Duyuru

Daraltma
Henüz duyuru yok.

Şiir Defteri "...Bakakalırım Giden Geminin Ardından"

Daraltma
X
  •  
  • Filtre
  • Zaman
  • Göster
Hepsini Temizle
yeni gönderiler

  • Şiir Defteri "...Bakakalırım Giden Geminin Ardından"



    Siir hakkinda konusalim ve begendigimiz siirletri buraya koyalim.Turabozan'in açtigi basliktan farkli bir baslik olarak açiyorum burayi.Tartisma basligi olarak.Sizce siir anlasilmaz oldugu zaman mi daha degerlidir yoksa çok açik oldugu zaman mi?Ideolojileri içermeli mi içermemeli mi?Konu sinirlamasi olmali mi yani?Enis Batur,Cemal Süreyye ya da Küçük Iskender mi? Nazim Hikmet,Necip Fazil ya da Cahit Sitki mi?Kisacasi siir sizce nasil olmali ve iste siir dedirten siirler.

  • #2


    Osmancim ben siiri özlem ve asiri sevgi duydugum konularda yaziyorum. Yoksa baska durup dururken, sirf siir yazm ak için yazamiyorum ( belki asiri bir zaman ayirsam olabilir ama hiç denemedim). O siirleri yazmassam çatlayacagim hissine kapiliyorum. Sakin kendimi sair gördügümü sanmayin. Hevesimi almaya çalisiyorum siirin derin dünyasindan.


    Sanirim ünlü sairler de kendi ilgi ve alaka duyduklari konularda siir yaziyorlar. Fazla bir sey yazip da bu çocuk siir hakkinda çok sey biliyor imaji vermek istemiyorum.


    Geçen sene dergide yayinlanan futbolcular için yazdigim akrostis siirlervardi. Bir ara onlari da koyarim buraya.
    www.trabzonspor.ailesiyiz.biz

    Fenerbahçe olmasaydi Trabzonspor\'un asilliginin ve kiymetinin farkina varamayacaktik. Iyi ki varsin Fenerbahçe

    Yorum


    • #3


      Sairlerin yasamlarini incelerseniz adamlar baya çile çekmis. Çok zor durumda yasamislar. Bazilarida çok alkol alan kisiler. Yani bizim sevdigimiz harika siirler normal kafalardan çikmiyor. Sairler çok farkli insanlar.


      Serdar'im hersey ufak ufak baslar. Sen bence yoluna devam et. Birgün devlesirsin. Siir kitabini sana imzatlatmaya getiririm.
      “Her kim kendini kıymetli bilirse, onun tevazudan nasibi yoktur.”
      Malik bin Dinar

      Yorum


      • #4


        Kaya tespitin çok güzel.Su ana kadar normal bir saire rastlamadim.Sairlerin hesi hapis,sürgün gibi zorluklarla karsilasmis zaten siir de duygu yogunlugu olduguna göre çok da anormal bir durum degil.Ama enis batur'un siirleri sizce nasil?veya hemsehrimiz Sunay Akin.iste size bir kaç örnek?Ben Sunay Akin'insiir adi altinda yazdiklarina hastayim ama kesinlikle siir olduklarina inanmiyorum.
        -----------------------------------
        Le Rouge Et Le Noir

        Eskiden bir bahar vardi, lavta ve arp,
        düsmezdi elimizden Le Rouge et Le Noir;
        üsürdü kadinlar, ellerimiz eldiven,
        atkiydi kollarimiz engerek sogukta,
        karakisin ardindan çözülürdü yumak:
        Tuz ve tütsü, kül ve duman, kelimeler,
        sesler ve tinilar ve gece: Gecenin
        sonunda isik vardi.

        Le Rouge biraz daha kanadi sonra,
        Le Noir koyuldu biraz daha: Ayni
        çiplak at gelip sirtina aldiydi zamani.
        Bir soru sorulsa, yanit yerine yeni
        bir soruydu agzimizdan çikan,
        magrurdu yüzümüz hala, ama kopmustu
        bakisimiz bizden: Ufukta seyreden
        dümensiz gemilerdik, bekliyorduk
        firtinanin çökmesini üstümüze.

        Sancilandik böylece ve dogurduk yildan
        yili: Erkekler suskun ve kavruktular,
        bir düsün pesinde yenik. Sökülmüstü
        agir agir kurduklari imge agi, çatlakti
        sisli gözbebekleri. Kadinlar mi getirdi
        bu korkuluklari, bu bürümcükten erken
        dogum kefenini, onlarla mi büyüyüp
        kurudu diktigimiz agaçlar? Eskiden
        bir bahar vardi, eskiden içimizde
        baslayan.

