Duyuru

Daraltma
Henüz duyuru yok.

"31 Ekim Dünya Karadeniz Günü"

Daraltma
X
  •  
  • Filtre
  • Zaman
  • Göster
Hepsini Temizle
yeni gönderiler

  • "31 Ekim Dünya Karadeniz Günü"

    Arkadaşlar 31 Ekim tarihi 1992'den itibaren Karadeniz'e kıyısı olan ülkelerin aldığı kararla "Dünya (Uluslararası) Karadeniz Günü" olarak kutlanıyor. Bu hem bir kutlama hem bir yakarış hem de bir dikkat çekme çabasıdır.

    Neden mi?

    Okuyun lütfen...

    • Türkiye, Bulgaristan, Romanya, Ukrayna, Moldovya, Rusya Federasyonu ve Gürcistan topraklarınca çevrelenen Karadeniz'in kıyılarında 160 milyon kişi yaşamaktadır. Karadeniz'in kıyılarında milyonlarca aile bu denizden ve kıyılarından geçimini sağla-maktadır. Ve bu Karadeniz, bugün, denizi, karası ve havasıyla bir bütün olarak çevre kirlenmesi felaketiyle karşı karşıyadır:
    • Karadeniz'in ortalama 200 metrelik üst tabakasının altı, jeolojik dönemlerde oksijensiz sularla (hidrojen sülfür) kaplanmıştır. Son 30-40 yılda, kirlenmeye bağlı olarak canlıları barındıran üst tabaka iyice incelmiş ve 100 metrenin altına düşmüştür.
      Bu durumun baş suçlusu Tuna Nehri'dir. Karadeniz'in kirlenmesinde % 75 oranında payı olan Tuna Nehri, Kıta Avrupası'nın neden olduğu kirliliğin üçte birini Karadeniz'e ulaştırmaktadır.
      Tuna Nehri, doğduğu Almanya'dan dökülmek için Karadeniz'e doğru gelirken 81 milyon nüfusun yaşadığı yerleşmelerden ve yoğun sanayi bölgelerinden geçmekte ve her yıl Karadeniz'e 9 milyon 800 bin ton organik madde, 575 bin ton inorganik azot, 55 bin ton inorganik fosfor, 30 bin ton organik fosfor, 90 bin ton demir, 206 bin ton petrol kökenli kimyasallar, 48 bin ton deterjanlar, 12 bin ton çinko, 6 bin 700 ton manganez, 4 bin 500 ton kurşun, 2 bin 200 ton fenoller, 1700 ton arsenik ve 80 ton civa getirmektedir.
      Gelen bu atıklar aşırı miktarda azot ve fosfor içermektedir. Bu maddeler Karadeniz'in besin zincirini olumsuz yönde etkilemekte ve balık üretiminde azalmaya yol açmaktadır. Son 25 yılda Tuna'daki nitrat birikimi 6 kat ve fosfat birikimi 4 kat artmıştır. Bu duruma ivedi çözüm bulunmalıdır.
      Havza ülkelerinden 150 milyon ton katı malzeme erozyon yoluyla Karadeniz'e taşınıyor; bunun sadece 17 milyon tonu Türkiye'den.
      Karadeniz, havzasında yer alan ülkelerdeki yoğun tarımsal faaliyet ve yüksek miktarda kullanılan tarım ilaçları nedeniyle de kirlenmektedir.
      Ukrayna ve Rusya Federasyonu'ndan Karadeniz'e dökülen akarsular üzerinde yapılan barajlar büyük ölçüde suyun tutulmasına neden olmaktadır. Don Nehri'nin doğal olarak getirdiği su miktarı 1981-85 yılları arasında % 27, Dinyester'in % 40, Kuban'ın % 49 ve Dinyeper'in % 52 azalmıştır.
