ffice
ffice" />
Dogma büyüme Balikesirliyim. Su an 35 yasindayim ve Ankara?da yasiyorum. Ancak memleketimle iliskim halen yakin düzeyde devam ediyor. Ailemin, dostlarimin, arkadas çevremin büyük kismi halen orada.
Çogunuzun bilecegi gibi benim memleketimin de bir futbol takimi var: Balikesirspor ! Kisaca ?Balkes? olarak adlandirilan bu takimin en fanatik taraftarlarindan biri de benim. 7-8 yasimdan beri Balkes?in pesinden kosan, ilgisini ve sevgisini esirgemeyen bir taraftarim.
Balkes, kurulus yili olan 1966?dan bu yana; gerek amatör gerekse porofesyonel tüm ligleri görmüs bir takim. 1970?li yillarda 1. ligde de oynadi ve o yillarda tipki Trabzonspor gibi Anadolu?dan yükselen futbol atesini güçlendiren rüzgarlardan biri oldu.
Ancak bu rüzgar kalici olamadi. Sadece bir sezon oynayabildigi 1. ligden düstükten sonra, 2. ligin Ege gruplarinda güçlü takimlarindan biri olarak varligini sürdürdü, 1980?li yillarin sonunda birkaç senelik bir 3. lig deneyimi olduysa da tekrar 2. lige çikmayi bildi. 1995-1996 yillarinda ise Balkes, 1970?lerden bu yana ilk kez 1. lige çok yaklasti. Birkaç sezon arda arda zirveye oynadi; ama her seferinde final niteligindeki son maçlari kaybederek 1. lige yükselemedi. Belki hatirlarsiniz, bu süreçteki rakiplerinden biri de Akçaabat Sebatspor?du.
Bu parlak bir-iki yilin ardindan Balkes için hersey kötü gitmeye basladi. Takim birkaç sezon içinde önce 3. lige sonra da AMATÖR KÜMEYE düstü. Evet, maalesef Anadolu?nun köklü ve geçmisin güçlü pekçok takiminin basina gelen felaket sonunda Balkes?i de vurdu.
Son bes yildan bu yana Balikesir Amatör kümesinde mücadele ediyorduk. Bir zamanlar Göztepe, Karsiyaka, Denizlispor, Çanakkale Dardanelspor, Konyaspor gibi takimlarin geçtigi Balikesir Atatürk Stadyumu?nda artik Balkes?in rakibi Balikesir?in semt veya köy takimlari olmaktaydi.
Yillar boyunca bunun utancini ve ezikligini duyarak yasadim. Yeni tanistigim biri memleketimi ögrenip ?yahu Balkes ne oldu?? diye sordugunda ?Amatör kümede? diye verdigim cevaplar içimi kavururdu. Gerçi hiçbir zaman Balkes sevgim azalmadi, tarftarligim sekteye ugramadi. O?nu ilk sevdigim gün nasil seviyorsam hep öyle sevdim. Sadece üzüldüm, üzüldüm, üzüldüm! Yillarca içimde coskulari degil kederleri tasidim ama sevgimden asla vazgeçmedim.
Bunun semeresini de yillar sonra gördüm. Çünkü dostlar; geçen hafta sonu Yalova?da yapilan maçlar sonucunda Balkes tekrar 3. lige yükseldi. Takimim artik amatör kümede degil; Türkiye?nin pekçok köklü kulübünün bulundugu 3. ligde mücadele edecek. Belki buradan da daha üst, çok daha üst liglere bile terfi edebilecek.
Final maçini 9 Nisan Pazar günü Lüleburgazspor ile oynadik. Maç Yalova?da olmasina ragmen 3.000 civarinda taraftarinin destegini alan Balkes, maçi 3-0 kazandi ve 5 yillik utanca son verdi.
Iste o 3.000 kisiden biri de ben olacaktim. Maç için Ankara?dan Yalova?ya gitmeyi planlamistim. Pazar sabahi 07.00 otobüsü ile yola çikip maç saatine kadar Yalova?ya varabilirdim. Nitekim, bir gün önceden otobüste yerimi bile ayirttim.
Ancak maça gitmedim. Daha dogrusu gittim de o maça gitmedim. Peki hangi maça gittim? Gençlerbirligi-Trabzonspor maçina! Neden mi? Çünkü dostlar, bakmayin benim Balikesirli ve Balikesirsporlu olduguma; ben ayni zamanda hastalik derecesinde koyu Trabzonspor taraftariyim!
