Dün iş dönüşü bisikletle dönerken çok eğlenmiştim. Son bir kaç gündür güneşin altında adeta kavruluyordum bisiklet ile. Dün akşam ise yağmuru ve esintileri hissederek eve dönmek, Ramazan ayı öncesi benim için çok iyi oldu. Ramazan yaklaşıyordu ve bisiklet ile son günlerimdi. Bu sabah da gelirken iş arkadaşım Sadık ile merak ettiğimiz ve diğer ucunun nereye çıktığını bilmediğimiz bir toprak yol vardı. Fırsat bu fırsat diyerek toprak yola daldım.
Toprak yol, tarlalara ulaşım için yapılmış bir kadastrol yoldu. Şehir bisikleti ile bata çıka ilerledim ve yerleşim yerlerinden baya uzaklaştım. Yalnız değildim. Oldukça fazla sinek bana yapıştı. Geldiğim yer altın sarısı uçsuz bucaksız tarım yeriydi ve rengi, bana babamın anlattığı bir kıssadan hisse hikayesini hatırlattı.
Zamanın birinde büyük bir toprak sahibi çiftçi, tarlasındaki dedesinden kalma altınları arıyormuş. Çocukları da sürekli ona yardım ederlermiş. Çocuklar, babalarının yıllardır bulamadığı altını düşünürken, babaları ile birlikte toprağın altını üstüne getiriyorlarmış. Bütün taşlardan, zararlı otlardan arındırıp toprağı havalandırıyorlarmış aynı zamanda. Çocuklar, babaları ile geçirdikleri zaman diliminde hem güçlenip kuvvetlenmişler hem de toprağın nasıl işleneceğini de öğrenmişler.
Gel zaman git zaman baba hastalanmış ve güçten düşmüş. Çocuklarını çağırmış ve artık altını aramayacağını ve bu görevi kendilerinin yapacağını söylemiş. Bir de bir sandık göstererek eğer altınları bulamazsanız bu sandık size yardımcı olacaktır diye öğüt vermiş. Artık baba yaylada dinlenecek ömrünün son aylarını geçirecektir. Çok uzun sürmemiş ve baba vefat etmiş.
Çocuklar, babalarını toprağa verdikten sonra tarladaki arama işlerine devam etmişler. Bu esnada da toprak hem tertemiz olmuş hem de havalanmış ancak yine de altını bulamamışlar. En sonunda babalarının onlara söylediği sandık akıllarına gelmiş. Meraklı bir şekilde sandığı açtıklarında bir mektubun olduğunu görmüşler. Merakları daha da artmış, sanmışlar ki altının tam olarak nereye gömülü olduğu yazmakta. Ancak öyle değildi. Babalarının, eğer altını bulamadıysanız tarlaya ellerindeki buğday tohumlarını ekmelerini istemiş. Onlar da babalarının bu istediği hemen yerine getirmişler.
Hasat zamanı geldiğinde çocuklar aslında tarladaki gömülü altının neyi temsil ettiğini anlamışlar. Buğdayın o altın sarısı rengi, babalarının ve onun babalarının ifade etmeye çalıştığı gömülü altın için bir ip ucu veriyordu. Zamanında tarlayı iyice temizleyip havalandırmaları da ektikleri buğdayın daha verimli olmasını sağlamışlar. En sonunda yani hasat sonrasında ellerindeki buğdayları sattıklarında aradıkları altınlara kavuşmuşlar.
Kısa süreliğine de olsa uçsuz bucaksız bir tarlanın ortasında olmak güzeldi. Kendimi özgür hissetmiştim ancak bir şey vardı. Yarım saat sonra iş başı yapmam gerekiyordu. Geri dönerken manzaranın, temiz havanın, toprak ile ekin kokusunun tadını çıkardım ve buraya bir daha gelmenin planlarını aklımda kurmaya başladım. Güne güzel ve keyifli başladım.
http://batuhanbayraktar.net/ramazan-...s-gunu-sabahi/