Duyuru

Daraltma
Henüz duyuru yok.

Şiir Defteri "...Bakakalırım Giden Geminin Ardından"

Daraltma
X
  •  
  • Filtre
  • Zaman
  • Göster
Hepsini Temizle
yeni gönderiler

  • "Sual de bilgiden doğar, cevap da... (Mevlâna)"

    Yorum


    • Ynt: Şiir Defteri "...Bakakalırım Giden Geminin Ardından"

      "Gönül dedi: Ben neyim ki, bir damla sadece;
      Ben nerde, görmediğim koca deniz nerde!
      Böyle diyen gönül denize kavuşunca
      Baktı kendinden başka şey görünürde.. "

      Ömer Hayyam'ın en sevdiğim dörtlüklerinden biri..

      Yorum


      • Öyle bir efsun sundu gözlerin gözlerime
        Anladım yıllar yılı aradığım sensin yâr
        Ay doğdu çalkalandı bir coştu ki denizler
        Bilinmez ülkelerden ülkeme gelensin yâr
        Kaybolan sevgilerin rastladım izlerine
        Sen gönülde gönüllü kalmayı bilensin yâr...

        Bakışına sığındim çağır beni al beni
        Yangınlar ortasında kalmışım kurtar beni
        Bitsin artık bu melâl seven bir yâr say beni
        Bu izbe gecelerin girdabı yutar beni
        Sensizlik ülkesinde hayatın yok albeni
        Ruhum zindanda iken neylesin saray beni

        Adını dua ettim her an sensin dilimde
        Bulut ol, yağmur ol, bir sel ol, götür beni
        Hüthütün Kaf dağına ulaştığı bir zaman
        Senlikte kaybolayım bitir bendeki beni
        Bir kere olsun yeter dön de bir 'sevgilim' de
        Sonra yitir istersen yangında duman duman

        İçimdeki hıçkırık yanık bir ney sesidir
        Ne bir anlayan olur, ne de bir kimse duyâr
        Ben çile denizine yelken açmış giderken
        Düşüp sularda yiten huzurun gölgesidir
        Duymazsın yüreğimi yollarına sererken
        Ses ver artık sesime, nerdesin sevgili Yâr?

        Dağlarda uğuldayan rüzgârlarda sesin var
        Her çiçekte bir renksin, kokusun, güzelsin yâr
        Sevdandır hep coşturan, koşturan diyâr diyâr
        Bu aşkı derya almaz okyanuslar gelir dar
        Bu sevgi çağlayanı ancak gönüle sığar
        Varlığında yok oldum, beni sende dirilt Yâr..


        Hasan Akçay

        Yorum


        • Mustafa Kemal

          Bir gemi yanaştı Samsun'a sabaha karşı
          Sel'am durdu kayığı, çapari, takası
          Selam durdu tayfası.
          Bir duman tüterdi bu geminin bacasından, bir duman
          Duman değildi bu!
          Memleketin uçup giden kaygılarıydı.

          Samsun limanına bu gemiden atılan
          Demir değil!
          Sarılan anayurda
          Kemal Paşanın kollarıydı.

          Selâm vererek Anadolu çocuklarına
          Çıkarken yüce komutan
          Karadeniz'in halini bir görmeliydi.
          Kalkıp ayağa ardı sıra baktı dalgalar
          Kalktı takalar,
          İzin verseydi Kemal Paşa
          Ardından gürleyip giderlerdi
          Erzurum'a kadar.

          Cahit Külebi

          Çok çok güzel bir şiir...
          “Her kim kendini kıymetli bilirse, onun tevazudan nasibi yoktur.”
          Malik bin Dinar

          Yorum






          • (fotoğraf alıntıdır)


            Ayşe
            Şair: Eyüp Sabri Lermioğlu

            Akçaabat Belediyesi, Kültür ve Sosyal İşler Müdürlüğü...


            Fotoğraf: kadiryeter Kadir Yeter. 01.5.2014 TRABZON.
            En son Kadir Yeter tarafından düzenlendi; 01.05.2014, 09:14.

            Yorum


            • ''...Açma pencereni perdeleri çek,
              Mona Roza seni görmemeliyim.
              Bir bakışın ölmem için yetecek,
              Anla Mona Roza, ben bir deliyim...''

