Toplam 8 adet sonuctan sayfa basi 1 ile 8 arasi kadar sonuc gösteriliyor

Konu: Müteahhit Futbolu

  1. #1
    Trabzonspor Kongre Üyesi

    Üyelik tarihi
    29.05.2004
    Nereden
    Ankara
    Yaş
    48
    Mesajlar
    368

    Standart Müteahhit Futbolu

    Son seçim öncesi vizyonsuz bulunan Hakan Kulaçoğlu'nun Temmuz 2013 tarihli analizi. Zaman ayırıp okunmasının faydalı olacağı kanaatindeyim:

    ************************************************

    Müteahhit Futbolu

    Son Trabzonspor kongresi sürecinde sadece kurumu ve camiayı değil futbolun genel ahvalini analiz etmeye çalıştık. Artık çok büyük paraların döndüğü bu sporun mevcut yapısından kurtarılamaması halinde kısa bir süre sonra masumiyetini tümden yitirmesinin yanında, ekonomik açıdan da kesin bir çöküş yaşayacağı gerçeğini anlatmak istedik.

    Bu genel değerlendirmenin sonrasında da şunu söyledik: Trabzonspor, kendine özgü bir yönetim tarzı geliştiremez ve İstanbul kulüpleri gibi büyük işadamı başkanlar aramaya devam ederse, bu yönelim kurumun yararına olmaz, aksine iki taraf arasındaki farkın pekiştirilmesi, konsolide edilmesi ile sonuçlanır.

    Kongre sonrasında Trabzonspor’daki gidişe baktığımızda, düşüncelerimizin, önerilerimizin tam aksine bir yöntemle karşı karşıya kaldığımız görülüyor. Siyasetle yakın ilişkide olmayı tercih eden bir işadamı zihniyeti ve pahalı yabancı transferlerle sürdürülen klasik zihniyet.

    Kongreye 175 milyon lira civarında borçla giren Trabzonspor’da bazı yabancı oyunculara yapılan 1,5 milyon avroluk yıllık ödemeler ciddi eleştiri alıyordu. Bugün transfer edilen ileri yaştaki yabancı yıldıza taahhüt edilen yıllık ücret ise 2,5 milyon avro.

    Peki, bu kadar borç içindeki bir kurumda bu paralar nasıl ödenecek? Kimine göre müteahhit bir yöneticinin aldığı kişisel krediyle, kimine göre de tüm ülke müteahhitlerinin bağlı olduğu siyasetin aracılığıyla.

    ***

    Başlığa dönelim. Bugün ülkemizde süper ligi olan sporun gerçek adı ‘Müteahhit Futbolu’dur. Büyük müteahhit veya diğer iş kollarının büyük patronları üzerinden yürütülen, başkanın zengin kulübün ise fakir olduğu bir sistemin ana spor dalıdır bu. Kulüpler için çıkmaz bir sokak, başkanlar için ise ballı börektir.

    Spor kamuoyumuzun, Tuğrul Akşar üstadın yazıları ve kitapları ile adına aşina olduğu spora bakalım bir de: ‘Endüstriyel Futbol’... İncelemek lazımdır.

    Yetmişlerde tüm dünyada, en favori dal olmasına rağmen temelde sadece bir takım sporu olan futbolun 1990’lardan itibaren geldiği boyutu anlatır ‘Endüstriyel Futbol’ terimi. İlkten kulağa geliş şekliyle zihni de yanıltan bir havası yok değildir hani. Bu isim tamlamasındaki endüstriyel kelimesi var diye, bugün başka bir futbol oynanmıyor dünyada. Futbol aynı futbol, ancak bizatihi kendi endüstrisini yaratmış, bu da saha dışında, kurum yönetiminde ve uluslararası ilişkilerde ayrı bir çağı işaret etmiştir. Özellikle yayın gelirleri ve sponsorluk anlaşmaları ile çok ama çok büyümüş bir sektördür futbol.

    Bugün Avrupa futbolunun mali büyüklüğü belki 15 belki 20 milyar avrodur. Ülkeye göre değişen büyüklükler, gelir kalemlerine göre de farklılık gösterir. Maç günü gelirleri İngiltere, Almanya ve İspanya’da %25 sınırının üzerinde iken İtalya ve Fransa’da %15 ve altında kalmaktadır. Ancak, endüstriyel futbolun gelir kaynakları belli ve sayılıdır:

    Tribün kombine ve haftalık bilet satışları
    Yayın gelirleri
    Sponsorluk anlaşmaları
    Bahis oyunlarından paylar
    Resmi logolu ürün satışları
    Sporcu bonservis bedelleri
    Bu altı temel kalemin her ülkede ve o ülkenin her kulübündeki karşılığı farklıdır. Bu, farklılıkları sadece kulübün tarihi, büyüklüğü, taraftar sayısı değil, pazarlama becerileri ve profesyonel yapılanması belirler. Örneğin son ŞL finalistlerinden Bayern Münih’in en büyük gelir kalemi sponsorluk anlaşmaları olabilirken, Borussia Dortmund için bu kalem bonservis gelirleridir.

