Sayfa 2 Toplam 3 Sayfadan BirinciBirinci 1 2 3 SonuncuSonuncu
Toplam 55 adet sonuctan sayfa basi 26 ile 50 arasi kadar sonuc gösteriliyor

Konu: Kıyamet Kopmadan Önce Neler Olacak?

  1. #26
    Adem Erdoğan - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    09.03.2005
    Nereden
    İstanbul
    Yaş
    39
    Mesajlar
    18,027

    Standart

    Nasrettin hocaya sormuşlar:
    - Hocam kıyamet ne zaman kopacak?
    - Hangisi? Büyük kıyamet mi, küçük kıyamet mi?
    - Hocam kıyametin küçüğü büyüğü olur mu?
    - Olur!.. Karım ölürse küçük kıyamet, ben ölürsem büyük kıyamet kopar!..

  2. #27
    Trabzonspor Kongre Üyesi
    Kubilay ŞAHİN - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    30.12.2006
    Nereden
    Kocaeli
    Mesajlar
    5,913

    Standart

    İçimden Bir His Kıyamet Zamanının Yaklaştığını Söylüyor..

    Bir His Sadece..

    Hayırlısı..
    Diyrım Diyrım Demiyrım Niyeda Diyecuğum ...

    Bir şehir takımından fazlası...

  3. #28
    Harun-61 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    29.05.2004
    Nereden
    Trabzon
    Yaş
    41
    Mesajlar
    18,198

    Standart

    Fasil : KIYAMET VE KIYAMETLE İLGİLİ MESELELER BÖLÜMÜ
    Konu : Kıyamet Öncesi Fitneler

    Ravi : Ebu Hureyre

    Hadis : Resulullah (sav) buyurdular ki: "Müslümanlardan iki grup aralarında savaşmadıkça kıyamet kopmaz. Bunlar aralarında büyük bir savaş yaparlar, fakat davaları birdir."

    HadisNo : 5021
    *
    * Ağızdan çıkan söz muallakta kalmaz, ya sağ tarafa yazılır ya da sol tarafa *

    ~Tasavvuf, Dünya adamını ALLAH adamı yapma Sanatı'dır ~

  4. #29
    İskender66 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    11.03.2005
    Nereden
    Ankara
    Yaş
    48
    Mesajlar
    2,844

    Standart

    Kur'an-ı Kerim'de Kıyamet Günü


    Allah Kuran'da şöyle buyurmaktadır:

