+
Öncesinde Müslüm'e gidin. Farklı bir deneyim olacak.
https://boxofficeturkiye.com/film/muslum-2014050
Çocukluk hayranlığından ötürü bu hafta Halloween'e gittik. Michael Myers ölmemeli Laurie'yi öldürmeli..
If you put the federal government in charge of the Sahara Desert, in 5 years there'd be a shortage of sand.
Milton Friedman
Yazmayı unuttum.
Müslüm'e gittim...
Belgesel olmadığı için takılmak istemiyorum bazı şeylere ama filmde yanlış şeyler var. Biyografik film mantığına uymayan yanlışlıklar vesaire...
İnsanları ağlatmak için film yapma huyundan ne zaman vazgeçecek yapımcılar ve yönetmenler çok merak ediyorum. Sırf bu yüzden Türk filmlerine gitmek istemiyorum. Gitmiyorum da zaten normalde ama Müslüm babayı kendimi bildim bileli dinlerim ve severim. O yüzden merak edip gittim.
Bir kere, film içerisinde çalan/söylenen şarkıların çoğu orjinal Müslüm şarkıları değil, Müslüm Gürses'in cover'ladığı, sonradan söylediği şarkılar. 'Müslüm' adı verip iddialı bir film yapıyorsun, adını da bu iddiayı destekler gibi 'Müslüm' koyuyorsun ama Müslüm'ün en baba şarkıları filmde yok...
Küskünüm, Gitme,Unutamazsın, Dinleyin Geceler, Topraklara Gömeceğim vb 'en Müslüm' şarkılar yok filmde...
Yönetmen ve senarist olsam Muhterem Nur'la olan sahnelerinde 'Maziden Biri' şarkısını fona koyarım, milletin tüyleri diken diken olur...
Türkiye'nin gelmiş geçmiş en büyük Gülhane konserini filme koyuyorsun ama pas geçiyorsun her şeyi...
O konserde bıçaklanmadı Müslüm Gürses, Bursa konserinde bıçaklandı. O konser efsane konserdir ama 6 dakikayla geçiştiriyorsun Gülhane konserini...
Adam o konserde 10 dakika şarkıya giremedi izdihamdan...
Valla ben hiç beğenmedim filmi, belki de çok Müslüm dinleyen bir adam olduğum için detaylara taklıyorum ama şu anlattıklarımtemel taşlar artık...
Tam bir hayal kırıklığıydı film... Yakışmamış babaya böyle bir film...
Konu İlker Yazıcıoğlu tarafından (07.12.2018 Saat 09:59 ) değiştirilmiştir.
Arafilboylu
Ve mikrofonlarımız Avni Aker'de...
Şu yazıyı okudun mu abi: https://www.haberturk.com/yazarlar/m...2242474-muslum
Galiba Bergen'in de hayatı çekiliyormuş.
***
@Taner Uykuçeken Abi geçenlerde Deliler'i tavsiye etmişti. Fırsat bulabilirsem onu seyretmek istiyorum.
https://boxofficeturkiye.com/film/de...ermani-2014309
Şu yazılara denk gelince daha da meraklandım: http://www.orhuntv.com/yazarlar/ahme...u/deliler/654/
https://turkgun.com/milli-sinema-ve-...rmani-deliler/
***
Reklam panolarında Kafası Karışıklar ile Şampiyon diye iki filmi gördüm. İlki hakkında fikrim yok ama gazetede yazdığına göre kadrosu sağlammış, gişe yaparmış. İkincisi ise bir yarış atı hikayesi. Afişi görünce hem sevindim hem üzüldüm. Sevindim çünkü uzun süre Alex adında bir at binmiştim, filmin bir at hikayesi olması hoşuma gitti. Üzüldüm, Alex'i özlediğimi hissettim.
Evet Oğuz, okudum. Murat Bardakçı'nın, Müslüm aslında türkücüdür sözü hem doğru hem yanlış...
Türkü ile başlamıştır doğru ama meşhur olmadığı zamanlarda, lokalde türkü söylüyordu.
Müslüm Gürses'i arabeskle tanıştıran adam da yapımcısı Burhan Bayar'dır zaten...