    Finalist deyince şu durumu da belirleyelim: UEFA’nın iki büyük organizasyonunda final oynayan 4 takımdan her yıl en az biri Avrupa’nın ilk 20 büyük kulübü içine girmeyen takımlardır.

    ***

    Her ne olursa olsun, futbol büyük paraların döndüğü bir spor, futbol kulübü yönetimi ise zor bir iştir. Hele kadronuza dahil ettiğiniz oyunculara değerlerinin üzerinde bonservis ücretleri ve yıllık emek bedelleri ödüyorsanız...

    İşte, bir ülkede futbol kulüpleri yukarıdaki son cümleye uygun şekilde yönetiliyorsa, o ülkenin futboluna ‘Müteahhit Futbolu’ denir. Müteahhit deyince, o iş kolundaki dostlarımız alınmasınlar lütfen ama müteahhit kafası diye bir kafa var bu ülkede. Hele de son yıllarda.

    Çağımızın müteahhidi artık eskisi gibi vatandaştan arsa satın alıp apartman yapan, daire satan orta-üst sınıf adam değildir. Daha ziyade, belediyelere, devlete ait büyük arazilere, kentlerin en değerli arsalarına gökdelenler, kuleler, çok büyük siteler, rezidanslar, alışveriş merkezleri diken, devlete otoyollar, havalimanları yapan çok büyük adamlardır. Kent müteahhididir, yol müteahhididir, NATO, Spor Toto müteahhididir. Çok büyük paralar kazanırlar, çok büyük reklamlar yaparlar. Böyle olunca da, büyük para ve büyük reklam sisteminin hakim olduğu futbola uzak kalamazlar, kalsalar bile birileri onları yakınlaştırmaya çalışır.

    ***

    Türkiye futbol alanında dünya sıralamasında çok geridedir, tıpkı bilim ve sanatta olduğu gibi. Ancak müteahhitlerimiz için durum çok farklı, gurur verici bir boyuttadır! Çok büyük müteahhitler üreten, onları titanlaştıran, ülkenin en ünlü şahısları yapan bir sisteme sahiptir ülkemiz. Müteahhit derken, aslında doğrudan ve tek başına o karne ile yapılan mesleği de düşünmeyelim lütfen. Aslında bir mesleği değil bir kafa yapısını ve o kafa yapısının çok sevdiğimiz bir spora verdiği hasarı temsil ediyor bizim eleştirimiz. Bu ve benzeri sektörlerdeki sürekli ve çok hızlı büyüme hırsı, futbola el atınca işte o kaçınılmaz spor dalı ortaya çıkıyor işte: Müteahhit Futbolu’

    Bugün Türkiye’deki futbolun yaşadığı kirliliğin de asıl sosyolojik altyapısı budur. Hep kazanmak, çok çabuk kazanmak, en yükseğe ulaşmak ve hep orada kalmak... ‘En büyük kuleyi ben dikeceğim ve her sene dikeceğim’ anlayışıdır futbolumuza bugünkü utanılacak duruma getiren. Kamu arazisine, yeşil alanlara devasa bina dikmenin, SİT alanlarını hiçe saymanın, orman kesip villa sitesi yapmanın futboldaki yansımasıdır ‘Şampiyonluğa giden yolda her şey mubahtır’ anlayışı. Tam da onun uzantısıdır bu şike rezaleti.

    Ticari, siyasi ilişkileri ve medyadaki dostlarıyla kurulan çıkar imparatorluklarıdır futbolumuzun hastalığı. Titanlaşmadır. Bazı yayın yönetmenleri, spor müdürleri, köşe yazarları, yorumcular rezidanslarda, havuzlu villalarda oturabilsinler diye kıyılan bir masum spordur bugün futbol. Oralarda oturdukları, rahatlarını bozamayacakları için şike dahil her türlü rezilliğe göz yumulması zorunluluğudur. Bunu adı ‘Endüstriyel Futbol’ değil, ‘Müteahhit Futbolu’dur.