    Sur'a da üfürülmüştür. İşte bu, tehdidin (gerçekleştiği) gündür. (Kaf Suresi, 20)
    Çünkü o boruya (sur'a) üfürüldüğü zaman, İşte o gün, zorlu bir gündür; kafirler içinse hiç kolay değildir. (Müdessir Suresi, 8-10)
    Sur'a üfürülmüştür; böylece onlar kabirlerinden (diriltilip) Rablerine doğru (dalgalar halinde) süzülüp-giderler. (Yasin Suresi, 51)
    Sur'a üfürüleceği gün, Allah'ın dilediği kimseler dışında, göklerde ve yerde olan herkes artık korkuya kapılmıştır ve her biri 'boyun bükmüş' olarak O'na gelmişlerdir. (Neml Suresi, 87)
    Azab size gelip çatmadan evvel, Rabbinize yönelip-dönün ve O'na teslim olun. Sonra size yardım edilmez Rabbinizden, size indirilenin en güzeline uyun; siz hiç şuurunda değilken, azab apansız size gelip çatmadan evvel. Kişinin (yana yakıla) şöyle diyeceği (gün): "Allah yanında (kullukta) yaptığım kusurlardan dolayı yazıklar olsun (bana) doğrusu ben, (Allah'ın diniyle) alay edenlerdendim." Veya: "Gerçekten Allah bana hidayet verseydi, elbette muttakilerden olurdum" diyeceği, ya da azabı gördüğü zaman: "Benim için bir kere daha (dünyaya dönme fırsatı) olsaydı da, ihsan edenlerden olsaydım" (diyeceği günden sakının). "Hayır, Benim ayetlerim sana gelmişti, fakat sen onları yalanladın, büyüklüğe kapıldın ve kafirlerden oldun." Kıyamet günü, Allah'a karşı yalan söyleyenlerin yüzlerinin kapkara olduğunu görürsün. Büyüklenenler için cehennemde bir konaklama yeri mi yok? (Zümer Suresi, 54-60)
    Yer, o şiddetli sarsıntısıyla sarsıldığı, Yer, ağırlıklarını dışa atıp-çıkardığı, Ve insan: "Buna ne oluyor?" dediği zaman; O gün (yer), haberlerini anlatacaktır. Çünkü senin Rabbin, ona vahyetmiştir. (Zelzele Suresi, 1-5)
    O sarsıntının sarsacağı gün, Arkasından onu diğer bir sarsıntı izleyecek. O gün yürekler (dehşet içinde) hoplayacak. Gözler zillet içinde düşecek. (Nazi'at Suresi, 6-9)
    Ey insanlar, Rabbinizden korkup-sakının, çünkü kıyamet saatinin sarsıntısı büyük bir şeydir. (Hac Suresi, 1)
    Hayır; yer, parça parça yıkılıp darmadağın olduğu, Rabbin(in buyruğu) geldiği ve melekler dizi dizi durduğu zaman; o gün, cehennem de getirilmiştir. İnsan o gün düşünüp-hatırlar, ancak (bu) hatırlamadan ona ne fayda? (Fecr Suresi, 21-23)
    Yer, düzlendiği, içinde olanları dışa atıp boşaldığı, ve 'kendi yaratılışına uygun Rabbine boyun eğdiği zaman. (İnşikak Suresi, 3-5)
    Ve kabirlerin içi 'deşilip dışa atıldığı' zaman; (artık her) nefis önceden takdim ettiklerini ve ertelediklerini bilip-öğrenmiştir. (İnfitar Suresi, 4-5)
    Ve dağlar (yerlerinden oynatan) bir yürüyüşle yürür. (Tur Suresi,10)
    Dağlar yürütülmüş, artık bir serap oluvermiştir. (Nebe Suresi, 20)
    Dağları yürüteceğimiz gün, yeri çırılçıplak (dümdüz olmuş) görürsün; onları birarada toplamışız da, içlerinden hiçbirini dışarda bırakmamışızdır. (Kehf Suresi, 47)
    (Öyle) Bir gün ki, yeryüzü ve dağlar titremeye-tutulur ve dağlar göçüveren bir kum yığını olur. (Müzemmil Suresi, 14)
    Sana dağlar hakkında soruyorlar. De ki: "Benim Rabbim, onları darmadağın edip savuracak. Yerlerini bomboş, çırçıplak bırakacaktır. Orada ne bir eğrilik göreceksin, ne de bir tümsek." (Ta-ha Suresi, 105-107)
    Azabın kendilerine geleceği gün (ile) insanları uyarıp-korkut ki, (o gün) zulmedenler, şöyle diyecekler: "Bizi yakın bir süreye kadar ertele ki, Senin çağrına cevap verelim ve elçilere uyalım." Oysa daha önce, kendiniz için hiç zeval yoktur diye and içenler, sizler değil miydiniz? Siz, kendi nefislerine zulmedenlerin yerleştikleri yerlerde oturmuştunuz. Onlara ne yaptığımız size açıklanmıştı ve size örnekler vermiştik. (İbrahim Suresi, 44-45)
    Yeryüzü ve dağlar yerlerinden oynatılıp kaldırılacağı, ardından tek bir çarpma ile birbirlerine çarpılıp parça parça olacağı zaman. İşte o gün, vakıa (bir gerçek olan kıyamet) artık vuku bulmuş (gerçekleşmiş)tur. (Hakka Suresi, 14-15)
    (Bu,) Allah'ın va'didir; Allah, vadinden geri dönmez. Ancak insanların çoğu bilmezler. (Rum Suresi, 6)
    Denizler, fışkırtılıp-taşırıldığı zaman... (İnfitar Suresi, 3)
