PDA

Orijinalini görmek için tıklayınız : Karadeniz Müziği Erozyona Uğramasın!



agasaro
28.08.2008, 21:00
Sevgili arkadaşlar, yöremizin kendine has ritmi ve enstrümanları bulunan ve kesinlikle otantik bir gırtlak gerektiren müziğimiz bu işin ehli olmayan adamlarca erozyona uğratılıyor. Bu erozyonda payı olan sözde sanatçılar, yaptıkları hatanın farkında olamayacak kadar cahiller. Hem ses rengi, hem yöre dili hem de kullanılan enstrümanlar bakımından bölgemizle hiç alakası olmayan bu acayip müzikleri insanlar Karadeniz müziği diye algılyorlar.

Yöresel televizyonlardaki klipleri izleyen birisi oradaki yozlaşmayı çok net bir şekilde görebilir. Kırmızı gömlek ve beyaz pantolon giymiş 45-50 yaşındaki sanatçı yaftası ile ortalıkta dolaşan bu ucube adamlar yanlarına üç beş tane 17 yaşında mini etekli kız alıp saçma sapan bir kurgu ile çektikleri kliplerinin üzerine yine saçmalıkta ondan aşağı kalmayan müziklerini okuyorlar. Bizim insanımız da çaresizlikten bunları dinliyor ve farkında olmadan yeni yetişen nesillere "işte bizim müziğimiz bu" mesajını veriyoruz. Oysa o çocuklar Katip Şadi, Osman Picoğlu, Hüsnü Dilaver, Şeref Kara, Hüseyin Köse ve daha ismini sayamadığım birçok önemli değerden habersizler.

Bu cahiller kabilesinin müziğimize böylesine zarar vermelerine engel olalım. Düşüncelerinizi burada paylaşın. Buradan çıkacak önemli mesajlarla kendilerinden şikayetçi olduğumuz bu adamlara sert bir mesaj yollayabiliriz.

Selami Gürpınar
28.08.2008, 21:07
Bence güzel bir başlık hem bunlara karşı çıkabileceğimiz gibi karadeniz şarkılarınıda unutmamak lazzım değerlerimize sahip çıkalım ..

Kasım Hilal
28.08.2008, 21:12
Karadeniz temalı dizilerde de aynı şey yapılıyor..
Fırtına (Erkan Can Hariç), Gülbeyaz (nisbeten Şevval sam hariç), Tatlı Bela Fadime...
Zamanında Çiçek Taksi'de e vardı öyle biri..

Şarkılara da bulaşması gayet doğal tabi..
Hoş müzik piyasası dediğimiz şey zaten artık mini etekli kızlardan geçiyor..
O da garip..

Selami Gürpınar
28.08.2008, 21:14
bunun için değerlerimize sahip çıkmalıyız ..

Ahmet Faruk
28.08.2008, 21:32
Çok önemli bir konu.
Bizim oraların müziğinden soğutuyor insanı...

"dır dır dır da dır dır" la geçiyor bütün şarkı...

Kaya
28.08.2008, 21:42
Karadeniz Müziği'nin sanatsal yönü sıfıra kadar indirgenmiştir bence...

Hasan Tunç'ın şahaserlerini 100'lerce isim söyledi; ama Karadeniz Müziği'ne neredeyse hiç katkı yapamadılar...

Yerinde başlık. Tebrikler...

Selami Gürpınar
28.08.2008, 21:44
İsmail Türüt .. fix adamım ... şarkı sözleriyle müziğiyle kişiliğiyle çok severim ve şarkılarının % 70 ini ezbere biliorum diebilirim

agasaro
28.08.2008, 21:53
İsmail Türüt .. fix adamım ... şarkı sözleriyle müziğiyle kişiliğiyle çok severim ve şarkılarının % 70 ini ezbere biliorum diebilirim


