Duyuru

Daraltma
Henüz duyuru yok.

Karadeniz Müziği Bölümü (Mp3 Yasaktır)

Daraltma
X
  •  
  • Filtre
  • Zaman
  • Göster
Hepsini Temizle
yeni gönderiler

  • #16
    ali gençi koyman çok iyi olmuş abi benim dedemannemin amcası kendisiyle çok horon tepti bir oğlu kıbrısta şehir düştü ondan sonra öldü zaten kardeşide nihat genç cemile cevher kadın sanatçılar arasında karadeniz müziğinde bir numara süreyya davulcuoğluda var

    Yorum


    • #17
      Kemal İpşir "Durkaya" 1911 / 1989

      DURKAYA (Kemal ÎPŞİR) (1911-19.08.1989)

      Ardıç köyündendir. Davul, zurna, kemence sanatçıları çıkarmış bir aileden gelmektedir.
      Durkaya adıyla ünlenmiştir. Bebekken ağır bir hastalığa yakalanır. Köyde yapabilecek ilaçlar denenir. Bir sonuç alınmaz. Babası umudu keser. Basında beklemeye başlar oğlunun. Aksakallı biri çıkagelir. Hasta bebeğin basında durur, bakar sonra basını okşar: "iyi olacak oğlun" der, babasına, "yaşayacak..." der. "Bundan sonra buna Durkaya dersen iyi olur" der. Gider. Hasta bebek. Kemal iyileşir. Bu olaydan sonra sakallı adamı gören olmaz. Kemal da "Durkaya" adıyla çağrılır.

      Durkaya'nın bir ara Giresun'da Veli oğullarına çoban durduğu, kemençeyle orada tanıştığı söylenir. Durkaya'nın ustası kemençenin gelmiş tek virtüözü Karaman'dır. Derekuşçulu'da bir düğünde. Karaman, Piçoğlu, Durkaya buluşurlar. Çalarlar, oynatırlar, oynarlar. Düğüne gelenlere mutlu saatler yaşatırlar, iki sanatçı da ustalarına çok saygılı davranmaktadır.

      Karamanca düğündekilerden kimileri sorar, yetiştirdiğin iki ustanın en iyisi hangisidir? Karaman az durur, sonra; "Arkadaşlar, en güzelini Durkaya çalar, Piçoğlu'da türküyü iyi söyler" der. Gerçekten de yay atma ustası olan Durkaya’nın olağanüstü güzellikte çaldığı, çok yumuşak, okşayıcı, kıvrak bir üslubu olduğu kemençeden anlayanlarca bilinir. Horon oynatırken ezgiden ezgiye geçişleri incelikli, çok ustaca, kulak okşayıcıdır.

      Kısa, orta boyluların genel kıvraklığı, hareketliliği tümden Durkaya'da toplanmış denebilir. Horona çalarken coşar, coşar. Gerek oynayanları, gerekse izleyenleri coşturmada üstüne yoktur. Yerinde duramaz. Oynar, koşar, dolanır, eğilir, çöker, zıplar, oturur, kalkar, yatar, fırıl fırıl döner. Horon artık çalanla, oynayanlarla, izleyenlerle öyle bütünleşir ki tek kişinin sanat gösterisine dönüşür.

      Düğünlerde yeme, içme, eğlence, oyun, tüfek, tabanca... gırla giderdi eskiden. Kemençeciler içki içenlerin bulundukları konaktan konağa gide gele iyice bulanırdı, yorulurlardı. Horonlar, eğlenceler o denli uzar sarhoşlar o denli sapıtırlardı ki kemençeci olarak onları kırmadan durumu kurtarmak zordu, beceri isterdi.

      Durkaya böyle durumlarda küçük parmağı ile çok ustaca kemençesinin ince telini kopartır, tel koptu, diyerek durumu kurtarırdı. Olay çıkmasını da önlerdi.

      Sis Dağı'nda Otçu Göçü Şenlikleri yapılmaktadır Büyük bir horon kurulmuştur. Usta kemençeci Piçoğlu coşturur da coşturur oynayanları, izleyenleri.Gençtir Durkaya, su gibi delikanlıdır. Hareketli, atak, fırtına gibi çalmaktadır.

      Topuk otunun içinde yuvarlanmaktadır. Piçoğlu alınır, kızar. Türkü atarak uyarmaya başlar. Durkaya anlamaz, farkına varmaz belki de. Ama yavaş yavaş gerginliği azaltır. Durkaya, yavaşlar. Piçoğlu çıkar yavaş yavaş horondan, Durkaya'ya bırakır yerini.

