Trabzonspor üzerine!
OSMAN DİYADİN
osman.diyadin@karadenizgazete.com.tr
Uzun zamandır yazmak istediğim bir konu...
Çünkü bu şehirde yaşayan bir gazeteci sıfatıyla değil, bir insan olarak, borcumuz olan bir yazı olarak görüyorum.
Bunlar azınlık da olsa öyle bir hale geldik ki!..
Kişilere tahammülsüzlük, kişileri çekemezlik, kişilerin başarılı olmasını hazmedememe üzerinden kurumlarımızı yıpratmak adeta damarlarımıza işler hale geldi.
Hep kişisel ihtiras!..
Hep “sen-ben” kavgası!..
Şimdi nereden çıktı bu yazı, diyeceksiniz.
Bakın Trabzonspor’a!
Sezar’ın hakkını Sezar’a vermeyi bir türlü bilemiyoruz.
Bir yıl önceki Trabzonspor ile bir yıl sonraki Trabzonspor’a bakarak “Nereden nereye?” sorusunu bile soramadan Trabzonspor başkanı ve yönetimine karşı hala hasımane tavır ve tutum içerisinde olanları yaşamak, görmek, işitmek inanın ızdırap veriyor!
Yanlışlar, eksikler yok mu?
Tabiî ki var.
Tabiî ki eleştiri olacak.
Ama Trabzonspor’un hiç ama hiç kimsenin, taraftarının bile beklemediği şekilde bir sezonda böylesine büyük değişime imza atması, şampiyonluk yarışının favori takımı haline gelmesinin yanında bir de kulübün gelirlerini yükseltme, kaynak sağlama yönünde önemli projelere imza atıldığını görüp hakkını teslim edemeyecek kadar kör değiliz sanırım!
***
Bir düşünün!
Bir iki yıl öncesinde Trabzon şehri Türkiye’de nelerle anılıyordu, bugün neyle anılıyor?
Papaz cinayeti, Dink cinayetiyle her gün medyada anılan, bunalım içine sürüklenen, üzerine kara bulutlar çöktürülen Trabzon şehrini bugün bütün Türkiye Trabzonspor ile anmaya başlamışsa, onunla gündeme oturan kolbastıyı konuşuyorsa bunun mimarlarının hakkını teslim etmemiz gerekmez mi?
Sanayisi, fabrikası olmayan Trabzon şehri bugün Trabzonspor üzerinden sportif yönünün dışında kültürel etkinlikleriyle de yeniden bir marka haline geliyor.
***
Geçen yıl bugünlerde ligi Anadolu takımlarının üzerinde bitirmek için Galatasaray, Fenerbahçe ve Beşiktaş’ın Anadolu takımlarını yenmesini bekleyen Trabzon spor’un bugün Galatasaray, Fenerbahçe ve Beşiktaş’ın üzerinde şampiyonluk mücadelesi vermesinin bile başlı başına büyük başarı olduğunu her Trabzonsporlunun, her Trabzonsporlu aydının, yani hepimizin görmesi ve kulübümüzün yanında güç birliği yapması gerekmez mi?
Transferde büyük paralar harcandı, tartışılan isimler var, kulüp önemli borç yükünün altına girdi.
Doğru!..
Ama büyük hedefler peşinde koşmanın, büyük hesaplar yapmanın, büyük düşünmenin, Türkiye’nin gözünün üzerine çevrilmesini sağlayacak bir takım inşa etmenin hiç kuşkusuz bedeli de olacaktır.
Önemli olan, yaptığın harcamanın karşılığını alabilmektir.
İnşallah sonu iyi olur!
Trabzonspor’un özellikle böyle bir lig sezonunda, fikstür avantajı ile şampiyonluğu yakalamasının artık kendi elinde olduğu görüşündeyim.
İşte biz eleştiri yerine buna katkı sağlamalıyız.
Yoksa dünyanın hangi kulübünde transferde yüzde yüz isabet sağlanıyor ki?
Önemli olan, az hata yapabilmektir.
Özellikle astronomik bedel ödenen Alanzinho transferinde tartışmanın da Brezilyalı oyuncunun kendisini bulmasıyla sona ermesini temenni etmekten başka çaremiz de yok!
Çünkü o artık Trabzonspor’un oyuncusu.
Başarılı olmasını beklemekten başka söylenecek söz var mı?
