fficeffice" />
fficeffice" />
+Istanbul'un Fethi
Osmanli sultanlarindan Ikinci Mehmed Hanin, 29 Mayis 1453?te, Bizans Imparatorlugunun bassehrini almasi. Türk-Islâm mefkûresinde çok önemli bir yer isgal eden Istanbul?un fethi, Islâmiyet'le birlikte ortaya çikan mukaddes bir ideal, bir kizil elma, yani yüce bir gayedir. Bu ulvî gaye ugruna önce Araplar, sonra da Türkler, Istanbul surlari önünde seve seve can verdiler ve sehadet mertebesine kavustular.
Istanbul, 1453 tarihine kadar birçok defalar, çesitli millet, devlet ve topluluklar tarafindan kusatilip, isgal edildi. Peygamber efendimizin; ?Istanbul muhakkak fethedilecektir. Bu fethi yapacak hükümdar ne güzel hükümdar ve onun askerleri ne güzel askerlerdir? hadîs-i serîfi, bütün Islâm hükümdar ve kumandanlarinin bu sehri fethetmek arzu ve gayretlerini harekete geçiriyordu. Müslümanlar, ?Feth-i Mübîn?i gerçeklestirmek için pek çok tesebbüste bulundular.
Onuncu yüzyilda, en son ve mütekâmil din olan Islâmiyet'i büyük topluluklar hâlinde kabul eden Türkler, ayni sevk ve imanla, Istanbul?un fethini ulvî bir gaye olarak benimsediler. Danismendnâme?deki gazâ menkibeleri ve kahramanlik destanlarini okuyarak maneviyatlarini yükselten Türkler, askerî ve siyasî harekâtlar için hazirlaniyorlardi. On birinci yüzyildan itibaren Anadolu?ya yapilan Selçuklu akinlarinin hedefi, Istanbul yolunu tutmakti. 1071 Malazgirt Zaferi ile Anadolu?ya yerlesen Türkler, iki yil sonra Marmara Denizinden baska, Bogaziçi?nin Anadolu sahillerine kadar bütün yerlere hakim olup, Istanbul?u tehdide basladilar. Bizanslilar, Papa dahil bütün Hiristiyan devletlerden, Türk-Islâm fütuhatina karsi her türlü yardim talebinde bulundular. On birinci yüzyilin sonlarinda, Papaligin öncülügünde, Hiristiyanligin mukaddes beldelerini Müslümanlardan kurtarmak ve Türkleri Anadolu?dan atmak için yapilan Haçli seferleri, Istanbul?un fethini geciktirdi.
Osman Gazi (1281-1326) tarafindan kurulan Osmanli Devleti, hükümdar ve askerleri, hadîs-i serîflerle müjdelenen ulvî gayeyi gerçeklestirmek serefine mazhar olmak arzusuyla faaliyetlerde bulundular. Osman Gâzinin, ölüm döseginde oglu Orhan Gazi'ye; ?Istanbul?u al gülzâr et? diyerek vasiyette bulunmasi, Istanbul?un, gönlünde nasil yer ettigini göstermesi bakimindan pek mânidardir.
Istanbul fethinin ?ilâhî bir vaad? oldugu inancini tasiyan Osmanlilar, israrla bunun üzerinde durdular. 1391?de Sultan Yildirim Bayezid Han (1386-1402), sehri kusatti. Abluka seklinde devam eden bu kusatma, Istanbul?da bir Türk garnizonu, mahallesi, cami, mahkeme kurulmasi ve kadi (hakim) bulundurulmasi ile her sene on bin altin haraç verilmesi sartiyla kaldirildi. Bu sartlardan bazilarinin, Osmanlilarin kusatmayi kaldirmasindan sonra Bizanslilar tarafindan yerine getirilmemesi üzerine, Istanbul, 1395?te tekrar kusatildi. Haçlilarin Nigbolu?ya gelmesi sebebiyle bu kusatma gevsetildi. Yildirim Bayezid Han, 1396 Nigbolu Zaferi sonunda, Bizanslilarin Haçlilardan yardim almasini önlemek için Karadeniz sahilindeki Sile?yi zaptedip, Bogaziçi?nde Anadolu (Güzelce) Hisarini yaptirdi. Sehrin teslimini isteyen Bayezid Han, istegi kabul edilmeyince, kusatmayi tekrar siddetlendirdi. 1397?de baslayan bu kusatma neticesinde Bizanslilar, eski antlasma sartlarini yerine getirmeyi kabul ettiler. Yildirim Bayezid Hanin son kusatmasi, 1400?de baslayip, Timur Han'in (1370-1405) Osmanli hududuna girmesiyle son buldu.
1411?de Sehzade Musa Çelebi?nin siddetli hücum ve top atesleriyle baslayan Istanbul kusatmasi, Bizans entrikasi neticesinde kaldirildi.