      Durkaya şakacıdır, esprilidir. Bir düğüne gider yıllar önce. Kıtlık, yokluk yıllarıdır. Doğru dürüst evi barkı bile yoktur. Çubuktan yapılmış evlerde oturulmaktadır. Gece Durkaya'yı yatırır ev sahibi. Altına ot yığını, basının altına da bir bağ sap bırakır. Evin kadını gelir. Saygıyla bağa, yatağa bir daha bakar. "Gardaşım der, rahat mısın, bir bağ sap daha getireyim mi?" Durkaya: "Sağol bacım" der, "Ben sabaha kadar ancak bunu yerim."

      Durkaya, yöremizin hikaye anlatıcısıdır. Doğu Anadolu'da çok yaygın olan
      hikaye anlatma geleneğinin yöremizdeki sanatçısıdır Durkaya. Basından geçenle hikayeye dönüştürerek, "hikayeli türkü" yaratır.

      Görele kemençecinin merkezidir. En yaratıcı, en kıvrak, en içli burada çalınır kemence. Halkbilimci M. Arif Altunbaş, Tonya Horon Ekibi'yle Dünya Birincisi olduğu yarışmada. Yunan ekibinin sorumlusu Constantin'e "Horonun, horon giysisinin, kemençenin kimin olduğunu" sorar.Constantin, horonun da. giysilerinin de bizim (Türklerin) olduğunu söyler. Der ki, "Sen öğretmensin ama bir şey bilmiyorsun. Elevi denen bir yer var, şimdi oraya ne diyorsunuz? Görele, dedim.Constantin. "İşte orası, varya, kemençenin menşeidir" Gerçekten de Tuzcuoğlu, Karaman, Piçoğlu gibi ustaların yanında yer alır.

      Karaman, Piçoğlu nasıl bir ekolse, Durkaya da bir ekoldür. Durkaya ekolünü
      Katip Sadi (1938) ve Şenel Dandin sürdürmektedir.



      Kemal İpşir "Durkaya" 1911 / 1989



      Yorum


      • #18
        Halİl Kodalak (karaman) 1878 / 1964


        HALİL KODALAK (KARAMAN) 1878 / 1964

        Kemençenin virtiözüdür. Kemençede gelmiş geçmiş en büyük, en ulaşılmaz addır.
        Görele Karadere köyündendir. Babasının adı, Süleyman, annesinin adı Esma'dır.1878-1964 yılları arasında yaşamıştır.
        Kemençeyi klasik stilde çalar.
        Karamanın kemençede ustası Kandahor köyünden Kuyucuoğlu ile Tuzcuoğlu'dur.Çeşitli savaşlara katıldığı için Karaman (Kahraman) adıyla ünlenmiştir. İstanbul’da saraylarda çalmış, oynatmıştır. Radyo-evine de girmiştir. Bölgede çalınan bir çok ezginin, oyunun yaratıcısıdır.
        Kendisiyle tüm düğünlere giden, her çalışta oynayan arkadaşı Hasbal Keskin için Hasbal havasını yapmıştır. Düğüne gelenleri karşılama havası olarak çalınan Cezayir'de Karamanın düzenlemesidir.
        Şırıp şırıp oyun havası da onundur.

        Horon oynanırken geçilir şırıp şırıp havasına. Karaman dışında hiçbir kemençeci oyun sırasında bu havaya dönememiştir. Karadere'de ilahili bir düğün yapılacaktır.
        Ama düğüne pek gelen olmaz. Sonra Karaman'ı çağırırlar. Gelir, çalmaya başlar Karaman, bir büyük düğün olur. Horanın halkası genişler iyice. Karaman düğünü yansıtan bir türkü yakar:

        Mayıs ayı gelende
        Balıkçı göle daldı
        imam i le bayrağı
        Bakın kapıda kaldı

        Horanın sonuna doğru bahşiş toplamaya başlar. Muhtarın verdiği bahşişi beğenmez:

        Baktım da göremedim
        Gözünün karaşını
        Bakın da geri verin
        Muhtarın parasın ı

        Cevdet Çağla’nın radyoda yönetici olduğu sıralarda Karaman da radyodadır.Sınır tanımayan, disipline girmeyen, kendi kafasına göre yaşayan bu büyük usta fazla kalmaz radyoda. Ondan, yarattıkları, yetiştirdikleri dışında ses kalmadı.

        Karaman ekolünde çalan kemençecilerimiz şunlardır: Hacı ali Özdemir (1904-1979), Kemal Caba (1925-1956), Nazmi Özdemir (1937-2000). Sabri Özdemir (1937-1994), Sami Günay (1938), Hüseyin Özdemir (1948)


        Radyo döneminin yıldızlarından Göreleli Halil Kodalak’tan günümüze ses kaydı kalmamıştir.
        En son zeleka tarafından düzenlendi; 15.02.2008, 14:24.