        Jim Morrison, Hendrix ve John Lennon
        yoktu artik; yoktu ``Göge Bakma'' duraginda
        semsiyesiz bekleyen yagmur kadinlari.
        Herkes bir 35 yas siiri yazdi kendi
        eksik hayatindan, fethedecegimiz dünya
        inanilmaz bir hizla geçmise dogru
        kaydi: Üsümüyordu kimse simdi,
        yanlis koruda düdük çaliyordu bekçiler.
        Eskiden bir bahar vardi, flüt
        ve keman, Le Rouge biraz daha kana,
        koyul biraz daha ey dipsiz Zaman
        ENIS BATUR
        --------------------------------------
        Dudak Payi

        Çay bardaginda
        Birakilan dudak payi
        Kadar bile
        Uzak kalamam
        Gözlerine

        Yakin olsun isterim
        Ellerime ellerin
        Yaninda beton binaya
        Yaslanmasi gibi
        Köhne bir evin

        Seni bir çivi
        Gibi çaktim
        Çünkü beynime
        Ve toplayip
        Bütün kerpetenleri
        Attim denize
        SUNAY AKIN
        -----------------------------


        Yorum


        • #5


          Aslina bakarsan serbestde yazilabilir ama ben bir kaliba göre yazilanlari çok seviyorum.


          Serbest yazabilmek için ilk önce bir kaliba göre yazmayi bilmek gerekir.


          Mesela Orhan Veli'nin siirlerincen bazilarini ele alalim.


          Onlardan 1 tanesini ben yazmis olsaydim siz bana gülerdiniz. Ama Orhan Veli yazinca saygi duyuyoruz. Çünkü Orhan Veli kendisini kanitlamis durumda.
          “Her kim kendini kıymetli bilirse, onun tevazudan nasibi yoktur.”
          Malik bin Dinar

          Yorum


          • #6
            Edited by: L-M^
            www.trabzonspor.ailesiyiz.biz

            Fenerbahçe olmasaydi Trabzonspor\'un asilliginin ve kiymetinin farkina varamayacaktik. Iyi ki varsin Fenerbahçe

            Yorum


            • #7
              Bu siirleri yazali 1 seneyi geçmis, hey gidi [img]smileys/smiley1.gif[/img]
              www.trabzonspor.ailesiyiz.biz

              Fenerbahçe olmasaydi Trabzonspor\'un asilliginin ve kiymetinin farkina varamayacaktik. Iyi ki varsin Fenerbahçe

              Yorum


              • #8
                buraya bi siirler koyarim site coker allah korusun!
                İnsan ol evlat!

                Yorum


                • #9
                  Karadut ' gerçegi

                  1949'da bir gün Istanbul Büyük Kulüp'teki bir
                  toplantida, davetliler Bedri Rahmi Eyüboglu'ndan bir
                  siir okumasini istediler. Eyüboglu ayaga kalkti ve
                  Karadut'u okumaya basladi:

                  "Karadutum, çatal karam, çingenem/
                  Daha nem olacaktin bir tanem/
                  Gülen ayvam, aglayan narimsin/
                  Kadinim, kisragim, karimsin"...

                  Bedri Rahmi, siiri okurken aniden gözlerinden yaslar
                  süzüldü. Salondaki herkes niye agladigini anlamisti;
                  tabii herkesten çok, hemen yani basindaki karisi Eren
                  Eyüboglu...

                  Çünkü siirde "kadinim, kisragim, karimsin" dedigi
                  kadin, karisi degildi.
                  Bu siiri 3 yil önce, bir baska kadin için yazmisti:
                  Mari Gerekmezyan...

                  "Kara sapli biçak gibi"
                  Mari, Bedri Rahmi'nin asistanlik yaptigi Güzel
                  Sanatlar Akademisi'nin heykel bölümüne misafir ögrenci
                  olarak gelmisti.
                  O dönem askerligini yapmakta olan sair - ressamin
                  sinesine, "kara sapli bir biçak gibi" saplanmisti.
                  Mari, Bedri Rahmi'nin bir büstünü yapmisti. Bedri
                  Rahmi bu büstü, Mari'nin çesit çesit portresiyle ve
                  ona yazilmis siirlerle yanitlamisti.
                  Artik asklarindan bütün Istanbul haberdardi Bedri
                  Rahmi, sanatinda tam bir patlama yasiyor, Eren
                  Eyüboglu ise sabirla esinin kendisine dönmesini
                  bekliyordu.

