Sayfa 3 Toplam 3 Sayfadan BirinciBirinci 1 2 3
Toplam 67 adet sonuctan sayfa basi 51 ile 67 arasi kadar sonuc gösteriliyor

Konu: 17 Agustos 1999-Gerçek bu olabilir mi!!!?

  1. #51
    bahr - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    10.05.2005
    Mesajlar
    201

    Standart






    Bu yaziyi paylasmak istiyorum
    Iyiligin Mucizesi
    Bir Dakika Etik
    Bülent Senver


    Iyiligin Mucizesi

    'Iyilik yap, iyilik bul' diye bir söz vardir. Kapadokya Dedeman Oteli'nde dinledigim bir gerçek hayat hikayesi yapilan iyiligin bazen mucize yaratatabilecegini bana bir kez daha ispat etti.

    Günes Sigorta Acenteler toplantisinda 'Pazarlama Vizyonu' baslikli bir sunum yapmak için Kapadokya'ya gitmistim. Sabah yapacagim sunuma zinde çikmak için aksam yemegimi erken yigip odama çikip erken yatmak istiyordum.

    Otelin restoranina indim. Türkiye'nin dört bir yanindan gelmis dörtyüze yakin acente oradaydi. Gruplar halinde oturmus hem yemek yiyor hem de gülerek, sakalasarak hararetli sohbetler yapiyorlardi. Sol kösede mutfak kapisina yakin bir masada tek basina oturmus bir acente gözüme ilisti. Yanina gittim oturdum. 'Afiyet olsun' dedim. Çorbami içtim. Sicak yemegime basladim. Yanimdaki acente hiç konusmuyordu. Sanki bir derdi vardi. Diger acentelerden uzakta bir kösede bos bir masayi seçmesi belki de zihninde yasadigi firtinalarla bogusuyor olmasindandir diye düsündüm.

    Hatirini sorarak konusmayi ben baslattim. Ben sordukça o cevap verdi. Cevaplar yeni sorulari getirdi. Dinledikçe ilgim artti. Ilgim arttikça daha derin sorular sormaya basladim.

    Yaninda oturdugum kisi, 1957 Urfa dogumlu, Günes Sigorta Adapazari Acentesi Halil Dogan'di. 'Adapazari depreminin sikintilari geçti mi?' diye sordugumda bana hayretle bakti.

    'Depremi unutmamiz mümkün degil. Çok can aldi. Kalbimizde ve beynimizde ömür boyu unutamayacagimiz derin yaralar açti' dedi. Deprem günü basindan geçen bir olayi bana anlatti. O anlattikça lokmalar bogazima takildi. Hayretler içinde kaldim. Iyilik yapmanin mükafatini Tanri'nin bir sekilde iyilik yapana verecegine inandim.

    Deprem günü Halil Dogan'in yasadiklarini onun agizindan size anlatmak istiyorum.

    'Sabah erken kalktim. Esim Kadriye benden önce kalmis bana kahvalti hazirlamis. Masaya oturdugumda esimin eliyle yanagini tuttugunu, aci çeker gibi yüzünü burusturdugunu gördüm. 'Disim çok agriyor. Hemen çektirsen iyi olacak' dedi. Bizim orada disçiler muayenahelerine ögleden sonra saat dörtte gelirler. 'Hanim bir agri kesici al. Disini sik, sabret. Saat dörtte gelip seni alir disçiye götürürüm' diyerek evden çiktim.

    16 Agustos 1999, o gün yapacak çok isim vardi. Ise dalip hanimi agiriyan disi ile evde unutmamam gerekiyordu. Disini muhakkak çektirmeliydim. Sigortalari bitecek müsterilerimi arayip poliçelerini yenilemek için telefon görüsmeleri yapmaya basladim.

    Ise dalmistim. Büroma fabrika sahibi isadami müsterim Ahmet Bey'in girdigini farketmemisim. 'Halil Bey, selamin aleyküm. Hayirdir dalmissin' sözleriyle kendime geldim. Ahmet Bey benim en iyi sigorta müsterilerimden biriydi. Uzun yillar boyu tüm sigorta islerini bana yaptiriyordu.

    'Ahmet Abi, bu gün içimde bir sikinti var. Niyedir bilmiyorum. Ögleden sonra esimin disini çektirecegiz. Belki ondandir' dedim.

    Ahmet Bey 'Ben de sana bir teklifte bulunmak için geldim' dedikten sonra beni sasirtan teklifini söyledi. 'Halilcigim, senden benim Cebeci'deki yazlik evimi satin almani istiyorum'

    Herhalde içimdeki sikintinin nedeni bu teklif olacakmis diye düsündüm. Benim yazlik falan alacak maddi durumum yoktu. Ne cebimde ne de bankada bu ise yetecek param yoktu. Koca fabrika sahibi Ahmet Abi neden bana evini satmayi teklif ediyor diye meraklandim. 'Ahmet Abi, hayirdir. Niye evini bana satmak istiyorsun?' diye sordugumda duyduklarimla sikintim bir kat daha artti.