Asıl çıkışı da o zaman yapmıştır...
Müslüm babaya burun kıvırıan tayfalar şimdi kendisinin hayranı oldu tabi...
Bu da güzel, hoşuma gidiyor...
Ama yukarıda eleştirdiğim noktalar konusunda ısrarcıyım ve de doğrudur...
Yine de, hakkında film yapılması çok önemlidir ve bu emeğe çok büyük saygı duyuyorum ama Türk sineması net kötüdür...
Oyuncusu da yönetmeni de kötü...
Malesef...
Arafilboylu
Ve mikrofonlarımız Avni Aker'de...
1970'lerde başlayıp 12 Eylül ve Trt'nin arabesk sansürü ile ara veren Müslüm Gürses'in tüm topluma yayılan çıkışı, benim çocukluk ve ergenlik dönemime rastlar. Sevilen 1-2 şarkısı (benim açımdan "Hasret Rüzgarları" ve "Şu dağlarda kar olsaydım" türküsüne sesiyle kattığı yorum) dışında Müslüm genelde hakir görülürdü. En çok sevenleri genelde balici-tinerci tayfası, ülkü ocağı gençliği (sonra hemen hepsi Ahmet Kaya'cı oldu ) ve büyükşehir varoşlarının işsiz veya az maaşlı gençlerinden oluşuyordu. Entelinden en garibanına kadar toplumda en çok sevilen ve saygı gören arabesk sanatçısı ise Orhan Gencebay'dı. İlk çıkış yaptığı 1968'den beri piyasada çok önemli yeri vardı. O dönemlerde de iktidar, mafya, iş adamları vs. güç odaklarıyla arası çok iyiydi ama o zamanlar internet diye birşey olmadığından hep "muhalif" gibi zannedilirdi. Bir de en muazzam şarkısı olarak gördüğüm "bir teselli ver"deki müzik kalitesi, o harika girişler, fon müziklerinin tamamı Suriyeli Sabah Fahri'nin şarkılarından çalıntıdır. (O zaman bilmiyorduk tabi) Ferdi Tayfur ise Orhan'dan sonra "plase" gibi kalırdı. Yine 70'lerde "Ben de özledim" ile çıkış yapıp sonra bir ara kayboldu, 1993'deki kasedi "emmioğlu" ile büyük çıkış yaparak tüm özel televizyonları eline aldı. Orhan'a göre biraz "basit" kaçardı ama "sabahçı kahvesi" şarkısını çok severdim. O arabesk ki nice türkücüyü (başta İbahim Tatlıses) , hatta efsane "sanat güneşi" bellediğimiz Zeki Müren'i bile içine alıp yutacak kadar büyük bir furyaydı. Ancak şarkıları dikkatle incelersek o bol kemanlı ve başlarında "şef" olan büyük orkestralar, araya giren başta kanun ve ney olmak üzere şark müziği aletleri, giriş ezgileri ve temel kalıpları ile 1960-1970'lerin efsane Arap yıldızları Feyruz, Sabah Fahri ve Ümmü Gülsüm gibi seslerin şarkılarından -tamamen veya kısmen- çalıntıdır.
