Sayfa 1 Toplam 4 Sayfadan 1 2 3 ... SonuncuSonuncu
Toplam 77 adet sonuctan sayfa basi 1 ile 25 arasi kadar sonuc gösteriliyor

Konu: Mustafa Kemal Atatürk'ün Hayatýndan Kesitler...

  1. #1
    Ýskender66 - ait Kullanýcý Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    11.03.2005
    Nereden
    Ankara
    Yaþ
    48
    Mesajlar
    2,844

    Standart Mustafa Kemal Atatürk'ün Hayatýndan Kesitler...

    ATATURKUN italyanlara cevabi...

    Birgün italyan Büyükelçisi Ata ile görüþmek ister ve
    huzura kabul edilir. O zamanýn muhtelif ekonomik-siyasi konularý hakkýnda
    konuþulduktan sonra, büyükelçi "Ekselans, dün Roma ile yapmýþ oldugum bir
    görüþmede hükümetimizin Hatay'ý almak istediði kararýný size iletmem
    söylendi" der.
    Odada buz gibi bir hava eser. Ata, büyükelçiye birþeyler daha ikram
    eder ve iki dakikalýðýna odadan ayrýlýr. Döndüðünde ayaðýnda çizmeleri,
    üzerinde mareþal üniformasý, belinde tabancasý vardýr. Doðruca masasýna
    gider, manyetolu telefondan Mareþal Fevzi Çakmak'ýn baðlanmasýný ister ve
    Çakmak'a: " Paþa, Ýtalyan dostlarýmýz Hatay'a gelmek istiyorlarmýþ. Hazýr
    mýyýz" der. Fevzi Çakmak durmu anlar ve "Biz hazýrýz Paþam" diye
    yanýtlar...Ata büyükelçiye döner ve: "Biz hazýrmýþýz. Hükümetinize
    söyleyin, isterlerse gelip Hatay'ý alabilirler" der.......

    KANLA ÇÝZÝLDÝ KANLA SÝLÝNÝR!!...

  2. #2
    Ýskender66 - ait Kullanýcý Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    11.03.2005
    Nereden
    Ankara
    Yaþ
    48
    Mesajlar
    2,844

    Standart ATATURK'ün cevap veremedigi tek adam...

    Tarihimiz sayýsýz savaþlarla doludur. Biz bu savaþlardan baþ kaldýrýp ne memleketi imar edebilmiþ, ne de kendimiz refaha kavuþmuþuzdur. Bunun sebebi, bizim suçumuz olduðu kadar düþmanlarýmýzýn da suçudur. Çünkü baþta Ruslar olmak üzere düþmanlarýmýz hep þöyle düþünürlerdi:

    "Türklere rahat vermemeli ki, baþka sahalarda ilerleyemesinler."

    Bunun için de sýk sýk baþýmýza belalar çýkarýrlar, savaþlar açarlar, bazý millet ve topluluklarý "Ýstiklal" diye bize karþý kýþkýrtýrlardý.

    Biz böyle durmadan savaþýrken de o zamanlar askere alýnmayan gayri müslimler zenginleþirlerdi.

    Onlarýn neden zengin, bizim neden fakir kaldýðýmýzý bir köylü, Atatürk'e verdiði kýsa bir cevap ile çok güzel açýklamýþtýr.

    Atatürk, Mersin'e yaptýðý seyahatlerden birinde, þehirde gördüðü büyük binalarý iþaret ederek sormuþ:

    - Bu köþk kimin?

    - Kirkor'un...

    - Ya þu koca bina?

    - Yorgo'nun...

    - Ya þu?

    - Salomon'un...

    Atatürk biraz sinirlenerek sormuþ:

    - Onlar bu binalarý yaparken ya siz nerede idiniz? Toplananlarýn arkalarýnda bir köylünün sesi duyulur:

    - Biz mi nerede idik? Biz Yemen'de, Tuna Boylarý'nda, Balkanlar'da, Arnavutluk Daðlarýnda, Kafkaslar'da, Çanakkale'de, Sakarya'da savaþýyorduk Paþam...

    Atatürk bu anýsýný naklederken:

    - "Hayatýmda cevap veremediðim tek insan bu ak sakallý ihtiyar olmuþtur" derdi.

  3. #3
    Trabzonspor Kongre Üyesi
    Kaya - ait Kullanýcý Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    16.07.1999
    Nereden
    Ýzmir
    Yaþ
    41
    Mesajlar
    25,829

    Standart

    KOLAÐASI MUSTAFA KEMAL

    Atatürk'ün, Selanik'te geçirdiði Kolaðasý (Kýdemli Yüzbaþý) günleri...

    Hemen bütün subaylar politikaya girmiþler. Ýmparatorluk temellerinden sallanýyor. Herkes memleketi kurtaracak çarenin peþinde...

    Kýþlalarda, kýþla dýþýnda konuþulan hep bu. Atatürk de, durumu tartýþanlardan biri... Bulunan fikirlerin denenmesini önleyen, engelleyen Padiþah 2.Abdülhamit olduðu için, hemen bütün aydýnlar onu çekiþtiriyorlar. Cuntalar kuruluyor. Ýhtilal hazýrlýklarý yapýlýyor.

    Bir yeraltý örgütü kurulmuþ: "Ýttihat ve Terakki" adýný almýþtý. Bir çok subay bu örgütün içinde. Jurnalcýlar da, radar gibi koca bir kulak kesilmiþ, her yanda konuþulanlarý dinliyor.

    1907 yýlý Aðustos'u... Selanik'in Beyaz Kule parkýnda, siviller, subaylar masalara oturmuþlar, kendi aralarýnda konuþuyorlar. Bazýlarý fýsýltý ile, bazýlarý hiç bir þeyi önemsemeden açýktan açýða. Bunlarýn aralarýnda Kolaðasý Mustafa Kemal'de var. Yüzbaþý Fuat'la (Bulca) konuþuyor. Konu, günün koþullarý ve Devletin geleceði... Mustafa Kemal, cebinden kalemini çýkarýyor:

    - Fuat, yanýnda boþ bir kaðýt var mý?..
    - Var, ne yapacaksýn?!
    - Þimdi göreceksin!
    - Peki, buyur...

    Mustafa Kemal, arkadaþlarýndan aldýðý kaðýda elindeki kalemle bir harita çiziyor. Bu, Türkiye'nin bugünkü haritasýnýn hemen hemen týpkýsýdýr. Arkadaþlarýna uzatýyor:

    - Ýþte vatanýmýzýn haritasý budur! Sakla bu kaðýdý, ilerde gözlerinle göreceksin...

    Yüzbaþý Fuat, haritayý inceliyor. Ýnanýlacak þey deðil. Bir ucu Baðdat'ta, bir ucu Tuna'da koskoca imparatorluktan kala kala bu kadarcýk toprak mý kalacak?

    - Ýmparatorluk bu kadar mý küçülecek yani?..
    - Hiç kuþkun olmasýn o kadar!

    Yüzbaþý Fuat saklýyor bu kaðýt parçasýný... Gel zaman, git zaman aradan 13 yýl geçiyor, Erzurum Kongresi'nde "Ulusal Ant" kararý alýnýyor, bir de bakýyor ki, Fuat, 1907'de Mustafa Kemal'in Selanik'te Beyaz Park'ta çizdiði haritanýn sýnýrlarý, Ulusal Ant'ýn çizgileri olmuþ!..
    Konu Kaya tarafýndan (29.01.2007 Saat 21:46 ) deðiþtirilmiþtir.
    “Her kim kendini kýymetli bilirse, onun tevazudan nasibi yoktur.”
    Malik bin Dinar

  4. #4
    Trabzonspor Kongre Üyesi
    Kaya - ait Kullanýcý Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    16.07.1999
    Nereden
    Ýzmir
    Yaþ
    41
    Mesajlar
    25,829

    Standart

    ATATÜRK VE REFÝK KORALTAN

    1924 yýlýnda Atatürk, Konya'ya gelmiþti. Konyalýlarýn kendisine armaðan ettikleri konakta arkadaþlarýyla beraberdiler. (Bu konak þimdi Vali konaðýdýr). Konyalýlar, Gazilerini olaðanüstü gösterilerle karþýlamýþlar, baðýrlarýna basmýþlardý. Atatürk memnun, arkadaþlarý memnundular.

    Konaðýn yemek salonunda bir ziyafet sofrasý hazýrlanmýþtý. Sofraya Gazi ve arkadaþlarýndan baþka, Konya Milletvekilleri, Vali ve bazý ileri gelenler de çaðrýlý idiler.

    Bu sýrada Konya Milletvekili Refik (Koraltan) ayaða kalktý ve Atatürk'ü öven bir konuþmaya baþladý. Söyledikleri, sofradakilerin paylaþtýðý duygu ve fikirlerdi. Refik (Koraltan) Milli Kurtuluþ yýllarýnda ateþli Milletvekili idi. Cumhuriyete baðlý, Atatürk'ü seviyordu. Bu bakýmdan söyledikleri genellikle o günkü ortamýn iç dünyasýný yansýtýyordu.

    Koraltan, Atatürk'ün kiþiliðini belirlerken, onsuz Kurtuluþ Savaþý'nýn yapýlamayacaðýný, yapýlsa bile baþarýya ulaþtýrýlamayacaðýný söylüyor, memlekette yapýlmýþ ve yapýlacak iþler için Atatürk'ün baþta olmasýnýn þart olduðunu ileri sürerek:

    - "Tanrý seni baþýmýzdan eksik etmesin" diye sözlerini baðlýyordu.

    Fakat Atatürk'ün neþesi kaçmýþtý, hatta Refik Koraltan'ý dinlerken, bunalmaya baþladý. Böyle zamanlarda yaptýðý gibi ince dudaklarýný diþleriyle ýsýrýyordu. Bir ara Refik Koraltan'a:

    - Beyefendi, -dedi- Bütün yapýlanlar herkesten önce, büyük Türk Milletinin eseridir; onun baþýnda bulunmak bahtiyarlýðýna ermiþ bulunan bizler ise, ancak onun þuurlu fedakarlýðý sayesinde ve fikir ve iman birliði içinde müþterek vazife görmüþ, öylece baþarý kazanmýþ insanlarýz; hakikat bundan ibarettir.

