... ve Trabzonspor Beko Basketbol Ligi'nde!

[gencer_ts]

Trabzonsporumuzun basketbolada ağırlık vermesi çok güzel oldu.Futbolda belli yerlere gelen takımımız baskettede bulunması şarttı.Birde benim kendi görüşüm istanbul takımları ile aramızdaki eksikliklerden biride tv konusu.İstanbul takımlarının tv si varken bizim neden yok.Foruma yeni katılan biri olarak belirtmeliyimki.Trabzonspor tv kurulursa trabzonsporun prestijine prestij katacaktır.Anadoluda her takıma öncü olan trabzonsporun bir tv kanalına ihtiyacı vardır.

Böyle bir çalışma varmı arkadaşlar bilgisi olan varsa bilgilendirebilirmi beni....

[Oğuz ZEYTİN]

90'lı yılların ortaları...

Efes Pilsen diye bir takım var ve "siyahların oyununu" oynuyorlar. Petar Naumoski, Conrad McRae, Larry Richards, Anthony Mason... Tamer Oyguç, Ufuk Sarıca, Volkan Aydın...

Zamanla "ne yapıyor bu adamlar" sorusunun cevabı zihnimde oluşmaya başlamıştı. Kinder Bolognlar, Team Systemler, Panathianikoslar evimize konuk oluyordu her hafta.

Ve Murat Murathanoğlu ve İSmet Badem ikilisi... Cumartesi öğle saatleri dershaneden çıkıp "Asist" seyretmeye eve koşturmalarımız...

Sonraki yıllarda ise David Riverslar, Slavn Rimaclar, Zan Tabaklar, Mahmud Abdul-Rauflar...

Milenyumla birlikte 12 Dev Adam uyanışı...

NBA...

Basketbol yani...

Ama birşey eksikti. O da "Trabzon'da Basketbol"!

Halbuki kocaman bir üniversite gençliği ve yörenin spora ilgisi üst düzeyde. Unutmayalım ki Trabzon her ne kadar futbolla akıllara gelse de hentbolda uzun yıllarca başarılı olmuştu. Yani salon sporlarına da uzak değiliz...

Peki, neden basketbol?

Çünkü artık basketbol, ülkemizde tartışmasız futbolla birlikte en popüler spor dalı. İzlenebilirliği fazla. Kendine has çalışma disiplini ile gençliği hayata hazırlayan aktivitelerden. Ve en önemlisi belki de basketbol camiasının dışarıya yansıyan "eğitimli" imajı ailelerin çocuklarını bu spora yöneltmesini teşvik etmekteydi.

"Spor kenti" mi "futbol kenti" mi olacağız gibi yapay tartışmalardan sıyrılıp bünyeye uygun her alanda amatör dahi olsa faaliyet göstermeliydik.

İşte sıra basketbola gelmişti. Yerelde yaşanan Ocak-Güç rekabeti artık profesyonel liglere çıkmıştı. Bayrağı taşıyan ise değil kentin, belki de bölgenin en büyük markası-değeri Trabzonspor'du.

Vira Bismillah diyip yola çıkıldı. Çok değil 3-4 yıllık bir proje. Çeşitli yollar denendi ve 2. ligdeki ilk sezonu oldukça başarılı geçmesine rağmen son maçta Beko'nun kapısından dönüldü. Ve kısmet bu seneye imiş...

Hayırlı olsun.

2. lig ve basketbol dahi olsa "şampiyonluk" yaşamıştık. Abartılmalı, hayır! Çünkü herşey şimdi başlıyor.

Öncelikle şehir olarak bu sporu çok bilmediğimiz gerçeğini kabul etmeliyiz. Ne yazık ki Avni Aker'de herkesin teknik direktör olması durumu salonda da herkesin koç olmasına sebep olmaz.

İşini çok iyi bilen bir hocamız ve yardımcıları var.

Genel menajerimiz için sağda solda söylenen-yazılan zırvalara kulak asmadan yatırımlarını, oyuncu hamlelerini sabırla beklemeliyiz. Unutmamak gerekir ki Aytek Gürkan ile birlikte ülkemizin en başarılı basketbol idarecilerindendir kendisi (Kime göre? -bigben'e göre).

