Sayfa 2 Toplam 2 Sayfadan BirinciBirinci 1 2
Toplam 44 adet sonuctan sayfa basi 26 ile 44 arasi kadar sonuc gösteriliyor

Konu: Karadenizin çirpinisi!!!

  1. #26
    zanoylu - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    29.12.2004
    Nereden
    Sinop
    Yaş
    48
    Mesajlar
    2,604

    Standart

    Alıntı yakup midi Nickli Üyeden Alıntı
    Alıntı zinos_zon Nickli Üyeden Alıntı


    can dündar icin "karadeniz" baslikli bir dizinin anlami olsa olsa; konu sikintisindan dolayi girisilmis bir ara gecis olabilir.


    kendisini tanirim, yaninda fotomuhabiri olarak dolasan ercan arslan da cok sevdigim ve yemegimi paylastigim bir kardesimdir..lakin, nihat genc gibi "devler" dururken, bir bar sosyalistinbin karadeniz'i anlatiyor olmasi bana trajikomik geliyor.

    [img]smileys/smiley36.gif[/img]

    Gülek mi , aglayak mi kardes bu ise.......

  2. #27
    l-m - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    01.06.2004
    Nereden
    İstanbul
    Mesajlar
    1,920

    Standart

    Konu Trabzonspor ile dogrudan alakali olmadigi için Serbest Kürsü'ye tasinmistir.

  3. #28

    Üyelik tarihi
    11.07.2005
    Mesajlar
    78

    Standart

    Abilerim bu adami protesto etmiyormuyuz...Neden bu adama gereken cvp vermiyoruz

  4. #29
    Trabzonspor Kongre Üyesi
    LazAnisT - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    21.02.2005
    Nereden
    Giresun
    Mesajlar
    10,179

    Standart



    her seye neden bu kadar tepki veriliyor anlamiyorum.iyi yada kötü adam karadenizin sorunlarini dile getiriyor.ve bunu milliyet gibi bir gazetenin mansetine tasiyor.ama bazi arkadaslar yazinin isine gelen kisimlarini cimbizla çikarakbosu bosuna laf kalabaligi yapiyor.burda yapilmasi gereken daha önemli seylerin oldugunu düsünüyorum

  5. #30

    Üyelik tarihi
    12.10.2004
    Mesajlar
    601

    Standart

    Alıntı lazanist Nickli Üyeden Alıntı


    her seye neden bu kadar tepki veriliyor anlamiyorum.iyi yada kötü adam karadenizin sorunlarini dile getiriyor.ve bunu milliyet gibi bir gazetenin mansetine tasiyor.ama bazi arkadaslar yazinin isine gelen kisimlarini cimbizla çikarakbosu bosuna laf kalabaligi yapiyor.burda yapilmasi gereken daha önemli seylerin oldugunu düsünüyorum
    .......seni kirdiysam özür dilerim.....bu yazdiklarimi senin için yazmamistim oysaki.....ama incitmisim seni tekrar özür dilerim sen milliyet ve can dündar okumaya devam et!......beni kale alma tepkilerimi umursama!.....çünkü biliyosun ben herseye tepki veriyorum zaten[img]smileys/smiley4.gif[/img]

  6. #31

    Üyelik tarihi
    19.09.2004
    Mesajlar
    378

    Standart

    Kimse size o yazida rum cocugusunuz filan demiyor. Ayrica Kanser ve diger sorunlarda tartisilacak. HEm tarih bilgisi kuvvetli olan gelir burada kaynak gosterir, sacmalayip salyali salyali kin kusacaginiza akademik referans gosterin herkes aydinlansin. Karsindakine desteksiz kufur etmek acizliginde bir belirtisidir. Ha tayad olayi linc girisimiydi, dogru o linc degilse neydi? Yarin sizi sizin gibi dusunmeyen iki-uc yuz kisi oldurmeye kalksa bunun adi ne olacak ya terorizm, ya linc. Neyse daha fazla yazmayayim, tepkileri bekleyelim.

  7. #32

    Üyelik tarihi
    12.10.2004
    Mesajlar
    601

    Standart

    Alıntı ozgur Nickli Üyeden Alıntı
    Kimse size o yazida rum cocugusunuz filan demiyor. Ayrica Kanser ve diger sorunlarda tartisilacak. HEm tarih bilgisi kuvvetli olan gelir burada kaynak gosterir, sacmalayip salyali salyali kin kusacaginiza akademik referans gosterin herkes aydinlansin. Karsindakine desteksiz kufur etmek acizliginde bir belirtisidir. Ha tayad olayi linc girisimiydi, dogru o linc degilse neydi? Yarin sizi sizin gibi dusunmeyen iki-uc yuz kisi oldurmeye kalksa bunun adi ne olacak ya terorizm, ya linc. Neyse daha fazla yazmayayim, tepkileri bekleyelim.
    özgür canim benim ya.......salya felen demissinay allah im ya....sen çok zevk aliyosun biliyorum satasmaktan satasilmaktan....canin sikiliyor senin....foruma akademik kürsü kurayim istersen[img]smileys/smiley36.gif[/img]....

  8. #33

    Üyelik tarihi
    12.10.2004
    Mesajlar
    601

    Standart

    ben özelden yazismayi bir türlü ögrenemedim.....kusura bakma çok konusurduk bu konulari istedigin hatta istemedigin kadar ama su özel mesaj isini beceremedim hala.....görüyosun dimi ne kadar beceriksizim[img]smileys/smiley36.gif[/img]ayrica özgür lazaniste yazdigim seyler senin içinde geçerli onlari okuman yeterli....lütfen ben yokmusum gibi davran....sen de can dündar oku ben cahil salyalari akan acayip biseyim biliyosun....lütfen beni umursama.....

  9. #34
    immortal_TS - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    17.07.2005
    Nereden
    İstanbul
    Yaş
    40
    Mesajlar
    2,200

    Standart



    Bizim verdigimiz tepkilere kimse karismasin kardesim burasi özgür bir form ister tepki verirsin ister vermezsin, ama tepki verenlere niye tepki veriyorsun da diyemezsin Ben trabzonumu ve karadenizimikötülüycek herseyin karsisindayim kimse bidaha verdigimiz tepkiye karismasin ve bizi durdurmaya kalkmasin.Tepkimiz ister saçma ister düzgün olsun savundugumuz tez hep ayni kalacak.

  10. #35
    l-m - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    01.06.2004
    Nereden
    İstanbul
    Mesajlar
    1,920

    Standart

    Arkadaslar lütfen sunu sunu yapan bizden degildir, bunu bunu yapan bizden degildir tarzinda cümleler kurmayalim. Herkes görüslerini belirtmekte serbesttir. Sizin gibi düsünmeyenlere bu sekilde tepki veremezsiniz, görüsünüzü belirtirsiniz, olur biter. Karalahana yemeyen bizden degildir noktasina varacak bu is, kimse bir digerinin Trabzonsporlulugunu tartisamaz. Tartisirken bu noktalara dikkat etmenizi rica ediyorum.

  11. #36

    Standart

    Kanser, Çernobil yagmurlariyla geldi

    Karadeniz, "Çernobil etkisi teorisi" ve kanser endisesi ile çirpiniyor. Gögsünden 12 santimlik bir tümör alinan Erkan'in babasi, "O yagmurlari yiyen adam ne olur? Radyasyonu almisiz daa!" diyor


    Çirpinan Karadeniz - 2 / Can Dündar
    Fotograflar: Ercan Arslan

    Deli yagmur, çilgin yesilin üstüne yagiyor. Sarp patikalarini tirmaniyoruz Ardesen'in... Çiktikça basimiz bulutlara degiyor; bulutlar basimiza... Teypte Kazim Koyuncu tulumuyla dertlesiyor:
    "Bu dere yilan olsa narino/ Derdimi bilen olsa/ Oturup da aglardim narino/ Yasimi silen olsa..."

    Acilar filiz veriyor
    Hopa... Arsin... Arhavi... Ardesen...
    KTÜ Tip'a göre "En çok kanser hastasi o beldelerden geliyor."
    Biz de o beldelere gidiyoruz; amansiz bir marazin izini sürercesine... Ardesen radyasyonlu çaylarin gömüldügü toprak... Bir kusak önce ekilmis acilar filiz veriyor. Göge yakin bir yerde, Yurtseven köyünde duruyor arabamiz:
    Dost canlisi, gözü yasli Berberoglu ailesinin yanindayiz. Nezaket Berberoglu'nun evladinin birini trafik almis, evlat bildigi digeri kanserle bogusuyor. Ve o, yagmurlarin ecel getirdigi günü gözyasiyla animsiyor:
    "Bir sabah kalktim, salatalik tarlasi sapsari olmustu. 'Radyasyon vurdu' dediler. Bostanda hiç sebze olmadi o sene... Topragimiz, betona döndü. Yedik lahanamizi; sütümüzü içtik. Çayin bir kismini fabrikanin bahçesine gömdüler, kalanini çayimiza kattilar. Aldik radyasyonu, kaybettik sagligimizi... Hastane yolu bilmezdim, hastaneden çikmaz oldum!"

    Çalinan çaylar
    1986'da Çernobil nükleer santrali patladiginda Erkan Berberoglu 1,5 yasindaymis. Rüzgâr, nükleer serpintileri tarlalarina tasimis, Erkan'in sütüne, yogurduna bulastirmis. Karadenizli'nin ekmegi, suyu, rizki olan çay, bir günde düsmani, celladi oluvermis.
    Avrupali yasitlarinin mamalari imha edilirken, Erkan'lari uyaran olmamis. Tersine, "sorumlu" Bakan, "Ben içiyorum, siz de için" diye sov yapmis.
    Radyasyonlu çaylari asagi fabrikanin bahçesine gömmüsler. Sonra bir gün gömülü çaylari çuvallarla arabaya yükleyenleri yakalamis Milliyet... Çalinan çaylar içilmis; kalanlar yeralti sularina karisip zehirlemis topragi... Erkan, onlarla büyümüs.

