DİKKAT! Trabzonspor'u Büyütmek l Hüseyin Avni Danyal
Çocuğu olanlar bilirler. Dünyaya bir çocuk getirmenin mutluğu başka hiçbir şeyde yoktur.
Eziyetli ve sıkıntılı günler bekler sizi. Ancak anne ve baba olmanın mutluluğu sıkıntıyı yok sayar.
Bilmediğiniz bir dil ve yaşam şekli yanı başınızdadır artık. İletişim kurmak için gözlemlemeye başlarsınız.
Neden ağlıyor? Karnı acıktığı için mi, gazı olduğu için mi? Ağlamalarının arasındaki fark nedir?
Hangi mamadan daha çok hoşlanıyor? Böyle bir sürü gözlemle kendinizi çocuğunuzla uyumlu hale getirmeye çalışırsınız.
Bu kent 4-5 ay önce bir çocuk doğurdu. Özenle, sevgiyle ve ilgiyle büyütülmeye çalışılıyor.
Şimdi bu çocuk ne yaptı? Altını pisletti, bir şeyleri kırdı döktü diyelim. Çocuğunuzdan vazgeçmeniz mi gerekiyor?
Belki de 4-5 aylık çocuğu döverek terbiye etmeliyiz.Bu kadar küçük çocuğu döverek terbiye etmek doğru mudur? Bence hayır. Eminim sizce de hayırdır. Ne yapmamız gerekiyor o zaman;
Sabırla bekleyip ihtiyaçlarının neler olduğunu bulmalıyız. Neden kırıp döktüğünün, neden sık sık altını kirlettiğinin nedenleri araştırılacak. Şöyle bir kendi çocuklarınızı düşünün. Hiç mi başınıza gelmemiştir şu söylemler acaba? '' Falancanın çocuğu konuştu bizimki hala agu diyor'' ya da
'' Filancanın çocuğu nerdeyse koşacak bizimki hala taytay duruyor '' .Her çocuğun gelişim çizgisi ve gelişme şekli farklılıklar gösterir.
Daha 4-5 aylık çocuğun elini ayağını beğenmiyoruz.''Sağ eli acaba solun yerinde mi olsaydı''
'' Bunun sağ bacağı soldan daha güzel'' Bütünden bir uyum yaratmaya çalışmıyoruz da tek tek eline koluna ayağına bakıyoruz.
Çocuk eğitim kitaplarına bakın; yazarları sayfalarca yazmıştır. Ama bütün kitapları okuduğunuzda ortak doğruların birkaç sayfayı geçmediğini görürsünüz. Gerisi teferruattır. Çünkü yazar o kitabı doldurmak zorundadır. Bizim çocuğumuzla ilgili herkes yukarıda yazdığım yorumları yapıyor.
''Orası olmamış, burası olmamış'' .Kabul ediyorum herkes ekmeğini bir yerlerden çıkaracak.
Ama '' eğitim ve gelişim psikolojisi'' denen bir ders vardır üniversitelerimizin bazı bölümlerinde okutulan. Her yazdığımızı tekrar tekrar okuyup bu çocuğa bu eğitim ve gelişim döneminde böyle mi davranılmalı diye külahları önümüze koymamız gerekir.
Genel geçer değerler üzerinden yorum yapmak doğruları ortaya çıkarmaz.
Çocukken hatırlıyorum Trabzon'da bir tanıdık teyze diğer çocuklar gibi beni de ısırarak etlerimi burarak severdi. Bu gün düşündüğümde adını bile hatırlamıyorum. Ama aynı dönemlerden bir sürü insan sevgileriyle aklımda. Acaba sizce o teyzenin kim olduğunu neden hatırlamıyorum?...
Bilmem ne demek istediğimi bazı meslek sahipleri algıladı mı?
Bir noktayı belirtmeden geçmek istemiyorum. İnsanların en saf ve yalın oldukları anlar heyecanlarının ya da sevinçlerinin en yüksek olduğu zamanlardır. Duygu yoğunluğu insanı kendi özüne çevirir.Buradan yola çıkarsak sizce çocuğumuz sevindiğinde sevdiği
anne ve babasına mı koşar yoksa LAPTOPUNA MI?