    Şüphesiz, size vaat edilen gerçekleşecektir. Yıldızlar 'örtülüp (ışıkları) silindiği' zaman, Gök yarıldığı zaman... (Mürselat Suresi, 7-9)
    O gün gök, sarsılıp çalkalanır. (Tur Suresi, 9)
    Bu nedenle gök bile yarılıp-çatlamıştır; (artık) O'nun va'di gerçekleştirilip-yerine getirilmiştir. (Müzemmil Suresi, 18)
    Gök yarılıp-çatlamıştır; artık o gün, 'sarkmış-za'fa uğramıştır. (Hakka Suresi, 16)
    Sonra gök yarılıp yağ gibi erimiş olarak kıpkırmızı bir gül olduğu zaman; (Rahman Suresi, 37)
    Onlar, Allah'ın kadrini hakkıyla takdir edemediler. Oysa kıyamet günü yer, bütünüyle O'nun avucu (kabzası)ndadır; gökler de sağ eliyle dürülüp-bükülmüştür. O, şirk koştuklarından münezzeh ve yücedir. (Zümer Suresi, 67)
    Gök, yarılıp-parçalandığı, Ve 'kendi yaratılışına uygun' Rabbine boyun eğdiği zaman; Yer, düzlendiği, İçinde olanları dışa atıp boşaldığı, Ve 'kendi yaratılışına uygun Rabbine boyun eğdiği zaman. Ey insan, gerçekten sen, hiç durmaksızın Rabbine doğru bir çaba harcayıp durmaktasın; sonunda O'na varacaksın. (İnşikak Suresi, 1-6)
    Saat (kıyamet vakti) yakınlaştı ve Ay yarıldı. (Kamer Suresi, 1)
    Yıldızlar, dağılıp-yayıldığı zaman. (İnfitar Suresi, 2)
    Yıldızlar, bulanıklaşıp-döküldüğü zaman (Tekvir Suresi, 2)
    Yıldızlar 'örtülüp (ışıkları) silindiği' zaman (Mürselat Suresi, 8)
    Ay karardığı, Güneş ve Ay birleştirildiği zaman; İnsan o gün: 'Kaçış nereye?' der. Hayır, sığınacak herhangi bir yer yok. O gün, 'sonunda varılıp karar kılınacak yer (müstakar)' yalnızca Rabbinin katıdır. İnsana o gün, önceden takdim ettikleri ve erteledikleri şeylerle haber verilir. (Kıyamet Suresi, 8-13)
    Konu İskender66 tarafından (09.10.2009 Saat 18:54 ) değiştirilmiştir.

  5. #30
    İskender66 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    11.03.2005
    Nereden
    Ankara
    Yaş
    48
    Mesajlar
    2,844

    Standart

    Kıyamet Günü Yaklaşarak Gelmektedir

    Ölüm gitgide yaklaşıyor. İster genç olun ister yaşlı, geçen her gün, hatta her dakika ölüme biraz daha yaklaşıyorsunuz. Zamana karşı koyamıyor ve ölümün yaklaşmasına bir türlü engel olamıyorsunuz. Almakta olduğunuz önlemlerin hiçbiri sizi ve çevrenizdekileri "geçici" olmaktan alıkoyamıyor. Dünyadaki herşey gibi siz de yaşamınızı sona erdirecek güne doğru ilerliyorsunuz.
    Ancak dünyada ölümlü olan yalnız insan değildir. Diğer tüm canlılar, yeryüzü, hatta tüm evren de ölümlüdür, yok olacakları bir gün belirlenmiştir. İşte o gün "son gün"dür. O günden sonra dünya hayatı son bulacaktır. Yokoluş günü yalnızca dehşetin yaşandığı, boyutları hiçbir insanın tasavvur edemeyeceği kadar korkunç, aynı zamanda görkemli bir "son gün" olacaktır. Yeryüzündeki herşey yerle bir olacak, yıldızlar silinip dökülecek, güneş körelecektir. O vakte kadar dünya üzerinde yaşamış olan tüm insanlar biraraya toplanacaklar ve bu güne şahit olacaklardır. Bu "son gün" inkarcılar için zorlu bir gündür ve kuşkusuz bu günün sahibi alemlerin Rabbi olan Allah'tır.
    Kıyamet yaklaşarak gelmektedir. İnsanların çoğunun inancının aksine, kıyamet hiç de uzak değildir. O gün dünya ile birlikte, dünyaya ait olan herşey de yok olacaktır. Hırslar, istekler, kızgınlıklar, beklentiler, şehvet, düşmanlık ve zevkler sona erecektir. Geleceğe yönelik planların bir anlamı kalmayacaktır. Allah'a döndürüleceğini unutan herkes için, o çok sevdiği, sonsuz hayata tercih ettiği dünyanın, tüm o aldatıcı zenginlikleri, güzellikleri ve meşguliyetleriyle sona erdiği gün gelmiştir. İşte o gün, insanlar Allah'ın varlığına kesin bir biçimde şahit olacak, unutmaya çalıştığı ölüm günü ile karşı karşıya kalacaklardır. Artık Allah'ı ve ahiret yaşamını unutarak geçirdiği bu kısa ömür sona ermiştir ve yeni bir başlangıç kendisini beklemektedir. Bu başlangıç, asla son bulmayacak ve asla inkarcılara mutluluk getirmeyecektir. Bu sonsuz yaşamın ilk anından itibaren azap öylesine şiddetlidir ki, bunu yaşayanlar, azabın yerine "ölümü" ve "yokoluşu" isteyeceklerdir. Bu hayatın başlangıcı kıyamet saatidir. Ve kuşkusuz "kıyamet saati yaklaşarak gelmektedir".