    Radyasyon aldik da
    Hastaneye kosan ilk hastalara "Daha durun" demis doktorlar; "Etkisi 15-20 yilda görülür bunun... Simdi teker teker geliyorsunuz, o zaman otobüslerle geleceksiniz".
    Ve Erkan 20 yasina gelince bir gün sol kolunun altinda bir agri hissetmis. "Otobüsler dolusu hastalar"a katilip Ankara Gazi hastanesine gitmis, gögsünde 12 santimlik bir tümör bulunmus; alinmis. Tekrarlama riskine karsi yogun kemoterapi aliyor Erkan... Tedavi, Berberoglu ailesine ayda 1 milyara mal oluyor.
    Doktoru, Gazi Onkoloji Bölüm Baskani Prof. Nazan Günel, 1990'larda kurulan Çernobil Komisyonu'nun da üyesi... Ama "Hastalik Çernobil kaynakli diyemeyiz" diyor. Gel de Erkan'in babasina anlat bunu... Sinasi Berberoglu, daha önce adini bile duymadigi seyi, Azrail diye taniyor simdi:
    "O yagmurlari yiyen adam ne olur? Radyasyon almisiz daa..."

    Öfke ve tevekkül
    Trabzon Belediye Baskani Volkan Canalioglu "Rakamlara bakmayin, hastalarin çogu Ankara'ya, Istanbul'a gidiyor. Çogu da doktora gitmeye ürküyor. Karadeniz'de kanser patliyor" diyor.
    En az kanser kadar tehlikeli bir salgin bu:
    Bilime, tibba, iktidara güvensizlik...
    Yalani görmüs insanlara özgü bir ihanete ugramislik duygusu, kiminde panige dönüsüyor; kiminde bosvermislige...
    Arabamiz patikalarda arsiz dallara sürtüne sürtüne dagdan inerken, yagmur hababam çiseliyor uçsuz bucaksiz yesilligin üstüne...
    Kazim Koyuncu'nun "Hep yedik o yagmurlari kafamiza" sözleri çinliyor kulagimizda... Teybimizde yine onun sesi: "Dünya benim sanirdim megersem yanilmisim/ Felek gözün kör olsun, ne kadar geç kalmisim."

    Onkoloji kogusunda...

    Trabzon'da Farabi hastanesindeyiz. KTÜ Onkoloji Bölümü Baskani Prof. Fazil Aydin'la, bastan asagi yenilenen bu modern hastanenin kanser koguslarini geziyoruz. Serviste 8 hasta yatiyor. Rahminden 4,5 santimlik kitle alinan Aysel Yalçin, "Bu illet eskiden yaygin degildi" diyor, "Çernobil'den sonra türedi."
    Yan odada yatan Arsin'li Muhittin Çiçek de emin bundan... Tükürük bezlerindeki tümörü almislar. "O dönem çok findik, çay tükettik. Ondandir" diyor.
    Ismini vermekten kaçinan bir doktor, bu teshise katiliyor:
    "O dönem findigi, çayi imha etmeyi göze alamadilar, hastaligin yayilmasina göz yumdular. Bize konusma yasagi koydular. Belirli kanser türlerindeki artis ortada. Radyasyona duyarli troid kanserine rastlanmazdi, simdi 4 troid kanseri tanidigim var." Çocuk Hastaliklari Anabilim Dali Baskani Prof. Dr. Yakup Arslan, sakat dogumlarda artis oldugunu dogruluyor. Ancak "Bunun pek çok nedeni olabilir. Çernobil öncesi ve sonrasi sakat dogumlara dair istatistik de yok" diyor. Yine de "Çernobil'in bölgeye etki ettigine inaniyor."
    Doktorlar kesin yargilardan kaçinadursun, Karadeniz "Çernobil etkisi teorisi" ve kanser endisesi ile çirpiniyor. Hastalar otobüslerle büyük kentlere akiyor. Kimi bir kemoterapi reçetesi yazdirmak için saatlerce yol gidip geri dönüyor, kimi bu belayla nasil bas edecegini bilemeden ölüyor.
    Karadeniz, bilimsel arastirma, saglik taramasi, erken teshis seferberligi bekliyor.

    'Iki Çernobil daha var'

    Prof. Dr. Fazil Aydin, KTÜ Tip fakültesi Onkoloji Bölüm Baskani.
    Lenf kanseri olan annesini, tedaviye Ankara'ya götürmüsler. Kendisi kanserle ve "Karadeniz'de kanser patladi" paranoyasiyla bas etmeye çalisiyor:
    Halkla aranizda bir güven sorunu var.
    Biz ne desek halk, bu belanin Çernobil'den olduguna inanmis bir kere. Tepki, yönetimin umursamaz tavrina.. Çaylar imha edilirken çay içen bakana... Keske sigaraya da ayni tepkiyi verebilsek.

    Gerçekten patladi mi Karadeniz'de kanser?
    Abartiliyor. Bölgede kanser vakasi çok, ama Marmara'yla, Ege'yle mukayese edince oranlar birbirine çok yakin. "Çernobil'le artti" da diyemeyiz, Çernobil öncesi kayitlar olmadigindan mukayese olanagi yok.

    Hangi tür kanser yaygin?
    Guatr çok yaygin. Mide ikinci sirada...

    Radyasyon etkisini 15-20 yilda gösterir diyorlar?
    Nükleer bomba atilan Japonya'da kan kanseri o kadar yil sonra çikti. O anlamda riskli dönemdeyiz.

    50 hasta sira bekliyor
    Bundan sonra ne yapilmali sizce?
    Gelisen duyarliligi bilince dönüstürmeliyiz. Köyde gidiyorum, adam "Bu Çernobil bizi kanser etti" diyor, ama bir sigarayi digerine ekliyor. "Sen Çernobil'i içiyorsun, haberin yok" diyorum. Erken teshis çok önemli, ama üniversitenin erken teshis bölümüne ugrayan yok. Hasta olmadan gelmiyorlar. Her sene 2-3 toplanti yapiyoruz. En fazla 20-30 kisi geliyor. Halki egitmemiz lazim. Burnumuzun dibinde, Ermenistan'da, Bulgaristan'da iki Çernobil daha var. Bugün kaza olsa Türkiye ne önlem alabilir, gelin bunu konusalim.

    Kanser Hastalari Dernegi
    'Her evde bir kanserli var'

    Kanser Hastalari ve Yakinlari Dernegi, Trabzon'da bir yil önce kurulmus. Baskan, avukat Sibel Suiçmez 2003 sonunda kizkardesi kansere yakalaninca fark etmis ki, herkes ayni dertten mustarip... "Her Karadeniz ailesinde en az bir kanserli var". Ve halk bilinçsiz. Hastalarla yakinlarina tibbi, hukuki destek vermek için bu dernegi kurmus:

    Rakamlar kanser patlamasini yalanliyor.
    Bilim insanlariyla aramizda güven sorunu var. Onlara ve devletin verilerine inanmiyoruz. Çernobil sonrasinda önlem alacaklarina halka yalan söylediler. Çay, findik tüketmeye tesvik ettiler.

    Kanser hastalarinin durumu nasil?
    Panik havasi var. Hasta yakini hastadan, hastalar birbirinden gizliyor. "Kanser" yerine "O kötü hastalik" diyorlar. Açiklama yapsak moral bozmakla suçluyorlar.

    Talebiniz ne?
    Saglik taramasi istiyoruz. Hastane, doktor, teknik donanim yetersiz. Acilen bir onkoloji hastanesi kurulmasi gerekiyor. Bagimsiz kisilerin arastirma yapmasini bekliyoruz.

    Cavit Koyuncu
    'Oglum öldü, baskalari ölmesin'

    Hopa'nin Sugören Mahallesi'ndeyiz. Ara sokakta mütevazi bir apartman dairesi... Salondaki dolabin üstünde 2 gitar, kutularinda yan yana duruyor. Kazim Koyuncu'nun evi burasi... Gitarlar, onun gitarlari...
    33 yasindaki rockçi, müzigiyle oldugu gibi ölümüyle de önce Karadeniz'i, sonra Türkiye'yi salladi.
    Genç yasta, üstelik tam da Çernobil'le savasta akciger kanserinden ölmesi deprem etkisi yaratti.
    Karadeniz'de en çok onun kasetleri satiliyor, radyolarda en çok onun müzigi çaliniyor su ara... Baba evi Hopa'da senliklere onun adi verildi. Hopa'nin ÖDP'li belediye baskani Yilmaz Topaloglu "Onun hassasiyetini dogru hedefe tasimaliyiz" diyor. Bir kanser tarama merkezi için sivil girisim örgütlemeye çalisiyor.
    Kazim'in babasi, 50 yillik TIP'li Cavit Koyuncu, oglunun gitarlarina bakan koltugunda agir konusuyor:
    "Her yerden genç kanser haberi geliyor. Oglumu kaybettim, ama onlar da benim evladim. Burada insanlik kalmamis. Inek gibi önüne ne konursa içiyor yetkililer... Hiçbirini affetmiyorum. Küba'da insanlar parasiz tedavi ediliyormus. Açsinlar kapilari, oraya gidelim."

    YARIN: KUZEYDEN GELEN DIGER SALGIN: NATASALAR

  12. #37

    Standart

    Natasa salgini geçti güzellik furyasi basladi

    10 yil süren Natasa salgini geçti ama deldi de geçti. Geride dagilmis yüzlerce aile, onlar gibisini arayan erkekler, onlara benzemek isteyen kadinlar birakti. Bu ihtiyaçtan, onlar gibisini yaratmak için faaliyet gösteren yüzlerce güzellik salonu dogdu


    Çirpinan Karadeniz - 3 / Can Dündar
    Fotograflar: Ercan Arslan

    Trabzon'un Çömlekçi Mahallesi... Kentin eski fuhus üssü... Duvar yikilinca ilk canlanan yer burasi olmus. Sarp kapisinin açildigi 1989'da 15 kisi geçmis kapidan...
    10 yil sonra bu rakam, 280 bin olmus
    Ilk Ruslar bavullarla gelmis. Semtte Rus pazari açilmis. Trabzon'da ticaret birden canlanmis.
    Ardindan kadinlar akmis bölgeye... Kültürlü, tahsilli, yoksul, genç ve güzel kadinlar... Yikilan duvarin altinda kalmis bir kusagin sürgünleri...
    Rus-Türk insan tacirlerinin ortakligiyla kitleler halinde getirtilip Çömlekçi otellerine yerlestirilmisler.
    1980'lerde topu topu 6 oteli olan semtte 30 yeni otel birden açilmis. Saati 100 dolardan pazarlanmis kadinlar...
    Çevre illerden traktörünü, öküzünü satip gelmis köylüler... "Otel mafyasi" ise el koymus. Çömlekçi kirli paraya doymus.
    10 yilin sonunda polis "Yeter" demis, oteller temizlenmis, 2000-2005 arasi fuhustan 4 bin kadin sinir disi edilmis.
    Ve yaygin adiyla "Natasa"lar kenti terk etmis.