                  Yorgun yürek
                  "Karadut", 1946'da menenjit tüberküloz kapti.
                  Iyilesebilmesi için antibiyotik lazimdi. Savas yeni
                  bitmisti ve ilaç ates pahasiydi.
                  Bedri Rahmi, genç sevgilisine ilaç alabilmek için
                  tablolarini elden çikarmaya basladi. Ancak bu çabalar
                  da sonuç vermedi ve o yil Istanbul Alman
                  Hastanesi'nden Mari
                  Gerekmezyan'in ölüm haberi geldi.
                  Bedri Rahmi yikilmisti.
                  Sevgilisini sonsuzluga ugurladiktan sonra keder içinde
                  eve döndügünde kendisini teselli eden, yine esi Eren
                  olacakti. O dönem içkiye basladi ünlü sair...
                  Asagidaki siir, o dönemin ürünüdür:

                  "Türküler bitti/
                  Halaylar durdu/
                  Horonlar durdu/(..)
                  Hüzün geldi bas köseye kuruldu / Yoruldu yüregim,

                  <>


                  yoruldu."

                  Eren Eyüboglu, esinin bu zor dönemi atlatmasina
                  yardimci oldu. Onu yeniden sanatiyla bulusturmak için
                  çabaladi. Basardigini saniyordu. Ta ki Büyük
                  Kulüp'teki o geceye kadar...

                  "Karadut"u okurken, Bedri Rahmi'nin yanaklarindan
                  süzülen gözyaslari, sevda yarasinin hâlâ
                  kapanmadiginin kanitiydi.

                  Bunun üzerine Eren, bir süre Paris'te yasamaya karar
                  verdi. Oradan esine yazdigi bir mektupta "o gece"yi
                  hatirlatti:
                  4 Ocak 1950 - PARiS
                  "Canuskam,
                  Kulüpte bir gece, siir okumustun, hani! Hatirladin mi?
                  Gözlerinden, birden yaslar döküldügünü görünce içimin
                  karardigini hissetmistim. Sesin, nasil titremisti.
                  Hey! Bütün bunlari hatirliyor musun? Sanki bögrüme,
                  kizgin bir ütü yapmismis gibi olmustum. O gece...
                  Senin seneler sonra bile olsa yanip tutustugunu
                  anlamistim! Bedri'nin ruhuna, insan üstü bir gücün
                  aciyip, ona güç vermesi için dua etmistim.
                  Ruhunun çektigi acilari Allah dindirsin. Allah sana
                  resim yapma sevinci versin ve bizim yanimizda
                  yasamaktan, mutluluk duyabilmeni saglasin.
                  Eren."

                  'Buna katlandimsa.'
                  Bu dualar ise yaradi.
                  Bedri Rahmi, 11 yasindaki ogluyla esine döndü.
                  1974'teki ölümüne kadar geçen çeyrek asri, ayni evde
                  çalisip üreterek, diz dize birlikte tükettiler.
                  Öldügü gün, esi Eren cenazeden dönüste, 35 yasina
                  gelmis oglunu karsisina oturttu.
                  "Babani ugurladik" dedi, "Ama sunu bilmeni istiyorum
                  ki, ona çok kirildim. Yasadigi iliskiyi unutmadim.
                  Hiçbir kadin asagilanmayi kabul etmez. Buna
                  katlandimsa, bil ki, sadece senin hayatin kararmasin
                  diyedir."

                  Can Dündar


                  Asagida Bedri Rahmi siirlerinden seçmelerin ve kisa özegeçmisinin yeraldigi powerpoint sunusuna ulasabilirsiniz.

                  BEDRI RAHMI EYÜBOGLU

                  Yorum


                  • #10


                    siir üniversite zamaninda yazardim.. yani siire benzer seyler diyelim... ama zamanla nesrin siirden daha zor ve ciddi bir is oldugunu düsünmeye basladim.. belki siirde bir dize nesirde sayfalar dolusudur.. bu da var tabi... ama son yillarda nesir -özellikle bati klasiklerini okudukça-daha çok önem kazandi gözümde...


                    ha sanat sanat için olmali ideali budur bencee.. ve lakin sairin yasadigi çagin genel dertlerinden bahsetmesi de -en azindan toplumsal manada sorumlulugunu yerine getirmek adina- gerekir bazen...