    'Halil'cigim, benim isler iyi gitmiyor. Mali sikintilarim var. Bu yetmiyormus gibi annem hasta. Onun tedavisi için bu güne kadar çok para harcadim. Helali hos olsun. Annemdir, ne yapsam hakkini ödiyemem. Annem kanser. Alman Hastanesinde yatiyor. Çok çekti. Bu gün hastaneden doktoru aradi. Annenizi gelin alin. Artik yapacak birseyimiz yok. Annenizin fazla ömrü kalmadi. Huzur içinde ölsün. Tanridan ümit kesilmez. Son günlerini sevdikleriyle geçirsin dedi. Annemi hastaneden çikartmam gerekiyor. Paraya ihtiyacim var'

    Basimdan sanki kaynar sular bosaldi. Ahmet Beye yardim etmem gerekiyordu. Benim de param yoktu. O anlatiyordu, ben de hem onu dinliyor hem de ne yapabilirim, nasil yapabilirim diye aklimdan seneryolar geçiriyordum. Bu gün isi bitirip parayi hastaneye götürmem gerekiyor, diyordu.

    Bu durumda bir insana, benim de param yok, kusura bakma sana yardimci olamiyacagim demek istemiyordum. Allahim bana bir yol göster, bize yardimci ol dedigim sirada aklima esim geldi. Bu gün disini çektirecektim. Agrisi çoktu.

    'Ahmet Abi sana vadeli çek yazsam hastanede isini görür mü?' diye sordum. Hemen hastaneyi aradi sordu. Olur demisler. 'Abi eve ne kadar para istiyorsun?' diye sordum. Bir rakkam söyledi. Bana rakkam biraz çok geldi. Agzimi açip fiyat konusunda hiç bir söz söyleyemedim. Bir adam ezilmisse onun zor durumundan yararlanmak günahtir diye düsündüm. Madur durumda olan bir insanla pazarlik edersem ne söylesem kabul etmek zorunda oldugundan içinde bulundugu zor durumdan yararlaniyor durumuna düserdim. Firsatçi bir insan durumuna düsmek istemedim. Agzimi bile açmadan çekmeceden çek defterimi çikarttim. Söyledigi rakkami yazdim. Çeke kirkbes gün sonrasinin tarihini attim ve ona uzattim.

    Telefonu açtim. Evi aradim. Esim sesimi duyar duymaz disçiye gidiyormuyuz diye heyecanlandi. Hayir dedim. Disçiye gitmiyoruz. Ama baska bir yere gidiyoruz. Sana hediye olarak bir yazlik aldim. Eve gelip seni de alip evin tapusunu almaya gidecegiz. Esim Kadriye, önce saka yaptigimi zannetti. Çocuklari da hazirla, birlikte çikalim dedigimde ciddi oldugumu anladi. Bana kizmak istedi. Kizma dedim. Yaptigimiz iyiligi ögrenince bana hak vereceksin, sevineceksin diyerek telefonu kapattim.

    Öglen olmustu. Eve gittim. Üç kizimiz, Nura, Sadet, Sidika ve oglumuz Abdülhakanim ile birlikte esim ve ben arabamiza atlayip satin alacagimiz yazligin bulundugu Izmit'in Kandira kasabasinin Cebeci köyüne hareket ettik. Esim yola çikmadan önce iki agri kesici içti. Disini unutmaya çalisti. Hem arabayi sürüyor hem de bu gün basima ne geldigini ona anlatiyordum. Olayi duyduktan sonra bana kizmaktan vazgeçti. Yaptigimiz ise hem gülüyor hem de dogru mu yaptik yanlis mi yaptik taratisiyorduk. Esim bir taraftan süt emme ihtiyaci olan bebegimiz Nura kizimizi yolda emziriyor bir yandan da bana laf yetistiriyordu.

    Cebeci köyüne ögleden sonra saat dörtte ulastik. Tapu dairesi bu saatte islem yapmam dedi. Ahmet Bey annesinin durumunu anlatti. Rica etti. Islemi yaptilar. Tapu islemleri bittiginde saat alti olmustu. Ahmet Bey çeki alip hemen Istanbul'a Alman hasanesinden annesini almaya gitti. Ben de buraya kadar gelmisken ne aldigimizi bilmeden, görmeden aldigimiz yazlik evi gidip görmek istedim.

    Yazlik eve gittik. Bahçe içinde üç katli bir evdi. Bahçesi çim ve agaçlikti. Evin içi dayali döseliydi. Evde yasamak için her sey vardi. Saga sola bakarken vaktin nasil geçtigini anlamadik. Esim hadi dönelim dediginde havanin karamakta oldugunu gördüm. Içimden bir ses bana karanlikta gitme burada kal diyordu. Esime bu gece burada kalalim. Bak evde her sey var. Firinda bir börek yaparsin. Çocuklar da rahat eder. Dinleniriz. Yarin gündüz gözüyle döneriz dedim. Kabul etti. Börek yapmak için mutfaga girdi.