1422 yilinda Osmanli Sultani Ikinci Murad Han (1421-1451) tarafindan dört ay kadar süren çok siddetli taarruzlarin yapildigi kusatmada, her türlü savas taktigi ve zamanin teknik imkânlari kullanildi. Mihaloglu Mehmed Bey'in, 10.000 akinci ile baslattigi kusatmaya, Ikinci Murad Han büyük bir orduyla katildi. Marmara?dan Haliç?e kadar bütün kara surlarinin kusatildigi bu seferde, Murad Han, Topkapi ile Edirnekapi üzerinde taarruzlarini siklastirdi. Surlara yakin, kalin tahtalardan, üzeri topraklarla örtülen siperler yapildi. Surlarin yüksekliginde demir tekerlekli vasitalarla hareket ettirilen ahsap yapili yürüyen kuleler ile surlara yaklasildi. Kuvvetli topçu atislari ve lagim kazilmak suretiyle bütün imkânlar seferber edilerek kusatma devam ettirildi. Istanbul?un düsmesi, an meselesi hâline geldi. Bizanslilar, kadini erkegi dahil bütün ahali ile sehri savundular. Meshur Bizans entrikasi tatbik edilerek, Anadolu?da Osmanli?ya karsi ittifak tesis edilince, iki düsmanla ugrasmanin güçlügünden, kusatma kaldirildi.
Istanbul?un son kusatmasi Fatih Sultan Mehmed Han (1451-1481) tarafindan, 1453?te yapildi.
Osmanli Türklerinin, Trakya, Bogaz ve Kocaeli Yarimadasini almasi ile Bizans, Istanbul dahil birkaç sehirden ibaret kalmisti. Toprak ve nüfus azligina ragmen, Avrupa Hiristiyanlarinin hâmisi durumunda olan Bizans, Papaligin da destegini görüyordu. Bizans, kendisi için tehlike kabul ettigi Osmanli Devletinin zararina çalismaktan bir an geri durmuyordu. Anadolu Türk Beyleri, Bizans?in entrikalari ile Osmanli Devletine taarruz ediyorlardi.
Çocuklugundan itibaren devrin en büyük âlimlerinin önünde diz çöküp manevî bir terbiye alarak, millî kültür ve cihangirlik suuru içinde yetistirilen Fatih, daha 1444-1446 seneleri arasinda Istanbul?u fethetmek ve böylece manevî müjdelere mazhar olmak idealiyle sabirsizlaniyordu. Bu sebeple, henüz on dokuz yasindayken 1451?de ikinci defa saltanat tahtina oturur oturmaz, bu büyük idealini gerçeklestirmeye çalisti. Fetih öncesi Bizans?in en önemli kuvvet ve ikmal yolu olan deniz yolunu, Osmanli kontrolü altina almak maksadiyla; Anadolu Hisarinin karsisina kesfini bizzat kendisinin yaptigi Rumeli (Bogazkesen) Hisarinin yapimini baslatti. Anadolu Hisari da tamir edilip, top yerlestirildi. Hisar?in, kulelerinin, kapi ve mazgallarinin mevkileri, Mehmed Han tarafindan tespit edilip, Çandarli Halil, Zaganos ve Saruca pasalarin, masrafini karsiladigi kuleler yapildi. Rumeli Hisarinin insaatinda, devlet adamlari dahil, binlerce isçi ve usta siki disiplin altinda çalisarak, memleketin her tarafindan getirilen insaat malzemeleri ile, tamami iki bin metreyi bulan sur ve kuleler, dört ay içinde tamamlandi (1452). Firuz Aga kumandasinda dört yüz kisilik muhafaza kuvveti ve devrin en güçlü atesli silâhi toplarin yerlestirildigi Rumeli hisarinin tamamlanmasiyla, Bogaz?in trafigi kontrol altina alinip, Sultan Mehmed Hanin fermaniyla da, geçis talimati yayinlandi. Fermana göre; ?Bogaz?dan her geçen gemi, kaleye belli mesafe yaklastiginda yelkenlerini indirerek, Hisar komutanina, nereden gelip nereye gittigini, yükünün mahiyetini bildirecek, belli miktar vergi verecek, sonra geçmesine müsaade edilecek, aksi sekilde hareket edenler batirilacakti?.
Bu talimata uymak istemeyen bir Venedik gemisi, topçu atesiyle batirilinca, isin ciddiyeti herkes tarafindan anlasildi. Bizanslilar, iyice sikistirilip, dis dünyayla alâkalarinin kesilecegini, Hisar?in yapimi devam ederken anlayip, tesebbüse geçmislerse de Ikinci Mehmed Hanin hakimiyet prensibinin esasini teskil eden su tarihî cevabi, Bizanslilari daha o anda saskina çevirmisti:
?Varna Savasi (1444) esnasinda, Imparatorunuz, Macarlarla birlik olup babamin (Ikinci Murad Han) Rumeli'ye geçmesine engel olmak istediginde, babam ne zorluklar çekmisti. Simdi kendi arazim üzerinde, gönlümün istedigini yapmama karsi gelmeniz için elinizde ne hak, ne de kudret vardir. Iki kiyi da benimdir. Anadolu kiyisi benim; çünkü ahalisi Osmanlidir. Rumeli kiyisi da benimdir; çünkü savunmasini bilmiyorsunuz. Gidiniz, efendinize söyleyiniz, bir daha böyle haberler göndermesin!? Osmanli Sultani; Mora?dan gelecek kuvvetlere karsi Turhan Beyi, Avrupa?dan gelecek kuvvetlere karsi da akincilari vazîfelendirdi. 1452-1453 kisi, Edirne?de kusatma hazirliklari içinde geçti. Büyük toplar dökülüp tecrübe atislari yapildi. Balistik hesaplari bizzât Fâtih tarafindan yapilan toplarin dökümü çok kisa zamanda bitirildi.