Futbol merakimin gelismeye basladigi küçük yaslarda Balkes ile birlikte Trabzonspor?u da tutmaya basladim. Zaten farkli liglerde oynadiklari için birbirlerine rakip olmuyorlardi ve ben de iki takim arasinda çeliski içinde kalmiyordum. 2. veya 3. ligde Balkes, 1. ligde ise Trabzonspor?u tutuyor;çifte ask, çifte heyecan yasiyordum.
Yalniz sunu da hemen belirteyim: Benim Trabzonsporlulugum ezbere degildir; yani o yillarda sampiyon oluyordu diye tutmadim ben Trabzonspor?u. Anne tarafim Artvinlidir, her yil Artvin?den çok sayida akrabamiz Balikesir?e bizi ziyarete gelir. Onlarla iç içe büyüdüm, bu nedenle Karadeniz?e kendimi hep yakin hissettim. Birgün gelenlerden biri bana hangi takimi tuttugumu sordu. Ben de ?Balkes? dedim. Bunun üzerine bana ?Sen Karadeniz çocugu sayilirsin, bu nedenle Karadeniz?den de bir takim tut bakalim. Trabzonspor?u tut!? dedi. Iste o gün bugündür Trabzonsporluyum! Böyle olduguma da çok memnunum!
Yillar Balkes ile birlikte Trabzonspor sevgisini de tasiyarak geçti. Son sampiyonlugu daha dün gibi hatirlarim; Karagümrük maçi ile birlikte Avni Aker?de sampiyonluk turu atacaktik. O zamanlar TV tek kanal, sampiyonluk görüntülerini izleyebilmek için tek bir sansiniz var; TRT?nin aksam yayinlacagi spor programi. Bir hafta boyunca Pazar aksami yayinlanacak olan o programi bekledim. Ancak o gün geldi, bizimkilerin maraza çikaracagi tuttu. Akçay?da yazligimiz vardi, Balikesir?den günü birlik oraya gittik. Dönüs saatimiz ile spor programinin yayin saati çakisiyor, gün boyu nasil izleyecegimi düsünüp durdum. Yola öyle bir saatte çikacagiz ki; program biz yoldayken yayinlanacak. Nitekim öyle oldu, ben bir yandan Balikesir?e kalan kilometreleri sayiyorum bir yandan da saatime bakiyorum. Programa yetismemiz mümkün degil, baktim olmuyor bastim yaygarayi. Babam da bana bir kiyak yapti, bir benzin istasyonunda mola verdi. Ama mekan silme kamyoncu dolu, annem ve ablamlar arabadan bile inmediler. Babamla ben içeri girdik, bir tahta sandalyenin üzerinde, karli bir televizyondan hayal meyal izledim törenleri.
Yillarca okulumda, mahallemde hiç Trabzonsporlu arkadasim olmadi. Hep azinlikta kaldim, FB, GS ve BJK?yi tutanlarla tek basima mücadele ettim. Ama bu asktan hiç vazgeçmedim; büyüdükçe, para kazanmaya baslayip hareket kabiliyetim arttikça Trabzonsporum?un pesinden kosmaya basladim. En son geçen Aralik ayinda Kadiköy?de oynanan ve 2-2 biten Fenerbahçe maçinda tribündeydim. Maç sonunda stad çevresindeki barlardan birinde, bir sürü Fenerlinin arasinda birseyler yiyip içtim, herkesin saskin bakislari içinde hesabi inadina Trabzonspor logolu kredi kartimla ödedim.
Iste böyle; nasil Balkesliysem öyle Trabzonsporluyum. Ikisi de benim için birbirinden degerli. Kendimi biri için digerinden vazgeçmek zorunda hissetmiyorum.
Ama iste, geçen Pazar günü biri için digerinden vazgeçmek zorundaydim. Dogrusu da bu seferlik Trabzonspor?u birakip, Yalova yollarina koyulmakti ama yapmadim, yapamadim.
Çünkü Yalova yoluna çikacagim sabahin gecesinde evde Trabzonspor odama girdim. Bu da nedir derseniz; esim geçen sene bana bir jest yapti ve evin odalarindan birini Trabzonspor odasi yapti. Duvarlari açik maviye boyatti; kalin bir bordo perde ile üzerinde bordo-mavi çiçekler olan bir de tül yaptirdi. Odada bir kitaplik ile süs esyalari konan küçük büfe var, buralari da hep Trabzonspor kitaplari, aksesuarlari vs. ile donatti.
