aşk vardır sonuna kadar var olacaktır
örneğin
bizdeki trabzonspor aşkı
İşte Erkek için Aşk. (ayrıldıktan sonraki 1 dakika=60 saniye )
1-acaba
2-yanlis
3-mi
4-yaptim
5-yoksa
6-dogru
7-mu
8-ulan
9-guzel
10-kizdi
11-allah
12-icin
13-iyi de
14-kizdi
15-ama
16-cok
17-kiskancti
18-yahu
19-her
20-seyime
21-karisiyordu
22-bir rahat
23-haraket
24-edemiyordum
25-ama
26-gozleri
27-masmaviydi
28-deniz
29-gibi
30-gozleri
31-vardi
32-icinde
33-kayboluyordum
34-huzur
35-buluyordum
36-saclari ipek gibi
37-her dokunus
38-ayri mutluluktu
39-simsiyahti
40-offf
41-kafana s.c.m olm
42-kacirdin canim hatunu
43-bunun gibisini bir daha
44-zor bulursun
45-koseyi donmeden seslensem
46-seni seviyorum desem
47-inanir mi acaba
48-hadi olm de iste deli gibi seviyorsun
49-nerde sende o cesaret olm
50-senden bir b.k olmaz
51-hadi olm birak su inadi
52-bagir avazin ciktigi kadar
53-ya beni terslerse
54-rezil olurum
55-niye terslesin ki ya
56-seni seviyorum derdi bana hep
57-bagir hadi bagir
58-koseyi dondu hatun allah belami versin
59- hasss.. ulan mac vardi maci kaciriyorum
60- taksiiiiiiii
Taraftarlık ; Geçim kaynağı değil , Yaşam kaynağıdır ...
Fırtınasız denizde , herkes Kaptan ...
aşk vardır sonuna kadar var olacaktır
örneğin
bizdeki trabzonspor aşkı
medicina humaniem veterineria humatitem
aynaya atılan kocaman bir çizik aşk......
boşvereyim ben bu aşk işini de kara sevdama döneyim ya...
maratondan bir bilet alalım
rakip takım mı?
hayır trabzonspor
tamam işte rakip takım
güzel kardeşim bizim takımın adı rakip takım değil trabzonspor...
...........
kaptır sen bileti boş ver....
Cess ABi, tuna Kİremitçi halt etmiş yanında
eyvallah
Bence gerçek aşk trabzonspor aşkıdır.Ölene kadar bitmeyecek.Valla ben hiç bi kızı buz gibi soğukk ve yağmurda saatlerce beklemem.Ama trabzonsporu bekledim yine beklerim.
Özkan SÜMER
En büyük aşk "Allah Aşk"ıdır.Eğer karşınızdaki kişinin gözlerinde onun aşkından bir parça görürseniz, o sizi kavurur.Gerçek Aşk budur.
''Aşk korkunç uçurumların yamacında yetişen nadide bir çiçektir''
Kimin demişti unuttum..
Rujunun izi kalmış,kenarında bardağın
Neden herkesten farklı,özel gelmiş tabağın
Demek evlenme değil,şimdi eğlenme cağın
Ben göz yaşı dökerken,sen kurdunu dökmüşsün
İyi ya,öyle olsun,alemlerin kadını!
Gün olur unuturum,şeklini ve adını
Başka damaklara sun lezzetini,tadını
Ben gerçeğe dönerken,sen başlar döndürmüşsün
Ondandır ki aşk falan hikaye...
Teşekkürler ADMIN!!!
aşık olabilmek güzeldir, herkes olamaz...
"7 tepeli şehir... bekle... son tepene de dikeceğiz bayrağımızı..."