    Böregimizi yedik. Televizyon seyrettik. Çocuklar uyudu. Ben gece yarisi saat ikide uyumak için yattigimda gözüme uyku girmedi. Kalktim. Ev içinde dolastim. Dolaplari karistirdim. Çekmecelerin içlerini inceledim. Yanilmiyorsam gece yarisi saat 03:15 civariydi, üst kata çikmak için merdivenlerden yukari çikarken yer altindan müthis bir gürültü duydum. Allahim bu da neydi? Nasil bir sesti bu? Sanki havalarda uçuyordum. Ayaklarim yere basmiyordu. Sanki melek olmus uçuyordum. Trabzanlara siki siki sarildim. Deprem oluyordu. Esim Kadriye de uyanmisti. Çocuklarimiz misil misil uyuyorlardi. Saniyeler geçmiyordu. Gürültü korkunçtu. Yer yerinden oynuyordu. Ayakta durmak mümkün degildi. Eyvah dedim. Bu sarsintiya hiç bir sey dayanamazdi. Her sey yerle bir olacakti. Sonumuz geldi dedim. Dua etmeye basladim. Sanki dakikalar saatler kadar uzamisti. Bitmek bilmiyordu. Neden sonra sarsinti yavaslamaya basladi. O sirada aklima Adapazari'ndaki evimiz geldi. Hemen telefona sarildim. Adapazarinda evimizin karsisina bulunan binada oturan komsumuz doktoru cep telefonundan aradim. Doktorun söyledikleri ile yikildim.

    'Halil Abi, burasi çok fena. Ben asagida arabama ulasmaya çalisiyorum. Sizin oturdugunuz bina yerle bir oldu. Arkanizdaki ev de çöktü. Elektrik yok. Zifiri karanlik. Çigliklar duyuyorum. Abi kapatmak zorundayim. Allah bizi korusun.........'

    Aklima Urfa'da oturan annem geldi. Hemen onu aradim. 'Annecigim, Adapazarinda deprem oldu. Biz orada degildik. Bize birsey olmadi. Bizi merak etme' dedim. Telefonu kapatip esimin yanina gittim. Birbirimize sarildik. Dua ettik. Sabahi zor bekledik.

    Sabah hava aydinlanir aydinlanmaz, esimi ve çocuklari evde birakip ben Adapazarina dogru son sürat yola koyuldum. Her zaman iki saatte gittigimiz yolu tam bes buçuk saatte zor gidebildim. Adapazari sehir içine girmek için denedigim ilk yol kapali çikti. Devrilmis bir minare yolu kapatmisti. Yollari iyi bildigim için bir baska yolu denedim. Orasi da kapaliydi. Yikilan bir evin enkazi yolu geçilmez hale getirmisti. Her girdigim yolda sokaklarin kenarinda yüzlerce yarali, ölü yatiyordu. Inleme sesleri, bagiran, çiglik atan insanlarin kulagimi yirtan sesleri her tarafi sarmisti. Enkazlarin altindan ölüleri çikartiyorlardi. Dört bes degisik yol denedikten sonra evimin bulundugu sokaga ulastim.

    Ben diyeyim üçyüz, sen de besyüz ceset bizim evin sokaginda yol kenarina siralanmisti. Insan cesetlerini bu kadar çok görünce içim bulandi. Enkazlarin altindan haykirma sesleri geliyordu. Yikilmis evimizin yanina geldigimde enkaz altinda bagirisan seslerin bazilarini tanir gibi oldum. Bildigim seslerdi. Tanrim hangi birine yardima kossam? Nasil yardim edebilirdim? Kazmam yok, küregim yok. Sadece ellerim vardi. Ellerimle nereyi kazabilirdim? Hangi tasi kaldirmam gerekiyordu? Neredeki topragi eselemem gerekirdi? Çaresizlik içinde saga sola kosturuyordum. Hiç bir sey yapamiyordum. Çaresiz kalmistim. Normal zamanlarda tek bir can bile kaybolsa gösterecegim tepkiyi simdi binlerce canin kayboldugunu görmeme ragmen gösteremiyordum. Saatler geçtikçe içinde yasadigim ortami kaniksamaya basladigimi hissettim. Ölü görmek beni etkilememeye baslamisti.

    Yasayan ölü gibi olmustum. Yikilmis evinin karsisina oturmus, basini ellerinin arasina almis put kesilmis, mum olmus, evlerinin enkazina ölü gibi sessiz bakan babalar, anneler, kardesler gördüm. Çaresizlige, kadere, Tanri'nin gazabina teslim olmus, kederlerini içlerine akitan, hayata küsmüs, aciyi hissetmeyecek kadar kendinden geçmis insanlari gördüm.

    Biraz kendime geldigimde bizim sokaktan sag kalmis çoluk cocuk kimi bulduysam arabama koydum. Küçük arabama ben hariç on onbir kisiyi sikis tikis doldurup Cebeci'nin yolunu tuttum. Onlari yeni aldigim yazlik evin bahçesine yerlestirdim. Hanimim evin içinde ne kadar hali kilim varsa bahçeye çikartti. Çimenlerin üzerine serdik. Çoluk çocugu üzerlerine yatirdik. Örttük. Sicak çorba verdik.