    Bugünkü Çömlekçi
    Bugün Rus pazari sönük, Çömlekçi, bir tufan sonrasinin enkazini andiriyor.
    Sairin deyisiyle, "Daginik pazar yerlerine benziyor memleket"...
    Uzun cadde boyunca çogu ismini kentlerden, semtlerden alan, eski "bereketli" günlerine yanan onlarca eski püskü otel yan yana dizili...
    Esnaf keyifsiz. Yollarda, tek tük Gürcü, Azeri göçmen kadinlar, toplu göçe katilamamis yarali kuslar gibi dolaniyor.
    10 yil Trabzon'un sosyal hayatina bir deprem yasatan Natasa'lar güneye, Akdeniz'e indi.
    Geride ruhsal, toplumsal, cinsel açidan yikik bir kent biraktilar.
    Dagilmis ocaklar, yeni zevkler kesfinde parasini tüketmis tatminsiz adamlar, rakiplere benzeyecegim diye sararttiklari saçlariyla mutsuz kadinlar... Firtina dinince bas basa kaldilar. Ve bakinca birbirlerini taniyamadilar.

    Firtinanin ardindan...
    Önce tahribat raporunu verelim:
    Yabanci hayat kadinlarindan sonra bosanmalar hizla artti bölgede:
    Önceki yil Dogu Karadeniz'de toplam 1730 çift bosandi.
    Trabzon'da 4 yilda bosanmalar 2 katina çikti.
    Gümüshane'de 1999'da 25 çift bosanmisti. 2003'te 1005'e çikti. Artis 40 kat...
    Bunlarin bir kismi, yabanci kadinlara çalisma izni alabilmek için yapilan "hülle evlilikler" yüzünden... Bir dönem köyün delilerinin ya da para düskünü açikgözlerin nüfus cüzdanlari alinarak Natasa'lara toplu nikâh kiydirilmis. Yüzünü bile görmedigi kadinlarla bilmeden yillar yili evli kalmis erkekler... Bir gün gerçekten evlenmeye kalkisinca "çoktandir evli" olduklarini ögrenmisler.
    Erkan Ocakli'ya "Oy Natasa Natasa / kodun bizi atasa / çikardin bizi yoldan / gavur kizi Natasa" diye horon söyleten bu tablo iste...

    'Hülya Avsar bile boyun egiyorsa...'
    Bugün bir sosyoloji laboratuvarini andiriyor Karadeniz...
    10 yillik zelzelenin yaralari sariliyor, iliskiler yeniden harmanlaniyor
    "Natasa"lar gitti, ama giderken Karadeniz erkegi ile kadinini degistirdi.
    "Natasa" salginindan sonra Karadeniz'de tecavüz vakalarinin azaldigini, artik yolda daha kolay yürüyebildiklerini söyleyen Trabzonlu bir avukat kadin söyle diyor:
    "Karadeniz erkegi degisti. Kendine bakmayi ögrendi. Her gün yikanmayi, parfüm almayi, sürmeyi ögrendi. Adabiyla kadinlarla içki içmeyi, dans etmeyi... Kendi esiyle yapmadigi seylerdi bunlar..."
    Ya kadinlar?..
    Ayni avukat sunlari söylüyor:
    "Çogu katlandi kocasinin ihanetine... Çogunun idolü Hülya Avsar'di... 'Onun gibi basarmis bir kadin bile katlandiktan sonra benim yuvami yikmama deger mi?' dedi. Sineye çekti."

    Güzellesme kampanyasi
    Sonra bambaska bir gelisme oldu.
    "Tasfirin" Karadeniz erkegi, yeni kadin için kendine çeki düzen verirken, bazi kadinlar da, yabanci rakiplerle rekabet için daha bakimli olmanin, daha disi görünmenin derdine düstü.
    Bölgede güzellesme furyasi basladi.
    Trabzon'un ana caddelerindeki tabelalara söyle bir göz gezdirseniz onlarca güzellik salonunun müsteri çagirdigini göreceksiniz.
    Çogu, lazerle epilasyon, saç ekimi, cilt bakimi, botoks, kirisiklik tedavisi, solaryum yapiyor.

    Ne oldi saga, ne oldi boyla?
    Kentin 3 güzellik merkezinden biri olan Flormed, 1 yil önce açilmis.
    Merkezin pratisyen estetik hekimi Tarkan Kalaycioglu, 1 yilda 420 hasta kabul ettiklerini söylüyor:
    "Karadeniz erkegi buralara gelmezdi eskiden... Son 10 yilda onlar da güzelligine düskün hale geldi. Eskiden istenmeyen tüyleri aldirmaya daha çok bayanlar gelirken, simdi 25-40 yas arasi erkekler de çogaldi. Plajda, havuzda killi vücudundan utandigi için gelip boyun alti killarini aldiranlar var".
    Daha da ilginci bu salginin tasraya kadar yayilmasi...
    Geçen ay Besikdüzü ilçesinde bir güzellik merkezi açildi.
    Ruslar gitti, ama "Ruslasma çabasinda" bazi kadin ve erkekler birakti geride...
    Herkes öyle degil elbet... Bütün bu hengamede bazi gerçek ask hikâyeleri de yasandi, yabanci gelinlerle mutlu evlilikler yapanlar da oldu. Ve onlardan melez, yepyeni bir Karadenizli nesil dogdu.

    TRABZON EMNIYET MÜDÜR YARDIMCISI IBRAHIM AZCAN:
    Faturayi henüz bilmiyoruz


    Ibrahim Azcan Trabzon Emniyet Müdür Yardimcisi. Son yillarda gördügüm en sempatik polis... Olaylara polisiye gözle degil, sosyolog gözlügüyle bakiyor. Iki kitabi var. Yabanci uyruklu hayat kadinlariyla konusarak ve kendi gözlemlerini ekleyerek yazdigi "Natasa" kitabi da piyasaya çikmak üzere.

    Karadeniz'de "Natasa" isi bitmis görünüyor. Nasil oldu bu?
    Evet, 90'larla erimeye basladi. Trabzon bir liman sehri, Rusya'ya açilan kapi. Bir dönem haftada 5 geminin kalktigini, cafe'lerin kadin kaynadigini bilirim. 90'larda otel patlamasi oldu. Simdi azaldi. Ama bu, polis sayesinde olmadi. Bir sekilde kaniksandi, doydu toplum ve inise geçti.

    Ne tortu kaldi?
    Sosyal tahribat büyük oldu. Bosanmalar artti. Aile disi çocuklar dogdu. Ama öte yandan da kadin erkegin, erkek de esinin degerini anladi. Bir sosyal dönüsüm olustu. O anlamda hem ilerleme, hem gerileme yaratti.

    Natasa'lardan sonra çocuk istismari, tecavüz azaldi deniyor?
    Katilmiyorum. Öyle olsa Rusya'da bunlarin hiç olmamasi lazim. Oysa Rusya çocuk istismarinin hoyratça yasandigi ülkelerden biri. Bu olaylardaki azalma belki de egitim seviyesinin yükselmesindendir.

    Bir dönem polis göz mü yumdu olup bitene?
    Yasalara göre bir erkegin bir kadinla para karsiligi cinsel iliskisi suç degil. Otele girip almaya yetkim yok. Ancak insan ticaretine yönelik organize fuhus varsa, kadin vizesiz ya da hastaysa adli suç ve müdahale hakki dogar. Onlari da alip sinir disi ediyoruz, insan simsarlari ismini degistirip yeni pasaportla tekrar yolluyor.

    Ne kadar para döndü?
    Ciddi para akimi oldu. Erzurum'dan, Agri'dan müsteriler geldi. Konustugum Natasa'lardan biri günde 3-5 kisiyle birlikte oldugunu söylemisti. Ayda ülkesine 2 bin dolar gönderiyordu. 1000 Natasa'nin çalistigi bir ilde ayda en az 2 milyon dolar yurtdisina çikmistir.

    Nasil insanlardi konustugunuz "Natasalar"?
    Çogu kültürlü, ama hayat hikayeleri hep pürüzlü kadinlar. Ekonomik refah ve kurtulus ariyor, mecburiyetten yapiyorlar. Birlikte olduklari erkeklerle ciddi kültürel farkliliklari var. Bazisi son derece inançli... Erkek namaz kilmadan yatmayi kabul etmeyenleri bile var.

    Ya Karadeniz kadini?
    Hem olumlu hem olumsuz etkilendi. Çogu erkegini sahiplendi, ama bosanmalar da çok artti. Faturayi henüz bilmiyoruz. Üniversite arastirmali.

    Çözüm ne?
    Bu, arz talep meselesi. Bu talep varoldukça bas etmek çok güç. Polisiye tedbirle olmaz.

    Natasa'lar için ne yapilmali?
    Patronlari "Biz polisle isbirligi içindeyiz. Ihbar edersen yanarsin" diyor. Kadinlari köle gibi çalistiriyor. Biz de yakaladigimizi nezarethaneye koyuyoruz. Oysa psikolojik destege, güvenlige ihtiyaçlari var. Insan ticareti magduru bu kadinlara sosyal, ekonomik, insani yönden yardim etmemiz lazim. Devletin degil, sivil örgütlerin yönettigi, kendi uyruklarindan olanlarin çalistigi kadin siginma evleri kurulmali.

    AVUKAT SIBEL SUIÇMEZ
    Natasa olayi 2. Çernobil'di

    Natasa olayi Karadeniz'e neye mal oldu?
    4 boyutlu sosyolojik bir olay yasandi. Erkek, 2 kadin ve çocuklar açisindan. Bu da bir baska Çernobil'di. Kadinlar psikolojik travma geçirdi. Hala ilaç kullaniyorlar, ama konusmuyorlar. Zaten çogunun erkegi gurbetteydi, fazla beraber olmazlardi. Gizli bir kabullenis vardi, ama ilk kez 2. kadin gerçegiyle yüzlesmek zorunda kaldilar. Bazi erkekler yabanci kadini alip eve getirdi, yataginda yatirdi. Karisi, çocuklarla yan odadan dinlemek zorunda kaldi. Ne yapabilirdi ki?.. Çogu kabullendi.

