Ne mutlu Türk olana değil "Ne mutlu TÜRKÜM diyene!"
Çok net. Gelişigüzel söylenmiş, bir gaz cümlesi değil. Kesinlikle hedefe giden balistik bir mermi gibi tam on ikiden vuran bir cümle. Anlatmak istediği şeyi anlatan bir cümle.
Türkiye Cumhuriyeti Anayasa'sı 66.madde......
I. Türk Vatandaşlığı
Türk Devletine vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes Türktür.
Türk babanın veya Türk ananın çocuğu Türktür.
Burada Türklük tanımı bir etnisiteyi değil vatandaşlık bağını gösteriyor....
Bir mahzuru olmaması lazım diye düşünüyorum.
Ne mutlu Türk olana değil , Ne mutlu Türk'üm diyene !
"Cahilin karşısında kitap gibi sessiz ol." Mevlana
Ne mutlu Türk olana değil "Ne mutlu TÜRKÜM diyene!"
Çok net. Gelişigüzel söylenmiş, bir gaz cümlesi değil. Kesinlikle hedefe giden balistik bir mermi gibi tam on ikiden vuran bir cümle. Anlatmak istediği şeyi anlatan bir cümle.
Forum Kurallarına aykırı gördüğünüz mesajları ve üyeleri kullanıcı panelinde bulunan (ikaz tuşu) tıklayarak raporlamanızı rica ediyoruz..Ayağa KALK!
Anladım abi. Tartışmak için yazmadım. Sen zaten "Türk vatandaşı" demişsin ki, onu hatırlattım: Doğru yazmışsın. Anayasaya göre "Türkiye Cumhuriyeti'ne vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes Türk'tür" (66. Madde). Buradaki bağ; hukuki bağ, vatandaşlık bağı. Soy, sop, köken, kan bağı değil (Bu maddeye tarihi meselelerden dolayı bazı noktalardan itirazım var ancak konumuzla direkt ilgisi olmadığı için geçiyorum).
Faik Abi ve Yiğit yazmış aslında. Benimki tekrar olmuş. Milli kimliği bir "hissediş" olarak görüyor Türk Sosyolojisi (Yukarıdaki itirazım bununla ilgili). Ne diyor Gökalp: "Dili dilimden, dini dinimden olan Türk'tür." Ömer Seyfettin de "Türkçe konuşan Türk'tür" diyor en yalın haliyle. Bu isimler cumhuriyetin kuruluş döneminde Türkçü kesimin düşünürleri, o nedenle paylaştım. Yani konu çok basit.
Almanya anayasası, hukuku, sosyolojisi sizi nasıl kabul ediyor; inan ki bilmiyorum. Bu konu Mesut Özil meselesinde pop-kültür seviyede tartışıldı. Çok takip edemedim.
Yalnız şu var: Bizim topraklarda en sert kalem diye bilinen, adı şehir efsaneleriyle kafatasçıya çıkmış merhum Nihal Atsız Bey bile "Türk doğanlar ve kendini Türk hissedenler" şeklinde bir kabullenişi seslendirmiştir. Hal bu iken, konunun uzatılmaması taraftarıyım. Okumak istemeyen okumasın, hiç dert değil. Lâkin iki üç farklı etnik kökene mensup çocuk için milyonlarca Türk çocuğunun "Türklüğünü" haykırmasına engel olmak konjonktürün siyasi iktidara dayattığı bir açmazdı (Tabii zihinlerinde yatan Türklük düşmanlığına eski defterleri açmamak için girmiyorum. Bunları Şehitler Ölmez başlığında tek tek yazmıştım. Şimdi yazmıyorum. O dönemki açılımcı, barış çığırtkanları gelip yazsın diye bekliyorum.). Hatadan dönüldü. Bunu kabul edip susmak en hayırlısı olacaktır. Yok, "biz inada bindireceğiz, okunmasına izin vermeyeceğiz" diyen olursa da, keyfi bilir. Selin önünde durulmaz.
Tesekkürler Arkadaslar...
*
* Ağızdan çıkan söz muallakta kalmaz, ya sağ tarafa yazılır ya da sol tarafa *
~Tasavvuf, Dünya adamını ALLAH adamı yapma Sanatı'dır ~
İlkokulda okumak için can atardık, aklımıza ırkçı bir anlam gelmezdi, yaş kemale erince de ırkçı bir anlam gelmedi hiç aklıma...