O zamanlar popçular ve İstanbul'un varlıklı kesimi Rumelihisarı Konserleri'nde Sezen Aksu, Kayahan ve Ajda gibi yerli, İnönü Stadı'nda Michael Jackson, Madonna ve Metallica gibi yabancı yıldızların konserlerinde coşarken, toplumun garibanları sadece ufak bir giriş parası verdikleri Gülhane Parkı'nda arabeskin "baba"larını beklerdi. En kalabalık, en coşkulu ve en vahşi olanlar ise tabi ki "Müslüm Baba" konserleriydi. Biz gidemezdik ama mahallemizin ağır abilerini o konserlerden dönerken görürdük. O abilerin yaz sıcağında bile gizlemeye çalıştıkları, bizlerle maç yaparken gördüğümüz façaları da yıllarca kollarından eksik olmazdı. (O zamanlar dövme yaptırmak çok büyük günahtı, ayrıca yapan hep cünüp kalırdı, ucuzlayınca bu "içtihad" değişti tabi
1990'ların ikinci yarısı, alt tabakalarda dindarlaşma ile Refah Partisi'nin tüm garibanları etkisine alan rüzgarı ve 28 Şubat darbesi, türkülere dönüş, Haluk Levent isimli genç bir "rock"çının "vefasız bir kalbe saplandı diye/çıkarıp gönlümü atasım geliyor" gibi nice arabeskçiyi kendine hayran bırakan çıkışı, cep telefonları, sonra internet derken arabesk müzik önce "fantazi" denen bir saçma ve ne idüğü belirsiz bir müzik türüyle yumuşadı, sonra da bitti. İşte bu ahvalde sinemamızın "dahi" derecesinde zekaya sahip yönetmeni Ezel Akay; esasında perde-kumaş toptancılarının olduğu İstanbul Manifaturacılar Çarşısı'nın 6.bloğu olan ve Türkiye'nin müzik sektörünün kalbinin attığı Unkapanı'na veda selamı çakan "Neredesin Firuze" filmini çekti. O filmde Müslüm Gürses'e, memleketin en bohem entelleri ile üniversite gençliği dışında pek tanınmayan Bülent Ortaçgil'in "Sensiz Olmaz" şarkısını söyletince değişik bir rüzgar esmeye başladı. Sonra aynı "Müslüm Baba", gençliğimizde gitmeyi hayal bile edeceğimiz Bablyon Bar'da Teoman'ın "paramparça" şarkısını söyleyince kendisi hakkındaki düşünce ezberleri, eski kalıplar, ön kabuller yıkıldı, kelli ferli müzik eleştirmenleri ve üst gelir gruplarınca "keşfedildi". Aman efendim ondan sonra gelsin Leonard Cohen benzetmeleri, gitsin "Themple of The King" yorumları. "Gerçek" ve ezberindeki Müslüm Baba hayranları ise daha o zaman kılmışlardı cenaze namazını. Acıklı yaşamının yanında gençliğinde geçirdiği trafik kazası nedeniyle beyin sapında ağır bir zedelenme olduğu için zekasına da güvenmeyenlerden "babayı yanlış yönlendiriyorlar" feryadları yükseldi ama çok cılız kaldı.
İşte bu toplumsal gelir tabakaları arasındaki Müslüm Baba figürünü bu şekilde yansıtmayan, sadece yaşadığı ve şarkılarına yansıttığı acılar ile Timuçin Esen'in güzel oyunculuğu dışında doğru dürüst bir toplum eleştirisi yapmayan, elle tutulur bir "hikayesi" olmayan "Müslüm" filmini pek beğenmedim. İzleyenlere sadece "adam bu acı şarkıları boşuna söylememiş, kendi de çok acı çekmiş" dedirtebildi. Ha izlemek kesinlikle zaman kaybı değildir tabi.
Bir de İran'da İslamiyet'in kabulü ve yayılışı sonrası inançlarını yaşamak için Hindistan'a kaçan Zerdüşt kökenli bir aileden gelen, Müslüman tüccarların eski köle pazarı merkezi Zanzibar adasında doğup sonra İngiltere'ye yerleşen Faruk Bulsara'nın "Freddy Mercury"ye dönüş hikayesinin anlatıldığı "Bohemian Rhapsody" filmine de geçen Cuma akşamı gittim. Filme ismini veren şarkının doğuş şekli ile final sahnesi olan "Live Aid" Wembley Stadı konser performansı, şarkıcının gözünden konser çekimleri harika. Yine Mercury'yi canlandıran aktör Rami Malik muazzam oynamış, bi Oscar kapar herhalde. Queen ve Mercury hakkında geniş bilgi sahibi değildim, bilmediğim bazı şeyleri de öğrenmiş oldum ama bu filmi "Müslüm" kadar bile beğenmedim. Dünya güzeli bir kızı hiç şarkı söylemeden, herhangi bir yetenek sergilemeden, o tipiyle ve sadece "paltonu çok sevdim" diyerek nasıl tavlayabiliyor ? Quenn grubu tanınmadığı zamanlarda işleri hiç mi aksi gitmiyor, hiç mi sorun olmuyor? Hemen nasıl keşfedilip dünya pazarına girebiliyor? Hele babasının onu kabullenmesi tam Hulusi Kentmen-Kadir İnanır'ın baba-oğul ilişkisi gibi, meşhur olup para kazanınca baba oğluyla gurur duyacak... Hatta bizimkinde Hulusi Baba torun sevmeden pek kabullenememişti
Haftaya da ergenlik ve gençlik dönemi efsanelerimden Bold Pilot'un "Şampiyon" filmine gideceğim. Muhtemelen onu da beğenmem ama yukarıdaki iki filmden daha çok saracak bence
BİLMEM ANLATABİLDİM Mİ?