      Evsel, tarımsal ve endüstriyel atıkların denetimsiz ve arıtılmadan denize boşaltılması ötrofikasyon olayının meydana gelmesine ve ışığın nüfuz ettiği derinliğin azalmasına yol açmaktadır. Aşırı ötrofikasyon besin ağını etkiliyor, türler azalıyor. Denizde balık yataklarının yok olması ve kıyı turizminin zorlaşması önemli ekonomik kayıplara yol açıyor.
      Bütün bu nedenlerle, Karadeniz'de yaşayan deniz ürünleri nicel ve nitel olarak azalmaktadır:
      Ekonomik kayıplar her yıl artmaktadır. Bu kayıp Türkiye için son 10 yılda 600 milyon ABD doları olarak tahmin edilmektedir. Karadeniz'de sadece balık türlerinin % 40'ı tehlike altındadır. Bu nedenle, Karadeniz'de yaşayan yaklaşık 300 balık türünden 60'ının yeniden restore edilmesi gerekmektedir.
    • Karadeniz'e gemilerin balast sularıyla geldiği sanılan, denizanası benzeri bir yaratık (Mnemiopsis Leidyi), kabuklu deniz hayvanlarını, balıkları, balık yumurtalarını ve deniz hayvanlarının besini olan planktonları yiyip bitirmektedir. Şu anda Karadeniz'in ıslak yaşam hacminin % 95'ini bu jelatin yapılı yaratık oluşturuyor.
    • Karadeniz'in kirlenmesinde, İstanbul Boğazı'nın alt akıntısına arıtılmadan verilen İstanbul metropolünün evsel atıklarının da rolü büyüktür.
    • Her yıl Ordu'da 210 bin ton çöp Melet Irmağı'na, Giresun'da 130 bin ton çöp araziye, Trabzon'da 280 bin ton v e Rize'de 105 bin ton çöp denize atılmaktadır.
    • Karadeniz Dağları'nın İç Anadolu'ya bakan bölümlerinde erozyon, denize ve akarsulara bakan yerlerde toprak kaymaları, heyelanlar yoğundur. Bölgenin, toprak kaymalarına, sellere açık olan yapısına insanın yüklediği ev, işyeri, fabrika, köprü gibi birçok unsur çevreye baskıyı artırmakta ve doğanın tepkisine neden olmaktadır. Son yıllarda, toprak kaymalarından, aşırı yağmurlardan, sellerden dolayı uğranılan ekonomik ve toplumsal acı giderek artmaktadır.
    • Ulaşımda, demiryolu ve denizyolu olanağının arka plana itilmesini sağlayan politikalar, Karadeniz'i kumsalı, körfezi, koyu, falezi olmayan bir deniz durumuna getirmektedir.
    • Yerel yönetimlerin denizi doldurma, böylece denizi kaybederken toprak kazanma tutumu tüm hızıyla sürmektedir. Rant sağlayıcı, ancak tarihe, doğaya, topluma saygısız bu tutum, denizle karanın düşmanlığını ve kıyılarda çirkin yapılaşmayı gündeme getirmektedir.
    • Karadeniz'in özelliklerinden biri olan yaylalardaki çayır ve mer'alar bitkisel üretim amacıyla kullanma, aşırı otlatma, erken ve geç otlatma, iyileştirme ve yönetim çalışmalarındaki yetersizlikler nedenleriyle sorunlar yaşarken ormanlar da tarla açma, yerleşme, otlatma, kesme, taşıma ve az da olsa yangın gibi zarar verici etkenlerle karşı karşıyadır. Ayrıca, olağanüstü biyolojik zenginliğe, eşsiz güzelliğe sahip "doğal yaşlı ormanlar" da tehdit altındadır.
