Sevgili Hocam,
Bundan 10 sene önce “ışığı gözümüze değil, önümüze tutun” demiştin. Dünya kupası oynanıyordu. Senin talebelerin destan yazarken, bazı ayakçı takımı, sözüm ona eleştiriyordu seni. Sen üzülmüştün belki, biz kızmıştık. Ya bugün? Senin gibi bizler de, biz hemşerilerin, kardeşlerin, evlatların da o günleri hatırladıkça gururlanıyoruz, bu gurur Şenol Güneş’in, bu gurur hepimizin diyoruz.
Hocam, bizim hala, futbolu bir kenara bırakalım, bu ülke ve dünya için umudumuz var. Çünkü ışığı önümüze tutanlar var. Mertliğin, hakkın, hukukun, adaletin yitip gitmemesi için sizin gibi kanaat önderlerimiz var. Ampulün feneri aydınlattığı yerde, bizim dünyamızı aydınlatan Güneş’imiz var. Bu kirli düzende, parayla yapılamayanı emeğiyle, gücüyle yapan siz ve sizin bir eğitimci kişiliğinizle “eğittiğiniz” öğrencileriniz var. Futbol basit bir oyundur. Öğretilir. Peki ya bir insanı, şehri, ülkeyi eğitmek? Kolay iş midir? Emimin ki değildir. Kolay olsaydı, ahlaksızlığı alın teri diye yutturmaya çalışanlar da sizi “anlayabilirdi”.
Hocam, bak rahmetli Kazım ağabey ne demişti: "Trabzonspor’u tutmak sadece o yörenin çocuğu olmakla açıklanabilecek milliyetçi bir davranış değildir. Benim için Trabzonspor, en güçlülere karşı koyan ve herkesi yenen hayali kahramandı. Öyle bir kahramandı ki statükoyu bile devirmişti.” O hayali kahramanın vücut bulmuş haliydin sen hocam. Sen, Dozer Cemil, Ali Kemal, Hamdi, Orhan, Şota, Fatih, Tolga, Colman, Celutska. Herkesi yenen hayali kahramanların sadece isimleri değişiyordu. Trabzonspor’un statükoya karşı koyma kaderi hiç değişmiyordu. Biz taraftarın Trabzonspor ile özdeşleşmiş bir sloganı var hocam: Senin bu adaletsiz arenada vermiş olduğun onurlu mücadele yeter. Biz yorulduk ama hiç yılmadık. Biz küstük ama hiç vazgeçmedik. Biz kızdık ama hep çok sevdik.
Hocam, bu seneki futbol ortamı malum. Bir umudumuz vardı temiz futbol için, onu da köreltmek üzereler. Fakat biz, onurumuzla ayaktayız. Bizi cezaevlerine düşürmeyen başkanımızla, yönetimimizle, teknik ekibimizle, futbolcumuzla omuz omuzayız. Başkalarının nefretiyiz, Trabzonspor’un neferi! Kırmak, dökmek, küfretmek için değil, hakkımızı aramak, almak ve bu onurlu formayı çocuklarımıza, torunlarımıza devretmek için. Bugün biz pes edersek, o herkesi yenen Trabzonspor, hayali bir kahraman olarak kalacak.
Işığını esirgeme hocam, bizim babalarımız sizleri izleyerek büyüdü, bizler de sizin öğrencilerinizi izleyerek büyüdük. Yarın bizim geleceğimiz de bordo mavi forma altında Muratları, İsmailleri, Yavuzları, Anılları izleyerek büyüsün.
Işığını söndürme, önümüze tut hocam. Yorulduğunda, sana omuz verecek binlerce öğrencin yanında, arkandan yürüyor.
Ellerinizden öperim.
Gökçe Emirzeoğlu / Trabzon
Bundan 10 sene önce “ışığı gözümüze değil, önümüze tutun” demiştin. Dünya kupası oynanıyordu. Senin talebelerin destan yazarken, bazı ayakçı takımı, sözüm ona eleştiriyordu seni. Sen üzülmüştün belki, biz kızmıştık. Ya bugün? Senin gibi bizler de, biz hemşerilerin, kardeşlerin, evlatların da o günleri hatırladıkça gururlanıyoruz, bu gurur Şenol Güneş’in, bu gurur hepimizin diyoruz.
Hocam, bizim hala, futbolu bir kenara bırakalım, bu ülke ve dünya için umudumuz var. Çünkü ışığı önümüze tutanlar var. Mertliğin, hakkın, hukukun, adaletin yitip gitmemesi için sizin gibi kanaat önderlerimiz var. Ampulün feneri aydınlattığı yerde, bizim dünyamızı aydınlatan Güneş’imiz var. Bu kirli düzende, parayla yapılamayanı emeğiyle, gücüyle yapan siz ve sizin bir eğitimci kişiliğinizle “eğittiğiniz” öğrencileriniz var. Futbol basit bir oyundur. Öğretilir. Peki ya bir insanı, şehri, ülkeyi eğitmek? Kolay iş midir? Emimin ki değildir. Kolay olsaydı, ahlaksızlığı alın teri diye yutturmaya çalışanlar da sizi “anlayabilirdi”.
Hocam, bak rahmetli Kazım ağabey ne demişti: "Trabzonspor’u tutmak sadece o yörenin çocuğu olmakla açıklanabilecek milliyetçi bir davranış değildir. Benim için Trabzonspor, en güçlülere karşı koyan ve herkesi yenen hayali kahramandı. Öyle bir kahramandı ki statükoyu bile devirmişti.” O hayali kahramanın vücut bulmuş haliydin sen hocam. Sen, Dozer Cemil, Ali Kemal, Hamdi, Orhan, Şota, Fatih, Tolga, Colman, Celutska. Herkesi yenen hayali kahramanların sadece isimleri değişiyordu. Trabzonspor’un statükoya karşı koyma kaderi hiç değişmiyordu. Biz taraftarın Trabzonspor ile özdeşleşmiş bir sloganı var hocam: Senin bu adaletsiz arenada vermiş olduğun onurlu mücadele yeter. Biz yorulduk ama hiç yılmadık. Biz küstük ama hiç vazgeçmedik. Biz kızdık ama hep çok sevdik.
Hocam, bu seneki futbol ortamı malum. Bir umudumuz vardı temiz futbol için, onu da köreltmek üzereler. Fakat biz, onurumuzla ayaktayız. Bizi cezaevlerine düşürmeyen başkanımızla, yönetimimizle, teknik ekibimizle, futbolcumuzla omuz omuzayız. Başkalarının nefretiyiz, Trabzonspor’un neferi! Kırmak, dökmek, küfretmek için değil, hakkımızı aramak, almak ve bu onurlu formayı çocuklarımıza, torunlarımıza devretmek için. Bugün biz pes edersek, o herkesi yenen Trabzonspor, hayali bir kahraman olarak kalacak.
Işığını esirgeme hocam, bizim babalarımız sizleri izleyerek büyüdü, bizler de sizin öğrencilerinizi izleyerek büyüdük. Yarın bizim geleceğimiz de bordo mavi forma altında Muratları, İsmailleri, Yavuzları, Anılları izleyerek büyüsün.
Işığını söndürme, önümüze tut hocam. Yorulduğunda, sana omuz verecek binlerce öğrencin yanında, arkandan yürüyor.
Ellerinizden öperim.
Gökçe Emirzeoğlu / Trabzon
Yorum