    Refik Koraltan bu sözlerin de etkisiyle iyice duygulanmýþtý. Yeniden konuþmaya baþladý:

    - Hakikat, sizin bu yurdu kurtardýðýnýz, her þeyi sizin yaptýðýnýzdýr. Tevazu gösteriyorsunuz; fakat bizim bu kadar yüksek tevazua bile tahammülümüz yoktur!.. dedi.

    Atatürk, genellikle kendisinin övülmesinden hoþlanmazdý, bu tür konuþmalarýn yapýlmasý her zaman kendisini rahatsýz ediyordu. Hele o günün þartlarý içinde putlaþtýrýcý konuþmalara hiç razý deðildi. Ýyice sinirlendi ve oldukça yüksek bir sesle;

    - Efendim, müsaade buyurunuz, -dedi- Ortada tevazu falan yok... Gerçeðin ifadesi vardýr. Zatý alinize bir þeyi hatýrlatacaðým; elbette dikkat etmiþsinizdir; ben, önümüze çýkan meseleler hakkýnda her zaman uzun uzun konuþur, istiþarelerde bulunurum; herkesi söyletir ve dinlerim. Ýtiraf edeyim ki, konuþulacak meselelerin hal þekilleri hakkýnda vazýh bir fikre sahip olmadan müzakerelere girdiðim görüþmemiþtir. Bu konularda yalnýz arkadaþlarýmý, yani sizleri dinledikten sonradýr ki, kanaate varmýþýmdýr. Binaenaleyh, tatbikatta olduðu gibi, verilen kararlarda da hepinizin hissesi vardýr, bunu bilesiniz...

    Biraz durdu, düþündü sonra konuþmasýný sürdürdü:

    - Þimdi, konunun asýl ince noktasýna geliyorum; Beyefendi; içerde ve dýþarda þahsýma karþý suikastler tertip edilmesinin sebep ve hikmeti nedir, hiç düþündünüz mü? Bu tertiplerin peþinde koþanlarýn benimle þahsi bir alýp verecekleri mi vardýr? Hayýr! O halde, neden beni ortadan kaldýrmak istiyorlar?

    Cevap vereyim; çünkü Ýnkýlapçý Türkiye Cumhuriyeti'nin benimle kaim olduðunu; ben gidince yýkýlacaðýný; bu suretle haince emellerine kavuþacaklarýný vehm ediyorlar da ondan... Sizin sözlerinizin de onlarýn sakat muhakemelerine uygun olduðunu bilmem farkediyor musunuz? Çok rica ederim Beyefendi, eðer samimi iseniz, bu fikri kafanýzdan çýkarýnýz. Hatta öyle düþünenlere raslarsanýz, onlara da ayný þeyi ihtar ediniz. Herkes, milli vazife ve mesuliyetini bilmeli ve memleket meseleleri üzerinde o zihniyetle düþünüp çalýþmayý itiyat edinmelidir.

    Sonra sofradakilere döndü:

    - Efendiler, size þunu söyliyeyim ki, inkýlapçý Türkiye Cumhuriyeti'ni benim þahsýma kaim zannedenler çok aldanýyorlar. Türkiye Cumhuriyeti her manasile, büyük Türk Milleti'nin öz ve aziz malýdýr. Kýymetli evlatlarýnýn elinde daima yükselecek, ebediyyen payidar olacaktýr. Þimdi rica ederim, artýk bu bahsi kapayalým, bir daha da tekrar etmeyelim.

    Atatürk sustu. Þimdi sofradakiler, eskisinden de daha büyük bir heyecan ve þevk içindeydiler. Böylece Atatürk, sofrasýndan bir kez daha milletine seslenmiþ ve ona yeni bir moral ve parola vermiþti.
    “Her kim kendini kýymetli bilirse, onun tevazudan nasibi yoktur.”
    Malik bin Dinar

  5. #5
    Trabzonspor Kongre Üyesi

    BMN Yönetim Kurulu

    Üyelik tarihi
    28.01.2006
    Nereden
    Ýstanbul
    Yaþ
    35
    Mesajlar
    6,322

    Standart

    30 agustos sabahi, Mustafa Kemal muharebe sahasinda dolasiyordu. Etraf binlerce düsman cesetleri ve birbiri üzerine yigilmis yüzlerce topçu hayvani, terkedilmis silah, top ve cephane dolu idi...
    Atatürk söyle söylendi:
    - “Bu manzara insanligi utandirabilir ! Fakat mesru müdafaamiz için buna mecbur olduk. Türkler, baska milletlerin vataninda böyle bir harekete tesebbüs etmezler."
    Ganimetlerin arasinda yirtilmis ve terkedilmis bir de yunan bayragi gören baskumandan eli ile kaldirilmasini isaret ederek;
    - “Bir milletin istiklal alametidir, düsman da olsa hürmet etmek lazimdir, kaldirip topun üzerine koyunuz."

    (Son zamanlarda yaþananlardan dolayý hatýrlatmakta fayda var.)
    _______________________________________

    Etrafini çeviren halktan bir genç, Atatürk'e sordu :
    - Pasa hazretleri, bir Ýtalyan gazetecisi olan Kont Sfortza bir eserinde sizden 'diktatör' diye bahsediyor. Gençlik olarak ne cevap verelim?
    Atatürk hiç tereddüt etmeden cevap veriyor :
    - Ben bir diktatörüm.
    Meclistekilerin hepsi sasiriyor, Gazi Mustafa Kemal Atatürk izah ediyor :
    - Fakat benim hayatimi tetkik edenler görürler ki ben misir firavunlari gibi sahsima mezar yaptirmak için kirbaçlar altinda insanlari sürmedim. Ben, memlekete tatbik etmek istedigim herhangi bir fikri evvela kongreler toplayarak, onlara danisarak bunlari onlardan aldigim selahiyete dayanarak tatbik ettim. Iste Erzurum, Sivas kongreleri, iste Büyük Millet Meclisi bunun en canli ifadeleridir. Onlar ne derlerse desinler biz yolumuza devam edelim...

  6. #6
    Trabzonspor Kongre Üyesi

    BMN Yönetim Kurulu

    Üyelik tarihi
    28.01.2006
    Nereden
    Ýstanbul
    Yaþ
    35
    Mesajlar
    6,322

    Standart

    ''1935 senesinde idi.Atatürk'ün Çanakkale'ye gelecegi rivayetleri dolasiyordu.

    O zamanlar dünyanin bazi yerlerinde oldugu gibi, memleketimizin de bazi bölgelerinde yahudiler aleyhinde bir hareket ve ayaklanma bas göstermisti.Bu hal karsisinda bütün museviler mallarini, mülklerini satarak yolculuga hazirlaniyorlardi. Bunlar, o zaman rivayet olunduguna göre Filistin'e gitmek istiyorlardi.

    Iste bu siralarda "Atatürk Çanakkale'ye geliyor"dediler.Çok sevindim.
    Çünkü Atatürk'ü hiç görmemestim.Heyecanla Atatürk'ün gelecegi Balikesir caddesine dikildim. Bu esnada yanimda bulunan birkaç yahudinin fisilti ile pek hararetli olarak konustuklarini gördüm. Alakadar olmaga vakit kalmadan karsidan bir kaç otomobil göründü."Atatürk geliyor" sözü yeniden agizdan agiza dolasti. Halkin" yasa, varol!"nidalari arasinda Atatürk otomobilinden indi.Alkislar devam ediyor, O da halkin arasinda ilerliyordu.Garip bir tesadüf ve talih eseri olarak Atatürk bizim önümüze gelince hafif bir duraklama yapti.Halka bakiyor ve kalabaligi selamliyordu. Tam bu esnada yanimda bulunan ve biraz evvel fisilti halinde, fakat hareketli konusan yahudilerden biri, ileriye dogru yürüdü ve Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün önüne atildi.Muhafizlar mani olmak istedi.Atatürk:

    -Birakin gelsin!dedi.

    Bu musevi vatandas, Atatürk'ün önünde ellerini açti, omuzlarini yukariya kaldirarak:

    -Pasam bizi kovuyorlar.Biz ne yapacagiz?dedi.
    Atatürk bu sekilde önüne atilan bu adamin ne demek istedigini ve kim oldugunu derhal anlamisti.Buna ragmen sordu:

    -Sen kimsin?
    -Ben pasam, Çanakkale musevilerinden Avram Palto.

    -Sizi kim kovuyor?Hükümet mi?Kanun mu?Polis mi? Jandarma mi?Bana söyle?,dedi.

    Bu musevi vatandas durakladi, sasaladi.biraz sonra kendini toparlayarak cevap verdi:

    -Hayir pasam, halk kovuyor.

    Atatürk, bu adamin yüzüne dikkatle bakti, gülümsedi ve:

    -Halk isterse beni de kovar, dedi ve yürüdü.''

  7. #7
    Forumdan Uzaklaþtýrýlmýþtýr
    Üyelik tarihi
    15.04.2006
    Yaþ
    36
    Mesajlar
    61

    Standart

    Atatürkle Halil Aðanýn Hikayesi

    Altlarýnda, Nuri Conker'in bir arkadaþýnýn arabasý vardý. Eylül sonu akþamý sonbaharýn tadýný çýkararak, Çekmece'ye doðru gidiyorlardý.

    Birden Atatürk'ün gözleri akþam güneþi altýnda çift süren bir köylüye takýldý. Yaþlý bir adamdý bu. Sapanýnýn sapýna iyice yapýþmýþ, topraklarý yavaþ yavaþ deviriyordu. Fakat çiftin bir yanýnda öküz, bir yanýnda merkep vardý. Eþit güçlerle çekilmediði için sapan yalpa yapýyordu.

    Atatürk þoföre durmasýný söyledi.

    Ýndiler. Köylüye seslendi:

    "Kolay gelsin Aða!.."

    Köylü bu sese baþýný çevirmeden karþýlýk verdi:

    "Kolay gelsin"

    "Ýþler nasýl Aða? Bu yýl mahsülden yüzünüz güldü mü?"