    Ben o gün alti yedi kez Cebeci Adapazari seferi yaptim. Her seferinde dokuz on kisiyi yazligin bahçesine tasidim. Cebeci'den giderken firindan aldigim yüz yüzelli ekmegi arabaya dolduruyordum. Adapazarina geldigimde bagaji açar açmaz bir iki dakikada ekmekler etrafima toplananlardan tarafindan alinip bitiriliyordu. Bütün gün boyunca Cebeci'den Adapazarina ekmek, Adapazarinda Cebeci'ye de depremden kurtulmus insanlari tasidim durdum. Son seferimde yikilmis evinin basinda yere oturmus aglayan arkadasimin esini gördüm. Kocasi ve çocuklari enkaz altindaydi. Onu da alip yazligima götürmek istedim. Gelmedi. Kocasini ve çocuklarini birakmak istemedi. Oturdugu yerde öylece kaldi. Onu oradan kimse kaldiramazdi. Bir umut. Sevdilklerinin tas yigini altinda oldugunu biliyordu. Onlari kurtaramiyordu. Sadece dua ediyordu.

    Aksam son seferi yaptiktan sonra bitap düsmüstüm. Cebeci'deki evimizin bahçesinde ben, esim Kadriye, kizlarim Nura, Sadet, Sidika ve oglum Abdülhakim depremden sonra geceyi bahçede bir kilimin üzerinde birbirbirimize sarilarak geçirdik. O gece 45-50 kisi vardi bahçemizde. Hepimiz Tanri'ya sükrediyorduk. Hepimiz paranin pulun, sanin söhretin, varligin, hanin hamamin geçici seyler oldugunu anlamistik. Bazilarimiz sevdiklerini kaybetmisti. Bazilarimiz evini, arabasini.

    Karanlikta bahçede üzerimizde battaniyeler birbirimize sarilmis oturuken Esim Kadriye ile bir an göz göze geldik. Sanki ikimiz de ayni seyi düsünüyorduk. Agizlarimiz kapaliydi. Gözlerimiz konusuyordu. Onun gözleri bana hala disinin agridigini söylüyordu. Benim gözlerim ona 'sagol' diyordu. Tanri ayni gün bizim elimizden bir evimizi almis bize bir baska ev vermisti. Allaha sükür çoluk çocuk hepimiz nefes alabiliyorduk. Ikimizin gözleri bunlari konusurken ellerimiz birbirine kavustu. Avuçlarimin içine aldigim ellerini siki siki sardim. Sikistirdim. Onun varligini, sicakligini hissettim. Yaramiz derindeydi. Kisa sürede bu yaranin iyilesmesi mümkün degildi.

    Halil Dogan, bunlari bana anlatirken gözleri doluyordu. Sanki o günleri yeniden yasiyordu. Yemek yemek için oturdugum masada ne yedigimin farkinda degildim.

    'Bülent Bey, yol ne kadar karanlik, yol ne kadar zor olursa olsun, insan dogru yolda gitmek istiyorsa, niyeti ona isik olur' dedi.

    Hali Dogan'in yaslanmis gözlerle bana söyledigi bu cümle sonunda çatali biçagi elimden biraktim. Elini tutup, üzülme, sen dogru olani yapmissin. Tanri da sana bu iyiliginin mükafatini vermis dedim.

    Kadriye hanim'in agriyan disini depremden bir ay sonra seyyar sihhiye ekibinin kurdugu çadir hastanede bir dis doktoru çekmis. Çekmeden önce 'Sadece disini çekerim. Biraz fazla acir. Yerine dis koymak, dolgu molgu gibi seyleri çadirda yapmiyoruz, haberin olsun. Hala çektirmek istiyormusun?' diye sormus. Kadriye Hanim 'evet' diyince, disini çekmis.

    Halil Dogan su anda Günes Sigorta'nin en basarili acentelerinden biri. Sigorta isleri yapmaya devam ediyor. Adapazarinda yeni yapilmis bahçeli bir ev satin aldi. Besinci çocugu dünyaya geldi. Esi Kadriye ile mutlu bir hayat sürdürüyor...

    Fabrika sahibi isadami Ahmet Beyin Adapazari'ndaki evi de depremde yerle bir oldu. Apartmandan kurtulan olmadi.

    Deprem oldugu gece kanserli annesini Alman Hastanesinden çikartmak için Istanbul'a ailece gittigi için Ahmet Bey, annesi, esi ve çocuklari ölümden kurtuldu. Ahmet Beyin annesi iki ay sonra Adapazari'nda depremzedeler için kurulmus olan Ahmet Beyin çadirinda onun kollarinda vefat etti...

    Iyiligin mükafati. Halil Dogan'a ailesiyle birlikte yeni bir hayat verdi. Binlerce yeni sigorta poliçesi kesti. Islerini büyüttü.

    Iyiligin mükafati. Isadami Ahmet Beye esi ve cocuklarini bagisladi. Annesi huzur içinde yaninda öldü...

    Kimin ne zaman bu dünyadan ayrilacagini sadece Tanri biliyor. Adapazari depreminde hayatini kaybedenler arasinda belki yüzlerce kez iyilik yapmis binlerce insan vardir. Hepimizin bir alin yazisi var. Kimbilir ne zaman, nerede ve nasil bu dünyadan ayrilacagiz? Hiçbirimiz bilmiyoruz.


