Ýþini iyi yapýp kulübü olabilecek en üst seviyeye ulaþtýrmak yerine, rakiplerin baþarýsýz olmalarýný bekleyip aradan sýyrýlma anlayýþýný futboldan silip atmaya, bu anlayýþýn yerine futbola rekâbetin güzelliðini getirmeye gayret ederdim.
Kökleþmiþ bu zihniyeti yýkmak için gelir gider dengesini güzel yürüten 4-5 kulübe almak isteyip güçleri yetmediðinden alamadýklarý kaliteli yabancý futbolcularý alýrdým. Ve basýn önünde bu kulüplere þöyle bir çaðrý yapardým: Sizden tek bir isteðimiz var, en iyi futbolunuzu bize karþý oynamanýz! Ayrýca bir de fenerbahçeye bu þekilde bir futbolcu alýrdým. Þaþkýn tavuða dönsünler Rakibinize neden futbolcu alýyorsunuz sorusuna, biz kendimize güveniyoruz, rekâbetten korkmuyoruz. Ve güzel futbolu seviyoruz. Fenerbahçe ve diðer kulüpler bizi zorlamalý ki oynadýðýmýz futbolun kalitesi yükselsin, Barcelona ile B. Münih ile baþa çýkacak, rekâbet edecek hâle gelelim derdim. Evet, kalýplaþmýþ anlayýþlarý yýkmak için bunlarý da yapardým. Bu herþeyiyle çürümüþ dünyâda devrimlere ihtiyaç var. Futbolda devrim yapmak için elimdeki bütün imkânlarý kullanýrdým.
Ve bence ülkede bir devrimin öncüsü olmaya en lâyýk takým Trabzonspor.