    Dünya Hayatı Geçicidir ve Ölüm Kesin Bir Gerçektir

    Çocukluğunuzun ilk günlerinden itibaren geleceğinize ilişkin belirli bir hedefe yönelir veya başkaları tarafından yönlendirilirsiniz. Muhtemelen şunlarla karşılaşırsınız: Yaşınız ilerlediğinde artık bir aileniz ve işiniz olmuştur. Daha çok para kazanmak ve daha rahat yaşamak için çaba gösterirsiniz, çocuklarınızı yetiştirir, onların ileride sizden daha iyi bir hayat sürmelerini istersiniz. Haftada bir aile toplantılarına katılır, tatil yapar, işe gider, geri kalan vaktinizi de evde geçirirsiniz. Birkaç aksaklık dışında yaşamınızdaki herşey muntazam devam eder, genelde çok olağanüstü durumlarla da karşılaşmazsınız.
    Yaşamınızdaki herşey sanki daha önceden belirlenmiş gibidir, çevrenizdeki insanların yaşamları da birbirleriyle çok büyük benzerlikler gösterir. Bu benzer senaryolara göre yaşamak için çalışmalı, soyunuzu devam ettirmek için de aile kurmalısınız. Bu düşünceye göre zaten "iyi bir aile ve iyi bir iş" dışında yaşamın başka ne amacı olabilir ki! Bunlar sağlandıktan sonra mutlu bir yaşam hayal edersiniz. Böylece herşey tozpembe olacak ve yaşamın geri kalan kısmını huzurlu geçireceksinizdir.
    Oysa siz bunları düşünürken, bedeninizde ve çevrenizde önemli birtakım değişiklikler olmaktadır. Vücudunuzda farklı işlevlere sahip pek çok hücre görevini tamamlayıp ölmekte ve yaşınız ilerledikçe bunların yenilenmesi daha da yavaşlamaktadır. Bedeniniz yaşlanmakta ve bu yönde sürekli belirtiler, hastalıklar, eksiklikler ortaya çıkmaktadır. Zaman sürekli ilerlemekte ve geri dönüşün imkansızlığı gün geçtikçe daha da açık bir şekilde kendini göstermektedir. Ve siz huzurlu ve rahat geçirmeyi planladığınız "geri kalan ömrünüzde" gitgide ölüme doğru yaklaştığınızın farkındasınızdır. İşte bu nedenle dünya hayatı size beklediğiniz rahatlığı ve huzuru gerçek anlamda asla vermez. O ana kadar sizi pek çok açıdan tatmin ettiğini düşündüğünüz bu yaşamın bir sonu vardır. İşte bu sonun ardından asıl gerçeklerle yüzyüze gelinecektir. O halde dünya hayatında hedeflediğiniz hiçbir şey sizin gerçek amacınız olmamalı. Çünkü dünya hayatı yalnızca geçici bir imtihan yeridir. Kimin güzel davranışlarda bulunduğunun sınandığı yerdir. Allah, bize bu önemli gerçeği şöyle bildirmektedir:
    O, amel (davranış ve eylem) bakımından hanginizin daha iyi (ve güzel) olacağını denemek için ölümü ve hayatı yarattı. O, üstün ve güçlü olandır, çok bağışlayandır. (Mülk Suresi, 2)
    Çocukluğunuzun ilk günlerinden itibaren geleceğinize ilişkin belirli bir hedefe yönelir veya başkaları tarafından yönlendirilirsiniz. Muhtemelen şunlarla karşılaşırsınız: Yaşınız ilerlediğinde artık bir aileniz ve işiniz olmuştur. Daha çok para kazanmak ve daha rahat yaşamak için çaba gösterirsiniz, çocuklarınızı yetiştirir, onların ileride sizden daha iyi bir hayat sürmelerini istersiniz. Haftada bir aile toplantılarına katılır, tatil yapar, işe gider, geri kalan vaktinizi de evde geçirirsiniz. Birkaç aksaklık dışında yaşamınızdaki herşey muntazam devam eder, genelde çok olağanüstü durumlarla da karşılaşmazsınız.
    Yaşamınızdaki herşey sanki daha önceden belirlenmiş gibidir, çevrenizdeki insanların yaşamları da birbirleriyle çok büyük benzerlikler gösterir. Bu benzer senaryolara göre yaşamak için çalışmalı, soyunuzu devam ettirmek için de aile kurmalısınız. Bu düşünceye göre zaten "iyi bir aile ve iyi bir iş" dışında yaşamın başka ne amacı olabilir ki! Bunlar sağlandıktan sonra mutlu bir yaşam hayal edersiniz. Böylece herşey tozpembe olacak ve yaşamın geri kalan kısmını huzurlu geçireceksinizdir.
    Oysa siz bunları düşünürken, bedeninizde ve çevrenizde önemli birtakım değişiklikler olmaktadır. Vücudunuzda farklı işlevlere sahip pek çok hücre görevini tamamlayıp ölmekte ve yaşınız ilerledikçe bunların yenilenmesi daha da yavaşlamaktadır. Bedeniniz yaşlanmakta ve bu yönde sürekli belirtiler, hastalıklar, eksiklikler ortaya çıkmaktadır. Zaman sürekli ilerlemekte ve geri dönüşün imkansızlığı gün geçtikçe daha da açık bir şekilde kendini göstermektedir. Ve siz huzurlu ve rahat geçirmeyi planladığınız "geri kalan ömrünüzde" gitgide ölüme doğru yaklaştığınızın farkındasınızdır. İşte bu nedenle dünya hayatı size beklediğiniz rahatlığı ve huzuru gerçek anlamda asla vermez. O ana kadar sizi pek çok açıdan tatmin ettiğini düşündüğünüz bu yaşamın bir sonu vardır. İşte bu sonun ardından asıl gerçeklerle yüzyüze gelinecektir. O halde dünya hayatında hedeflediğiniz hiçbir şey sizin gerçek amacınız olmamalı. Çünkü dünya hayatı yalnızca geçici bir imtihan yeridir. Kimin güzel davranışlarda bulunduğunun sınandığı yerdir. Allah, bize bu önemli gerçeği şöyle bildirmektedir:
    O, amel (davranış ve eylem) bakımından hanginizin daha iyi (ve güzel) olacağını denemek için ölümü ve hayatı yarattı. O, üstün ve güçlü olandır, çok bağışlayandır. (Mülk Suresi, 2)
    Yaşamın gerçek amacı "iyi bir aile ve iyi bir iş" değildir. Herkesin tek bir yaratılış amacı vardır: Allah'a kul olmak. Dünyada elde edilmiş mal, eş, çocuk, mevki, itibar gibi kazançların hepsi yaşam boyunca büyük bir tutkuyla bağlanılan değerlerdir. Fakat ölümün ilk anından itibaren bu dünyevi kazançlar bir anda tüm değerlerini ve önemlerini yitirirler. Bu herkesin bildiği ama düşünmekten kaçındığı bir gerçektir. Dolayısıyla asıl amaç bu olmamalıdır. O zaman gerçek amacın ve kazancın ne olduğunu çok iyi düşünmek, kavramak gerekir. İşte yaratılmanın asıl amacını Allah Kuran'da şöyle bildirmektedir:
    Ben, cinleri ve insanları yalnızca bana ibadet etsinler diye yarattım. (Zariyat Suresi, 56)
    Ancak Allah'a kulluk görevinin tam olarak yerine getirilmesiyle ölümden sonra başlayacak olan ahiret hayatı için güzel bir beklenti söz konusu olabilir. İnsanların büyük bir kesiminin sahip olduğu çarpık bir beklenti vardır. Çoğu insan bu ihtimale inanarak kendini rahatlatmaya çalışır. Oysa bu büyük bir yanılgıdır. Eğer bir insanın ahirete, ölümden sonraki yaşama yönelik bir beklentisi yoksa, o zaman da geriye tek bir ihtimal kalır: Ölümle birlikte sonsuza dek yok olmak! Bu ihtimal ise diğerlerine göre çok daha ürkütücüdür. Allah'a kulluk etmeyi reddeden insanlar bu olasılıktan korktukları ve unutmak istedikleri için kendilerince çeşitli yöntemler geliştirirler. Bu yöntemler ise genelde hep aynıdır: Ölüm konuşulmaz, tartışılmaz, hatırlatılmaz. Halbuki ölüm, yaşanılacağı kesin olan bir gerçektir, ama sanki "yokmuş" gibi davranılır. Toplumun büyük bir kesiminin bu mantığa sahip olması insanda bir rahatlamaya sebep olabilir. Oysa kendisi gibi diğer insanlar da aldanmaktadırlar. İnsanlar ölümü, kıyamet gününü ve ahireti bilmekte ama düşünmemektedirler. Dünya hayatıyla tatmin bulmakta, daha doğrusu tatmin bulmayı istemektedirler. Oysa Allah Kuran'da insanların kaçmakta oldukları ölüm gerçeğiyle mutlaka karşılaşacaklarını bildirmektedir. Ayette şöyle buyrulur:
    De ki: "Elbette sizin kendisinden kaçtığınız ölüm, şüphesiz sizinle karşılaşıp-buluşacaktır. Sonra gaybı da, müşahede edilebileni de bilen (Allah)a döndürüleceksiniz; O da size yaptıklarınızı haber verecektir. (Cuma Suresi, 8)
    Ölüm yalnızca insanlara mahsus değildir. Geçici olan dünya hayatında, insan gibi "herşey" ölümlüdür. Allah bize, tüm kainatın, içindeki canlılarla birlikte yok olacağı bir günün varlığını, yani "kıyamet gününü" bildirmiştir. Kıyamet günü, imtihanın son bulduğu, nihai gündür. O günün gelişini, yeryüzündeki her insan pek çok belirti ile anlayacak ve kainatın ölümüyle sonuçlanacak olaylar gerçekten de tüyler ürpertici olacaktır. Ve en nihayet dünyadaki tüm insanlar, kıyametin gerçekleştiği gün, kendilerini bekleyen "yeniden dirilişi" kavrayacaktır. Böyle bir günle karşılaşmayı ummayanlar, karşılarındaki bu apaçık gerçeği reddedemeyecekler ve Allah'ın emrine "isteseler de istemeseler de" boyun eğeceklerdir. Allah, tüm evren için büyük bir son hazırlamıştır. İnsanların çoğu her ne kadar inkar etmeye çalışsa da, kıyamet saati belirlenmiş bir vakitte kendilerini beklemektedir.