    Insan iyi yolda gitmek isterse, niyeti ona isik olur.

    Tanri hepimizi kötülüklerden korusun....


    fficeffice" />[/B]
    [/B]
    [/B]


    [/B]


    [/B]


    [/B]



  2. #52
    Bartuğ13 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    14.04.2005
    Nereden
    Ankara
    Yaş
    34
    Mesajlar
    3,416

    Standart

    [img]smileys/smiley5.gif[/img][img]smileys/smiley5.gif[/img][img]smileys/smiley5.gif[/img]bu agir bir itham diyeblirim.eger gerçeten dogruysa.tas tas üstünde kalmayabilir.kaynagi nedir?

  3. #53

    SiNo - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    21.01.2005
    Nereden
    İstanbul
    Yaş
    37
    Mesajlar
    2,111

    Standart

    [img]smileys/smiley5.gif[/img]

  4. #54
    bahr - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    10.05.2005
    Mesajlar
    201

    Standart


  5. #55
    bahr - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    10.05.2005
    Mesajlar
    201

    Standart


  6. #56
    bahr - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    10.05.2005
    Mesajlar
    201

    Standart









    Hiçbirsey Eskisi Gibi Olmayacak






    - "Esek' e altin palan vursan da, esek yine esektir"
    ""Tarih 2 Mayis 1985. Tek basina ANAP iktidari dönemi. Meclis'te bir yasa tasarisi görüsülüyor: Imar Yasasi.
    Halkçi Parti Kayseri Milletvekili (1948 dogumlu, insaat mühendisi) Mehmet Üner ve arkadaslari tarafindan verilen önergeyi özetliyorum:
    Yapi ruhsati almak için dilekçeye ...zemin etüdü projesi (arazinin depreme uygun olduguna iliskin bilimsel rapor) eklenmesi zorunludur.

    Simdi tutanaklari okuyalim:

    * Baskan: Komisyon üyeleri ve hükümet bu önergeye katiliyor mu efendim?
    * Bayindirlik, Imar, Ulastirma ve Turizm Komisyonu Baskani Ibrahim Özdemir (Istanbul): Katilmiyoruz efendim. Devlet Bakani Kazim Oksay
    (Bolu): Katilmiyoruz efendim.

    Bunun üzerine önerge sahibi Mehmet Üner söz aliyor. Yine tutanaklardan özetliyorum:

    Her yerlesim yeri dogal çevrenin bir parçasidir. Düzenli, dengeli ve saglikli yerlesimin bas kosulu, yer seçiminin uygun yapilmasina baglidir. Yasa tasarisinda jeolojik özelliklerin göz önüne alinmadigi görülmektedir. Oysa ülkemiz dogal afetler açisindan böylesine bir ihmalin sonuçlarina katlanir gibi olmadigini yasayarak ögrenen ve bunu en iyi bilen ülkelerden biridir. Ülkemiz dogal afetler ve jeolojik nedenlerden kaynaklanan ve yarattigi sonuçlar açisindan da dogal afetlerin en acimasizi olan depremlerin yogun olarak yasandigi ülkelerden biridir. Yüzde 92'si deprem bölgesi içinde olan ülkemizde nüfusun yüzde 95'i deprem tehlikesi altinda yasamaktadir. Sanayimizin yogun oldugu kentlerimizin yüzde 75'i, barajlarimizin yüzde 4l'i, birinci ve ikinci derecede tehlikeli deprem bölgelerinde yer almaktadir.


    Bu verilere ülkemizde bir yilda 1.1 yikici deprem oldugunu da eklersek, bu konuda ciddi kurallarin konulmasinin ne kadar zorunlu oldugu kendiliginden anlasilir. Ülkemizde sadece son 45 yilda depremlerden 60 bin kisi hayatini kaybetmis, 400 bin konut yikilmistir. Yalnizca depremlerin yol açtigi ekonomik deger kaybinin en az 15 Atatürk Baraji'ni yapabilecek boyutta oldugu anlasilir. Depremin ülkemizde yol açtigi zararlar Japonya'ya oranla 30 kat daha fazladir. Bu bize çevre planlamasinda jeolojik bilgilerden yararlandigimiz takdirde zararimizin 30 kat azaltilabilecegini gösteren somut bir örnektir...

    Bu durumu yaratan en önemli neden, jeolojik incelemeler sonucu sakincali görülen yerlerin yerlesime açilmasiyla, jeolojik inceleme yapilmaksizin iskana (yerlesime) izin verilmesi olgularidir. Ülkemizde yasanan uygulamalarda, jeolojik hizmetler ve özellikler, her zaman deprem meydana geldikten sonra gündeme gelmektedir. Jeolojik özelliklerin sonradan degil ilk asamada, imar planlarinin yapimi asamasinda göz önüne alinmasi ve bunun yasalarla belirlenmesi gereklidir. Bu yapilmadigi takdirde, ülkemizin dogal özellikleri sonucu can ve mal kaybinin her zaman artacagi açiktir. Ülkemizin milli servetinin bu tür ihmaller sebebiyle kaybina tahammülü yoktur. Bu sebeplerle, yeni yerlesim alanlarinin seçiminde, var olan yerlesim birimlerinin ve gelisme alanlarinin belirlenmesinde, dogal yikim ve afetlerin yol açtigi zararlarin en alt düzeyde tutulabilmesi için önemli gereklerden biri, jeolojik hizmetlerden yararlanmak ve yasal dayanaklarin imar yasasinda bulunmasidir...