    • Özellikle Çoruh Vadisi'nde yapımına başlanan enerji yatırımları, bölge ekonomisine katkılarının ötesinde kaygılara da yol açmaya başlamıştır. Yatırımların, bölgenin doğal ve kültürel yapısı üzerinde bozucu etkilere yolaçacağı kuşkusu giderilememiştir.
    • Dünyada, barındırdığı hayvan ve bitki varlığı nedeniyle korunması gereken 200 endemik (çok az bulunur) alandan biri olan Fırtına Vadisi'ne yapılan, ülkemizin elektrik enerjisinin ancak binde dördünü karşılayacak hidroelektrik santralının çevreye vereceği zarar düşünülmeden yatırım kararı alınmıştır. ÇED raporu yetersizliklerle doludur. Bölge halkı yasal yollara başvurmak zorunda bırakılmıştır.
    • Bölgede, Samsun'da bulunan gübre ve bakır, Ereğli ve Karabük'te demir-çelik, Çaycuma'da selüloz-kâğıt, Bartın, Trabzon ve Ünye'deki çimento fabrikalarından kaynaklanan hava kirliliği görülmekte, Murgul ve Zonguldak'taki maden işletmeleri de partikül madde kirliliğine neden olmaktadır. Ayrıca, özellikle Batı Karadeniz evsel ısınmadan kaynaklanan hava kirliliği sorununu yaşamaktadır.
    • Türk Boğazları'yla birlikte Karadeniz'i tehdit eden bir etken de "tehlikeli madde taşımacılığı"dır: Karadeniz'e her yıl eklenen 200 bin tonluk petrol kirliliğinin ancak 2 bin tonu doğa tarafından temizlenebilmektedir. Durum buyken, Hazar petrollerinin gündeme girmesiyle Karadeniz'de tehlikeli madde taşımacılığının boyutları katlanılamaz boyutlara ulaşmıştır. Bu yüzden, Karadeniz'in büyük bir felaketle karşılaşmaması için Bakü-Ceyhan Petrol Boru Hattı'nın yaşama geçirilmesi ve tek seçenek olarak desteklenmesi gerektiğine inanıyoruz.
      Ancak, uluslararası petrol tekellerinin, bu hattın dışında yeni liman ve hatlarla Karadeniz'de tankerler aracılığıyla petrol taşımacılığını sürdürecekleri kuşkusunu taşıyoruz.
    • Bölgenin kentsel, mimari, tarihi , doğal ve kültürel değerleri kıskançlıkla ve titizlikle korunmayı gerektirecek sorunlar içindedir.
    • Bergama'da siyanürle altın aranmasının benzerlerini bölgede yaşama geçirme girişimlerini kaygıyla karşılıyoruz.
    • Bölgenin tek ürüne bağlı geçim kaynakları çeşitlendirilmeye muhtaç ve olanaklıdır.
    • Karadeniz Bölgesi, yatırımlardan ve ulusal gelirden en az pay alan konumdadır. Bu nedenle içe ve dışa hem beyin, hem de sermaye kaçışı, göç olgusu önlenememektedir.
    • Bölgeye özgü kültür alaşımı önyargılı ve bilgiye dayanmayan saldırılar altındadır."