    ***

    Biz ne kadar o 6 ana gelir kaynağını sıralarsak sıralayalım, ‘Müteahhit Futbolu’ kafayı araziye, inşaat takar, mali açıdan gelişmenin yolunu orada arar. Devlet bize stadyum yapsın... Yetmez. Devlet bize arazi, yayla, tepe, ova versin, sonra da kredi açsın, oralara yazlık kışlık tesisler yapalım. Gören de sanır ki, Barcelona’nın, Real Madrid’in, Bayern Münih’in, Borussia Dortmund’un geçtiği yoldur bu yol. Bu düzeylerine, bu başarılarına, arsayla, betonarmeyle ulaşmışlardır.

    ***

    Sanmayın ki, diğer bazı kulüpler ‘Müteahhit Futbolu’na hizmet eder de bizim bu kadar sakındığımız Trabzonspor bu dalgaya kapılmaz. Hadi Mehmet Ali Yılmaz dönemine dönmeyelim ama bir önceki başkan, son şampiyon başkan Sadri Şener’in başkanlığa başladığı ve bitirdiği yerdeki TMSF borçlarına bir bakmak, beyanatlarının TAV ile nasıl dalgalandığını süzmek, yeni seçilen başkan Hacıosmanoğlu’nun ‘Siyaset Trabzonspor’un iliklerine kadar girecek deyip başbakanın mitinginde podyuma çıktığını görmek, eski TOKİ Başkanı yeni Şehircilik Bakanı’nı kendi öz abisi ve ülkenin mimarı ilan etmesini duymak, büyük paralarla yapılan transferlerde yönetim içinden veya dışından hep büyük müteahhitlerin adlarının geçtiğine şahit olmak, helikopterlerini, uçaklarını semalarda seyretmek ‘Müteahhit Futbolu’nun tipik belirti ve bulgularıdır. Yeni taahhütlerin ve ihalelerin müjdecisi gibidir; ama temelde ‘-miş gibi yapmanın’ 2013 modelidir.

    Oysa Trabzonspor’un veya Temiz Futbol isteyen her kulübün ilk yapması gereken şey bu kirli sistemi reddetmek, dışında kalmak ve yıkılması için gayret göstermektir. Trabzonspor’un sistemi, bizatihi kendisine entegre olarak temizleme şansı olmadığını anlayamayanlar bilerek ya da bilmeyerek ‘Müteahhit Futbolu’na taşeronluk ederler. Geçici çıkarlar sağlayabilirler, ancak Trabzonspor’da, kendi varoluş felsefesine aykırı kalıcı hasarlar bırakabilirler.

    ***

    Evet, şike bugün futbolumuzun en çirkin yüzü, en kirli yanıdır; şikeci kişiler ve kurumlar en ağır cezaları almalıdır. İşin olmazsa olmazı budur. Ancak, bu kirli sistem, bu çıkar düzeni sadece bugünün şikecilerinin bertaraf edilmesi ile yok edilemez. Bu düzen tümden yıkılmadıkça yeni titanlar çıkarır, yeni kirlilikler üretir. O halde ne yapılmalıdır?

    Öncelikle, futbol, işadamlarınca değil gerçek spor adamları tarafından yönetilmelidir. Siyasi telkinlerle değerinin çok üstünde sonuçlandırılan naklen yayın ihaleleri gerçek değerine indirilerek futboldaki gerçekdışı gelir hacmi realize edilmelidir. Kulüplerin, tribün, logolu ürün ve sponsorluk gelirlerini arttırmaları esas olmalıdır. Zira, bir kurumun reel değeri bu üç kaleme paraleldir.

    Yayın gelirlerinin gerçek değerine çekilmesi başlangıçta olumsuz gibi görünse de bunu zincirleme takip edecek futbolcu ödemelerindeki ve menajerlik komisyonlarındaki düşüşler kurumların bütçelerini kalıcı şekilde rahatlatacaktır. Görülecektir ki, bugünkü bonservis bedelleri ve yıllık ücretler çok kısa sürede üçte birine düşecektir. Zira, hiçbir futbolcu ya da menajer Avrupa’dan bu rakamlara yakın teklifler alamayacak, gerçek değerleri ile Türkiye’de oynayacaktır.