    Size basvuranlar olmadi mi?
    "Ne yapabilirim?" diye geliyor. Erkegi elestiremiyor. Bir kismi yanlis hedef seçip kadinlarla mücadeleye girisiyor. Bir kismi, "Herhalde bizim bir eksigimiz vardi da erkekler gitti" diye onlara benzemeye çalisiyor. Bir dönem Trabzon'da bütün kadinlar sarisin olmustu. Gün boyu tarlada çalisan kadin mis kokup bütün gün oturan kocasina hizmet etmeyi denedi. Herkes isin arz bölümüyle ilgiliydi. Talep edenler erkekler yine siyirdi. Oysa asil erkegin ahlaki davranisi tartisilmaliydi. Hos, belki erkeklerin de farkli öyküsü vardi.

    Çocuklar?
    Sagliksiz bir yeni nesil olustu. Parçalanmis ailelerin çocuklari ortada kaldi. Yabancilarin gelmesi yerli fuhusu da tetikledi. Üniversitede bazi kizlarin eskortluk yaptigi yazildi. Poliste dokuz yasinda çocuklar kayitli fuhustan.

    DÜZELTME:
    Yazi dizimizin dünkü bölümünde Milliyet Trabzon muhabirleri Faruk Ata ve Cevat Ocak'in Agustos 1989'da radyasyonlu çaylarin kötü niyetli insanlarca rahatlikla gömüldügü yerden alinip satilabilecegini kanitlamak için yaptiklari haberin fotograflari, kaçiran onlarmis gibi bir resimaltiyla yer almistir. Düzeltir, arkadaslarimizdan özür dileriz.

    YARIN: YABANCI GELINLER

  13. #38

    Üyelik tarihi
    19.09.2004
    Mesajlar
    378

    Standart



    Kardesim tepki veren mantikli izahini yapar. Adamlar arastirma yapmis, Trabzonda ahali muslumanliga gectikten sonra kayitlarda 2 kisinin cocugunun ismi Abdullah ama yuzlerce kisinin baba ismi Abdullah. Buna ben Rum degilim diye tepki gosteren , kufreden bize bu yuzlerce Abdullah ismi nereden geliyor, boyle tesaduf olur mu bunuda belgesiyle aciklayacak. O zaman bizde sizin dusuncenizin dogru olup olmadigini bilimsel bir zeminde tartisiriz. Karsinizdakine it, kopek bilmem ne deyince adamin tezlerini curutmus olmuyorsunuz. Birde bu memleketde Rumlar hic kimsenin ailesine karismadiysa, Allahaskina siz nasil saf Turk kaldiniz, aileleriniz evlenmeden once DNA testimi yaptirdi, ulan bu toprajklarda lazla, rumla, gurcuyle, ermeniyle, kurtle , cerkezle, arapla karismayalim diye? Saf Turk diye bir sey sadece belli bir partinin mitolojik uydurmasidir.


    Birde Can dundar bu yazi dizisini yapana kadar bu sitede sorunlarimiz duyurulsun diyenler, bu adam it, kopek ayagina giriyor. Kim o zaman bu halkin sesini duyuracak, 15 yildir bolgeye sirt cevirmis bir onkoloji hastanesi yaptiramamis yuce devletimiz mi? Yoksa radyasyonlu cayi, findigi bu millete yedirten sevgili politikicalariniz mi? Elestiri yapici oldugu zaman sayginlik kazandirir, oteki turlu kufurler sadece acizligin ifadesidir.Edited by: ozgur

  14. #39

    Üyelik tarihi
    12.10.2004
    Mesajlar
    601

    Standart

    Alıntı yakup midi Nickli Üyeden Alıntı
    bu candündar nasil bir kansizdir yarabbim adam milliyetçiligimizin sebebini nasil açiklamis....keske gelip yrli nüfusla harmanlanan türkmen nüfustanda sözedecek kadar gazetecilik sorumlulugu olsaymis islamlasmanin da en büyük sebebi tabiki yeni fethedilen karamanogullari beyliginden saglanan türkmen göçü....ayrica gürcü laz abaz çeçen çerkes yogunlugu rum yogunluguna göre müslüman popülasyon içinde çok daha fazladir.....biz trabzonlular çok milliyetçi ve türkiyeye gönülden sevdaliysak türkiye için mücadele etmekten zevk duyuyorsak bu bence birazda kafkas köklerimizle ilgili.....93 harbini trabzonda bilmeyen kaç nene kaç dede var?arkadaslar bu adam mehmet ali brand in stajeridir....mehmet ali brand bedirhan asiretindendir hani sivas kongresinde ingilizlerin süvari alayi kurup atatürkü tutuklatmaya kalktigi yahudi asireti.....bunlar yeminli düsmandir türkiye ye utanmadan sikilmadan her türlü yalani söylerler.....kafatasçidir bunlar etnisite arayisindadirlar her zaman bir insan yiginini millet yapan kutsallara saldirirlar.....türk insani demir gibi bir aradaydi demir atesle dövüldü kanla sulandi çelik oldu bunun geri dönüsü yok.....hayat için gelecek için yeni nesiller için bu karardan bir olma kararindan hiç bir satilmis kani bozuk bizi çeviremez.....biz türk milletiyiz bu aditasimaktan sade onur duyariz seref duyariz....biz kimmiyiz balkanlardan kafkasyadan arabistandan her türlü cinayet ve katliamdan emperyalizmin önünden kurtulmayi basarip bu vatana siginmayi basaranlarin torunlariyiz.....biz türküz türk....adam in hainligi beni deli ediyor bariz ya serefsiz hainlik yapiyor köpek.....
    it e it haine hain dememek en büyük acizlik ve korkakliktir arkadaslar.....benim yazim bu kimse benim yazdiklarimi tercümeetmesin kendince.....ne geldiyse bu ülkenin basina kötü tercumanlardan geldi.....

  15. #40

    Üyelik tarihi
    12.10.2004
    Mesajlar
    601

    Standart



    saf türk allah allah nerde böyle bi sey söyledim adam tuttu nasil anladi içi pis tabi.....ben gen ci, molekül cü degilim türk milliyetçisiyim. ben etnisite arayisinda da olmam. karadenizde etnisite arayisinda olanlar belli biri de can dündar....biri de sen heralde irkçisiniz irklarla genlerle kafayi yemissiniz.....trabzonda kafkasya gibidir çok etniklidir ama ayni kültürde hepsi harman olmus yüzyillar içinde....müslüman nüfus içinde en azini rumlar olusturur can dündarin dedigi gibi bir kaç yüz aile.....diger rumlar mi ne oldu mübadele esnasinda hepsi gitti...merak eden açar okur arastirir bulur....kimsenin merakini gidercek durumda degiliz hele zaman kaybi olacaksa yaptigimiz.....özgür senin kesinlikle prof olduguna inanmiyorum hatta zekaninstandart altinda olduguna eminim.....yazdiklarin anlama kapasiten ve kurdugun cümleler bunu gösteriyor....

  16. #41

    Standart

    Son 10 yilda 40 bin yabanci kadin Türklerle evlendi
    Karadeniz'in yabanci gelinleri

    Duvar yikilinca Türkiye'de yabanci gelin patlamasi yasandi. Bugün her 10 yabanci gelinden 1'i Rus... Bunlarin bir kismi çalisma ya da oturma izni alabilmek için yapilan danisikli evlilikler... Ama bir de "ask evlilikleri" var. Ki onlarin meyvelerinden, Karadeniz'de melez yeni bir nesil doguyor

    Çirpinan Karadeniz -4 / Can Dündar
    Fotograflar: Ercan Arslan

    Rusya Devlet Baskani Vladimir Putin Türkiye'ye geldiginde Odalar Birligi'nde bir toplanti yapildi. Burada konusan Sarik Tara, Rusya'da ENKA'nin 15 bin Türk isçisi oldugunu söyledi. Bunlarin çogunun Rus kadinlarla evli oldugunu belirtti. "Akraba sayiliriz" dedi.
    Ardindan Putin aldi sözü... Tara'ya hak verdi:
    "Hisimdik, simdi de akraba oluyoruz. Ama hep kiz veren biziz. Artik biz de Türkiye'ye çok geliyoruz. Bizimkiler de Türk kizlariyla evlenecek. Su akrabaligi çift tarafli yapalim."

    40 bin yabanci gelin
    Putin'in yakindigi kadar var.
    Içisleri Bakanligi verilerine göre son 10 yilda Türk erkekleriyle evlenen yabanci kadinlarin sayisi 40 bini asti.
    Bu 40 binin 15 binini eski Sovyet cumhuriyetlerinden gelenler olusturuyor.
    Her 10 gelinden 1'i Rus...
    2001'de sadece Trabzon'da yabancilarla 80 evlilik yapilmis. Çogu Rus ve Gürcü gelinlerle... Bu sayi geçen yil yari yariya azalmis. Azalmanin nedeni, vatandaslik almak amaciyla yapilan "hülle evlilik"lerin cazibesini kaybetmesi... Çünkü yeni yasa ile, Türklerle evlenenlerin Türk vatandasligina alinmasi için en az 3 yil bekleme kosulu getirildi. "Danisikli evlilikler" bitti.
    Geriye "ask evlilikleri" kaldi.
    Ki onlar, Karadeniz'in çehresini degistirdi.

    Melez yeni nesil
    Trabzon Atatürk alaninda durup biraz çevreye bakarsaniz uzun boylu, uzun etekli, uzun bacakli, basi bagli sarisin, güzel gözlü kadinlar göreceksiniz.
    Onlar, Trabzon'un yeni gelinleri...
    Su ya da bu amaçla Karadeniz'e gelip, "bir Türk'e gönül verip" yerlesmis kadinlar...
    Baslarinin bagli olusu muhafazakârliklarindan çok, "Ben o bildiginiz digerlerinden degilim" mesaji vermek için...
    Genellikle yalniz gezmiyorlar; yanlarinda kendileri gibi bir yabanci gelin oluyor.
    Ve pusetlerinde yeni melez nesli tasiyorlar:
    Annelerinin teniyle gözlerini, babalarinin kaniyla bakislarini tasiyan, Türkçe ve Rusça konusan yeni "Karadeniz harmani" çocuklar...