Ama birileri buradan yürürse, bugün andımız iptal olur, yarın İstiklal marşı (ki orada da kahraman ırkım der...), sonra da ülkenin adına kadar gider bu işler...
Hoş bir kesim bunları da dile getirdi zamanında değişsin diye de...
Ona daha tenezzül edemiyorlar şimdilik...
Arafilboylu
Ve mikrofonlarımız Avni Aker'de...
Ruhu şad olsun.
en çok özlenen, sonsuza dek unutulmayacaksın büyük önder Atatürk
sadece aşk bizimkisi
Her geçen yıl daha derinden arıyoruz ve anıyoruz. İyi ki varsın, Fikirlerin daima yaşayacak.
Bize Her Yer TRABZON!
Trabzon Bir Sevda
Trabzonspor Bir Destan ...
Takvimlerin Bu Yaprağı Siyah Kalacaktır (Arif Nihat ASYA)
Yaşasın diye çok bağırdık. Ve henüz yaşayacak çağdaydı. Yaşamadı.
Sıhhati için ettiğimiz dualar geri geldi.
Şair “Ömrüne katmak için Tanrı ömrümden alsın” diyordu. Şair sesini Tanrı’ya duyuramadı.
O’nun bu yurdu kurtarmakta gösterdiği harikayı, fen O’nu kurtarmakta gösteremedi ve büyüklük O’nda kaldı.
Karların, kışların, çöllerin, mermi rüzgarlarının yıkamadığı bir gövdeydi. Ve daha altmışında bile değildi.
Eli, meçhul asker abidesindeki ele benzerdi.
Parmağının gösterdiği yere bir millet koşardı.
Gözlerini bir kere dolaştırmakla bir ufuk çizerdi. O, yurdunun ufuklarını da böyle çizdi.
Sesi kumanda etmek için yaratılmış seslerdendi. İçerde ve dışarda dediği olurdu.
Anası anaların, babası babaların en bahtiyarı oldu. Ulusunu ise ulusların en bedbahtı iken en bahtiyarı yaptı.
Fakat bu yurda baş oluşu ile 30 Ağustos bayramını yaptığımız, 23 Nisanı, 29 Ekimi yaptığımız adam bize bir matem günü de armağan bırakarak gitti. Takvimlerin bu yaprağı siyah kalacaktır.
Artık bir daha görür müyüz, diye yolunu beklemeyin. Türk bayrağına sarılmış tabutunun arkasından bakan gözlere bayrağın kızıllığı doluyor.
Daha dün “Atamız var, öksüz değiliz” diye levhalar hazırlamıştık, yalanmış. Atamız yok: öksüzüz!
Bu yurda, bu ulusa gösterdiği ihtimamın, dikkatin onda birini, yirmide birini, ellide birini kendi şahsı için, kendi sıhhati için; kendi şahsına ve sıhhatine gösterseydi, daha çok yaşardı. Şahsını en sonraya bıraktı ve kendisine sıra gelmedi.
Milleti ona on yedi milyonluk bir cenaze alayı yaptı. Ve O’nu yolcu etmeye üç günlük, beş günlük, on günlük yoldan dostlar koşup geldiler.
Bana sorarsanız taşına destanının ilk mısraları kazılmalı, altına da “Gerisi milletinin hafızasında” diye yazılmalı; başka söz istemez.
Türk bayrağı O’nun aziz ölüsünü gölgeleyecek ve şu yurdun yükseklerinden yapılacak türbesini bir Bozkurt bekleyecektir. Başka süs istemez.
Vasiyetnamesi anayasa, mirası istiklâl olan bir vatan babasıydı.
Ey O’nun çocukları; gidiniz, mezarının başında yurdunun istiklâl marşını söyleyiniz. Başka ses istemez.
Güzel insan...
888753eb2bf4e40d960762ec0e0f1f0d.jpg
Dağlarda tek tek ateşler yanıyordu.
Ve yıldızlar öyle ışıltılı, öyle ferahtılar ki şayak kalpaklı adam
nasıl ve ne zaman geleceğini bilmeden güzel, rahat günlere inanıyordu
ve gülen bıyıklarıyla duruyordu ki mavzerinin yanında,
birdenbire beş adım sağında onu gördü.