Osmanli sultani, kusatma hazirliklari içinde iken, Bizans?a Karadeniz?den Venedik kadirgalari, Cenevizli kaptan Janni Justiniani Langus, Sakizli Maurise Cantaneo yardima geldi. Bizans imparatoru sehrin savunmasini Cenevizli kaptan Justiniani?ye verdi. Surun kenarlarinda bulunan dolu vaziyetteki hendekler açilip, yenileri kazildi. Hendeklerin kazdirilmasinda agir cezali mahkûmlar çalistirildi. Mezarliklardaki taslarla surlar takviye ve tamir edildi. Sehrin kapilarinin muhafazasi, Bizans'a yardima gelmis Venedikli ve Cenevizli komutanlara verildi. Haliç?teki meshur zincir Venediklilere gerdirilerek sehir, deniz saldirisindan korunmaya çalisildi. Adalarin tahkimi ve sehre erzak yigmakla, Bizanslilar, kusatmaya karsi son savunma hazirliklarini yaptilar. Bizans ordusu karmakarisik bir yapiya sahipti. Bulgar, Italyan, Fransiz, Morali, Giritli, Alman ve Ingiliz ücretli askerleriyle Bizanslilardan meydana geliyordu.
Osmanli ordusu, bütün sefer hazirliklarini tamamladiktan sonra 1453 yili Subat ayinda agir topçu grubu Edirne?den yola çikarildi. Toplar, Rumeli Beylerbeyi Karaca Beyin kumandasinda 10.000 kisilik süvariyle iki ayda Istanbul önlerine getirildi. Anadolu ve Rumeli?deki bütün silahli kuvvetler, Türk-Islâm âleminin her tarafindan gelen seyh, tarîkat pîrleri ve dervisleri ile Aydinoglu, Karamanoglu gönüllü kuvvetleri ve Osmanli hosgörüsüne hayran Sirp, Macar, Ulah, Alman, Latin, Rum askerlerden meydana gelen Osmanli ordusunun mevcudu, 125.000 civarindaydi. Devrin en modern silâhli kuvvetlerine sahip Osmanli Sultani Ikinci Mehmed Han, yaninda Aksemseddin, Akbiyik, Molla Gürânî ve Molla Hüsrev gibi büyük âlimler oldugu halde, 24 Mart Cuma günü Edirne?den hareket etti. Osmanli kolbasisi 1 Nisanda Çekmece?ye, 5 Nisanda Istanbul önüne ulasip, Bayrampasa Deresi kenarinda Maltepe sirtlarina Otag-i Hümâyûn kuruldu. 6 Nisan Cuma günü bütün ordusuyla Istanbul surlari önünde Cuma namazini kilan Sultan Mehmed Han, kusatma hattini kurdu. Topkapi?dan Edirnekapi?ya kadar uzanan merkez kuvvetlerinin basinda, Ikinci Mehmed Han ve Sadrazam Halil Pasa, Cenevizlilere ait Galata sitesi önündeki kuvvetlerin basinda Vezir Zaganos Pasa vardi. Karaca, Ishak, Mahmud ve Bursali Ahmed pasalar, surlari çepeçevre sarmakla vazifelendirildi. Donanmanin basinda Kaptan-i Deryâ Baltaoglu Süleyman Pasa bulunuyordu. Vezir Mahmud Pasa, sünnet-i seniyyeye uyularak, sehrin kan dökülmeden teslimi için Bizans imparatoru On birinci Konstantin Dragazes?e elçi gönderildi. Istanbul?un derhal teslimi hâlinde kan dökülmeyecegi, ahâlinin canina, malina hürmet edilecegi teklif edildi. Bizans Imparatorunun Osmanli teklifini reddi üzerine, 6 Nisan Cuma günü harekât baslatildi.
Osmanli kusatma harekâti basladiginda, Istanbul?un nüfusu yetmis bin civarinda olup, Bizans ordusu, ücretli asker ve yardima gelen Haçli kuvvetleriyle yirmi bin kadar asker ile elli gemiden meydana geliyordu. Osmanli topçusunun surlari çökerten, kalplere dehset veren atesleri, Bizans?i iyice korkuttu. Bütün ahâlî bu durumda topyekün savunmaya istirak etti. Bes yüz-alti yüz kilogram gelen mermi ve granit top gülleleri, yüzyillardan beri bütün hasmetiyle uzanip yükselen Istanbul surlarinda, her patlayista büyük gedikler açiyordu. Bu gedikler, taze kesilmis hayvan derileri ile kapli yün ve kumas balyalari ile kapatilmaya çalisiliyordu. 12-17 Nisan günleri Osmanli ordusunun, bilhassa piyadelerinin surlara yaklasma gayretleri netice vermiyordu. Kusatma esnasinda Bizans Imparatorunun hep yaninda bulunmus olan Nicole Barbaro, günlügünde Osmanli askerinin surlara yaklasma gayretlerini anlatirken:
?Surlarin dibine kadar sokulan bu askerler, bizim silâhlarimizin zararlarindan hiç çekinmiyorlardi. Öldükleri zaman cesetleri arkadaslari tarafindan geriye tasiniyordu. Bir Osmanli ölüsünü orada birakmamak için, on kisinin seve seve ölümü göze aldiklarini görüyorduk? diye yazar.