    BASKAN: Sayin Üner toparlayiniz lütfen. Mehmet Üner (devamla): Il ve ilçe imar isleri kurullarinda jeoloji mühendisligi disiplininin temsil edilmesi yaninda, belediyelerde jeoloji mühendislerinin istihdamina geçilmesi saglanmalidir... Bu hizmetlerin imar yasasi kapsamina alinmasi önemlidir.

    BASKAN: Sayin Üner lütfen tamamlayiniz. Zamaniniz üç dakika geçiyor. Müsamahamizi kötüye kullanmayin.

    Mehmet Üner (devamla): Beni dinlediginiz için tesekkür ederim.

    BASKAN: Tesekkür ederim. Önergeyi oylariniza sunuyorum. Kabul edenler...Kabul etmeyenler..
    Önerge kabul edilmemistir.""""
    Ersin ALOK


  7. #57
    bahr - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    10.05.2005
    Mesajlar
    201

    Standart


  8. #58

    Keleşoğlu - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    25.05.2005
    Nereden
    İstanbul
    Yaş
    37
    Mesajlar
    3,503

    Standart

    [img]smileys/smiley5.gif[/img]

  9. #59
    Murat BAYRAKTAR - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    17.09.2004
    Nereden
    Kocaeli
    Mesajlar
    602

    Standart

    fotografi görünce bir an o günlere geri döndük gibi oldum. Ne günlerdi be. Allah kimseye göstermesin böyle bi aci tablo. Oldugu zamani hiç unutamiyorum. O zamanlar Of'taydim. Sabahin 4'ünde falan kaldirdilar. Deprem oldu diye. Biz nerden bilelim depremin ne oldugunu.. Kitap televizyondan bilirdik. O zamanlar köyde telefon çekmiyordu. Daga çiktik. Hemen akrabalarimizi aramaya sarildik. Amcamin telefonu açilmiyodu. Bizde kablolar koptu zannetik. Sonra... Televizyonda 6 çökmüs binanin üstünde küçük amcami görünce ykildik. O günler ins. bi daha geri gelmez.

  10. #60
    Trabzonspor Kongre Üyesi
    Can basten - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    03.08.2004
    Yaş
    41
    Mesajlar
    4,299

    Standart



    LÜTFEN OKUYUN


    Degerli arkadaslarim bildiginiz gibi ülkemizde bir süredirher türden komplo teorisi ortaya atildi, sabetaycilardan, illuminatiye, amerikadan israile ve sanat, spor, kültürel aktivitelere kadar her konu bu furyadan nasibini aldi. Çünkü insanlar artik görünenle yetinmiyor, altinda baska baska nedenler ariyor. Bazen hakli olunan noktalar da olmadi degil, ancak çogunlugu deli saçmasi kavlinden.Ama bu kadar uçmusunu da görmemistim açikçasi...


    Arkadaslar sunun görülmesini arzu ederim ki bu komplo teorilerinin bizzat kendisikomplo teorisine benziyor. Öyle kibazi tipler(soner yalçin, yalçin küçük vs.)butür seyleri ortaya atarak güya kahramanlik yapiyor ancakburadan bizlere çok açik bir biçimde sumesaj çikiyor: "Hiç ugrasmayin devletiniz her türlü kontrol edilir, bakin ne isler çeviriyorlar, gizli dünya düzenleri var, hem o kadar adamlari var ki asla basedemezsiniz, sizin bütün ünlü basarili isimleriniz de onlardan,onlardan izin almadan ülkenizde basbakan olmak kimin haddine, bütün disisleri bakanlari yahudi dönmesidir zaten, akilli olun harcanirsiniz vs." Zaten ülkemizde de bu tür teorilere karsi inanilmaz bir teveccüh var...


    Bir Türk gencini düsünün 17-18 yasinda ve tam birer saçmalik örnegi olan efendiyi, illuminatiyi okudu. Ne der acaba, "ülkemin her tarafi sarilmis, bütün bizi yönetenler de bu oyunun içinde, çok güçlüler, demek ki yapilacak birsey yok kaderimize razi olalim" demez mi, kendine güveni yarina olan inanci sarsilarak, pasifleserekamerikan emperyalizminin istedigi sekle girmez mi? Olay budur, bu muhabbetleri lütfen itibar etmeyin ne o abd'de, israil'de o güç var ne de öyle bir dünya devleti falan... O güya her yerde eli olan israil önce adam olsun, yarim kilometrekarelik topragina sahip çiksin,bir avuç arapla basa çikamadilar daha...


