Allah Türkü Korusun...
AMIN...
Türk milliyetçilerinin gündemini daima mesgûl eden ?Bati?nin Türkiye?yi bölme çabalari? konusundaki tartismalar, ulusal basin-yayinin da etkisi ile çogu zaman Avrupa Birligi ve kürtçülük üzerinde yogunlasiyor. Bu tartismalar ve mücadeleler devam ederken gizlice yürütülen bir baska bölücülük faaliyeti de var ki bu, birçok insanin gözünden kaçan ?Pontosçuluk?tur. Kürtçülükten farkli metodlarla yürütülmeye çalisilan Pontosçuluk faaliyetlerinin en önemli ayagini ise misyonerlik ve propaganda ugraslari olusturmakta? Bu propagandalarin çogunda kullanilan bir motif ise ?Lazlik?...
Psikolojik harbin gereklerini basariyla yerine getirmeye çalisan bölücü çevreler bütün Karadeniz?i ?Laz? olarak göstermeye çalismaktadir. Gazetelerde, televizyonlarda Karadenizlilerden bahsedilirken hep ?Lazlik? ön plâna çikariliyor. Bu propagandaya inanan bazi Karadenizli Türkler de kendilerini ?Laz? olarak adlandirmaya basliyorlar. Yurdun diger yörelerinde de etkisini gösteren bu olgu, diger bölge Türklerinin de Karadenizlileri ?Laz? sanmalarina neden oluyor. Bu süreç öyle rahat ve sessizce isliyor ki, ileride karsimiza hiç yoktan bir bölücülük davasi daha çikabilir.
Pontosçuluk ve Lazlik propagandalarini dogru tahlil edebilmek için Karadeniz?in etnik yapisini bilmek gerekir. Bu degerlendirmeye Lazlarla baslayalim.. ?Laz? sözcügü birçok kisi tarafindan ?Dadas?, ?Gakkos? gibi yöresel bir unvan olarak kullanilsa da aslinda etnik bir toplulugun adidir. Karadenizlilerin çok küçük bir bölümünü olusturan Lazlar, Türk olmayip Gürcü kökenli bir toplulukturlar. Kafkasya?dan Dogu Karadeniz?e göç ettikten sonra bölgedeki Rumlarla fazlaca karismislar ve Kafkasyali-Rum kirmasi bir etnik grup hâline gelmislerdir. Dilleri de aslen Svanca, Gürcüce ve Megrelce?nin de dahil oldugu Güney Kafkas Dil Ailesi?ne mensuptur. Ancak Lazca zaman içerisinde Rumca ile bütünlesme göstermis ve Lazlarin kendileri gibi dilleri de Gürcü-Rum kirmasi bir hâle gelmistir.
Lazlar günümüzde Rize il siniri içerisinden Gürcistan hududuna kadar uzanan alandaki Pazar, Ardesen, Findikli, Arhavi ve Hopa ilçelerinde yasarlar. Ancak toplam nüfuslarinin azligi nedeni ile Türkiye?nin hiçbir ilinde hatta ilçesinde çogunlugu saglayamamislardir. Laz nüfusu kesin olarak tespit edilmemis olsa da Türkiye?de ortalama elli bin Laz oldugunu söylemek mümkündür. Hâl böyle iken milyonlarca kisiyi barindiran Karadeniz?in tamaminin yahut büyük kisminin Laz oldugunu iddia etmek bir saçmaliktan ibarettir.
Karadeniz?de yerlesmis bulunan bir diger azinlik da Gürcülerdir. Kavgaci kisiler olarak bilinen Gürcüler yaklasik kirk binlik bir nüfusa sahiptirler. Lazlar gibi Rize-Artvin-Gürcistan arasinda yasarlar.
Karadeniz?deki Rum varligi ise sanilandan çok daha azdir. Karadeniz?in Türklestirilmesi süreci kendisini ?Karadeniz?in Rumlardan arindirilmasi? olarak da göstermis ve buna bagli olarak Rumlar giderek azalmislardir. Buna tipik bir örnek olarak 1828?den sonra iki binden fazla Rum ailesinin kisa süreli Rus isgâline sevinerek zihniyetlerini açiga vurduklari için Dogu Karadeniz?den sürülmesini gösterebiliriz. Millî mücadele döneminde Topal Osman Aga?nin Pontos çetecilerine karsi sert ve yürekli mücadelesi ve daha sonraki nüfus mübadelesi de nüfus dengesi üzerinde etkili olmus, 500 yil boyunca Türk göçleri alan Karadeniz bölgesi tam mânâsiyla Türklesmistir.