@oflubektas
Keyifle yazdiklarinizi okuyorum. Güzel özetlemissiniz o dönemleri.
Biraz konu disi olacak ama Türk Müzigini öldürdügü icin arabeske asla isinamadim. Tabii bizler de herkes gibi televizyon ve radyodan nasibimizi aldik ve arabesk ile büyüdük ama keske o müzik popüler olmasaydi. Hala pop ve Türk sanat müziginde o "viyik viyyyyiik" öten keman seslerini duymak mümkün. O anli sanli imparator müzigini bu hale getiren piyasa sarkicilari ile sarki yazarlarina ne söylesek az.
Konu cerasus tarafından (11.12.2018 Saat 16:37 ) değiştirilmiştir.
Outlaw King'i uzun zamandır bekletiyordum dün gece aradan çıkarma fırsatım oldu. Kısa süre içinde çok şey anlatmaya çalışmasa baya iyi bir film olabilirdi ancak bu hali vasatı aşamıyor. William Wallace sonrası İskoçların özgürlük mücadelesini anlatıyor film. William Wallace reisin kafasını Londra köprüsünde görünce ufaktan Braveheart havasına giriyor insan.
DRaZeN PeTRoViÇ....(3)ANDRea MeNeGHiN....(11)
Alpha'yı izledim. Biraz son dönem moda söyleminin ekmeğini yemeye çalışan bir "dönem" filmi olmuş...
Her şeye rağmen atmosferi daha başarılı aktarsaymış iyi film denilebilirmiş ama bu haliyle vasatı aşamadığını düşünüyorum.
Forum Kurallarına aykırı gördüğünüz mesajları ve üyeleri kullanıcı panelinde bulunan (ikaz tuşu) tıklayarak raporlamanızı rica ediyoruz..Ayağa KALK!
Ekşi sözlükte övgüleri okuyup “kış uykusunu” izledim. İzledikten sonra tekrar ekşi sözlüğe baktım. Sanırım benim sıkıntım sanattan anlamamam.
Çok derin analizlere girmeden "öyle olması gerekiyordu ki öyle oldu" diyelim hocam.
Klasik Türk Müziğimiz demişken, mesela merhum KANİ KARACA'nın filmi yapılsa ne güzel olurdu. Küçükken televizyonda gördüğümde siyah gözlüklerinden dolayı korkardım, sonradan anlamaya başladık tabi. Acıklı hayat hikayesi desen fazlasıyla var: Bebekliğinde kendisine göz çapaklanması için kocakarı ilacı yapmışlar, ilacın içine katılan tuzruhu yüzünden kör olmuş. Sonra iki karısı olan babası vefat etmiş. Öz be öz annesi ağır fakirlik ve yeni biriyle evlenmek için çocuğunu diri diri toprağa gömerken, üvey annesi (babasının diğer karısı) kendisini son anda kurtarmış. Sonra halası sahip çıkıp nüfusuna almış, Adana'dan İstanbul'a geçmişler. Hafızlık eğitimi, eşsiz kıraatinin keşfi sonrası Mevlevihane, Üsküdar Musiki cemiyeti derken memleketin en meşhur sanatçılarından biri olmuş. Annesinin vefatını duyunca cenazeye katılmamış ama Adana Müftüsü'nü aramış, ricası üzerine tüm Adana camilerinden kendi sesiyle banttan selasını okumuş. Makam bilgisi ve geçiş yeteneği olarak eşsiz olduğu söylenir. Hacca gittiğinde methini duyan Suud Kralı Fahd yanına çağırmış, Kuran Tilaveti ve ilahisini dinleyince diğer Kabe imamlarını huzurundan kovmuş. Şimdi çok tutulan ve yediyüz bilmem kaçıncısı yapıldığı iddia edilen Şeb-i Arus törenlerini canlandıran da kendisidir. Yalnız sinemada onu canlandıracak adamın o sese ulaşması mümkün değil, mecbur playback yapacak..
