Sayfa 3 Toplam 29 Sayfadan BirinciBirinci 1 2 3 4 5 13 ... SonuncuSonuncu
Toplam 713 adet sonuctan sayfa basi 51 ile 75 arasi kadar sonuc gösteriliyor

Konu: Salı Konserleri

  1. #51
    Trabzonspor Kongre Üyesi

    BMN Yönetim Kurulu

    Üyelik tarihi
    28.01.2006
    Nereden
    İstanbul
    Yaş
    35
    Mesajlar
    6,322

    Standart

    İyi hatırlattınız hocam Bakıyorum da siz de benimsemişsiniz bunu

    Alıntı Cyzio Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
    Gamze, bak bu iki oldu. Şu forumda en sevdiğim üyelerden birisin; senin bana yazdıklarına bak .
    Ben bu bölümü atlamışım :tsmeşale:

  2. #52
    Trabzonspor Kongre Üyesi
    Cyzio - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    24.02.2006
    Nereden
    İstanbul
    Yaş
    62
    Mesajlar
    4,719

    Standart

    Az evvel genel başlığında, kendime hakim olamayarak, Ziya Doğan'a hakaretamiz bir ifade kullandım. Eğer ceza yiyecek olursam, 17 Nisan'ı pas geçeceğiz.

    24 Nisan'da görüşmek üzere.

  3. #53
    Trabzonspor Kongre Üyesi
    Cyzio - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    24.02.2006
    Nereden
    İstanbul
    Yaş
    62
    Mesajlar
    4,719

    Standart Rondo Capriccio (Saint-Saëns)

    Efendim;

    Lâflarıma evvelâ bu gece aranızda olabildiğim için çok mutlu olduğumu söylemekle başlayayım. Hafta sonu, bir mesajımda Ziya Hoca'ya bayağı bir (bana göre ceza yiyecek kadar) dokundurmuştum ama; ya gözden kaçtı, ya da bir müsamaha durumuyla karşılaştım (bana kalırsa bu ikinci şık daha ağır basıyor). Her ne ise; neticede aranızdayım, işte.

    Bu Salı sizlere tanıtacağım eser, her ne kadar bir konçerto formunda olsa da, ismi genellikle konçerto olarak anılmaz. Parçanın adı Rondo Capriccio, bestekârı Camille Saint-Saëns ("Sen Sans" olarak okunur).

    Lise 2'deydim galiba. Radyoda hergün bölümleri yayınlanan, "Çocuk Bahçesi" diye "Arkası Yarın" misali bir program vardı. İşte o programda, Bernardin de Saint Pierre'in meşhur "Paul ile Virjini" adlı çocuk romanı seslendiriliyordu. Çok iyi hatırlıyorum, tok sesli TRT sanatçısı Yıldırım Önal da (Galiba öldü, Allah rahmet eylesin), ya hikâyeyi anlatıyordu, ya da bir rolü vardı.

    Hikâye iki çocuğun arasında geçen, hüzünlü bir aşk masalıdır. Konusunu tam hatırlamıyorum. Ama jenerik müziği beni çok etkilemişti. Romanın konusuna çok uyan, hüzünlü, insanın ruhunu ele geçiren, kemanın doruklarda gezdiği bir parça.

    Ben iddialı (Hatta iddiasız bile değil) bir klasik müzik dinleyicisi değilim. Tek-tük, popüler parçaları bilirim. Ama bu parça için, "kemanın daha iyi vurgulanabildiği bir parça yoktur" yorumunu yapmakta bir beis görmüyorum. Bilhassa, parçanın yaklaşık ikinci dakikasında başlayan melodi, bilmem sizi de benim gibi hüzün ülkelerine götürecek mi?

    Babamın plakları arasında yer alan yorumunu Yehudi Menuhin yapmıştı. Buraya koyacağım videonun baş kemancısını görünce, gözlerinize inanamayacaksınız. Allah ne dehâlar yaratıyor.

    İyi seyirler.