              Sezai Karakoç'un Mona Roza şiiri gerçekten çok güzel...

              Yorum


              • (ziya Gökalp Malta'da sürgünde iken, Ali Kemal'in yazdığı
                düşmanca yazılara bu şiirle cevap vermiştir.)

                Ben Türküm! diyorsun, sen Türk değilsin!
                Ve İslamım! diyorsun, değilsin İslam!
                Ben, ne ırkım için senden vesika,
                Ne de dinim için istedim ilam!

                Türklüğe çalıştım sırf zevkim için,
                Ummadım bu işten asla mükafat!
                Bu yüzden bin türlü felaket çektim,
                Hiç bir an esefle demedim: Heyhat!

                Hatta ben olsaydım: Kürd, Arap, Çerkes;
                İlk gayem olurdu Türk milliyeti
                Çünkü Türk kuvvetli olursa, mutlak,
                Kurtarır her İslam olan milleti!

                Türk olsam olmasam ben Türk dostuyum,
                Türk olsan olmasan sen Türk düşmanı!
                Çünkü benim gayem Türkü yaşatmak,
                Seninki öldürmek her yaşatanı!

                Türklük, hem mefkurem, hem de kanımdır:
                Sırtımdan alınmaz, çünkü kürk değil!
                Türklük hadimine 'Türk değil! ' diyen
                Soyca Türk olsa da 'piçtir', Türk değil!
                TRABZONSPOR
                iyi ki varsın Eren Bülbül...
                İyi ki varsın Arslan Kulaksız...

                Yorum


                • Ne hoş, ey güzel Tanrım, ne hoş
                  Mavilerde sefer etmek!
                  Bir sahilden çözülüp gitmek
                  Düşünceler gibi başıboş.
                  Açsam rüzgara yelkenimi;
                  Dolaşsam ben de deniz deniz
                  Ve bir sabah vakti, kimsesiz
                  Bir limanda bulsam kendimi.
                  Bir limanda, büyük ve beyaz...
                  Mercan adalarda bir liman..
                  Beyaz bulutların ardından
                  Gelse altın ışıklı bir yaz.
                  Doldursa içimi orada
                  Baygın kokusu iğdelerin.
                  Bilmese tadını kederin
                  Bu her alemden uzak ada.
                  Konsa rüya dolu köşkümün
                  Çiçekli dalına serçeler.
                  Renklerle çözülse geceler,
                  Nar bahçelerinde geçse gün.
                  Her gün aheste mavnaların
                  Görsem açıktan geçişini
                  Ve her akşam dizilişini
                  Ufukta mermer adaların.
                  Ne hoş. ey Tanrım, ne hoş,
                  İller, göller, kıtalar aşmak.
                  Ne hoş deniz deniz dolaşmak
                  Düşünceler gibi başıboş.
                  Versem kendimi bütün bütün
                  Bir yelkenli olup engine;
                  Kansam bir an güzelliğine
                  Kuşlar gibi serseri ömrün...
                  *|

                  Yorum


                  • Son Aşık

                    Hasretinle geçiyorken bu gençlik çağım,
                    Ey sevdiğim, ben ümitsiz değilim gene
                    Ak düsünce saçların kumral rengine
                    Kollarında son aşıkın ben olacağım.

                    Ey başında şimdi sevda rüzgarları esen,
                    Böyle her gün yollarımdan geçsen de süzgün
                    Sen benimsin büsbütün terk olunduğun gün ...
                    O mukadder günü, bilmem, düşündün mü sen?

                    Ben bir beyaz saçlı aşık, sen bir ihtiyar ...
                    O gün bana yaklaşırken ey ilahi yar,
                    Esirgeme gözlerimden bir son buseni,

                    Kirpiğinden yavaş yavaş bir damla aksın,
                    Çünkü, ruhum, sen de o gün anlayacaksın
                    Ki hiç kimse benim kadar sevmemiş seni!