Transferde eleştiri yaparken doğruları da anlatmak gerekmez mi?
Bakın, iki kilit isim!..
Bugün bütün Türkiye’de spor adamlarının “Trabzonspor’un başarısında en önemli isimler” dedikleri kaleci Tony Slyva ile Song nasıl transfer edildi?
BEDELSİZ!
Peki bonservislerine beş kuruş ödemeden böylesine önemli ve nokta isimlerin bedelsiz transfer edilmelerini sağlayanların (o transfer günlerini çok iyi hatırlıyorum ve bu futbolcuların alınmalarını ısrarla isteyenlerin başında Asbaşkan Hayrettin Hacısalihoğlu geliyordu) hakkını teslim etmek gerekmez mi?
Başkan Şener ile uyum içinde olan, en küçük olayda hedef haline getirilmek istenen Hacısalihoğlu’nun yöneticilik tarzı eleştirilse de, Trabzonspor’un menfaatlerini koruyup kollama adına her koşulda dik duran tarzı ile kulübün bugünkü başarılı yapısının kilit ismi olduğunu söyleyebilirim.
Trabzonspor’daki değişimin analizi ışığında yazacak aslında birçok güzel şey var.
Tabiî ki bu arada doğruları, yapılan güzellikleri anlatırken kurumsal kimliğin henüz sağlıklı oturtulamadığını da söylemek gerekir!
Hiç kuşkusuz bunlar da olacaktır, olmalı da.
Bugün eski efsane futbolcularından en iyi şekilde yararlanan dünyanın bütün büyük kulüpleri (R.Madrid, Barcelona, B.Münich, Milan...) gibi Trabzonspor da yararlanabileceği o eski efsane futbolcularının bazılarını olayın içine çekerek onların kulübün yapısında faydalanmalı.
***
Gelmek istediğimiz nokta, Trabzonspor Başkanı Şener, Asbaşkanı Hacısalihoğlu ve yönetim kurulunun yepyeni bir kadro kurarak şampiyonluğa koşan bir Trabzonspor inşa etmelerinin ve bunun yanında bir yılda önemli projelere imza atmalarının hakkını teslim etmeliyiz.
Tabiî ki var olan yanlışları, eksikleri eleştireceğiz. Çünkü Trabzonspor’a hizmet bir bayrak yarışıdır.
Bugün bayrağı teslim alanların yaptıkları hizmetlerin hakkını teslim etmezsek bu o kişilere değil Trabzonspor’a ihanet olur.
Geçmişte yönetimlere, başkanlara karşı yapılan hatalar tekrarlanmamalı!
Yazımın başında belirttiğim gibi, kişilere tahammülsüzlük, kişileri çekememezlik, kişilerin başarılı olmasını hazmedememe üzerinden Trabzonspor gibi bu şehrin sadece sportif değil sosyo ekonomik ve psikolojik hayat damarı olan olmazsa olmaz kurumumuza sahip çıkmalıyız!
Çünkü Trabzonspor her Trabzonlunun, her Trabzonsporlunun ortak sevdasıdır.
Hizmet bayrağını taşıyanların yüküne omuz atmak hepimizin görevi olmalıdır!
Hele hele 25 yıl aradan sonra şampiyonluğa bu kadar yakın olduğumuz bir lig sezonunun son 12 haftasında kalplerimizin bir noktada buluşması, kalplerimizin borcudur!
Onursal Başkanımız Sayın M.AliYılmaz’ın başkanı, yönetimi, teknik heyeti ve futbolcuları överken “12 final kaldı, şampiyonluk için el ele verelim” sözlerinin anlamı her Trabzonsporlu için aynı kalpten çıkan söz olmalıdır.
O yok, bu yok.
Sen yok, ben yok.
BİZ VAR.
O BİZ DE;
TRABZONSPOR’DUR.
Kaynak: Karadeniz Gazetesi
Bir zamanlar içimizin kan ağladığı günlerde, Sayın Osman DİYADİN'e bir mesaj yollamıştım, gidişatın çok vahim olduğunu, aslında bizi biz gibi temsil eden değerlerimizi bulmak, o şekil yönetilen bir kulüp başkanımızı bulup getirmek medyanın asli görevidir demiştim.
Şimdi bu yazıyı okuyunca aklıma mesajım geldi, bana hatırlattı.
Muhteşem bir yazı Osman DİYADİN, tebrik etmek az kalır.