    Dahası, artık kulüp yönetimlerine bu kremalı pastadan nasiplenmek isteyenler değil, gerçekten futbolu seven ve yönetim becerileri gelişmiş özdisiplinleri yeterli insanlar talip olacaktır. Zaten bu müteahhit kafa işbaşında olduğu sürece tekrar tekrar müşahede edilecektir ki, kulüplerimize naklen yayınlardan ne kadar fazla para aktarılırsa, bu tarz yöneticiler o kulüpleri aynı miktarda borç batağına sokacaklardır. Bu da yetmeyecek, hibe ettim dedikleri rakamlar ve bankalardan çektikleri hesapsız krediler de derin bir koma haline yol açacaktır. Zira, müteahhit kafanın amacı, yönettiği spor kulübünü çağdaş bir yapıya kavuşturmak, mali dengesini düzenlemek ve kalıcı başarı sağlayacak mekanizmayı kurmak değil, bu spor dalından mümkün olduğunca nasiplenmek, reklamını yapıp egosunu tatmin etmek, futbolu kontrolleri altında tutmaya çalışan siyasilerin taşeronluğunu üstlenmek ve kendi kurdukları karlı düzeneğin bizatihi sömürücüsü olmaktır.

    Lakin işin en ilginç yönü, hayata bakış açılarıyla anti-kapitalist olan, bu dünyanın servetlerine servet katabilmek için her türlü oyunu düzenleyen ulusal ve uluslararası figürler tarafından yaşanamaz hale getirildiği için isyan eden taraftarların da ‘Müteahhit Futbolu’na sahip çıkması, hatta daha fazla ve hesapsız para harcama yetkisi için takdir, teşvik ve tahrik etmesi, doğruları anlatmaya, bu kirli düzeni değiştirmeye çalışanları ise çağdışılıkla suçlamasıdır.

    ***

    Ha... ‘Müteahhit Futbolu’ deyip de 3 Temmuz sürecindeki “inşaat işçileri” şifrelerine dokunmadan bitirmek olmaz bu yazıyı. Müteahhit kafasının futbolun iliklerine kadar nasıl işlediğinin net bir ispatı değil midir tek başına bu deneyim bile?

    O adı geçen inşaatların ve inşaat işçilerinin gerçekten söz konusu sektöre ait olduğuna kanaat getiren etik kurulun profesör başkanını anmadan da olmaz elbette. Son iki yılda gördük ki ‘Müteahhit Futbolu’nun eşanlamlısı ‘Hukuk Profesörü Futbolu’ imiş dilimizde.

    Nereden bilebilirdik ki!
    Konu kurt61 tarafından (27.12.2016 Saat 11:44 ) değiştirilmiştir.
    Tarih ve tecrübenin bize öğrettiği, ulusların ve hükümetlerin tarihten hiç bir zaman hiç bir şey öğrenmedikleri, ondan hiç bir ders çıkarmadıklarıdır. - Georg Wilhelm Friedrich Hegel

  2. #2
    Fatih Cengiz - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    07.09.2006
    Nereden
    Ankara
    Yaş
    43
    Mesajlar
    868

    Standart

    Katılmamak elde değil...

    610806
    Bazen geriye dönüp bakıyorum da, boynum kütlüyor falan, iyi oluyor rahatlıyorum yani...

  3. #3
    emrex61 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    15.04.2016
    Nereden
    İstanbul
    Yaş
    34
    Mesajlar
    1,136

    Standart

    Yaw kulüp kesinlikle satılmalı araplaramı nereye ise artık satılmalı bizimkiler bu işi yapamaz azıcık parayı buldumu dinini imanını kaybeder anasını bile satar adam dertsiz tasasız başına niye dert alsınki gelip birde kulüp başkanı olsun illaki vardır bir getirisi.

    He kulübü sat abi şirketleştir adam zaten zarar etmemek için her şekilde iyi yönetecek bir şekilde kurtarıcak kendini vallahide billahide ben şuanda bu külübü yönetebilecek adam tanımıyorum vede inanmıyorum.

  4. #4
    Oruç - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    04.11.2004
    Nereden
    Diyarbakır
    Yaş
    37
    Mesajlar
    19,261

    Standart

    Alıntı emrex61 Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
    Yaw kulüp kesinlikle satılmalı araplaramı nereye ise artık satılmalı bizimkiler bu işi yapamaz azıcık parayı buldumu dinini imanını kaybeder anasını bile satar adam dertsiz tasasız başına niye dert alsınki gelip birde kulüp başkanı olsun illaki vardır bir getirisi.

    He kulübü sat abi şirketleştir adam zaten zarar etmemek için her şekilde iyi yönetecek bir şekilde kurtarıcak kendini vallahide billahide ben şuanda bu külübü yönetebilecek adam tanımıyorum vede inanmıyorum.
    Linç başlasın.
    - you either die a hero or you live long enough to see yourself become the villain.