    Köylü isteksiz konuþtu:

    "Tanrý'nýn gücüne gitmesin bey, bu yýl yufkaydý mahsül. Kabahatin acýðý bizde, acýðý yukarda! Biz geç davrandýk, yukarýsý da rahmeti esirgedi."

    "Bakýyorum, sapanýn bir yanýnda öküz, bir yanýnda merkep koþulu. Öküzün yok mu senin?"

    "Var olmasýna vardý ya, hýdrellezde vergi memurlarý sattýlar."

    "Hiç vergi memurlarý köylünün üretim aracýný satar mý? Olmaz böyle þey! Muhtara þikayet etseydin..."

    Köylü güldü:

    "Muhtar baþýnda deel miydi memurun, a bey?"

    Atatürk dudaklarýný diþleri arasýnda ezerek konuþtu:

    "Kaymakama gitseydin."

    Köylü iyice güldü.

    "Sen de benle gönül mü eyleyon beyim?" dedi.

    Atatürk konuþmayý sürdürdü.

    "E peki, Ýstanbul þuracýkta geleydin valiye anlataydýn derdini... Onun iþi bu deðil mi?"

    Köylü Atatürk'ün saflýðýna inanmýþ iyiden iyiye gülüyordu. Konuþmanýn tadýný çýkardýðý için keyiflenmiþti de biraz.

    Kestirip attý:

    "Býrak þu saðarý Allasen, biz onun buralardan gelip geçtiðini çok gördük. Yakasýna yapýþsak acep derdimizi duyurabilir miyiz?"

    Atatürk sordu:

    "Adýn ne senin Aða?"

    "Halil... Köylük yerde sorsan, Halil Aða derler..."

    "Demek varlýklýsýn?.. Aða dediklerine göre."

    "Acýk çiftimiz- çubuðumuz varken adýmýz aða'ya çýkmýþ."

    "Peki Halil Aða, bu senin iþin beni bayaðý meraklandýrdý. Benim bildiðime göre, bir çiftçinin üretim aracý elinden alýnmaz. Sen aldýlar diyorsun. Hadi kaymakam þöyle, vali öyle diyelim; e peki bir baþvekil Ýsmet Paþa var bilir misin?"

    "Bilmez olur muyum, beyim?"

    "Tamam öyleyse, hemen her hafta Ýstanbul'a geliyor. Florya Köþkü'ne iniyor. Köþk de þuracýkta. Bir gün kapýda bekleseydin de derdini dökseydin ona... Herhalde çaresini bulurdu."

    "Sen benim konuþmamdan hoþlaþtýn, gönül eyliyorsun. Ama bak þimci, tutalým gittim vardým, beni o kapýya koymazlar ya...Tutalým ki kodular, koskoca Ýsmet Paþa'mýzý göstertmezler ya. Tut ki gösterdiler ya ona halimi nasýl yanacaðým hele; o saðarýn saðarý! Heç iþitmez beni..."

    Nuri Conker, lafa karýþmak istedi, Atatürk bir hareketiyle onu durdurdu.

    "E peki, bakalým bu dediðime ne bulacaksýn!" dedi

    "Atatürk koca yaz þuracýkta oturup duruyordu. Gitseydin, çýksaydýn önüne, anlatsaydýn halini. O da seni yüzüstü býrakacak deðildi ya!.."

    Köylü iyice keyiflenmiþ, gülüyordu.

    "Sen ne diyorsun bey?" dedi.

    "Mustafa Kemal Paþa Atatürk'ümüzün yüzünü görmek için Peygamber gücü gerek... Hem, tut ki gördük. Yiyip içmekten, iþinden gücünden baþýný kaldýrýp bizim öküzün arkasýndan mý seyirecek?.."

    Halil Aða, sigarasýnýn son nefesini ciðerlerine doldururken, Atatürk'ten yeni aldýðý sigarayý da kulaðýnýn arkasýna yerleþtiriyor, çiftinin baþýna gitmeye hazýrlanýyordu. Konuþacak bir þey de kalmamýþtý. Atatürk köylünün omuzuna elini koyarak, "Senden hoþlandým Halil Aða" dedi.

    "Bir gün köyüne de gelir, bir ayranýný içerim. Açýk yürekli bir
    vatandaþsýn. Ama yine de sana söylüyorum, hakkýný kimsede býrakma ara!.."

    Döndüler, arabaya bindiler. Halil Aða, onlarý uðurladý.

    "Meraklanma beyim, evelallah heç kimse bizim hakkýmýza el deðdiremez. Fakat bu, Devlet Baba'ya borçtur. Ödenmesi gerek... Otomobil hareket etti. Atatürk'ün caný sýkýlmýþtý.

    "Bir uygun yerden dönelim, tadý kaçtý bu iþin!.." dedi. Dönüþ yolunda Atatürk konuþmuyor, sigara üstüne sigara yakýyordu. Yüzünde ince bir keder vardý.

    "Yahu çocuk, þu Halil Aða'nýn vergi borcundan öküzünü satmýþýz, merkeple çift sürüyor, hala da 'Devlet Baba' diyor. Ne mübarek millet, bu millet!.."

    Köþke döndüklerinde Atatürk yaverine emretti:

    "Þimdi" dedi: "Ýstanbul'da ne kadar bakan, milletvekili varsa hepsini telefonla bulacaksýn!..

    Bu akþam kendilerini yemeðe bekliyorum. Ayrýca Vali Muhittin Üstündað ile Ýsmet Paþa'yý bul, onlara da haber ver."

    Yaver odadan çýktý. Atatürk, Nuri Conker'e döndü:

    "Þimdi sen de arabayla çýkýp o Halil Aða'ya gideceksin. Ona benim kim olduðumu söyleme. Tüccar, zengin bir adam filan dersin. 'Seni sevdi, sana öküz alýverecek' diye bir þeyler söyle, kandýr. Kuþkulandýrmadan al getir buraya."

    O akþam Atatürk'ün sofrasýnda Baþbakan Ýsmet Ýnönü, bakanlar, milletvekilleri ve Ýstanbul Valisi Muhittin Üstündað'dan oluþan yirmi beþ konuk vardý.

    Atatürk, "Bu akþam soframýza efendimiz gelecek" dedi. "Kendisine nasýl davranacaðýnýzý çok merak ediyorum."

    Bir süre sonra içeri baþyaver girdi ve Atatürk'ün kulaðýna bir þeyler söyledi.

    Atatürk "Buyursun!" dedi.

    Baþyaver kapýyý açýp da Halil Aða, gündüz konuþtuðu beyin sofranýn baþýnda oturduðunu, yaný baþýnda da Ýsmet Paþa'nýn yer aldýðýný görünce, þaþkýnlýktan dona kaldý. Dizlerinin baðý çözülmüþtü. Atatürk onu görünce ayaða kalktý. Arkasýndan tüm konuklarý da ayaða kalktýlar. Atatürk son konuðunu, "Hoþ geldin Halil Aða" diye karþýladýktan sonra kendisini sofradaki konuklarýna tanýttý:

    "Ýþte beklediðimiz, Efendimiz" dedi.

    Nuri Conker, Halil Aða'yý Atatürk'ün sað baþýna oturttu, kendisi de yanýndaki sandalyeye geçti. Atatürk, sofradakilere, o gün köþkten Conker'le birlikte nasýl kaçtýðýný, Halil Aða'yý, bir yanýnda öküz, bir yanýnda merkeple çift sürerken nasýl gördüðünü, sigara yakmak bahanesiyle nasýl kendisi ile konuþtuðunu ayrýntýlý bir þekilde anlattýktan sonra þöyle dedi:

    "Þimdi gerisini Halil Aða ile birlikte yanýnýzda tekrarlayacaðýz. Ben sorduklarýmý baþtan soracaðým Halil Aða da orada bana söylediklerini olduðu gibi tekrarlayacak."

    Halil Aða'ya döndü:

    "Bak beri, Halil Aða" dedi. "Sen bu akþam benim baþ misafirimsin. Senin açýk sözlülüðünü pek çok beðendiðimi bugün söyledim. Konuþmamýzdan sonra sana hiçbir zarar gelmeyecek. Öküzünü de alacaðým. Ama þimdi ben tarlada sorduklarýmý baþtan soracaðým, sen de orada söylediklerini aynen tekrarlayacaksýn. Ýþte soruyorum:

    'Bakýyorum sapanýn bir yanýnda öküz, bir yanýnda merkep koþulu. Öküzün yok mu senin?"

    Halil Aða dudaklarý titreyerek Atatürk'ün ayaðýna kapanacak oldu. Atatürk önledi:

    "Yoo, bak böyle þey istemem. Soruyorum cevap ver."

    Soru - cevap valiye kadar aynen tekrarlandý. Sofradakiler, soluk almadan konuþmayý izliyorlardý. Ürkütücü sorulara gelmiþti sýra. Atatürk sordu:

    "Peki Ýstanbul þuracýkta, gideydin valiye, anlataydýn derdini, onun iþi bu deðil mi?"

    Vali Muhittin Üstündað, Hali Aða'nýn ancak iki metre ötesinden kendisine bakýyordu. Nasýl desin? Ter basmýþtý iyice, iþi savuþturmanýn yoluna kaçtý:

    "Vali paþamýzý biz görüp dururuz buralarda. Eteðine düþsek derdimizi duyurabilir miyiz ki..."

    "Olmadý bu, Halil Aða... Bana dediðin gibi, dosdoðru..."

    "Böyle demedik mi beyim?.."

    "Ya, ben mi yanlýþ anladým?.. Dur soralým bakalým Nuri'ye. Nuri,böyle mi dedi bize Halil Aða?"

    Nuri Conker karþýlýk verdi. "Hayýr Paþam!.."

    "Gördün mü?.. Demek aklýnda yanlýþ kalmýþ. Hani bir þey dediydin sen, vali neden duymazmýþ?.. Aynen bana söylediðin gibi söyle."

    Halil Aða kekeleyerek konuþtu:

    "Köylük yerinde bizim dilimiz saðar demeye alýþmýþtýr, paþam" dedi. "Kusura kalma gayri..."