Güzel TSM yorumlarından biri (virüs programı vb. sebeple açılmıyorsa adres çubuğundaki "komut dosyalarını yükle" kısmını tıklayın) :
Bu da linki : https://www.youtube.com/watch?v=EJHMF_LRW3M
Konu oflubektas tarafından (14.12.2018 Saat 13:08 ) değiştirilmiştir.
BİLMEM ANLATABİLDİM Mİ?
Keske yapilsa ama bizimkilerin hakkiyla böyle bir biyografiyi yapmalarina imkan vermiyorum. Zaten dediginiz gibi o sese ulasilmasi mümkün degil cünkü klasik müzigimizin tavrini sergileyebilen son kisiydi kendisi.
Eserleri ezbere biliyordu (sadece sözlerini degil, notasini, malum durumun etkilerinden) ve hocasi üzerinden mesk ederek onca eseri bugüne getirmis. Bizim müzigimiz hoca-ögrenci mesk sistemi ile ilerlediginden (yani müzigin notalara alinmasi daha cok sonradan), her sey ezber üzerinden gidiyor idi. Ve Münir Nureddin Selcuk ile kendisi bu kültürün son parcalari idi. Hocalarindan mesk ettiklerini bizlere getirdiler. Mesela mesk sisteminin bir örnegini verelim. Ayni eser, iki farkli tavir.Makam bilgisi ve geçiş yeteneği olarak eşsiz olduğu söylenir.
Dede Efendinin 20 yasinda besteledigi meshur sarkisini Rauf Yekta Bey'in tavrindan Kani Hoca'dan (Sadettin Heper'den mesk ettigi) dinleyelim.Zülfündedir benim bâht-ı siyâhım
Sende kaldı gece gündüz nigâhım
İncitirmiş seni meğer ki âhım
Seni sevdim odur benim günâhım
Aşkını gönlümde saklarım nihân
Gizlice gizlice ağlarım hemân
El gibi cefâdan eylemem fegân
Seni sevdim odur benim günâhım
https://www.youtube.com/watch?v=Ne1f7uPHO_A
Bir de Bekir Sidki Sezgin'den dinleyelim (Hüseyin Fahreddin Efendi'nin defterinden).
https://www.youtube.com/watch?v=I8oKvglnpMQ
(Kaynak: https://www.youtube.com/watch?v=pmpIKzhTeRQ)
Forumda gözükmedi, hangi eser acaba? .Güzel TSM yorumlarından biri (virüs programı vb. sebeple açılmıyorsa adres çubuğundaki "komut dosyalarını yükle" kısmını tıklayın) :
Bu arada sinema basligi ile alakasiz bu mesajlari paylastigim icin kusuruma bakmayiniz. Arabeskten buraya geldik. Cyzio Hoca'nin "Sali Konserleri" basligi aklima geldi, biraz nostalji oldu .
Konu cerasus tarafından (12.12.2018 Saat 20:36 ) değiştirilmiştir.
Canlar var mı Gizem-Gerilim türü önereceginiz filimler yeni bekliyorum....
S.V.A.K.O
FATİH TEKKE
Denzel'in her filmi izlenir, kötü filmine rastlamadım henüz...
Arafilboylu
Ve mikrofonlarımız Avni Aker'de...
Börü'ye giden var mı?
The Founder
https://boxofficeturkiye.com/film/the-founder-2012837
McDonald's'ın gerçek hikayesi... Filmin ilk bölümü standartlaşma, iş geliştirme, hareket etüdü gibi önemli konularda ders aracı olarak gösterilebilir.
Çok beğendim ben...