Çok eski devirlerden beri Saka, Apar, Tatar, Kipçak, Peçenek ve Hazar Türklerinin saldirisina ugrayan Dogu Karadeniz, bu saldirilar sirasinda Türklerce iskân edilmeye baslamistir. 1461?de Fatih Sultan Mehmet Han tarafindan Rum Pontos Imparatorlugu olarak adlandirilan Komnenos Devleti?ne son verilip Trabzon fethedilince bu yöreye yogun Türk göçleri baslamistir. Amasya, Niksar, Bafra, Osmancik, Iskilip, Tokat, Merzifon, Turhal, Zile gibi Türk yerlesimlerinden Trabzon, Giresun ve civarina göçler olmustur. Oguzlarin en savasçi boyu olarak bilinen Çepnilerin ve Bayindirlarin da bu yöreye yerlestirilmesi ile Türklestirme faaliyetleri güç kazanmistir. Bu tarihten sonra Çepniler ve diger Karadeniz Türkleri, her türlü ayaklanmaya karsi devletin yaninda yer almislardir.
Karadeniz bölgesinin yüzyillar süren Türklesme süreci bilinirken bütün Karadenizlilerin ?Laz?, ?Rum? vb. küçük etnik gruplarin adiyla anilmasi elbette gerçegi yansitmamaktadir. Bu adlandirmanin ardinda baska amaçlar vardir. Yunanlilarin eskiden beri sahip oldugu Pontos?u diriltme hülyasi diger Batililarin Türkiye?yi saf disi etme arzusu ile birlesince Karadeniz üzerinde, özellikle de Dogu Karadeniz üzerine oyunlar oynamak Türk düsmanlari için vazgeçilmez hâle gelmistir. Ancak bu oyunlar Güneydogu Anadolu?daki kurallarla oynanamazdi. Çünkü Güneydogu Anadolu?da kürtlerin önemli bir nüfusa sahip bulunmasina karsilik Karadeniz?in büyük çogunlugu Türk idi. Karadeniz halkini devlete karsi kiskirtmak hiç de kolay olmayacakti çünkü devlet kendi devletleriydi. Su hâlde farkli bir yola basvuracaklardi. Bunun çözümünü de psikolojik harp taktikleri içerisinde buldular ve her türlü propaganda aracini kullanarak Karadenizlilerin ?Laz? olarak adlandirilmasini sagladilar. Hâlen dahi ugraslari bu adlandirmanin yayginlasmasi üzerinedir. Bundan baska gönderdikleri misyonerlerle halka ?Siz Türk degilsiniz Müslümanlasmis Rum?sunuz, Laz?siniz.? seklinde propaganda yapmaya çalismaktadirlar. Bu ugraslarin sonunda amaçlari Karadeniz?i Türkiye?den ayirmak, ya da en azindan Türkiye?nin basini uzun müddet yeni bir dertle agritmaktir.
Karadeniz?imize yönelik bir baska tehdit ise bütün Türkiye?nin derdi olan kürt sorunudur. Karadeniz bölgesi Türkiye?de en az kürt barindiran bölgedir. Bunda Karadeniz?in zaten göç vermekte olan, geçim sikintisi yükseklerde seyreden bir bölge olmasi ne kadar etkili ise, Karadenizli Türklerin kürtleri sevmemesi de en az o kadar etkilidir. Bu durum Karadeniz Türkleri için bir övünç kaynagidir. Ancak asil önemli olan bu dengeyi sürdürebilmektir. Ucuza çalismalari nedeniyle güneydogudan gelen kürt isçilere Karadeniz?de kazanç saglama imkâni sunulmamalidir. Kürtler yerlestikleri bölgeyi hizli üremeleri sayesinde kisa sürede kürtlestirirler. Bu durum daha önce birçok yörede gözlemlenmistir. Bu sebeple Karadeniz Türklerinin bilinçli davranmasi büyük önem tasimaktadir. Karadeniz gereken biçimde bilinçli davranirsa kürtlerin nüfus hareketlerine karsi mücadelede bir bayrak olma özelligi tasiyabilir.