    Atatürk gülmeye baþladý:

    "Diplomatsýn ki, yaman diplomatsýn, Halil Aða... Ama þimdi diplomatlýk sýrasý deðil, doðruyu konuþacaðýz... Söyle bana, orada dediðin gibi..."

    Halil Aða gözünü yumup, baþýný yere eðdi:

    "Þaþýrmýþým, aðzýmdan yanlýþlýkla 'Býrak bu saðarý' diye bir laf kaçýrmýþým..."

    Sofrada gülüþmeler baþlamýþtý.

    "Hadi buna da oldu diyelim. Geçelim gerisine:

    "E, peki bir Baþvekil Ýsmet Paþa var, bilir misin?"

    Halil Aða Ýsmet Paþa'nýn yüzüne baktý ve gözlerini yere indirdi:

    "Þanlý Ýsmet Paþamýz bilinmez olur mu hiç? O bugüne bugün..."

    Atatürk Halil Aða'yý durdurdu.

    "Býrak þimdi övgüleri" dedi. "Ben lafýn gerisini getireyim:

    Tamam öyleyse, hemen her hafta Ýstanbul'a geliyor, Florya Köþkü'ne iniyor, köþk de þuracýkta. Bir gün kapýda bekleseydin de derdini dökseydin ona. Herhalde
    bir çaresini bulurdu."

    Halil Aða yine kaçamak yanýt verdi:

    "Kapýya koymazlar ya bizi, koysalar da þanlý paþamýza öküzümüzü mü yanacaðýz!.."

    Atatürk'ün sesi iyice sertleþti:

    "Beni uðraþtýrma, Halil Aða" dedi. "Erkek adam sözünü yalamaz. Ne dediysen, týpkýsýný tekrarlayacaksýn!.."

    Halil Aða ürktü, toparlandý. Baþýný yine yere gömüp konuþtu:

    "Þanlý Paþamýza da saðar dedikti ya..."

    "Yalnýz saðar deðil, 'saðarýn saðarý' deðil miydi?"

    Halil Aða yere eðik baþýný acýyla salladý:

    "Öyle dedikti paþam, doðrusun!.." diyebildi.

    Atatürk, Ýsmet Paþa konusunda daha fazla ýsrar etmedi, sözü kendine getirdi.

    "Son soruyu sorayým þimdi" dedi. "Bunun da karþýlýðýný ver, öküzünü al git."

    "Koca yaz þuracýkta Atatürk oturmuyor mu? Gitseydin, çýksaydýn önüne, anlatsaydýn halini. O da seni yüzüstü býrakacak deðildi ya?"

    "Hiç býrakýr mý Aslan Paþam benim!.. Erip eriþir de tarlama dek gelir, halimi dinler."

    "Býrak bunlarý Halil Aða, dediðini tekrarla." Halil Aða birden diklendi.

    Her þeyi göze almýþ insanlarýn yiðitliði içinde doðruldu. Atatürk'ün gözlerinin içlerine bakarak konuþtu.

    "Ýþte bunu demem Paþam" dedi. "Aðzýma ataþ doldur, iþte bunu demem!"

    Atatürk gülmeye baþladý:

    "Zorlatacak bizi bu Halil Aða, laf anlamýyor." dedi. "Mustafa Kemal Paþa Atatürk'ümüzün yüzünü görmek için, Peygamber gücü gerek demiþtin, yanýlmýyorsam. 'Görsem de, iþinden gücünden, yiyip içmekten baþýný kaldýracak da bizim öküzün arkasýndan mý seðirtecek' demiþtin." Halil Aða'nýn gözlerinden yaþlar inmeye baþladý. Taþ kesilmiþ, duruyordu. Atatürk konuþmasýný içtenlikle sürdürdü:

    "'Atatürk de iþi içkiye vurmuþ, sarhoþun biri' demeye getirdin ya fazla üstelemeyeyim" dedi.

    "Þimdi bak beni dinle, Halil Aða... Seni þu kadar üzmemin sebebi, þunu anlatmak içindi: Þu gördüðün altý bay hükümet... Yani, biri Baþbakan, ötekiler de Bakan! Memlekete göz kulak olacak, iþleri evirip çevirecekler diye bu makama getirilmiþler. Bir kanun gerekti mi, bu baylar hemen
    sývanýrlar, Ýsviçre'den mi olur, Ýtalya'dan mý olur, Fransa'dan mý, velhasýl neredense, bir kanun buluþtururlar, Türkçe'ye çevirtirler, sonra basýp imzayý gönderirler Büyük Millet Meclisi'ne... Bu Millet Meclisi dediðim, þu altý baþtan senin yanýna kadar olan beyler. Kanun bunlara gelir. Bunlar da 'hükümet elbette incelemiþ, gerekeni düþünmüþtür, benim ayrýca zorlanmama gerek yok' derler ve kaldýrýrlar parmaklarýný, olur sana bir kanun!.. Ama sonra bir vergi memuru gelir, vergi borcundan Halil Aða'nýn öküzünü çeker, satar... Halil Aða da tarlasýný bir yanda merkep, bir yanda öküz, ýrgalana ýrgalana sürmeye çalýþýr. Ama üretim düþermiþ, ekim zorlaþýrmýþ, kimin umurunda... Sonra ben bunlarý görürüm, içim kan aðlar, iþitirim, tasalanýrým! E, hakça söyle bakalým þimdi Halil Aða... Sen benim yerimde olsan, efkar daðýtmak için, bunlarý bu beylerle konuþmak için
    içmez misin? Ama sonra da Halil Aða tutar, sana 'sarhoþ' der..."

    Halil Aða'nýn dili çözülmüþtü:

    "Öyle diyen yok haþa!.. Dinden çýkmak gibidir... Buldun mu bunu, hacýsý da içer, hocasý da içer..."

    Atatürk sordu:

    "Peki sen de içer misin?"

    "Hiç bulunur da içilmez olur mu, Paþam?.. Ýçeriz ki, týpký þerbet gibi!.."

    Atatürk hizmet edenlere iþaret etti, kadehleri doldurttu. Kendi kadehini Halil Aða'ya uzattý:

    "Hadi bakalým Halil Aða" dedi. "Saðlýðýna içelim."

    Halil Aða, "Koca Allah, benim ömrümden de sana pay düþürsün Paþam, saðlýk düþürsün" dedikten sonra Halil Aða, edeple baþýný kenara çevirdi, eline verilen kadehi bir yudumda boþaltýverdi. Yüzü kýzarmýþ, gözleri parlýyordu. Ellerini dizlerinin üzerine koyarak Atatürk'e döndü:

    "Yunan'ý denize döktün Paþam, bayraðýmýzý baþucumuza diktin. Benim gibi bir köylü parçasýný sofrana alýp içirdin, sana duaya bilem dilim dönmez ki... Nideyim ben þimdi? Býrak ki oh paþam, ayaðýný öpem..."

    Halil Aða Atatürk'ün ayaðýný öpmek için davranýnca, Atatürk onu sýkýca tuttu ve bu hareketi yapmasýný önledi. Halil Aða bu kez, Atatürk'ün ellerine sarýldý, ellerini öpmeye baþladý: "Bayraðýmýz gibi sen de baþýmýzdan eksik olma inþallah! Sana her kim düþman ise, onun yeri senin ayaðýnýn altý olsun!.. Gayri bana izin, koca Paþam!.."

    "Yemek yemedin!.."

    "Yemek kolay... Meraklanýr çocuklar, ben köyüme döneyim."

    Atatürk Nuri Conker'e iþaret etti.

    Conker kalkýp Halil Aða'nýn yanýna geldi, kalktý Halil Aða, önce Atatürk'ü, sonra sofradakileri selamlayýp kapýya doðru edeple geri geri çekildi. Kapý kapandýðý zaman Atatürk sofradaki öteki konuklarýna döndü:

    "Efendimizin halini gördünüz mü beyler?" dedi. "Devlet size böyle davransa, siz ne yaparsýnýz? Mübarek millet bu, adam millet bu... Þimdi bu adam milletin karþýsýnda 'adam olmak,' bize düþüyor!.."

    Sofrada kesin bir sessizlik vardý. Kimse gözlerini Atatürk'ten
    ayýramýyordu:

    "Halil Aða'nýn öküzünü satýp, üretimini aksatan kanunu ya biz yaptýk ya da bizim yaptýðýmýz kanun yanlýþ yorumlanarak Halil Aða'nýn öküzünü satýyor. Ýkisi de bence birbirinden farksýz... Böyle bir kanun yaptýksa, memleket çýkarlarýna aykýrýdýr. Nasýl yaparýz, nasýl yapmýþýz bunu? Eðer yaptýðýmýz kanun doðru da, yorumlamasý yanlýþ oluyorsa, o zaman sormak lazým. Hükümet nasýl bir yönetim içindedir? Sonra unutmayýn ki, olay Ýstanbul'da geçiyor. Bunun Van'ý var, Bitlis'i var, kýyý bucak ilçesi var; acaba oralarda neler oluyor? Bu çark iyi dönmüyor beyefendiler!.."

  8. #8
    Trabzonspor Kongre Üyesi

    BMN Yönetim Kurulu

    Üyelik tarihi
    28.01.2006
    Nereden
    Ýstanbul
    Yaþ
    35
    Mesajlar
    6,322

    Standart Mustafa Kemal''in Hz. Muhammed(s.a.v)''i rüyasýnda görmesi...

    "Memleketin her tarafýnda çetin bir mücadele ve mukavemet baþlamýþtý. Ankara bir kurtuluþ burcu ve Mustafa Kemal''in adý bir bayrak olmuþtu. Antep, mücadele günlerinin acý bir devresiydi. Memlekette istiklâl þuurlaþmýþ, topyekûn bir vuzuh kazanmýþtý.