Bir rivayete göre Bizanslilar, açilan gedikleri onarmada kullanmak üzere, surlara yakin kiliselerden yüz kadarini yikarak, taslarindan faydalanma yoluna gitmislerdir.
Zamanin yaygin tekniginden çok ileride sayilabilecek, seyyar top dökümhânesini de Sultan Mehmed Han, ordugâhin hemen yanina kurdurmustu. Kusatmanin onuncu gününde, büyük toplarin güllelerinin açtigi gediklerin Bizans müdâfilerince süratle tamir edilmesi üzerine, padisah, bu toplarin daha sik atisini emretti. Fakat sogumadan ikinci atis esnasinda birinin namlusu parçalandi. Buna çok üzülen Sultan Mehmed Han, sabaha kadar bu ise çare düsündü. Sabahleyin, toplarin atistan sonra zeytinyagi ile yaglanmasini, böylece sogutulup daha da sik sekilde atisini emretti. Bundan sonra top atislarindan çok iyi netice alindi. Makinelerin yagla sogutulmasi, Fatih Sultan Mehmed Hanin kesfidir.
Istanbul?un savunmasi ve ikmalini temin için, Papa tarafindan üç Ceneviz gemisi ile bir Bizans gemisi 20 Nisan günü Zeytinburnu açiklarinda rüzgârin kesilmesi ile beklemeye basladilar. 12 Nisandan beri Dolmabahçe önünde demirleyen ve 18 Nisanda adalari fetheden Osmanli donanmasi, bu durumdan istifade etmek isteyip derhal o bölgeye giderek bu dört gemiyi ablukaya aldi ve deniz muharebesi basladi. Baltaoglu Süleyman Beyin komutasindaki Osmanli donanmasi, küçük gemilerden kuruluydu. Bizans gemisine kiçtan mahmuz vurulmasina ragmen kesin bir neticeye gidilemedi. Bu harbi, Zeytinburnu açiklarindan at üzerinde takip eden Sultan, hirs ve üzüntüsünden atini denize sürdü. Elbiseleri deniz suyundan islanincaya kadar su içinde ilerledi. Maiyeti de Sultan?a uydu. Bu halde bile donanmaya emirler gönderdi. Bu muharebede Venedik ve Bizans gemileri, Osmanli kuvvetlerinin elinden kurtularak, o sirada çikan uygun rüzgâr ile Haliç önlerine kadar gelerek, gerili bulunan zincirin açilmasi ile içeri alindilar. Muteber kaynaklara göre Osmanli kaybi, yüz kadar sehid ve otuz yaraliydi. Bu durum, Bizans?in moralini yükseltti. Bu harbin sonunda Baltaoglu Süleyman Bey bu vazifeden alinip, yerine Hamza Bey tayin edildi.
Donanmasinin muvaffakiyetsizligi üzerine, Sultan Mehmed Han, Haliç?e kiyi olan Istanbul surlarinin çok zayif oldugunu bildigi için, bu zafiyetten yararlanmak istedi. Böylece Bizanslilar, kara surlarinda mukavemete devam eden kuvvetlerinin bir kismini, bu tarafa kaydirmaya mecbur kalacaklar ve kuvvet dengesi bozulacakti. Bu maksatla tarihte esine rastlanmayan ve bu âna kadar da bir misaline tesebbüs dahi edilmemis, gemileri karadan yürütme isine karar verdi.
Bu plânini en yakinlarindan bile gizleyip, son âna kadar kimseye sezdirmedi. Gemilerin geçecegi yol güzergâhini bizzat kendisinin tespit ettigi rivayet edilir. O zaman baglik bahçelik ve çalilik olan yerlerden geçen bu yolu temizletip, gerekli tesviyelerini süratle yaptirdi. Bu iste binlerce insan çalistirildi. Yollar yapilip, iri taslar üzerine kalaslar dösenerek, don yagi, sâde yag ve zeytinyagi ile yaglanarak, yolun inis ve çikisli yerleri ile virajlarina isin özelligine uygun palanga, bucurgat ve sair tespit malzemeleri yerlestirildi. Ayrica her gemi için besige benzer kizaklar hazirlatildi. Yeteri kadar kosum hayvani da, icap eden yerlerde bulunduruluyordu. Bazi malzemelerle zeytinyagi, o zaman Galata?da oturan Cenevizlilerden satin alinmisti. Donanmanin büyük bir kismi, 22 Nisanda Tophane önlerine geldiginde, durum ancak anlasilmisti. Donanmanin karadan kat ettigi yolun güzergâhi, Tophâne-Kumbaraci Yokusu-Tepebasi-Asmali Mescid-Kasimpasa seklinde tespit edilmisti. Yolun uzunlugu, 1512 metre kadardi. Gemiler Kasimpasa?dan Haliç?e ininceye kadar, Bizans ve Cenevizliler tarafindan fark edilemedi. O devirde Bizans?ta hurafe o kadar yaygindi ki, sabaha karsi gemilerin süratle Haliç?e dogru geldigini görenler; ?Bu Müslümanlar bize sihir yapiyor? diye seyre daldilar. Osmanli donanmasindan altmis yedi gemi, Ikinci Mehmed Hanin bu dâhiyâne bulusu sayesinde Haliç?e girdi.