osman.diyadin@karadenizgazete.com.tr
Uzun zamandır yazmak istediğim bir konu...
Çünkü bu şehirde yaşayan bir gazeteci sıfatıyla değil, bir insan olarak, borcumuz olan bir yazı olarak görüyorum.
Bunlar azınlık da olsa öyle bir hale geldik ki!..
Kişilere tahammülsüzlük, kişileri çekemezlik, kişilerin başarılı olmasını hazmedememe üzerinden kurumlarımızı yıpratmak adeta damarlarımıza işler hale geldi.
Hep kişisel ihtiras!..
Hep “sen-ben” kavgası!..
Şimdi nereden çıktı bu yazı, diyeceksiniz.
Bakın Trabzonspor’a!
Sezar’ın hakkını Sezar’a vermeyi bir türlü bilemiyoruz.
Bir yıl önceki Trabzonspor ile bir yıl sonraki Trabzonspor’a bakarak “Nereden nereye?” sorusunu bile soramadan Trabzonspor başkanı ve yönetimine karşı hala hasımane tavır ve tutum içerisinde olanları yaşamak, görmek, işitmek inanın ızdırap veriyor!
Yanlışlar, eksikler yok mu?
Tabiî ki var.
Tabiî ki eleştiri olacak.
Ama Trabzonspor’un hiç ama hiç kimsenin, taraftarının bile beklemediği şekilde bir sezonda böylesine büyük değişime imza atması, şampiyonluk yarışının favori takımı haline gelmesinin yanında bir de kulübün gelirlerini yükseltme, kaynak sağlama yönünde önemli projelere imza atıldığını görüp hakkını teslim edemeyecek kadar kör değiliz sanırım!
***
Bir düşünün!
Bir iki yıl öncesinde Trabzon şehri Türkiye’de nelerle anılıyordu, bugün neyle anılıyor?
Papaz cinayeti, Dink cinayetiyle her gün medyada anılan, bunalım içine sürüklenen, üzerine kara bulutlar çöktürülen Trabzon şehrini bugün bütün Türkiye Trabzonspor ile anmaya başlamışsa, onunla gündeme oturan kolbastıyı konuşuyorsa bunun mimarlarının hakkını teslim etmemiz gerekmez mi?
Sanayisi, fabrikası olmayan Trabzon şehri bugün Trabzonspor üzerinden sportif yönünün dışında kültürel etkinlikleriyle de yeniden bir marka haline geliyor.
***
Geçen yıl bugünlerde ligi Anadolu takımlarının üzerinde bitirmek için Galatasaray, Fenerbahçe ve Beşiktaş’ın Anadolu takımlarını yenmesini bekleyen Trabzon spor’un bugün Galatasaray, Fenerbahçe ve Beşiktaş’ın üzerinde şampiyonluk mücadelesi vermesinin bile başlı başına büyük başarı olduğunu her Trabzonsporlunun, her Trabzonsporlu aydının, yani hepimizin görmesi ve kulübümüzün yanında güç birliği yapması gerekmez mi?
Transferde büyük paralar harcandı, tartışılan isimler var, kulüp önemli borç yükünün altına girdi.
Doğru!..
Ama büyük hedefler peşinde koşmanın, büyük hesaplar yapmanın, büyük düşünmenin, Türkiye’nin gözünün üzerine çevrilmesini sağlayacak bir takım inşa etmenin hiç kuşkusuz bedeli de olacaktır.
Önemli olan, yaptığın harcamanın karşılığını alabilmektir.
İnşallah sonu iyi olur!
Trabzonspor’un özellikle böyle bir lig sezonunda, fikstür avantajı ile şampiyonluğu yakalamasının artık kendi elinde olduğu görüşündeyim.
İşte biz eleştiri yerine buna katkı sağlamalıyız.
Yoksa dünyanın hangi kulübünde transferde yüzde yüz isabet sağlanıyor ki?
Önemli olan, az hata yapabilmektir.
Özellikle astronomik bedel ödenen Alanzinho transferinde tartışmanın da Brezilyalı oyuncunun kendisini bulmasıyla sona ermesini temenni etmekten başka çaremiz de yok!
Çünkü o artık Trabzonspor’un oyuncusu.
Başarılı olmasını beklemekten başka söylenecek söz var mı?
Transferde eleştiri yaparken doğruları da anlatmak gerekmez mi?