    O zaman ilkokulun ihtiyari sýnýfýndaydým. Bir sabah okula geldiðim zaman çocuklarýn bahçede toplanmýþ olduðunu gördüm. Din dersleri muallimi Hafýz Halil Efendi''nin konuþacaðýný söylediler. Halk da okulun bahçesinde toplanmýþtý. Az sonra Hafýz Halil Efendi kürsüye çýktý. Titrek fakat heyecanlý bir sesle:

    ''- Din kardeþlerim, sizi Þeyh Sunusî Hazretlerinin bir tebþiri için buraya topladým'' dedi ve þu vakayý anlattý:

    ''- Þeyh Sunusî Hazretleri bir gece Peygamberimizi rüyasýnda görmüþ ve koþup elini öpmek istemiþ. Peygamber kendisine sol elini uzatmýþ, buna þaþýran ve mahzun olan Þeyh, Peygambere hitaben:

    - Ya Resulâllah niçin sað elinizi vermediniz? Diye sual edince þu cevabý almýþ:

    "Sað elimi Ankara''da Mustafa Kemal''e uzattým."

    Bu rüyayý anlatan Hafýz Halil Efendi''nin elleri, çenesi ve dili titriyordu. Gözleri dolu doluydu; hitabesi kalabalýðý etkilemiþti. Birden gür ve imânlý bir sesle:

    -Ey ahali, Mustafa Kemal muzaffer olacak, Peygamber Efendimizin sað eli onun elindedir. Buna iman edin!.. diye haykýrdý ve kürsüden indi.

    Sonradan öðrendiðime göre, Merhum Hafýz Halil Efendi bu rüyayý camide va''zetmiþ ve onu imanlý tefsirlerle tamamlamýþtýr."

    (Avni Altýner, Her Yönüyle Atatürk)

  9. #9
    Forumdan Uzaklaþtýrýlmýþtýr
    Üyelik tarihi
    15.04.2006
    Yaþ
    36
    Mesajlar
    61

    Standart

    Atatürk'ün Yanýna Aldýðý Ilk Er
    O, Samsun'a çýktýðý zaman, üstü baþý yýrtýk, postallarý patlamýþ, silahsýz bir er gördü. Yüzünün rengi bakýra dönmüþ, yaðlan eriyip kemik ve sinir kalmýþ bu Türk askeri aðlýyordu. O'na sordu:

    - Asker aðlamaz arkadaþ, sen ne aðlýyorsun?

    Er irkildi, baþýný kaldýrdý. Bu sesi tanýyordu ve bu yüz ona yabancý deðildi. Hemen doðruldu ve Anafartalar'daki Komutanýný çelik yay gibi selamladý.

    - Söyle niçin aðlýyorsun?


    Ýç Anadolu'nun yanýk yürekli çocuðu içini çekti:

    - Düþman memleketi bastý, hükümet beni terhis etti. Silahýmýzý elimizden aldý. Topraðýma giren düþmaný ne ile öldüreceðim? Kemal Atatürk, er'in omzuna elini koydu:

    - Üzülme çocuðum, dedi. Gel benimle!

    Ve Samsun deposunda giydirilip silahlandýrarak yanýna aldýðý ilk er bu Mehmetçik oldu


    Satý Kadýn
    Ankara'da yakici bir yaz günü idi Atatürk beraberinde arkadaslari ve yaverleri oldugu halde Kizilcahamam'a giderken Kazan köyü yakinlarinda durmus ve otomobilinden inmisti. Köyün kadini, genci, yaslisi, ihtiyari köylerin içinden geçen, sosede duran bu yabanci konuklari görünce hep kosustular. Kimi su seyirtti, kimi ayran , bunlardan biri, gügümünden aktardigi soguk ayrani ata'ya uzatti:

    - Bir soguk ayran içermisiniz,dedi.

    Bu çorak iklimin kavurdugu yüzünde bronzlasmis Türk kadinin en bariz ifadelerini tasiyan, bir türk anasi idi. Bögrüne sikistirdigi kundagi biraz daha bastirdiktan sonra, sag elindeki ayran bardagini uzatti, bekledi. Ata'si, ayrani kana kana içmis ve biran durakladiktan sonra ona :


    - Senin kocan kim ? Diye sormustu

    Köylü kadini,yüzü tunçlasmis, elleri nasirli bir Türk anasi Ankara'nin kendine has sivesi ile kocasinin Sakarya harbinde bogazindan yaralanmis bir cengaver oldugunu söyledi. Ata bir soru daha sordu :

    - Ne zaman dogdun?

    - 1919'da Atatürk Samsun'a çiktigi zaman dogdum.

    Ata, bir an düsündü. Yil 1934 idi. Kadinin bu ifadesine göre 15 yasinda olmasi lazim gelirdi. Halbuki karsisindaki kadin 25 yaslarinda görünüyordu tekrar sordu :

    - Nasil olur

    - Evet , nasil olurdu .bu sati kadin hiç tereddütsüz, o her zamanki nüktedan haliyle ve memleketin isgal altinda geçirdigi aci yillari ima ederek:

    - Evet pasam,ondan evvel yasamiyordum ki !

    Bu espiri ata'yi bir hayli düsündürdü. Ayrilirken yaverine kadinin ismini ve adresini not ettirdi.daha sonra biz sati kadini büyük millet meclisine giren ilk kadin milletvekili olarak görmekteyiz.


    Þýh'ýn Sakalý
    Ata, yanýndaki valinin kulaðýna eðilip sorar; Kimdir bu? Vali
    yanýt verir;
    -Efendim kendisi ÞIH'týr. Yörede çok hatýrlýsý vardýr.

    Atatürk Þýh'ý yanýna çaðýrýr ve;
    -"Bak baba, imanýn ölçüsü sakalýn boyunda deðildir. Þunu rica
    etsem de en azýndan Peygamber efendimizinki gibi kýsaltsan"der ve eliyle
    de boyun altý hizasýný gösterir.

    Þýh; -"Emrin olur Paþam". diyerek yerine çekilir


    Aradan zaman geçer, bir akþam Atatürk Amasya'daki Þýh'ý hatýrlar
    ve Valiyi telefonla arayýp durumu sorar.Vali nasýl söyleyeceðini
    bilememekle birlikte, Þýh'ýn sakal boyunda en küçük bir kýsalma
    bile olmadýðýný aksine kimselere el sürdürmediðini anlatýr. Atatürk
    telefonu kapatýr,kaðýdý kalemi eline alýr ve az sonra nazýrýný çaðýrýp,
    yazdýðý yazýyý Amasya Valiliði'ne teblið etmesini ister. Ertesi gün
    Amasya'dan bir haber gelir ki Þýh Efendi Ata'yý görmek üzere Ankara'ya yola
    çýkmýþ... Þýh gelir Ata'nýn karþýsýna çýkar. Sakal tamamen
    kesilmiþ, sinekkaydý bir týraþ olunmuþ, saçlar kýsaltýlmýþ, kýlýk kýyafet
    baþtan sona deðiþtirilmiþ, bambaþka görünüme bürünülmüþtür.
    Atatürk'ün mesai arkadaþlarý bu deðiþimi anlayamaz ve Ata'ya
    sorarlar;
    -"Aman Paþam, o Þýh ki sakalýna el dahi sürdürmezdi, siz ne
    ettiniz de kökünden kesmesini saðladýnýz?

    Ata gülümser, sonra da yanýndakilere dönüp;
    - "Dün akþam Amasya Valiliði'ne bir yazý gönderdim ve Þýh'ý Afyon'a vali atadýðýmý bildirdim" der.
    Ardýndan da yeni bir yazý hazýrlayýp nazýrýna bu
    yazýyý da Þýh'a vermesini söyler. Yazýda söyle yazmaktadýr;

    "Ýnancýn ölçüsünün sakalda olmadýðýný anladýðýna sevindim.
    Valilik meselene gelince, bugün koltuk uðruna kýrk yýllýk sakalýndan
    vazgeçebilen yarýn baþka þeyler için milletinden bile vazgeçebilir.
    Seni böyle bir ikileme mahkum býrakmayalým. Kal saðlýcakla...




    Atatürk'ün Kemiklerini Sýzlatan Olay

    Günlerden 4 Temmuz 2005 Pazartesi. Anýtkabir yine ziyaretçilerle dolu.
    Ziyaretçilerin çoðu orada bulunan aný defterine birkaç satýr karalýyor,
    Atatürk'ün huzurunda geçirdiði dakikalara iliþkin izlenimlerini yazýyor.
    O gün defterin yanýnda iki genç var. Görevliler bunlarýn durumundan
    kuþkulanýyor. Bunlar da deftere bir þeyler yazýyor.

    Görevliler hemen sonrasýnda bu iki gencin deftere yazdýðý yazýlarý
    okuyor.

    Biri þöyle yazmýþ:

    'Seni gördüm, içim daha da kötü oldu... Seni hiç gözüm tutmuyor.'

    Ýkincisinin yazdýklarý ise çok daha aðýr ve hakaret dolu:

    'Selamünaleyküm diyecem ama demiyorum. Senin tipini s..'ecem.
    S..'meyecem.
    Senin kafana saç ektirecem.'
    * * *





    Görevliler bu iki kiþiyi anýnda yakalýyor. Sanýklar ifadeleri alýnmak
    üzere emniyete, oradan da savcýlýða sevk ediliyor. Cumhuriyet Savcýsý Nedret Tacer tarafýndan ifadeleri alýnýyor.

    Gençlerin ikisi de Norveç'te yaþýyor. Selman 1987, Kadir 1988 doðumlu.

    Savcý bunlarýn ifadesini aldýktan sonra tutuklanmalarý istemiyle
    mahkemeye sevk ediyor.

    Ankara 7. Sulh Ceza Mahkemesi sanýklarýn ifadesini alýyor.

    Her ikisi de suç iþleme kasýtlarý olmadýðýndan söz ediyor.

    Fakat çok ilginçtir, olaydan hemen sonra bunlarýn avukatý adliyeye
    geliyor. Tarikatçý çevreler derhal avukat bulmuþ. Savunmayý daha sonra avukat üstleniyor. Avukat savunmasýný þöyle yapýyor:

    'Olayda suç kastý yoktur. Bulunduklarý ülke kültürüne, yetiþme tarzý ve
    yurtdýþýndaki uygulamalara göre kendileri Atatürk'ün huzurundaki deftere bu þekilde yazý yazmýþ iseler de, olayda Atatürk'e hakaret kasýtlarý yoktur.'

    Mahkeme karar veriyor:

    'Gereði düþünüldü. Olayýn oluþu, sanýklarýn Türkiye'de sabit
    ikametgáhlarý bulunmayýþý, kaçma þüphelerinin kuvvetli oluþu göz önüne alýnarak, Atatürk'e hakaret suçundan tutuklanmalarýna karar verildi.'

