Muhalif Nickli Üyeden Alıntı
Öncelikle konu basligi 'Efsane'nin çöküs nedenleri' olsa daha iyi olurdu diye düsünüyorum.. ama çöküs tabirini yakistiramadi herhalde arkadas, sessizlik olsun bari..
'Her medeniyet çöküs sebeplerini içinde tasir' der Cemil Meriç.. medeniyetler tarihinde oldugu gibi bu durum bizde de ayniyle vakidir, biz her ne kadar saha disi faktörleri en önemli sorun gibi lanse etsek de..
Ben3-4 konuda yazacagim.. toplayip,çarpip,bölerek sonuç çikarma islemi okuyana ait olsun..
Birinci konu Türkiye'de her alanda oldugu gibi Türk Futbolunda da olan kirlenme ve bunun takimimiza yansimalari... Yillardir bu kirliligin karsisinda duran,ulvi bir mana katarsak Hak ile Batil'in, sosyal anlamda Ezilen ile Ezenin, siyasi manada Dogu ile Bati'nin v.b mücadelesinde Hak-Ezilen-Dogu cephesinin önderi dedigimiz Trabzonspor artik bu vasiflarindan fersah fersah uzaklasmistir.. ister kabul edelim ister etmeyelim... alt yapimizdan yetistirip, kültürümüzle yogrulmus, sistemin yildizlarina karsin bizim yildizimiz dedigimiz ve 61 numarali formasiyla bir misyonu temsil edenadam Gökdeniz'dir iste... (Burada tartismalarin bu konuda yogunlasmamasini rica ediyorum... Gökdeniz'in yaptigi kisisel bir hatadir, herkes hata yapar diyen arkadaslara saygi duyuyorum.. fakat yukarida bahsettigim çizgide bir örnek olmasi gerekirken hatasini bu pencereden bakinca, ben kabul edilemez olarak görüyorum)
Ikinci konu ilk konu ile alakali biraz...Basari faktörü... artik kabul etmeliyiz ki çogumuz basariyi diger degerlerin arasinda ilk sirada tutmaktayiz... bunun için de nasil olursa olsun basari gelsin mantigina gelip dayaniyoruz en sonunda.. dil ile böyle olmadigini iddia etsek de gönlümüz artik basarisizliktan yorgun düsmüs vaziyette... Basari kriteri gözümüzü öylesine kör ediyor ki bu basarida basrolde yer alan oyuncu-teknik adam-yönetim üyesi'ne hak ettiginin üzerinde deger verip, vasiflar yüklüyoruz... yine takilip kalinmamasini rica ederek Fatih ve Senol Günes örnegini vermeliyim bu konuda... Onlar da bizim degerimiz diye lanse edebilecegimiz kisilikler... Senol Günes'in teknik-taktik-baskilara karsi koyabilme-sorumluluk alabilme yeteneklerini süzüp objektif degerlendirmeden, dünya 3. sü teknik adam apoletine bakiyoruz, gözlerimiz kamasiyorve takimimizin basina geçtiginde alkislarla karsiliyoruz.. sonuç basarisizlik olunca bu sefer de iyi niyetine-Trabzonspor'luluguna v.b bakmadantekmelerle ve yuhalamalarla yolluyoruz.. Fatih'e daha henüz dogru dürüst bir büyük maç çevirmemisken Sultan'lik payesi yakistiriyoruz, (bu mentaliteyle 6 sene sampiyon olan kadromuzun tamami Kral-Padisah v.b olmali), Dünyanin En Iyi 11'i konusunda banko yer aliyorRonaldinho ile birlikte, attigi gollerle cosuyoruz... fakat arada laubali davranislarini görmezden geliyoruz, takima bagirip çagirmalarini, moral bozucu davranislarini görmezden geliyoruz ve dahi 'ben kilçigim, yemek isteyenin bogazina takilirim' sözünü duymazdan geliyoruz... ama yillardir görmezden gelinen bu tür davranislari üzerine bakiyorum bugün maçi kaybettigimiz için konu bile açiliyor... ve herkes bugün fark ediyor nedense Fatih'in laubaliligini.. sebep? sebep tabii ki yine basari kriteri ile ilgili.. zira an için basarisizlik söz konusu... (hatta yanlis duymadiysam ilk kez Avni Aker'de 3. golü yedikten sonra top ayagina gelince yuhalandi bugün Fatih)
Üçüncü konu da ikinci ile alakali biraz... Vahid Halilhodzic'in bugünkü açiklamalarini yazmis bir arkadas maç konusunda.. onu okuyup, bu adam ne demek istiyor diye kafa yormak lazim... ben kafamda yorumluyorum.. herkes de yorumlasin bence...
Dördüncü konuyu da üçüncü konuyla bagdastirmak lazim... Hafizam beni yaniltmiyorsa Yeltsin Rusya'da darbe girisimiyle karsi karsiya kalmisti.. ve onbinler o tanklarin üzerine çikip bu darbe girisiminde bulunanlar karsisina halki aldigini bilmeli mesaji vermisti, darbe gerçeklesmedi...ama bizim ülkemizde bu hiç bir zaman olmadi, olamadi... darbeleri korkuyla karisik saygiyla ve dahi giptayla karsiladik... çünkü bizim hiç bir zaman Muhalefet kültürümüz olmadi... yasim 28.. hatirladigim en büyük Muhalif hareket 30 bin kisilik Trabzon yürüyüsüdür... ve o yürüyüsün geçen sene çok seyi degistirdigine hala daha gönülden inaniyorum... ama gelmek istedigim nokta farkli... millet olarak önümüze bir düsman konulursa aynen böyle cenge giderizde isyan ve muhalefet kültürlerimiz hep birilerinin yönlendirmeleriyle ve önümüze bir takim hedefler konulmasiyla(hedef gösterme ile) sinirlidir hep... Kendi içimizde yönetimlerimize karsi böyle bir hareketimiz olmaz.. Futbola dönersek.. en fazla içer içer cam-çerçeve kirariz, kulüp binasi basariz v.b.. Dis etkenlere karsi yürüyen 30 bin kisiyi bu takim üzerinde bir takim hesaplar güden siyasi güçlere ve yahut yine ufak hesaplar içinde olan futbolculara karsi haydi hiç biri olmadi küçük bir anadolu takimina 10 kisi kaldigi halde 2-0 dan 3-2 maç veren laubali zihniyete karsi yürütebilir misiniz? Sanmam.. belki çok sey degisirdi böyle bir sey olsa...
Sonuç olarak basa dönüyor ve Cemil Meriç'i bir kez daha rahmetle aniyorum.. evet.. Her medeniyet çöküs sebeplerini içinde tasiyor... ama biz hala yanlis yerlerde aramaktayiz...
Selam ile..