Hiç popülizme kaçmadan, gösterişsiz bir film yapmış adamlar...
Yorumunda bahsettiğin noktalara çok iyi dokundular filmde...
Endüstri Mühendisliği okuyan öğrencilerin ve mezunların, girişimci adaylarının ve girişimcilerin izlemesi gereken bir film...
Konu İlker Yazıcıoğlu tarafından (07.01.2019 Saat 10:28 ) değiştirilmiştir.
Arafilboylu
Ve mikrofonlarımız Avni Aker'de...
BÖRÜ'ye Gittim fakat çok tatmin olduğum söylenemez....
Beklentilerimi karşılamadı Malesef.
Konu fındıkoğlu tarafından (07.01.2019 Saat 12:42 ) değiştirilmiştir.
İnsanda güzel olan yüzdür, yüzde güzel olan gözdür ama aslında insanı insan yapan ağzından çıkan sözdür.. »
Mevlana Celaleddin-i Rumi
[COLOR=rgba(0, 0, 0, 0.87)]Şampiyon[/COLOR]
2018 ‧ 2 saat 9 dakika
Böyle olacağı aşikardı... Zaten çok önce çekilip bitirilmiş bir dizinin filmini o dizinin yayımlanma tarihinin sonlarına denk getirememiş olmak sinemacılık açısından başarısız bir pazarlama hamlesiydi. Çok muhteşem bir film bile çekilmiş olsa -ki henüz filmi izlemedim- bu mesele etkisini ciddi anlamda azaltacaktı. Neyse, yine de ilk fırsatta izleyeceğim.
***
Geleyim diğer filmlere...
3 filmi birlikte yazacağım, sıkıcı olabilir
1- Bohemian Rhapsody :
Muhteşem bir Queen filmi mi? Değil... Bir kere bazı olaylar ya anlatıldığı gibi olmamış ya da anlatıldığı tarihte olmamış. Yani buna salt bir biyografi filmi diyemeyiz. Dersek üstüne toprak atmamız gerek.
Bunun haricinde filmin kastı aşırı derecede başarılı. Zamanda geri gidip Jhon Deacon'ı mı getirdiniz? Bu nasıl benzerlik? Rami Malek'in oyunculuğuna zaten her bahseden değinmiş. Muazzam bir oyunculuk var. Özellikle Live Aid konserinde Freddy'yi kare kare ezberlemiş. Bilen gözle seyretmek ayrı zevk veriyor. Eğer filmi izlememiş olan varsa lütfen önce Live Aid konserinin kaydını izlesin. Sonra filmi izlesin. Filmden alacağınız zevki 3'e katlayacak bu olay...
Filme yönelik en büyük eleştirim senaryodaki boşluğa! Kardeşim Queen harmanlı, Freddy Mercury filmi yapıyorsun. Adını da "Freddy" falan değil "Bohemian Rhapsody" koyuyorsun. Ben anlıyorum ki bu şarkı Freddy'nin hayatı... Ama bu şarkının imalat sürecine filmde birkaç dakika değinip geçiyorsun. Yahu müzik tarihinin en kuvvetli beste ve aranjelerinden biri olarak kabul edilen bu şarkı neyi anlatıyor? Neden Freddy'nin hayatı "bohemian" ? Oldu mu şimdi?
Neyse... Genel olarak keyifli. He bu da plase olsun, hakkını vermek şart çünkü; filmde Queen'in albüm kayıtlarının tamamı orjinal, onda sorun yok. Ama Rami Malek'in Freddy'nin canlı performanslarını canlandırdığı sahnelerin tümünü Marc Martel isimli bir müzisyen seslendiriyor. Bu kadar başarılı bir taklidin gerçekten ayakta alkışlanması gerek.
2- Srpska Film (a Serbian Film):
Açıkçası "gelmiş geçmiş en rahatsız edici film" yorumlarının sıklığı yüzünden izlemek zorunda hissettim kendimi. Tamamen merakla başladım filme yani. Zira film dünyasında beni en çok kendine çeken şey psikolojik etki yaratan senaryo ve kurgular. Yalnız bu film fos çıktı.