  6. #31
    Mesut - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    23.11.2008
    Nereden
    Hatay
    Yaş
    35
    Mesajlar
    11,756

    Standart

    Alıntı Kubilay Şahin Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
    İçimden Bir His Kıyamet Zamanının Yaklaştığını Söylüyor..

    Bir His Sadece..

    Hayırlısı..
    o ses bendede var korkum bazı günler iyice artıyor

  7. #32
    İskender66 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    11.03.2005
    Nereden
    Ankara
    Yaş
    48
    Mesajlar
    2,844

    Standart

    Kıyamet gününde insanlar

    Sur'a üfürülmesinden hemen önce gerçekleşen olayların bir önceki günden herhangi bir farkı yoktur. Dünya yine aynı hızla dönmekte, Güneş yine Dünya'yı aydınlatmakta, yaşam devam etmekte ve insanların birçoğu neden, kim tarafından yaratıldıklarını ve sonlarını düşünmeden, bir alışkanlık içinde hayatlarına devam etmektedir. Kimi, akşam gelecek misafirine yapacağı yemeği, kimi yapacağı iş görüşmelerini düşünürken, kimi alışveriş yaparken, kimi uyurken ve büyük bir bölümü de Allah'ın varlığını inkar halindeyken bu sesi duyacak ve herşey bir anda başlayacak, herşey bir anda son bulacaktır.
    İnsanın güçlü zannettiği, övünerek böbürlendiği bedeni hiç beklemediği bir anda dört bir yandan ölümle sarılıp kuşatılacaktır. Artık can derdinden başka hiçbir sorun ve dert kalmayacaktır. İnsanlar yaşadıkları korkunun şiddetinden, değer verdikleri, tutkuyla bağlandıkları, uğrunda her türlü fedakarlığı göze aldıkları şeyleri bir anda görmez olacaklardır.
    Kıyametin meydana getirdiği bütün bu korku, dehşet ve şaşkınlık dünyada inkar içinde bir yaşam süren insanın gafletine bir karşılıktır. O gün başlayan bu dayanılmaz zorluklar sonsuza kadar inkarcıların peşini bırakmayacaktır. Birbiri ardına meydana gelen tüm bu olaylar onlardaki paniği, dehşeti daha da arttırır. Geçen her saniye yeni azap çeşitleri ve belaları getirmektedir. Karşılaştığı akıllara durgunluk veren bu olaylar o güne kadar inkar ettikleri Allah'ın büyüklüğünü sergiler. İnsan bu güç karşısında alabildiğine güçsüz ve çaresizdir. Pişmanlık, üzüntü ve korku dışında yapabileceği birşey yoktur. Saniyeler ilerledikçe Allah'ın ona ebedi hayatında sunacağı korkunç azabı daha iyi anlar. O gün karşılaştığı dehşet dolu dakikalar sonsuz hayatı boyunca yaşayacağı azabın sadece sınırlı kesitleridir. Kuran'da o gün insanların yaşayacakları olaylar karşısında duyacakları korku detaylı olarak anlatılmıştır.
    Allah birçok ayette insanların dünya hayatına tutkuyla bağlı olduklarını ve bu tutkunun onlara ahiret hayatında hiçbir faydası olmayacağını belirtmiştir. İnsanın dünya hayatında değer verdiği, önemsediği, uğruna pek çok şeyi göze aldığı değerler, eğer Allah rızası için ve Allah yolunda kullanılmıyorsa, insana kayıptan başka birşey kazandırmazlar. Bu değerlerin her biri insanları denemek için, özel olarak yaratılmıştır. Asıl yurt ise ahiret yurdudur. Dünyaya ait şeylerin hiçbir önemi olmadığı ise Kuran'da şu şekilde anlatılır:
    Kadınlara, oğullara, kantar kantar yığılmış altın ve gümüşe, salma güzel atlara, hayvanlara ve ekinlere duyulan tutkulu şehvet insanlara 'süslü ve çekici' kılındı. Bunlar, dünya hayatının metaıdır. Asıl varılacak güzel yer Allah katında olandır. (Al-i İmran Suresi, 14)
    Dünya hayatının ayette de anlatılan tüm bu "çekici" özelliklerine insan hırsla bağlanmakta, tüm ömrünü bunları elde edebilmek için harcayabilmektedir. Kuran'da dünya hayatıyla ilgili olarak şöyle buyrulur:
    Bilin ki, dünya hayatı ancak bir oyun, '(eğlence türünden) tutkulu bir oyalama', bir süs, kendi aranızda bir övünme (süresi ve konusu), mal ve çocuklarda bir 'çoğalma-tutkusu'dur. Bir yağmur örneği gibi; onun bitirdiği ekin ekicilerin (veya kafirlerin) hoşuna gitmiştir, sonra kuruyuverir, bir de bakarsın ki sapsarı kesilmiş, sonra o, bir çer-çöp oluvermiştir. Ahirette ise şiddetli bir azab; Allah'tan bir mağfiret ve bir hoşnutluk (rıza) vardır. Dünya hayatı, aldanış olan bir metadan başka bir şey değildir. (Hadid Suresi, 20)
    Dünya hayatının en büyük amaçlarından biri mallarla, oğullarla, kısaca sahip olunan tüm değerlerle övünmektir. Ancak Kuran'da özellikle vurgulanan ve tüm toplumlar için de geçerli olan bir gerçek, dünya hayatında sahip olunan en önemli tutkulardan birinin evlat olduğu gerçeğidir. Çocuk edinme isteği gençlik yıllarından itibaren insanlara öğretilir. Çocuk, insanlar arasında hem sebepsiz bir rekabet unsuru hem de geleceğe yönelik bir güvence anlamını taşımaktadır.
    Bir diğer tutku da mala ve zenginliğe yönelik olandır. Bilindiği gibi insanların dünya hayatları süresince tüm hedefleri, planları, çabaları bu amaç üzerine kurulmuştur. Mal ve para tutkusu insanların gözünü bürüdüğü için tüm ahlaki değerler önemini kaybetmiş, insan karakterini şekillendiren tek ölçü maddiyat olmuştur. Kuran ahlakı, emir ve yasakları, insanların hayatındaki önceliğini kaybetmiş, mal yığıp, biriktirmek tek amaç olmuş, ilişkilerde çıkarlar ön plana çıkmıştır.
    Oysa kıyamet günü geldiğinde herşey tersine döner. İnsanlar karşılaştıkları günün korkusundan değer verdikleri herşeyi bir anda unuturlar. Hırs haline getirdikleri şeylerin artık bir anlamı olmadığını anlarlar. Değer yargıları birkaç saniye içinde değişir. Artık malın hatta evladın bile bir değeri yoktur. Annelik veya babalık duyguları anlamını yitirmiştir. Dünyada en değer verdiği kişileri; kendi çocuğunu bile kıyamet gününün dehşeti karşısında unutacaktır. Kimse çocuğunun durumunu sormayacak, bunu aklına dahi getirmeyecektir. Kuşkusuz kıyametin vuku bulacağı bu gün, inanmayanlar için zorlu bir gündür:
    Gökyüzünün erimiş maden gibi olacağı gün; Dağlar da (etrafa uçuşmuş) rengarenk yün gibi olacak. (Böyle bir günde) Hiçbir yakın dost bir yakın dostu sormaz. Onlar birbirlerine gösterilirler. Bir suçlu-günahkar, o günün azabına karşılık olmak üzere, oğullarını fidye olarak vermek ister; kendi eşini ve kardeşini, ve onu barındıran aşiretini de; yeryüzünde bulunanların tümünü (verse de); sonra bir kurtulsa. (Mearic Suresi, 8-14)
    Göğün bulutlarla parçalanacağı ve meleklerin bir indirilme ile indirileceği gün; işte o gün, gerçek mülk, Rahman (olan Allah)ındır. İnkar edenler için oldukça zorlu bir gündür. (Furkan Suresi, 25-26)
