muratt Nickli Üyeden Alıntı
Sevgili Yusuf hiç gelip buraları okur musun bilmem ama birkaç şey yazmak istedim sana..
Öncelikle hayatında ilk kez yaşadığın bu gurbette Allah kolaylıklar versin sana. Ben hayatımın çoğunu yurt dışında farklı ülkelerde geçirdiğim için belki söyleyeceklerim biraz işine yarar diye düşündüm..
Maçlarını takip ediyoruz. Alışmakta zorlandığın belli. Kolay değil. Belki kendi kendine Trabzonspor ile olan günlerini karşılaştırıyor, nereyi eksik yapıyorum diye soruyorsun, belki takım arkadaşlarına kızıyorsun.
Hepsini unut.. Senin potansiyelin ve yapabileceklerin belli, onlara şüphe yok. Şu anda yaşadığın şey tamamen adaptasyon sorunu. Bu sorunu aşmanın da tek bir yolu var, Trabzon'u artık kafanda tamamen geride bırakıp, yeni takımına yeni şehrine ve yeni arkadaşlarına alışmak. Trabzon'u arkada bırakman lazım ama oynarken de sanki Trabzon'da oynarmışcasına güvenli olman lazım. O güveni kazanman lazım. Senin karakterinde bu güç var, yoksa genç yaşta Trabzonspor formasının stresini kaldırmak kolay değil..
Peki ne yapmak lazım..
Dünkü maçta oyuna girerken hocandan son taktiği tercümansız aldığını gördüm. Hangi dilde konuştuğunu bilemiyorum, belki ingilizce olabilir. Ama ingilizcenin de iyi olmadığını biliyoruz. En az futbol kadar bu dil de önemli. Hem ingilizce, hem Fransızca. Aynı anda değil belki, ama bu sene ağırlığı fransızcaya verirsen bu işi götürürsün. Özel ders al, bu işe odaklan. Fransa'da yaşıyorsun, bu dili öğrenmek için daha iyi bir fırsat olmaz. Her gün Zeki ile veya Türk arkadaşlarınla takılma, Fransızlarla takıl arada. Orada bir Trabzon'lu turist olarak yaşadığın sürece sahada gerçek Yusuf olamazsın. Önce kendini oraya ait hissetmelisin.. Bu yılkli hedefin bu olmalı. Sonra da seneye ingilizce, zira bundan sonra yolun premier lige gidiyor biliyorsun. Ve bu dünyada var olan biri olarak, İngilizce-Fransızca konuşabildiğin zaman futbolu bıraktıktan sonra da çok şeyler yapabilirsin, yöneticilik, teknik direktörlük ve menejerlik ne istersen. Dil çok önemli, bunu küçümseme. Ve dil öğrenmekten de korkma. Ben Rusya'da çalışırken ilkokul mezunu işçilerin Rusça öğrenme hızlarına hep hayret etmiştim. Ço zor değil ve sen fazlasıyla zekisin. Yeterki odaklan bu işe. Özel hayatın ve hayat görüşün bizleri ilgilendirmez tabi ama eğer olabiliyorsa Fransızca konuşan bir kız arkadaş bu işleri de çok kolaylaştırabilir, bence bu ihtimali de düşün ;)
Sonuçta Fransızca konuşamadığın sürece istediğin Yusuf'u gösteremezsin. Buna odaklan.
Gurbete çıkan her Trabzon'lu gibi, lütfen memleket hasreti ile sıkılıp durma. İşte bu senin en büyük engelin. Sahada gerçek Yusuf'u engelleyen senin kara lahana ve hamsi özlemin olabilir. Memleketten yemek de getirme, oranın yemeklerine alış. Sağlıklı besleniyorsundur mutlaka, ama burada bahsettiğim bu işin psikolojik boyutu. Kendini oraya ait hissetmen şart. Dil, yemek, arkadaş çevresi herşey bunun bir parçası. Nasıl Trabzon'da arabayla dolaşırken herkesle diyalog kurabiliyorsun ya rahatça, bunu orada da yapabilirsin.