Bakın, iki kilit isim!..
Bugün bütün Türkiye’de spor adamlarının “Trabzonspor’un başarısında en önemli isimler” dedikleri kaleci Tony Slyva ile Song nasıl transfer edildi?
BEDELSİZ!
Peki bonservislerine beş kuruş ödemeden böylesine önemli ve nokta isimlerin bedelsiz transfer edilmelerini sağlayanların (o transfer günlerini çok iyi hatırlıyorum ve bu futbolcuların alınmalarını ısrarla isteyenlerin başında Asbaşkan Hayrettin Hacısalihoğlu geliyordu) hakkını teslim etmek gerekmez mi?
Başkan Şener ile uyum içinde olan, en küçük olayda hedef haline getirilmek istenen Hacısalihoğlu’nun yöneticilik tarzı eleştirilse de, Trabzonspor’un menfaatlerini koruyup kollama adına her koşulda dik duran tarzı ile kulübün bugünkü başarılı yapısının kilit ismi olduğunu söyleyebilirim.
Trabzonspor’daki değişimin analizi ışığında yazacak aslında birçok güzel şey var.
Tabiî ki bu arada doğruları, yapılan güzellikleri anlatırken kurumsal kimliğin henüz sağlıklı oturtulamadığını da söylemek gerekir!
Hiç kuşkusuz bunlar da olacaktır, olmalı da.
Bugün eski efsane futbolcularından en iyi şekilde yararlanan dünyanın bütün büyük kulüpleri (R.Madrid, Barcelona, B.Münich, Milan...) gibi Trabzonspor da yararlanabileceği o eski efsane futbolcularının bazılarını olayın içine çekerek onların kulübün yapısında faydalanmalı.
***
Gelmek istediğimiz nokta, Trabzonspor Başkanı Şener, Asbaşkanı Hacısalihoğlu ve yönetim kurulunun yepyeni bir kadro kurarak şampiyonluğa koşan bir Trabzonspor inşa etmelerinin ve bunun yanında bir yılda önemli projelere imza atmalarının hakkını teslim etmeliyiz.
Tabiî ki var olan yanlışları, eksikleri eleştireceğiz. Çünkü Trabzonspor’a hizmet bir bayrak yarışıdır.
Bugün bayrağı teslim alanların yaptıkları hizmetlerin hakkını teslim etmezsek bu o kişilere değil Trabzonspor’a ihanet olur.
Geçmişte yönetimlere, başkanlara karşı yapılan hatalar tekrarlanmamalı!
Yazımın başında belirttiğim gibi, kişilere tahammülsüzlük, kişileri çekememezlik, kişilerin başarılı olmasını hazmedememe üzerinden Trabzonspor gibi bu şehrin sadece sportif değil sosyo ekonomik ve psikolojik hayat damarı olan olmazsa olmaz kurumumuza sahip çıkmalıyız!
Çünkü Trabzonspor her Trabzonlunun, her Trabzonsporlunun ortak sevdasıdır.
Hizmet bayrağını taşıyanların yüküne omuz atmak hepimizin görevi olmalıdır!
Hele hele 25 yıl aradan sonra şampiyonluğa bu kadar yakın olduğumuz bir lig sezonunun son 12 haftasında kalplerimizin bir noktada buluşması, kalplerimizin borcudur!
Onursal Başkanımız Sayın M.AliYılmaz’ın başkanı, yönetimi, teknik heyeti ve futbolcuları överken “12 final kaldı, şampiyonluk için el ele verelim” sözlerinin anlamı her Trabzonsporlu için aynı kalpten çıkan söz olmalıdır.
O yok, bu yok.
Sen yok, ben yok.
BİZ VAR.
O BİZ DE;
TRABZONSPOR’DUR.
Kaynak: Karadeniz Gazetesi
Bir zamanlar içimizin kan ağladığı günlerde, Sayın Osman DİYADİN'e bir mesaj yollamıştım, gidişatın çok vahim olduğunu, aslında bizi biz gibi temsil eden değerlerimizi bulmak, o şekil yönetilen bir kulüp başkanımızı bulup getirmek medyanın asli görevidir demiştim.
Şimdi bu yazıyı okuyunca aklıma mesajım geldi, bana hatırlattı.
Muhteşem bir yazı Osman DİYADİN, tebrik etmek az kalır.



Yorum