Son 10 yılda 16 hoca ile çalışan, onlarca futbolcu ve idareci değiştiren Trabzonspor, şapkasını önüne koyup düşünmeli...
Türkiye’de 70’li yılların sonunda şampiyonluklara ambargo koyan, Liverpool ve Barcelona gibi dünya devlerini Avni Aker’de bozguna uğratan Anadolu Kaplanı Trabzonspor, son yıllarda önlenemez bir çöküş yayaşarak taraftarlarını kahrediyor. Fırtına estirdiği yılları mumla arayan Bordo-Mavililer’de suçlu aranıyor ancak çözüm üretilmiyor. Fanatik, bu yazı dizisinde son 10 yıldaki hataları gözler önüne seriyor...
Ne zaman İstanbul’un devleri dışındaki bir takım zirveye doğru yola çıkıp ayak seslerini duyursa, başlayan bir polemik konusudur; Anadolu’dan bir şampiyon daha çıkar mı?
Çıkar mı, çıkarsa nereden çıkar bilinmez ama o çok arzu edilen kupayı İstanbul dışında en çok ikamet ettiren takım herkesin bildiği gibi Trabzonspor...
Bordo-Mavililer’in zirveye oynadığı, kendini ‘gerçekten’ hissettirdiği dönemlerde şüphesiz sorulmuyordu bu sorular. Çünkü Anadolu’dan bir şampiyon çıkması şimdiki gibi neredeyse ‘mucize’ değildi.
Şampiyonluğun Anadolu’daki temsilcisi Trabzonspor’un 23 senelik hasreti, bu işin artık mucize olarak görülmesinin en büyük etkenlerinden biri aslında. Çünkü ligimize bakıldığında her anlamda potansiyeli bu başarıya en yakın Anadolu ekibi, şüphesiz Trabzonspor. Zaman zaman bu hedefe çok yaklaşılsa, sezonluk ya da kısa süreli çıkışlar yaşansa da süreklilik arz etmiyor. Sonuçta hasret de, tepki de, mali fatura da katlanarak büyüyor.
Bu duruma en çarpıcı örneklerden biri de içinde bulunduğumuz dönemde yaşandı, bitmesine bir hafta kaldı.
Yine hedef şampiyonluktu ama sırasıyla önce bu rota, ardından Şampiyonlar Ligi, sonra Türkiye Kupası ve geçtiğimiz hafta da UEFA şansı uçtu gitti. Geriye, böyle geçen her sezondan sonra olduğu gibi, “Hatalarımızdan ders alacağız, önümüze bakacağız” söylemleri, kabarık faturalar kaldı. Olan da yine, tek dileği iyi futbol izlemek, aşık olduğu renkleri iyi yerlerde görmek isteyen taraftara oluyor. Onların da eleştirilecek yerleri yok mu, elbette ki var ama az sonra... Bu yazı dizisinde, sezonu kupasız kapayıp, gelecek sezonu da Avrupa’dan uzak geçirecek olan Trabzonspor’un geldiği noktayı masaya ayrıntılarıyla yatırıp, önemli konu başlıklarıyla gözler önüne sereceğiz... İnanıyoruz ki, aktifinden emekli yöneticisine, taraftarından camianın yetiştirdiği değerlere kadar herkesin alması gerektiği dersler var.
Olmuyor, olmuyor, olmuyor!
Kupasız ve hayal kırıklıklarıyla dolu sezonlarda Trabzonspor’un en büyük problemi şüphesiz yönetim, teknik heyet ve kadro oluşumunda ve devamındaki istikrarsızlık oldu.
Dile kolay; 7 yılda 3 başkan!
Teknik direktörlerin ve kurulan kadroların güvenle, kafası rahat, gelecek kaygısı duymadan çalışması için yönetimlere büyük iş düştüğü muhakkak. 1967 yılında kurulan ve toplam 14 başkan tarafından yönetilen Trabzonspor, son dönemlerde bu anlamda ciddi bir istikrar sorunu yaşıyor. 2000 yılından bu yana baktığımızda yedi yılda tam 3 farklı başkanla çalıştı Bordo-Mavililer. Kalan projeler bir sonraki dönemlere devretti (!) ama tamamlanamadı. Yeni gelen yönetimler tabii ki kadroda ve teknik heyetteki sorunları hemen keşfetti (!), değişikliklere gitti. Atay Aktuğ döneminde şirketleşme gibi dev bir adım atılıp, lig iki kez ikincilikle tamamlanmış olsa da, transferde başları fazlasıyla ağrıyınca değişim kaçınılmaz olmuştu. Tomas Jun transferi konusunda özellikle başkan Aktuğ’un üzerlerine bir hayli fazla gidildi, zaman zaman hak etmediği şekilde dahi eleştirildi. Nuri Albayrak, son seçimlerde iki rakibinin toplamından fazla oy almasına rağmen çok kısa bir sürede tartışmaya açıldı. 2007 bitmeden seçim var, onun da tahtı sallanıyor. Aktuğ’un aksine Albayrak’ın hem hoca hem futbolcu tercihleri hem de yönetim şekli tartışılmaya devam ediyor. Tribünlerin sesinin giderek yükselmesi de son 7 yılda dördüncü başkanın yolda olduğunu işaret ediyor.
