Sevgili Dostlar Sizinle biraz dertlesmek istiyorum. Kabullenmesi zor bir sikintim var.
Bu maçin ilk yarisi sonunda pek çok tebrik telefonlari geldi, hepsi de Galatasaraylilardan; çünkü tüm Trabzonsporlular biliyordu bu maçin böyle bitmeyecegini. Bir de iki defa direkten, 3 defa sansli ine.klerden dönen top sonrasi maç ile ilgili umudum iyice azalmisti.
Neyse benim derdim özelinde bu maç degil. Hayatim boyunca bu takim ile sevindim, gururlandim, bu takimla üzüldüm. Ama çok üzülerek görüyorum ki artik o sasali dönemimiz tamamen daglarin ardinda kalmis. Bir efsane tükenmis. Topyekün tüketmisiz efsaneyi. Iki kere iki dört.
Almasi gereken hiçbir maçi alamayan, sampiyonluk yarisinda bulundugu rakiplerine karsi zafer sayisi bir elin parmaklarindan az kalan bir takim var simdi Avni Aker çimlerinde. Hayir hayir, elestirim sadece bu maç için degil. Son 7-8 sezondur artik kendi sahasinda bile gürleyemeyen bir Trabzonspor var. Anadolu takimlarina aslan, Istanbul takimlarinasus pusolan bir takim. Daha maçtan bir hafta önce sahada bulunan aktörlerimiz rakibin silik gölgesi altinda hareketsizlesiyor, hissizlesiyor. Çaresiz kaliyor.
1976'dan 1996'ya kadar kendi sahasinda 3 güdükleri ezmeyi kendine adet edinmis, sampiyon olsa da olmasa da gurur kaynagi olmus Trabzonspor, artik tamamen yok olmus durumda. Kendimizi kandirmayalim. Bunu kabullenmek zor. Gerçekten de çok zor. Ama artik o günleri unutmanin vakti geldi. O maziyi tekrar ele almanin, o günleri anmanin anlami kalmamis sanki. Artik o Trabzonspor yok. Parali baskan, parasiz baskan, yerlinin yerlisi, el oglunun yabancisi da artik para etmiyor. O mazi Trabzonspor'da görev yapanlari eziyor. Onlarin üzerlerinde bir agir yagmur bulutu gibi siyah siyah çöküyor. Ah o mazi...
Kendimi bildim bileli Istanbul takimlariyla olan maçlarimizda Istatistikler hep bizden yanaydi. Rakiplerle olan maçlarimizda en çok kazanan hep bizdik. Önce Besiktas'a, sonra Galatasaray'a, sonra da simdi fener'e karsi bu istatistigimizi kaybettik. Kendi sahamizda 10 yildir Galatasaray'i, deplasmanda 11 sezondur fener'i yenemiyoruz. Bir zamanlar 9 sene yenilmedigimiz fener'i 9 maçtir yenemiyoruz.
Tam bir utanç tablosu. Necati, Ali Kemal, Turgay, Senol, Güngör, Serdar, Mustafa, Sinan, Tuncay, Ahmet, Dobi, Kemal, Iskender, Cemil, Faruk, Necmi ve daha niceleri biraktiklari mirasin nasil tüketildigini görünce ne düsünüyorlar bilemiyorum ama benim içim yaniyor. Böyle kusursuz maziye yakismayacak tablolar sergiliyoruz yillardir.
Bugün oynadigimiz maçin geçen sene Trabzon'da kazandigimiz Besiktas maçindan ne farki vardi? 8 defansif görevli adam 2 forvet bir kaleci. Maçin %60'ini kendi sahasinda oynamak zorunda kalan 2 forvet.
O hiç sevmedigimiz fener bugün ikinci kez Avni Aker'den sampiyon çikti. Biz Kadiköy'den sampiyon çikali tam 23 sene oldu.
Takim söyleydi, böyleydi... bunlar hikaye. Her sene ayni, her maç ayni.. Iste geliyorum isin en aci tarafina. Ne acidir ki bir dönem bitmis, hem de bayagi önce bitmis ve bizler bu uykudan yeni uyaniyoruz. Yeni farkediyoruz. Bir devrin kapandigini. Bir daha yenisi gelir mi bilmeden.
Kabul edelim, hatta en çok da ben kabul edeyim. Artik sampiyon Trabzonspor yok. Madem yeni stad yapacagiz adi da Avni Aker olmasin. O da mazideki güzel yerinde kalsin. Stadin adi "Yeni Trabzonspor Stadi" olsun.
Bunu niye söylüyorum biliyor musunuz? Çünkü artik o defteri tamamen kapatip, yepyeni bir sayfa açip herseye sifirdan baslamamiz gerekiyor. Kendimizi kandirdik hep. Hep mazinin üstüne insa edebilecegimizi sandik yeni zaferleri. Ama maalesef o defterler kapanmis ve o temellerin üzerine yeni bir kat çikma iznimiz de yok. Çaresi yok, yepyeni bir bina insa etmeliyiz. Mazimizden arinarak.
