evet simdi bende okudum gazeteyi guzel yazi yzmis [img]smileys/smiley32.gif[/img]
Kazim Koyuncu'nun ölümü
Karadenizliler, genç sanatçinin kansere yenik düsmesine agliyor, hepimiz kavrularak agliyoruz. Kazim Koyuncu'nun ailesine, arkadaslarina sevenlerine bassagligi diliyorum.
Kazim Koyuncu arkadasimizdi. Fuat Saka, Volkan Konak, Sunay Akin, Ibrahim Can ve Kazim Koyuncu... Gizli bir örgüt gibi. Kazim'in ölüm haberini alinca düsündüm... Bizler, birbirimizi niye anlatamayiz.
Çünkü hiçbirimizin hayata karsi hesaplari yok. Hiçbirimiz tedirgin degiliz. Ve hepimiz kendi bileklerimizden sorumluyuz...
Ve bu sanatçilarin her birinin içinde, sanki trafo sakli gibi enerji yüklü... Bir gün belki, oturmalarimizi, konusmalarimizi, huylarimizi, birer birer hikaye eder, anlatirim...
Hastaligi sonrasi birkaç kez telefon ettim. Karadenizliler arasinda siki bir geyik vardir. O geyikten çevirdik, söyle: 'Kazim biz hamsi yedik, misir ekmegi yedik, bize bir sey olmaz!'...
Iste bu geyikten çevirip gülüstük. Ama galiba, misir ekmeginin, hamsinin kendisi artik kanser...
Genç bir insanin ölüm acisini hiçbir söz içimizden alamaz. Aciyla ancak zaman baseder. Ve Kazimlar'in yetenegi, enerjisi, coskusu, sara illeti gibi bir seydi. Tutulmalari imkansizdi... Uyurken bile tepinir, titrer yerinde duramazlardi. Türkülerini ve topraklarini delirmiscesine seviyorlardi...
Ne diyeyim sana Kazim... Genç yasinda duygunun, coskunun, sarkilarin yeterince yüksek zirvelerine tirmandin... Hepinizin volkanik bir bedeni vardi... Türküler lavlar gibi akiyordu...
Ne diyelim sana Kazim... Sen de hepimiz gibi büyülenmis ve artik türkülerinle herkesi büyülüyordun...
Ne diyeyim sana Kazim... Sahnede, yüreginden kamçilanmis gibi türküler söylüyordun...
O korkunç kuvvetli duygulari hangi uçurumlarin tepesinden topladigini biliyordum... O korkunç kuvvetli duygulari hangi rüzgarlar sana ögretti taniyordum... O korkunç kuvvetli duygulari yüregine hangi issiz yaylalarin neseleri soktu biliyordum... Çünkü ayni ülkenin, ayni sokaklarin çocuguydum...
Kazim, o hüzünlü, coskulu çigliklarini içimizden kimse söküp çikartamayacak!.. Yakinda biz de gelecegiz, ne diyeyim, isik degilsin ki, simdi söndün diyeyim. O hüzünlü çigliklarini simdi baskalari bulur mu onu da bilmiyorum. Bildigim bir sey var, bir ülke önce insanin gözlerine yerlesir, sonra kalbine...
Ve sanatçi diye bir sey yoktur bu ülkede, taskinlik, cosma, dagilma, parçalanma, sürüklenme, kendini tutamama, asiriliklardan kurtulamama vardir ve bu insanlarin artik biçak saplasan girmez bedenleri vardir!
Genç bir insanin ölüm acisini hiçbir söz içimizden alamaz. Aciyla ancak zaman baseder. Bir de Karadeniz'in kara rüzgarlari...
Eylül ayinin sert firtinalari, delirmis dalgalari, kayalari devirdiginde sert soguk rüzgarlar baslar... Sibiryalar'dan kopup gelmis Kafkaslar'da çarpismis...
Kara poyrazlar kapkara bir öfkeyle kemiklerinizi kirarcasina eser... Incecik erik agaçlarinin incecik findik dallarinin bu sert rüzgarlara karsi sansi yok.
Ayakta kalabilmek için biraz deli, biraz divane, biraz kudurmus, biraz rüzgar gibi, biraz Karadeniz olacaksin...
Yagmurlari nehir olup sehirlerin ortasindan akan ülke...
Daglari ormanlari söküp sahile indiren sellerin ülkesi...
Ve denizin kumunu, gökleri kapkara rengine boyayan daglari parçalayan rüzgarlarin ülkesi.
