İş yaptığım firmalardan birinin sahibi Sinoplu ve hasta Trabzonsporludur. 1996 krizinden sonra eskisi gibi coşkulu olamadığını söyler dururdu. 3 küçük oğlunun hepsi de hasta Trabzonsporluydu.
Babaları biz hep acı çekip duruyoruz diye onları GS'li yapmaya çalışıyordu. Bir gün onları alıp GS Store'a gidip baştan aşağı GS formasıyla, t-shirt'leriyle, ayakkabıları ve bilimum malzemeleriyle donatmıştı.
Bir hafta sonunda görüştüğümüzde: "Ne oldu uğraştığına değdi mi?" diye sordum babalarına. Adam da bana anlattı:
"Onları baştan aşağı GS kıyafetleriyle donattım. Pek içlerine sinmedi. Mahalleye çıkıp da top oynamaz oldular. Benim zorla giydirdiğim bu kıyafetleri her fırsatta çıkarıp geziyorlardı. Sonunda da bir gün büyük oğlum dedi ki:
- Baba bu iş böyle zorla olacak iş değil, içimdeki Trabzonspor sevgisini çekip atamazsın ya!
Ben de anladım zorla güzellik olmuyor."
Bu çocuklardan en büyüğü, yani gözleri yaşlı bir şekilde babasına gelip de posta koyanı 8 yaşındadır.
8 yaşındaki çocuğun hissettiğini hissedemeyen, gördüğünü göremeyen insanlara gelin bundan sonra "Trabzonlu" demeyelim de "GS'li" diyelim.