  4. #54
    Trabzonspor Kongre Üyesi

    BMN Yönetim Kurulu

    Üyelik tarihi
    28.01.2006
    Nereden
    İstanbul
    Yaş
    35
    Mesajlar
    6,322

    Standart

    Hocam;küçücük uşağı gördüm moralim bozuldu,biz flüt çalmayı öğreniyorduk onun kadarken Kaç yaşında acaba

    Hocam bahsettiğiniz o bölümün ( ikinci dakikadan itibaren başlıyor dediğiniz melodi kısmının) sadece ilk saniyelerinde hüzünlenir gibi olmakla birlikte eseri içim kıpır kıpır dinledim.Hüzünden öte bir coşku hissettim ben,nasıl anlatayım.Bir muzurluk var sanki melodide.İfade edemiyorum ama çok keyif aldım.Teşekkür ederim.

  5. #55
    Trabzonspor Kongre Üyesi
    Cyzio - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    24.02.2006
    Nereden
    İstanbul
    Yaş
    62
    Mesajlar
    4,719

    Standart

    Belki "Paul ile Virjini"nin konusundan olsa gerek, bana hüzün veriyor. Ama güzel bir parça, değil mi?

  6. #56
    Özkan - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    10.03.2007
    Nereden
    Ankara
    Yaş
    38
    Mesajlar
    2,454

    Standart

    Gecikmeden dolayı özür dilerim. Dün başım fecî bir şekilde ağrıyordu.

    Bu haftaki Cuma(ertesi) konserimizin konuğu Johann Sebastian Bach. Bu büyük dehânın iyi bir biyografisini sizinle paylaşacağım (daha fazla gecikmemek adna kopyala-yapıştır yaptım, kusûra bakmayınız.), ardından da ünlü bir eserini sunaağım. Bundan sonra ise kronolojik bir sırayla beğendiğim bestecilerin güzel eserlerini her cum'â bu başlığa ekleyeceğim.

    Alıntı biyografi.net Nickli Üyeden Alıntı
    Johann Sebastian Bach
    Alıntı biyografi.net Nickli Üyeden Alıntı

    (Eisenach, 1685 - Leipzig, 1750)

    Gelmiş geçmiş en büyük besteci ve orgculardan biri olan Johann Sebastian Bach, müziğin matematikçisi olarak da bilinir.

    1685 yılında orgculuk yapan Johann Ambrious’un en küçük oğlu olarak dünyaya gelen Johann Sebastian 10 yaşında yetim kaldı. Bunun üzerine Ohrdruf’a giderek klavye ve org konusundaki ilk eğitimini ağabeyi Johann Cristian’dan aldı. 1700’de San Michel kilisesinde koroda çalışmaya başladı. 3 yıl boyunca bu görevde kaldı. Bu sırada orgcu George Böhm’den çok şey öğrendi. 18 yaşında Arnstadt’taki Neueskirche’ye orgcu olarak atandı. 1707 yılında kuzeni Maria Barbara ile evlendi. En güzel eserlerinden biri olan Re Minör Toccata ve Füg’ü (BWV 565) bu dönemde bestelemiştir. 1708’de Weimar sarayında işe başladı. Dük Wilhelm’in isteği üzerine, daha çok org üzerine yoğunlaştı. 1717’de dinî bestelere fazla ilgisi olmayan Anhalt-Köthen Prensi Leopold’un müzik yönetmeni olunca, oda ve orkestra müziğine ağırlık verdi. Birçok keman-piyano, viyola, gamba-piyano sonatı besteledi. Brandenburg Konçertoları’nı da 1721’de Köthen’de tamamladı.

    1720’de eşini kaybeden Bach, 1721’de 20 yaşındaki Anna Magdelena Wilcken ile ikinci evliliğini yaptı. Bu sırada Köthen’de müziğe olan ilgi azalmış, Bach’in hayat şartları kötüleşmişti. Yeni iş aramaya başlayan Bach, San Thomas kilisesinde koro yöneticisi oldu ve ömrünün sonuna kadar bu görevi devam ettirdi. Bu dönemde 250’nin üzerinde kantat besteledi.

    1740 yılında gözleri az görmeye başlamıştı. Bunun üzerine Haendel’in de sağlığını berbat eden John Taylor’a iki kez ameliyat olduktan sonra, ömrünün son yıllarını tamamen kör olarak geçirdi.