Paşalar onun arkasındaydılar.
O, saati sordu
Paşalar: 'Üç', dediler.
Sarışın bir kurda benziyordu
Ve mavi gözleri çakmak çakmaktı.
Yürüdü uçurumun başına kadar,
eğildi, durdu.
Bıraksalar
ince, uzun bacakları üstünde yaylanarak
ve karanlıkla akan bir yıldız gibi kayarak
Kocatepe'den Afyon ovasına atlayacaktı.
Konu Gökhan Uzun tarafından (23.08.2019 Saat 15:26 ) değiştirilmiştir.
Ben Trabzonspor kaptanıyım . Başka bir kaptanın ardından sahaya cıkmam.
(Dozer) Cemil UstaTrabzonspor amatör ruhtur... Trabzonlu değil Trabzonsporlu olabilecek topçular istiyorum..
"geç geldim geçitlerden geçerek...
soluk soluğa yoksul ovalardan, kayalara tutuna tutuna, ellerim paramparça...
devedikeni bozkırlardan yürüye yürüye, ayaklarım paramparça, vardım ama...
vardım, son dakikada vardım halkın kapısına,
tan sökerken vuruyorum, vuruyorum bir mektup var ...
geç geldim, güç buldum ama geldim, ama buldum...
gelinceye değin neler çektim...
kırk haramiler sardı beni, mektubu vermedim...
zalimler düştü ardıma, mektubu vermedim...
inançsızlar ormanında yolumu yitirdim,
para dediler vermedim, pul dediler vermedim...
zengin sofralar serdiler, bir lokma yemedim...
uykular sundular düş altını;
uyumadım, mektubu vermedim, mektubu getirdim...
ben bu mektubu 10 kasım perşembe aldım.
yola çıktım...
çok iş geçti başımdan, o günden bu güne veremedim!
çok iş geçti başımdan, bir türlü veremedim!
geçtim içli ve yanık bir ulusun gözyaşı pınarlarından...
trenine ateşler yakılan köylerden...
gece vakti ala mahşer istasyonlar...
ağıtların ulu şafağından...
geçtim umutlu ve yenik...
köy entitüsü gönen'de bir sabah çocukların halay halkasından, imece sevinciyle...
eşit rüzgarlarla boy atan halk çiçeği , kahrolasıca ellerinde geriliğin!
geçtim yaparak, yaratarak aydınların köprüsüyle karşı kıyısına halkın...
aşık veysel bağlamasıyla halkevlerinden,
sivas-erzurum demiryolunda genç mühendislerin dağdan dağa attığı köprülerden...
geçtim savaşa karşı, barışı kutsayarak...
polonya'da atlı karıncalar dönerken, savaş geldi, çocuklar vuruldu bahçelerde...
yurtta barış, dünyada barış, bayraklarda barış...
gül açan misak-ı milli sınırlarından...
geçtim uygarca, aydın...
anadolu güneşinde kızaran insanca üzüm nakışı aydınlığın,
sevinin , çalışmanın, açılmış kitapevlerinde yaprakları uygarlığın...
eflatun'un, şiller'in, çehov'un evrenlerinden...
geçtim fakir ve kırgın...
silolarca çürüyen yoksul buğdayın acısından,
yeşil keşfinden, sivas düzünden,
tutsak köylerimin insan, insan tüttüğü, sonsuz "ağa" topraklarından...
geçtim dargın ve utançla!
"demokrasi, demokrasi" diye laf ebelerinin bir taş üstünde söyledikleri on yalan!
isıtmadan yüreğini üşümüş halkımın, kardeş çorbasını soğutan ayrılık, gayrılıktan!
geçtim yunus emre'ce inanmış "tanrı uludur, tanrı uludur " diyen müslüman türkçenin, halepli arapçaya kul olduğu beş vakitlerden...
din tüccarlığında soyar halkımın gönlünü, oy alır satar çarşılardan !
geçtim öfkeyle ve aldanmış! bölüşürler bir ulusun rızkını bir büyük yağma oyununda,
derin açlığında uyurlar çırılçıplak vatandaş çocukların gecesinden...
geçtim lanetleyerek ve hınçla!
oturmuşlardı benim aşımın başına, son çorbama kaşık çalan o utanmaz suratları gördüm... geçtim o korkunç talan sofrasından!
ve toz... ve duman...
işte geçtim ellerim paramparça, ayaklarım paramparça ama mektubu getirdim!
diriliş, uyanış, kurtuluş içinde...
ister okuyun, ister okumayın...
ben görevimi yaptım! bu mektubu kapınıza bıraktım ...
yaşamak da ölmek de elinizde...
ben başkan'ın yanına dönüyorum;
yeni mektupları olabilir bir umut çayırı gibi süren kuşaklara !
bağımsız, halkçı ve kardeş,
Mustafa Kemal Türkiyesi'ni kuracaklara !