Bu isler yapilirken, bunlari perdelemek ve düsmani tespit için, Haliç?te bulunan düsman gemilerinin ates altina alinmasi gerekti. Bu maksatla topçubasina emir veren Sultan?in aldigi cevap, top atis menzili içinde bulunan Galata ile limandaki (Galata Limani) Ceneviz gemilerine de gülle isabet edebilecegi seklindeydi. O zaman Sultan Mehmed Han, ?Cenevizlilerle ahdimiz vardir. Onlara zararimiz câiz degildir? cevabini vermis, kararini uygulayamamanin sikintisi ile uykusuz bir gece geçirmis, sabaha kadar düsünerek, zamana göre çok ileri bir teknikte, bugünkü havan toplarina çok benzer, dik mermi yollu bir silâhin planini çizerek, mermi yolunun çizecegi kavsin ve menzilinin hesaplarini, yani balistik hesaplarini yaparak, ilk olarak havan topu döktürdü. Böylece, Osmanli donanmasinin Haliç?e indigi gün, havandan atilan güllelerle, Bizans donanmasina göz açtirilmadi. Donanmayi gören Bizans, büyük bir korkuya kapildi. Imparator Konstantin Dragazes bir heyet göndererek; ?Ne kadar agir olursa olsun, bir vergi karsiliginda kusatmanin kaldirilmasini? teklif etti. Sultan Mehmed Han da; ?Istanbul kalesinin teslimi karsiliginda imparatora Mora despotlugunu? verebilecegini söyledi. Bizans, bunu kabul etmedi. Bu arada Bizans?i savunmada yardimci olan, Venedik ve Cenevizlilerin arasinda, komuta ve savunma tedbirleri hususunda büyük anlasmazliklar çikti. Birbirlerini kaçmaya niyetli olmakla suçlamaya basladilar. Hattâ Venedikliler, bu süphenin kalkmasi için, Haliç'teki Venedik ve Ceneviz gemilerinin yelken ve dümenlerinin karaya tasinmasini teklif ettiler.
Bizans ilk korkuyu atlatinca, âni bir gece baskiniyla Osmanli donanmasini yakmayi plânladi. Bu teklifi yapan ve icraya çok istekli olan Venedikli G. Cocco?ya vazife verildi. Buna göre hazirlanacak iki kadirga, Kasimpasa Koyundaki Osmanli donanmasi üzerine geceleyin gizlice yanasarak yakacakti. Bizans?in bu kararini ögrenen Galata Belediye Baskani Anzolo Zaciria, Bizans liman reisi Diedo?ya haber göndererek; ?Bu baskini bu gece yapmayiniz, baska geceye ertelerseniz Osmanli gemilerini batirmak için bizim de genis yardimlarimiz olur? dedi. Bunun üzerine Bizans baskini, 24 Nisan yerine 28 Nisana ertelendi. Ayni Galata Belediye Baskani, güvendigi bir adamini, Osmanli kumandani Zaganos Pasaya göndererek, durumu ihbar etti. Bunun üzerine, haberi gayet gizli tutan Zaganos Pasa, Kasimpasa?daki gemilere çok sayida tüfekli asker ve kiyi toplari koydurdu. Bu baskini teklif eden Venedikli Cocco, zaferden emin bir sekilde baskina en önde katilmak isteyip, kendi kadirgasi ile Türklerin üzerine saldirdi. Hazirlikli olan Türk gemileri, derhal güllelerini atmaya basladilar ve neticede baskina gelenlerin, basta Cocco olmak üzere, hepsi kisa bir zamanda Haliç?in dibini boyladilar.
23 Nisan günü Osmanli kuvvetleri, seri bir sekilde Haliç üzerine bir köprü kurmaya basladilar. Galata tarafinda Humbarahâne ile Bizans tarafinda bugünkü Defterdar arasina kurulmaya baslanan bu köprünün genisligi bes buçuk metre kadardi. Cenevizlilerden satin alinan bos sarap fiçilari ile bazi küçük kayiklarin üzerine genis kalaslar baglanarak bir ucu serbest olarak insa edildi. Bu köprüyü, akillari ermeyen Bizanslilar, ?Su üstünde yürüme sihri!? diye degerlendirmislerdir. Esasinda bu, kendilerinin içtikleri saraplardan bosalan fiçilarin yardimiyla yapilan bir köprüydü. Bu köprü, Istanbul?un fethine kadar asker ve malzeme naklinde kullanilarak, yanlarina konan küçük toplarla, zayif Bizans surlari dövüldü.