Iste gece o odada biraz vakit geçirdim; daha dogrusu Trabzonspor Dergisinin Nisan sayisini okudum. Sonra diger Trabzonspor objelerini kurcaladim, Trabzonspor kitaplarindan bir ikisine söyle bir göz attim. Gittim dolaptan TS Club orijinal maç formami çikarip, koltugun üzerine serdim......
Gecenin ilerleyen saatlerinde Yalova?ya gitmekten vazgeçmistim. Taaa nerelerden Ankara?ya ayagima kadar gelmis Trabzonspor?u birakip da gitmeyi kendime yediremedim. Tabii içim rahat degildi; takimlarimdan birine ev sahipligi yapayim derken diger takimim yaban ellerinde tek basina sampiyonluk mücadelesi verecekti.
Nitekim rahatsizligim pazar günü boyunca da sürdü. 19 Mayis Stadi?nda Trabzonspor?un arkasinda yerimi almistim ama aklimin bir kösesi Yalova?daydi. Cep telefonumla sürekli Balkes?ten bilgi aliyordum ve ilahi tesadüf; Gençler golü attiktan bir dakika sonra Balkes?in gol attigini ögrendim. Yani ayni dakika içinde hem üzüldüm hem de sevindim.
Yalova?ya gitseydim ayni rahatsizligi yine duyardim. Bu sefer de aklim Trabzonspor?da kalirdi. Mesele bu degil; Balkes?in pesinden gidemesem de iyi haberleri bana geldi. Ama 19 Mayis Stadi?nda gördügüm Trabzonspor içimi öyle acitti ki; Balkes?i birakip Trabzonspor?un pesine takildigima çok ama çok pisman oldum.
Maça giderken beraberlik veya maglubiyet ihtimalini tabii ki göze aliyordum. Ama böyle silik, böyle kisiliksiz bir Trabzonspor oyununu hiç aklima getirmemistim. Trabzonspor için berbat bir gündü !
Böyle olmaz beyler (futbolcular, teknik heyet ve yönetim); böyle Trabzonspor da olmaz, böyle büyüklük de olmaz, böyle ask da olmaz. Bosverdim forma askinizi, Trabzonspor sevginizi; bizim Trabzonspor?a asik oldugumuz kadar sizler de mesleginize ve futbola asik olsaniz hiç olmazsa çatir çatir futbolunuzu görürdük. Varin yine yenilin, varin 20 sene daha sampiyon olmayin ama bizim gururumuzu bu kadar kirmayin.
Biz bu takimi hep sevdik, bundan sonra da severiz. Biz amatör takimin pesinden Yalova?ya gitmedik diye kendinden utanç duyan insanlariniz, kadir de biliriz kiymet de... UEFA kupasinda da kosariz arkanizdan, (Allah korusun) amatöre düsseniz de. Ama siz de bu sevgiye biraz olsun karsilik verin! Beni simdiden üç hafta sonra oynanacak Trabzonspor-Fenerbahçe maçinin heyecani sarmis iken, bu maçi Avni Aker?de izleyebilmek için is durumumu, para durumumu, aile durumumu simdiden ayarlamaya çalisirken; 35 yasinda kelli felli adam olarak 18-20 yasindaki gençlerin heyecani ve enerjisiyle Ankara?dan Trabzon?a karayoluyla gidis dönüs 25 saatlik seyahati göze almis iken bize bu futbolu reva görmeyin !
Hepiniz bu isten birseyler kazaniyorsunuz; kiminiz para, kiminiz söhret, kiminiz kariyer ! Biz taraftarlariniz ise sevinç ve gururdan baska birsey elde etmiyoruz ! Yeri geliyor herseyimizi birakip, sirf bu kazanimlar ugruna pesinize düsüyoruz. Ama bize bunu bile çok görüyorsunuz; stadlardan böyle boynu bükük, böyle kalbi kirik yolluyorsunuz bizi.....
Biliyorum, elbette bir iliskisi yoktur ama ara sira aklimi kurcalamiyor da degil : Kazim KOYUNCU?yu kaybettikten sonra bu caima güzel gün görmedi sanki.... Önce UEFA hezimeti, sonra Gökdeniz olayi, yönetim problemleri, ligde basarisizlik hepsi ard arda geldi.
Dirilerin yüzünü güldüremiyorsunuz, ölülerin ruhunu sad edin bari !