    Bach yaşarken, org virtiözü olarak ün yapmıştı, müziği ise eski tarz olarak görüldüğünden, besteci olarak pek sevilmedi. Zamanında Telemann’in ününün yanına bile yaklaşamadı. Günümüzde yüzlerce eserinin yayınlanmasına rağmen, hayattayken sadece 12 eseri basılmıştır. Bach eserlerinin bugün bilinmesindeki en büyük pay ünlü besteci Mendelssohn’a aittir.

    Bach ömrü boyunca hiç ara vermeden, bitmek bilmeyen bir verimlilikle beste yapmıştır. Müzik tarihinde en çok eser veren bestecilerin başında gelmektedir. Verimliliğini aile hayatında da sürdüren Bach’in 2 eşinden toplam 20 çocuğu olmuştur.

    Müziği polifonik olarak eşsizdir. Barok olduğu kadar, Rönesans döneminden de izler taşır. Armoni ve melodi mükemmel olarak dengelenmiştir. Bach’in eserlerinde Fransız ve İtalyan müziğinin sentezini bulmak mümkündür. Hayatı boyunca Almanya dışına çıkmamış biri için yakaladığı kozmopolitlik ilginç bir durumdur. İtalyan yanını Vivaldi’nin Almanya’da yayınlanan eserlerini inceleyerek, Fransız yanını ise Almanya’da yaşayan Fransız klavsenci Froberger’den almıştır.

    Hayatı boyunca opera dışındaki her türde eser vermiştir. Konservatif yapısından dolayı hiçbir yenilik yapmamasına rağmen; çalıştığı her türde en üst seviyeye ulaşmıştır. Wagner’e göre o, tüm müzik tarihindeki en büyük bestecidir.
    Altta ise ünlü Brandenburg konçertolarından 5.'sinin 1962'deki bir kaydı yer almaktadır.


    Konçertolara olan ilgim dikkâtinizi çekmiştir, bu büyük besteci ve yorumcuları san'âtlarının zirvesinde görmek çok hoş bir deneyim.
    Konu Özkan tarafından (22.04.2007 Saat 00:10 ) değiştirilmiştir.
    Stand-upçı başkan istemiyoruz!

  7. #57
    Trabzonspor Kongre Üyesi
    Cyzio - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    24.02.2006
    Nereden
    İstanbul
    Yaş
    62
    Mesajlar
    4,719

    Standart

    Sevgili Kokturk;

    Teşekkürler ama videonu çalıştıramadım. Acaba hata bende mi?

    Veee... A1 durumları nasıl gidiyor? Yetecek bir not alabildin mi?

    Sevgiler.

  8. #58
    Trabzonspor Kongre Üyesi
    Cyzio - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    24.02.2006
    Nereden
    İstanbul
    Yaş
    62
    Mesajlar
    4,719

    Standart

    Ayrıca dün için geçmiş olsun.

  9. #59
    Özkan - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    10.03.2007
    Nereden
    Ankara
    Yaş
    38
    Mesajlar
    2,454

    Standart

    Şu hâlde, link vereyim: http://video.google.com/videoplay?do...uration%3Along

    A1 alma olasılığım %80 gibi ama artık A1 umrumda değil. Amacıma ulaştım.

    "Geçmiş olsun" dilekleriniz için teşekkür ederim.
    Stand-upçı başkan istemiyoruz!

  10. #60
    Trabzonspor Kongre Üyesi
    Cyzio - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    24.02.2006
    Nereden
    İstanbul
    Yaş
    62
    Mesajlar
    4,719

    Standart

    Alıntı Kokturk Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster

    A1 alma olasılığım %80 gibi ama artık A1 umrumda değil. Amacıma ulaştım.
    Bravo....

  11. #61
    Trabzonspor Kongre Üyesi
    Cyzio - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    24.02.2006
    Nereden
    İstanbul
    Yaş
    62
    Mesajlar
    4,719

    Standart

    Tamam;

    Şimdi dinlemeye başladım. Branderburg konçertoları, gerçekten güzel eserlerdir.

    Teşekkürler.