İsmail Türüt'ü ben de severim, sesi çok güzel ama müzik bilgisi zayıf. Son iki albümünün alt yapısında Fuat Saka imzası var da söylediği şarkılar birşeye benzedi. Daha düne kadar Sedat Peker'e, methiyeler yazıyordu. Cevahirler Çaykara'ya yol yaptırmış ona şarkı yazıyordu. Böyle komedi olur mu? Adam yol yaptırdıysa git ona plaket ver ama karadeniz müziğini hırpalama... Neyse İsmail Türüt yavaş yavaş kıvama geliyor. Bir de şu İbrahim Tatlıses'ten kaptığı el kol hereketlerini yapmasa :)

TaraftaR
29.08.2008, 04:35
Ismail Türüt Karadeniz müzigini Türkiyeye tanitan, ayni zamanda da en cok baltalayan isimdir. Agasaro hemserim güzel bir konuya deginmis. Ancak o dahi üstad Hüseyin Dilaver in adini tam olarak hatirlayamamis. Degerlerimizi böylelikle unutuyoruz.

Volkan Konak bir parcasini seslendirince Hasan Tunc biraz tanindi. Ancak; "Baska hangi parcalari vardir?" diye sorsam kac kisi cevap verebilir bilmiyorum.

agasaro
29.08.2008, 11:21
Ismail Türüt Karadeniz müzigini Türkiyeye tanitan, ayni zamanda da en cok baltalayan isimdir. Agasaro hemserim güzel bir konuya deginmis. Ancak o dahi üstad Hüseyin Dilaver in adini tam olarak hatirlayamamis. Degerlerimizi böylelikle unutuyoruz.

Volkan Konak bir parcasini seslendirince Hasan Tunc biraz tanindi. Ancak; "Baska hangi parcalari vardir?" diye sorsam kac kisi cevap verebilir bilmiyorum.


Hüseyin Dilaever üstadın adını yanlış yazdığım için özür diliyorum. Ben de herkes gibi bu dejenerasyondan kendime düşen payı almışım. Hasan Tunç ve daha adını diyemediğim birçok öenmli değeri de rahmetle anıyorum.

Kasım Hilal
29.08.2008, 11:38
Cevahirler Çaykara'ya yol yaptırmış ona şarkı yazıyordu.

Aslında bu mahalli kültürün bir yansıması..
"Çaykara'nın Köyleri" isimli bir türküsü de vardı Çaykara'yı ve Çaykaralıları anlatan...
Bu tip çalışmaları zamanında bayağı bir vardı.
Sahilden Karadeniz'in illerini dolanan türkü mü istersiniz, Maçka'nın ya da Sürmene'nin köylerini anlatan mı, Tarbzon'un ya da Rizenin ilçelerini anlatan mı? Yunanistan'a da şarkı yazmıştı hatta..
Bence böyle çalışmalar onu zenginleştiriyor. Ama biraz iletişim sorunu var gibi..

Cengiz Çubukcu
29.08.2008, 11:44
Aslında bu mahalli kültürün bir yansıması..
"Çaykara'nın Köyleri" isimli bir türküsü de vardı Çaykara'yı ve Çaykaralıları anlatan...
Bu tip çalışmaları zamanında bayağı bir vardı.
Sahilden Karadeniz'in illerini dolanan türkü mü istersiniz, Maçka'nın ya da Sürmene'nin köylerini anlatan mı, Tarbzons'un ya da Rizenin ilçelerini anlatan mı? Yunanistan'a da hatta şarkı yazmıştı..
Bence böyle çalışmalar onu zenginleştiriyor. Ama biraz iletişim sorunu var bence..

katılıyorum bizim kültürümüzde olan birşey birşeyi, bir yeri tanıtmak...Atma türkü mantığında bunlar her zaman olacaktır, bizim köylü kemençeci bir abimiz vardı bir karton sigaraya benim açin bir kaset yapacağını söylediğinde şok olmuştum :)

61viya
29.08.2008, 12:00
Başlığı açan abime teşekkür ederek başlayım yazıma.

Öncelikle, "Piyasada bu müzik(!)ler olduğu için halkımız da mecburen dinliyor." görüşüne asla katılmadığımı belirtmek isterim. Teknolojik aletlerin açma düğmesi olduğu gibi,bir de kapama düğmesi var. Saçma sapan şarkıları dinlememek insanların elinde. Belki dinlenmediklerini fark ederlerse bu insanlar, en azından aynı hataya bir daha düşüp, albüm falan yapmaya kalkmazlar. İnsanlar seçici olduğu zaman sanatçıların değeri ortaya çıkacaktır, ortada olan birilerini dinlemek zorunda oldukları zaman değil.