Duydunuz mu, Kazim ölmüs...
Meteliksiz, bes parasiz, sahillerinde, daglarinda sürttügümüz ülke... Sik sik dalgalarin altindan kumlarin hizla çekilip sürüklendigimiz ülke... Duydunuz mu, Kazim ölmüs...
Kasim ayi devrildiginde ne mavisi kalir gecelerin... Ne yesili kalir daglarin. Kapkara bir lacivert. Kömür madenleri tasiyormus gibi bulutlar. Agir agir daglarin tepesine oturur. Yagmurlar öyle tane tane degil, devrilmis tren katarlari gibi düser basinizdan... Yagmur degil göklerden asfalt parçalari düsüyor gibi, ormanlarin beli kirilir...
Duydun mu kara lacivert deniz, Kazim ölmüs...
Karadeniz artik ölüm yataginda ülke...
Kendi ailem dahil, ölenlerin sayisi, yasayanlari geçti.
Ne hüzünlü coskulu sarkilari teskin ediyor artik bizi... Ne ladin ormanlari. Ne dalgalari. Ne misir tarlalari. Ne karayemisleri. Ne yilan basmis tepeleri, yaylalari.
Karadeniz acilar içinde ülke. Artik her kapida bir tabut. Her köyde yaygaralarla aglayan insanlar. Yirtinarak, bögürerek, cirlayarak yürekleri yanmis insanlar...
Karadeniz'in artik, sakasi, fikrasi, horonu, futbolu, findigi degil... Karadeniz'in artik kanseri meshur, konusuluyor.
Coskulu türküleri, enerjik rengini kaybediyor ve artik agitlar kansere yaziliyor.
Çayimiz, findigimiz, bulutumuz, suyumuz, horon tepen genç çocuklarimiz, ninelerimiz, hepsi bir büyük dünya savasina girdi. Kansere karsi topyekün bir meydan savasi... Kiriliyoruz...
Ey Karadeniz, senden nefret mi edecegimizi saniyorsun... O yemyesil essiz manzaralarin, yagmurlarin, sularin, sellerin ormanlarindan vaz mi geçecegimizi saniyorsun...
Bize teslim olmamayi sen ögrettin... Hepimizi teker teker alsan da, senin çocugun olmak, senin daglarin sahillerinde birkaç gün gezinmis olmak, bize yeter...
Bize, dünyaya meydan okuyacak gücü sen verdin, bu türkülerin çigliklarini sen verdin, bize hesapsizligi, ölçüsüzlügü, deliligi sen ögrettin.
Ölümünü, tabutlarini, kanserden kolordularini topla gel!.. Istedigin kadar gel... Içimize, bu topraga, aciyi yerlestiremeyeceksin...
evet simdi bende okudum gazeteyi guzel yazi yzmis [img]smileys/smiley32.gif[/img]
eline saglik nihat genç
aksam gazetesi armutcu kardes
'''Kazim biz hamsi yedik, misir ekmegi yedik, bize bir sey olmaz!'...
Iste bu geyikten çevirip gülüstük. Ama galiba, misir ekmeginin, hamsinin kendisi artik kanser...''
Sözde sosyalist,özde devlet kapitalisti SSCB'den dönemin 'çay sovmeni' bakanlarina kadar hepsine yaziklar olsun.Bu arada O adam(Eski sanayi bakani Cahit Aral nerede yasar,ne is yapar bilen var mi?
güzel yazi [img]smileys/smiley19.gif[/img]
okudukca dertleniyorum dertlendikce okuyorum allah rahmet etsin
gercekten dogru ve güzel bir yazi[img]smileys/smiley32.gif[/img]
Nihat genç'e bir tesekkürmail'i atmadiniz mi hala..!!?
[img]smileys/smiley32.gif[/img]
nihatgenc@aksam.com.tr
HELAL OLSUN
zinos_zon yazdi
Kazim Koyuncu'nun ölümü
Karadenizliler, genç sanatçinin kansere yenik düsmesine agliyor, hepimiz kavrularak agliyoruz. Kazim Koyuncu'nun ailesine, arkadaslarina sevenlerine bassagligi diliyorum.
Kazim Koyuncu arkadasimizdi. Fuat Saka, Volkan Konak, Sunay Akin, Ibrahim Can ve Kazim Koyuncu... Gizli bir örgüt gibi. Kazim'in ölüm haberini alinca düsündüm... Bizler, birbirimizi niye anlatamayiz.