    Ben de bu depremteroisinigörünce yeni teoriler gelistirdim o nekadarmantik kurallari çerçevesinde bunlar da öyledir:


    -Insanlari tirnaklarinin uzamamasi mümkün fakat israil patentli tirnak makasi sektörübilim adamlarina her yil düzenli olarak para aktardigi için bu konu gizleniyormus...


    -Amerikalilar beyzbol sporunu sirf üçüncü dünya halklari beyzbol sopasini kavgada kullanmak için satin alsinlar ve birbirlerini dövüp sagliksiz nesiller yetistirsinler diye uydurmus. Aslinda böyle bir spor yokmus...


    -3 gün önce bizim üzerimizde bir nükleer deneme yapilmis fakat biz bir günlügüne uyutuldugumuz için farkinda degilmisiz.


    -Metin Sentürk kör falan degil, evinde 105 ekran Tv var, bunu amerika kör diye lanse ederek Türk halkinin yufka yüreklilestirmek ve böylece tepkisizlestirmek içincasus olarak yollamis...


    (Yanlis anlasilmasin sevgili Scholes aradasimiza bir lafim yok yanlizca durumu özetlemek istedim)...

  11. #61
    Y.Sert - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    18.07.2005
    Nereden
    Isparta
    Mesajlar
    962

    Standart



    valla gerçekmi degilmi bilmem ama:gerçek degilse bile mükemmel bir teori.ve bir atasözü:


    ates olmayan yerden duman tütmez.


    hadi gelde inanma.

  12. #62
    Muhalif - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    07.06.2004
    Nereden
    Hatay
    Yaş
    45
    Mesajlar
    3,026

    Standart

    Alıntı CAN-basten Nickli Üyeden Alıntı


    LÜTFEN OKUYUN


    Degerli arkadaslarim bildiginiz gibi ülkemizde bir süredirher türden komplo teorisi ortaya atildi, sabetaycilardan, illuminatiye, amerikadan israile ve sanat, spor, kültürel aktivitelere kadar her konu bu furyadan nasibini aldi. Çünkü insanlar artik görünenle yetinmiyor, altinda baska baska nedenler ariyor. Bazen hakli olunan noktalar da olmadi degil, ancak çogunlugu deli saçmasi kavlinden.Ama bu kadar uçmusunu da görmemistim açikçasi...


    Arkadaslar sunun görülmesini arzu ederim ki bu komplo teorilerinin bizzat kendisikomplo teorisine benziyor. Öyle kibazi tipler(soner yalçin, yalçin küçük vs.)butür seyleri ortaya atarak güya kahramanlik yapiyor ancakburadan bizlere çok açik bir biçimde sumesaj çikiyor: "Hiç ugrasmayin devletiniz her türlü kontrol edilir, bakin ne isler çeviriyorlar, gizli dünya düzenleri var, hem o kadar adamlari var ki asla basedemezsiniz, sizin bütün ünlü basarili isimleriniz de onlardan,onlardan izin almadan ülkenizde basbakan olmak kimin haddine, bütün disisleri bakanlari yahudi dönmesidir zaten, akilli olun harcanirsiniz vs." Zaten ülkemizde de bu tür teorilere karsi inanilmaz bir teveccüh var...


    Bir Türk gencini düsünün 17-18 yasinda ve tam birer saçmalik örnegi olan efendiyi, illuminatiyi okudu. Ne der acaba, "ülkemin her tarafi sarilmis, bütün bizi yönetenler de bu oyunun içinde, çok güçlüler, demek ki yapilacak birsey yok kaderimize razi olalim" demez mi, kendine güveni yarina olan inanci sarsilarak, pasifleserekamerikan emperyalizminin istedigi sekle girmez mi? Olay budur, bu muhabbetleri lütfen itibar etmeyin ne o abd'de, israil'de o güç var ne de öyle bir dünya devleti falan... O güya her yerde eli olan israil önce adam olsun, yarim kilometrekarelik topragina sahip çiksin,bir avuç arapla basa çikamadilar daha...


    Ben de bu depremteroisinigörünce yeni teoriler gelistirdim o nekadarmantik kurallari çerçevesinde bunlar da öyledir:


    -Insanlari tirnaklarinin uzamamasi mümkün fakat israil patentli tirnak makasi sektörübilim adamlarina her yil düzenli olarak para aktardigi için bu konu gizleniyormus...


    -Amerikalilar beyzbol sporunu sirf üçüncü dünya halklari beyzbol sopasini kavgada kullanmak için satin alsinlar ve birbirlerini dövüp sagliksiz nesiller yetistirsinler diye uydurmus. Aslinda böyle bir spor yokmus...


    -3 gün önce bizim üzerimizde bir nükleer deneme yapilmis fakat biz bir günlügüne uyutuldugumuz için farkinda degilmisiz.


    -Metin Sentürk kör falan degil, evinde 105 ekran Tv var, bunu amerika kör diye lanse ederek Türk halkinin yufka yüreklilestirmek ve böylece tepkisizlestirmek içincasus olarak yollamis...