                    Faruk Nafiz Çamlıbel
                    “Her kim kendini kıymetli bilirse, onun tevazudan nasibi yoktur.”
                    Malik bin Dinar

                    Yorum


                    • Ynt: Şiir Defteri "...Bakakalırım Giden Geminin Ardından"

                      Canım yalnızca sevmek istiyor seni.
                      Unutup tekrar hatırladığım bir şarkıyı hiç bıkmadan, defalarca, ara vermeden, içten içe mırıldanıp zamandan kopar gibi..

                      Canım yalnızca sevmek istiyor seni,
                      Saçlarını yüzünden ayırıp, gözlerini kirpiklerinden, ellerini bileklerinden, ismini bedeninden ayırıp ayrı ayrı bir evin odalarını gezer gibi, keşfeder gibi ilk kez merakla ve hayranlıkla..

                      Canım yalnızca sevmek istiyor seni,
                      Nereye varacağını bilmediğim kaçamak bir yolculuğa başlar gibi, süregelen bir sevgiyle değil, bilmediğimiz biçimlerde, içimden geldiği gibi..

                      Canım yalnızca sevmek istiyor seni,
                      Tarifsiz bir hisle.. Tatlı, ekşi veya tuzlu değil, bilmediğim bir tatla, duyguyla.. Öyle bir meyvenin tadını alır gibi değil, yaz günü tenine vuran sıcaklığı gibi güneşin, serin bir akşamın derinden esen rüzgarıyla, anlatamadığım ama bırakmak istemediğim, bitmesini istemediğim bir hisle..

                      Canım yalnızca sevmek istiyor seni,
                      Ne umut etmek, ne de beklemek.. Başka hiçbir şey, sadece sevmek..

                      Mehmet Kısa
                      www.x.com/zykmda

                      Yorum


                      • Fetih Marşı

                        Yelkenler biçilecek, yelkenler dikilecek;
                        Dağlardan çektiriler, kalyonlar çekilecek;
                        Kerpetenlerle surun dişleri sökülecek

                        Yürü, hala ne diye oyunda oynaştasın?
                        Fatih'in İstanbul'u fethettiği yaştasın.!

                        Sen de geçebilirsin yardan, anadan, serden...
                        Senin de destanını okuyalım ezberden...
                        Haberin yok gibidir taşıdığın değerden...

                        Elde sensin, dilde sen, gönüldesin baştasın...
                        Fatih'in İstanbul'u fethettiği yaştasın.!

                        Yüzüne çarpmak gerek zamanenin fendini...
                        Göster: Kabaran sular nasıl yıkar bendini ?
                        Küçük görme, hor görme, delikanlım kendini

                        Şu kırık abideyi yükseltecek taştasın;
                        Fatih'in İstanbulu fethettiği yaştasın.!

                        Bu kitaplar Fatihtir, Selimdir, Süleymandır.
                        Şu mihrap Sinanüddin, şu minare Sinandır.
                        Haydi artık uyuyan destanını uyandır.!

                        Bilmem, neden gündelik işlerle telaştasın
                        Kızım, sen de Fatihler doğuracak yaştasın.!

                        Delikanlım, işaret aldığın gün atandan
                        Yürüyeceksin... Millet yürüyecek arkandan !
                        Sana selam getirdim Ulubatlı Hasan'dan ....

                        Sen ki burçlara bayrak olacak kumaştasin;
                        Fatih'in İstanbul'u fethettiği yaştasın.!

                        Bırak, bozuk saatler yalan yanlış işlesin!
                        Çelebiler çekilip haremlerde kışlasın!
                        Yürü aslanım, fetih hazırlığı başlasın...

                        Yürü, hala ne diye kendinle savaştasın ?
                        Fatih'in İstanbul'u fethettiği yaştasın.!