Harp konusunda bir efsane olan biz Türkler, artik psikolojik harp alaninda kendimizi korumayi da basarmaliyiz. Düsmanlarimizin amaçlarina ulasmalarini engellemek istiyorsak, bunu her alanda mücadele ederek basarmamiz gerektigini bilmeliyiz. Bu sebeple hiçbir Türk, Karadenizli soydaslarini ?Laz? olmakla itham etmemelidir. Espri amaçli dahi olsa, gayri ciddî dahi olsa Türklerin ?Laz? olarak adlandirilmasini engellemek sart olmustur. Karadenizli soydaslarimiz da kendilerinin Laz degil Türk oglu Türk oldugunu bilmeli ve yöresel bir unvan olarak dahi ?Laz? sözcügü dillerinden silmelidirler. Artik, tarih boyu devletinin yaninda yer alan Karadeniz Türklerinin, Millî Mücadele sirasinda Giresun Müdafaa-i Milliye Reisi Topal Osman Aga?nin tepeledigi Rum çetecilerin bulundugu salonun duvarina yazdigi gibi haykirmalarinin vakti gelmistir:
?Vatana ihanet edenler yerlerde gördükleriniz gibi tepelenecektir.?
Türk Sad
http://www.nihalatsiz.org/anasayfa.htmadresinden alintidir
Allah Türkü Korusun...
AMIN...
FORZA61 Nickli Üyeden Alýntý
Gerçekten çok güzel bir yazi..[img]smileys/smiley32.gif[/img]
Sayin Nihal Atsiz milletin kafatasini ölçerek Türk mü degil mi tartismasina girmisken, bir arkadasi tarafindan kafasi ölçülerek Türk olmadigi (kendi formüllerine göre) ortaya çikmis bir AYDINimizdir.
Pazar, Ardesen, Findikli, Arhavi ve Hopa da lazlarinyasadiklari dogrudur. Buralarda ise Arhavi de %100, diger ilçelerde ise ise %90'in üzerinde çogunlugü sahiptirler. Büyük bir bölümü de Kocaeli, Izmit, Düzce, Yalova, Eregli gibi yerlere hatta bir kismi da Ordu Bolaman Elmacik civarina Osmanli Rus Harbi sirasinda göçmüslerdir.
Ama sunu belirtmek isterim Lazlar hiç bir zaman rum ya da ermenilerle birlik olmamislardir. Bunlara karsi mücadele vermisler Türk oglu Türk olarak yasamaya devam etmektedirler. Bu sayilan ilçelerden herhangi birine gidip sen nesin diye sorarsaniz Türküm cevabi alirsiniz. Yörede konusulan lazca bile unutulmaktadir, çünkü aileler çocuklarina lazca ögretmemektedir. Türkçelerinin bozulmamasi için yapilan bu uygulama lazcanin yok olmasini saglamaktadir. (Bu arada lazca sanildigi gibi rumca ya da gürcüceye yakin bir dil degildir. Lazca yazilan tip kitaplari vardir ve karadenizde ilk medrese de arhavi ilinin kemerköprü köyünde açilmistir)
Bir baska konuda yazmistim bir kez daha yazayim. 1990 li yillarda Adli Tip Kurumunun bir çalisani sayilan yörelere gelerek bir arastirma yaptigini söyleyerek kan örnekleri aliyor. Bu örneklerin alinmaya basladigi yer giresundan baslaniyor bütün sahil seridi boyunca kan aliniyor. Zati muhterem Istanbula döndükten sonra bir açiklama yapiyor ve diyor ki Anadolu da yasayan Türklerin DNA lariyla karadeniz bölgesinde yasanlarinki birbirini tutmuyor. Bu yörede yasayanlarin DNA yapilari Ermeni ve Rumlarla uyumluluk gösteriyor. Iste bunlar yayinlandiginda karadeniz karismisti hatirlayanlar olacaktir eminim. Ve herkes tekyürek Türk Oglu Türküz demisti. Televizyonlarda hemsehrilerimiz çikarak Milliyetçilik bitse oraya bir karadenizli atin milliyetçilik yeniden yeserir, müslüman biziz türkiyede bizden baska müslüman yokdemisti.