    * * *

    Sanýklar tutuklanýp cezaevine gönderiliyor. Avukatlarý derhal bir üst
    mahkemeye itiraz ediyor. Ýtirazý Ankara 7. Asliye Ceza Mahkemesi ayný gün karara baðlýyor:

    'Gereði düþünüldü: Tutuklamanýn aðýr bir tedbir olduðu, son
    düzenlemelerle çocuk mahkemelerinde yargýlanacak olan sanýklarýn yurtdýþýnda yetiþmiþ olmalarý, delilleri karartma ve deðiþtirme imkánlarýnýn olmayýþý, sabit ikametgáh sahibi ve öðrenci olmalarý ile tutuklu kaldýklarý süre nazara alýnarak tahliyelerine karar verildi.'

    Emniyet, savcýlýk ve mahkeme tutanaklarýnda sanýklar için 'Norveç'te
    ikamet eder' deniliyor. Türkiye'de adresleri yok!

    Sanýklarýn tutuklu kaldýðý süre sadece 16 saat!

    Þimdi Ankara 7. Asliye Ceza Mahkemesi'nin bu kararýndan sonra gerçeklere bir bakalým ve hiç bilmediðimiz konularý böylece öðrenmiþ olalým:

    Demek ki yurtdýþýnda yetiþmiþ iseniz, öðrenci iseniz, Atatürk'e -hem de
    Anýtkabir defterinde- yazýlý olarak hakaret etmeye hakkýnýz var! Hem de
    en aðýr bir biçimde!

    En fazlasý 16 saat tutuklu kalýrsýnýz, sonra bir üst mahkemenin kararýyla
    sizi tahliye ederler.

    Ýþ bu kadar basit! Her iki sanýðýn þu anda Norveç'e uçurulmuþ olduðu
    kesin.
    Sen onlarý bul bulabilirsen!

    * * *

    Cumhuriyet Savcýsý Nedret Tacer ve Ankara 7. Sulh Ceza Mahkemesi Hákimi Avni Mis, boþuna zahmete girmiþler.

    Ülkemiz AB'nin istemleri doðrultusunda 'demokratikleþme ve özgürlük'
    yolunda hýzla ilerliyor.

    Atatürk'e mi söveceksin!.. Git, hem de Anýtkabir defterinde en aðýr
    biçimde söv!

    Rahatça, özgürce!

    Madem yurtdýþýnda yaþýyorsun ve öðrencisin, hiçbir ceza almazsýn... Çünkü 'yurtdýþý kültüründe' Atatürk'e sövmek normaldir! Hele tutuklu kaldýðýn 16 saat dikkate alýndýðýnda! Bu hususlar artýk mahkeme kararýyla belgelidir!

    Ankara 7. Asliye Ceza Mahkemesi'nin 6 Temmuz 2005 tarih ve 2005/184 sayýlý kararý bunun somut göstergesidir.

    Ülkemiz AB yolunda hýzla ve emin adýmlarla ilerliyor. Helal olsun bize bu
    yollar!

  10. #10
    Trabzonspor Kongre Üyesi
    Kaya - ait Kullanýcý Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    16.07.1999
    Nereden
    Ýzmir
    Yaþ
    41
    Mesajlar
    25,829

    Standart

    @dere

    Paylaþým için çok teþekkürler. Fakat bitirdiðin yerden diðer ayrýntýlarý ben aktarayim...

    Susmuþtu Atatürk. Kimse konuþmuyordu. Ýsmet Ýnönü, gözü ile arkadaþlarýný dolaþtý, sonra hafifçe öksürerek konuþmaya baþladý:

    - Haklýsýnýz Paþam! Bunun yanlýþ bir uygulama sonucu olduðunu sanýyorum. Önemle araþtýracaðým! Hükümet olarak elimizde insan kapasitesi yeterli deðil, bunu biliyoruz. Ama, görevimiz, buyurduðunuz gibi, çarký iyi döndürmektir, döndüreceðiz!

    Ne Atatürk, ne sofradakiler, içkiye dudak deðdirmiyorlardý. Geniþ tutulmuþ bir Bakanlar Kurulu gibiydi masa.. Baþvekil, Cumhurbaþkaný'ný tatmin etmek için konuþmuþtu. Fakat Atatürk, yine de sinirli idi. Soruyu Ýsmet Paþa'ya doðrulttu:

    - Bugüne kadar böyle bir olay size intikal etti mi?
    - Hayýr Paþam, etseydi elbette ilgilenirdim...
    - Ben de parmaðýmý buraya basýyorum. Biz, Cumhuriyet'i süs olsun diye yapmadýk. Hükümetin müfettiþleri var, valileri var, kaymakamlarý var, bunlar Halil Aða'nýn öküzünü vergi borcundan satýyorlar. Yaptýklarýnýn ne demek olduðunu elbette bilmeleri gerekli... Bunlar, size hiçbir þey söylemiyor, Halil Aða'nýn öküzünü satýp vergi gelirini þiþkin göstermeye çalýþýyorlar! Hadi bunlarý býrakalým, Milletvekili arkadaþlarýmýz var. Yolluk alýyorlar, halkla konuþuyorlar, bunlar da size bir þey söylemiyor. Bir parti örgütümüz var, halkýn içinde dirsek dirseðe yaþamalarý gerekli, onlar da memleketin zararýna olan böyle bir uygulamadan söz etmiyorlar...

    Ne demektir bu?

    Bizim halkla beraber ve halk için deðil, halka raðmen bir sistem kurduðumuzu sanmaktadýr! Asýl üzüldüðüm, parmak bastýðým yer burasý!.. Biz Cumhuriyet'i anlatamamýþýz beyler, bundan bu çýkýyor!

    "Mazereti Kesinlikle Kabul Etmiyorum"

    Cumhuriyet'in ne olduðunu anlatmak zorundayýz, hükümetin ve partinin görevi budur! Siz ikisinin de baþýndasýnýz Baþvekil Paþa! Ýnsan kapasitesi mazeretini de kesinlikle kabul etmiyorum. Cumhuriyet'ten bu yana 13 yýl geçti. O gün okula baþlayanlar bugün üniversitelerde okuyor. Ortaokullarda olanlar bugün ya devlet kadrosundalar, ya da parti teþkilatýmýzýn bünyesi içinde... Bunlar, Cumhuriyet'in her tehlikeye karþý savunucusu deðiller mi? Peki neredeler? Ya bunlara Cumhuriyet'i anlatamadýk, ya da daha kötüsü, bunlar da eyyamcý oldular! Yaptýðýmýz devrimlerin yaþamasý, bilinçli bir Cumhuriyet ve Devrim kuþaðýnýn yetiþtirilmesine baðlýdýr. Halil Aða'larýn baþýna gelenler, hükümete ve Büyük Meclis'e ulaþmýyorsa, tehlike var demektir!

    Atatürk, Ýsmet Ýnönü'nün yüzüne baktý. Ýnönü konuþmaya davranýyordu ki Atatürk onu eliyle susturdu:

    - Ne söyleyeceðinizi biliyorum. Sofradaki arkadaþlarýmýzý da bir hayli yorduk ve yemekten alýkoyduk. Hadi beyler... Kadehini uzattý - görevimizi daha sýký kavramamýz ve baþarmak için daha çok çalýþmamýzýn onuruna!

    Ama sofradaki aðýr hava hala sürüyordu. Ýyi bir ev sahibi olan Atatürk, havayý düzeltmek için Salih Bozak'a takýldý.
    “Her kim kendini kýymetli bilirse, onun tevazudan nasibi yoktur.”
    Malik bin Dinar

  11. #11
    Forumdan Uzaklaþtýrýlmýþtýr
    Üyelik tarihi
    15.04.2006
    Yaþ
    36
    Mesajlar
    61

    Standart

    @kaya abi yanlýþ insanlar yüksek yerlerde olduklarýndan bugün bu haldeyiz

  12. #12
    volkanferhan - ait Kullanýcý Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    07.03.2006
    Nereden
    Ýstanbul
    Yaþ
    40
    Mesajlar
    439

    Standart

    çanakkale savaþýndan 15 yýl sonra,1934 yýlýndaki anzak kutlamalarý

    “bu memleketin topraklarýnda kanlarýný döken ingiliz, fransýz, avustralyalý,yeni zelandalý, hintli kahramanlar! burada, dost bir vatanýn topraðýndasýnýz. huzur ve sükun içinde uyuyunuz. sizler, mehmetçiklerle yanyana koyun koyunasýnýz.
    uzak diyarlardan evlatlarýný harbe gönderen analar! gözyaþlarýnýzý dindiriniz. evlatlarýnýz bizim baðrýmýzdadýr. huzur içindedirler ve rahat uyuyacaklardýr. onlar bu toprakta canlarýný verdikten sonra, artýk bizim evlatlarýmýz olmuþlardýr.”
    Konu volkanferhan tarafýndan (30.01.2007 Saat 02:27 ) deðiþtirilmiþtir.
    Benim yaradýlýþýmda fevkalade olan bir þey varsa,TÜRK olarak dünyaya gelmemdir....Gazi Mustafa Kemal Atatürk

  13. #13
    volkanferhan - ait Kullanýcý Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    07.03.2006
    Nereden
    Ýstanbul
    Yaþ
    40
    Mesajlar
    439

    Standart

    "hakimiyet ve saltanat hiç kimse tarafýndan hiç kimseye ilim icabýdýr diye, müzakere ile, münakaþa ile verilmez. hakimiyet, saltanat, kuvvetle, kudretle ve zorla alýnýr. osmanoðullarý, türk milletinin hakimiyet ve saltanýtýna zorla el koymuþlardýr. bu tasallutlarýný altý yüzyýldan beri devam ettirmiþlerdi. þimdi de türk milleti bu mütecavizlerin hadlerini ihtar ederek, hakimiyet ve saltanatýný, isyan ederek kendi eline doðrudan doðruya almýþ bulunuyor. bu bir oldubittidir. bahis konusu olan, millete saltanatýný, hakimiyetini býrakacak mýyýz, býrakmayacak mýyýz meselesi deðildir. mesele zaten olup bitmiþ bir hakikatý ifadeden ibarettir. bu mutlaka olacaktýr. burada toplanmýþ olanlar, meclis ve herkes meseleyi tabii görürse, fikrimce muvafýk olur. aksi takdirde yine hakikat, usulü dairesinde ifade olunacaktýr. fakat ihtimal, bazi kafalar kesilecektir."