  12. #62
    Trabzonspor Kongre Üyesi
    Cyzio - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    24.02.2006
    Nereden
    İstanbul
    Yaş
    62
    Mesajlar
    4,719

    Standart Toccata & Fugue (Bach)

    Bu geceki eserimiz Johann Sebastian Bach'ın, Kokturk'ün yukarıdaki yazısında "en beğenilen eseri" diye bahsettiği Toccata & Fugue. Pek çoğunuzun en az bir kere dinlediğinizden emin olduğum bu eser, halkımız tarafından gene büyük ölçüde bilinir. En azından giriş melodisi.

    Bu parçada, bir kilise enstrümanı olan org'la tanışacaksınız. Lütfen sadece dinlemekle kalmayın, aynı zamanda seyredin. Tek bir çalgının ne kadar zengin (adeta bir orkestra kadar) sesler verdiğini ve ne kadar büyük bir hacim kapladığını göreceksiniz.

    Fazla uzun bir eser olmadığı için, tek videoya sığmış durumda.

    İyi seyirler.


  13. #63
    Özkan - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    10.03.2007
    Nereden
    Ankara
    Yaş
    38
    Mesajlar
    2,454

    Standart

    Bu haftaki konuğumuz Ludwig van Beethoven. Yaşam öyküsünü yine kopyala/yapıştır yaptım (Tanrım, ne kadar da tembelim son günlerde.). Kusûra bakmayın.

