Bu ilk ziyaretinizse, önce bağlantıya tıklayarak SSS bölümünü kontrol etmeyi unutmayın.
Mesaj göndermeden önce kayıt olmanız gerekebilir: devam etmek için önce kayıt linkine tıklayın.
Mesajları görüntülemeye başlamak için, aşağıdaki seçimden ziyaret etmek istediğiniz forumu seçin.
Başlığa ilk katkı da benden olsun o zaman.Son zamanlarda dinlemeye başladığım bir sanatçı Azam Ali (ve şu sıralar çalıştığı grup Niyaz).Şarkılarda bolca Pers,Hint,Arap ve Anadolu esintilerine rastlamak mümkün.(Ud,bağlama gibi yabancısı olmadığımız sazlar var ezgilerde)
Azam Ali'yle ilgili daha geniş bilgi edinmek isteyenler için bir ek$i sözlük linki vermeyi de ihmal etmeyelim
Önceki başlıkta Alasdair Fraiser ile başlayan müzik şöleni burada başka isimlerle devam ediyor gibi görünüyor...
İnternetin nimetlerinden çok sınırlı bir şekilde faydalanabildiğim şu günlerde, gecelerin sessiz ve hüzünden uzak yalnızlığının keyfini çıkarmaktayım, bu güzel 'eser'lerle...
Bu başlık vesilesiyle müziğin coğrafyasında dünyayı dolaşacağımızın ilk sinyallerini daha önce almış biri olarak, bu yolculuğa İskoçya'dan başlamıştım. Japonya ile devam ettim... Ardından Azam Ali'de tıkandım... Nedendir bilinmez, ikinci dakikasını zor getirdim şarkıların. Anlayamadığım bir şekilde fazlasıyla itici geldi bana icra. Sebebini bilmiyorum.
Sonrasında İran'a uzandık. Can yakan sesiyle Shakila'ya kapıldım gene... Ve az sonra çokça dinlediğim, ama her dinleyişimde aynı keyifi aldığım Mumbai Theme Tune çıktı ortaya... Harika.
Alasdair Fraiser bir kez daha burda. Atlayalım, birkaç şarkısını elimizin altına almıştık zaten çoktan...
Tavırlarında Muazzez Ersoy'u gördüğüm Dragana Mirkoviç'e bayıldım. Şarkı ise gerçekten harika. Müziğin dilinin olmadığının en güzel kanıtlarından biri bu. Coşkuyu da hüznü de insan iliklerine kadar hissediyor iyi yapıtlarda... İlk kez dinlememe rağmen ''Zajdi, zajdi jasno sonce''nin bunlardan biri olduğunu anlamam güç olmadı...
İkinci şarkı ise tüylerimi diken diken etti. Seyircilerin hep bir ağızdan şarkıya katılmaları ruhani bir hava yaratmış... Bu şarkıyı daha önce Özgür Çevik'in kısa bir kayıdından dinlemiştim. Onu da çok beğenmiştim. Ama orjinali daha bir başkaymış... Türkçe'si şu şekildeydi;
Söylemiştim sana gitme
Gönlünün sahiline...
Seni alırsa fırtına
Dayanamam yokluğuna...
Sanırım orjinali de aynı şekilde olsa gerek, youtube'da yapılan bir yorumda İngilizce'si de yukarıdaki dizelerle birebir aynı. Tabi daha uzun hali...
I told you that and I tell you again
don't go down to the seashore
to the seashore it has a rough sea
and it will take you away and get lost
And if it takes me away where it takes me
down to the deep sea
I will make my body as a boat
and my hands as oars
my nackercief as sail
I will come and go to land
I told you that and I tell you again
don't write me letters
because I don't know how to read
and I break into tears
Muhteşem...
Bu iki özel şarkının bana ithaf edilmesiyse ayrı bir güzellik, hoşluk. Çok teşekkür ederim. İkisi de gerçekten insanı derinden etkileyen, olağanüstü eserler...
Epey zaman olmuştu Giorgios Dalaras dinlemeyeli,hatırlattığınız için çok teşekkür ederim.Sanırım başlık gün geçtikte canlanıyor,hadi hayırlısı.
Azeri piyanist ve solist (aslında daha fazlası) Aziza Mustafa Zadeh'in iki performansını ekliyorum ben de.Yanılmıyorsam Kubat'ın da seslendirdiği bir şarkı olan "bana bana gel" (kaçma güzel) ve "oriental fantasy".
Ek: "Bana bana gel" albümdeki kayıttan biraz daha farklı yorumlanmış,sözlerde yuvarlama söz konusu.
Yorum