                        Arif Nihat Asya
                        “Her kim kendini kıymetli bilirse, onun tevazudan nasibi yoktur.”
                        Malik bin Dinar

                        Yorum


                        • Ölüm Risalesi

                          Damla damla oluşuyor hayat
                          Ölüm kımıl kımıl
                          Duymak kolay
                          Anlatmak değil

                          Her an
                          Farkındayım
                          Az az öldüğümün

                          Bilincindeyim doğan ayın
                          Eriyen karın akan suyun
                          Ve usul usul tükenen zamanın

                          Tekrarlayıp duruyor saat
                          Vakit te mahluktur
                          Vakit te mahluktur

                          İşliyor kalbim
                          Eskiyor saçlarım
                          Ve gözlerimin en ince hücreleri

                          Okuyorum hayatı
                          Toprağın üstünden çok
                          Altındakilerle var olduğunu

                          Toprak
                          Ölüme aç
                          Ölüme muhtaç
                          Hayat

                          Ölüm muhakkak
                          Ve ölüm mutlak
                          Tek kapısıdır ölümsüzlüğün

                          Ölümle tanıştıktan sonra anladım
                          Sadece bir kimlik belgesi olduğunu yaşamanın

                          Kesitler

                          Mahlukta devinen
                          Gürül gürül bir ırmaktır ölüm

                          Babalar ölür
                          Dolaşır eli ölümün
                          Saçlarında anaların oğulların

                          Analar ölür
                          Kök salar hasret yüreklere
                          'Bir evlat pir olsa da'
                          O zaman anlar ancak neymiş öksüzlük

                          Oğullar ölür
                          Bir kafes olur ölüm
                          Ana kalbi bir kuştur
                          Azad kabul etmez

                          Sevgililer ölür
                          Bir hicret olur ölüm
                          Bir sıla

                          Mesela arkadaşlar
                          Arkadaşlıklar vardır okullarda
                          Bakarsın biri gelmez bir gün
                          Ve artık hiç gelmeyecektir
                          Simsiyah bir gölge düşmüştür adeta
                          Bahçeye koridorlara sınıflara
                          Bir fısıltı dolaşır dudaklarda
                          Kimi kirpikleri ıslak
                          Çökmüş bahçenin tenha bir yerine
                          Elinde bir çöp resmini çizer toprağa
                          Anıların
                          Kimileri öbek öbek toplanıp
                          Çaresizliği dile getirirler anlamsız sözcüklerle
                          -Nasıl olur daha dün beraberdik
                          -Salıncakta İki Kişi'yi izlemiştik daha dün nasıl olur
                          -Geçen pazar kırlarda dolaşmıştık
                          ''Göçmen kuşlar yerli kuşlardan daha mutlu olmalılar
                          Hayatı dolu dolu yaşıyorlar'' demişti unutamıyorum

                          Sonra bir mezarlıkta Bir çukurun başında
                          Bir kapının ağzında
                          Herkez susar
                          Konuşur ölüm

                          Ve sürer hayat.

                          Bazan bir tekerlek altında
                          Ansızın gelir ölüm
                          Apansız biter sınav
                          Bir elektrik kesilmesi gibi
                          Kesilir tulu emel

                          Bazan ölüm vardır
                          Ölümden önce gelir
                          Mesela bir hapishanede bir hücrede yaşanır
                          Sorular hep yanıtsız kalır orada
                          Sadece konuşan rüyalardır
                          Yahut hayaller suskun duvarlarda
                          Gözler kabul eder parmaklar kabul eder
                          Ama beyin hep umuttan yanadır

                          Bazan akan bir film şeridinin
                          Tek kare donan bir fotoğrafı gibidir
                          Ölüm
                          Karşıda bir manga asker
                          Gözler namluların karanlık ağızlarını görmez de
                          Takılıp kalır masmavi gökyüzünde
                          Asılıp kalmış bembeyaz bir buluta

                          Ölümden uzak ölümler vardır
                          Gazete ilanlarında rastlanılan
                          Dünyaya bağlılığın zavallı
                          Ve muannit
                          Bir belgesidir
                          Daha çok kalanlara ait.

                          Bir de bir örümcek ağının ortasına düşmüş
                          Bir sineğin titrek bacaklarında seyretmiştim ölümü

                          Ölümler vardır:
                          Can kuş gibi uçar gider
                          Bir martının süzülüp
                          Kaybolması gibi maviliklerde

                          Bir Portre

                          Engin sakin berrak bir denize
                          Uçsuz bir kumsaldan ağır ağır
                          Nasıl yürürse insan
                          Sokrates öyle yürüdü ölüme

                          Tilmizleri ağlaşırken
                          O vasiyet ediyordu:
                          -Asklepyos'a bir horoz borçluyuz
                          Unutmayınız.