    Ikna çabasi
    Karadeniz'i gezerken bu evliliklerle de ilgilendik. Evli çiftlerle görüsmek istedik. Ama çogu ortaya çikip konusmaktan çekindi.
    "Natasa" imajinin toplumda yaratabilecegi önyargilardan endiseleniyorlardi. Kiminin ailesi hâlâ durumu benimsememisti.
    Anlasilan "yabanci gelin gerçegi" hâlâ tam olarak kabullenilmemisti.
    Ancak Hopa'da iki aile, büyük cesaret ve sevkle açti bize evini...
    Karadeniz'in gelecegine damgasini vurabilecek yeni birlikteliklerin içyüzünü anlattilar.
    Bugünlerde birçok evde yasanan manzaranin da örneklerini verdiler.
    Yakinda Akdeniz'de benzer öyküler dinlemeye, hatta -Putin'in diledigi gibi- "Rus damat"lar agirlamaya hazir olun.

    Tiflis'ten Gürcü Nino, Çeboglu Ailesi'ne gelin gitti
    Gözleriyle anlastilar

    Her sey Sarp kapisinin açilmasiyla basladi.
    Yillar yili ayni denizin karsilikli sahillerinden birbirini kuskuyla gözleyen komsular, bu kapidan geçip merakli gözlerle etrafi süzdü.
    Çeboglu ailesinin serüveni de böyle basladi. Ailenin tek çocugu 17 yasindaki Murat, 1989'da ilk Türk talebe grubuyla tahsil için Tiflis'e gitmisti.
    Ne onun daha önce bir Gürcü arkadasi olmustu, ne de Gürcü arkadaslari bir Türk görmüstü.
    Merakla birbirlerine yaklastilar.
    Yaklasanlardan biri de Nino'ydu.
    Murat 2 yil sonra yaz tatilinde memlekete döndügünde sirtinda bir gitar, cebinde bir fotograf vardi:
    Nino'nun fotografi....
    "Bu kizla evlenecegim" dedi annesine...
    "O zaman oradan buraya çok degisik insanlar geliyordu" diyor annesi Beyhan Hanim... Kuskulanmis ister istemez... Ama kendisi de Laz'la evli bir Bosnak ve 19 yasinda anne olmus bir kadin olarak sevgiye inanci sonsuzmus:
    "Iyi anlasiyor musunuz?" diye sormus, "Evet" yanitini alinca kuskulari dagilmis.

    'Yapamazsin orada'
    Ayni kuskular "suyun öte yani"nda da vardi tabii...
    19 yasindaki Nino'nun annesi "Sen nasil bir ülkeye gittigini biliyor musun? Yapamazsin orada" demisti.
    Din meselesinden kaygiliydilar. Daha önce günübirlik Rize'ye gelmisler, pazari gezmisler, çarsafli kadinlar görüp ürkmüslerdi. Nino söyle anlatiyor:
    "Biz 4 kiz kardesiz. Tiyatro, opera, kütüphane ile büyüdük. Ne örtünmeyi biliriz, ne diskoda eglenmeyi... 'Bunlara hazir misin?' dedi annem... Murat'a güveniyordum. Her seyin üstesinden gelebilecegimi söyledim."
    Iki aile bulustugunda geleneklerin ayni oldugunu gördü. Yüzük taktilar, nisan yaptilar.
    Nino hiç Türkçe bilmiyordu, gözleriyle anlastilar.
    Her sey iyi hostu ama, çevre?.. Çevre ne diyecekti?
    Nino'nun kayinvalidesi Beyhan Hanim basta bu tedirginligi yasadigini söylüyor, "Konu komsuya ters geldi" diyor.
    Üstelik Nino, "Bana din konusunda baski yapmayin" diye sart kosmustu. Yani Müslüman olmaya niyeti de yoktu.
    Ama sorun olmadi.
    1996'da okul bitip de iki genç, mühendis çikinca evlendiler.
    Nino kilisede mum dikerken kayinvalidesi de yanindaydi. Sonra o, gelinini camiye götürdü. Gelin, Ramazan'da kaynananin iftar sofrasini kurdu. Ve evlilik kisa zamanda oturdu.

    Oglan melez
    Nino, bugün sevgiyle sarildigi kayinvalidesi ile konusarak ve bol bol gazete, kitap okuyarak 1 yilda ögrendi Türkçeyi...
    1997'de Hopa Park Denizcilik Liman Isletmeleri'nde tercüman olarak çalismaya basladi.
    O yil dogan ogullari Saner'e babaannesi bakti.
    Bugün Nino bütün Hopa'nin gözbebegi... Harika Türkçe konusuyor. Kimin basi dara düsse yetisiyor. Gürcü soförlerden, turistlere kadar herkesle ugrasiyor.
    Evde Türkçe konusulsa da ogluna Gürcüce ögretiyor.
    Saner renkli gözleri, açik teni ile annesinin kopyasi...
    Açilan bir sinir kapisindan, iki komsunun yakinlasmasindan dogan ilk kusagin meyvesi...

    Nino Çeboglu:
    Ters bir bakis bile olmadi

    "Dogrusu basta tatsiz bir muamele görürüm diye çok korkuyordum. 10 senedir buradayim. Kesinlikle ters bir bakis bile olmadi. Çok sicak karsilandim. Hiç zorlanmadim uyum saglamakta... Çünkü Gürcü kültürü buranin kültürüne çok yakin... Orada babaannemle birlikte yasiyordum, burada da kayinvalidemle bir aradayiz. Çok mükemmel bir insan... Tepkilere ragmen bize kucak açti. Çok destek oldu. O büyütüyor oglumu...
    Hopa'da 10-15 yabanci gelin var. Ukraynali, Gürcü gelinler... Arada onlarla da görüsüyoruz. Tabii dramlar da oldu. Danisikli evlenenler, 2 çocukla dönen gelinler oldu. Kamuoyu çogunu yanlis tanidi; buraya bavul ticaretine gelen kadinlar çok kültürlüdürler. En az 2 dil bilirler. Biz 4 kiz kardesiz, 4'ümüz de piyano çaliyorduk. Ama ne yazik ki devleti bitirdik. Özel tesebbüs de olmadi. Arada kaldik, her seyimiz vardi, yoksulluga düstük.
    Tek sorun burada sosyal yasantinin zayif olmasi... Elbette operayi, tiyatroyu özlüyorum, ama evde mutluyum. Firsat buldukça Tiflis'e gidiyoruz. Hopa'dan 400 kilometre, 6 saatlik yol...
    Basta endiseli olan ailem de rahatladi. Çok sik gelip gidiyorlar. Murat en sevdikleri damatlari simdi... Ailenin oglu oldu. Bu sayede Türkiye-Gürcistan iliskileri de isindi, önyargilar eridi."

    Aile, Olga'yi tek bir sartla kabul etti
    'Müslüman olursa kabul'

    Onlarinki de yildirim aski...
    Olga 5 yil önce Türkiye'yi merak edip Hopa'ya tatile gelmis.
    Daha taksiden inip Papila Otel'e girerken resepsiyonda görevli 26 yasindaki Levent Özer'i görmüs.
    Tanisip âsik olmuslar.
    Olga hukuk mezunuymus, avukatlik staji yapiyormus.
    Levent, lise 3'ten terk etmis okulu...
    Biri hiç Türkçe bilmiyormus, digeri çat pat Rusça konusuyormus. Gönül diliyle anlasmislar.
    Olga dönünce 1 sene ayri kalmislar; dayanamamislar.
    Evlenmeye karar verince çevrenin asiri tepkisiyle karsilasmislar.
    Levent'in ailesi baska bir gelin düsünüyormus. Bütün sülale vazgeçirmeye çalismis. Ama inat etmis Levent...
    Bakmis ikna olmuyorlar, Olga'yi Basköy'e dedesinin yanina kaçirmis. Eski kusak, gönül isine daha sicak bakarmis.
    Dede araya girmis. Levent'in babasini arayip kismete mani olmamasini istemis.
    "Gelsinler" demis baba...
    Gidip el öpmüsler.
    "Müslüman olursa kabul" demis baba...
    Hemen Müslüman olmus Olga...
    "Bütün sülale karsiydi, simdi hepsi benden çok seviyor gelinlerini..." diyor Levent...
    O limanda çay ocagi isletiyor. Olga evde Levent'in ailesiyle yasiyor, çocuk büyütüyor.
    2,5 yasindaki Kenan, teniyle annesine, bakislariyla babasina benziyor. Açik teni dik bakislarla "yeni kusak Karadeniz usagi"nin essiz bir örnegini simgeliyor.

    Olga Özer:
    'Ilk basta zorlandim, sonra alistim'

    "Levent çok âsikti bana... Gözüm hiçbir sey görmüyordu.
    Ailemin hosuna gitmedi tabii... Itiraz ettiler, ama 'Seviyorsan git dene' dediler.
    Hiç endiselenmedim gelirken... Ama gelenek göreneklere alismakta zorlandim. Âdetler, yemek, giyim, oturus kalkis, saygi hepsi farkli burada... Dili ögrenmekte de çok zorlandim.
    Basta ortam kötüydü, istedigim gibi gezip dolasamiyordum. Artik benimsediler. Yine de çalismiyorum, evde oglumu büyütüyorum.
    O bir melez: Tipi bana benziyor, huyu babaya..."

    YARIN:
    MILLIYETÇILIK TIRMANIYOR MU?

  17. #42

    Standart

    Milliyetçi tirmanis yok, fevri davranis var

    Herkes Karadeniz'de milliyetçi patlamadan söz ediyor, ama TAYAD'lisindan MHP'lisine bunu dogrulayan yok. Karadeniz'in sorunu milliyetçilik degil, issizlik... Bir de kanina sinmis fevrilik...


    Çirpinan Karadeniz -5 / Can Dündar
    Fotograflar: Ercan Arslan

    Trabzon'un -birçok baska seyinin yani sira- iki seyi çok meshur: Heyelani ve galeyani... Heyelanin nasil felaket getirdigini önceki gün gördük. Galeyanin sonuçlarini bilenler de Trabzonspor, Kibris Rum Kesimi takimiyla maç yapacagi zaman kaygilaniyor ister istemez...
    Son dönemin gözde ismi, "Volkan"...
    "Her an patlamaya hazir" bir sehrin erkegi için anlamli bir tercih...
    Fevri insanlar Karadenizliler...
    "Birden harlayan" edebi tarziyla taninan Nihat Genç, memleketini söyle tanimliyor:
    "Bu sehir tarihten bugüne, sebebi henüz kesfedilmemis bir gençlik enerjisiyle magdurdur. Sehvet dolu bir enerji... Her seyi kudurmusçasina yapan bir istah... Hangi yokusa tirmansa yamaçlari söküp indirir. (..) Meydan parkinda gün boyu voltalayan 3 bine yakin issiz genç vardir. Uzun Sokak'ta bir hadise olsa bu mahseri kalabaligin oraya toplanmasi 3 dakikayi geçmez."

