Seni unutmayacaðýz
Üçüncü yýl da geldi, çattý... Sensiz devam ediyoruz hayata... Ýçimizde bir türlü doldurulamayan büyük bir boþluk... Kolay deðilmiþ bir ‘adam’dan daha yoksun yaþamak...
Her Aðustos, her Aðustos’un 16’sý geliyoruz yanýna. Býkmadan usanmadan...
Her yýl, her yýlýn her günü ‘adam’ gibi duruyoruz, durmaya çalýþýyoruz ya da...
Öyle ya, biz senin gibi ‘adam’larla büyüdük, senin gibi ‘adam’lar olmak için mücadele ediyoruz, senin gibi ‘adam’lar yetiþtirmeye çalýþýyoruz.
Bugün yine yanýnda olacaðýz. Trabzon’da, Beþikdüzü’nde, kabrin baþýnda...
Trabzon ile bir ömür
Dün Aðustos’un 1’ydi, benim doðum günüm... Bugün de Trabzonspor’un... Trabzonspor, bizim mesleðe adým atýþýmýzdan bir yýl sonra Dünya’ya geldi... 20 yýllýk bir yaþ farkýna raðmen beraber büyüdük sayýlýr.
‘Trabzon battý demek kolay mý?’
“Bizim meslek ömür törpüsüdür, ömrün gerilim içinde geçer ve yarý yarýya azalýr” demiþiz bundan dört yýl önce (27 Mart 1998 / Fanatik). “Kolay mý sanýyorsunuz?” baþlýklý yazýmýzýn bir bölümünde þunlarý kaleme almýþýz:
“Trabzonspor battý, göçtü demek kolay mý ha, kolay mý?.. Elimizin titremediðini, yüreðimizin sýzlamadýðýný mý sanýyorsunuz?.. Çam yeþili bir gecede yýldýzlara eþlik etmek, ardý ardýna üçbeþ geceyi uykusuz geçirmek hoþumuza mý gidiyor sanýyorsunuz?.. Bu Trabzonspor’dan bir þey olmaz demenin aðrýmýza, zorumuza gitmediðini mi düþünüyorsunuz?..
Yaþamla inatlaþmak zordur.
Sürüden ayrýlaný önce çoban parçalar. Hele günümüz Türkiyesi’ndeki kurtlar sofrasýnda yaþama þansýnýz yok denecek kadar azdýr. Diz üstü yaþamaya alýþmýþ olsanýz, mesele yok... Sürünür gidersiniz. kaldýysa bir dostun, “... ne vardý sanki bu kadar dik baþlýlýk yapacak” sözleri kulaðýnýzý týrmalar. Ama ayaða kalkacak mecaliniz kalmamýþtýr artýk. Bugünleri yaþamayý, ayakta kalabilmeyi kolay mý sanýyorsunuz?
‘Haklýlýðýmýz kýyamete kadar sürecek ki...’
Sevdiðiniz bir kurumun ilkelerini umdelerini savunarak bir ömür tüketilmesi, bugünün piyasasýnýn anlayacaðý bir iþ deðil... Piyasayý elinde bulunduranlarýn da.
Onlar, günü kurtarmak varken, dünü irdeleyip, toplumun tarihi ile barýþýk olmasýna akýl erdiremezler.
Onlarýn tarih kurtarmaya vakitleri yoktur.
Onlar bütün deðerlerini yitirerek, tarihe ihanet etmenin bedelini ödediklerinin farkýnda bile deðildirler. Bir akýntýnýn, bir modanýn peþi sýra yürüyüp giderler... Çoðunlukta olmanýn güvenli kýyýlarýnda, çýkara dayalý dostluklarýn kokuþmuþ havasý ve loþ ýþýklarý altýnda onlar kendilerini oldukça rahat hissederler. zaman da ödüllendirilirler.
Ya biz?..
Biz ve bizim gibilerin yaþam burnundan gelir.
Haklýlýðýnýz kýyamete kadar sürecek ki, tarih sizden özür dilesin. Yoksa, huysuz, geçimsiz, herþeye muhalif, müþkülpesent insan olur çýkarsýnýz.