Bazen açıyorum Karadeniz Tv'yi. Duyduğum melodiler o kadar abuk ki. Öbür tarafta klip dahi çekmeyip Karadeniz müziğini hakkıyla yapan insanlar var.Dinleyici kısmında olan bizler,daha seçici olmalıyız. Biraz daha araştırma yapmalı,biraz daha kaliteli olanları bulabilmeliyiz. Bir kültür,bu kadar çabuk kirletilmemeli çünkü.

Maçkalı Hasan Tunç'un lafı geçiyor yazılarda.Oy benum sevduceğum,ben seni sevduğumi,divane aşık gibi,dertliyim kederliyim,menşure dedukleri,türkü diyirum sana gibi pek çok eserin altında imzası bulunan bu insanı saygıyla anıyorum.Neyse ki,bu eserleri hakkıyla okuyan birileri var olacak hep.Saçma sapan müzisyen(!)lere bırakılmayacak koskoca Karadeniz müziği...

zeyberoğlu
29.08.2008, 12:05
Aslında karadeniz müziğindeki sorun şu ;biz son yıllarda etrafımızda karadenizli bir zengin,kabadayı,bürokrat,siyasetçi,sporcu vs varsa onun yanındayız izlenimi vermeyi abartarak yapıyoruz.
Haliyle bu şarkılarada yansıyor.
Veyahut sahte bir Ricky Martin üretiyoruz.

Sultan-ı Rum
29.08.2008, 13:09
Müzik mi. Şuanda müzik değil gıcırtı (Çoğu). Müziği rahatlatan bir şey sanırdım. Ancak şuan bu böyle değil.

O yüzden şuanda ronesans döneminden kalma şarkılar bile bulunduruyorum.

Ancak yinede bu dönemde sanatını yapan insanlar var. Onlara diyecek bir sözüm yok...

W_O_L_D_A
29.08.2008, 14:39
karadeniz müzigi gercekten cok övgüyü hakediyor inanılmaz güzel sesler ve inanılmaz güzel yorumlar var bunların kıymetini bilelim arkadaşlar her bölgenin böyle güzeligi yok

zeyberoğlu
29.08.2008, 14:51
karadeniz müzigi gercekten cok övgüyü hakediyor inanılmaz güzel sesler ve inanılmaz güzel yorumlar var bunların kıymetini bilelim arkadaşlar her bölgenin böyle güzeligi yok

İyi günler.

Evet dediğiniz gibi inanılmaz yorumlar var.Örneğin
"yerum senun ballarini"
"kadırga çimeninde et kızartup yeyuruk"
"başuma yastuk oldi karpuz .... kızlar"
"ofun alti sürmene ,kizlar geyer fermene ,fermenenun altinda ......."
"güleyirum haluna katila katila"
ve bunlar gibi ,daha değişik türevleriyle inanılmaz bir erozyona sebebiyet veren binlerce zırıltı var.

Samet Türkmen
29.08.2008, 15:41
Sanırım bu erozyonda ekrana birşeyler getirelimde ne oursa olsun amacında açılan ve kalitesiz yayınlar yapan karadeniz televizyonlarıda etkili oluyor.

yordunuz61
29.08.2008, 18:24
erozyon ne demek düpedüz deprem.
karadeniz yöresinin sevdiği saydığı sanatçıların şarkı sözlerini dinlerken insanın içi bir hoş oluyor.''15 yaşında kızın sallani sallani memeleru.''

Yılmaz
29.08.2008, 18:40
çok isabetli bi başlık olmuş teşekkürler agasaro ;
bu konuda rahatsızlık duyanlardanım , yapılan müziklerde ne bi bilgi birkimi ne sanatsal bakış nede hoş bir tını
bulmak güç , artık yapılan müziklerin teması karı-kız olmuş ,
bo konuda 61viya'ya katılıyorum ;
biraz daha seçici ve kaliteli olmak gerek bence
sonuçta o müzikleri dinleyenlerde var ; ama sadece tıngırtısı için !