    Linç girisimi
    Geçen nisan tam da öyle oldu.
    Uzun sokakta bildiri dagitan Tutuklu Aileleri Dernegi (TAYAD) mensubu gençlerin Türk bayragi yaktigi yalani, yerel kanallarin tahriki ile 3 dakikada bütün Trabzon'a yayildi.
    Ve 3 bin issiz genç, 3 dakikada 5 gencin basina üsüsüverdi.
    Felaketle sonuçlanabilecek bir linç girisimi son anda önlendi.
    Kimine göre bu, "milliyetçi tirmanis" alameti...
    Kimine göre ise "Karadenizlinin geleneksel refleksi"...

    Yaylada papaz avi
    Rize'de yerel bir gazete "Deniz caddesinde bir papaz görüldügünü" haber veriyor. Sehir semalarinda ufo görülmüs gibi bahsediyor "hadise"den... Papaz'in yaylaya kaçtigi tahmin ediliyormus. Ülkücüler izini takip ediyormus. Rize Il Müftüsü "Misyonerler garibanlari seçiyor" diyerek tehlikeye karsi uyariyor bölge halkini: "Bunlara karsi milli birlik ve bütünlügümüzü koruyalim" diyor.

    Kozmopolit yapi
    Bölgede bir milli hassasiyet oldugu kesin... Bunun pek çok nedeni var. Trabzon bir zamanlar Ipek Yolu'nun en hareketli limaniydi. Kozmopolit bir yapisi vardi.
    Fuat Dündar, "Ittihat ve Terakki'nin Müslümanlari Iskân Politikasi (1913-1918)"nda (Iletisim, 2001), 90 yil önce Karadeniz'in etnik yapisinin yeniden sekillendirilmesini belgeler. Buna göre o dönem Suriye'den sürülen Araplar, Bitlis'te isyan eden Kürtler, Rumeli'den gelen Arnavut ve Bosnak muhacirler bölgeye yerlestirilmis, buna karsin Rus Harbi'nde yigitçe savasan Lazlar ile Gürcüler isgal sonrasi iç bölgelere göçmek zorunda kalmisti.
    Kökleri sehrin fethine kadar uzanan bu devinim, günümüzde hâlâ sürüyor. Trabzon hem göç aliyor, hem göç veriyor. 300 bin nüfuslu sehrin 50 bininin Gümüshaneli oldugu, buna karsin Istanbul'da Trabzon'dan çok Trabzonlu bulundugu söyleniyor.
    Ancak kozmopolit yapi çöküyor. Köyler kente akarken, kentin aydin nüfusu Istanbul'a, Ankara'ya kaçiyor. Nihat Genç'in tanimiyla "Aydin kusak sehirden kaçtikça sosyal kültür agir darbe aliyor; sehir, mafyatik bir delikanli kültürünün esiri oluyor."

    Global, lokale yenik
    Trabzon'un CHP'li Belediye Baskani Volkan (!) Canalioglu'na göre "Milliyetçi patlamanin nedeni sosyoekonomik sorunlar":
    "Trabzon'un asil derdi issizlik... Hepimizin ailesinde bir issiz var. Çogu diplomali... Kentte 25 bin issiz oldugunu saniyoruz" diyor.
    Dogu Karadeniz'de issiz sayisi 100 bin...
    Ayrica Trabzon terörle mücadelede 132 sehit verdi. Ve her gelen cenaze, öfkeyi büyüttü.
    Bütün bunlar bölgedeki milliyetçi refleksin altyapisini olusturuyor. 1999'da MHP, Trabzon'da 70 bin oy alarak yüzde 12 ile 1. parti olmustu. 2003'te yüzde 8, 2004'te yüzde 11 aldi.
    Kentte 20 bin ögrenci, genç bir enerji yayiyor.
    "Anilar kasetçisi"nde, "Müsteri yok" diye yabanci müzik satilmazken en çok Karadenizli sanatçilar alici buluyor.
    Akademi Kitabevi'nde ise Türkiye'nin pek çok yeri gibi Hitler'in "Kavgam"i çok satanlar arasinda yer aliyor.

    Madalyonun arka yüzü
    Bunlari söyledikten sonra simdi madalyonun tersine bakalim:
    Rize'de birileri papaz avina çikarken ayni siralarda Ordu'da "kent âsigi" Enis Ayar'in girisimi ve Vali'nin çabasi ile yillardir harabe halinde duran Yason Rum kilisesi onarilip Kültür Merkezi haline getiriliyor. Rumlar kafileler halinde Sumela'ya gelerek haci oluyor.
    Kibris Rum Kesimi'ne maça gittiginde çoraplarina kadar aranan Trabzonspor'un yöneticileri "Biz de onlari burada öyle aratacagiz" derken Baskan Yardimcisi Bilgin Aygül, "Rumlardan büyük misafirperverlik gördük. Burada onlari aratmayacagiz" diyebiliyor.

    Karadeniz gibi
    Daha da ilginci, linç girisimiyle Türkiye'nin yüregini agzina getiren TAYAD'li gençler bir daha Trabzon'a giremez sanilirken 3 gün sonra ayni meydanda slogan ata ata bildiri dagitiyor. Kimse bir sey demiyor.
    Bunun sirrini herkese sordum. Su yaniti aldim:
    "Karadeniz insani denizi gibidir. Aniden parlar, aniden söner. Fevri tepki verse de yelkenleri çabuk suya iner. Bu sehirde en büyük kavga en fazla bir gün sürer."

    'Vakfikebirli oldugumu ögrenince...'

    ZEYNEP ERDUGRUL, Trabzon'daki linç girisiminin orta yerindeki genç kiz.... Vakfikebir dogumlu... KTÜ Iktisat'ta okurken tutuklaninca ilisigi kesilmis. Türkiye'yi ayaga diken linç girisimini anlatmasi için "olayin geçtigi yer"e gidiyoruz. Halinde, tavrinda en ufak bir tedirginlik yok.

    Ilk kez mi bildiri dagittiniz o gün?
    Hayir, yillardir yaptigimiz eylem... Trabzon da eski Trabzon... O günkü, polis provokasyonuydu. Insanlarin duygulari kullanildi. Hareketin ivmesi yükselince önü böyle kesiliyor.

    O gün bir sey olacagini hissettiniz mi?
    Bekliyorduk, ama bu kadarini degil. 6 Nisan günü çiktigimda 3 sivil polis gördüm. "Ölümleri Durdurun" yazili önlüklerimizi giydik. Insanlarin baktigini fark ettim, ama önemsemedim. Uzun sokakta bildiri dagittik, Kunduracilar'a dönünce trafik polisi "Siz PKK'li misiniz?" diye üstümüze yürüdü. Bunun üzerine bir anda vatandaslar saldirdi. "Pis PKK'lilar" diye tekmeliyorlardi. Aralarinda tanidiklarimiz da vardi.

    Polisin tavri nasildi?
    Polis sözde bizi korumaya aldi. Ama kisildik köseye... Kalabalik iyice büyüyene dek bir saat beklettiler. "Onlarla ortaksiniz" dedim. "Araba bekliyoruz" dediler. Bir yandan da dayak yiyoruz. Gözümdeki morluk o arada yedigim yumruktan oldu.

    Polis linç ettirmek istese oradan sag kurtulabilir miydiniz?
    Amaç linç degildi. Bize iyi bir ders verip tüm muhalifleri sindirmekti. Provokasyon olur diye herkes susacak, insanlar eylemlere katilmayacakti. Nitekim sonra telsizden "O serefsizleri dövdürttük iyice" diye bir ses duyduk. Emniyet yetkilisi "Tesekkür ederiz, artik dagilalim" diye anons yapti. Hapishanede önce jandarma sonra gardiyanlar döverek karsiladi.

    Mahkeme ne asamada?
    Biz saldiriya ugradigimiz halde "polise mukavemet ve toplumda infial yaratmaktan" 4,5 yilla yargilaniyoruz. Bizim sikâyetçi oldugumuz saldirganlar, polisler yargilanmiyor, oradan seçilen 11 kisi 2-6 ayla yargilaniyor.

    Sonradan nasil tepkiler aldiniz?
    Trabzon'da anket yapip insanlara o günü soruyoruz. Çogu bayrak yakiliyor diye duyunca gelmis, yalan oldugunu ögrenince pisman olmus. "Reislerimiz 'Bayrak yakildi' diye telefon etti, bayraklari kapip geldik, bizi çagiranlar gelmedi" diye yakiniyorlar. Bir tanesi "Orada bir kiz Apo posteri açmis" dedi, "Uydurma, o kiz benim" cevabi verdim. Kimse "Ben oradaydim" diyemiyor.

    Sonra hayat zor olmadi mi?
    Emniyet'ten çikinca polis "Sizi hangi sehre birakalim?" diye sordu. "Bir yere gitmiyoruz, burasi bizim sehrimiz" dedik. Suçlu degiliz ki, hakliyiz. Valilik, meydanda basin açiklamasini yasakladi. "Tanimiyoruz" dedik, çiktik. Polis gelmedi. Ve görüldü ki birileri provoke etmezse halk saldirmiyor.

    Yani milliyetçi tepki degil miydi?
    Onu yaratmaya çalisiyorlar, ama halkin öyle bir refleksi yok. O yüzden arkasi gelmedi. Demokratik kamuoyu, ulusal basin tepki gösterince hatalarini fark ettiler. Simdi ülkücüler bile "Yanlis oldu, gerçek ülkücü bunu yapmaz" diyor. Karadeniz ilginçtir: Vakfikebirli oldugumu ögrenince ülkücüler bile "Bizim kizimiz" diye sahip çikti.