10 yılda 16 ayrı teknik adam!
Rakamlar, zaman zaman futbolda insanların kafalarını karıştırıp net şekilde belirleyici unsur olmaktan çıksa da bazı haller, içinde bulunulan durumu tüm açıklığıyla ortaya koyuyor. İşte buna en açık örnek; Trabzonspor’da 1996-97 sezonundan bu yana tam 16 ayrı teknik adam görev aldı! Ayrı ayrı isimlerin yanında ikişer (Şenol Güneş-Ziya Doğan) kez Bordo-Mavililer’in hocalığına soyunanlar da oldu.
Şaşırmamak elde değil belki ama bu bir gerçek. Bir kulübün gelecek hesapları yönünde üzerine en büyük iş düşen kişi olan teknik adamların bu tahammülsüzlük, bu hoşgörüsüzlükle Trabzonspor’da işleri hep daha zor oluyor.
Oysa ki, hem ülkemizde hem de futbolun beşiği olan liglerde istikrarın ne kadar fazla etkili olduğu ortada. Son yıllarda Şampiyonlar Ligi’ne damgasını vuran Liverpool, 100 yılı aşkın tarihinde sadece 18 hoca değiştirirken, Türk futbolunda kulüpsel bazda en büyük başarıyı elde eden Galatasaray’daki Fatih Terim gerçeği de göz önünde duruyor, örnekler istenildiği kadar çoğaltılabiliyor.
Ne kadar çok teknik direktör, o kadar çok sistem, o kadar çok futbolcu ve o kadar çok transfer maliyeti demek. Trabzonspor, son 10 yılda 16 farklı isimle Brezilyalı’dan, Alman’a, Fransız’dan İngiliz’e kadar çalışıp, tüm sistemleri deneyip (!) hala beklenen başarıların uzağındaysa demek ki, gidilen yol yol değil!
Onları hatırlıyor musunuz!
Yönetim ve teknik heyette yaşanan bu istikrarsızlık rüzgârı, doğal olarak takıma da direkt etki ediyor. Geçmişte kısa bir yolculuk yaptığımızda (2000-01 sezonundan bu yana) oyuncu seçimlerinde de fazlasıyla hovardaca davranıldığı apaçık.
Igor Nikolovski, Sfrafimoski, Eduardo Suisso De Novaes, Marcio Moreira Jarro, Santiago, Roberto Salazar, Patrick Villars, Kurt Van de Paar, Bernt Tjist isimlerini Trabzonspor ile anıldığında hatırlayabilecek kaç sporsever vardır? Belki onları transfer edenler bile unutmuştur! İsteyenler kulübün resmi sitesinden bu oyuncuların hangi tarihlerde Trabzonspor’a hizmet ettiğini (!) öğrenebilirler. Tabi ki transfer edilen yabancıların tam listesi değil bu. Sadece yakın geçmişte alınmasına rağmen ismini unutacak kadar silik kariyerleri olan oyuncaları anımsattık. Bir de yüklü maliyetlerle Trabzonspor’a alınan ve uzun süreler kadroda yer almasına rağmen bekleneni veremeden turistik geziler yapanlar var. Yabancılara da haksızlık etmemek lazım. Yerli transferlerde de onları aratmayacakları bulmak mümkün. Ama dediğimiz gibi yönetim ve teknik kadro istikrarının olmadığı yerde en verimli yıldızların bile performansı süreklilik arz etmeyebilir.
İşte hocaların dağılımı!
1996-97 Şenol Güneş 20 maç
1996-97 Yılmaz Vural 14 maç
1997-98 Yılmaz Vural 9 maç
1997-98 Özkan Sümer 15 maç
1997-98 A.Kemal Denizci 10 maç
1998-99 Gordon Milne 24 maç
1999-00 A.Suat Özyazıcı 14 maç
1999-00 Giray Bulak 20 maç
2000-01 Giray Bulak 18 maç
2000-01 Sadi Tekelioğlu 16 maç
2001-02 Sadi Tekelioğlu İlk devre
2001-02 Briegel İkinci devre
2002-03 Samet Aybaba 1 sezon
2003-04 Samet Aybaba 14 maç
2003-04 Turgay Semercioğlu 5 maç
2003-04 Ziya Doğan 15 maç
2004-05 İhsan Derelioğlu 3 maç
2004-05 Şenol Güneş 17 maç
2005-06 Şenol Güneş 7 maç
2005-06 Orhan Çıkrıkçı 1 maç
2005-06 Halilhodziç 26 maç
2006-07 Lazaroni 4 maç
2006-07 Ziya Doğan Görevde