                          Ne tuhafsınız dostlar
                          Güçsüz kadınlar gibi ağlaşmak niye
                          Yükselmek varken ölümsüzlüğe

                          İnancına sahip olmak
                          İnsan olmanın şartı
                          Kölelikler içinde en onulmaz kölelik
                          Hayatın ölümcül yanına
                          Takılıp kalmak değil mi?

                          İlkin ayaklarında duydu Sokrates
                          Zehirin soğukluğunu
                          Ve yavaş yavaş ölüm
                          Yükseldi göğsüne çenesine

                          Dudaklarında donan son bir tebessümle
                          Bir işaret taşı da böylece
                          Sokrates dikmiş oldu ölüme

                          Ölümün Sesi

                          Ölümden bir işaret var her şeyde
                          Ölümün sesini duyuyorum şarkılarda türkülerde:
                          -Kışlanın önünde redif sesi var
                          Namluların ucunda ölümün sesi!

                          -Bir ay doğdu geceden oy oy
                          Karanlığın ağzında ölümün sesi!

                          -Erzurum dağları kan ile boran
                          Vadilerin koynunda ölümün sesi

                          -Ezo gelin durmuş bakar yollara
                          Umudun ardında ölümün sesi!

                          -Bir ihtimal daha var
                          Umuddan da öte ölümün sesi!

                          Kendi Ölümüme Ait Bir Deneme

                          Bir gün öleceğim biliyorum
                          Bunu her an ölür gibi biliyorum

                          Anamın yüreğinde bir kor
                          Ölene dek sönmeyecek bir ateş
                          Kımıldanıp duracak hep

                          Karım bomboş bulacak dünyayı
                          -N'olurdu birlikte ölseydik, deyip duracak
                          Oysa insan yalnız ölür
                          Ama o olmayacak dualarla teselli arayacak

                          Kızlarımın gırtlaklarında bir düğüm
                          Bir süre kaçacaklar insanlardan
                          Boşluğa düşmüş gibi bir duygu içlerinde
                          Sonunda onlar da kabullenecekler öylesine

                          Ölümüme en çabuk dostlarım alışacaklar
                          -Yaşayıp gidiyorduk yahu
                          Ne vardı acele edecek!
                          Diyecekler

                          Biliyorum yaklaşıyoruz her an
                          Biliyorum oruçlu doğar insan
                          Ölümün iftar sofrasına

                          Son Söz

                          Ve zaman döne döne
                          Gelmişti başlangıç noktasına
                          İlk yaratılış düğümüne

                          Mahlukatın var olduğu
                          Yüzüsuyu hürmetine
                          Evrenin Efendisinin
                          Kavuşmak vakti gelmişti sevgilisine.

                          Hayatın menbaı
                          Merhametin son durağı
                          Madeni, muhabbet ocağının
                          Ateşler içindeydi
                          Yatağında.
                          İltica etmişti sanki Kainat
                          Kutsal tenine
                          Hayata şafak olan alnında
                          Ter taneleri
                          Her biri insanlık çilesinden
                          Bir haberdi sanki
                          Bir an oldu
                          Aralandı gözleri
                          Sonsuzu kuşatan bakışları
                          Süzdü ciğerparesi Fatıma'yı
                          Süzdü tek tek çevresindeki
                          Can dostlarını
                          Kıpırdadı dudakları, dedi:
                          -Ebu Bekir kıldırsın namazı
                          Sonra daldı daldı uyandı
                          Son defa aralandı
                          Bakışları
                          Yöneldi bir noktaya
                          Karar kıldı bir noktada
                          Ve dedi:
                          -Merhaba ey refik-i ala!

                          Olacak oldu
                          Akıllar kamaştı
                          Kalpler tutuştu
                          Feryat ve figan gökleri tuttu
                          Çekti kılıcını Faruk olan
                          Sıçradı orta yere:
                          -Kim derse ''O öldü'', öldürürüm!

                          Ayrılık ateşinden
                          Ateşin şiddetinden
                          Sanki bendler çözülmüş
                          Felekler çökmüştü
                          Şuur tutuşmuş
                          Akıl iflas etmişti.