    (Yanlis anlasilmasin sevgili Scholes aradasimiza bir lafim yok yanlizca durumu özetlemek istedim)...


    en güzel cevabi vermis Can[img]smileys/smiley32.gif[/img]son komplo teorilerine de yüzde yüz katiliyorum[img]smileys/smiley36.gif[/img]

  13. #63
    NoPain-NoGain - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    07.03.2005
    Nereden
    Ankara
    Mesajlar
    281

    Standart

    Alıntı saglam Nickli Üyeden Alıntı


    Diyecegim o ki; insanoglu "Ay"a çikmistir, buna inanmayanlar da var ya o bakimdan söylüyorum; yakinda Ay ve Mars'a turistik seyahatler baslayinca ne diyecekler acaba?

    deprem olayini bilemiyorum da bu ay'a gitme hikayesi hakkinda süphelerim var benim... bi kere gidildiyse o zaman o günden bugüne on kere daha gidilirdi gibi geliyor normal sartlarda...hatta orada yapilasmaya baslanmasi, sabit bir istasyonun kurulmasi, uzay disinda seralarda bitki üretimi gibi deneyler de yapiliyor olmasi gerekirdi...


    ya gerci bu bi aralar ufo gercegi programini yapan adamlar bunun hollywood isi stüdyoda cekilmis görüntülerle saglandigini, bu sayede soguk savas döneminde ruslarlaitibar savasindaki amerikalilarinyine uzay arastirmalari yapan ruslara üstünlük sagladigi iddia ediliyor.


    gerci bi de bi tane acayip adam vardi, sirius uzay dernegi baskani mi ne;haktan akdogan'di adi da ,hatta istanbul'da istiklal caddesinde ufo müzesini acti bunlar. o da ayin dünyadan görünmeyen yüzünde uzaylilarin yerlesmis oldugunu, dünyalilaraya ayak bastigindaonlar tarafindan karsilandigini iddia etmisti. ben de siritmistim saskinlikla...


    ne bileyim, komplo teorileriyle kafayi cizmemek lazim tabi ama; aya gercekten gidilmisse, o zamandan bu güne niye tekrar gidilmedigine pek anlam veremiyorum? bi kere de bütün ayi kesfettiler bitti mi yani?


    ki o zaman sene 1967, teknolojinin eksiklikleri ortada, bugün bile inanilmaz teknolojik gelismelere ragmen anca yörüngede dönmesi gereken bi uzay mekiginde hatalar oluyor, gemi hasar görüyor. bi kac sene önce daha bir kac astronot yandi dünyaya dönerken.

  14. #64
    bahr - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    10.05.2005
    Mesajlar
    201

    Standart








    UNUTMADIK...
    UNUTTURMAYACAGIZ...


    17 Agustos gecesi hersey 45 saniyeye sigdi.

    Zamanin durdugu, saatlerin akrep ve yelkovanlarinin dondugu 45 saniye geride kaldiginda, gecenin karanligi yüzyilin felaketinin silüetlerini tasiyordu.

    Sabahin ilk isiklariyla birlikte yasanan acinin ve depremin yikici gücünün akilalmaz boyutlari ortaya çikti. Deprem bölgesine ilk kosanlar, yasananlara taniklik edenler ise gazeteciler oldu. Objektifler, kameralar enkazlari taradi, analarin, çocuklarin gözyaslarini tüm dünyaya aktardi, yardimlarin dagitiminda yasanan aksakliklari ortaya çikardi.

    Kimi kez fotograf çekerken aglasalar, objektiflerinin netini yapmaya çalisirken hiçkiriklara bogulsalar da gazeteciler üzerlerine düsen görevi yerine getirmek için haftalarca deprem bölgelerinden ayrilmadilar.

    O günlerin fotograf karelerine sigmayan acilari bundan sonrasi için birer ibret belgesi olarak önümüzde duruyor. Depremde yitirdigimiz canlarin, sönen ocaklarin sadece alin yazisi olmadigini biliyoruz. Ilgisizligin, basiboslugun faturasini o 45 saniyenin sonunda Türk halkinin ödedigini unutmayacagiz. Ve unutturmayacagiz...

    17 Agustos ve 12 Kasim depremlerinde yasamlarini yitirenlerin anisi önünde saygiyla egiliyoruz...



  15. #65
    bahr - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    10.05.2005
    Mesajlar
    201

    Standart












    VE BIR KEZ DAHA DEPREM GÜNÜ GELDI GÖRÜYORUM KI HERKES UNUTMUS HIH.......!?






  16. #66
    bahr - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    10.05.2005
    Mesajlar
    201

    Standart


  17. #67
    bahr - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    10.05.2005
    Mesajlar
    201

    Standart


Konu Bilgileri

Bu Konuya Gözatan Kullanıcılar

Şu anda 1 kullanıcı bu konuyu görüntülüyor. (0 kayıtlı ve 1 misafir)

Benzer Konular

  1. 30 Agustos Zafer Bayrami
    Konu Sahibi Crazy_OfLu61_ Forum Ganita
    Cevap: 30
    Son Mesaj : 30.08.2005, 22:10

Bu Konuyu Okuyan Üye(ler) : 0

Şu anda listelenecek üye yok.

Yetkileriniz

  • Konu Acma Yetkiniz Yok
  • Cevap Yazma Yetkiniz Yok
  • Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
  • Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok
  •