Binlerce güzel yapýt izledim ancak onlarý bu zamana kadar bu baþlýða aktarmak nasip olmadý. Bugün bu güzide baþlýðý düzenli kullanmaya baþlýyorum Ýnþallah.
Sizlere 1960 yapýmý bir hapishane filminden bahsedeceðim;Le Trou.
Jacques Becker'ýn yönetmenliðini üstlendiði bu film, sanýrým Fransýz sinemasýnýn ve "hapishane" konulu filmlerin þu anlýk zirve noktasý. Gerçekçiliðe bu kadar baðlý kalýnmasýna raðmen bir an olsun hikayeden koparmayan baþka bir film izlememiþtim. Mahkumlarla birlikte adeta yaþýyorsunuz sahneleri. Abartý efektler, absürt rastlantýlar, karakterlerin lehine iþleyen þans gibi þiþirilmiþ durumlardan çok çok uzak bir film.
Tabii filmin bu kadar baþarýlý olmasýnda filmin yönetmeni kadar baþrol oyuncularýnýn da hakkýný vermek gerek. Her biri temsil ettikleri karakterlere çok iyi hayat vermiþler.
Eklenti 14872
------------------------------------------------------------------------------------------
Bir diðer filmimizse
"The Grand Budapest Hotel"
Wes Anderson'ýn deðiþik ve kendine özgü tarzýný nerde görseniz tanýrsýnýz diye tahmin ediyorum. Fimlerinde yakaladýðý son derece iyi renk uyumu ve simetri takýntýsýný bize her sahnesinde hatýrlatmasýyla Wes Anderson þu anda kendi sanatýný yaratmýþ ve bizlere aktarmýþ durumda.
Baþrolde uzun yýllardýr adýndan baþarýyla söz ettiren, kendisini daha çok "Lord Voldemort" olarak tanýdýðýmýz
Ralp Fiennes bulunuyor.
Fiennes'e baþrolde bir o kadar baþarýlý performansla Tony Revolori eþlik ediyor. Bu ikilinin uyumu gerçekten fevkalade.
Türkçe adýyla "Büyük Budapeþte Oteli"ni izlerken, bir masalýn içinde geziniyormuþ hissini doruklarda yaþýyoruz. Pastel renkler, kamera açýlarý, manzaralar, mekân seçimleri...
Sevgili Wes Anderson renkli dünyasýný seyirciyle paylaþýrken hiç cimriliðe kaçmamýþ açýkçasý. Yüzünüzde film boyunca hoþ bir gülümseme býrakacak hatta yer yer size kahkaha attýracak derecede absürtlükleriyle "Büyük Budapeþte Oteli" gerçekten her kesimden insanýn belli derecede lezzet alabileceði bir film.
Eklenti 14873