Çünkü hiçbirimizin hayata karsi hesaplari yok. Hiçbirimiz tedirgin degiliz. Ve hepimiz kendi bileklerimizden sorumluyuz...
Ve bu sanatçilarin her birinin içinde, sanki trafo sakli gibi enerji yüklü... Bir gün belki, oturmalarimizi, konusmalarimizi, huylarimizi, birer birer hikaye eder, anlatirim...
Hastaligi sonrasi birkaç kez telefon ettim. Karadenizliler arasinda siki bir geyik vardir. O geyikten çevirdik, söyle: 'Kazim biz hamsi yedik, misir ekmegi yedik, bize bir sey olmaz!'...
Iste bu geyikten çevirip gülüstük. Ama galiba, misir ekmeginin, hamsinin kendisi artik kanser...
Genç bir insanin ölüm acisini hiçbir söz içimizden alamaz. Aciyla ancak zaman baseder. Ve Kazimlar'in yetenegi, enerjisi, coskusu, sara illeti gibi bir seydi. Tutulmalari imkansizdi... Uyurken bile tepinir, titrer yerinde duramazlardi. Türkülerini ve topraklarini delirmiscesine seviyorlardi...
Ne diyeyim sana Kazim... Genç yasinda duygunun, coskunun, sarkilarin yeterince yüksek zirvelerine tirmandin... Hepinizin volkanik bir bedeni vardi... Türküler lavlar gibi akiyordu...
Ne diyelim sana Kazim... Sen de hepimiz gibi büyülenmis ve artik türkülerinle herkesi büyülüyordun...
Ne diyeyim sana Kazim... Sahnede, yüreginden kamçilanmis gibi türküler söylüyordun...
O korkunç kuvvetli duygulari hangi uçurumlarin tepesinden topladigini biliyordum... O korkunç kuvvetli duygulari hangi rüzgarlar sana ögretti taniyordum... O korkunç kuvvetli duygulari yüregine hangi issiz yaylalarin neseleri soktu biliyordum... Çünkü ayni ülkenin, ayni sokaklarin çocuguydum...
Kazim, o hüzünlü, coskulu çigliklarini içimizden kimse söküp çikartamayacak!.. Yakinda biz de gelecegiz, ne diyeyim, isik degilsin ki, simdi söndün diyeyim. O hüzünlü çigliklarini simdi baskalari bulur mu onu da bilmiyorum. Bildigim bir sey var, bir ülke önce insanin gözlerine yerlesir, sonra kalbine...
Ve sanatçi diye bir sey yoktur bu ülkede, taskinlik, cosma, dagilma, parçalanma, sürüklenme, kendini tutamama, asiriliklardan kurtulamama vardir ve bu insanlarin artik biçak saplasan girmez bedenleri vardir!
Genç bir insanin ölüm acisini hiçbir söz içimizden alamaz. Aciyla ancak zaman baseder. Bir de Karadeniz'in kara rüzgarlari...
Eylül ayinin sert firtinalari, delirmis dalgalari, kayalari devirdiginde sert soguk rüzgarlar baslar... Sibiryalar'dan kopup gelmis Kafkaslar'da çarpismis...
Kara poyrazlar kapkara bir öfkeyle kemiklerinizi kirarcasina eser... Incecik erik agaçlarinin incecik findik dallarinin bu sert rüzgarlara karsi sansi yok.
Ayakta kalabilmek için biraz deli, biraz divane, biraz kudurmus, biraz rüzgar gibi, biraz Karadeniz olacaksin...
Yagmurlari nehir olup sehirlerin ortasindan akan ülke...
Daglari ormanlari söküp sahile indiren sellerin ülkesi...
Ve denizin kumunu, gökleri kapkara rengine boyayan daglari parçalayan rüzgarlarin ülkesi.
Duydunuz mu, Kazim ölmüs...
Meteliksiz, bes parasiz, sahillerinde, daglarinda sürttügümüz ülke... Sik sik dalgalarin altindan kumlarin hizla çekilip sürüklendigimiz ülke... Duydunuz mu, Kazim ölmüs...
Kasim ayi devrildiginde ne mavisi kalir gecelerin... Ne yesili kalir daglarin. Kapkara bir lacivert. Kömür madenleri tasiyormus gibi bulutlar. Agir agir daglarin tepesine oturur. Yagmurlar öyle tane tane degil, devrilmis tren katarlari gibi düser basinizdan... Yagmur degil göklerden asfalt parçalari düsüyor gibi, ormanlarin beli kirilir...