Ceyhun Atuf Kansu
Bazı insanlar, seninle sadece boş zamanlarında konuşurlar. Bazı insanlar ise seninle konuşmak için zamanını ayırırlar.
Elazığ'lı.
Seni ve eserlerini anlayabilmek için Ergenekon ve Şike davalarını mı görmem gerekecekti ve bu 20. yaşımı mı bulacaktı ey Ulu Önder Başbuğ Mustafa Kemal Atatürk?
Hakkını helal et yiğidim, sarı saçlım mavi gözlüm!
Milli Takımım TRABZONSPOR
Al aşaa, vur yukari, Dik Oyna!!!
Helalin adı kaldı, onu gören yok.
Haram kapışıldı, hâlâ doyan yok. Yusuf Has Hacip
Bize Her Yer TRABZON!
Trabzon Bir Sevda
Trabzonspor Bir Destan ...
YARIN, ULUSAL EGEMENLİK ve ÇOCUK BAYRAMI'MIZ. KEŞKE YUNAN GALİP GELSE DİYEBİLECEK KADAR CUMHURİYET DÜŞMANI OLANLARIN ELİNİ ETEĞİNİ ÖPENLERİN DE KİM OLDUKLARI ASLA AKLIMIZDAN ÇIKMASIN.
Konu jönts tarafından (22.04.2021 Saat 18:42 ) değiştirilmiştir.
Kutlu olsun!
- Forumumuza destek için lütfen günlük olarak reklamlara tıklayalım.
- Forum Kurallarına aykırı her türlü durumu lütfen butonunu kullanarak yönetim ekibine raporlayınız.
'İngilizler bir kurşun bile atmadan nasıl İstanbul'u terk etti?' demeye cüret edenlerin okuması gereken bir derleme. Kafaya vura vura anlatmak, tabirinin vücut bulmuş hali.
https://seyler.eksisozluk.com/40-bel...eden-terk-etti
Bugün bu konunun 'Abdülkadir Parmak'tan daha çok rağbet görmesini isterdim. Demek ki 20 yıl bizlere bir şeyleri unutturmuş, yeniden anlatmak gerekecek. Ben bu görevi elimden geldiğince yaparım. Bu da ilk adımı olsun.
Konu jönts tarafından (23.04.2021 Saat 20:18 ) değiştirilmiştir.
- Forumumuza destek için lütfen günlük olarak reklamlara tıklayalım.
- Forum Kurallarına aykırı her türlü durumu lütfen butonunu kullanarak yönetim ekibine raporlayınız.
Cumhuriyetimizin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk ile ilgili çirkin iftiralar her geçen gün artıyor. Bu korkunç iftiraları atanlara karşı sesimizi neden yükseltmemiz gerektiğiyle ilgili Sözlük yazarı ''sessiz sakin suskun adam'' enfes bir yazı yazmış.
size bir hikaye anlatayım.
küçükken ablam demir para biriktiriyordu. vazonun içinde bu zamanın parasıyla yaklaşık 50 lira kadar para buldum. 1 lirasını çaldım. atari oynadım. ertesi gün 2 lira daha çaldım ve yine atari oynadım. sonra 5 lira daha götürdüm. atari oynadım. her gün vazonun içinden demir para araklayıp atari oynuyordum. çünkü ablam ses çıkarmıyordu. 10 liraya kadar indi paralar. o ses çıkarmadıkça gönül rahatlığıyla zevkimi çıkartıyordum.
taa ki ablamın ''anneeeeeeee'' diye evde çığlık atmasına kadar. dedim ayvayı yedik. salak çaktı köfteyi sonunda.
meğer ablam hiç vazonun içine bakmadan harçlıklarını direkt içine atıyormuş. yaklaşık 2 ay kadar sonra yakalandım ve ablam söylemediğini bırakmadı bana. neye uğradığımı şaşırdım.
bu atatürk konusu da böyle işte.
bizler ablam gibi sessiz kaldıkça atatürk'e yapılanlar da kademeli olarak artıyor.