18 Mayisa kadar kara ve denizde devam eden muharebeler, yeni bir kusatma silâhinin surlarin kenarinda kullanilmasi ile tekrar kizisti. Osmanli kuvvetleri geceleyin, agaçtan yapilmis, Istanbul surlarindan daha yüksek, yürüyen bir kuleyi, surlara on adim mesafeye getirdiler. Sabah günesin ilk isiklari ile ortaligi seçmeye baslayan Bizans müdafîleri, bu yürüyen kuleden çok korktular. Bir gecede yapilan bu kulenin iskeleti, iki kat deve derisi ile kaplanip, atese karsi dayanikli olmasi için arasi toprakla doldurulmustu. Üst katlarina merdivenle çikilan yürüyen kulenin gövdesinde, ates açma pencereleri vardi. Sura yaklasan kuledeki askerler yikim yaparken, etraftaki askerler de hendekleri dolduruyorlardi.
23 Mayista surlarda açilan gediklerde Bizans askerlerinin savunmada gösterdikleri yilginlik üzerine, Sultan Mehmed Han, umumî taarruzdan evvel, imparatora bir defa daha teslim teklifinde bulundu. Bu maksatla Isfendiyaroglu Kasim Beyi elçi gönderdi. Osmanli elçisi, Bizans?ta imparator tarafindan merasimle karsilandi. Elçi, Sultanin; ?Umumî taarruzun doguracagi felâket ve dehseti takdir edersiniz. Sehri sag salim birakmak isteriz. Imparator, bütün mal ve hazineleri ile, istedigi yere çekilip gidebilir. Istanbul halkindan da isteyenler her seylerini alip gidebilir. Kalmak isteyenler de mal ve mülklerini muhafaza edebilmek hakkina sahiptirler. Imparatora, Mora Despotlugu verilecektir? seklindeki isteklerini bildirdi. Ayrica ve dostça, bunlarin kabulünü özellikle rica etti. Bu istek, uzun toplantilardan sonra reddedildi. Bizans?in cevabi; ?Sultan baris istiyorsa muhasarayi kaldirsin, ne kadar agir olursa olsun istenen vergi verilecektir. Sehri teslim etmek yetkim yoktur? seklinde oldu.
Osmanli elçisinin ordugâha dönmesinden sonra, 26 Mayis günü, Macar Krali Vladislas?in elçilik heyeti gelerek; ?Bizans kusatmasinin kaldirilmasini, eger kaldirilmayacak olursa, Macaristan?in Bizans tarafinda yer alacagini, ayrica batili Hiristiyan devletlerinin gönderdigi büyük bir donanmanin Istanbul?a yaklasmakta oldugunu? bildirdi. Osmanli karargâhinda bazi bozguncu sözler dolasmaya basladi. Çandarli Halil Pasa kusatmanin kaldirilmasina taraftardi. Sultan ve Zaganos Pasa ise umumî hücumun derhal yapilmasini istiyordu. Toplanan harp meclislerinde tereddütler hâsil oluyordu. Sultan?in hocasi ve en büyük desteklerinden, büyük âlim Aksemseddin, Padisah?a yazdigi bir arzda ?sert ve enerjik? davranilmasini ögütlüyordu. Bunun üzerine toplanan son harp meclisinde, ?daha fazla beklemenin ordudaki bozguncu dedikodulari arttiracagi? düsüncesi ile derhal taarruz karari alindi. Bu arada Zaganos Pasa, Hadim Sahabeddin Pasa, Turhan Bey, Aksemseddin ve Molla Gürânî, bu karari destekler mahiyette asker arasinda maneviyati yükseltici konusmalar yaptilar.
Böylece, 26 Mayistan itibaren, Osmanli ordugâhinda büyük senlikler basladi ve 28 Mayis gecesi saat 24.00?e kadar devam etti. 28 Mayis günü, günün batmasi ile birlikte bütün Osmanli birlik ve gemileri, mum donanmasi yaptilar. Sanki Bizans bir isik çemberi ile çevrilmisti. Her yerden, tüyleri ürperten tekbir sesleri geliyordu. Bizans halki, bu isik ve seslerden dehsete düstü. Sokaklar, dua eden, yalvaran insanlarla doluydu. Bizans komutani Justiniani, gündüz gögsünden bir ok yarasi aldi. Ölüm korkusuna kapilan genç ve tecrübesiz Cenevizli, yerine vekil birakmadan komutanlik gemisine çekildi. Justiniani?nin Istanbul savunmasini terk etmesi ve Bizanslilara, herkesin basinin çaresine bakip, kiliselerde dua etme tavsiyesi, ahâlinin zaten zayif olan maneviyatini iyice bozdu.
Gece saat 24.00?te mum donanmasinin her tarafta birden bire sönmesi, Bizanslilar üzerinde daha büyük bir yikinti meydana getirdi. Osmanli karargâhinin sessizligi, ürpertici idi. Gece yarisindan sonra Osmanli topçusu hazirlik atesine basladi. Mehterler cenk havalarini çaliyordu. Bizans imparatoru, kilisede yapilan âyinden dönüp, sarayinda zirhini giydi. Yakinlari ile vedalasti. Surlari son bir defa daha kontrol için Egrikapi bölgesine geldi. Vakit gece yarisini çoktan geçmisti. Osmanli ordugâhinin sessizligi, imparatoru süpheye düsürdü. Atindan inerek, surlarin üstüne çikip asagilari dinledi. Sur dibindeki insan ugultusu, her seyi anlatmaya yetti. Çünkü bu, Osmanli askerinin sur dibine intikal etmekte oldugunu, sabaha umumî taarruz yapilacagini anlatiyordu. Atina binip süratle Topkapi bölgesine gitti. Bizansli Dolfin, bu gece gördüklerini söyle anlatiyor: ?Son gece Bizans komutanlari, hiç kimsenin geceleyin savunduklari mevzilerden ayrilip gitmemesi için, askerlerini tahkimatin içine kapattilar ve kapali tahkimat kapilarinin basina nöbetçi diktiler.?