    Alıntı beethovenlives.net Nickli Üyeden Alıntı
    (16 Aralık (?) 1770’de Bonn’da doğmuş 26 Mart 1827’de Viyana’da ölmüştür).
    Gariptir ama, büyük şahsiyetler günümüze ne kadar yakın olursa, hayatları bize o nispette efsanevi görünmektedir. Beethoven hakkında da o kadar çok fıkra, rivayet ve romanvari hikayeler söylenmiştir ki, onun asıl şahsiyeti ve karakteri, edebi hayalperestliğin keşif perdesi altında kaybolmuştur. Sevgiden doğan bir ihtimamla ve hiçbir emekten çekinmeksizin en ufak teferruata kadar yapılan yorucu ilmi araştırmalar, onun hayatında meçhul kalan bütün hususları aydınlatmışsa da bu durum hala devam etmektedir. Hala harikulade güzel bir eser olan SONATA QUASİ UNA FANTASİA hakkında AY IŞIĞI ile ilgili hayaller kurulur, “kaybolan kuruş yüzünden duyulan hiddetin“ gürültülü tasviri yapılır ve hala “Titan“ Beethoven’dan söz edilir. Yaşama sevincini tattığı Bonn’da geçen çocukluk hayatı bile, mutad olarak anlatıldığı tarzdan farklıdır. O sırada, müzikli piyesleriyle tanınan Neefe Beethoven’in başta gelen hocası oldu ve onun dikkatini Bach’ın eserleri üzerine çekti. Böylece Beethoven’in gerek tabiatı, gerekse besteciliğinin temeli bu gençlik çağında atıldı. Renania halkına mahsus canlılığını hiçbir zaman kaybetmedi. Bonn’da kendisini gören Haydn’ın tavsiyesi üzerine Mozart’ın talebesi olmak gayesiyle Viyana’ya gitti. Fakat annesinin ölümü bu teşebbüsün gerçekleşmesine engel oldu. İkinci defa Viyana’ya gidişinde ise Mozart ölmüştü. Haydn genç Beethoven’e rehber olmak vazifesini üzerine aldı. Lakin onun asıl hocası, füg tekniğiyle anılan Albrechtsberger oldu. Beethoven’e Ren sahilindeki memleketine bir daha dönmek nasip olmadı; Viyana’da kaldı. Tabiati haliyle insanlar arasına katılmayı ve hoş sohpetliği seven Beethoven’in hayatta yalnız kalması, önüne geçilemeyeceği anlaşılan sağırlığının gittikçe artması ve babalık yaptığı yeğeni yüzünden duyduğu derin üzüntüler hayatı üzerine bir gölge teşkil ediyordu. Fakat yaratıcılığı ile kendini insanlığa karşı borçlu ve vazifeli sayan Beethoven, bir zaman için kafasında beliren hayatına son verme düşüncesinden kendini uzaklaştırdı. Bu hareketi, onun asil tabiyatlı olduğunu ifade eder. O yüzdendir ki, büyük bir mesuliyet duygusu içinde fikri ve ahlaki prensiplerinden bütün hayatı boyunca hiçbir zaman ayrılmamıştır. HEİLİGENSTADT VASİYETNAMESİ diye anılan yazısı bunu ispat eden bir vesikadır. Beethoven’in bu karakterini eserleri aksettirmektedir. Çünkü Onun sanatı, şahsi itiraflarının tesiri altındadır. Onun sanatı ile, XIX. yy’ın başlangıcına rastlayan yeni bir devrin kapısı açılmıştır. Bu dönüm noktasında, mevcut nizamdan ayrılan, yeni bir nizam arayan insan tek bir fert olarak Tanrı, zaman veya keder dediğimiz kuvvetlerin karşısına kendi iddia ve sorularıyla çıkıyor. Bu gidişin derin izlerini taşıyan asrın sanattaki ifadesinin esasını, büyüklüğünü ve trajik mahiyetini doğru olarak anlamak istiyorsak, bu keyfiyeti iyice göz önünde tutmalıyız. Beethoven’in tarihi durumunu da bu gidiş tayin etmiştir. Haydn’ın sanatı, sosyal bir topluluk ve nizam içinde kökleşmiş bulunuyordu. Beethoven’in sadece 9 senfoni yazması bile bu durumu açıkça göstermektedir. Bunlardan bilhassa ikisi (biri onun tabiata bağlılığının delili olan 6. pastoral senfonisi ve diğeri, Schiller’in “Neşeye Od’unu“ bitiş korosu olarak kullandığı 9. senfonisidir) kendinden sonraki gelişme sahasını ihata etmektedir. Piyanonun yeni ifade imkanlarının keşfi (mesela piyano sonatlarında), yaylı sazlar kuvartetlerinin developman kısımlarında yeni şekillendirme unsurlarının ihdası, çok sayıda kontrpuvan tekniğinden faydalanan son eserlerinde beliren yeni form prensipleri etrafındaki teşebbüsler, müzikle büyük insani ve yapıcı fikirlerin birleştirilmesi gibi hareketler, yaratıcı yeni bir ışık altında gösteren unsurlardır. Bizce onun büyüklüğünü ve yüceliğini katiyetle tayin eden, umumi rağbete mazhar olan popüler eserlerden ziyade, çağdaş taraftarlarının bile anlamayarak reddettiği ve bizim de kısmen henüz çözemediğimiz “SON“ Beethoven devrinin eserleridir. O zamanki Beethoven, Haydn’a yakın olan ilk yaratma devrinin çekici güzelliğini terkederek, eskiden beri “orta devir“ denilen meşhur sonat, senfoni ve oda müziği eserlerindeki trajik ve şiddetli ifade tezahürlerinden sonra, vakitsiz gelen ihtiyarlığın saf ve halis ifadesini bulmuştu. Beethoven, ahlaki olgunluğunu ve insanlığı eserlerinde dile getirmiş bir sanatkardı. Şair E.Th. A. Hoffmann, çağdaşı Beethoven için “Romantik“ tabirini kullanmıştı. Beethoven’in açtığı asrın bütün yaratıcı sanatkarlarının onu örnek alarak hareket ettiği düşünülürse, Hoffmann’ın bu tabiri yanlış değildir. Schubert’ten Bruckner’e, Schumann ile Brahms’tan Reger’e, Berlioz ve Liszt’ten Strauss’a kadar uzayan, Wagner ve Pfitzner’de, hatta nihayet Bartok’da şekil alan bir gelişme bu BEETHOVENCİLİK’te toplanabilir ki, sanatlar arasındaki sınırları aşarak aynı asrın genç şairlerini de coşturmuş ve yaratıcı hamlelerle teşvik etmiştir. Böylece Beethoven’in kendi şahsiyetinde pek manalı bir şekilde nöbet değiştiren iki devir arasında mutavassıt bir mevkide bulunmaktadır.


