< name=SignIn>
< = value=D682F1535E51FB3C9BD3DE62114495318CD12B2BB366 830A5B092756ACD5C3DA4C85E1096D7C447F8AFDD4C386F9A0 63DD7676E239126FE16E6981E11B29BA624EBD81F9EC955993 F2EF55F51E751A800B530C944BC1BAAFDE5BCAD3DDC5B82369 4EACFC035BD100C295524CDAB45C5143B2887230B8F7ADECDF B82A63B9127A08389BC1C274687DE0A336B818D3861D931C6A 8E63FCF769C432D1E27CC02835DECD800F1CB4CDD55D5D92EE F94B165BFFD2349DECD0C7BB5E390EF2BA2C78531F56536A3F 15A4846DFD79609ABC6BB4AC1FDCF9A7D91FA5B55BCA63187F D7077B85C6976E49238924D038671CA26E96D767D76B4EE8BA EE17A9A4D159AAC9396CC385A589FF29008269C0A91EFCD1F3 2B111BD00E64E37E9056D182D833393F7F0E051A9D52B0988E 73578CA0F11CEBE7E5C2C2204AA27E318DB38273D03E37 name=>
Meshur bir sehir efsanesi vardir. Istanbul için anlatilir. Denir ki: "Sultanahmet'te bir dehliz varmis. Içine girermissin ve Büyükada'da Aya Yorgi Manastiri'na kadar gidermissin..." Kuskusuz bu söylenti çok abartili. Çünkü, söz konusu tünel, Marmaray projesinin uzunlugunun dört-bes katini asmakta ve Roma-Bizans dönemi teknolojisiyle yapilmasi imkansiz görünmekte. Ama Istanbul'un altinda, toplamda o mesafeyi asabilecek uzunlukta ayri ayri tüneller var. Bu tüneller; galeriler, yapi topluluklari, mabetler, su yollari, gizli geçitlere açilir.
Sultanahmet'in orta yerinde Tevkifhane ve Kutlugün sokaklari var. Tevkifhane, Four Season Oteli'nin ön giris kapisinin, Kutlugün ise arka kapisinin açildigi sokaklar. Bu otel eskiden Sultanahmet Cezaevi'ydi. Mahkumlar arka kapidan tahliye edildiklerinden olsa gerek, o günü kutlu gün ilan ederek özgürlüge kavustuklari sokaga da bu ismi vermisler. Cezaevi olmadan önce burada Bizans Büyük Sarayi'nin bir parçasi vardi. Aslinda söz konusu saray, Bizans'in son döneminde imparatorlarin konagi olmaktan çikmisti. Krallar, Balat sirtlarinda yaptirdiklari Vlaherna Sarayi'nda ikamet etmeye baslamis ve eski saray ardiye, cephanelik, askeri kisla gibi kullanimlara birakilmisti.
16. yüzyil baslarinda ise sarayin temelleri üzerine Osmanli vezirlerinin konaklari insa edildi. Sokollu Mehmet Pasa'nin konagi da buradaydi. Cezaevi eski sarayin temelleri üzerine insa edilmis. Otelin arka bahçesinin bulundugu alanda yillardir kazi yapiliyor. Arkeoloji Müzesi'nin gözetiminde yapilan kazi alanindan ne çiktigi bilinmiyor. Ama zeminden üç kat asagi inildigi ve Büyük Saray'in bir bölümüne ulasildigi biliniyor.
Küçük Ayasofya Caddesi 40 numarada bulunan Eresin Crown Hotel'in insasi yapilirken, altindan Roma döneminden kalma bir hamam ve çok sayida tarihi obje çikti. Arkeoloji Müzesi'nden uzmanlarin gözetiminde yapilar kazi sirasinda ortaya çikan eser restore edilerek otelin altinda oldugu gibi korundu. Bu alandan çikan 49 parça arkeolojik obje ise otelin içinde sergileniyor. Buradaki eserler MÖ 4. ve MS 6. yüzyila yayilan dönemlere ait. Istanbul yeralti kentinin önemli bir parçasini barindiran bu küçük müzeyi mutlaka görmelisiniz.