29 Mayis sabahi Sultan Mehmed Han, sabah namazindan sonra, günes yükselince, iki rekat namaz kilarak kilicini kusanip, atina bindi ve gece yarisindan beri surlari döven Osmanli topçusunun, hedefi iyice yumusattigina kanaat getirerek, umumî hücum emrini verdi. Osmanli askeri, arkadaslarinin yaralanmasina ve sehid olmasina aldirmadan ?Allah Allah? nidalariyla hücuma geçti. Ellerine geçirdikleri her türlü vasitalarla surlara tirmanmaya çalisiyorlardi. Bu sirada Ulubatli Hasan, otuz kadar arkadasiyla ilk defa surlar üzerine Osmanli sancagini dikti ise de, sehid edildi. Osmanli kuvvetleri, muhtelif bölgelerden, dalga dalga Istanbul?a girmeye baslamislardi. Bizans halki, panik içerisinde saga sola kaçisiyor, bilhassa Ayasofya?ya siginmaya çalisiyorlardi. Türk kuvvetleri, Aksaray bölgesinde birlestiler ve Ayasofya?ya dogru ilerlediler. Kiliseye siginmis olan ahâliye kapilari açtirdilar. Fakat, güçsüz ve acinacak durumdaki bu insan yiginina kiliç çekmediler, onlara dokunmadilar.
29 Mayis Sali günü ögleye dogru, kir atinin üstünde, yaninda hocalari ve ordu kumandanlari oldugu halde muhtesem bir alayla Topkapi?dan Istanbul?a giren genç hükümdar, dogruca Ayasofya?ya gitti. Fatih adiyla anilmaya hak kazanan 21 yasindaki Sultan Mehmed Han, Bizanslilarin alkis ve tezahürati, Türk askerlerinin dört bir taraftan göklere yükselen ezan ve tekbir sesleri arasinda, Ayasofya önüne geldi. Ayasofya, agzina kadar, kadin-erkek Rumlarla doluydu. Bizanslilarin hüngür hüngür aglamalarindan hasil olan gürültüyü susturarak, sükûtu saglayan Fatih Sultan Mehmed Han, Ayasofya?da sükür namazi kildi. Yerlere kapanan ahâli, rahip ve eski Ortodoks patrigine karsi; ?Kalkiniz! Ben Sultan Mehmed, sana ve bütün ahâliye söylüyorum ki, bugünden itibaren ne hayatiniz ve ne de hürriyetiniz hususunda, benim gazabimdan korkmayiniz? hitabinda bulundu.
Cenevizliler dahil, bütün sanat ve ticaret erbabiyla ahâlinin din, mezhep hürriyeti temin edilip, sulh, sükûn saglandi. Fatih, Ayasofya?nin içini gezerek bu mabedin Cuma gününe kadar cami hâline getirilmesini emretti. Emevîler devrinde yapilan ikinci Istanbul kusatmasinda vefat edip, surlar önüne defnedilen, Eshâb-i kirâmdan hazret-i Ebû Eyyûb-i Ensârî?nin kabri, Fatih?in hocalarindan Aksemseddin Efendi tarafindan kesfedilip, daha sonra buraya türbe ve cami yapildi. Nihayet Cuma günü maiyeti ile Ayasofya?ya gelen Fatih, Istanbul?da ilk Cuma namazini burada kildi. 655?ten 1453 tarihine kadar devam eden bir idealin (Feth-i Mübîn) gerçeklestirildigi, fetihnâmelerle bütün Islâm âlemine müjdelenip dünyaya ilan edildi.
Istanbul fethedilmekle, Osmanli Devleti topraklari arasinda sikisip kalan, mevcudiyeti ve siyaseti ile daima bir tehlike teskil eden, 1123 yili Istanbul?da geçen, 1480 yillik Dogu Roma Imparatorlugu?na son verildi. Osmanli Devletinde yükselme devri baslayip, Cihansümul hakimiyet fikri gelisti. Insanligi iman birligi içinde bir tek devlet ve hükümdar hakimiyetinde toplamak için tesebbüse geçildi.