        Yorum


        • #19
          Zeleka ve diğer arkadaşları bu forumda tebrik etmek istiyorum ..Gelecek nesillere bunların anlatılması gerekiyor..
          Ünal İhtiyaroğlu

          Yorum


          • #20
            paylasim icin tesekkürler. Devamini bekliyoruz.
            burasi türkisch.

            Are you not entertained?

            Yorum


            • #21
              Kara Haydar Eyüpoğlu (Yaşayan Efsane)

              Maçka - Mataraci ( Iliksa ) köyünde doğdu, Taner Eyupoglu'nun Amcasidir " ismail'im destani " kara haydara ayitdir , yasanmis bir olaydan cok etkilenmis ve bu destani bestelemisdir , kara haydar eyupoglu hakkinda fazla yaza bilecegim bilgi malesef yok...
              Su an mataraci koyunde yasiyor ve arada sirada yayla senlikleri vede yoresel televizyonlara katiliyor bir kac album cekimi var,

              Kara Haydar Eyupoglu - Ismailin Destani
              Kara Haydar Eyupoglu - Hatiram Olsun ( Annem)(2005) " toplama bir album, bir kac farkli parcalar icerikli "
              Kara Haydar Eyupoglu - Turkulerle Karadeniz (Davul) (1986)
              Kara Haydar Eyupoglu - Yengemin Kizi

              Bu albumler disinda mutlaka tek tuk albumu daha var ama elimde olan ve cok begeni ile dinledigim kara haydar eyupoglu'nu allah nasip ederse bir dahaki tatilimde siyaret edecegim ve tabiki hayat hikayesini kendi agzindan kayit etme imkani bulacagim, insallah, cok buyuk Deger, bilmeyenler bir kac parcasini dinlemesini davsiye ederim cok icden soyluyor,
              Annem / Yaylam / Ismailim / Hatiram Olsun / Babam , cok ama cok etkileyici parcalar anlayana fazla bile.......

              Kara Haydar Eyupoglu / Taner Eyupoglu (yaylam parcasi vs ismailim dueti) senlikde cekilmis goruntuler) Helal Haydar emice HELAL,

              Yorum


              • #22
                Buda benim şarkım

                "When you start supporting a football club, you don't support it because of the trophies, or a player, or history, you support it because you found yourself somewhere there; found a place where you belong.”

                Yorum


                • #23
                  Yusuf Cemal Keskin 1954

                  Yusuf Cemal Keskin: 1954 yılında, Dernekpazarı (Zezonaza) köyünde doğmuştur.
                  Gençliğinde Görele tarzından ardından Bahattin Çamurali’nin stilinden etkilenmiş zamanla sürat ve ritm açısından benzersiz kendi stilini bulmuştur. Çok sayıda kaset dolduran Keskin, gerek derlediği ve bestelediği türküler açısından gerekse bir dönem 4 telli kemençe kullanması gibi deneysel olandan kaçınmamış bir müzisyen olup, Trabzon tarzı kemençenin yaşayan üstadlardan birisidir.
                  Ayrıca solak olması da bir özellik ve güzelliktir, Kemençeden piyano sesi çıkartmayı başaran tek canlı.


                  Yusuf Cemal Keskin - Ustalık Hikayesi (kendin'den dinleyelim)


                  Yusuf Cemal Keskin - Terledi Yanakların (Kendi yasadigi bir sevdalik)

                  Yorum


                  • #24
                    Erkan Ocaklı 1949

                    Erkan Ocaklı 1949 yılında Trabzon’da doğdu. Aslen Artvin Arhavi’li. Çocukluğu Maçka’da geçti. İstanbul Üniversitesi Fen Fakültesi mezunu. Kırka yakın albüm yaptı. Altı tane de filmde oynadı, yönetmenlik yaptı. Televizyon programları yaptı. İki kere evlendi, iki çocuğu var SEVDA VE BARIŞ.

                    Erkan Ocaklı, otuz beşinci sanat yılında Söyleşi:Yaş Otuz beş, yolun yarısı demek ‘Misiri kuruttun mi, Ula Ula Niyazi’ gibi Karadeniz klasiklerine imza atan Erkan Ocaklı, derin bir inzivadan “Kurtlar Sofrası” adlı albümle uyandı. 1970’li yılların başında, elinde bağlamasıyla Karadeniz’in hiç de alışık olmadığı bir yoldan müzik dünyasına girdi, hit parçalar üretti. Yaptığı plak ve albümlerin sayısını unuttuğunu söylese de, kırka yakın albüm, üç yüz elli civarında besteye imza attı. Taş plaktan, cdli albüme kadar her dönemde söyleyecek bir türküsü mutlaka oldu. Ocaklı bu günlerde, daha da olgunlaşmanın verdiği birikimle, daha çok evrensel mesajlar veriyor ve

                    “İki tane yavrum olsun, biri Sevda, biri Barış Özgürlüğün yollarında yarış Ocaklı yarış. Denizlerden karalara ulaş sevdam, ulaş sevdam Barış dolu bir dünyada, dolaş sevdam, dolaş sevdam” diyor.