    Aşağıdaki eser, ünlü "Ayışığı Sonatı"nın (Sonata Quasi Una Fantasia) bir parçasıdır ve yorumcu, dünyâca ünlü Rus piyanist Viktor Merzhanov. Merzhanov, Ziloty ve Rachmaninov'la başlayan ünlü rus piyanist silsilesinin devâmı kabûl edilen çok büyük ve yetenekli bir sanatçı.


    Stand-upçı başkan istemiyoruz!

  14. #64
    Trabzonspor Kongre Üyesi
    Cyzio - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    24.02.2006
    Nereden
    İstanbul
    Yaş
    62
    Mesajlar
    4,719

    Standart

    Ay Işığı Sonatı'na teşekkürler. Keyifle dinledim.

  15. #65
    Trabzonspor Kongre Üyesi

    BMN Yönetim Kurulu

    Üyelik tarihi
    28.01.2006
    Nereden
    İstanbul
    Yaş
    35
    Mesajlar
    6,322

    Standart

    Henüz dinleme fırsatını buluyorum eserleri yine.

    Teşekkürler ikinize de.

  16. #66
    Özkan - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    10.03.2007
    Nereden
    Ankara
    Yaş
    38
    Mesajlar
    2,454

    Standart

    Ricâ ederim.

    "Mârifet iltifâta tâbîdir." der eskiler. Anladığım kadarı ile BMN'de klasik müzik fazla sevilmiyor. kaç haftadır 3 sayfayı yeni dolduruyoruz. Olsun, devâm edeceğiz. İleride Türk klasik müziği ile devâm etmeyi düşünüyorum, elimdeki kronolojik sıra bittikten sonra. Bizde daha büyük müzisyenler var, Itrî'nin en büyük hayranları da batılı klasik müzik bestecileridir.
    Stand-upçı başkan istemiyoruz!

  17. #67
    Trabzonspor Kongre Üyesi
    Cyzio - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    24.02.2006
    Nereden
    İstanbul
    Yaş
    62
    Mesajlar
    4,719

    Standart

    Alıntı Kokturk Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster

    İleride Türk klasik müziği ile devâm etmeyi düşünüyorum....
    Çok memnun olurum. İnşaallah o başlığı da siz açarsınız.

    Bu arada, Gamze epeydir ortalarda yoktun; hoş geldin.

  18. #68
    Özkan - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    10.03.2007
    Nereden
    Ankara
    Yaş
    38
    Mesajlar
    2,454

    Standart

    'Aklıma gelmişken, yukarıdaki alıntıda geçen Heiligenstadt Vasiyyetnâmesi http://sozluk.sourtimes.org/show.asp...+vasiyetnamesi bağlantısında yer almaktadır.
    Stand-upçı başkan istemiyoruz!

  19. #69
    Trabzonspor Kongre Üyesi
    Cyzio - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    24.02.2006
    Nereden
    İstanbul
    Yaş
    62
    Mesajlar
    4,719

    Standart Bolero (Ravel)

    Bu akşamki klasik eserimiz Fransız bestekâr Maurice Ravel'in dünyaca meşhur "Bolero"su. En sinir bozucu klasik eserdir. Tek bir teması vardır; yaklaşık onbeş dakika bu tema üzerine sürer gider.

    Parça çok yumuşak bir şekilde başlamasına rağmen, ilerleyen dakikalarda monotonluğun getirdiği gerginlik kendini hissettirir. Ağır bir tempoyla başlamasına rağmen, hem çok hafif bir hızlanma hem de gitgide hissedilen bir ses artışı vardır. Bilhassa vurmalı çalgılar başlarda hissedilmez şekilde icra ederken, sonlara doğru artık neredeyse sadece onların sesi duyulacaktır.

    Parçayı ilginç kılan bir başka özellik, temanın her tekrarında bir başka nefesli sazın orkestraya iştirakidir. Parçanın sonlarına doğru gerginlik artık tam olarak hissedilmektedir ve kısa bir deşarjla son bulur.

    Berlin Flarmoni Orkestrası'ndan, ilginç bir açık hava konseri.

    İyi seyirler.