Hatta diyorum ki yönetmen ve yapımcı "alt metnimiz var" yalanıyla seyirciyi kandırıp pornografi satmışlar. Filmde her türlü iğrençliği görüyorsunuz ama "eee nereye geldik şimdi?" hissinden başka bir şey uyandırmıyor. Evet, dünyada özellikle underground porno sektöründe insanlık dışı olaylar yaşanıyor ama film bunu anlatabilmekten çok çok uzak.
Ne gerildim ne de ibret aldım...
Levent Kırca'nın meşhur bir skeci vardı "30 kupon getirin araba verelim" şeklinde. 30 kupon getiren hanımefendiyi "Arap gel oğlum." diye seslenerek arap bir arkadaşa takdim ediyorlardı. Bu film de tam olarak bunu vaadediyor
3- Bird Box:
Galiba bugün benim film gömme günüm Olmamış ama arkadaş! Tamam Netflix'in deneysel işlerine saygım var. Piyasaya yön vermeye devam ediyorlar ve hatta senaryonun ana fikri çok kuvvetli ama filmin sonunda "eee?" oluyor insan.
Sandra Bullock da ne iş olsa yaparım ama modunda girmiş sanki filme. Fikir başarılı ve prodüksiyon için imkan veren bir film. E senaryo uygun, para var, imkan var ama uygulama? Böyle bir filmde beni bir kez boğamıyorsan afedersin de o işi at çöpe.
Daha fazla derine inmek istemiyorum, spoiler verme işini sevmediğim için... Yoksa daha da gömerim bu filmi yani Geçelim...
4- Şampiyon Bold Pilot:
Bunu vizyondayken yakalayıp izledim tıpkı Bohemian Rhapsody gibi ve de çok memnun kaldım. Benim çocukluk zamanlarıma dair bir film. Ayrıca babam da tam bir yarışsever olduğu için fazlasıyla aşinayım. Zaten filme de birlikte gittik Özellikle yanımda "bir bilen" götürdüm ki bu konuda çifte vuruş yaptım. Babam aynı zamanda eski bir sinema emekçisidir... İkimiz de filmi çok beğendik. Hem teknik açıdan hem de duygusal olarak tatmin ediyor film.
Açıkçası giderken, at yarışı filmi izleyeceğim ön yargısıyla gittim ama asla öyle olmadı. Oyunculuklar kuvvetli en başta. Sivrilen olmamış. Filmin başrol oyuncusunu seçmek gerçekten zor. Ne salt bir drama, ne salt bir biyografi, ne salt bir komedi, ne salt bir aksiyon... Muhteşem bir denge unsuru olmuş film. Hiçbir ögesiyle boğmuyor insanı...
Bunun haricinde çekimler için gerçekten mesai harcanmış, çok belli. Özellikle Bold Pilot'ın bazı koşularında (film içinde orijinal görüntüleri de kullanılmış) aksiyon bire bir hayata geçirilmiş. Harikulade bir keyif unsuruna dönüştürmüşler ve sanki koşu canlıymış gibi heyecan duyulan anlar var.
İçinde drama unsuru ve öyküleştirme katkıları olsa da Halis Karataş'ı "at binen adam" olgusunun bu kadar dışında anlatabilmeyi de başarı buluyorum. Özellikle atçılık camiasında Halis Karataş'ın seveni kadar sevmeyeni de vardır. Çok kuponun kabusu olmuştur. "İstediği atı getirir, istemediğini getirmez." yorumları sık yapılır hakkında Bu tartışmalardan bağımsız bir Halis Karataş izlemek de işin o kısmını bilenler için ayrıca keyif verici...
Filme dair söylenecek daha çok şey var ama birini söylemek gerekirse; kesinlikle izleyin!
Konu Yiğit Gayretli tarafından (28.01.2019 Saat 09:35 ) değiştirilmiştir.
Forum Kurallarına aykırı gördüğünüz mesajları ve üyeleri kullanıcı panelinde bulunan (ikaz tuşu) tıklayarak raporlamanızı rica ediyoruz..Ayağa KALK!
Şu anda 1 kullanıcı bu konuyu görüntülüyor. (0 kayıtlı ve 1 misafir)