nor the demons down under the sea,
can ever dissever my soul from the soul
of the beautiful annabel lee
for the moon never beams without bringing me dreams
of the beautiful annabel lee;
and the stars never rise but i see the bright eyes
of the beautiful annabel lee;
and so, all the night-tide, i lie down by the side
of my darling, my darling, my life and my bride,
in her sepulchre there by the sea
in her tomb by the side of the sea.
Türkçesi:
senelerce senelerce evveldi;
bir deniz ülkesinde
yasayan bir kiz vardi, bileceksiniz
ismi annabel lee;
hiç bir sey düsünmezdi sevilmekten
sevmekten baska beni.
o çocuk ben çocuk memleketimiz
o deniz ülkesiydi,
sevdali degil kara sevdaliydik
ben ve annabel lee;
göklerde uçan melekler bile
kiskanirlardi bizi.
bir gün iste bu yüzden göze geldi
o deniz ülkesinde,
üsüdü rüzgarindan bir bulutun
güzelim annabel lee;
götürdüler el üstünde
koyup gittiler beni,
mezari ordadir simdi,
o deniz ülkesinde.
biz daha bahtiyardik meleklerden
onlar kiskandi bizi-
evet!-bu yüzden(sahidimdir herkes
ve o deniz ülkesi)
bir gece bulutunun rüzgarindan
üsüdü gitti annabel lee.
sevdadan yana, kim olursa olsun,
yasça basça ileri,
geçemezlerdi bizi;
ne yedi kat göklerdeki melekler,
ne deniz dibi cinleri,
hiçbiri ayiramaz beni senden
güzelim annabel lee:
ay gelir isir, hayalin irisir
güzelim annabel lee;
bu yildizlar gözlerin gibi parlar
güzelim annabel lee:
orda gecelerim, uzanir beklerim
sevgilim, sevgilim, hayatim, gelinim
o azgin sahildeki,
yattigin yerde seni.
Pek çok Türkçe çevirisi vardir ama yukaridaki Melih Cevdet Anday'in çevirisi en begenilendir...
(Konu disi notiirin son dizelerinde Poe'nin nekrofili tarafinin görülebilecegi de yorumlar arasindadir...)
Edited by: TheCrowYelkenimizdeki rüzgarı çaldılar, yılmadık...
- Alıntı
Yorum
-
serkan in sorularina kendimce su cevaplari veriyorum..
Karadutu okurken Bedri Rahmi'nin gözyaslarina mani olamayip, eski askini hatirlamasi ve aglamasi neyin ifadesidir?
fikrimce gerçek manada ask ve izdirabin ifadesidir..
Acaba ileride hayatimizda yer almayacak birisine, bir seye dair siir yazmamali mi?
eger ileride hayatimizda yer almayacak birisine dair siirler yazilmasaydi sanirim siir diye bir sey olmazdi... herkesin bildigi sezai karakoç un Mona Rosa siiri en bariz örnektir... benim de kendi adima yazdigim böyle siirler olmustur vakti zamaninda... ortaokul ve liseden beri sevdigim birisiyle üniversiteye uzanan yolda ayrildigimizda yazmistim Vuslatin Isyan Çigligi isimli siirimi üniversitedeyken.(diger bölüme koyuyorum simdi)
Bu ilham duygusu hangi "özel anlarda" kendisini uyandiriyor?
buna da Franz Kafka'nin bir cevabi var..'elde ettigim tüm basarilar yalnizligimin ürünüdür' diyor... sanirim sairler-sanatçilar yalnizliga kaçtikça daha yaratici oluyorlar... kisinin uzlet hali ve ruhuyla sohbetinde geliyor ilham bence de..
selamlar..#7 King of Kings
- Alıntı
Yorum
Yorum