  20. #70
    Özkan - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    10.03.2007
    Nereden
    Ankara
    Yaş
    38
    Mesajlar
    2,454

    Standart

    Teşekkürler hocam.

    Dinleyiciler umarım sıkılmamıştır.
    Stand-upçı başkan istemiyoruz!

  21. #71
    Trabzonspor Kongre Üyesi

    BMN Yönetim Kurulu

    Üyelik tarihi
    28.01.2006
    Nereden
    İstanbul
    Yaş
    35
    Mesajlar
    6,322

    Standart

    Hakikaten huzursuz oldum

    Yine aşina olduğum ama nedir,nasıl yorumlanır(),kimindir bilmediğim bir eseri tanımış oldum.Teşekkür ederim hocam

    Saksafoncu abilerimizden biri de baya kiloluymuş. Oldu bitti saksafonun sesinden haz etmem zaten

  22. #72
    Özkan - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    10.03.2007
    Nereden
    Ankara
    Yaş
    38
    Mesajlar
    2,454

    Standart

    Franz Joseph Haydn

    http://tr.wikipedia.org/wiki/Franz_Joseph_Haydn



    Bu eser, Haydn'ın C* viyolonsel konçertosu. İsveç Oda Orkestrası tarafından çalınmış ve son hareketi yapan san'âtçı Julian Lloyd Webber.

    *Bizdeki karşılığının hangi nota olduğunu bilmiyorum. Bilen birisi bizi aydınlatırsa sevinirim.
    Konu Özkan tarafından (05.05.2007 Saat 01:27 ) değiştirilmiştir.
    Stand-upçı başkan istemiyoruz!

  23. #73
    Özkan - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    10.03.2007
    Nereden
    Ankara
    Yaş
    38
    Mesajlar
    2,454

    Standart

    Unutmadan, Haydn'ın en ünlü eseri olan Farewell Senfonisi'nden (45. senfoni) bir bölümü (Adaggio movement) ekleyeyim. Ne yazık ki video yok. Bu senfoninin özelliği, her bölümde bir san'âtçının çıkması. Tamâmını bulamadım. Bu kısımla idâre etmek durumundayız.

    www.hyperion-records.co.uk:8080/ramgen/55118-01.rm

    http://en.wikipedia.org/wiki/Symphon...45_%28Haydn%29 Bu da tam öykü ve eser hakkındaki bilgi.
    Konu Özkan tarafından (04.05.2007 Saat 23:43 ) değiştirilmiştir.
    Stand-upçı başkan istemiyoruz!

  24. #74
    Trabzonspor Kongre Üyesi
    Cyzio - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    24.02.2006
    Nereden
    İstanbul
    Yaş
    62
    Mesajlar
    4,719

    Standart

    Sevgili Kokturk;

    Paylaşım için teşekkürler. Yalnız "Keman" değil de, "Viyolonsel Konçertosu" olmasın ? Eseri bilmediğim için, emin de değilim gerçi ama?

    Her ne ise... Güzel bir parçayı da öğrenmiş olduk.

  25. #75
    Trabzonspor Kongre Üyesi
    Cyzio - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    24.02.2006
    Nereden
    İstanbul
    Yaş
    62
    Mesajlar
    4,719

    Standart

    Alıntı Kokturk Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster

    Bu eser, Haydn'ın C* kemân konçertosu. İsveç Oda Orkestrası tarafından çalınmış ve son hareketi yapan san'âtçı Julian Lloyd Webber.

    *Bizdeki karşılığının hangi nota olduğunu bilmiyorum. Bilen birisi bizi aydınlatırsa sevinirim.
    C bizdeki Do'ya karşılık geliyor. Ama yanında bir de major veya minör eki olması gerek sanki.

    Neyse notalarla devam edelim.

    C: Do
    D: Re
    E: Mi
    F: Fa
    G: Sol
    A: La
    B: Si

Konu Bilgileri

Bu Konuya Gözatan Kullanıcılar

Şu anda 1 kullanıcı bu konuyu görüntülüyor. (0 kayıtlı ve 1 misafir)

Yetkileriniz

  • Konu Acma Yetkiniz Yok
  • Cevap Yazma Yetkiniz Yok
  • Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
  • Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok
  •