Konu Cafer KILIÇSOY tarafından (05.12.2006 Saat 23:51 ) değiştirilmiştir. Sebep: bilmem ki
ODTÜ'lü bir hocanın Trabzonspor atkısıyla dolaşan Trabzonsporlular hakkındaki yorumu;
"Hocam onlar Trabzonsporlu. Onların sevgisi, derdi bir başka. TRABZONSPOR onlar için bir var olma nedeni. TRABZONSPOR'a küsemez, kızamaz ondan utanamazlar çünkü o zaman şehirlerine küsmüş, şehirlerinden utanmış olurlar''
Aşk hep sıkıntı ve keder. En güzeli ayran gönüllü olmak
T R A B Z O N S P O R
Aşk bir turşu suyudur; İçmeyenin ağzı sulanır İçenin midesi bulanır
ODTÜ'lü bir hocanın Trabzonspor atkısıyla dolaşan Trabzonsporlular hakkındaki yorumu;
"Hocam onlar Trabzonsporlu. Onların sevgisi, derdi bir başka. TRABZONSPOR onlar için bir var olma nedeni. TRABZONSPOR'a küsemez, kızamaz ondan utanamazlar çünkü o zaman şehirlerine küsmüş, şehirlerinden utanmış olurlar''
Aşk T R A B Z O N S P O R 'un kısaltılmış halidir
"-Ben ALLAH'ın adaletine inanıyorum.." Onur Recep Kıvrak!
aşk bir çay sevgi ise bir şeker bizim gibi garipler çayı şekersiz içer
aşkı yaşamayan bilmez nası bi duygu olduğunu...
eğer karşılıklıysa cok güzel
tek taraflıysa acıların en büyüğü
Ne Olmuş Şampiyon Olamadıysak,,,
Hayallerimizi Satmadık'ya,,,
olaya biraz da bilimsel açıdan bakmak isteyenler için;
Bilim ve Teknik Dergisi'nin Ocak Sayısı'nın kapağı "Niçin Aşık Oluruz?"... Aşk konusu enine boyuna incelenmiş, okumanızı tavsiye ederim...
"7 tepeli şehir... bekle... son tepene de dikeceğiz bayrağımızı..."
Aşk arkadaşLarıma çok koydu, dünyaLarını şaşırttıLar... Şimdi ise sıra bana geLiyor
Hülya Ve Hakan Isminde Iki Genç Varmiş, Kiz Güzelmi Güzel
Genç
Yakişiklimi Yakişikli Bu Iki Genç Birbirlerini
Sevmiş Ve Bir Flort
Döneminden Sonra Evlenmeye Karar
Vermişler Ikisininde Durumu Iyiymiş
Zengin
Ve
Varlikli Ailelerin çocuklariymişlar Ve Sonunda
Hakan Ve Ailesi Hülyayi
Istemeye Gelmişler Nişan Yüzükleri
Takilmiş Ve Evlilik Günleri Belirlenmiş
Birgün Hakan
Hülyayi Aramiş Kiz Telefona Bakmiş "aşkim Napiyorsun"
Demiş
Kiz Yemek Yaptiğini, Yemek Yiyeceğini
Söylemiş
Hakan "aşkim Yemeğini Yedikten Sonra Seni Almaya
Geleceğim Birlikte
Sinamaya Gideriz Iki Tane Bilet
Aldim" Demiş
Kiz Telefonu Kapatip Yemeğe Devam Etmiş Tam O
Sirada Tüp Patlamiş
Bütün Tüp Parçalari Hülyanin Bütün
Vücudunu Delik Deşik
Etmiş. Hastaneye
Yoğun Bakima
Kaldirilmiş Hakan Koşa Koşa Hastaneye Gitmiş Ama
Hülya >> >>>onunla
Görüşmek Istememiş.
