muratt Nickli Üyeden Alıntı
Daha öncede defalarca yazdım. Malesef skordan bağımsız düşünemiyoruz. Kimse itiraz etmesin. Yendiğimiz zaman Ünal Hoca övgüleri alıyor başını gidiyor, yenildiğimiz zaman hoca bu işi bilmiyor ile başlayan hakaretlere varan şeyler. Oysa galibiyet ile mağlubiyet çoğu zaman birkaç kırılma anı ile belirleniyor.. Sağlıklı eleştiri yapabilene açıkcası ben pek rastalayamıyorum burada. Herkes takım tutar gibi Ünalcı veya anti-Ünalcı olmuş durumda..
Konuya objektif bakmak lazım. Ünal Hoca'nın artıları da var eksileri de var. Şimdi herşeyden önce eleştiri yaparken takımdaki sakatlar ordusunu bir kenara bırakamayız. Böyle bir kadro yapısında hocanın yapabilecekleri çok sınırlı, bunu unutmamak gerekir. Ha derseniz ki neden bu kadar sakat var, onu da ayrıca sorgulamak lazım. Ayrı tartışma konusu. Ama genelleme yapmak zor gibi. Darbeye bağlı sakatlıklar var (Ekuban), doktor hatası ile kötüleşmiş sakatlıklar var (Abduş), tüm kariyeri boyunca bir şekilde sakatlıklarla yaşayanlar var (Mikel ve Sturridge) ve belki aşırı yoğunluktan ve rotasyon azlığından sakatlananlar var (Parmak ve geçen sene Onazi). Ben açıkcası sakatlık konusunu o yüzden genelleyemiyor veya birine mal edemiyorum. Farklı görüşler olabilir tabi...
Şimdi dar kadro ile hoca ne yapabilir ? Arkadaşlar Fıratcan Koray Doğan Yusuf Advijaj bunlar süper ligde hiç bir takımda ilk 11 oynayabilecek adamlar değil. Belki seneye olabilirler. Ama bugün değil. Geçen sene Ekuban Parmak Hüseyin Uğurcan Hosseini bu seviyelerde miydiler ? Değildiler. Aynı şey bu sene gelen çocuklar için de geçerli. Beklentiyi yanlış ayarlıyoruz. Hoca bunları mecburiyetten oynatıyor. Yedek kulübesinin hali ortada. Bir bizim yedeklere bakın bir de Başakşehir'e mesela.. Burada yönetime de kızmamak lazım bu kadar sakat olabileceğini nasıl öngörsünler. Ve yukarda dediğim gibi sakatlık konusunu da genellemek zor..
Ünal Hoca'ya gelelim. Takımda bireysel anlamda futbolcuların gelişimleri ortada. Geçen yıl hepimizin hayranlıkla izlediği Barcelona vari maçlar ortada. Bunlar kendiliğinden olmadı arkadaşlar, kimse Ünal Hoca'nın buradaki başarısını küçümsemesin. Veya birkaç futbolcuya bağlamasın. Bu futbolcuların çoğu bir sene önce de vardılar ama oynadıkları oyun ortadaydı. Burada Ünal Hoca ne yaptı peki. Önce oyuncualra bir takım ve arkadaşlık ruhu kazandırdı. Bu çok önemli bir şey. Bugün Fatih Terim ile GS son 20 yılda 10 defa şampiyon olduysa Terim'in bu özelliği sayesinde oldu. Burası Türkiye. Yoksa Hiddink, Cocu, Advocat vs. gibi adamların başarılı olması lazımdı. Dolayısıyla bu yapılan şeyi kimse küçümsemesin. Sosa ikl geldiği sene nasıl oynadı son iki senedir nasıl oynuyor. Burada hoca faktörünü kimse inkar etmesin. Hem Sosa'nın takıma gösterdiği aidiyet hem de oyun için verimliliği bir hoca başarısıdır.
Gel gelelim belli bir futbol kalitesi pat diye yakalanmıyor. Geçen sene 6 ay sürdü iyi futbol oynamaya başlamamız. Ama o 6 aylık sürecin içinde olan oyuncuların çoğu yok şimdi. Yani süreç başa sardı. Belki iyi giden bir sistemde 1-2 oyuncu değiştiği zaman çarklar dönmeye devam eder ama takımda 3-4 oyuncu değiştiği zaman artık aynı futbolu kimse beklemesin. Bu hocanın da suçu değildir...
Peki Ünal Hoca'nın eleştirilecek hiç mi bir yanı yok. Genelde forumda herkes FM mantığıyla bakıp neden o girdi bu girmedi diye eleştirebiliyor. Eleştiri seviyemiz malesef bu, ilkokul terkten hallice kahve muhabbeti. Şimdi Doğan, Çörekçi, Fıratcan, Canbaz vs. bu arkadaşlarla ilgili değişiklikleri eleştiren kimse kusura bakmasın komik oluyor. Hoca işte eldeki yokluktan arayış içinde.
Bununla beraber takımın korner dahil duran toplarda iyi çalışmadığı ve organizasyon eksikliği olduğu ortada. İlk göze çarpan bu ve bu sorun oyuncu kalitesinden bağımsız olarak çözülebilir.