    Trabzon Emniyet Md. Yrd.
    'Karadenizli çabuk parlar, çabuk yatisir'

    "Linç girisiminde çok daha büyük sikinti yasanabilirdi, ama polis çok duyarli hareket etti. Öyle olmasa çok daha büyük sikinti yasanabilirdi. Toplum psikolojisine uygun hareket ettik. Ve bu, hadisenin tirmanmamasinda etkili oldu. Nitekim 50 TAYAD'li geçen ay mahkemeye gelip adliye önünde pankart açti, hiç sorun olmadi. Ayni meydanda basin açiklamasi yaptilar, engellemedik. Polis olarak bu tür açilimlar yasansin istiyoruz.
    Tabii olayin yatismasinda, burada Trabzon'un adinin kirlenmesinin de rolü var.Bu, frenledi insanlari... Saldirmadan önce düsünmeye zorladi. Olaylar kasinmazsa Trabzon'da bir sorun yok. Karadeniz insani duygusaldir. Çabuk heyecanlanir, aninda tepki verir. Ama anlik tepkidir bu... Aniden kitlesel hale gelebilir. Organize gibi görünür o yüzden... Ama organize degildir. Çabuk da yatisir. Onun disinda ciddi asayis problemi yok... Suç orani da Türkiye'nin altinda..."

    MHP Trabzon Il Baskani
    'Elmaya kurt girmeye görsün'

    Trabzon'da milliyetçi yükselis var mi?
    Hayir. Çünkü burada milliyetçilik zaten hep yüksektedir. Karadeniz örfüne, ananesine baglidir.

    Bu hassasiyetin lince dönüsmesine ne diyorsunuz?
    Milliyetçi reaksiyondu bu... Marksist bir örgüt, bölücü örgüte destek veren sloganlarla eylem yapti. Trabzon halki da tepkisini gösterdi.

    Saglikli mi bu tepki?
    Trabzon halkinin tepkisini ölçmek istediler. Basarsalar yeni olaylar vuku bulacakti, ama aldiklari cevap buna engel oldu.

    Linci sormustum?
    Linç diye bir sey yok. Yapan 5 kisi, etraftakiler 5 bin kisi. Nasil oldu da birinin bile burnu kanamadi? Isteseler linç ederlerdi.

    Papazlar neden endise yaratiyor?
    Bu gezilerin turistik oldugu söyleniyor, ama degil. Devletin hassas birimleri de biliyor bunu...

    Nedir asil niyet?
    "Buralar bizimdi" iddiasiyla Pontusçuluk yapiyorlar. Trabzon Pontus devleti 1200'den 1461'e kadar Rumlarin idaresinde kalmistir. Ama Trabzon ondan önce de bir Türk sehridir. Pontus'tan kalan Rumlarin çogu da göçtü. Simdi Yunanistan, Bati'nin tahriki ile Trabzon'da bir Rum Pontus devleti hayali içinde... Gelenlerin arasinda Bati için çalisan ajanlar var.

    Hacca gelenleri de engellemis olmuyor musunuz?
    Trabzon'da pek çok kilise var. Turistler serbestçe gelir ziyaret eder. Ama burada sinsi siyasi amaçlar var. Trabzon halki muhafazakârdir. Bakin sinir kapilari açilinca kuzeyden gelip bir fuhus sektörü olusturdular. Aileler gezemez oldu.

    Muhafazakâriz diyorsunuz ama bunca kadinla kim yatti?
    Elmaya bir kez kurt girmeye görsün, tahribat yaratir.

  18. #43

    Üyelik tarihi
    19.09.2004
    Mesajlar
    378

    Standart

    Sahil yolu, koylari tarihe gömdü
    Karadeniz artik Kayadeniz

    Gelecek yilbasi tamamlanmasi beklenen sahil yolu Karadeniz'i Karadenizliden kopardi. Lakin Karadenizli buna ses etmedi. Çünkü yolun yatirim ve is getirecegi umuluyor. Doga, bir kez daha geçim derdine feda ediliyor

    Çirpinan Karadeniz - 5 / Can Dündar
    Fotograflar: Ercan Arslan

    Sahilde dev kepçeler, demirden bir isgal ordusunun sari canavarlari gibi sahlanmis, kocaman agziyla dagdan kopardigi battal kayalari denize döküyor. Nakis gibi isli koylar, kuytuda sakin kumsallar yerle bir oluyor.
    Asirlarca bir arada yasayan Karadeniz ile Karadenizlinin arasina bir Çin Seddi döseniyor.
    Yol, insani denizden ayiriyor.
    Bu ayrilik, yoksulluktan...
    Karadenizli is istiyor. Isi, yol getiriyor. Ama yol, isi getirirken denizi götürüyor. Götürmemesi için arkadan dolasmasi gerek. Buna da çok para lazim. Para için, yine yol gerek.
    Iste Karadeniz'i bitiren, yoksul ülkelere özgü bu kisir döngü:
    Kalkinma için dogayi feda etme yazgisi...

    3 milyar dolarlik proje
    Karadeniz sahilini katleden projeyi bir Karadenizli baslatti:
    Rizeli Mesut Yilmaz...
    Ne ilginçtir ki, bitirmek de bir Karadenizliye nasip oldu:
    Rizeli Tayyip Erdogan'a...
    10 yildir hummali bir çalisma ile Samsun'dan Hopa'ya kadar 530 kilometre çift seritli gidis gelis yol yapiliyor. Bunun için deniz 10-15 tonluk kayalarla dolduruluyor, sahile viyadükler kuruluyor, tüneller kaziliyor.
    Yolun maliyetinin kilometrede 5-6 milyon dolar oldugu tahmin ediliyor. Yani toplam maliyet 3 milyar dolar civarinda...
    2006'da bittiginde, bugün 6 saatte gidilen Samsun-Trabzon arasi 3.5 saate inecek. Ve umulan o ki, açilan yol, bölgeye yatirim, turist ve ekonomik canlilik getirecek.

    Tepki yok
    Peki Karadenizli ne diyor bu ise?
    Hiçbir sey!..
    Çevre ve Orman Bakani Osman Pepe, "Otoyol içime sinmiyor. Karadeniz'i kaybettik" derken Karadenizli susuyor.
    Tek tük tepkiler var tabii... Basta ses çikarmasa da, ilk denize girdigi sahillerin yok olusunu gören kimi Karadenizliler eyleme kalkismis.
    En bilineni, geçen hafta kaybettigimiz "çevre sehidi" Cihan Eren... Dogdugu Findikli'dan geçecek sahil yolunu durdurmak için hukuk mücadelesi baslatan avukat Eren, tam kesfin yapilacagi gün silahli saldiriya ugramisti. Yürütmeyi durdurma kararini ögrenemeden vefat etti.
    Eynesil'de, Arhavi'de Tirebolu'da direnisler oldu.
    Ordulular, daha yol insaati baslamadan kampanya baslatti. Yürüyüse Vali de katildi. Zeki Özen'in, Ordu Olay gazetesi, "Ey Türk gençligi! Birinci vazifen sana birakilan dogal mirasi korumaktir" mansetiyle çikti. Sonunda yolun arkadan dolasmasi kararlastirildi. Ordu, kurtarildi. Ama diger dantel koylar beton doldurulup sahil yok edildi.

    Karadeniz göçüyor
    "Denizimizi kaybettik" diyen Trabzon Belediye Baskani Volkan Canalioglu, Karadenizlinin suskunlugunu söyle açikliyor:
    "Karadeniz insani virajlarda gidip gelmekten bikmisti. Yolun yatirim getirecegine inandi. Dönüs yok artik... Günahiyla sevabiyla bitsin, ki biz de oralari yesil alan yapalim."
    Bölgenin ekonomik rakamlari Baskan'i dogruluyor...
    Karadeniz, nüfus artis hizi en düsük bölge... Bu da yogun göç alameti... Geçen nisanda, MGK da buna dikkat çekti. Son 5 yilda Bati Karadeniz'den 450 bin kisinin göç ettigini saptayan MGK, "Karadeniz göç vermede kritik esigi asti. Toplumsal olaylarin temelinde yoksulluk var. Iç göçün önlenmesi için acilen kalkinma adimlari atilmali" dedi.
    Trabzon Esnaf ve Sanatkârlari Odalari Birligi de her yil artan sayida esnafin kepenk indirip göç ettigini bildiriyor.
    Trabzon, sosyoekonomik gelismislik siralamasinda 81 il içinde 38. sirada yer aliyor. Nüfusunun yarisi hâlâ köylerde yasiyor.
    Dogu Karadeniz'de tarim disi issizlik orani yüzde 16...

    Hamsi bitiyor
    Baskan Canalioglu, "Trabzon'un gelecegi 3 T'de... Yani tarim, turizm ve ticarette" dese de bunlarin üçünde de sorun var:
    Tütün ekimi yildan yila geriliyor.
    Findik üreticisi hâlâ geçen yilki donun zararini telafiye çalisiyor.
    Geçen yillarda 50 bin tona kadar yükselen hamsi üretimi 10 bin tona kadar geriledi. 1300 balikçi teknesi kirlilik ve yanlis avcilik nedeniyle meslegini kaybetme noktasinda...
    Geçen yil bölgeye 1 milyon turist geldi, ama otel yoklugundan kalamadi. Fuhus için açilan otellerin kapisinda "Satilik tesis" levhalari okunuyor.
    Üniversiteli "Esnaf bizi kazikliyor" diye alisveris yapmiyor.
    Dünün civil civil Rus pazari bugün Çin mallarinin satildigi ölü bir çarsiya benziyor.
    Iste yol, bunca yoksullugun çaresi olarak görünüyor.
    Suskunluk, bu umuttan...

    Beton ormani
    Gerçi Karadeniz'de çevre duyarsizligi yeni bir sey degil... Bölgeyi yoldan çok önce sahildeki çirkin yapilasma bitirmis. Dagla deniz arasina çok katli evlerden bir beton ormani dikilmis.
    Her kentte bunun acisini çeken birkaç çevre gönüllüsü var.
    Ordu'da Enis Ayar, sehri için agarttigi saçlariyla 40 yil sonra, 40 yil önceki Ordu'ya ulasabilmenin mücadelesini veriyor.
    Artvin'in "Nese ablasi", Nese Karahan, Dogu Karadeniz'in ladin ormanlarini tehdit eden Cerattepe bakir madenini engellemek için bir avuç gönüllüyle çirpiniyor. Ama bu çabalar, ne denizin kirlenmesini ne baligin tükenmesini ne sahillerin katledilmesini engelleyebiliyor.