    Henüz bebeklik çağında olan çocuklar bile o gün aileleri tarafından terk edilir. İnsanlar hiç beklemedikleri ve daha önce eşini benzerini görmedikleri bu olaylar karşısında ne yapacaklarını şaşırırlar. Korku öylesine ani ve şiddetli bir şekilde gelmiştir ki, hamile kadınlar bu şokun etkisiyle çocuklarını düşürürler. Kuran'da o zorlu günde yaşanacak olayların paniğiyle kadınların emzirdikleri çocukları dahi unuttukları şöyle bildirilmiştir:
    Onu gördüğünüz gün, her emzikli kendi emzirdiğini unutup geçecek ve her gebe kendi yükünü düşürecektir. (Hac Suresi, 2)
    Kıyamet günü, dünyadayken kendisine yapılan çağrılardan yüz çeviren, gerçek dost ve yaratıcısı olan Allah'ı unutanların birbirlerinden kaçıp kurtulmak istediği bir gündür. Herkes kendi derdindedir. O dehşetli günde insanlar arasında hiçbir bağ; ne soy, ne akrabalık, ne de arkadaşlık bağlarının kalmadığı Kuran'da şöyle bildirilir:
    Kişi o gün, kendi kardeşinden kaçar; Annesinden ve babasından, eşinden ve çocuklarından. O gün, onlardan her birisinin kendine yetecek bir işi vardır. (Abese Suresi, 34-37)
    İnsanlar o gün gördükleri karşısında tüm soğukkanlılıklarını, kendilerine olan güvenlerini ve metanetlerini yitirirler. Ölümle karşılaşıldığı an herşey değerini yitirir, yüzlerdeki ifade, tavırlar, konuşmalar farklılaşır.
    Ölüm karşısında insanların yaşadıkları korku ve dehşete filmlerde şahit oluruz. O anda verilen tepkiler insanların içinde bulundukları ruh halini çok iyi anlatır. Ama izlenilen görüntülerde insanların az da olsa kurtulma ümitleri vardır. Öleceklerine kesin kanaatleri gelse de, ölümden sonra olacakları tam olarak bilemezler ya da büyük bir kısmı ölümle birlikte yok olacağını düşünür. Oysa kıyamet gününde daha ölüm gelip çatmamış olsa bile, yaşanan olaylar insan için hiçbir kurtulma ihtimalinin olmadığını tüm açıklığıyla ortaya koyar. İnkar edenler kendilerine vaat edildiği halde inanmadıkları bir günü karşılarında bulurlar. O gün, evrendeki düzenin bir yaratıcısının ve koruyucusunun olduğunun, O dilediği anda da herşeyin yok olacağının bütün açıklığıyla gözler önüne serildiği bir gündür.
    İnsanlar ölümün, o güne kadar düşündükleri gibi bir yokoluş olmadığını anlarlar. O ana kadar Allah'ın varlığına dolayısıyla ahirete inanmadıklarından, ölüm sonrasında gerçekleşecek olayları hiç düşünmemişlerdir. Ama Allah'ın varlığını ve gücünü ardı ardına gelen bu olaylar sonucunda apaçık görünce, kendilerini bekleyen sonun da farkına varmışlardır. Kurtulma umudu olmadığı gibi, kendilerini bekleyen yeni ve sonsuz bir yaşam olduğunu da anlamışlardır. Bu inkarcılar için zorlu bir yaşamdır. Sonsuza kadar çekecekleri azap ve sıkıntı, o gün yaşananlarla kıyaslanamayacak kadar şiddetli olacaktır. Ayetlerde inkar edenlerin böyle bir yaşamın yerine yok oluşu tercih edecekleri şöyle anlatılır:
    Gerçekten Biz sizi yakın bir azap ile uyardık. Kişinin kendi ellerinin önceden takdim ettiklerine bakacağı gün, kafir olan da: "Ah, keşke ben bir toprak oluverseydim" diyecek. (Nebe Suresi, 40)
    İnsanların karşılaştıkları olaylardan dolayı şiddetli bir korku, panik ve şaşkınlık içinde, adeta sarhoş oldukları ise ayette şöyle bildirilir:
    ... İnsanları da sarhoş olmuş görürsün, oysa onlar sarhoş değillerdir. Ancak Allah'ın azabı pek şiddetlidir. (Hac Suresi, 2)
    İnsanın şiddetli korku anında vücudunda meydana gelen değişiklikler ve kontrolsüz hareketleri ile sarhoş insanların tavırları birbirine çok benzer. Şiddetli bir korku anında baş dönmesi, ağlama görülür, görüntü bulanıklaşabilir.
    Buraya kadar anlatılan olaylardan da anlaşıldığı gibi, o zorlu gün insanlar çok büyük bir panik yaşayacaklardır. Allah insanların yaşadığı bu şiddetli korkuyu ve korkunun sonucunda oluşan fiziksel tepkileri sarhoşluğa benzetmektedir. O gün sarhoş gibi olan insanlar kontrolsüz tavırlar sergileyerek oradan oraya koşmaya başlarlar. Kuran'da yapılan benzetme, insanların bu durumlarını şöyle açıklamaktadır:
    İnsanların, 'her yana dağılmış' pervaneler gibi olacakları gün... (Kaaria Suresi, 4)
    Gerçek olan va'd yaklaşmıştır, işte o zaman, inkar edenlerin gözleri yuvalarından fırlayacak: "Eyvahlar bize, biz bundan tam bir gaflet içindeydik, hayır, bizler zalim kimselerdik" (diyecekler). (Enbiya Suresi, 97)
    Göz, insanın yaşadığı korkunun şiddetini ilk ele veren organdır. O günün korkusunu yaşayacak olan insanların, karşılaştıkları dehşetten dolayı gözleri yerlerinden fırlayacaktır. Burada geçen "gözlerin yuvalarından fırlaması" benzetmesi, insanın yaşadığı korkunun şiddetini anlatır. Bu anda insanların göz bebekleri büyür, beyazı ortaya çıkar, donuklaşmaya başlar. Kıyametin gerçekleşeceği an "istisnasız insanların hepsi" bu korkuyu yaşayacaktır. Bu tüyler ürpertici olaylar karşısında kimsenin yapacak bir şeyi, başlarına gelenleri önlemek için getirecek çözümleri yoktur. Sadece korku duyarlar. Ayetteki benzetme bu korkuyu açıklıkla izah etmektedir.
    Eğer inkar edecek olursanız, çocukların saçlarını ağartan bir günde kendinizi nasıl koruyacaksınız? (Müzemmil Suresi, 17)
    Kıyamet gününün korkusu küçük çocukları da saracaktır. Bugünün gerçek mahiyetini bilmeyen, bunun sonsuz azabın ilk günü olduğunun bilincinde olmayan çocuklarda yetişkinlerden farklı bir korku vardır. İnsanlar geçici dünya hayatı boyunca yaptıkları ahlaksızlıkların pişmanlığı içindedirler. Çocuklar ne olduğunu dahi kavrayacak bir bilinçte değildirler. Buna rağmen gördükleri olayların şiddetinden dolayı saçları bembeyaz olur. Böyle bir fiziksel değişim, o zorlu günün büyüklüğünü anlamak açısından oldukça önemlidir. Çünkü o güne kadar dünyada çok çeşitli felaketler yaşanmıştır. Her biri insanlara çok şiddetli korku vermiş ve onları derinden etkilemiştir. Ama bu felaketlerin hiçbiri kıyamet günü meydana gelecek olaylarla kıyaslandığında çocukların saçlarını ağartacak kadar şiddetli değildir. O gün insanların dünya hayatı boyunca yaşadıkları en zorlu gündür. Öyle ki karşılaşılan olayların şiddeti, kısa yaşamlarında korkunun mahiyetini ve tehlikelerin getireceklerini tam olarak idrak edememiş olan çocukların dahi saçlarının korkudan bembeyaz olmasına neden olmaktadır.