Fethin getirdikleri:
Istanbul, 1457?deki büyük Edirne yanginindan sonra bassehir olmustur. Istanbul?un fethi, Avrupalilari, Balkanlari ve hattâ Anadolu?da komsularini yüzlerce yil Türklere karsi kiskirtan köhnemis Bizans?in yikilmasini saglamistir. Fatih Sultan Mehmed Han, yüzyillardir Hiristiyan âleminin dogudaki en kuvvetli dayanagini yikarak, Türk-Islâm gücünü bütün dünyaya göstermistir. Avrupalilar da, bu yeni gelen toplulugun, siradan bir topluluk olmadigini anlamistir. Ortaçagda Osmanlilari Avrupa?dan sürüp atmak için Haçli seferleri düzenleyenler, kendi topluluklari üzerindeki tesirlerini kaybettiler. Bu tarihten sonra papalar, kendi baslarina kaldilar. Fatih Sultan Mehmed Hanin, Rumlari, onlarin Ortodoks kilisesini ve patrigini kendi himayesi altina almasi, onlara esasli haklar vererek, vicdan serbestligi tanimasi, dis âlemde de Türklere karsi olan akimlari ve Bizans?i düzeltmeye kalkisma niyetlerini önlemis oldu. Kilise üzerindeki bu otorite, Osmanli hudutlarini da tasarak Ortodoks olan bütün kavimlerin Osmanli Imparatorluguna dolayli da olsa baglanmasina vesîle oldu. Bu arada Sirp ve Mora despotlari, Sakiz ve Midilli beyleri ile Trabzon Rum Imparatoru yüksek vergiler karsiliginda sulh teklif ettiler. Fetihle; o zamana kadar Akdeniz, Marmara ve Karadeniz sahillerinin ticaretini elinde tutan Venedik?in üstünlügüne son verilmis; Karadeniz, Osmanli Gölü hâline getirilmistir. Istanbul?un fethi; toplam alani on yedi kilometre kareyi geçmeyen bir sehrin elde edilmesi degil, çag açan ve bir çagi kapatan büyük hâdisedir. Osmanli Devletinin çesitli din ve irklardan olan insanlari idare etmeye baslamasiyla cihansümullastigi bir hâdisedir.
Çaka Bey zamanindan beri Türklere denizi ve denizciligi siddetle yasaklayan Venedik?in deniz ticareti engellenmis, onlar da, bundan sonra korsanliga baslamislardir. Fetihle beraber, Istanbul, sefahat yeri olmaktan çikarilmis, dünyanin ilim ve kültür merkezi hâline getirilmistir. Derhal devrin ilk, orta ve yüksek dereceli ögretim müesseseleri olan medreseler kurulmus, bunlarda ilâhiyat, hukuk, tarih, cografya, edebiyat, tip, güzel sanatlar, matematik, geometri, astronomi, fizik dallarinda degerli pek çok kimse yetismistir. Osmanlilarin her gittigi yerde oldugu gibi, Istanbul?da da kütüphaneler kurulmustur. En mühimi, bu fetihle dogudan batiya ve batidan doguya yapilabilecek her türlü askerî harekâta dogrudan müessir bir toprak parçasi, Türklerin eline geçti.
Insanlarin en büyük ihtiyaci olan hak suuruyla adalet nizami, Avrupa?da Hiristiyan âlemine Türk idaresi sayesinde girdi. Islâm dininin hak, hukuk ve adalet esaslari, güzel ahlâk sahibi Müslümanlarin, Istanbul?da tesis ettigi idare sayesinde saglam temellere dayandi. Bunu da Avrupa, Istanbul?un fethi sayesinde ögrendi. Hiristiyanlar, kadi (hakim) karsisinda hükümdarla gayrimüslim bir vatandasin bile muhakeme edildigine, Istanbul?un fethinden sonra Islâm ve Türk adaletinin sarsilmaz kaidelerine sahit oldular.
Fatih Sultan Mehmed Hanin genç yasinda, balistik hesaplarini bizzat yapip, döktürdügü toplar, zamanin en büyük ve tesirli silahiydi. Topçuluk tekniginin, dünya tarihini degistirecek ilk büyük zaferi, Istanbul?un fethidir. Avrupa krallari, top sayesinde, otoritelerini hiçe sayan, ahâliye esir muameleleri yapan derebeylik (feodalite) usulünü kaldirdilar. Merkezî otorite kuvvetlenip, millî birlik esasina göre kurulan devletler, Avrupa haritasinda kalici sinirlar meydana getirdiler. Hiristiyan Avrupa?da kültür ve medeniyet gelisti. Dogu ticaret yollarinin bütünüyle Türk ve Islâm ülkelerinin eline geçmesi, Avrupalilari, ihtiyaçlarini temin için yeni yollar aramaya sevk etti. Ticarî yollar aramak için kesiflere çiktilar. Yeni ülkeler kesfettiler. Gemicilik gelisip, denizasiri ülkelere açildilar. Kesif ve buluslarda bulunulup, teknik, kültür ve medeniyette büyük gelismeler oldu.
|
önümüzdeki hafta ISTANBUL'un FETHININ yildönümü.genç yasina ragmen kazandigi basarilari, dahiyane zekasi, aklin sinirlarini zorlayan buluslari ve insanlik tarihine yaptigi katkilarindan ötürü tarihtekiMUHTESEMSAHSIYETLERDEN biriolan FATIH SULTAN MEHMED'i ve henüz 21 yasindayken gerçeklestirdigi, essiz, fethini daha iyi tanimamiz amaciyla bu topici " naçizane bir tarihçi olarak" kendimaçmak istedim. uzun olmasi sebebiyle vazgeçmemenizi isterim . özellikle farkli renkte yazilmis olan bölümleri daha bir dikkatle ama bundan 552 yil öncesini yasamaya çalisarakokumanizi rica ederim |