forvet yok...
orta saha gökdenizin haricinde kayıplarda.
defans lahana corbası gibi.
dan dun şutların isabet edeceğini varsayarsak yenebiliriz.
bir tek gökdenizin üstün gayreti.
gerisi fasa fiso.
arkadaşlar bu iki linkte güzel görüntüler var. ilk linkteki videoyu bilmiyorum daha önce izleyen oldu mu ancak ben ilk defa izledim. herhalde geçen sene çekildi.
ayrıca trabzon rizenin gerçekten sorunu yoktur yeter ki aramıza nifak tohumu eken ezik provakatörler olmasın!
''Ben kulüp tutmam, çocuk... Çünkü hepsi benimdir. Hem; sivil veya asker toplumun tamamına hizmet veya kumanda edenler bir kulübü tutsalar bile -görev sırasında- bunu açıklamazlarsa isabet ederler. Aksi halde, otoriteleri sarsılır ve tartışılır. Tefrika (ayrımcılık, nifak) yaratmış olurlar. O nedenle dikkatli olmalarını tavsiye ederim." Mustafa Kemal Atatürk (2 Aralık 1933)
feneri "ampül" aydınlatır ancak "güneş" kendiliğinden ışık verir !
Bu hallere düşmemeliydik.97 senesinden sonra kaçan şampiyonluk ile düşüş devam ediyor ama umudumuzu kaybetmedik.Güzel günler göreceğiz buna inanıyorum.
türkiyenin en kötü 2 defansı karşı karşıya 2 takımında forvetleri yetersiz denk bir karadeniz derbisi ama emrahın açtığı ortalara dikkat zannedersem türkiyede sağ açıktan en isabetli orta yapan futbolcudur EMRAH EREN
UEFA KANIRTA KANIRTA AÇTI ŞEMSİYEYİ....ARTIK UEFA DAN TESCİLLİ BİR HIRSIZIMIZ, BİR DE ŞAMPİYONUMUZ VAR....82 HELAL PUAN ALIN TERİYLE ŞAMPİYON TRABZONSPOR....TEŞEKKÜRLER SADRİ BAŞKAN VE EKİBİ, TEŞEKKÜRLER BATMAYAN GÜNEŞİMİZ, TEŞEKKÜRLER YÜREKLİ FUTBOLCULARMIZ, TEŞEKKÜRLER PAYDAŞLAR.....
Adına Turkcell Süper Ligi denen bu lig 30 Nisan 2005 tarihinde FB ile oynanan maçta yaşananların hesabını vermeden en azından benim dünyamda ”dünyanın en kirli ligi” damgasını yemeye devam edecektir.
Bir büyük hakem hatasının ardından kadınlı erkekli, genç yaşlı 40 Bin Trabzonlu’nun Trabzon sokaklarındaki protesto gösterisi dünyada benzeri olmayan bir başkaldırı niteliği taşıması açısından önemli idi. Trabzon sokaklarından yükselen bu isyan çığlığı ve başkaldırış, FB başkanı Aziz Yıldırım görevi bırakmasın diye açlık grevi yapan veya ikide bir protesto yüüyüşü yapıyoruz diye Bağdat caddesinde volta atanların eylemlerinden epeyce farklı idi.
Sokakları kaplayan ve yaşamı durduran bu anlamlı insan selinin amacı kentin yegane sanayisi konumundaki Trabzonspor’a karşı yürütülen linç kampanyasını cümle aleme duyurmaktı. Bu eylem için sokaklara dökülen her Trabzonlu biliyordu ki Trabzonspor’un yeniden şampiyon olabilmesi için sahadaki rakiplerini yenmesi yetmeyecekti. Federasyon, hakemler, siyasi güç, sermaye ve iş dünyası, çıkar ve lobi çevreleri, askeri ihaleler, yeraltı güçleri de Trabzonspor’un yenmesi gereken rakiplerinden idi. İstanbul takımlarının etrafında birleşen bu dev güçler 250 bin nüfuslu küçük bir Anadolu şehrinin takımı olan Trabzonspor’un görünmeyen ama gerçek rakipleri idi. Bu nedenle sokağa taşan kalabalık neyle mücadele ettiğini, neyi protesto ettiğini iyi biliyordu.
Cem Papila’nn görevlendirildiği ve Trabzonspor’un katledildiği o maçın ardından Trabzonspor taraftarı “yeter artık” feryadı ile sokaklara dökülmüştür. Oysa ki çok bir şey değildir Trabzonsporluların istediği. Maçı adam gibi yönetecek bir hakem ile parasını vererek satın aldığı şifreli kanalda Trabzonspor’un FB kalesine yaptığı atakları adeta düşman bir ülkenin futbol takımının ataklarını anlatır gibi anlatmayacak bir spiker.
Anadolunun bir ücra köşesinde hayatında bir kez bile olsun Karadeniz’i veya Trabzon’u görmemiş insanları Trabzonspor taraftarı yapan şey Trabzonspor’un temsil ettiği duygular idi kuşkusuz. Bir Türk filmi gibi hikayesi olan Trabzonspor gerçeği kimilerine göre uzun yıllardan beridir beyazperde de oynayan ve sonu acıklı biten bir siyah beyaz Türk filmi idi. Gururları nedeni ile göz yaşlarını saklayanların her seferinde göz yaşlarını içlerine akıttığı bir film idi.