                    siirde kisisel sevdigim halk siiri tarzi kafiyeli siirler... fakat sanat degeri tasiyan her siirden zevk alirim... nazim hikmet gibi kafiyesiz fakat adeta siirin içinde bir ezgi olusturarak yazan ustalarin siirlerinden zevk alsam da gönlüme daha yakin düsen halk siirleridir..


                    en sevdigim sairleri nazim-atilla ilhan-cahit zarifoglu-necip fazil ve özellikle abdurrahim karakoç olarak sayabilirim... ve mihriban in üzerine siir tanimam[img]smileys/smiley17.gif[/img]özellikle yar deyince lambada titreyen alevin üsümesimisrai sanatin sahikalarindan biri diye düsünüyorum ve tamamini buraya yazarak noktaliyorum...


                    Mihriban (Ask)
                    Sari saçlarina deli gönlümü,
                    Baglamisim çözülmüyor Mihriban.
                    Ayriliktan zor belleme ölümü,
                    Görmeyince sezilmiyor Mihriban.

                    Yar deyince kalem elden düsüyor,
                    Gözlerim görmüyor aklim sasiyor.
                    Lambamda titreyen alev üsüyor,
                    Ask kâgida yazilmiyor Mihriban.

                    Önce naz sonra söz ve sonra hile
                    Sevilen seveni düsürür dile
                    Seneler asirlar degisse bile
                    Eski töre bozulmuyor Mihriban

                    Tabiplerde ilaç yoktur yarama,
                    Ask deyince ötesini arama.
                    Her nesnenin bir bitimi var ama.
                    Aska hudut çizilmiyor Mihriban

                    Bosa baglanmamis bülbül gülüne
                    Kar koysan köz olur askin külüne
                    Sastim kara bahtim tahammülüme
                    Tasa çalsam ezilmiyor Mihriban

                    Tarife sigmiyor askin anlami
                    Ancak çeken bilir bu derdi gami
                    Bir kör dügüm bastan sona tamami
                    Çözemedim çözülmüyor Mihriban



                    ve dahi unutursun mihribanim i eklemeden olmayacak..


                    Unutursun (Mihribanim)

                    Unutmak kolay mi? deme
                    Unutursun Mihriban'im
                    Oglun kizin olsun hele
                    Unutursun Mihriban'im

                    Zaman erir kelep kelep
                    Meyva dalinda kalmaz hep
                    Unutturur bir çok sebep
                    Unutursun Mihriban'im

                    Yillar sineye yaslanir
                    Hatiralarin paslanir
                    Bu deli gönlün uslanir
                    Unutursun Mihriban'im

                    Süt emerdin gündüz gece
                    Unuttun ya büyüyünce
                    Ha iste tipki öylece
                    Unutursun Mihriban'im

                    Gün geçer azalir sevgi
                    Degisir her seyin rengi
                    Bugün degil yarin belki
                    Unutursun Mihriban'im

                    Düzen böyle bu gemide
                    Eskiler yiter yenide
                    Beni degil, sen seni de
                    Unutursun Mihriban'im
                    Abdurrahim Karakoç
                    #7 King of Kings

                    Yorum


                    • #11
                      İlk olarak BesinciMevsim tarafından gönderildi


                      siir üniversite zamaninda yazardim.. yani siire benzer seyler diyelim... ama zamanla nesrin siirden daha zor ve ciddi bir is oldugunu düsünmeye basladim.. belki siirde bir dize nesirde sayfalar dolusudur.. bu da var tabi... ama son yillarda nesir -özellikle bati klasiklerini okudukça-daha çok önem kazandi gözümde...




                      "Siire benzer seyler yazardim.." diye mütevazi olmana gerek yok Cenk. Diger topicte tüm ihtisamiyla eserlerin duruyor


                      Bedri Rahmi ile ilgili yazdigim yaziyi okuyan ve sunudaki siirlerini ve hayatina ulasan arkadaslara sunu sormak isterdim;

                      Karadutu okurken Bedri Rahmi'nin gözyaslarina mani olamayip, eski askini hatirlamasi ve aglamasi neyin ifadesidir?
                      Acaba ileride hayatimizda yer almayacak birisine, bir seye dair siir yazmamali mi?
                      Bu ilham duygusu hangi "özel anlarda" kendisini uyandiriyor?