Gelelim işin futbol boyutuna. Evet kötü oynuyorsun. İstediğin pozisyonda değilsin. İstediğin özgürlüğe sahip değilsin. Ayağında çok tutuyorsun ve bu nedenle takımına maç da kaybettirdin. Kafandan neler geçiyor bilemiyorum, daha çok çalışmalıyım diyorsun belki evet çalışmalısın ama daha kritik bir konu var. Yeni takım düzenine uyum sağlaman, arkadaşlarının güvenini kazanman, takımın bir parçası olman. Evet belki bugün istediğin kadar top alamıyorsun ama aldığın topları verimli kullandıkça daha çok alacaksın. Belki istediğin yerde oynamıyorsun ama daha iyi oldukça hocan sana istediğin özgürlüğü de verecektir, ilk maçlarda verdi zaten bu kadar parayı sana inanmasa yatırmazlardı. O yüzden ne hocanı ne arkadaşlarını senin karşındaymış gibi düşünme, aksine hepsinin yanında olacağını bil, sadece bunu senin başarman gerekiyor.
Senin en güçlü özelliklerinden biri, tek dokunuşla, veya 1-2 dokunuşla oyunu hızlandırabiliyor olman. Abduş, Sosa ve Perreira gibi adamlarla bunu çok güzel yapıyordun. Gene yapabilirsin. O akışkanlığın kilit ismi sen olabilirsin. Ama kendini göstermek hırsıyla bunu yapmak yerine ayağında top tutmayı tercih ediyorsun. Veya yeterince top alamadığın için ayağına gelen az sayıda topu daha iyi değerlendirmen gerekiyor. Gerek yok bu şekilde düşünmeye. Kendini ıspatlama stresini bırak kenara. Top oynamaya çalış, keyif alarak. Hızlı, seri, takımın parçası olarak. Bırak senin attığın seri top sana geri gelmesin veya kayıp olsun. Ama sen bunu ısrarla yaptıkça (top kaybetmeden) hem hocan, hem arkadaşların hem de taraftar seni daha iyi anlayacktır, o zaman işte bu yaptıkların karşılık bulacak. Lille'e bu akışkanlığı sen kazandırabilirsin ve bunu yaptığın zaman Trabzon'daki gibi oyunun en değerli parçası olabilirsin. O anda zaten kendini geliştirebileceğin fırsatlar sana bolca gelecektir. Üzerindeki baskıyı atman lazım. Rahat olman lazım kafa olarak. O takımdakilerin hepsinden daha yeteneklisin, daha gençsin, daha güçlüsün.
Trabzon'da Abduş, Sosa ve Perreira ile kurduğun oyun içi iletişimi başta oradaki takım arkadaşlarınla da kurmaya çalış, özellikle Araujoö, Xeka, Soumare, Remy ve hatta aynı anda sahada olmasanız bile bence en önemlisi İkone. Antremanlarda, maçlarda hatta saha dışında konuş bu adamlarla. Sürekli bunlara top at ve top iste. Öğret onlara da. Sahada Zeki seninle oynayınca ne güzel futbol ortaya koyuyorsun, bu diğerlerinden de aynı desteği alman şart, bunun için de onların sana inanması lazım. Eğer senin onlara inandığını görürlerse onlar da sana inanacaklardır. Ama iletişim kuramazsan olmaz, onlar uzaklaşır sen uzaklaşırsın. Bu iş takım oyunu, sadece Zeki ile takım olamazsın. Tüm takımın parçası olman lazım. Evet şu anda belki takımda bireysellik biraz ön planda ama bunu sen kırabilirsin abartmıyorum bu potansiyelin var zeka olarak.
Neyse, okur musun bilmem ama yazdım işte. İzliyoruz seni. Bir Trabzon maçlarını bir de Lille maçlarını izliyoruz biz. Sen bize bakma. Dediğim gibi adapte ol. Geriye geçmişe değil önüne bak, ileriye bak. Sana nasip olan bu şans, emeklerinle geldiğin bu noktayı çok daha ilerlere taşıyabilirsin. Yaşın çok genç, karakterin çok güçlü, futbolun çok özel. Sakın pes etme. Mücadeye devam. Dualarımız seninle...