Batman’ın bir dağ köyünde büyüyen ve sırf Trabzonspor’u çıplak gözle izlemek için ODTÜ yü kazanabileceği halde KTÜ’yü tercih eden bir kürt çocuğu olan Hasret için ise daha çok eski Türk filmlerinin Yılmaz Güney’i idi Trabzonspor. Köyden gelip alın teri ile para kazanıp sevdiğini almayı ve iki göz bir evde oturmayı hayal eden mağrur ve mütevazı bir gençti. Muğla’nın Ortaca ilçesinde arkadaşlarının “takim kiıtlığı” mı vardı da Trabzonspor’u tuttun” sözlerine inat Trabzonsporlu olan Bülent için ise sürü psikolojisinden kurtulmaktı Trabzonsporlu olmak.
Dünyanın dört bir yanına dağılan Trabzonlular ise Trabzonspor’u İstanbul’a benzemiyor diye sevmişti. Trabzonlu olmayan Trabzonsporlular için ise Trabzonspor Beyaz Türkler ’in kurduğu kurtlar sofrasından şampiyonluğu alan Zenci Türk’tü. Onlar Trabzonspor’u kendileri gibi birer “öteki” birer Trabzonspor sandığı için sevmişlerdi.
“Kendimize çok güvenirdik, işin sırrı buydu”
Sedat Tunalı’ya verdiği röportajda böyle tarif ediyordu döneminin en iyi futbolcusu Ali Kemal Denizci Trabzonspor’un başarılarının arkasında yatan gerçeği merak edenlerin sorularına verdiği yanıtta.
Öyle ya, kim derdi ki taa orada, ülkenin bir diğer ucunda, bir avuç Trabzon sevdalısının derme çatma bir binada bin bir emekle kurduğu Trabzonspor Kulübü şampiyonluk kupalarını İstanbul kulüplerinin kollarının arasından kapıp zigana dağlarından aşırp Trabzon’a getirecekti.
Yaşı otuzun üzerinde olanların hatırladığı son şampiyonluğun üzerinden çok yıllar geçti. Zigana dağlarına yağan karlar yüzlerce kez eridi, o zamandan bugüne yüz binlerce ton hamsi tüketildi, binlerce sürmene bıçağına su verildi, kaç bin tane taka balık avına çıktı sabahın kör karanlığında Karadeniz’e, Ganita’da güneşin batışını izleyen kaç aşık oturdu denize karşı, kaç ton beton helva satıldı. Bilmem kaç kalaylı kazandaki sütler kaymak bağladı, kaç kez horona durdu Trabzon uşağı. Saymadık ne kadar oldu. Sayamadık. Yorgunluktan, üşengeçlikten değil sayısını bilirsek üzüntülerimizi arttırmaktan korktuğumuz için saymadık.
Saymadık çünkü çeyrek asıra yaklaşan şampiyonluk özelemi bize 1996 yılında kaybedilen şampiyonluğun ardından kendini incir ağacına asarak intihar eden 12 yaşındaki şehidimiz Mehmet Dalman’ı hatırlatıyor diye saymadık.
Saymadık, çünkü gurbete çıkan Anadolu insanı köyüne döndüğünde büyükşehirlerin dev binaları onları yutmasın diye sığındıkları bir göz evlerinde 37 ekran televizyonlarda izledikleri efsane takımı çocuklarına torunlarına anlatsınlar istedik.
Hayatlarının hiç bir evresinde herhangi bir konuda bir kez bile üstün gelemedikleri, bir kez bile yenemedikleri zengin komşularının en azından tuttuğu takımları defalarca yenen bir takımı tuttuklarını bilerek sokağa çıksınlar diye saymadık.
Saymadık çünkü sadece topraksallık ile açıklanamayacak kadar genelleşen Trabzonsporluluk küçük bir şehrin hemşehrilik sınırlarına mahkum edilmesin istedik.
Saymadık çünkü o kazandığında kendisi kazanmış gibi sevinen ve kendileri gibi “öteki” olan Trabzonspor çubuklu bodo-mavi forma ile sahaya çıktığında herkesi yenecek diye inandığımız için saymadık.
Trabzonspor’a çok başka anlamlar yükleyen taraftar kitlesinin sadece Trabzon şehri ve Trabzon insanı ile sınırlı kalmaması için saymadık. Trabzonspor’u da farklılaştıran da onun bu gücü değil miyidi zaten?
Cem Papila mı?
Bir emek şehrinin dişi ve tırnağı ile kurduğu, semayenin kalesi İstanbul takımlarının saltanatını 6 kez yıkarak devrim yapmış Trabzonspor’u katlettikten sonra ne acıdır ki emeğin başkenti Zonguldak’ta milletvekili adayı olmuş. Bizce seçilip seçilmediğinin zerre önemi yokken…
Hangi partiden aday olduğunu yazmaya elim varmıyor. Sol parti diyeyim, Cumhuriyetin partisi diyeyim, halkın partisi diyeyim. İşte o partiden.
Laz fıkrası değil belki ama emek nasıl çalınıyor? görmek isteyenlere ekşi sözlükten fıkra niyetine bir küçük anekdot ile bitirelim: - aaa, trabzonsporun rakipleri 12 kişi oynuyo…
- yok, o gördüğün hakem
Yorum