Simdi sayin atsiz çikiyor ve diyor ki lazlar bir azinliktir, yok rumlara yakindir, ermenileri destekler gibi mesnetsiz ve ayrimciligin daniskasi olan yazilar ortaya atmakta. Kas yapayim derken göz çikariyor, ayrimciligi önlemeye çalisiyor görünürken asil ayrimciligi kendisi yapiyor.
Türkiye sinirlari içerisinde yasayan herkes Türktür. Bunu kabul etmeyen ya sever ya terk eder. Milliyetçilik kimsenin hegamonyasi altinda degildir. Kimin Türk kimin baska bir halt oldugunu belirtmek ya da söylemek ya da fikir yürütmek adi geçen zati muhtereme düsmez.
(Bu arada Adli Tip kurumu çalisani bahsettigim olaydan sonra Adli Tip Kurumunun basina getirilmistir. Yaklasik 7-8 ay önce emekli olan degerli bilim adamimiz su anda Hürriyet gazetesinde hafta sonlari inciler döktüren Sevil ATASOYdur)
Karadeniz bu ülkenin son kalesidir. Daima bozulmayacak, yikilmayacak son parçasidir.
Çaylari kürtler toplayacagina birak toplamasinlar, findiklari onlar toplayacagina birak yansin findiklar, insaati onlar yapcagina birak yikilsin o insaat.
Bunlar ihanet için elverisli sefil yaratiklar. Aldanmamali. Karadeniz bozulmamali.
shotaarveladze Nickli Üyeden Alýntý
ayni siteden alinti yaparak konuyu a.iyorum.attiginiz iftiracilara cevap olsun.
Türk soyunun sâfiyeti ile Türklük suurunun korunmasi esasina dayanan; her zaman ve her yerde Türk'ün menfaatini savunarak Türk milletinin her yönden bütün milletlerden ileri ve üstün olmasini hedefleyen Türkçülük Ülküsü binlerce yildir nesilden nesile aktarilan bir genetik mirastir; Türk'ün öz yasam biçimi ile dilegidir.
Türk Milleti tarih sahnesine çiktigi günden beri az badire atlatmadi. Fakat tüm dünya devletlerinin farkinda oldugu bir gerçek var ki; iç ve dis düsmanlarimizin "Türkler artik bitti, yok oldu" diye sevinç çigliklari atmaya basladigi en zor çaglarimizda bile Türk evlatlarinin yüreklerinde yanan Türkçülük atesi sayesinde milletçe sahlanip yedi düveli yenmeyi basardik, millî egemenligimizi koruduk. Bunun son örnegi Kurtulus Savasi'dir.
Büyük Türkçülük Ülküsü gönüllerde yasatildigi sürece Türk'ün asla yikilmayacagini tüm dünya çok iyi bilir. Hülasa, Türk'ü etkisiz hâle getirmek için önce Türkçülük Ülküsü'nü yok etmek lâzimdir.
Bir ülküyü yok edebilmenin baslica yolu onu aslindan saptirip sulandirmaktir, böylece zaman içerisinde gücü giderek azalir ve günün birinde tamamen pasifize olur. Türk-Islâm Sentezi bunun için icad edildi. Fakat, Türk Milliyetçiligi hareketini gayri Türklerin güdümüne sokarak hem kontrol altinda tutabilmek, hem de içten içe yipratabilmek amaciyla piyasaya sürülmüs olan bu sentezin ömrü fazla uzun olmadi, artik çöküs sürecine girmis durumdadir.
Türkçülük Ülküsü ise son yillarda hizla yükselise geçti. Bilinçli Türkçülerin sayisi her geçen gün artiyor ve bunun yanisira, bilgi noksanligindan ötürü fikirlerine ad koyamadigi için kendini Türkçü olarak tanimlamayan ama aslinda Türkçü çizgide olan milyonlarca Türk evladi mevcuttur.
Türkiye üzerinde birtakim hesaplar yapiliyor. Bir yandan Amerika, diger yandan Avrupa Birligi ülkemize göz dikmis durumdadir; içeride ise giderek palazlanan ve Türk'ün varligi için tehlike arz edecek hâle gelmesine ramak kalmis olan "kürt belasi" var. Cumhuriyetimizin kuruldugu günden beri hiç eksik olmayan irticaî faaliyetleri de hesaba katarsak, ülkemizin su anki durumu pek de iç açici degildir. Üzerimizde kara bulutlar dolasiyor.