                    Türk Halk Müziği’ne verdikleri ve vermedikleriyle her dönemde adında söz ettirdi. Son dönemlerde, yeni çıkan seslerin ve yüzlerin gölgesinde unutulmuşluğu yaşadı. Bu bir anlamda, o piyasanın ve hızlı tüketimin bir sonucuydu. Ocaklı ile söyleşimiz, daha çok müzik yolculuğu üzerine.
                    Futbola girmek istedik ancak, Türk Halk Müziği’nin köklü isimlerinden Ocaklı, notalı geçişlerle, konuyu müziğe getirmeyi başardı. Doktor olmak istedim- Sondan başlayalım isterseniz, Erkan Ocaklı neler yapıyor?Türkücü Erkan Ocaklı, 56 yaşına girmesine rağmen hala türkü imal etmeye çalışıyor.
                    Türkü okumakla kalmıyor, yazıyor, besteliyor, velhasıl görüntüsünü veriyorum. - Çok bilindik bir hikaye ama müzikle yolunuz nasıl kesişti? Babanız ormancıydı, siz müzik adamı oldunuz...Ben bir bağlama sanatçısıyım aslında. On üç-on dört yaşlarında sevdalıklara başladım. Köyde bağlama çaldığım sıralarda eğitim için önce Trabzon’a, ardından da üniversite okumaya İstanbul’a geldim. Galatasaray Üniversitesi Kimya Mühendisliği’ne girdim. Ardından orayı bırakıp İstanbul Üniversitesi Zoobotanik Bölümü’ne girdim. Tıp okumak istedim. Puanım da yetmesine rağmen bu bölümü yazmadığımdan başka bir bölüme girdim.
                    Ancak İstanbul’a gelmek müzik hayatımı çok etkiledi. Cemiyetlerde, müzikle ilgili yerlerde çalmaya başladım. 1970’li yılların hemen başında Mine Koşan’a bağlama bile çaldım.
                    Müzik piyasasında tanınmaya başlayınca, yolum Harika Plak’a düştü. Ayhan Güçlücan adlı Oflu bir hemşehrimiz. Yirmi sene ondan ayrılmadım. Harika Plak’tan çok para kazandım diyemeyeceğim. Çünkü bir Oflu’dan ne kadar para kazanabilirsiniz? Bu laf bir espiri olduğu kadar, gerçektir de... -
                    Hangi yıllar arası Harika Plak’tan albümleriniz çıktı?1971-91 arası... Hit olan tüm albümlerim bu firmadan çıktı. - Plaktan cdye geçiş döneminden sonraki değişiklikler, müzik piyasasını nasıl etkiledi?Plakta ancak iki eser okuyabiliyordunuz. Kaset, ya da cdye on beş eser sığıyordu. Tabii, iş daha yorucu ama hızlı olmaya başladı. Çıkardığım tüm plaklar tuttu.
                    Hatta Trabzonspor türkülerim de çok sevilmişti. 80’lerde Karadeniz pop!

                    Trabzonspor’a plak mı yaptınız?Evet, 1974/5’teTrabzonspor 1.Lig’e çıktığında yaptım. Bir eserin sözlerinde, ‘Yeşil sahaları yıktık uşaklar yıktık. Yaşasın Trabzonspor, 1.Lig’e çıktık’ dedik.