    mustafa kemal, 30 ekim 1922 meclis konuþmasý
    Benim yaradýlýþýmda fevkalade olan bir þey varsa,TÜRK olarak dünyaya gelmemdir....Gazi Mustafa Kemal Atatürk

  14. #14
    volkanferhan - ait Kullanýcý Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    07.03.2006
    Nereden
    Ýstanbul
    Yaþ
    40
    Mesajlar
    439

    Standart

    efendiler ;
    bir þeyin zararýyla, bir þeyin imhasýyla yükselen þeyler bittabi' o þeyden zarara uðrayaný açaltýr. hakikatten avrupa'nýn bütün ilerlemesine, yükselmesine ve medenileþmesine karþýlýk türkiye tam tersine gerilemiþ ve düþüþ vadisine yuvarlana durmuþtur. artýk vaziyeti düzeltmek için mutlaka avrupa'dan nasihat almak, bütün iþleri avrupa'nýn emellerine göre yapmak, bütün dersleri avrupa'dan almak gibi bir takým zihniyetler belirdi.
    halbuki ;
    hangi istiklal vardýr ki ecnebilerin nasihatleriye, ecnebilerin planlarýyla yükselebilsin ?...
    tarih böyle bir hadiseyi kaydetmemiþtir...

    6 MART 1922 tbmm

    ve biz hala ulu önderimizin dediðini göremiyoruz vah kine vahhh
    Benim yaradýlýþýmda fevkalade olan bir þey varsa,TÜRK olarak dünyaya gelmemdir....Gazi Mustafa Kemal Atatürk

  15. #15
    Trabzonspor Kongre Üyesi
    Kaya - ait Kullanýcý Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    16.07.1999
    Nereden
    Ýzmir
    Yaþ
    41
    Mesajlar
    25,829

    Standart

    "Memleketimizin ekonomik kaynaklarý, bütün dünyanýn hýrslarýný çekecek verim ve servete maliktir."

    "Eðer 'yabancý düþmanlýðý'ndan çok pahalýya elde edebilen baðýmsýzlýða gölge düþürebilecek her þeyden nefret etmek anlamý çýkarýlýrsa, evet bizim yabancý düþmaný olduðumuz söylenebilir... Yabancý giriþimcilerin, yabancý amaçlarýnýn içimizde uyandýrdýðý kaygýlar, bütünüyle ortadan kalkmýþ deðildir. Eðer bazen ihtiyatlý hareket ediyorsak, aþýrý derecede kuþkulu davranýyorsak, bu bize çok pahalýya mal olan özgürüðümüzü kaybetmek korkusundandýr."

    "Milletler, iþgal ettikleri arazinin gerçek sahibi olmakla beraber, insanlýðýn vekilleri olarak da o arazide bulunurlar. O arazinin servet kaynaklarýndan kendileri istifade ederler ve dolayýsýyla bütün insanlýðý da yararlandýrmakla yükümlüdürler. Bu yasaya göre, bundan aciz olan milletler, baðýmsýz olarak yaþamak hakkýna layýk deðildir."
    “Her kim kendini kýymetli bilirse, onun tevazudan nasibi yoktur.”
    Malik bin Dinar

  16. #16
    volkanferhan - ait Kullanýcý Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    07.03.2006
    Nereden
    Ýstanbul
    Yaþ
    40
    Mesajlar
    439

    Standart

    Kendinden ne kadar emin olduðunun ifadesini Atatürk'ün aðzýndan bir kere daha dinleyelim: "Bir zamanlar gelir, beni unutmak veya unutturmak isteyen gayretler belirebilir. Fikirlerimi inkâr edenler ve bana taan edenler çýkabilir. Hattâ bunlar benim yakýn bildiðim ve inandýklarým arasýndan bile olabilir. Fakat, ektiðimiz tohumlar o kadar özlü ve kuvvetlidir ki, bu fikirler, Hind'den, Mýsýr'dan döner, dolaþýr gene gelir, feyizli neticeleri kalpleri doldurur!" 1937, Atatürk
    Benim yaradýlýþýmda fevkalade olan bir þey varsa,TÜRK olarak dünyaya gelmemdir....Gazi Mustafa Kemal Atatürk

  17. #17
    volkanferhan - ait Kullanýcý Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    07.03.2006
    Nereden
    Ýstanbul
    Yaþ
    40
    Mesajlar
    439

    Standart

    PERA PALAS TA YAÞANANLAR..

    Ýstanbul'un iþgal günleri idi. Baþta General Harrington olmak üzere bir kýsým iþgal kumandanlarý Pera Palas Salonu'nun bir köþesinde otururlarken, baþka bir köþede oturan Mustafa Kemal nedense onlarýn dikkatlerini çeker. Kim olduðunu soruþtururlar. Mustafa Kemal denir. Onlar için Mustafa Kemal Birinci Dünya Savaþý'nýn en ünlü þahsiyetlerinden biridir. Yabancý dillerde Çanakkale Harpleri'nden bahseden ve daima Mustafa Kemal'in isminde düðümlenen kitaplar ve yazýlar o zaman bile azýmsanamayacak kadar fazla idi. Kendisine haber göndererek masalarýna davet ederler, ama Mustafa Kemal'in cevabý hem nazik, hem kesindir: "Burada ev sahibi olan biziz ! Kendileri misafirdirler ! Onlarýn bu masaya gelmeleri gerekir!"
    Benim yaradýlýþýmda fevkalade olan bir þey varsa,TÜRK olarak dünyaya gelmemdir....Gazi Mustafa Kemal Atatürk

  18. #18
    volkanferhan - ait Kullanýcý Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    07.03.2006
    Nereden
    Ýstanbul
    Yaþ
    40
    Mesajlar
    439

    Standart

    Roma'da Mussolini'yi istasyona getirdi!

    (F. Rýfký Atay, "Çankaya", 1969, s.550)

    Ýsmet Ýnönü Ýtalya'ya resmi bir seyahat yapacaðý vakit, Atatürk: "Sen Türkiye'nin Baþvekilisin. Mussolini de resmen Ýtalya'nýn Baþvekilidir. Arada hiçbir fark tanýmayacaksýnýz" demiþti. Yolda idik. Ýlk verilen programa göre Mussolini istasyona karþýlamaya gelmiyordu. Ýnönü Roma'da yerleþtikten sonra karþýlýklý ziyaretler yapýlacaktý. Atatürk'ün talimatý üzerine, Türk Heyeti eðer program deðiþmezse yarý yoldan memlekete dönüleceðini Ýtalyan protokolcülerine haber verdi. Trende bir telâþtýr, gitti! Roma'ya vardýðýmýz zaman Ýtalyan Baþvekili Mussolini, sýrtýnda ceket atayý ve baþýnda silindir þapkasý ile Türkiye Baþvekilini bekliyordu!
    Benim yaradýlýþýmda fevkalade olan bir þey varsa,TÜRK olarak dünyaya gelmemdir....Gazi Mustafa Kemal Atatürk

  19. #19
    volkanferhan - ait Kullanýcý Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    07.03.2006
    Nereden
    Ýstanbul
    Yaþ
    40
    Mesajlar
    439

    Standart

    Büyüklük odur ki kimseye iltifat etmeyeceksin, hiç kimseyi aldatmayacaksýn. Memleket için gerçek ülkü ne ise onu görecek ve o hedefe
    yürüyeceksin. Herkes senin aleyhinde bulunacaktýr, seni yoldan çevirmeye çalýþacaktýr. Ýþte sen burada direneceksin. Önünde sonsuz engeller
    yýðýlacaktýr. Kendini büyük deðil, küçük, araçsýz hiç telakki edecek, kimseden yardým gelmeyeceðine inanarak bu engelleri asacak, ondan sonra
    sana büyüksün derlerse bunu diyenlere güleceksin. -

    Mustafa Kemal ATATÜRK
    Benim yaradýlýþýmda fevkalade olan bir þey varsa,TÜRK olarak dünyaya gelmemdir....Gazi Mustafa Kemal Atatürk

  20. #20
    volkanferhan - ait Kullanýcý Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    07.03.2006
    Nereden
    Ýstanbul
    Yaþ
    40
    Mesajlar
    439

    Standart

    hatay hakkýndaki tbmm de konusmasý


    Ben toprak büyütme meraklýsý deðilim. Barýþ bozma alýþkanlýðým yoktur. Ancak sözleþmeye dayanan hakkimizin isteyicisiyim. Onu almazsam
    edemem. Büyük meclisin kürsüsünden milletime söz verdim. Hatay'ý alacaðým. Milletim benim dediðime inanýr. Sözümü yerine getirmezsem
    milletimin huzuruna çýkamam. Yerimde kalamam. Ben þimdiye kadar yenilmedim, Yenilmem. Yenilirsem bir dakika yaþayamam - Mustafa Kemal ATATÜRK
    Benim yaradýlýþýmda fevkalade olan bir þey varsa,TÜRK olarak dünyaya gelmemdir....Gazi Mustafa Kemal Atatürk

  21. #21
    volkanferhan - ait Kullanýcý Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    07.03.2006
    Nereden
    Ýstanbul
    Yaþ
    40
    Mesajlar
    439

    Standart

    BÝR ASKERÝN MEZARINA

    Þurada, kabrin üzerinde konulmuþ bir,
    Beyaz taþ var, onun altýnda bayraklar
    Temevvüç ederken, kelleler uçuþurken...
    Celâdeti tâbân olurken aldýðý cerîhai mevt
    Ýle bu âlemi hîçîye vedâ etmiþ bir
    Asker yatýyor...
    Onun hâbý istirahate çekildiði þu
    Makberin üzerine rüfekasý eþki teessür döktüler.
    Kadýnlar dümü rizi mâtem oldular. Ýhtiyarlar
    Nâle eylediler, çocuklar aðladýlar.
    Þu söðüt aðacýnýn nim setreylediði senin
    Mezarýn üzerine bir zýrh baþlýk ile kýlýç hak,
    Olunmuþtur. Ýþte orasý o kahramaný muhteremin
    Câyi istirahatidir. Ne mutlu ki, hâki pâye vatan
    Ona nâilini intizar olmuþ!...