    Denize küs
    Bir liman kenti olmasina ragmen yüzünü ormana dönmüs Karadeniz, denizine küs...
    Üstünde takalar bile görünmüyor. Sahil ulasimi sifir... Balikçilik can çekisiyor.
    Dünyanin hangi denizi bu kadar issiz, bu kadar yalnizdir ki...
    Hirçinligi, çirpinmasi ondan belki...
    Nehirler de öyle...
    Dünyanin en süratli akan 10 nehrinden biri kabul edilen Çoruh'a ilk gerdanlik daha yeni takildi. Yilda 450 milyon kilovatsaat enerji üretecek Muratli Baraji haziranda açildi. Konaklari, sokaklariyla baraj sulari altinda kalan Muratli'nin minaresi, bölgenin ilk enerji yatiriminin simgesi gibi duruyor.
    Karadeniz, yüzü günbegün çirkinlesen iyi bir insan gibi; içine girdikçe caziplesiyor... Sevimsiz, isiksiz, betonlasan kiyilardan ormana yöneldikçe, daglara yükseldikçe, evlere girdikçe güzellesiyor.

    'Aglamayi birakip para kazanmaya bakalim'

    Trabzon Ticaret ve Sanayi Odasi Baskani Sadan Eren'le kentin sorunlarini görüstük:

    Ticaret çok canliydi Karadeniz'de... Ne oldu?
    - 1990'larda kapi açilinca canlandi ticaret. Bu canlilik 98'e kadar sürdü. O sayede 94 krizini bile hissetmedik. Ama 1998 Rusya ve 2001 Türkiye krizleri ile sarsildik. 2004'te findiktaki don, bölgeyi sikintiya soktu. Sirf bundan Dogu Karadeniz'in kaybi 750 trilyon lira... Bu yil mahsul iyi ama geçen yilki zararin ancak yüzde 40'ini telafi eder.

    Bavul ticareti?
    - Öldü. Ruslarla ticaret resmi rakamda 100 milyon dolar görünse de 4-5 katiydi aslinda... Bavul ticareti zaman içinde resmi ticarete dönüstü.

    Rusya'nin domates ve sebze ithalat yasagi?
    - Çok zarar verdi. 50 milyon dolarlik kayip vardir. Oysa Rusya'ya 200 milyon dolarlik ihracatimiz var buradan...

    Balik?
    - Eski kazanç yok. Yasaklar yüzünden misafire verecek balik bulamaz olmustuk. Neyse ki balikçilar küçük hesabi birakti artik...

    Issizlik?
    - Büyük sorun. Karadeniz'de 37 bin issiz var. Kriz sonrasi artti. Insanlar çok tok degil ama aç da degil. Hâlâ köyünden geçiniyor çünkü...

    Turizm?
    - Istedigimiz seviyede degil. Bu ara Israil'den çok turist gelmeye basladi. Iran da ilgili... Trabzon-Tebriz otobüs seferleri koyacagiz.

    Bu sorunlari nasil asacaksiniz?
    Krizde Trabzon için kisa, orta ve uzun vadeli plan yaptik. Kisa vadede sicak para girisi için Trabzon'da kongre konferans turizmini gelistirmeyi, orta vadede burayi saglik merkezi haline dönüstürmeyi, uzun vadede ise bir sanayi sehri haline getirmeyi planliyoruz.

    Sanayi tesvikleri?
    - O sayede issizlik azaldi biraz. Beylikdüzü'ndeki organize sanayi bölgesinde arazi tahsisine basliyoruz. 25-30 kurulusta 1500-2000 kisiye istihdam yaratabilecegimizi umuyoruz.

    Sahil yolu?
    - Denizi gömdük, bir güzelligi kaybettik, ama burasi bir ticaret sehri ise yola ihtiyacimiz vardi. Deniz ticareti yoksa, Trabzon-Samsun karayolu da 6 saatse Trabzon nasil ticaret merkezi olabilirdi? Simdi yol kisalacak, ticaret canlanacak. Aglasarak bir yere varamayiz, para kazanip baska taraflari güzellestirelim.

    Yeni projeler var mi?
    - GAP'i Karadeniz'e baglama projesi var. Demiryolu da olabilir. GAP'ta üretileni, burada isleyip eski Sovyet cumhuriyetlerine satacagiz.

    Nihat Özdemir:
    Elestiriler haksiz degil

    Nihat Özdemir hem Müteahhitler Birligi'nin eski Baskani, hem de Karadeniz sahil yolunun 12 müteahhidinden biri... Igdere-Çayeli ve Espiye-Çarsibasi arasini onun sirketi yapiyor.Buna ragmen "Tepkiler yerden göge hakli. Ama bu yola da ihtiyaç vardi" diyor.

    Sahili yok etmeden yol yapmak mümkün degil miydi?
    - Mümkündü tabii... Içeriden geçebilirdi. Bunun dünyada örnekleri var: Fransiz Rivyerasi, Nice, Cannes, St. Tropez'de yol tamamen içeriden, Italya sahillerinde dagdan geçirilmistir. Kilçik yollarla kentlere iner.

    'Yol medeniyettir'
    Karadeniz böyle yapilamaz miydi?
    - Yolu dagdan geçirip kilçik yollarla içeri baglamak mümkündü. Ancak ormanla kapli dik yamaçli daglara tünel açip viyadük yapmak, maliyeti km basina 15-20 milyon dolara çikarirdi. Karayollari, bu maliyet farkindan dolayi sahil yolunu tercih etti. Karadeniz'in dalga yüksekligi nedeniyle yol yüksek yapilinca da ne yazik ki halkla deniz arasina set çekilmis gibi bir intiba dogdu.

    Hiç olmazsa bir kismi kurtarilamaz miydi?
    - Tirebolu, Sarayköy gibi birkaç noktada plajlar kaybolmasin diye tünelle içerden geçildi. Ama bu, ek maliyet yüzünden fazla yapilamadi. Yol, agirlikla sahilden geçti.

    Plajlar da kayboldu.
    - Evet, ama bir teselli var: Giresun'da, Rize'de mahmuzlar konarak birçok plaj meydana getirildi. Yeni modern balikçi barinaklari yapildi. Bundan sonra sahil yolunun çevre güzellestirilmesi için belediyelere görev düsüyor. Yeni rekreasyon alanlari yaratarak geçitler kurmak, Karadenizlinin denizle iliskisini yeniden saglamak lazim.

    Yol ne getirecek?
    - Yol medeniyettir. Ekonomi canlanacak. Gürcistan'la ticaret imkâni dogacak. Yatirim ve turizm artacak.

    'Demiryolu eklenebilirdi'
    Turist denize gelir, ama biz denizi yok ettik.
    - Ama Karadeniz'de deniz mevsimi ancak 2 ay sürüyor. Güneyde bu, 5-6 ay... Asil cazibe yaylalar ve tarihi alanlar... Ama bölge halkinin denizden mahrum kaldigi sikâyetine hak veriyorum.

    Proje sizce iyi mi?
    - Yolu 2 serit gidis, 2 serit gelis seklinde yaptik. Oysa mademki bu yol yapildi, biraz daha uzun vadeli düsünülüp 3'er serit yapilabilirdi. Çünkü inaniyorum ki 10-15 sene sonra bu yol yetmeyecek ve deniz tarafina veya içeriye bir serit eklenmek zorunda kalacak.
    Ikincisi, madem deniz seviyesinde bu yolu yaptik, çok az bir maliyeti daha göze alip Samsun'dan Sinop'a kadar bu yolun yanina bir de demiryolu eklenebilirdi.

    Neden düsünülmedi?
    - Bürokrasi içindeki koordinasyon eksikliginden... Biri Karayollari'nin sahasina giriyor, digeri Devlet Demir Yollari'nin...

    BITERKEN

    Derdi tasasi, yolu yaylasi, gelini kaynanasi ile bir haftadir sürdürdügümüz Karadeniz turumuz burada sona eriyor.
    Dizi boyunca bana yok olan plajlarinin son fotograflarini yollayan, "Yurtdisindayiz, ama Karadenizliyiz" diye mesaj atan, Trabzon'un bir dönem Rum olsa da ezelden bir Türk sehri oldugu konusunda uyaran, ayrica destek verip kutlayan Karadenizlilere tesekkür ederim.
    Tüm sorunlarina ragmen orada gördügüm yakinligi, sicakligi hiç unutmayacagim.
    Simdi okurlardan 1 hafta izin istiyorum.
    Haftaya yeniden "Ada"da bulusmak üzere...

    SON






  19. #44

    Üyelik tarihi
    12.10.2004
    Mesajlar
    601

    Standart


    BITERKEN

    Derdi tasasi, yolu yaylasi, gelini kaynanasi ile bir haftadir sürdürdügümüz Karadeniz turumuz burada sona eriyor.
    Dizi boyunca bana yok olan plajlarinin son fotograflarini yollayan, "Yurtdisindayiz, ama Karadenizliyiz" diye mesaj atan, Trabzon'un bir dönem Rum olsa da ezelden bir Türk sehri oldugu konusunda uyaran, ayrica destek verip kutlayan Karadenizlilere tesekkür ederim.
    Tüm sorunlarina ragmen orada gördügüm yakinligi, sicakligi hiç unutmayacagim.
    Simdi okurlardan 1 hafta izin istiyorum.
    Haftaya yeniden "Ada"da bulusmak üzere...

    SON








    [/QUOTE] özgür uyariyi vermissin hatasini düzeltti[img]smileys/smiley36.gif[/img]...geç olsada dün 93 harbinden bahsetti trabzonun göç aldigi bölgeleri trabzonun tarihini daha objektif vurguladi.....bir dönem rum olsada ezelden türk cümlesi de çok sik olmus.....


    geç olsun güç olmasin....


    olmasi gerekenler olsun.....


    bizi mutlu etmekten kolay ne var su dünyada bak çok mutlu oldum iste özgür.....[img]smileys/smiley32.gif[/img]

Konu Bilgileri

Bu Konuya Gözatan Kullanıcılar

Şu anda 1 kullanıcı bu konuyu görüntülüyor. (0 kayıtlı ve 1 misafir)

Yetkileriniz

  • Konu Acma Yetkiniz Yok
  • Cevap Yazma Yetkiniz Yok
  • Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
  • Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok
  •