Belki de kabullenmeliyiz artik siradanlastigimizi. Bunu bilirsek hiç olmazsa saçmayiz memleketimizin degerli parasini pulunu saga sola. Oynatiriz kendi gençlerimizi gene iki üç senede bir 3., 4. oluruz.
Arkadaslar,
Bu siradan bir kizginlik mesaji degildir sakin yanilmayin. Evet bu maç ve sonucu tuz biber ekmistir ama dogrulari görebilmek için belki de bunca büyük bir hayal kirikligina ihtiyacimiz vardi.
Çok aci duyarak söylemeliyim ki küçülüyoruz. Neden mi?
1- Günlük transfer politikalari disinda hiç bir programimiz yok. Kendi öz kaynagimizi da degerlendiremiyoruz. Bunun en önemli sebebi de sabirsiz tutumumuz ve gömlek degistirir gibi kadro degistirmemiz. Idari, teknik, futbolcu kadrosu. Bakin 10 sene önce yasadigimiz hezimeti yaratan kahramanlardan Rüstü bugün yine o kaledeydi. Bizim ise o günden bugüne hiçbir oyuncumuz yok. Bugün fenerin kadrosundaki, Semih, Tuncay, Servet, Önder, Mehmet Yozgatli, Serkan, Selçuk belki de 10 sene sonrasinin fenerinde forma giyecekler. Peki bizim kadromuzda 10 sene sonra da bulunabilecek bir oyuncu görüyor musunuz? Ben görmüyorum. Peki sizce biz 2 sene ayni hocaya dayanabilir miyiz? bence buna da hayir. Peki bu yönetim önümüzdeki senenin ilk 10 maçi sonrasinda 3 maglubiyetimiz olursa göreve devam edebilir mi? Buna da hayir.
2- Taraftar. Istisnasiz bu ülkede kulübünü en çok seven taraftar gurubu hala. Peki bu sevgi ve ilgi takimaolumlu yansiyor diyebilir miyiz? Bence hayir! Sevginin zarari olmaz da, peki ilginin. Onun çok zarari olabilir. yukarida anlattigim teknik, idari ve futbolcu kadrosunun bu kadar sik degismesinde tek etken o degil midir? Taraftar olarak kendimizi bu 23 sezonluk basarisizliktan soyutlayabilir miyiz? Hayir.
3- Medya. Futbol literatürünü bilmeyen adamlar, fener, besiktas ve gassaray için kendilerini yirtarken bizim medyamiz ne yapiyor. Sadece iktidara (kulüpteki iktidara) savas. Laf olsun diye 3-4 haftada bir birlik mesajlari, onun disinda sadece ve sadece savas. hem de gene bize karsi. rahmetli Orhan Kaynar, Mehmet Tan Trabzonspor iyiydi diye yorum yaptiklarinda anlardim ki, Trabzonspor mükemmel oynamis ve onlara olumsuz söyleyecek hiç bir söz kalmamis. Simdiki yazarlarimiz da ayni sekilde. Peki onca olumsuzlugun yasandigi bu sene bile takimi ve yönetimleri en acimasiz bir sekilde elestirmek ve hatta yönetim degistirtmek fayda sagladi mi? Hayir. Ama simdi UEFA'ya gidebiliyoruz mu diyorsunuz? Peki Kayserispor'un kaç haftadir galip gelemedigini biliyor musunuz? Bir de bizim kaç haftadir sansa galibiyetler aldigimizi? Hadi Istanbul medyasini geçtik de, Trabzonspor Medyasi da hep yangina körükle gitmedi mi?
4- Büyük maçlarimiz. Bence bunlar da artik büyük maçlar statüsünden çikti. Sonu iyi kötü bilinir oldu. Fener Trabzon'da Trabzonspor ile oynayacak ve bahis sirketleri Trabzonspor'un galibiyetine sürpriz orani verecek. Hey gidi günler hey. Demek ki biz subjektifligimizden göremesek de bazi seyler degismis. Trabzon'da rakiplerimizi en çok korkutan sey eskiden sokaklar degil, futbol sahasiydi. simdi "sahaya kendimizi attik mi gerisi kolay" zihniyeti yerlesmis rakiplerin hafizasina. Bu isin Istanbul'u, Ankara'si, Trabzon'u da yok. Artik büyük maç özürlü bir takim oluverdik. Sampiyonluga oynadigiz senelerde bile en önemli rakiplerimize en kolay 6 puanlari hediye ediyoruz. Ne ala!
5- Küçük maçlar. Iste bizim yeni uzmanlik alanimiz. Eskiden bize "yahu hep büyük maçlari aliyor, en olmadik maçlarda puan kaybediyorsunuz" derlerdi. Simdi küçük maçlarin büyük takimi olduk.