Defans yapısı ve kaleci geçen seneden beri büyük ölçüde aynı olmasına rağmen süreki ve basit goller yenmesi ve pozisyon verilmesi eğer Uğrucan'ı parlatmak için bilerek yapılmıyorsa bu da ciddi bir teknik heyet zaafı. Burada defansın önündeki kurgunun da sürekli değişmesi ve beklerin çok hücumcu olmasını göz ardı edemeyiz ama artık bu seviyede defansın biraz daha güven veriyor olması lazım. Burada bir eleştiri de yönetime tabi. Campi ve Ivanildo yerine Durica vari birini getirmeleri gerekiyordu. Keşke Mikel değil de mesela Kompany gibi bir adam gelmiş olsaydı. Çok şey farkedebilirdi.
Ünal Hoca'yla ilgili benim gördüğüm bir başka önemli eksiklik de oyun yapısı anlamında bir B planının olmaması. Ünal Hoca geldiği günden beri bol pas yapan, biraz Barcelona vari bir oyun yapısı kurmaya çalışıyor. Bunu ama her maçta yapmaya çalışarak bazen maçları kaybetse de uzun vadede sistemi oturtarak başarılı olmayı planlıyor gibi. Çok itiraz da edemem açıkcası kendi içinde tutarlı bir düşünce. Ama mücbir durumlarda, yani olağan dışı hallerde bazen belki bu oyun planını birkaç maçlık kenara bırakmak gerekebilirdi. Örneğin Rize maçı. Evet kazandık. (diyorum ya skordan bağımsız düşünmek lazım diye) Kazandığımız için kimse sorgulamıyor ama öyle yağmurlu ve göl haline gelmiş sahada hala pas yapmaya çalışmanın ve oyun sisteminde ısrar etmenin açıklaması yok. Hele o defansta yaptığımız paslarda top kaybedip maçı vermemiş olmamız tamamen bir tesadüftü bence. Zaten sonrasında maçı alma şeklimiz atılan uzun toplarla oldu. Böyle bir maçta, hele de ilerde Sorloth varken uzun top atıp onun indirdiği toplarla gol aramaktan daha mantıklı ve basit bir taktik olabilir miydi. Nitekim gol de öyle geldi. Şimdi bu belki ilkel bir futbol yöntemi ama o şartlar bunu gerektiriyordu ve hoca bu müdahaleyi yapabilirdi.
Göztepe maçına gelelim. Kadro ortada. Yedekler malum. Böyle bir yapıyla, rakip Göztepe bile olsa ki ligde artık kötü takım yok, rakibe nasıl oyun üstünlüğü kurup pozisyon üretkenliği kazanabilirsiniz. Doğan-Canbaz ikilisinin de ligin çoğunda sahada olmayacağını en azından bu sene biliyoruz, o zaman sistemde ısrar etme neden ? Bu maçlar. Gençler, Kasımpaşa, Sivas, Göztepe bir şekilde kötü oynayıp kazanılması gereken maçlar. GS yıllardır böyle maçları kazanarak şampiyon olmadı mı. Bu maçlardan ikisini almış olsak şu anda neredeydik. Hele de kadronun bu şekilde eksik olduğu bir dönemde bu maçlardan ikisini galibiyetle bitirmiş olsaydık lig nereye giderdi..
Peki Göztepe maçında ne yapabilirdi hoca.. Herhangi birşey.. Tam olarak demek istediğim bu işte. B planı. Hoca'dan mücbir durumlar için bir B planı beklerdim ben. İngilizcede "thinking outside the box" diye bir ifade var, yani farklı bir bakış açısı gibi çevirebiliriz. Biz karadenizliler için aslında çokca geçerlidir bu, biraz farklı düşünmek. Ben illa şöyle yapsın demiyorum ama değişik bir B planı. Yani ne bileyim ileriye Sorloth ve Koray'ı beraber koyup, onlara uzun top atıp birbirlerine veya Wkameme'ye indirmelerini planlayıp, takımın kalanı ile de oyunu tutmayı deneyebilirdi. İnanın bu basit ve ilkel plan bile çok rahat 3 puan çıkartabilirdi Göztepe maçından. Ama hocanın derdi 3 puan değil. Hocanın derdi şartlar ne olursa olsun aynı oyunu oynamak. Saygı duyarım ama şu anda içinden geçtiğimiz dönem fevkalade tedbirler isteyen bir dönem. O yüzden hocanın tutabilecek makul B planları üretmesini beklerdim ben.
Bu hafta Krasnadar ve sonra Alanya maçları var. Yine kadro çok sıkıntılı. Aynı şeyleri deneyerek farklı sonuçlar almamız zor. Milli ara sonrası belki elimiz rahatlayacak, özellikle Ekuban da geldikten sonra çok daha farklı bir takım izleyeceğiz. Ama bu iki maç, bizi ligde ve avrupada tutacak veya havlu attıracak maçlar. Ve bu iki maçı, bu kadro yapısıyla beraber geçen seneden beri oynamaya çalıştığımız oyunu oynayarak kazanmamız mümkün değil.
Benim de hocaya eleştirilerim böyle... Bu dönem başarısız buluyorum... Ancak, yaptıklarını da inkar etmiyorum ve bu takımı şu anda şampiyonluğa taşıdığını düşünüyorum. Belki bu sene veya belki önümüzdeki sene. Takım oraya doğru gidiyor. Engebeli bir yol bu, düz bir yol değil. Bu engebelerden birinde hocayı gönderirsek takımda o şampiyonluk yolundan çıkar. O yüzden diyorum ki hoca takıldığında omuz vurmayalım, bir omuz verip yardım etmeye çalışalım.