Alkışlayın...
Bir sezonu daha geride bırakacağız. F.Bahçe 100. yılında şampiyonluğa ulaşarak taraftarını sevindirdi. Önce alkışlarımız sarı-lacivertli ekibe. Futbolunu yerden yere vurduğumuz bir sezonda, iyi ya da kötü gerçek bir mücadele ve emeğin sonunda, mutlu sona ulaştılar...
Bu sezon nasıl ürkütmedi ki futbolseverleri. Sırtınızı geriye yaslayın ve düşünün. Yöneticiler arasında başlayan kavgalar, izlenen sıkıcı 90 dakikalar. 'Futbol aşkına' sloganının sadece bir reklama ait olduğu döngüsü içinde geçirdiğimiz haftalar. Kim kavga etmedi bu sezon bu ligde? Hangi hakem suçlu bulunmadı? Hangi yönetici federasyon tarafından kırmızı reçeteler ile sunulmadı Disiplin Kurulu toplantıları kararlarıyla önümüze. Sevmediğimiz bir sezondu. Öyle bir boyuta ulaştı ki yoldan geçen taksi şöförünün bile sabahını stres ile başlattı. Öyle bir boyuta kendini vurdu ki renkleri unuttuk, biz çizildiklerimizle kaldık.
Savaş sadece ağır toplarla gerçekleşmiyor ki...
Bunun yanında elbette güzelliklerimiz vardı. Dostluk tohumları da atıldı herkesin göremediği, beyaz perdeler arkasında. Perdenin önünde savaş vardı, her hafta bir devam filmi çekilen, serinin sonu hiç gelmeyecek mi diye ürktüğümüz ve ürktüğümüz... Herkes ağır sözleri aldı ağzına, kimi kabasıyla '........' dedi stat dışında aynı masada yemek yediği arkadaşına, kimi her hafta görüştüğü dostunu yumrukladı gerilmiş 90 dakikalar ertesinde. Futbolcularımız da eşlik etti kramponlarıyla, hakemlerimiz de oyuna geldi belki de, en üst makamda sayın Bakanımız bile sesini kaptırdı bu gerilime.. Hatta katkı yaptı...
Hep istediğimizi yaptık...
Biz hep futbolu yukarı çekmeye çalışıyormuş gibi yaptık aslında. Medyada yarımdı bu sezon. İstediği uçtan tuttu. İstediği uçları gösterdi. Kendi sayaçlarımızı arttıracak kelimeleri seçtik, işimiz bu kılıfı koyup. Zamanı geldiğinde kendimizi sakladık, kendi objektifliğimizi hiçbir zaman elimizden bırakmadık ama bizde futbola katkı yapmak yerine bu sezon futbolun meyvalarını tek tek koparanlardandık. Avrupa'da altyapıları ile ülkeler var oluyor dedik kendi kendimize onların serüvenlerini yukarı çeken. Bir kupada 3 takıma yarı final oynatan ülkelere imrendik. Nerede bizim futbolumuz dedik. Biz peki daha önce ligimize sahip çıktık mı? Biz kişi başına düşen görevleri yerine getirip futbolu önce bir spor, savaş olmadığını gösterdik mi güneş altında yetişen küçük yeteneklere? Futbolcu olma hayaliyle büyüyen 11 yaşındaki bir çocuk, sahaya çıktığında spor yerine dövüşmeyi büyüklerinden öğreniyorsa sorun vardır büyümesini beklediğimiz futbol kalitemizde. Sorun vardır düşüncelerimizde ve mantığımızda.
Biz bu sezon bunu çok fazla yaptık. Kavgalar gözümüzü boyadı. Anadolu'nun köşesinde 90 dakika terleyen vucütları alkışlamadık. Bu sezon alkışlanacak çok şey yok diye Türkiye'de futbola vurdukça vurduk. Sirkülasyon hep renkleri gölgeledi, dövüş kulübü yaptık basın açıklamalarıyla. Kim bilir ajanslardan kaç tane öfke dolu metinler dökülmüştür spor servislerine. Keşke arşivlerimizde yer almasalar demekten başka yapacak bir şey yok.Gerçekten yok mu diyor içten sesler...
Yukarıdaki resim çok değil bundan beş gün önce düştü objektiflerden haber ajanslarına. Bir tarafta Ada'da, futbolun beşiğinde şampiyonluğunu ilan etmiş ManchesterUnited, diğer tarafta bir sezon boyunca medyaya çalışan bir teknik direktöre sahip Londra ekolü Chelsea. Maviler Kırmızıları alkışlıyor sahaya gelirken. Belki Ada'da çok çirkin sahnelerde var futbol adına ama dünyaya verilen bu mesajın ne kadar büyük bir dostluk çağrısı oluşturduğunu düşünebiliyor musunuz... Gözümüz hep bunun gibi resimlerde kaldı, özledik çünkü. Şimdi önümüzde koca bir fırsat var. Küçük bir adım gibi geliyor ama dostluğun sözde değil, özde olduğu her senaryoda kalite artar. Galatasaray'a, Ali Sami Yen'e gidiyor F.Bahçeli futbolcular önümüzdeki hafta. Hepimiz için bir fırsat aslında. Derbi öncesi gereceğimiz bir konu yok. Neden sarılmıyoruz dostluğa?
Galatasaray forması giyen sarı ve kırmızı isimler, alkışlayın Sami Yen'de F.Bahçeli futbolcuları. İçlerinde ezeli rakiplerine vatan düşmanı şeklinde bakan yürekler, taraftarlar alkışlayın Fenerbahçe'yi. Türkiye'nin gözü sizde. Tutun bu fırsatı bu sefer. Sizin için değil, Türkiye için. Türkiye'deki futbolun bir oyun olduğunu göstermek için. Yarattığımız bu kaos ortamınının sadece lig heyecanına dayalı ortaya çıktığını kanıtlamak için. Alkışlayın. O çimlerin üzerine basan sarı ve lacivert formalıları alkışlayın.
Belki milyonlarca kişinin hayatını kurtaracak bir iyilik yapmayacaksınız ama, futbolun gidişatına vitesi arttırmak için ilk adımlardan birini atacaksınız. Düşünün devamını alkışlardan sonra gelecek sezonu ve o arada şimşeğin kimse çakmaması durumunda devamını... Sadece sırtınızı yaslayın geriye ve şimdi o sahneyi düşünün...
Alkışlayın Galatasaraylı futbolcular örnek olmak için değil...
Gerçekten dostluğun bu lige damga vurmasını istediğiniz için...
Ve bize de bir cevap vermek için...
Kimin bu alkıştan sonra ne düşüneceğinin pazarlığını yapmadan...
Futbolun sevdiğimiz bir oyun olarak kalması, bunu başarma dileğiyle...
Ligi vicdan azabı çekmeden kapatalım...
Artık Türkiye'de futbolu elimizle örnek gösterelim...
Ya da her sezon sonu yine aynı hayaller ile kalemleri elimize alalım...
Olsun siz yine de alkışlayın...
Esat DERGİ
Çok güzel olur ama zor görünüyor Birgün bizde görebilecek miyiz acaba bu görüntüleri??