Ama Türkçülük Ülküsü yüreklerde yasadigi sürece Türk'ün her zaman bir kurtulus yolu vardir. En umutsuz durumda bile bir Türkçü önder çikarak milleti sahlandirir ve düsmanin üzerine hep birlikte yürüyerek bir kasik suda bogariz. Bu genetik özelligimiz atalarimizdan miras kaldi; sadece 17 çerisiyle birlikte bozkurt basli tugu kaldirarak devlet kuran Ilteris Kutluk Kagan'in torunlariyiz biz. Çaglar boyunca atesten gömlegi defalarca giymemize ragmen asla yanip kül olmadik, her defasinda gökte bir yildiz gibi tekrar parlamayi basardik. Bunu nesilden nesile aktarilan Büyük Türkçülük Ülküsü'nün verdigi güç ve azime borçluyuz.
Iste bu yüzden, varligimiza göz diken düsmanlar Türk'ün güç kaynagi olan Türkçülük Ülküsü'nü hedef aldilar, toplumu Türkçülük'ten ve Türkçüler'den sogutmaya çalisiyorlar.
Dikkat ediniz; son birkaç aydir kürtçü, fethullahçi ve komünist dönegi birtakim kisiler sanki agiz birligi etmisçesine televizyon ekranlarinda ve gazete sütunlarinda "Soyu Türk olan Türkçü yoktur" iddiasinda bulunmaktadirlar. Bu olay gri propagandanin tipik bir örnegidir, bu tür söylemler sayesinde insanlarimizin beynine Türkçülügün dis güdümlü -ve dolayisiyla sakincali- bir hareket oldugu fikri sokulmaya çalisiliyor.
Bu tür faaliyetlerin hiz kazandigi bir dönemde Reha Oguz Türkkan adli sahisin tescilli Türk düsmani Aydin Dogan'in gazetesine ve kürtlere ait Flash TV basta olmak üzere bazi televizyon kanallarina röportaj vererek "Atsiz'in kafatasini ölçtüm, Türk olmadigi ortaya çikti" diye zirvalamasi bizi hiç sasirtmadi. Türkçülügün simgesi, Türkçüler'in ebedî yolbasçisi Atsiz Ata'ya "Türk degildir" iftirasi atilacagini ve daha inandirici olmasi için bu isin kamuoyunda Türkçü diye bilinen bir kisiye yaptirilacagini zaten tahmin ediyorduk. 60 yillik kiniyle Reha Oguz bu is için biçilmis kaftandi ve Türk düsmanlarinin masasi olmayi kolayca kabullendi.
Fakat Reha Oguz'un farkinda olmadigi durum sudur: Atsiz bugün yoksa binlerce "Isimsiz Genç Atsiz" var ve O'na yapilan her türlü saldirinin karsisina dikilirler.
Simdi Reha Oguz'un Nihâl Atsiz'a yönelik iddialarini Orkun Dergisi'nin 43. sayisinda yayinlanan kendi makalesinden alinti yaparak çürütelim. (Kaynak: http://www.orkun.com.tr/asp/yazi.asp...=LHBQGALVEEO*F -C/B,OQOKYSJAOYHGUH*/E/DR!P*R/YYLPYDIWDUHL )
"Kafatasi sekli Türklügü belli eder de etmez de.
Biz Türkler, Kafkaslardaki ve Orta Asya'daki Türkler dahil- çok büyük bir çogunlukla (% 80-90) yuvarlak basliyiz. Ama bu demek degildir ki brakisefallik sade bizim tekelimizdedir: Isviçrelilerin, Bavyerali Almanlarin, Fransa'nin orta bölümündeki halkin, Bosnaklarin ve Gürcülerin de büyük bir kismi brakisefaldirler. Sarisin, mavi gözlü, ak tenli Isveçliler ise dolikosefaldir; ama Afrika zencilerinin hemen hepsi de onlar gibi uzun kafataslidirlar. Yani simdi Isveçlileri zenci mi sayacagiz?
Iste onun için tek basina kafatasi sekli ve ölçümü, irk ve milliyet tayini için yetmez. Ama kafalari sapik (o da bir kafa ölçüsü!) milliyetçi düsmanlari bizim, kafatasina göre Türklük tesbiti yaptigimiza fetva verir ve saldiriya geçerler!"