  8. #33

    Üyelik tarihi
    12.01.2009
    Nereden
    Avrupa Diğer
    Yaş
    34
    Mesajlar
    5,850

    Standart

    İçinde his olan arkadaşlar seçilmiş çocuk falan mı?

  9. #34
    İskender66 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    11.03.2005
    Nereden
    Ankara
    Yaş
    48
    Mesajlar
    2,844

    Standart

    Daha teferruatlı bilgileri bu sitede bulabilirsiniz.
    http://www.kiyametgunu.com/

  10. #35
    Trabzonspor Kongre Üyesi
    Kubilay ŞAHİN - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    30.12.2006
    Nereden
    Kocaeli
    Mesajlar
    5,913

    Standart

    Alıntı MuratJ Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
    İçinde his olan arkadaşlar seçilmiş çocuk falan mı?

    Siz Bunu Anladınız Ya.. Ne Yazsam Bilemiyorum..

    Gülümseyeyim Bari..()

    Zaten Etrafına Baktığında da Anlaşılacak Birşey ama Neyse..
    Diyrım Diyrım Demiyrım Niyeda Diyecuğum ...

    Bir şehir takımından fazlası...

  11. #36

    Üyelik tarihi
    07.11.2006
    Nereden
    İstanbul
    Yaş
    34
    Mesajlar
    6,400

    Standart

    Başlığı ilk gördüğümde espri amaçlı zannettim. Hatta aklıma şu fotoğraf geldi;


  12. #37

    Üyelik tarihi
    04.05.2006
    Nereden
    İstanbul
    Mesajlar
    8,506

    Standart

    Yukarıdaki ileti de kıyamet alametlerinden biri olsa gerek.
    Fotoğraf değil ama ileti.

  13. #38
    İHSAN - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    07.11.2005
    Nereden
    Kocaeli
    Mesajlar
    2,554

    Standart

    Bu başlıkta yazılanları okuyup, bedbinliğe mi sürüklenmeli, yahut atide bir sonun var olduğunu şehadet edip ona göre mi yaşamak lazım? Sanırım, ilki sizce de mantıksız değil mi? "Kıyamet kopacak, zaten bu alametler de ona işaret; eyvah!" bu mantığı tamamıyla kabul etmek yerine, "Kıyamet alametleri de gösteriyor ki, böyle bir gün uzak değil; o halde biz bu güne hazır olmalıyız." demelidir.

    Bir ekleme de benden olsun. Yukarıdaki yazıları okuyaadım tam olarak, belki arada geçkyor olabilir, ziyanı yok.
    Hz. Peygamberden nakledilen bir hadiste geçiyor, "Ümmetim, benden sonra ... Yıl daha yaşayacak" gibi bir ifade kullanmışlar. Tam yılını hatırlayamadığım için yazmadım, ancak bu yüzyılın sonlarına denk geliyordu sanırım.

    Kıssadan hisse: Hiç ölmeyecekmiş gibi bugun için, yarın ölecekmiş gibi ukba için çalışılmalıdır. (hadis)
    avatar: şike soruşturmasını yürüten özel yetkili savci Mehmet BERK.

  14. #39

    Üyelik tarihi
    12.01.2009
    Nereden
    Avrupa Diğer
    Yaş
    34
    Mesajlar
    5,850

    Standart

    Alıntı Kubilay Şahin Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
    Siz Bunu Anladınız Ya.. Ne Yazsam Bilemiyorum..

    Gülümseyeyim Bari..()

    Zaten Etrafına Baktığında da Anlaşılacak Birşey ama Neyse..
    Yazdıklarınızdan hiçbirşey anlamadım.

  15. #40
    Coloradoydu - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    26.04.2008
    Nereden
    Trabzon
    Mesajlar
    462

    Standart

    Kıyamet kopmadan öncesini(ahirzaman) anlatan bir video. Hadislerden derlenmiş.

    Konu Coloradoydu tarafından (11.10.2009 Saat 17:50 ) değiştirilmiştir. Sebep: düzl.
    İnsan koşar, ufuk kaçar beraber...

  16. #41
    Mustafa Calik - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    21.05.2008
    Nereden
    Almanya
    Mesajlar
    6,502

    Standart

    Kiyamet ne zaman kopacak diye mesajlar okudum. Kiyamet yaklasik 500-550 sene sonra kopacak .. bunlar Kur'an-i Kerim'de yaziyor.