6- Yönetimlerimiz. Artik herhangi bir yöneticimizin çikip da "Trabzonspor büyüktür.Bu büyüklügü göremeyenler, büyüklügümüzün altinda ezilir" demesin. O eskidenmis. Her ilde taraftarimiz olmasi büyüklügümüzü pekistirmiyor. Yada söyle söyleyeyim, yetmiyor. 3-4 yillik plan yapip da kongrede önümüze koymus bir yönetis daha hayatimda göremedim. Hep günlük planlar. Günlük hesaplar. kongreler içinde hazirlanmis listelerle ve is yaptirmak için degil de seçimi kazanmak için kurulmus yönetimlerle bu is olmuyor, daha da acisi OLMAYACAK. Trabzonspor, futbol takimi olarak küçüldü belki ama rant olarak hala büyük bir gelir kaynagi. Bu rantin iligini kemigini kurutmak isteyenlerle vakit kaybediyoruz. Tabi hala Trabzonspor için umudumuz varsa. Yoksa zaten mesele yok.
Trabzonspor yönetimi ve baskani kesinlikle taraftar ile takimin baglarini kontrol etmelidir. Taraftara hos görünmek için atilan her adimin sonu felakettir. Taraftara hos görünmeye çalismayan ama is yapmaya çalisan bir yönetim elbetteki ranttan payini alamayacaktir. Çok zorlanacaktir. Ama ancak o zaman hedeflerini uygulayabilecektir. Bu süphesiz ki ütopyadir. Zira Trabzonspor taraftari her zaman takimin üzerinde baskisini göstermek ister. Hatta bazen de ezmek. Iste bunu engelleyecek bir yönetimi olamadi Trabzonspor'un. Bence olamayacak da.
7- Rakiplerimiz. Basari için her yolu mübah sayan ve en olmayacak isleri olur hale getiren rakiplerimiz, onlarin hirsiz, arsiz futbolculari, ahlaksiz yöneticileri. Onlar bu yolda almis basini giderken, biz hala bizimle ugrasiyoruz. Çok degil 4 sene önce bu kulüp hacizlerle bogusurken, Erhan Namli transferi dolayisiyla büyük bir borcumuz olan Gaziantepspor Trabzonspor'un maddi sikintisi nedeniyle, "basinizi rahat tutun borcunuzu paraniz oldugu zaman ödersiniz" diyerek bize destek oluyordu. Allah Razi olsun. O sikintili dönemin ertesi senesinde, Trabzonspor kupayi aldiginda Gökdeniz Karadeniz'e mikrofon uzatildiginda bir önceki seneden daha fazla pirim almayi hakediyoruz gibi bir lakirdida bulunmustu. Yaa dostlar, bizim arsiz, hirsiz dedigimiz el oglullari parasiz sampiyonluk yarisi yaparken bir tarihimizin en olumsuz döneminde, bir de kendi futbolcularimizla ugrasiyorduk. Ama eger çok önem verdigimiz etik degerlerimizi günün "çagdas (?) kosullarina uydurmaya kalkacak kadar cin olursak, böyle arsiz futbolculari sadece rakiplerimizde degil, kendi takimimizda da görüveririz, ki bu daha da can sikici olur. Iste o Murat Özaydinlilarin, Mahmut Uslularin, Ergun Gürsoylarin,Bülen Tulunlarin bizim oyuncularimiza ögrettigi budur.
Bu liste daha da uzar gider. Ama uzatmanin kimseye faydasi olmaz. Kabullenmek gerekli. Bir koca dönem bitti. Bir efsane bitti. Üzerine yeni birseyler yamamaya çalismak artik sonuç vermemeye basladi. Kökten degisim gerekli.
Bu marjinal çagrimin gerçeklesmeyecegini ben de biliyorum. Diyelim ki her sey ayni kaldi. Haydi önümüzdeki sezonun hikayesini simdiden yazalim:
Sene baslar, transfer edilecegi söylenen oyuncular bir türlü gelmez. Sezon açilir. Söz verilen kalitenin yarisinda bile olmayan ve sayica da 2-3 eksik transferle sezonu açariz. Kalan oyuncular da mutsuz, isteksiz olacak.
UEFA Kupasinda (ki katilacagimizi umuyorum hala) ilk çikan takima elenecek ve bu harika (?) hazirlik dönemi ile sezonun ilk 4 haftasi içinde 2 puan kaybina ugrayacagiz. taraftarlarimiz artik yeter demeye baslayacak. Teknik Direktör "daha kadromuz yeni, uyum çalismalari yapiyoruz" diyecek. Bu uyum çalismalari sonunda 15 haftada ( o kadar dayanabilirse tabi) 4 ya da 5. olacagiz (iyi ihtimalle) ve sonunda ilk kelleyi alacagiz. Sakin burada sadece taraftara yükleniyorum zannetmeyin. Medyasiyla, taraftariyla, futbolcusuyla ve yönetimiyle elbirligi ile alacagiz kellesini. Sonra bu basarisizligin devam etmesi durumunda (ki aksi çok istisnadir) sira gelecek yönetimin kellesini almaya.
Sonunda kendi sahasindaki sadece bir büyük maçi (hala büyük maç diyorsak) alabilecek (ki bu da iyimser bir ihtimal) ve sezonu ahlarla vahlarla kapatacagiz.
Bu tablo ne kadar tanidik degil mi? iste bazi seyleri kabullenip herseye yeniden baslamali derken ben de bu tablodan ve ayni hikayeden sikildigimi söylemek istiyorum.
Maalesef gerçekler aci ve dost aci söylüyor.