Büyük Saray tesadüfen bulundu
Kutlugün Sokagi'nda magazasi bulunan Mehmet Basdogan, bölgenin en eski halicilarindan biri. ABD'de New York, Atlanta ve High Point'te de subeleri bulunuyor. Mehmet Bey, 1992'de Kutlugün'e gelerek 31 numarada bulunan binayi satin almis. Dört katli binanin bahçesi o dönemde otopark olarak kullaniliyormus. Mehmet Basdogan, otoparki kaldirip bu alana halilarin sergilendigi vitrinleri yerlestirmis. Isçilerin temizlik yaptigi bir gün, bahçenin alt katindan eski demir bir kapi çikmis. Kapiyi açtiklarinda genis bir dehlize dogru uzandigini fark etmisler. Mehmet Bey, hemen Anitlar Kurulu'na basvurarak izin ve uzman destegi istemis. Anitlardan izin çikmis, uzmanlar ise müzeden gelmis. Baslamislar çalismaya. Tam 680 damperli kamyon dolusu çöp, toprak ve moloz atmislar ve ortaya olaganüstü bir eser çikmis. "Burasi benim degil, tüm insanligin ortak mali. Ben tarihe karsi sorumlulugumu yerine getirdim" diyor. Tüm ziyaretçilere kapisi açik. Mekani çok güzel aydinlatmis. Çogu zaman kendisi gezdiriyor. Iki sene önceki Istanbul Uluslararasi Tiyatro Festivali sirasinda, oyunlardan biri burada sergilenmis. Mehmet Bey'in müzesine gittiginizde Büyük Saray'in nasil bir yer oldugu hakkinda elle tutulur bir kanitla karsi karsiya kaliyorsunuz. Tüyleriniz ürperiyor. Bu sarayin içinin ne denli zarif süslemeler ve mozaiklerle dösenmis oldugunu görmek için de, Mozaik Müzesi'ni ziyaret etmelisiniz.
Bir alt sokaga inelim ve Akbiyik Caddesi'nde yolumuza devam edelim. Sokagin sonuna dogru Bizans döneminde bir ara protokol sarayi, daha sonra da devlet hazinesi olarak kullanilan Magnora Sarayi ile karsilasirsiniz. Milattan önce 337 ve 324 yillari arasinda Bizans Imparatoru I. Konstantin'in elçileri kabul edip, toplantilar düzenledigi Magnora, Edirnekapi'daki Tekfur Sarayi'ndan sonra Istanbul'da toprak üstünde kalmis olan ikinci Bizans sarayi. Bir bölümü zeminin altindan Kutlugün Sokagi'na kadar uzaniyor.
Ayni yerdeki Sphendon, Roma dönemi yapilarindan biri olan hipodromun ayakta kalan en önemli parçasi. Deniz tarafindan bakildiginda yapinin azameti daha iyi anlasiliyor. Eserin içinde her biri farkli noktalara açilan dehlizler ve yüzlerce galeri bulunuyor. Isa'dan sonra 2. yüzyilda, insaatina Septimus tarafindan baslanmis, I. Konstantin döneminde 4. yüzyilda bitirilmis bir yapi. Üzerinde Sultanahmet Teknik Lisesi ve önünde Marmara Üniversitesi Rektörlük binasi bulunuyor. Acilen restorasyonunun yapilmasi gerekiyor. Beton takviyeler yapilmis, etrafinda son derece kötü toprak dolgularla otopark alanlari olusturulmus.
Adliye'nin altindaki kilise
Simdi kuzeye dogru yol alip meydana ulasalim ve Yerebatan ya da Bazilika Sarnici adi verilen tilsimli yapiya girelim. Bu eser, bölgenin su ihtiyacini karsilamak için yapilmis, sehrin en büyük kapali su sarnici. 140x170 metrelik bir alana yayiliyor ve on iki sirada yirmi sekizerden toplam 336 sütun çatisini ayakta tutuyor. Bazilika'nin arkasinda, meydanin kuzeydogusunda bir park var. Bu parkin tasi topragi arkeolojik eser. Burada Bizans döneminde Lausos ve Antiohos gibi aristokratlarin saraylari varmis. Geriye sadece ikinci kat duvarlari kalmis. Birinci ve ikinci katlar toprak altinda oldugundan temel duvarlari gibi gözüküyor. Bir alt kademede yer alan daire biçimindeki kalintinin, Lausos Sarayi'nin kabul salonu oldugu saniliyor. Adliye'nin yakinlarinda kilitli bir kapinin ardinda sessizce duran Azize Euphemia'ya ithaf edilmis bir kilise var. Tabutu ve kemikleri su anda Fener Ortodoks Rum Patrikhanesi'ndeki Aya Yorgi Kilisesi'nde olan bu azizenin Sultanahmet'teki kilisesi ise yikilmak üzere. Kilisenin büyük bir bölümü de toprak altinda. Adliye Sarayi da diger yapilar gibi Bizans eserlerinin üzerine kondurulmus. Son depremde çatlayan binanin yikilarak altindaki yapilarin açiga çikarilmasi planlaniyor.
Topkapi Sarayi surlari içinde, askeri birligin yaninda kalan St. George Manastiri da sakli hazinelerden biri. Bizans akropolünün dogusunda Marmara Denizi ile Topkapi Sarayi arasindaki seritte yer aliyor. Yapimina imparator Monomakos basliyor. Bu manastir daha sonraki imparatorlar tarafindan genisletilmis. Etrafi bahçe ile çevrilmis. Istanbul'un isgali sirasinda Fransizlar, bu bölgede hem kazi yapmislar hem de ayaktaki binalari cephanelik olarak kullanmislar. Mecidiye Kasri'ndan asagi dogru bakinca görülüyor> |