                    Ardından 80’li yıllar ve radyo günlerim. Radyo’dan sonra, o formatta türküler yapmaya başladım. Mesela, ‘Maçka yolları taşli, geluyi sarı saçlı.’ Ula ula Niyazi, Misir’i kuruttun mi’ gibi eserleri yaptık. Bu dönemde tekno tarzı Karadeniz müzikleri de yaptım… - Yani kemençenin yanına bas formatı dediğimiz diğer enstrümanlarla o yıllarda müzikler yaptınız yani… Evet, en az yirmi sene önce biz Karadeniz-pop yaptık ve o zaman da tutmuştu. 85’ten sonra disko tarzı müziklere devam ettik. Çünkü, gençlik bu tür müzikleri seviyordu. Hayatın akışını iyi takip ediyordum, sokaktaki insanların ne istediğini biliyordum. Lahana disko, mısır disko formatları denedik. 90’lardan sonra pop soundlu Karadeniz tekrar çıkmaya başladı. Oysa ben bu müziği daha önce denemiştim. - 90’lı yılların ikinci yarısından itibaren yeni yüzler ortaya çıktı. Bu dönemde siz Karadeniz-pop, Karadeniz tekno ile karşımıza çıkabilirdiniz.Plak şirketi… İyi bir plak şirketiyle çalışmak, üreteceklerinizden daha önemlidir. 1990’dan sonra da iyi şeyler ürettim. Ki bu ürettiklerim, yirmi sene önceki eserlerimden kat kat daha iyi. Ama birileri benim önüme set çekti. - Kim onlar ve sizi nasıl engellediler?Buna cevap veremem.
                    Benim yapımda suskunluk var. Suskun yapım nedeniyle ilk hanımımdan ayrılmak zorunda kaldım. - Kim ayırdı sizi ve bunun sanat camiasında dışarıda tutulmanızla ne ilgisi var?Çok ilgisi var. Tüm sanatçılar için bu geçerlidir. Bağırmak, çığırmak asaletime yakışmazdı, sustum. Plak şirketim, korsan- Erkan Bey, anlamadığım noktalar var. Şimdi siz eskiye göre kat kat iyi eserler ortaya koyuyorsunuz ve ama birileri sizin bu camiada olmanızı istemiyor. Yani kasetiniz iyiyse halk alır zaten ve o birileri neden sizle uğraşsın?İsim veremem ama bu mafya grupları MESAM ve Kültür Bakanlığı’ndan 40 bin kasetimi alıp, “Erkan Ocaklı 40 bin sattı’ dedirtiyorlar. Yani gizli satış. Bu gizli satışla ne İbrahim Tatlıses, ne de Orhan Gencebay uğraşabildi. - Gizli satış nedir?Korsan… - Korsan, bir ülke gerçeği efendim…Benim firmam yaptırtıyordu korsanı. - Hangi firma?İsim vermek istemiyorum. - Efendim, buna mecbur değilsiniz ama, insanların haber alma hakkını da görmezden gelemezsiniz…Karadeniz Müzik Üretim… Adnan Yilmaz’in şirketi…Babam yıllar önce bana, ‘Oğlum, malını hırsıza emanet et, çalınmaz’ demişti. Bu laf beni çok düşündürmüştü. Anladım ki, hırsız malı yesin de, beni yemesin.

                    Sizin geri plana itilmenizde, bizim anlamadığımız, sizin de anlatmak istemediğiniz çok değişik şeyler var.
                    Bir misyonum vardı ve o birilerini rahatsız etti. ‘Ezanlar Bizim İçin’i yaptım, bazıları bu eserden çok rahatsız oldu. Trabzonspor’un kuruluşundan bu yana varım, ama sonradan buradan da dışlandım. - Trabzonspor’dan da dışlandığınızı söylüyorsunuz. Peki, bunda kimin suçu var?Nedenini ve kimler olduğunu siz bulursanız, bana da söyleyin… - Efendim, biz böyle bir şey var demiyoruz. Siz diyorsunuz. Nedenini söyleyin diyoruz sadece…İlk çıktığımdan bu yana, planlı bir şekilde benim üzerime oyunlar oynandı. Cebime para koydular, şöhretimi aldılar.
                    Dediğiniz gibi sizin bu camiadan silinmenize karar verilmişse, yerinize birilerini ikame etmiş olmaları lazım…O kişinin kim olduğu bellidir. - Yakın zamanda size, ‘Erkan abi, gel seni eski günlere döndürelim’ diye bir teklif geldi mi?Yoo, bana böyle bir teklifle gelemezler. Ben, ezilirim, yatarım, sürünürüm ama idealim bir gün gerçekleşir.
                    Maddi bir yönden sıkıntım yok, çok şükür. Hafta sonlarım doludur, eğer hafta sonu randevu isteseydin, sana randevu veremezdim. Hesap vaktim gelecek- Siz, planlı bir şekilde arka plana itildiğinizi ifade ediyorsunuz.
                    Karadeniz’de klasik türkülerde hep sizin imzanız var. . Yanılıyor olabilirim ancak, buna rağmen, halktan sizi tekrar istediğine dair bir işaret gelmedi.Hayır, yanılıyorsunuz. Her hangi bir gecede, davette, insanlar benimle fotoğraf çektirmek için sıraya giriyor. Halkın sevgisi bitmez… - Bu sevgi elbette vardır ama kaç kişinin bundan haberi var…O tür gecelerde medya temsilcileri olsa, herkesin haberi olurdu.
                    Şimdilerde, daha çok Volkan Konak, Kazım Koyuncu, Fuat Saka gibi Karadeniz müziğini batı enstrümanlarıyla başarıyla uygulayan sanatçılar ön planda…Ben, bu dediğin sanatçıların yaptığını, on beş sene önce yapıyordum. ‘Burun disko’ adlı bir eser yaptım, yıllarca dinlendi. - Bundan sonra, kendiniz adına bir yol haritanız var mı? Allah, bedenime, sesime zeval vermesin. Kimse, bu saatten sonra susturamayacak beni. Benim hesap vaktim de gelecek. - Sanatçıya yakışır üreterek bir hesaplaşma olacak sanırım…Tabii, dediğiniz gibi sanatçıya nasıl yakışıyorsa öyle olacak… - Bir dönem Kanal 7’ye de program yapıyordunuz. Neden bıraktınız?Bıraktırdılar… - Kim onlar?İsim veremem. Planın devamı bir süreçtir o... Daha sonra bana bıraktırıp, başkalarını başlatanları da bıraktırttılar. Kanal 7 televizyonuna çıkabiliyorum, ancak mesela ATV, Kanal D gibi kanallarda yokum.
                    En son hangi albümü çıkardınız?İki ay kadar önce Kurtlar Sofrası adlı albümüm piyasaya çıktı. - Hangi plak şirketinden?Karadeniz Müzik... - İsmail Türüt bir zaman, İbrahim Tatlıses ile birliktelik yapınca asıl sıçramayı yapmış ve halkın zihnine kazınmıştı. Siz de İbrahim Tatlıses’in plak şirketinden albümünüzü çıkarmayı deneyebilirdiniz...Olabilirdi aslında. Belki ileriki günlerde bu birliktelik sağlanabilir.