                      Yok mu Karadut ile ilgili yorum yapacak arkadas[img]smileys/smiley2.gif[/img]


                      Yorum


                      • #12
                        İlk olarak saglam tarafından gönderildi


                        "Siire benzer seyler yazardim.." diye mütevazi olmana gerek yok Cenk. Diger topicte tüm ihtisamiyla eserlerin duruyor


                        Bedri Rahmi ile ilgili yazdigim yaziyi okuyan ve sunudaki siirlerini ve hayatina ulasan arkadaslara sunu sormak isterdim;

                        Karadutu okurken Bedri Rahmi'nin gözyaslarina mani olamayip, eski askini hatirlamasi ve aglamasi neyin ifadesidir?
                        Acaba ileride hayatimizda yer almayacak birisine, bir seye dair siir yazmamali mi?
                        Bu ilham duygusu hangi "özel anlarda" kendisini uyandiriyor?

                        Yok mu Karadut ile ilgili yorum yapacak arkadas[img]smileys/smiley2.gif[/img]





                        Tabii ki ilerde hayatinda yer almayacak seylere dair de siir yazmali insan,en kötü ihtimalle terapi amaciyla ama ilerde bu siir nedeniyle tekrar aci çekmeyi,zor duruma düsmeyi göze almali. "Karadut" olayi gerçekten oldukça ilginç.Sairin o siiri okurken aglamasi o siiri nasil bir duygu yogunlugu içerisinde yazdigini gösteriyor.Belki biz okudugumuzda sadece 1-2 kafiyeli sözden ya da kinayeden,benzetmelerden,vs. etkilenmis olabiliriz fakat sair o misradaki herharfi yasayarak yazmis biri olarak kendiniçok daha farkli hissedebilir.Sairlik biraz delilik gerektiriyor açikçasi ve ask sairin duygularini anlatmasina en büyük ilham perisi oluyor,bu ask mecazi bir varliga olur yahut ilahi farketmez hatta daga tasa bile olabilir.


                        "Lambada titreyen ates üsüyor"ifadesi deayrica siirdeki anlatimin zirveye vurdugu noktadir benim için...

                        Yorum


                        • #13
                          İlk olarak L-M^ tarafından gönderildi


                          ..Sairin o siiri okurken aglamasi o siiri nasil bir duygu yogunlugu içerisinde yazdigini gösteriyor...Sairlik biraz delilik gerektiriyor açikçasi ve ask sairin duygularini anlatmasina en büyük ilham perisi oluyor,bu ask mecazi bir varliga olur yahut ilahi farketmez hatta daga tasa bile olabilir...


                          Evet, bir konuda iyi olmak için mutlaka insanin içinde "ask" olmali. Bu ask Osman'in dedigi gibi çok genis yelpazeyi kapsar, Bedri Rahmi'ye gelirsek en iyi yapitlarinin Mari Gerekmezyan ile beraber oldugu dönemlerde olustugunu ögreniyoruz. Onun ölümünden sonra ise kisir bir sürece girdigini...

                          Bence de insan bir duygu yogunlugunun neticesinde üretime geçiyorsa, ne olursa olsun onu daha ileride bir kenara itmemeli.Sonuçta insanlar hayatlarini geçmislerinin üzerine bina ederler.
                          Edited by: saglam

                          Yorum


                          • #14


                            Lise ve üniversite yillarinda koyu bir hece ölçegi savunucusuydum.Üniversitedeki hocamiz Hasan Hüsnü Durgun'la da bu konuda az tartismadik.Ben tek cümlelik siirleri örnek gösterip "devrik cümleyle siirin farki ne hocam?" derdim,O ise "kendine göre bir söylenis tarzi varsa cümle siir olur" derdi.


                            Bugün düsünüyorum da hocama hak veriyorum.Siirin sinirlari yok,herkes yazabilir,herkesin begenmesi de gerekmez...Bu siirdir,su ise degildir de denemez.


                            Siki bir Edgar Allen Poe hayraniyim,hem roman hem de siirlerini severim..Annabel Lee ve Raven en sevdigim siirleri.


                            ANNABEL LEE


                            it was many and many a year ago,
                            in a kingdom by the sea,
                            that a maiden there lived whom you may know
                            by the name of annabel lee;
                            and this maiden she lived with no other thought
                            than to love and be loved by me.
                            she was a child and i was a child,
                            in this kingdom by the sea,
                            but we loved with a love that was more than love
                            i and my annabel lee
                            with a love that the winged seraphs of heaven
                            coveted her and me.

                            and this was the reason that, long ago,
                            in this kingdom by the sea,
                            a wind blew out of a cloud by night
                            chilling my annabel lee;
                            so that her high-born kinsman came
                            and bore her away from me,
                            to shut her up in a sepulchre
                            in this kingdom by the sea.