Ayni makaleden bir baska alinti ile devam edelim:
"Fiziksel antropolojide kafatasi seklinin ölçümleri önemli bir yer tutar: 65-75 arasi dolikosefal (uzun kafatasli) 75-80 arasindakiler mezosefal (orta yuvarlak basli), 80-90 ve ötesi brekisefal (yuvarlak kafatasli) demektir."
Orkun Dergisi'nde bu sekilde yazan Reha Oguz, Hürriyet gazetesine verdigi röportajda ise söyle demis:
"Arkadaslar kendilerinin kafatasini ölçmemi istediler. Ölçtüm. Atsiz'inki 81.4 çikti. Halbuki Türklerin de dahil oldugu brakisefallik 84'ten baslar."
Rakamlardaki çeliskiyi farkettiniz mi? Atsiz'a iftira atabilmek için Orkun Dergisi'nde verdigi gerçek brakisefallik ölçüsünü degistirmis.
Kafatasi ölçümünün irk ve milliyet tayini için yetmeyecegini de bizzat kendisi yazdigi hâlde "Atsiz'in kafatasini ölçtüm, Türk olmadigi ortaya çikti" diye zirvalayan bu sahis "kafalari sapik milliyetçi düsmanlari" diye tanimladigi kesimlerin saldiriya geçmeleri için ellerine koz vermekten baska birsey yapmamistir.
Gerçekten de bir kisinin Türk olup olmadigi kafatasi seklinden anlasilmaz. Eger anlasilacak olsaydi, Türklük kavramini iyice zorlayarak brakisefal kafatasi yapisina sahip olan çerkez, gürcü, yahudi gibi etnik topluluklari da Türk kabul etmemiz gerekirdi. Kuzey kutubunda yasayan bir eskimo veya Afrika'da yasayan bir zenci yamyam da brakisefal olabilir; hülasa bu durum Türklügün göstergesi degildir. (Türklügün göstergesi olsaydi da birsey farketmezdi çünkü Reha Oguz Atsiz Ata'nin kafatasi ölçüsünün 81.4 oldugunu belirtmistir ve dolayisiyla Atsiz Ata zaten brakisefaldir çünkü brakisefal kafatasi seklinin ölçüsü 80-90 arasindadir.)
"Türkçülerin kafatasi ölçüm isleriyle ugrastiklari" da gerçekdisi bir söylentiden ibarettir. Bilinçli bir Türkçü, kafatasi yapisina bakarak bir kisinin Türk olup olmadigina dair teshis koymaya kalkismaz çünkü bu olay ilmî olmaktan hayli uzaktir. Atsiz Ata'nin gençlik yillarinda sadece saka yapmak amaciyla bazi arkadaslarinin kafasini gelisigüzel bir sekilde ölçtügü ve sonra da saka yaptigini söyledigi, O'nu sahsen tanimak serefine erisen Türkçü büyüklerimiz tarafindan anlatilir.
Asagilik kompleksli Reha Oguz ömrü boyunca Nihâl Atsiz'in büyüklügü altinda ezildi, Türkçüler'in nefretini kazanmis bir hain olarak da kizil tamuyu boylayacak. Arkasindan anan olmayacak. Bu ülküye gönül veren gençler kendilerini "Isimsiz Genç Rehalar" diye adlandirmayacak; mezari dogum ve ölüm yildönümlerinde, 3 Mayislar'da Türkçüler ile dolup tasmayacak; kitaplari bir kutsal miras gibi nesilden nesile aktarilmayacak; adina internet siteleri kurulmayacak; yüzbinlerce Türk genci izinden yürümeyecek. Ardinda en ufak bir hatira veya eser birakmadan sessiz sedasiz bu dünyadan göçüp gidecek.
Türklügün ölümsüz efsanesi, Büyük Türkçü Nihâl Atsiz ise Bozkurt yüreklerde ebediyen yasayacak...
Türklerin DNA lariyla karadeniz bölgesinde yasanlarinki birbirini tutmuyor. Bu yörede yasayanlarin DNA yapilari Ermeni ve Rumlarla uyumluluk gösteriyor.
Sevgili Kardesim...Ben sana sunu söyliyim...Yunanistanda yapilan bir testtealinan DNA örneklerinin de Türklerin DNA yapisina uydugu görülmüstür...Simdi yunanli da aslen Türk mü?...Hatta bu haber o zaman gazetelerde çikmisti...Ayrica ben Türk kökenliyim...Bunu Babam ve Amcalarim arastirarak ögrendiler...Bize rum veya ermeni diyen birilerinin yazisini buraya örnek diye yazma lütfen...