                          Sonra Sıddıyk olan
                          Yetişti geldi
                          Baktı baktı yatağında hareketsiz yatan sevgiliye
                          Mağarada arkadaşına Hicrette yoldaşına
                          Sonra baktı çevresine
                          Mahşerden önce mahşer hali yaşayan
                          Ashabına
                          Aline
                          Ebu Bekir dedi:
                          -Ey nas, susun!
                          Kim ki Resulullaha tapmaktadır
                          Bilsin ki Resul ölmüştür
                          Kim ki Allaha tapmaktadır
                          Bilsin ki Allah ölmez
                          Hayy ve Layemuttur

                          Ey nas, susun!
                          ''İnna Lillah ve inna ileyhi raciun''

                          Sonra eğildi sevgilinin yüzüne
                          Sürdü bulutlanmış gözlerini
                          O güzellikler ülkesine
                          Baktı baktı ve dedi:
                          -Hayatında güzeldin
                          Ölümünde güzelsin
                          Öldün
                          Bir daha ölmeyeceksin

                          Erdem Bayazıt
                          TRABZONSPOR
                          iyi ki varsın Eren Bülbül...
                          İyi ki varsın Arslan Kulaksız...

                          Yorum


                          • Bu yağmur... bu yağmur... bu kıldan ince
                            Nefesten yumuşak yağan bu yağmur...
                            Bu yağmur... bu yağmur... bir gün dinince.
                            Aynalar yüzümü tanımaz olur.

                            Bu yağmur kanımı boğan bir iplik
                            Tenimde acısız yatan bir bıçak
                            Bu yağmur yerde taş ve bende kemik
                            Dayandıkça çisil çisil yağacak.

                            Bu yağmur delilik vehminden üstün;
                            Karanlık kovulmaz düşüncelerden.
                            Cinlerin beynimde yaptığı düğün
                            Sulardan, seslerden ve gecelerden.

                            Necip Fazıl Kısakürek
                            TRABZONSPOR
                            iyi ki varsın Eren Bülbül...
                            İyi ki varsın Arslan Kulaksız...

                            Yorum


                            • Çok yorgunum, beni bekleme kaptan.
                              Seyir defterini başkası yazsın.
                              Çınarlı, kubbeli, mavi bir liman.
                              Beni o limana çıkaramazsın...

                              N.Hikmet

                              Yorum


                              • Ynt: Şiir Defteri "...Bakakalırım Giden Geminin Ardından"

                                Hangi şiire başlasam suskunum sana.
                                Dağ göğsünde bir kaya diliyle suskun
                                Güneşte kavrulan bir kum tanesi
                                Çatlayan dudaklarım oluyor her gece
                                Yağmura suskun, yaşamaya suskun.
                                Haykırabilsem
                                Belki bir nehir köpürebilir sesimde
                                Silinebilir kuraklığın bütün izleri,
                                Upuzun çöller, vadileşebilir içimde..


                                Hangi güzelliği özlesem suskunum sana,
                                Yürek boşluğunda bir of kadar suskun
                                Özlüyorum seni masmavi,
                                Koşuyorum sana bembeyaz..
                                Ve kahroluyorum bir anda kapkara
                                Ah olurum, of oluyorum
                                Ve susuyorum..
                                Oysa haykırabilsem
                                Işık yumağı bir pınar olur soluğum..


                                Hangi türküye uzansam suskunum sana
                                Ağıt ağıt, özlem özlem suskun
                                Tut ki vurulmuşum
                                Aşktan ve kandan bir damla olmuşum.
                                Bir saçlarının rüzgarına,
                                Bir de ağzının kıyılarına konmuşum.
                                Hangi damla silebilir seni benden
                                Hangi kasırga koparabilir?
                                Ben saç tellerinde bir ezgi olmuşum.
                                Coşkuların her şahlanışında
                                Sana deprem deprem susmuşum.
                                Ve sana susmaktan inan ki yorulmuşum.


                                -Adnan Yücel-
                                www.x.com/zykmda

                                Yorum

                                Üzgünüz, bu sayfayı görüntüleme yetkiniz yok
                                Yükleniyor...
                                X