çünkü Yaniktan
öyle Iğrenç Bir Hal Almişki Yüzü Ve Vücudu Bakildiği
Zaman
Iğreniyormuş Insanlar. Annesi Hülyanin Yanina
Gelmiş Ve "kizim
Hakan Perişan Bir Halde Neden Onu
Görmek Istemiyorsun" Demiş
Kiz; "anne Sen Bile Yüzümün Bu
Haline Bakmaya Iğreniyorsun,beni O
Güzel
Halimle
Hatirlasin Herşey Bitti Söyle Ona Sakin Beni
Aramasin" >> >>>anne
Kizinin Dediklerini çocuğa Aynen Iletmiş. çocuk
üzüntüyle
Hastaneden çikmiş Ve Arabasini Süratla Kullanmaya
Başlamiş Ve
Trafik Kazasi Geçirmiş Ve Kör
Olmuş
Annesi Tekrar Kizinin Yanina Gelmiş Ve Hakana
Olanlari Anlatmiş
Artik Evlenmeniz Için Hiçbir Mani Yok
Artik Birbirinize Destek
çikmalisiniz, Bak Hem Artik Seni
Istesende Göremez Demiş Bunun üzerine Kiz
Hakanla
Evlenmiş.iki Tane çocuklari Olmuş Ve Yillar Sonra
Hülya Kalp Krizinden
ölmüş. öldüğü Gün çocuklar Anlamişlar
Ki Babalari Kör Değil Ve Aslinda Hiç
Kör
Olmamiş
Söylermisiniz Bana Böyle Bir Aşk
Varmi??
Ne Olmuş Şampiyon Olamadıysak,,,
Hayallerimizi Satmadık'ya,,,
Zafer güzelmiş hikaye...
ama çevremde gözlemlediğim kadarıyla böyle şeyler hep hikayelerde kalacakmış gibi maalesef...
"7 tepeli şehir... bekle... son tepene de dikeceğiz bayrağımızı..."
Bir hikayede be koyayım:
Bir otobüs durağında karşılaşmışlardı ilk kez.... Biri tıpta okuyordu, öbürü mimarlıkta. O ilk karşılaşmadan sonra, bir kere, bir kere, bir kere daha karşılaşabilmek için, hep aynı saatte, aynı duraktan, aynı otobüse bindiler. Gençtiler, çok genç... Birbirileriyle konuşacak cesareti bulmaları biraz zaman aldı ama sonunda başrdılar. İkisi de her sabah otobüse bindikleri semtte oturmuyorlardı aslında. Delikanlı arkadaşında kaldığı için o duraktan binmişti otobüse, kız ise ablasında.... Sırf birbirilerini görebilmek için, her sabah erkenden evlerinden çıkıp, şehrin öbür ucundaki o durağa, onların durağına geldiklerini, gülerek itiraf ettiler bir süre sonra...
Okullarını bitirince hemen evlendiler. Mutluydular hem de çok mutlu... Bazen işsiz, bazen parasız kaldılar ama öylesine sıkı kenetlenmişti ki yürekleri ve elleri hiçbir şeyi umursamadılar. Ayın sonunu zor getirdikleri günlerde de ünlü bir doktor ve ünlü bir mimar olduklarında da hep mutluydular. Zaman aşımına uğrayan, alışkanlıklara yenik düşen, banka hesabında para kalmadığı için ya da tam tersine o hesabı daha da kabarık hale getirmek uğuruna bitip-tükeniveren sevgilerden değildi onlarınki... Günler günleri, yıllar yılları kovaladıkça sevgileri de büyüdü, büyüdü... Tek eksikleri çocuklarının olmamasıydı. Zorlu bir tedavi sürecine rağman çocuk sahibi olmayınca, "bütün mutlulukların bizim olmasını beklemek, bencillik olur" diyerek devam ettiler hayatlarına. Çocuk yerine, sevgilerini büyüttüler... "Senin için ölürüm" derdi kadın, sımsıkı sarılıp adama ve adma "Hayır, ben senin için ölürüm" diye yanıt verirdi hep...
Bazen eve geldiğinde, aynanın üzerinde bir not görürdü kadın, "Bir tanem, kütüphanenin ikinci rafına bak...." Kütüphanenin ikinci rafında başka bir not olurdu, "Mutfaktaki masanın üzerine bak ve seni çok sevdiğimi sakın unutma" Mutfaktaki masadan, salondaki dolaba sevgi dolu notları okuya okuya koşturan kadın, sonunda kimi zaman bir demet çiçek, kimi zaman en sevdiği çikolatalar, kimi zaman da pahalı armağanlarla karşılaşırdı... Aldığı hediyenin ne olduğu önemli değildi zaten....