                    Sizin hakkınızda, ‘yaşı ilerledi, artık kenara çekilsin’ diye bir düşüncenin sadır olduğunu düşünüyor musunuz?Bu tür düşünceler, basit insanların düşüncesi. Benim ne eksiğim var. Sanatım hepsinden ileride ve de daha yakışıklıyım. - Sahne sanatlarını tümünü düşünün; eskile bugün arasında ne farklar var. Eskiyle kıyaslanmayacak şekilde imkanlar çok rahat. Bu imkanlarla eskiden olsa çok daha iyi işler çıkardı. - Karadeniz müziğinin geldiği noktada, iyi ya da kötü emeği olanlar kimler?En büyük katkıyı Meltem Tv yaptı. Kemençenin kırsaldan kente inişinde bu televizyonun katkısı yadsınamaz. Şahıs olarak da ben...

                    Sizin katkınız nedir? Yumuşak geçişle kemençeyi geniş halk kitlelerine sevdirdim. Kemençeyi önce bağlamayla, daha sonra org gibi diğer enstrümanlarla buluşturdum. Davut Güloğlu, sahneye çıkmadan bana, ‘Nasıl yapayım abi?’ dedi. Ona, ‘sakın takım elbise giyme, kravat takma; yırtık bir tişört ve pantolonla sahneye çık’ dedim. Sonuçlarını gördünüz...

                    Karadeniz’in geleneksel çalgısı kemençe; daha doğuda tulum var. Bağlama, özellikle sahilde hiç yok. Ancak iç kesimlerde ve yüksek yerlerde çalındığını biliyoruz. Siz bağlamayla Karadeniz’i temsil etmeye başladığınızda, tepki aldınız mı?Erkan Ocaklı, kemençeyi sildi’ diye çok üzerime gelinmişti. Bağlamasız türkü mü söyleniyor? Şimdi Karadeniz müziğinde her bir enstürüman var. Bağlama Türk müziğinin ana çalgısı. Kemençe ile bağlamayı yan yana getirebilmek başarıdır.
                    Kemençenin Karadeniz’den başka mesela Yunanistan’da çokça çalınıp dinlenmesini nasıl açıklayacaksınız? Yunanlılar’ın çalıp dinlediği kemençe değil, buzukidir. Kemençe, Karadeniz’den oraya gidenlerin çalgısıdır.
                    Sizinle karşılaşınca mutlaka soracağım dediğim bir soru var aklımda: ‘Ula ula Niyazi’ türkünüzdeki Niyazi, gerçek biri mi?Evet, gerçek biridir, öldü tabii... Kokoş Niyazi, Maçka’da yaşayan Kapıköylü Kokoş Niyazi derlerdi ona... Onlar ilk gençlik zamanlarımızın tip adamlarıydı. Kara kedi Şenol (Senol Gunes) her şeyi bırakıp Maçka’ya dönmeyi düşünüyor musun?Hayır, asla! Gerek Maçka’da, gerekse asıl vatanım olan Artvin Arhavi’de yerimiz yurdumuz var ancak oralara dönme gibi bir niyetim yok.

                    Aslen Artvinli’siniz? Laz’mısınız?Evet. Annem de babam da mohdi idi. Ben de Lazca bilirim. - Kazım Koyuncu da mohdi?Evet, tanıyorum ama daha tanışmadık.