  5. #5
    emrex61 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    15.04.2016
    Nereden
    İstanbul
    Yaş
    34
    Mesajlar
    1,136

    Standart

    Alıntı Oruç Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
    Linç başlasın.
    Yok efendim inanın açın bakın eski mesajlarıma hiç bir zaman kimseyi ne destekledim nede köstek oldum sadece ustaya inandığım için sabretmemiz gerektiğini ve istikrar olması lazım dedim ama istikrarı doğru oyuncularla yapmak lazım bukadar beceriksiz insanları bir araya getirmek akla ziyan sen trabzonsporsun ya formanda hak ettiğin yıldızın var ve aciz bir futbol oynuyorsun adamlar rahat rahat yeniyor bizi yok böyle birşey efendim profosyonel bir kulüp kendini bukadar aciz hale getirmez ayıptır yazıktır eleştiriyi artık linç olarak algılamayın ben gerçekten inanmıyorum bu işleri gerçekten kulüp için yapıp çevirecek biri olacağına illaki bir çıkarı vardırki işini gücünü bırakıp bukadar ağır işlerin altına niye girsinki.

    Ben satılmasından yanayım satın alanda okadar parayı havaya atmaycagına göre illaki daha iyi olucaz ve çok başlılık bitecek ingilterede neredeyse her kulüp kişilere ait.

  6. #6
    My - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    09.06.2004
    Nereden
    Aydın
    Yaş
    49
    Mesajlar
    21,381

    Standart

    Başkan dediğin paralı olucak, güçlü olucak, yumruk atıcak, her yerde sözü geçicek, boy boy şirketleri olucak...(!) Halen Trabzonspor Kulaçoğlu gibi idealistlere hazır değil. Kulüp dibin de dibi yapıcak ki idealistlere tahammül edebilsin. Benim pek umudum yok açıkçası.
    Hakan KULAÇOĞLU: "Sabırlı, sistemli ve ekonomik, tüketen değil üreten bir Trabzonspor oluşturmak."
    Murat

  7. #7
    mete61bordomavi - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    09.05.2009
    Nereden
    İstanbul
    Yaş
    43
    Mesajlar
    2,114

    Standart

    Parası az ama futbolu bilen, entellektüel seviyesi yüksek, profesyonel yöneticiler olsalar bari, en azından takım bir şeyler oynar. En azından bu halde olmayız!

    Ben şu yönetimin, teknik kadronun ve futbolcu kafilesinin bizim kadar bu durumdan dertlendiklerini düşünmüyorum!
    Bu saatten sonra da herhangi bir olumlu gelişmeyi umut edemiyorum. Zira umut etmek için de bir şeyleri dayanak yapmak zorundadır insanoğlu.

    Ben, futbolun baronları kavramından bahsederken, burda hayal dünyasında yaşadığımızı iddia edenlere de tatlı uykular, iyi rüyalar diliyorum!
    Konu mete61bordomavi tarafından (27.12.2016 Saat 17:28 ) değiştirilmiştir.
    Trabzonspor Başkanı Nasıl Olmalıdır?
    -Birilerinin adamı değil,Trabzonspor'un adamı olmalıdır!
    Trabzonspor Teknik Direktörü Nasıl Olmalıdır?
    -Hiçbir şey olmasa da korkak olmamalıdır!

  8. #8

    Üyelik tarihi
    09.02.2014
    Nereden
    İstanbul
    Yaş
    39
    Mesajlar
    252

    Standart

    atay aktuğ ve özkan sümerin parasımı vardı

Konu Bilgileri

Bu Konuya Gözatan Kullanıcılar

Şu anda 1 kullanıcı bu konuyu görüntülüyor. (0 kayıtlı ve 1 misafir)

Benzer Konular

  1. Ülke Futbolu Kaybeder-miş
    Konu Sahibi ilhan Forum Eyüp Yusuf Trabzonspor Genel
    Cevap: 16
    Son Mesaj : 28.06.2013, 19:12
  2. Türk Futbolu İlerlemesin!!!
    Konu Sahibi EmrahYalçınalp Forum Türk Futbolu
    Cevap: 63
    Son Mesaj : 12.09.2010, 06:44
  3. Morientes Futbolu Bıraktı!
    Konu Sahibi ilhan Forum Dünyada Futbol
    Cevap: 14
    Son Mesaj : 02.09.2010, 20:23
  4. Thuram Futbolu Bırakıyor
    Konu Sahibi TolgaTopçu61 Forum Dünyada Futbol
    Cevap: 7
    Son Mesaj : 10.08.2008, 20:24

Yetkileriniz

  • Konu Acma Yetkiniz Yok
  • Cevap Yazma Yetkiniz Yok
  • Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
  • Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok
  •