Hayat ne kadar hızlı akarsa aksın, işleri ne kadar yoğun olursa olsun hep birbirlerine ayıracak zaman buluyorlardı bulmasına ama kırklı yaşların ortalarına geldiklerinde, daha az çalışmaya karar verdiler. Adam, hastaneden ayrıldı ve muayenehanesinde hasta kabul etmeye başladı. Kadın da mimarlık bürosunu kapadı ve sadece özel projelerde görev aldı.
Artık daha fazla beraber olabiliyorlardı. Bir gün sahilde dolaşırken, harap durumda bir ev gördü kadın, üzerinde "satılık" levhası asılı olan. "Ne dersin, bu evi alalım mı?" dedi adama. "Bu viraneyi yıktırır, harika bir ev yaparız. Projeyi kafamda çizdim bile. Kocaman terası olan, martıları kahvaltıya davet edeceğimiz bir deniz evi yapalım burayı..." "Sen istersin de ben hiç hayır diyebilirmiyim?" diye yanıt verdi adam. "Amerika'daki tıp kongresinden döner dönmez ararım emlakçıyı... Kaç para olursa olsun, burası bizimdir artık...."
Sadece bir hafta ayrı kalacaklarını bildikleri halde, ayrılmaları zor oldu adam Amerika'ya giderken. Her gün, her saat konuştular telefonla.
Gözyaşları içinde kucaklaştılar havaalanında. Fakat birkaç gün sonra, kocasında bir tuhaflık olduğunu fark etti kadın. Eskisi kadar mutlu görünmüyor, konuşmaktan kaçınıyordu. Onu neşelendirmek için, sahildeki evi hatırlattı ve çizdiği projeyi verdi kadın ama hiç beklemediği bir cevap aldı: "Canım, o ev bizim bütçemizi aşıyor. Sen en iyisi o evi unut..."
Mutsuzluk, mutluluğun tadına alışmış insanlara daha da acı, daha da çekilmez gelir. Kadın, hiç sevmedi bu beklenmedik misafiri. Derdini söylemesi için yalvardı adama, "Senin için ölürüm, biliyorsun, ne olur anlat" diye dil döktü boş yere... Yıllardır sevdiği adam, duyarsız ve sevgisiz biriyle yer değiştirmişti sanki. Ona ulaşmaya çalıştıkça, beton duvarlara çarpıyordu kadın, her çarpmada daha fazla kanıyordu yüreği...
Bir gün, çocukluğunun, gençliğinin ve bütün hayatının birlikte geçtiği arkadaşına dert yanarken, "Artık dayanamıyorum, sana söylemek zorundayım" diye sözünü kesti arkadaşı. "O, seni aldatıyor. İş yerimin tam karşısındaki restoranda genç bir kadınla yemek yiyiyor her öğlen. Sonra sarmaş dolaş biniyorlar arabaya...." "Sus, sus çabuk, duymak istemiyorum bu yalanları" diye bağırdı kadın. Onca yıllık arkadaşını, kendisini kıskanmakla suçladı.... Ertesi gün, öğle vakti o restoranın hemen karşısında bir köşeye sindi sessizce ve peri masallarının sadece masal olduğunu anladı... Kocasının eskiden aynı hastanede çalıştığı genç çocuk doktorunu tanıdı hemen. Bazen evlerinde ağırladıkları kadına nasıl sarıldığını gördü adamın...
Akşam kocası eve gelir gelmez, bazen bağırıp, bazen ağlayarak, bazen ona sımsıkı sarılıp bazen de yumruklayarak haykırdı suratına her şeyi. İnkar etmedi adam. Zamanla duyguların değişebildiği, insanların orta yaşa geldiklerinde farklılık aradığı gibi bir şeyler geveledi ağzında ve bavulunu alıp gitti evden. Kapıdan çıkarken, "son bir kez kucaklamak isterim seni" diyecek oldu ama kadın, "defol" dedi nefretle...