                    Futbol ve Trabzonspor hiç konuşmadık.
                    Halbuki sizin parladığınız yıllarda, Trabzonspor da ligin tozunu atıyordu. O yılları bir sanatçı olarak nasıl hatırlıyorsunuz? Bak, o zamanın Trabzonspor’unun, ona buna yol vereyim diye bir düşüncesi olmazdı. Herkesi yenmek için sahaya çıkardı; ama içerde ama dışarda... Arafilboyu’nda rahmetli Cemil’e, ‘Naber he? Dün o golü nasıl yazamadun?’ denmesinden korkardı. Futbolun son noktas neyse, Trabzonspor onu oynuyordu.
                    Ne zamanki menfaatlerin çarpışma alanı haline geldi, işte bu bizi bitirdi...
                    O dönemden hangi futbolcular yakın arkadaşınızdı?Hüseyin Tok, Ali Kemal Denizci, Şenol Güneş... Şenol’a ‘Kara Kedi’ derlerdi. Öyle karayağız bir panterdi.
                    Mevcut Trabzonspor ne yapar? Başkanı çok beğeniyorum, Trabzonspor’u yakışır biçimde temsil ediyor. Şenol Güneş’in dönüşü muhteşem bir olaydır.
                    Kulüp, kendi çocuklarıyla birlik-bütünlük içinde hedefe ulaşacaktır.

                    Kaçıncı sanat yılınız?Otuz beş...
                    Kırkıncı sanat yılınızda görkemli bir gala yapayım diye bir düşünceniz var mı?Yok, gala dilencilik gibi geliyor bana. Halk kıymetimi bilsin yeter. - Teşekkür ederim, bize vakit ayırdınız...Ben teşekkür ederim. Çalışmalarınızda başarılar dilerim...

                    Erkan Ocaklı, Trabzonspor 1.Lig’e çıktığında Trabzonspor plağı yaptı. Trabzonspor adına yazılan ve bestelenen bu plak, bir anlamda ilklerden. Çünkü, Erkan Ocaklı’nın Trabzonspor plağı, ulusal anlamda seslendirilen ilk Trabzonspor türkülerini içeriyordu.
                    İşte o plaktan: ‘Yeşil sahaları yıktık uşaklar yıktık. Yaşasın Trabzonspor, 1.Lig’e çıktık’ dedik.



                    Erkan Ocakli : Hapishane Icinde
                    En son zeleka tarafından düzenlendi; 05.03.2008, 19:23.

                    Yorum


                    • #25
                      Maçka Bıçak horonu…

                      Büyük ustalar başlıyor, genç yetenekler bitiriyor… Kemençede geleceğin büyük isimlerinden Göreleli Mehmet Gündoğdu... Serander.net'in 1. Kuruluş yıldönümü gecesinden...

                      Yorum


                      • #26
                        Akcaabat Horon



                        Karadeniz bölgesinde folklor deyince akla gelen ve bölgenin hemen hemen tamamında yaygın olan horonu ilk disipline eden ve dünyaya tanıtan yer Akçaabat’tır.
                        Halkoyunlarında günümüze kadar birçok Türkiye birinciliği olan 1975 yılında Fransa'nın Dijon kentinde düzenlenen uluslararası halkoyunları yarışmasında dünya birincisi olan ve ayrıca 1970-1983 yılları arasında uluslararası festivallerde Japonya başta olmak üzere bir çok ülkede dünya birincilikleri kazanan ve ülkemizi başarıyla temsil eden Akçaabat Folklor Derneği, günümüzde de Başkan Ahmet Yalçın Çilingiroğlu, bu alanda tanınmış çalgıcılar Ali Günel ve merhum Ahmet Ergül'ün yetiştirdiği folklorcular ile faaliyetlerini başarıyla sürdürmektedir.

                        Yine Cavit Şentürk ve Selim Cihanoğlu özellikle şehir dışında yürüttükleri çalışmalarla ilçemizi bu alanda başarıyla temsil etmektedirler.
                        Sampiyon olmamiz icin ya bir yol bul, ya bir yol aç, ya da yoldan çekil.

                        DERIN TRABZONSPOR

                        Yorum


                        • #27
                          Kerim Aydın 1953 (Kaval)