Güçlülerin iþitmekten hiç hoþlanmadýklarý “hayýr” kelimesinin kolay yazýldýðý, kolay söylendiðini mi sanýyorsunuz?” bandý geriye sarýyor ve Kýrmýzý-Beyaz renklerle kurulan Trabzonspor’u ve o dönemin seviyesi ve heyecaný hiç düþmeyen müthiþ hukuk mücadelesini dün gibi hatýrlýyorum... Sonra Trabzonspor’un ilk teknik direktörü Rahmetli Halil Özyazýcý’yý ve o müstesna insanýn papyon kýravatýný!..
Biz mesleðe baþladýðýmýzda Ahmet Suat Özyazýcý ve Özkan Sümer’in aktif sporculuk hayatlarý devam ediyordu... Yaþça küçük olmasýna raðmen ayný mahallede büyüdüðümüz, tarihin soluk aldýðý mekanlarý birlikte arþýnladýðýmýz Þenol Güneþ, þu günlerde bir halk kahramaný... 30 Eylül 1982’de Trabzon’a ayak bastýðýnda, Mehmet Ali Yýlmaz’ýn ilk tanýdýðý üç insandan biri bendim... Kumral saçlarý, kahverengi tril tril bir elbisenin içinde çaký gibi bir delikanlýydý.
‘Savaþýmýz koltuktan güç alanlarla’
9 Nisan 1985’den bu yana, selam yok, sabah yok, Özkan Sümer ile konuþmuyoruz... Mehmet Ali Yýlmaz ise !!!
Mal davamýz, arazi ihtilafýmýz yok, çek senet iþi ile de uðraþmayýz... Kan davasýndan beter bu husumet, koltuða güç veren deðil, koltuktan güç alanlarla giriþtiðimiz, kýyamete kadar da sürmesi için ant içtiðimiz, “ben merkezci bir sistem”in oluþturduðu, “resmi hikmete mahsus”, “tek doðru ve çek çözüm dayatmacýlýðý” eksenli bir düzen çatýþmasý.
Her ne þart altýnda olursa olsun, kiþilere toplumdan baðýmsýz bir kimlik ve kiþilik izafe ederek onu insanüstü kutsal bir varlýk olarak algýlanmasýnýn önünde durduk... Tek biçimli yurttaþ yaratma ideolojisinin insanlara maske taktýracaðýný anlattýk, dilimiz döndüðünce... Kendi fildiþi kulesinde toplum üzerinde tezler ileri süren, toplumla bütünleþmemiþ, entellektüel olmaya özen gösteren, ancak bunun gerektirdiði nitelikleri taþýmayan, erdemden yoksun kiþilerden hep uzak durduk... Ýnsanýn doðasýna aykýrý olan herþeyin eninde sonunda yýkýlýp gideceðine inandýðýmýz içindir ki, toplumun kuralcý deðil, düzenlemeci olmasý gerektiðini savunduk, sonuna kadar.
‘Ýki yanlýþ bir doðru etmez dedik’
Ve en nihayet iki yanlýþ bir doðru etmez dedik.
Demeye de devam ediyoruz.
Dün Aðustos’un 1’ydi, benim doðum günüm. bu yazý, bir vicdan muhasebesi deðil, geçmiþle hesaplaþma ise hiç deðil... Bizim bu dünyada kul’a verilmeyecek hesabýmýz yok, öteki dünyayý zaten Allah bilir.
Bu sadece ve sadece, ömrü yarým asrý aþmýþ, Türkiye’deki yaþ ortalamasýna bakýldýðýnda sona yaklaþmýþ bir Ademoðlu sendromu.
Bu vesile ile de kýsa bir süre kaynamasýna ara verdiðimiz ‘Trabzon Kazaný’nýn altýna odun atmaya baþlamýþ olduk.
Hoþgörünüze sýðýnýrým, kendimden söz ettiðim için...
NOT: Mehmet abimizin 2 AÐUSTOS 2002’deki yazýsýdýr..
Fanatik.
Ruhu Þad Olsun..