    Görüldüğü gibi Karadeniz, karası, havası ve deniziyle çok ivedi çözüm bekleyen çevre sorunlarıyla karşı karşıyadır. Bölge, ülke ekonomisine taşıdığı değerlerle ölçüştürülemeyecek kadar az pay almaktadır ulusal gelirden ve yatırımlardan. Yapılan göstermelik yatırımlar "sürdürülebilir kalkınma" ilkelerine uygun olarak planlanmamaktadır. Ülkenin birliği ve bütünlüğünün "çimentosu" olan bölge halkı, "tarifsiz kederler içinde" "harap ve bitap"tır. Bölgenin içinde bulunduğu ekonomik, toplumsal, kültürel ve çevresel sorunlar kararlı, tutarlı, ülke ve dünya gerçeğine dayalı siyasal tavır ve uygulamalarla çözülebilir inancındayız. Bu tavrın, "çok geç olmadan" bir an önce gösterilmesini bekliyor ve demokratik gücümüzün bu yöndeki tutumların arkasında olacağını vurguluyoruz.
    Trabzonspor kültürünü yaşa, yaşat, öğret...
    İşte BMN!*

  • #2
    bide dünyanın en büyük şehir takımını barındırıyor...........

    Yorum


    • #3
      Karadenizde Okullar Tatil Puaa :P
      ...Allah'm Niyet Ettik 9.Şampiyonluğa...

      Onur Recep Kıvrak !
      Yer Bordo Gök Mavi Biz Çıkınca Sahaya

      Yorum


      • #4
        Daha çok Ganita başlığı değil mi bu?

        Yorum


        • #5
          en üzüldügüm nokta ise cöplerin denize atilmasi

          Her yıl Ordu'da 210 bin ton çöp Melet Irmağı'na, Giresun'da 130 bin ton çöp araziye, Trabzon'da 280 bin ton v e Rize'de 105 bin ton çöp denize atılmaktadır.

          Yorum


          • #6
            güzel uygulama .dünya trabzonlular günü varmı acaba?...

            Yorum


            • #7
              İlk olarak mustafa özdemir tarafından gönderildi Gönderiyi görüntüle
              güzel uygulama .dünya trabzonlular günü varmı acaba?...
              yılın 61. günü olabilir bayada güzel olur

              Yorum


              • #8
                Şu olaya ne kadar ilgili olduğumuz yukarıda ki mesajlardan belirli oluyor.
                Kimin neye nasıl yaklaşımda olduğuda.

                Evet bazıları farkındalık yaratmak için çalışıyor. Okullar tatil olabilir, 61. gün Trabzonlular günü olarak kutlanabilir ya da bu başlık Ganita'ya ait olabilir. Ama bu varsayımların hiçbiri gerçek olan "Karadeniz'in kirlendiği" sonucunu degiştirmez.

                Daha duyarlı olabileceğimiz yıllara, çok yaşa, yaşat KARADENİZ!
                Trabzonspor kültürünü yaşa, yaşat, öğret...
                İşte BMN!*

                Yorum


                • #9
                  "Dünya Karadeniz Günü" nü kutlama adına bugün İzmir Halkapınar Spor Salonunda Şevval Sam'ın da katılacağı bir konser düzenleniyor.
                  TRABZON BİR SEVDA!

                  TRABZONSPOR BİR DESTANDIR!

                  Yorum


                  • #10
                    Yetmeyecektir.

                    Kendinden başka hiçbirşeyi görmeyen bu kibir Karadeniz'i de kendine kurban edecektir. Göz göre göre!

                    Doğayı kendi için düzenleyen bir canlı türü vardır Kunduz. Ancak yaptığı barajlar için kestiği ağaçlar kadar imkan tanır yeni fidanlara. Kendi için yaptığı bu düzenlemeden bir çok canlı faydalanır. Yeni türlerin varlığına imkan tanır hatta!

                    Bir Virüs muhabbettidir geçiyor tvlerde. Virüs'ün çalışma mantığı kabaca; hücrenin yönetim merkezini ele geçirmek ve hücre için de ki organelleri kendi için kullanılamaz hala gelecek kadar kullanmaktır. Hücre iflas bayrağı çekince kendine yeni bir hücre arar. Zamanla daha fazla hücre katlederek daha fazla özelliğe sahip olur. Daha çabuk işlev görür. Daha hızlı yayılır. Kısacası daha tehlikeli ve daha güçlü. O da o lanetin gelişmesidirya hani. Onu durdurabilecek tek şey yaşadığı canlı bedeninin tamamen yok olması ya da o bedenin onu berteraf etmesidir.

                    Doğanın bizi bertaraf etmeyeceği de çok açık.

                    Üzücü. Utanç verici.

                    Yorum

                    Üzgünüz, bu sayfayı görüntüleme yetkiniz yok
                    Çalışıyor...
                    X