Duydun mu kara lacivert deniz, Kazim ölmüs...
Karadeniz artik ölüm yataginda ülke...
Kendi ailem dahil, ölenlerin sayisi, yasayanlari geçti.
Ne hüzünlü coskulu sarkilari teskin ediyor artik bizi... Ne ladin ormanlari. Ne dalgalari. Ne misir tarlalari. Ne karayemisleri. Ne yilan basmis tepeleri, yaylalari.
Karadeniz acilar içinde ülke. Artik her kapida bir tabut. Her köyde yaygaralarla aglayan insanlar. Yirtinarak, bögürerek, cirlayarak yürekleri yanmis insanlar...
Karadeniz'in artik, sakasi, fikrasi, horonu, futbolu, findigi degil... Karadeniz'in artik kanseri meshur, konusuluyor.
Coskulu türküleri, enerjik rengini kaybediyor ve artik agitlar kansere yaziliyor.
Çayimiz, findigimiz, bulutumuz, suyumuz, horon tepen genç çocuklarimiz, ninelerimiz, hepsi bir büyük dünya savasina girdi. Kansere karsi topyekün bir meydan savasi... Kiriliyoruz...
Ey Karadeniz, senden nefret mi edecegimizi saniyorsun... O yemyesil essiz manzaralarin, yagmurlarin, sularin, sellerin ormanlarindan vaz mi geçecegimizi saniyorsun...
Bize teslim olmamayi sen ögrettin... Hepimizi teker teker alsan da, senin çocugun olmak, senin daglarin sahillerinde birkaç gün gezinmis olmak, bize yeter...
Bize, dünyaya meydan okuyacak gücü sen verdin, bu türkülerin çigliklarini sen verdin, bize hesapsizligi, ölçüsüzlügü, deliligi sen ögrettin.
Ölümünü, tabutlarini, kanserden kolordularini topla gel!.. Istedigin kadar gel... Içimize, bu topraga, aciyi yerlestiremeyeceksin...
Ellerine, yüregine sagilik. Kamuoyu olusturmaliyiz...
''Ey Karadeniz, senden nefret mi edecegimizi saniyorsun... O yemyesil essiz manzaralarin, yagmurlarin, sularin, sellerin ormanlarindan vaz mi geçecegimizi saniyorsun...
Bize teslim olmamayi sen ögrettin... Hepimizi teker teker alsan da, senin çocugun olmak, senin daglarin sahillerinde birkaç gün gezinmis olmak, bize yeter...'' süper yahu...
Kamuoyu olustururken de ''Karadeniz'in artik, sakasi, fikrasi, horonu, futbolu, findigi degil... Karadeniz'in artik kanseri meshur'' tarzi bise kullanabiliriz..
duydularimiz anca bu kadargüzel ifade edilebilir.eline ve yüregine saglik
bu muhtesemüstü bir yazi, bir destan gibi, masal gibi, siir gibi, acayip bir yazi. Gönlüne saglik Nihat Genç'in.
Kazim'in mezarina yazilacak türden bir yazi. içinden türküler çikarilacak bir yazi, ezberlenip kulaktan kulaga nesillerce anlatilacak bir yazi. Helal olsun, çok yasa Nihat Genç.
zinos_zon Nickli Üyeden Alýntý
Burasi oLayi bitiyiryor...
Harika yazmissin Nihat abi,eLLerine sagLik...[img]smileys/smiley32.gif[/img]
Her ne kadar konu aci da olsa gerçek bir sanatçiyi Nihat Genç gibi bir üstadin kaleminden okumak güzel... Nihat Genç'e bir tesekkür maili de ben attim.. Ölümle yüzlesene Allah'tan rahmet dilerim.. Kalanin da kalemine kuvvet..
[img]smileys/smiley19.gif[/img]
^^
kalemine saglik nihat abi bi yazi bu kadar guzel yazilir...[img]smileys/smiley19.gif[/img]
[img]smileys/smiley19.gif[/img][img]smileys/smiley32.gif[/img][img]smileys/smiley19.gif[/img][img]smileys/smiley32.gif[/img]abim gene yazmis gozlerim dola dola okudum
Biz trabzonluyuz bükemedigimiz eli kirarizzz....
helal saana kardess
beyler ben simdi giderrr ...yarin acilisa herkes gelsinnnnn...çosacazz
Þu anda 1 kullanýcý bu konuyu görüntülüyor. (0 kayýtlý ve 1 misafir)