İlk celsede boşandılar... Modern bir aşk hikayesinin böyle son bulmasına
kimse inanamadı. Arkadaşlarının desteğiyle ayakta kalmaya çalıştı kadın.
Adamın, sevgilisiyle birlikte Amerika'ya yerleştiğini öğrendi. Bazen yalnız kaldığında, onu hala sevdiğini hissedince, ağlama nöbetleri geçiriyor, aşkın yerini, en az onun kadar yoğun bir duygu olan nefretin kalması için dua ediyordu.
Aradan bir yıl geçti... Her şeyin ilacı olduğu söylenen zaman bile, kadının derdine çare olamamıştı. Bir sabah, ısrarla çalan zilin sesiyle uyandı. Kapıyı açtığında, karşısında o kadını gördü. "Sen, buraya ne yüzle geliyorsun" diye bağırmak istedi ama sesi çıkmadı. "Lütfen, içeri girmeme izin ver, mutlaka konuşmamız gerekiyor." dedi genç kadın. Kanepeye ilişti ve zor duyulan bir sesle konuşmaya başladı: "Hiçbir şey göründüğü gibi değil aslında. Çok üzgünüm ama o bir saat önce öldü. Geçen yıl Amerika'daki kongre sırasında öğrendi hastalığını ve yaklaşık bir senelik ömrü kaldığını. Buna dayanamayacağını, hep söylediğin gibi onunla birlikte ölmek isteyeceğini biliyordu. Seni kendinden uzaklaştırmak için, benden sevgilisi rolünü oynamamı istedi. Ailesine de haber vermedi. Birlikte Amerika'ya yerleştiğimiz yalanını yaydı. Oysa ilk karşılaştığınız otobüs durağının karşısında bir ev tutmuştu. Tedavi görüyor ve kurtulacağına inanıyordu ama olmadı. Gece fenalaşmış, bakıcısı beni aradı, son anda yetiştim. Sana bu kutuyu vermemi istedi..." Gözlerinden akan yaşları durduramayacağını biliyordu kadın. Hemen oracıkta ölmek istiyordu. Eline tutuşturulan kutuyu açmayı neden sonra akıl edebildi. İtinayla katlanmış bir sürü kağıt duruyordu kutuda. İlk kağıtta, "Lütfen bütün notları sırayla oku bir tanem" diyordu... Sırayla okudu; "Seni çok sevdim", "Seni sevmekten hiç vazgeçmedim", "Senin için ölürüm derdin hep, doğru söylediğini bilirdim." "Fakat benim için ölmeni istemedim" "Şimdi bana söz vermeni istiyorum." "Benim için yaşayacaksın, anlaştık mı?" son kağıdı eline alırken, kutuda bir anahtar olduğunu gördü kadın... Ve son kağıtta şunlar yazılıydı:
"Sahildeki evimizi senin çizdiğin projeye göre yaptırdım. Kocaman terasta martılarla kahvaltı ederken, ben hep seni izliyor olacağım...."
muthis bir yazi ve ask oykusu sanirim ask bu olsa gerek
bir erkek olarak cevremde olup bitenden utanir oldum ne yazikki cevremiz yasanmaz bir hal aldi kim kiminle nerde kimi aldatiyo belli degil hersey ayaklar altina alindi gercekten yozlasiyoruz cagdaslik uygarlik ayaklarina degerlerimizi yiyikip geciyoruzz allah sonumuzu hayir eylesinnn
sevgi kutsal bir seydir sevgi kafelerde gunu birlik yasanana bir gun onunla bir gun bununla paylasilan birsey degilidr
herkesin okumasi gereken bir yazi kardesimizin yazdigi yazi
saçmasapan lanet olası insanın ömrinden ömür çalan iğrenç nasıl başladığı belli olmasa da hep aynı biten duygumsu bişeydir!!
Şu anda 1 kullanıcı bu konuyu görüntülüyor. (0 kayıtlı ve 1 misafir)