  17. #42
    Trabzonspor Kongre Üyesi
    Kubilay ŞAHİN - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    30.12.2006
    Nereden
    Kocaeli
    Mesajlar
    5,913

    Standart

    Alıntı MuratJ Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
    Yazdıklarınızdan hiçbirşey anlamadım.
    Boşverin...
    Diyrım Diyrım Demiyrım Niyeda Diyecuğum ...

    Bir şehir takımından fazlası...

  18. #43
    KUTADGU
    Ziyaretçi

    Standart

    Her nefsin ölümü kendi kıyameti değil mi zaten?

  19. #44
    Mustafa ÖZDEMİR - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    16.06.2008
    Nereden
    Trabzon
    Yaş
    34
    Mesajlar
    13,859

    Standart

    bence artık ahir zamandayız .ve kıyamete az kaldı...

  20. #45
    hamsi3461 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    11.08.2007
    Nereden
    İstanbul
    Mesajlar
    79

    Standart

    Alıntı Mustafa Calik Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
    Kiyamet ne zaman kopacak diye mesajlar okudum. Kiyamet yaklasik 500-550 sene sonra kopacak .. bunlar Kur'an-i Kerim'de yaziyor.

    Neresinde yazıyor? Ben hiç görmedim.

  21. #46
    ugurTS1989 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    08.02.2008
    Nereden
    Rusya
    Mesajlar
    1,082

    Standart

    Alıntı Mustafa Calik Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
    Kiyamet ne zaman kopacak diye mesajlar okudum. Kiyamet yaklasik 500-550 sene sonra kopacak .. bunlar Kur'an-i Kerim'de yaziyor.
    2000 yılını baz alarak mı 500 sene kalmıs acaba....bunu ılk defa senden duymam da bı garıp oldu.....
    İstanbul Yalakası Degil Memleket Sevdalısıyız...! бордовый-голубой
    Ана Ивановић-VEFASPOR-Maria Yuryevna Sharapova......ARsHAVİn'Lİ...

  22. #47
    Trabzonspor Kongre Üyesi
    Cafer KILIÇSOY - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    31.08.2006
    Nereden
    Trabzon
    Yaş
    45
    Mesajlar
    7,499

    Standart

    Kıyamet alametleri başladığında herkes baltayı taşa vurduğunu anlayacak. Ama o zaman hiçbir tövbe fayda etmeyecek.

    Hatta bir rivayete göre şeytan Antakya'da bir mağaraya kapanıp secde edecek, ama nafile tabi.

    Aslında burada bizi ilgilendiren kıyametin ne zaman kopacağı değil bizim kendimizi kıyamete hazırlamamız. Geçenlerde Cübbeli Ahmet Hoca diye birinin konuşmasına rasladım internette. ''Cennet bedava Cehennem parayla diyorum ama gelen yok. İçki para, kumar para, zina para, eee namaz kaç para''

    Bir vakit namaz kılmazsın ve kıyametten korktuğunu söylersin. Çelişkiye bak. Kılan korkmayacak tabiki, sen korkacaksın.
    ODTÜ'lü bir hocanın Trabzonspor atkısıyla dolaşan Trabzonsporlular hakkındaki yorumu;
    "Hocam onlar Trabzonsporlu. Onların sevgisi, derdi bir başka. TRABZONSPOR onlar için bir var olma nedeni. TRABZONSPOR'a küsemez, kızamaz ondan utanamazlar çünkü o zaman şehirlerine küsmüş, şehirlerinden utanmış olurlar''


  23. #48
    Mustafa Calik - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    21.05.2008
    Nereden
    Almanya
    Mesajlar
    6,502

    Standart

    Alıntı hamsi3461 Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
    Neresinde yazıyor? Ben hiç görmedim.
    Annem bana anlatiyor bunu. Bende bilmiyorum tam neresinde yazdigini. Anneme sorup sana sonradan özel mesaj atarim

    Alıntı ugurTS1989 Nickli Üyeden Alıntı
    2000 yılını baz alarak mı 500 sene kalmıs acaba....bunu ılk defa senden duymam da bı garıp oldu.....
    Evet öyle galiba. Kiyamet'in ne zaman kopacagi tam belli degil cünkü bu Osmanli zamanina göre alakali. O zamanlarda biliyorsunuz günler, saatler daha uzundu.

  24. #49
    İHSAN - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    07.11.2005
    Nereden
    Kocaeli
    Mesajlar
    2,554

    Standart

    Alıntı Mustafa Calik Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
    Kiyamet ne zaman kopacak diye mesajlar okudum. Kiyamet yaklasik 500-550 sene sonra kopacak .. bunlar Kur'an-i Kerim'de yaziyor.
    Bu dediğinizi ilk defa duydum. Kuranda ahiret gününün net olarak yazmadığı da gayet açık, hatta Hz peygambere sorulduğu zaman o bile 'Allah bilir' mealinde bir ifade kullanıyor. Kuran'da geçtiği yeri alıntılarsanız memnun olurum. Ya da siz Kuran'da okudunuz mu böyle bir şey? Önce onu soralım.
    avatar: şike soruşturmasını yürüten özel yetkili savci Mehmet BERK.

  25. #50
    BALKAN 06 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    18.04.2008
    Nereden
    Ankara
    Mesajlar
    3,284

    Standart

    zinanın binanın çoğaldığını ve kıyamet şartlarının oluştuğunu söyleyenlere katılmıyorum ben,
    çünkü teknoloji ile birlikte çok daha yüksek binalar yapılabileceği mümkün ve zinanın ne boyuta gelebileceğini kestiremeyiz bu günler çok güzel günler olabilir namus adına,daha biz durumdaki ülkeler avrupaya ve rusyaya uyacak afrikalılar bize uyup bizden sonra ruslaşacak,ruslar hengi seviyeye gelecek Allah bilir,
    yine Allah bilir ama kıyamete çok var gibime geliyor,
    birde sorum olacak ölenler kıyamet gününe kadar kabir azabı çekecekmi yoksa sorgu hesap kıyametten sonramı başlayacak...
    YAVUZ SULTAN SELİM

Konu Bilgileri

Bu Konuya Gözatan Kullanıcılar

Şu anda 1 kullanıcı bu konuyu görüntülüyor. (0 kayıtlı ve 1 misafir)

Yetkileriniz

  • Konu Acma Yetkiniz Yok
  • Cevap Yazma Yetkiniz Yok
  • Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
  • Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok
  •