Ve yönetimimiz. Artık pasta büyüdü. İnsanlar hırslarının esiri olup paylarını düşeni artırmaya çalışmadan, hizipçilik yapmadan safiyane duygularla bugüne gelindiği gibi yollarına devam ederlerse iyi bir yönetim kadromuzun olduğunu düşünüyorum.

Yakında inşaası tamamlanacak olan yeni spor salonumuzun dolması endişesi taşımıyorum. İkinci ligde bile çeşitli deplasmanlarda 2-3 bin destekçisini arkasına almış bir takımdan bahsediyoruz.

Peki taraftarın niceliği kadar niteliği de önemli değil midir?

Basketbol için asıl nokta da budur.

[Oğuz ZEYTİN]

Salon sporlarında izleyicilerin sahaya etkisi fiziksel koşullardan dolayı futbola göre daha sıcaktır. Oyunculara, hakemlere bazen oturduğunuz yerden elinizi uzatsanız dokunabilirsiniz.

Bu etkileşim, doğru yönetildiğinde sahada "6. Adam" oluverirsiniz. Savunmada pota altı canavarı ve hücumda keskin bir şutöre dönüşürsünüz.

Mesela rakibin hücum ettiği pota arkasındaki kitle, "takımım geçilse dahi ben buradayım" mesajı vermelidir rakibe.

"Açık söylemek gerekirse sahadaki oyuncunun maç başladıktan sonra gözü beni seni görmez" desek yanılırz. En üst düzey liglerde bile nice tecrübenin dizlerini titreten taraftar toplulukları vardır.

Mesela Panathinaikos, Partizan ve Maccabi sadece üç örnek. Peki ne yapıyor bu adamlar?

Öncelikle salonlar Panathinaikos için yemyeşil, Partizan için bembeyaz, MAccabi içinse sapsarı oluyor. İnsanlar maçlara takımlarının renklerini taşıyan forma veya giysilerle geliyorlar.

Sonrasında hücumda alkış, savunmada ıslık ve uğultu bu işin püf noktası.

İnanın başka bir şeye gerek yok. Koltukların üzerinde zıplayıp başka takımlara küfür etmenin hiçbir getirisi olamaz.

Atılan her basket sonrası "oley" ve alkışlar kendi oyuncumuza inanılmaz güven aşılar.

Kaçan şutu bile alkışlamaktan çekinmemeliyiz.

Tıop rakibe geçtiği anda "lalalalay Bordo Mavi", yurt dışında Türkçe bilmeyen bir yabancıyla bağıra bağıra Türkçe konuşmak kadar anlamsızdır.

Rakip topu aldığı anda ıslıklar ve uğultularla karşılandığında o gürültü onları şaşırtacaktır, setlerini oynamalarına dahi engel olacaktır.

Şimdi bazılarınız "Bordo Mavi" ye, "Şampiyon Trabzon"a karşı mısın gibi sorular yazabilir, hemen açıklayayım.

Dostlar,

Molalar var. 1 dakikalık mola boyunca salon hoparlörlerinden yapılacak müzik yayını bastıracak kadar kuvvetli "Bordo Mavi" de bağrılır başka şeyler de...

Ve kronik sorunumuz, penaltı öncesi "ooooooooo" çekçek gibi serbest atış atan oyuncumuza bu eziyeti yapmak. Serbet atış konstrasyon işi. O esnada sessiz kalmak oyuncumuza yapılacak en büyük yardımdır. Sayıya çevrildiğinde oturduğumuz koltuklardan zıplayıp ve alkışlarla tebrik etmeliyiz. Atış kaçsa da alkışla moral vermeliyiz.

Rakip serbest atışları ise "ooooooooooooooooooooooooo"ların desibelinin tavan yapması gerekn anlardır. Hele o pota arkası ellerle, kollarla, atkılarla... görme alanı içerisinde tüm aktivilerle ilgisini dağıtmak rakibi 1 sayıdan etmektir.

Hemen ilk maçta bunları uygulamamız tabii ki zor. Ancak nasıl ki futbolun kendine has davranış şekilleri varsa basketbolun da öyle...

O nedenle zamanla kazanacağımız bu alışkanlıkları küçük görmemek gerekir.