                          Kerim Aydın 1953 de Trabzon ili Çaykara ilçesine bağlı Çambaşı (Anotho) köyünde dünyaya gelmiştir.4 kardeşden 3.olan kerim aydın ilk okulu kendi köyünde okumuştur..ilkokul 5.sınıfda kavalla tanışan kerim aydın ağabeyisi Halil aydından esinlenerek 1965-66 da köyündeki etkinliklere katılmaya başlar.
                          1966 dan 1973 yılına kadar yöresinde unutulmaya yüz tutmuş bulunan kaval enstrumanını kendisini geliştirerek tekrar populer hale getirmiştir
                          Vatani görevini bando birliginde yapan sanatçı 1975 te istanbul Pendik’ e ailece yerleşir.
                          Bu zaman zarfında kavalda kendini daha da geliştiren AYDIN 1985 te İSMAİL TÜRÜT’ le tanışır.
                          İş yaşamında bazı resmi kuruluşlarda çalışan AYDIN, İSMAİL TÜRÜT le sanat yaşamına profesyonel olarak başlar.
                          “Davacıyım hakim bey” adlı bu kasette sesini geniş kitlelere duyuran AYDIN 1986 yılından beri kendi kavallarının da imalatını yapmaktadır.
                          Bir çok denemelerden yola çıkan sanatçı pirinç bakır,metal ve çeşitli ağaç türlerini kullanarak en mükemmel nota uyumlu kaval yapımını, çeşitli kurslara ,eğitim seminerlerine ve el sanatlarına katılarak imal edip yapan AYDIN, aynı zamanda özel siparişlerde yapmaktadır.
                          1990 da sanatçı yöresel sanatçılardan ayrılarak kendi bestelerini ve çalışmalarını yapmaya başlamıştır.

                          Kendi parçalarını ve bestelerini icra eden AYDIN çeşitli davet ve etkinliklere katılan sanatçı 2000 yılında KOSTAS ALEXANDRİDİS ile Oİ MOMOGERİ adlı çalışmayı çıkarmıştır.
                          Şu an yeni bir cd hazırlıgı olan sanatçı çalışmalarını sürdürmektedir.
                          Müzik hayatı süresince iş hayatını da sürdüren AYDIN, ALMANYA KÖLN ve ALARKO da idari yöneticilik yaparak 1995’ te emekli olmuştur.

                          Müzik yaşamı boyunca KERİM AYDIN kendisini ' Karadeniz müziğinde birçok sanatçıya ve müzik adına
                          sayısız hizmetleri olduğunun kimsenin inkar edemeyeceğini ama kerim AYDIN’ kendisine bir RÜTBE almamıştır.' olarak tanımlamaktadır”.

                          Son albumu : Bes Koylu Adem & Kerim Aydin - Gulum Demedimmi Sana (2007)


                          KERİM AYDIN - Kurt Dağı Senlikleri 2005 (Zeleka =Tas Oren)



                          Yorum


                          • #28
                            Erkan Ocakli - YaŞasin Trabzonspor - 1974

                            ERKAN OCAKLI - YAŞASIN TRABZONSPOR (1974'DE Birinci Lige Cikdigimizda Soyledigi Parca)

                            ERKAN OCAKLI - YAŞASIN TRABZONSPOR



                            Bu Yesil Sahalari Yikdik Usaklar Yikdik....
                            Yasasinnnn Trabzonsporrrr Birinci Lige Cikdik...
                            Bir laz Takimi Dahaaaa Zonguldaksporumuz Oda Birinci Ligde Acik Olsun Yolunuz Acik Olsun Yolunuz...
                            Ikinci ligde Rize Her Tarafi Yikacak,.... Dua Edin Usaklar Her Tarafi Yikacak...
                            Bu Sene Bu Takimlar Hebsi Yukari Cikdi, Bu Yesil Sahalari Yikdi Usaklar Yikdi...
                            Her Gitdigimiz Macda Cosup Haykiracagiz, Habu Birinci Ligide, Usaklar Yikacaguk Usaklar Yikacaguk
                            Kimlen Mac Etdiysek Sasirip Kaliyiler, Futbolcular Bu Hizi Horondan Aliyiler Horondan Aliyiler.....
                            Sampiyonluk Yuzunden Neler Geldi bu Basa,.... Karadeniz Takimi Trabzonspor Cok Yasa, Trabzonspor Cok Yasa.
                            En son zeleka tarafından düzenlendi; 17.03.2008, 22:25.

                            Yorum


                            • #29
                              Erkan Ocakli - Mavi Mavi En Buyuk BordoMavi

                              Erkan Abimize Allahdan Acil Sifalar diliyorum.

                              Erkan Ocakli - Mavi Mavi En Buyuk BordoMavi

                              Yorum


                              • #30
                                Mehmet Sırrı Öztürk 1938

                                1938 Yilinda, Gorelenin Kemikli Mahalesinde Dogmus Olup, Piçoğlu Osman lakaplı Osman Gökçe'nin yetiştirdiği talebedir.
                                TRT İstanbul Radyosu ve İstanbul Teknik Üniversitesi Devlet Konservatuarında 26 yıl boyunca görev yapmış ve 2001 yılında emekliye ayrılmıştır.
                                Piçoğlu ekolünü yaşatan tek kemençecidir.

                                Yorum

                                Üzgünüz, bu sayfayı görüntüleme yetkiniz yok
                                Yükleniyor...
                                X