Saygilarimla...
FORZA61 Nickli Üyeden Alýntý
Sanirim yazdiklarim yanlis anlasildi. Benden alinti yaptiginiz cümle bana ait degil, afedersiniz bu halti yiyen bayana ait olan açiklamadir ve kesinlikle katilmiyorum buna. Ben sadece konunun nasil kasindigini ortaya koymak istedim ve N.Atsizin aslinda ayrimciligin önüne geçmek istemekle ayrimciligi istemeden yaptigi kanaatinde oldugumu söyledim. Lazlari Türklere degil baska milletlere dayandirmis. Bunun yanlis oldugunu söylüyorum, Ben Türk oglu Türküm ama lazca da biliyorum ve lazlarin oldugu bir yöredenim. Sayin Atsiza göre kendimi Türk hissetmemelimiyim?
Savundugum su; milliyetçilik kimsenin tekelinde degildir. Atatürk milliyetçisiyim. Kafatasçi milliyetçilik yapmiyorum ve sayin Atsiz'in ne kadar komik durumlara düstügünü anlatmaya çalistim. Milliyetçilik bir duygudur insanlarin ten rengine, yasadiklari bölgeye ya da vücut uzuvlarinin ebatlarina göre sekillenmez. Hitler de milliyetçiydi, Atatürk de milliyetçiydi. Biri insanlarin dinlerine göre ayrim yaparak yok etti. Belki içlerinde almanlardan daha çok alman olanlar da vardi. Atatürk ise insanlari ayni ideoloji altinda topladi. Kimseye sen kürtsün, sen lazsin, sen çerkezsin diye ayrim yapmadi.
Bunlari kastettim yazdiklarimda. Yoksa Sayin Atsizin kafa çevresinin kaç cm oldugu beni hiç ilgilendirmiyor.
shotaarveladze Nickli Üyeden Alýntý
shotarveladze öncelikle sunu söyleyeyim ki Nihal Atsiz Türktür ve Trabzonludur, hemsehrimizdir... Mesnetsiz idialar kullanmamaya davet ederim seni...
Ikinci olarak eger yazida arhavi adi geçtigi için üzerine alindiysan yinehatadasin çünkü nasilsa Türküm deyip çikiyorsan bukonuya girmenin pek anlami yok...
Üçüncü olarak da bu ermeni ve rum dnalrinayakin olma konusu demissin, külliyen yalan ve saçmaliklardan ibaret olan bu arastirmalar, belki inanacak birkaç saf bulunur diye yurtdisindan yönlendirilen çalismalardir lütfen bunlari buraya tasiyip insanlarin aklini karistirma... Ben etkilenmem ama henüz fikri yapisinin baslangicinda olan 14-15-16 yaslarinda gençlerimiz var onlardan bir tanesini bile kötü etkilersen vebalinin altindsan kalkamazsin... Benden hatirlatmasi...
[QUOTE=shotaarveladze]FORZA61 Nickli Üyeden Alýntý
Sence baska milletlere mi dayaniyor. Ben Türk olduklarini ve soylarinin Türklere dayandigini iddia ediyorum
[QUOTE=shotaarveladze]Anlatiminda biraz hata var....Yani kendi deyiminle yanlis anlasildin...shotaarveladze Nickli Üyeden Alýntý
Saygilarimla...
saçma sapan seylerle ugrasip milletin kafasini karistirmaya çalisan insanlara dur demesi gereken devlet nerede?
yok DNA lari tutmuyormus yok türkiyede türk geni yokmus..bu gibi söylemlerle türkiyedeki türklüge saldirir var.
nedeni ise türkiyede yasayan insanlara türk olmadigina inandirmak...
böylece devletimizin temelini dinamitlemek.
bu gibi seylere türkiyede 3-5 solcudan baska hiç kimse kulak asmaz hatta karadenize gelip deseler linç olur..[img]smileys/smiley2.gif[/img]
siyasi atismalar içermeye basladigi için baslik kapatilmistir.
Þu anda 1 kullanýcý bu konuyu görüntülüyor. (0 kayýtlý ve 1 misafir)