önceleri; ''atatürk'ün önünde kağıt olmadan konuşamaması'' gibi hafif şeylerle başladılar.
tıpkı benim ilk birli 1 lirayı çalıp nabız yoklamam gibi.sonra bi kademe daha level atladılar,
''atatürk'ün namaz kılarken fotoğrafının olmaması'' ve ''atatürk'ün kurban keserken fotoğrafının olmaması'' dediler.
sonra baktılar hakikatten ses soluk çıkmıyor,
''atatürk'ün soyunun nerden geldiğinin bilinmemesi'' dediler.
''atatürk'ün kazandığı önemli bir savaş olmaması'' dediler.
''atatürk'ün laikliği halka sormadan getirmesi'' dediler.''toprağın atatürk'ü kabul etmediği iddiası'' gibi içi boş şeyler de paylaştılar.
iyice ses çıkmayınca; ''atatürk'ün alkole harcadığı para'' bile dediler.
ve daha da ileri gidip; ''atatürk baskılı iç çamaşırı rezaleti'' dediler.
ve hatta ''misvak dergisinden atatürk'e eşek benzetmesi'' deyip şöyle bir karikatür de paylaştılar;
dQAq26R7sOzU3WPF-636300074870518007.jpg
aynı benim hızımı alamayıp 5-6 lira çalmam gibi yapılan şerefsizliği kademeli olarak yükselttiler ama yine de kaileye alınmayıp susulduğu zaman,
bu sefer de; ''atatürk'ün manevi kızıyla yattığı iddiası'' ile gündeme gelemeye çalıştılar ve daha sonra mustafa kemal eşcinseldir diyerek
''atatürk ve vedat uşaklıgil ilişkisi'' gibi bir konu ile latife hanımdan bu sebeple boşandığı algısı yarattılar.
işin özü; evinizdeki vazo örneği gibi sömürdükçe sömürdüler ve şimdi bizden ses çıkarmamız isteniyor.
vazoyu gördük biz. içinde bir şey kalmadı ama yine de ses çıkarmayın prim yaptırmayın bunlara deniliyor.
yok kardeş yok!
bilakis ablam gibi avazınız çıktığı kadar bağırın ki, bu kahpelikler cezasız kalmasın. kimse böyle şeylere bir daha cüret edemesin.
bakın Hasan Akar adında bir hoca da en son vaazında ne diyor,
''atatürk'ün annesi selanik genelevinde çalışıyordu''
yani türkçe meali; atatürk'ün anası o..pudur diyor. çünkü ses çıkaran yok. tepki sıfır.
tıpkı o vazo gibi adam rahatça boşaltıyor içini.
işte sizler ne vazonun peşine düşün. ne de paranın derdine. sizler paranın üzerindeki asaleti koruyun sadece.
ilgili mercilere baş vurun!
susmayın!
-----------
İmzamı atıyorum.
Konu jönts tarafından (09.05.2021 Saat 20:11 ) değiştirilmiştir.
Bugün, bir hanedanın elinde oyuncak olan yüce Türk milletinin yeniden doğuşunun ilk adımının atıldığı gündür; kutlu olsun!
"Ben 1919 senesi Mayıs’ı içinde Samsun’a çıktığım gün, elimde hiçbir maddi kuvvet yoktu. Yalnız büyük Türk milletinin asaletinden doğan ve benim vicdanımı dolduran yüksek ve manevi bir kuvvet vardı. İşte ben bu ulusall kuvvete, bu Türk milletine güvenerek işe başladım."
M. Kemak ATATÜRK
Saygı ve minnetle.
Her zaman ilkelerin ve fikirlerin ile yaşadım, ölene kadar da böyle olacak.
Bazı insanlar, seninle sadece boş zamanlarında konuşurlar. Bazı insanlar ise seninle konuşmak için zamanını ayırırlar.
Elazığ'lı.
Şu anda 1 kullanıcı bu konuyu görüntülüyor. (0 kayıtlı ve 1 misafir)