                            the angels, not half so happy in heaven,
                            went envying her and me:
                            yes! that was the reason
                            (as all men know, in this kingdom by the sea)
                            that the wind came out of a cloud, chilling
                            and killing my annabel lee.

                            but our love it was stronger by far than the love
                            of those who were older than we
                            of many far wiser than we
                            and neither the angels in heaven above,
                            nor the demons down under the sea,
                            can ever dissever my soul from the soul
                            of the beautiful annabel lee

                            for the moon never beams without bringing me dreams
                            of the beautiful annabel lee;
                            and the stars never rise but i see the bright eyes
                            of the beautiful annabel lee;
                            and so, all the night-tide, i lie down by the side
                            of my darling, my darling, my life and my bride,
                            in her sepulchre there by the sea
                            in her tomb by the side of the sea.


                            Türkçesi:


                            senelerce senelerce evveldi;
                            bir deniz ülkesinde
                            yasayan bir kiz vardi, bileceksiniz
                            ismi annabel lee;
                            hiç bir sey düsünmezdi sevilmekten
                            sevmekten baska beni.

                            o çocuk ben çocuk memleketimiz
                            o deniz ülkesiydi,
                            sevdali degil kara sevdaliydik
                            ben ve annabel lee;
                            göklerde uçan melekler bile
                            kiskanirlardi bizi.

                            bir gün iste bu yüzden göze geldi
                            o deniz ülkesinde,
                            üsüdü rüzgarindan bir bulutun
                            güzelim annabel lee;
                            götürdüler el üstünde
                            koyup gittiler beni,
                            mezari ordadir simdi,
                            o deniz ülkesinde.

                            biz daha bahtiyardik meleklerden
                            onlar kiskandi bizi-
                            evet!-bu yüzden(sahidimdir herkes
                            ve o deniz ülkesi)
                            bir gece bulutunun rüzgarindan
                            üsüdü gitti annabel lee.

                            sevdadan yana, kim olursa olsun,
                            yasça basça ileri,
                            geçemezlerdi bizi;
                            ne yedi kat göklerdeki melekler,
                            ne deniz dibi cinleri,
                            hiçbiri ayiramaz beni senden
                            güzelim annabel lee:

                            ay gelir isir, hayalin irisir
                            güzelim annabel lee;
                            bu yildizlar gözlerin gibi parlar
                            güzelim annabel lee:
                            orda gecelerim, uzanir beklerim
                            sevgilim, sevgilim, hayatim, gelinim
                            o azgin sahildeki,
                            yattigin yerde seni.


                            Pek çok Türkçe çevirisi vardir ama yukaridaki Melih Cevdet Anday'in çevirisi en begenilendir...


                            (Konu disi notiirin son dizelerinde Poe'nin nekrofili tarafinin görülebilecegi de yorumlar arasindadir...)


                            Edited by: TheCrow
                            Yelkenimizdeki rüzgarı çaldılar, yılmadık...

                            Yorum


                            • #15


                              serkan in sorularina kendimce su cevaplari veriyorum..


                              Karadutu okurken Bedri Rahmi'nin gözyaslarina mani olamayip, eski askini hatirlamasi ve aglamasi neyin ifadesidir?


                              fikrimce gerçek manada ask ve izdirabin ifadesidir..
                              Acaba ileride hayatimizda yer almayacak birisine, bir seye dair siir yazmamali mi?


                              eger ileride hayatimizda yer almayacak birisine dair siirler yazilmasaydi sanirim siir diye bir sey olmazdi... herkesin bildigi sezai karakoç un Mona Rosa siiri en bariz örnektir... benim de kendi adima yazdigim böyle siirler olmustur vakti zamaninda... ortaokul ve liseden beri sevdigim birisiyle üniversiteye uzanan yolda ayrildigimizda yazmistim Vuslatin Isyan Çigligi isimli siirimi üniversitedeyken.(diger bölüme koyuyorum simdi)


                              Bu ilham duygusu hangi "özel anlarda" kendisini uyandiriyor?
                              buna da Franz Kafka'nin bir cevabi var..'elde ettigim tüm basarilar yalnizligimin ürünüdür' diyor... sanirim sairler-sanatçilar yalnizliga kaçtikça daha yaratici oluyorlar... kisinin uzlet hali ve ruhuyla sohbetinde geliyor ilham bence de..


                              selamlar..
                              #7 King of Kings

                              Yorum

                              Üzgünüz, bu sayfayı görüntüleme yetkiniz yok
                              Yükleniyor...
                              X