Futbolun yaratmış olduğu büyüklük basketbolda henüz yok. Daha ilk sezonumuz nihayetinde...

Öyleyse başlangıcımız bize yakışan şekilde olsun.

Takımımızla, taraftarımızla...

Saygılarımla

[Serdær]

Basketbol fedarasyonun 3 ezikler arasında oynanan maçlarda seyircisiz maçların olması, umarım bize de yansımaz.

İstanbulda oynacağımız maçlarda taraftar olarak üstün olacağımızdan dolayı bu bizim takm açısından + motivasyon olacaktır.

Fedarasyon bu konuda ne yapacak göreceğiz.

[Külünkoğlu]

Cuma, Cumartesi, Pazar 3 günde salondaydık. Uzun uzun yazacaklarımız var ama Cuma günkü ambiyasın diğer günlerde hatta kupa kaldırdığımız günde yaşanmaması enteresandı.

[Serdær]

4-5 yıl sonra şampiyon olur
Trabzonspor Basketbol Kulübü'nün genel direktörü Doğan Hakyemez iddialı konuştu.


Türkiye Basketbol İkinci Ligi'nde (TB2L) şampiyon olarak Beko Basketbol Ligi'ne yükselen Trabzonspor Basketbol Kulübü'nün genel direktörü Doğan Hakyemez, birinci ligde 4-5 yıl sonra şampiyon olacaklarını iddia etti.

Hakyemez, Trabzon'un hep başarı isteyen bir şehir olduğunu vurgulayarak, ''Ancak Beko Basketbol Ligi'nde acele etmemeleri lazım. Acele edersek çok kötü şeyler olabilir'' dedi.

Sponsorları Medical Park'ın ve alacakları reklamların desteğiyle bir takım kuracaklarını ifade eden Doğan Hakyemez, ''Beko Basketbol Ligi'nde ilk sene ilk 6 içinde oluruz, Avrupa kupalarına gideriz. Diğer iki sene yukarıyı zorlarız. Trabzonspor, 4-5 sene içinde Beko Basketbol Ligi'nde şampiyon olur'' diye konuştu.

-''TAKIMIN TEMEL OYUNCULARI KALACAK''-

Beko Basketbol Ligi için kuracakları takım hakkında da bilgi veren Doğan Hakyemez, takımlarından memnun olduğunu belirterek, ''Takımın temel oyuncuları kalacak'' dedi.
Takıma yabancı oyuncu takviyesi yapacaklarını ifade eden Hakyemez, ''Takımı 3-4 yabancıyla takviye edeceğiz. 1-2 de Türk alırsak, yeterli bizim için. Takımımdan memnunum. Seneye 'ilk 6' hedefiyle başlayacağız. Üstü de olabilir, ama altı olmaz'' şeklinde konuştu.

Antrenörleri Alaeddin Yakan'ın takıma yaptırdığı savunmadan övgüyle söz eden Doğan Hakyemez, ''Yakan ve ekibi, takıma Avrupa Ligi seviyesinde bir savunma yaptırıyor. Aynı şekilde hücumu gerçekleştiremiyoruz ama bir fazla atarak, maçları aldık ve Beko Basketbol Ligi'ne çıktık. Tabii bundan sonraki iş daha zor'' dedi.

-''MADDİ KISIM HALLEDİLİNCE TEKLİFİ KABUL ETTİM''-

Doğan Hakyemez, Trabzonspor'dan kendisine 29 Şubat'ta teklif geldiğini kaydederek, ''Ben de 'sağlam bir mali yapı oluşturabilirsek gelirim' demiştim. Medical Park sponsorunu buldum. O, işin maddi kısmını halledince geçtim'' dedi.

Takımda sponsorla birlikte maddi sorunların kalmadığını anlatan Hakyemez, şöyle devam etti:

''Ben gelene kadar bilhassa Trabzonspor Basketbol Kulübü Başkanı Saner Ayar ile arkadaşları, takımın bütün mali gücünü 2 senedir üstlenmiş. Tabii zor bir şey bu. Biraz borçlar vardı. Ancak Medical Park sponsorluğundan sonra maddi hiçbir sorun kalmadı. Antrenör sadece işiyle ilgilenmeye başladı. Oyuncular da daha iyi konsantre oldular.''