    MUSTAFA KEMAL
    Harbiye talebesi iken yazmýþtýr..
    Benim yaradýlýþýmda fevkalade olan bir þey varsa,TÜRK olarak dünyaya gelmemdir....Gazi Mustafa Kemal Atatürk

  22. #22
    Trabzonspor Kongre Üyesi

    BMN Yönetim Kurulu

    Üyelik tarihi
    28.01.2006
    Nereden
    Ýstanbul
    Yaþ
    35
    Mesajlar
    6,322

    Standart

    Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün dilinden:


    ''Milliyet davasý þuursuz ve ölçüsüz bir dava þeklinde mütala edilmemelidir.Milliyet davasý siyasi bi mücadele konusu olmadan önce þuurlu bir ülkü meselesidir.''


    ''Vakýa bize milliyetçi derler.Fakat biz öyle milliyetçileriz ki bizimle iþ birliði eden bütün milletlere hürmet ve riayet ederiz,onlarýn bütün milliyetlerinin icaplarýný tanýrýz.Bizim milliyetçiliðimiz her halde hodbin (bencil) ve maðrur bir milliyetçilik de deðildir.''


    ''Bu memleket tarihte Türk'tü,halde Türk'tür ve ebediyen Türk kalacaktýr.''


    ''Biz doðrudan doðruya milliyetperveriz,Türk milliyetçisiyiz.Cumhuriyetin dayanaðý,Türk topluluðudur.Bu topluluðun fertleri nne kadar Türk kültürü ile dolu olursa, o topluluða dayanan cumhuriyet de o kadar kuvvetli olur.''


    ''Benim yaradýlýþýmda fevkalade olan bir þey varsa,Türk olarak dünyaya gelmemdir.''


    ''Benim hayatta yegane fahrim,servetim Türklükten baþka bir þey deðildir.''


    ''Türk milleti kahramanlýkta olduðu kadar,istidat(yetenek) ve liyakatte (yeterlilik,kifayet) de bütün milletlerden üstündür.''


    ''Her Türk ferdinin son nefesi,Türk Milletinin nefesinin sönmeyeceðini,onun ebedi olduðunu göstermelidir.Yüksel Türk,senin için yüksekliðin hududu yoktur.Ýþte parola budur.''


    ''Ben asil bir milletin evladýyým.''


    ''Biz bize benzeriz.''

  23. #23
    volkanferhan - ait Kullanýcý Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    07.03.2006
    Nereden
    Ýstanbul
    Yaþ
    40
    Mesajlar
    439

    Standart

    Gafil, hangi üç asýr, hangi on asýr
    Tuna ezelden Türk diyarýdýr.
    Bilinen tarihler söylememiþ bunu
    Kalkýyor örtüler, örtülen doðacak,
    Dinleyin sesini doðan tarihin,
    Aydýnlýkta karaltý, karatýda þafak
    Yalan tarihi gömüp, doðru tarihe gidin.


    Asya'nýn ortasýnda Oðuz oðullarý,
    Avrupa'nýn Alplerinde Oðuz torunlarý
    Doðudan çýkan biz
    Nerde olsa, ne olsa kendimizi biliriz
    Türk sadece bir milletin adý deðil,
    Türk bütün adamlarýn birliðidir.
    Ey birbirine diþ bileyen yýðýnlar,
    Ey yýðýn yýðýn insan gafletleri
    Yýrtýlsýn gözlerdeki gafletten perde,
    Hakikat nerede?

    MUSTAFA KEMAL
    Sinop 25 Kânunu Evvel 321 (1905)
    Benim yaradýlýþýmda fevkalade olan bir þey varsa,TÜRK olarak dünyaya gelmemdir....Gazi Mustafa Kemal Atatürk

  24. #24
    volkanferhan - ait Kullanýcý Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    07.03.2006
    Nereden
    Ýstanbul
    Yaþ
    40
    Mesajlar
    439

    Standart

    26 Eylül 1938 tarihinde Atatürk, rahatsýzlýðý ile ilgili olarak ilk defa hafif bir koma atlatmýþtý. Prof. Afet Ýnan, olayý þöyle anlatýyor:

    O geceyi rahatsýz geçirdi. Ýlk komayý o zaman atlatmýþtý. Ertesi sabahki açýklamasýnda :

    "Demek ölüm böyle olacak" diyerek uzun bir rüya gördüðünü anlattý.

    Salih'e söyle, ikimiz de kuyuya düþtük, fakat o kurtuldu" dedi.

    Atatürk'ün burada "kuyuya düþme" sembolü ile gördüðü rüya vizyonu, kendisinin de söylediði gibi ölümünün habercisiydi. Salih Bozok'un kuyudan kurtulmasý ise, Atatürk'ün vefat ettiði gün, buna çok üzülen Salih Bozok'un intihar etmesi sonucu kurtarýlmasýný simgeliyordu...

    Bu Atatürk'ün gerçekleþen son rüyasýydý...
    Benim yaradýlýþýmda fevkalade olan bir þey varsa,TÜRK olarak dünyaya gelmemdir....Gazi Mustafa Kemal Atatürk

  25. #25
    volkanferhan - ait Kullanýcý Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    07.03.2006
    Nereden
    Ýstanbul
    Yaþ
    40
    Mesajlar
    439

    Standart

    Ben Ýnsan Deðil miyim?”

    Yýl 1922. 14 Ocak gece yarýsý. Mustafa Kemal’in özel treni Eskiþehir’e doðru gidiyor. Bu yolculuk bir kamuoyu yolculuðu olacak ve Gazi, savaþ sonrasý Anadolu’sunda bazý þehirlerin nabzýný yoklaya yoklaya Ýzmir’e gidip annesini görecek. Ve Latife’yi.

    Ama o gece çok sýkýntýsý var Mustafa Kemal’in ve bir türlü uyku tutturamýyor.

    Ali Çavuþ kompartýmanýn kapýsý önünde sigara üstüne sigara içiyor. Kapýya dayanmýþ karanlýðý seyreder ken bir yandan da kendi kendine mýrýldanýp duruyor.

    “Bu iþin bu kadar çabuk oluvereceðini hiç düþünmedim.

    Ýþte, sonunda þifreli telgraf geldi. Zübeyde anamýzý yitirdik. Peki, ne duruyorum. Ýçeri girip onu uyandýrmalýyým. Ama iþe bak, giremiyorum. Kýyamýyorum paþama. Nasýl derim ki: ‘Anamýz öldü paþam!’ diyemem. Onun yüreði anasý için atar. Hep söyler. Vataný kurtarmakla anasýný kurtarmak ayný anlama gelir onun için. Kapýyý açsam, telgrafý uzatsam, ‘Paþam sen sað ol’ desem ‘Eyvah demez mi?’ ‘Koca vataný kurtardým ama anamý kurtaramadým demez mi?"

    Ali Çavuþ, anlattýðýna göre birden yerinden sýçramýþ. Ýçeriden bir ses geliyor. Mustafa Kemal sesleniyor.

    Çavuþ kompartýman kapýsýný açýp selam duruyor:

    “Emret Paþam”.

    Mustafa Kemal yataða oturmuþ soruyor telaþ ile:

    “Ne demeye kapýda bekliyorsun sen?”

    “Uyku tutturamadým da Paþam”

    “Annemden bir haber var mý?”

    “Az önce bir telgraf geldi dediler, þifreyi çözünce size sunacaklar.”

    “Boþuna kývranma Ali, benden de saklamaya çalýþma. Ben haberi aldým.”

    Ali Çavuþ bir þey yokmuþ gibi durmaya çalýþýyor ve merakla soruyor:

    “Ne olan, ne haber aldýn ki paþam? Hayýr haber inþallah.”

    Mustafa Kemal usul usul anlatýyor.

    “Az önce dalmýþým, rüyamda yeþil bir ovada anamla el ele geziniyorduk. Hep olduðu gibi bana birþeyler anlatýyordu. Birden bir fýrtýna çýktý. Bir sel bastýrdý, anamýzý aldý götürdü. Hiçbir þey yapamadým. Hiç, hiç!..”

    Çavuþu bir titremedir almýþtý. Derken.. Mustafa Kemal emri verdi:

    “Çocuk! Al getir þu telgrafý, hemen!”

    Ali Çavuþ kompartýmandan çýkar çýkmaz, çözümü getiren görevliyle karþýlaþtý.

    “Ver onu” dedi. “Paþamýz bekliyor.”

    Kaðýdý aldý, içeri girdi, selam durdu ve: “Sen saðol paþam” dedi.

    “Millet sað olsun.”

    Gözünden iri bir damla göz yaþý akývermiþti. Çavuþ “Aðlama paþam” diye yalvardý.

    “Neden? Ben insan deðil miyim? Anam öldü. Ben buna aðlarým. Ama, Anavatan kurtuldu. Bununla da te selli bulurum. Benim için ikisi bir.”

    Ýþte ben bunun için:

    ‘Bulunur kurtaracak bahtý kara maderini’ diye cevap vermedim mi Namýk Kemal’e? Birden Mustafa Kemal ile Ali Çavuþ birbirlerine sarýldýlar ve açýk açýk, hýçkýrýklarla, içli içli aðlýyorlardý
    Benim yaradýlýþýmda fevkalade olan bir þey varsa,TÜRK olarak dünyaya gelmemdir....Gazi Mustafa Kemal Atatürk

Konu Bilgileri

Bu Konuya Gözatan Kullanýcýlar

Þu anda 1 kullanýcý bu konuyu görüntülüyor. (0 kayýtlý ve 1 misafir)

Yetkileriniz

  • Konu Acma Yetkiniz Yok
  • Cevap Yazma Yetkiniz Yok
  • Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
  • Mesajýnýzý Deðiþtirme Yetkiniz Yok
  •