Dün gece (4Ekim Çarşamba) İtiraflar başlığında, latife olsun diye Gamze'nin (gmz61) okulu asmasını kınayınca, birden kendimi hoş bir sohbet ortamında buldum. Daha sonra sohbetimize Beytullah ve galyanlim da katıldılar. Hatta hafiften fanatik pacci. Fakat, bir süre sonra mevzu şirazesinden çıktı ve artık itiraflar başlığından iyice uzaklaştık. Bilhassa galyanlim konunun devam etmesini çok arzu ediyordu ama hem vakit ilerlemişti hem de itiraflar başlığı bu konu için uygun değildi.
İşte bu yüzden, bugün bu başlığı açmakta fayda gördüm. Gelin burada üniversite eğitimini tarışalım. Ben tabii ki hocalar safında yer alacağım. Ve böylece sizler de yazdıklarımdan, olaylara biraz da bizim gözlüğümüzle bakmayı öğreneceksiniz. Biz de sizin gözlüğünüzle bakacağız. Aslında bizler yaklaşık yirmi sene önce olaylara sizlerin gözlüğüyle baktık. Yani Orson Welles'in dediği gibi:
-"Bizler öğrenciliğin ne demek olduğunu biliyoruz.
Ama siz hocalığın ne demek olduğunu bilir misiniz?"
(Bu lafın orijinali tam olarak böyle değil, ben uyarladım. Orijinali, öğrencilik-hocalık kıyasını değil, gençlik-ihtiyarlık kıyasını yapıyor: I know what it is to be young, But you don't know what it is to be old")
Evet, az önce de yazdığım gibi, gelin bu köşede tarışalım. Ama karşılıklı sevgi ve saygıyı asla kaybetmeden.
Ben önce galyanlim'in problemlerine parmak basmak istiyorum. 60'la geçilen bir dersten, bir arkadaşının 58'le kaldığını söyleyip, bunu haksızlık olarak nitelendiriyor. Maalesef bu biraz can yakıcı bir durum: Kılpayı kalmak. Ama objektif bir gözle bakarsanız, kılpayı geçmekle aynı durum olduğunu görürsünüz. Yani 58 puanla kalan bir öğrencinin (hakketmediği) bir 2 puanı istemesiyle, 61 alan bir öğrenciden (hakkettiği) bir 2 puanı kesmek aynı derece manasızdır.
Hocanızdan şöyle bir laf işitseniz hoşunuza gider miydi?
-"Ya sen kalmayı kılpayı kaçırıyordun, 2 puan da ben kırdım; böylece kaldın."
Ne kadar saçma ve adaletsiz, değil mi? Ama aksini söyleyen bir hoca, ne kadar hoşunuza gider. Yani başarı için bir çizgi çizilir (50 - 60, vs.); onun üstü geçer, altı kalır. Kılpayı kalmak, her zaman acıklıdır ama kalmışsındır. Ben 58 alanların 60'a yükseltilmesi taraftarı değilim. Çünkü hiç bir hoca 78 alan bir öğrencisin 80'e yükseltmeyi aklına getirmez. Ya da, 86'yı, 88'e. O öğrencilerin günahı ne?
Bir de 55 ve üstü diye bir sınıf oluşturduklarını yazmış. Onu pek anlayamadım. Ama nisbeten daha başarılı öğrencileri başka bir şubede toplayıp, ayırımcılık yapmak gibi geldi bana. Eğer doğru algıladıysam, pek manalı bir şey değil. Hem sizlerin haysiyeti açısından, hem de eğitimin selameti açısından. Çünkü sınıflar ne kadar homojense, eğitim o kadar başarılı olur. Üstün sınıfa düşen az başarılı öğrenciler, normal bir sınıfta geçebilecekken, harikalar sınıfında başarısız olabilirler. Bunun yanı sıra 55 altı sınıf, gitgide kötülerşip, iyice hababam sınıfı konumuna gelebilir. Yani pek mantıklı bir uygulama değil. Ama dediğim gibi, yanlış da anlamış olabilirim.
Devama gelince. Devamı çok şiddetli bir şekilde bekliyoruz. Çünkü devam sizi daima ayakta tutar. Devamsızlık öğrenciyi gitgide dersten uzaklaştırır ve sonunda koparır. Bu da maalesef başarısızlık getirir. Tabii derse gidip, gazete okuyanlardan bahsetmiyorum. Gerçekten can kulağıyla dinleyenler için, başarı hep daha yakın olmuştur.
Şimdilik yazacaklarım bunlar.
Zaman zaman sizlerle bu konuyu tartışacağız.
Sevgiler.