-''İSMİMİZ MEDİCAL PARK TRABZONSPOR OLACAK''-

Doğan Hakyemez, takımın Beko Basketbol Ligi'nde Medical Park Trabzonspor ismiyle mücadele edeceğini açıkladı.

Sponsorları Medical Park ile bu şekilde anlaştıklarını dile getiren Hakyemez, ''Seneye ismimiz Medical Park Trabzonspor olacak. Aynı Barcelona gibi. Barcelona'nın isminin önünde de Regal var. Medical Park, tahmin ediyorum iyi katkı verecek'' dedi.

-''TRABZON'DA BASKETBOLA DA İLGİ VAR''-

Doğan Hakyemez, futbola büyük ilgi gösteren Trabzonluların, basketbolla da ilgilendiklerini, maçlarını dolu salonda oynadıklarını söyledi.

İstanbul'da da Sinan Erdem Spor Salonu'nda 5-6 bin kişilik seyirci desteğiyle oynadıklarını vurgulayan Hakyemez, ''Trabzonlular basketbolu da benimsediler ki buraya 5-6 bin seyirci geliyor. Seyirci sorunumuz yok. Trabzon'da bizim maçlarda salon dolup, taştı. Şimdi 7 bin 500 kişilik salonumuz bitiyor. Gelecek sezon orada oynayacağız'' diyerek sözlerini tamamladı.


Spor3

[Fatih BALTA]

[bordo61]

Salon sporlarında izleyicilerin sahaya etkisi fiziksel koşullardan dolayı futbola göre daha sıcaktır. Oyunculara, hakemlere bazen oturduğunuz yerden elinizi uzatsanız dokunabilirsiniz.

Bu etkileşim, doğru yönetildiğinde sahada "6. Adam" oluverirsiniz. Savunmada pota altı canavarı ve hücumda keskin bir şutöre dönüşürsünüz.

Mesela rakibin hücum ettiği pota arkasındaki kitle, "takımım geçilse dahi ben buradayım" mesajı vermelidir rakibe.

"Açık söylemek gerekirse sahadaki oyuncunun maç başladıktan sonra gözü beni seni görmez" desek yanılırz. En üst düzey liglerde bile nice tecrübenin dizlerini titreten taraftar toplulukları vardır.

Karadeniz oyunlarından beri basketbol seyircisiyim.

Gerçekten bu yazdıklarınızı ben salonda tecrübe ettim. Özellikle Türkiye- Rusya maçında.

Her maça gittiğimde yanımdakileri gaza getirmeye çalışıyorum.

Uğultu olsun , ıslık olsun diye.

Bazen onlar etkilenmezler , hatta biz ıslıkladıkça onlar atıyor diyenler bile çıkıyor. Bende anlatmaya çalışıyorum.

Gerçekten bunlar çok önemli şeyler. Bu kültürü kazanabilirsek süper bir takım olup çıkarız.

Nitekim basket kurallarını tam anlamıyla bilmiyorum. Onu da zamanla öğrenecez.

Ama bu uğultu,ıslık işini çözmemiz lazım.

[Canberk]

İşte Trabzonsporumuz teşekkürler Aleattin Hocam...

[Murat']

İşte Trabzonsporumuz teşekkürler Aleattin Hocam...

Alaeddin olacak.

[Cengiz Çubukcu]

Her şey bir yana Kupa havaya kalktığında ''We are the champions'' şarkısı çalıyordu, nasıl mutlu oldum ve bugünleri de görecek miydik Allahım diye geçirdim içimden....

[Kara Mert61]

Ya hiç mi video falan yok basket takımının karşılanması ve meydandaki kutlamalarla ilgili..

[Külünkoğlu]

Maçtan sonra bana şampiyonluk tişörtünü veren İsmet Alkan kardeşime teşekkür ediyorum.

[Fatih BALTA]

Ya hiç mi video falan yok basket takımının karşılanması ve meydandaki kutlamalarla ilgili..

Var arkadaşım uygun bir zamanda yükleyeceğim.

[Doğan Şahin]

Maçtan sonra bana şampiyonluk tişörtünü veren İsmet Alkan kardeşime teşekkür ediyorum.

Gördüm resimlerde, t-shirt güzelmiş ama sana biraz küçük olmamış mı!