OYılmaz
30.08.2008, 16:46
Erkan Ocaklı gibisi yok babam küçüklüğünde onun türküleriyle büyümüş hep anlatır Erkan Ocaklı hepinizin bildiğini gibi kanserle mücadele ediyor yakalandığı kanser türü en kötüsü belkide aramızdan kısa süre sonra ayrılacak tabi ki Allah göstermesin Erkan Ocaklımıza sahip çıkalım.. onun eserlerini unutmayalım Karadeniz Müziğine yaptığı katkıyı onun gibi kimse yapmamıştır Kazım Koyuncu hariç

Kasım Hilal
30.08.2008, 17:41
OYılmaz61 kardeş şimdi Fuat Saka , Süreyya Davulcuoğlu, Kamil Sönmez, İbrahim Can haksızlığa uğramış olmuyor mu? Bence bu isimler Kazım Koyuncu'dan bile önce gelir.. Sonra yei yeni kendisini kanıtlamaya başlayan (yerel olmaktan çıkıp ulusal olma yolunda ilerleyen) Gökhan Birben ve İsmail Türüt'ün emekleri az mıdır? Ya da Volkan Konak kulakardı edilecek biri midir? Nisbeten Üç Hürel kardeşler de bu müziğe hizmet etmemiş midir (en az Kazım Koyuncu kadar hemde. Mezarımın Taşına türküsü/şarkısı aklıma gelen ilk örnek).. Yusuf Cemal Keskin, Cimilli İbo, Hülya Polat, Sait Uçar gibi yıllarını eskitmiş isimler ile Recebim ve Gönül gibi yeni yetmelerimiz de var üstelik. Ha bir de artık TRT Sanatçısı olmuş bir Zeynep Başkan gerçeği var..

LazAnisT
30.08.2008, 17:54
İsmail Türütün ''piryoz '' İsimli albümü ilk çıtığında kulaklarıma inanamıştım.Müthiş bir alt yapı,harika müzikler ve efsane olmuş şarkılarımızın tekrar yorumuyla alışık olmadığımız bir Türüt albümüydü.Ve albüm satışlarımın çok iyi gittiğinide bizzat biliyorum daha sonrada Piryoz 2 yi çıkarmıştı.

Bir gün Televizyonda spiker Piryoz albümüyle alakalı sorular soruyordu ve bu serinin devamın olup olmayacağını soruyorduki lafı ağzına tıkadı.Piryoz öylece yapılmış MASRAFLI bir albümdü ve bir dahada olmayacak dedi ve kesti attı.Kulaklarıma inanamıştım..İyi şeyler masraflı olur ama kolay para kazanmaya alışmışlığın verdiği rahatlıkla kaliteden uzaklaşıyoruz.

Onun için yukarıda ismi sayılan üstatları kesinlikle unutmamalıyız.

OYılmaz
30.08.2008, 17:57
OYılmaz61 kardeş şimdi Fuat Saka , Süreyya Davulcuoğlu, Kamil Sönmez, İbrahim Can haksızlığa uğramış olmuyor mu? Bence bu isimler Kazım Koyuncu'dan bile önce gelir.. Sonra yei yeni kendisini kanıtlamaya başlayan (yerel olmaktan çıkıp ulusal olma yolunda ilerleyen) Gökhan Birben ve İsmail Türüt'ün emekleri az mıdır? Ya da Volkan Konak kulakardı edilecek biri midir? Nisbeten Üç Hürel kardeşler de bu müziğe hizmet etmemiş midir (en az Kazım Koyuncu kadar hemde. Mezarımın Taşına türküsü/şarkısı aklıma gelen ilk örnek).. Yusuf Cemal Keskin, Cimilli İbo, Hülya Polat, Sait Uçar gibi yıllarını eskitmiş isimler ile Recebim ve Gönül gibi yeni yetmelerimiz de var üstelik. Ha bir de artık TRT Sanatçısı olmuş bir Zeynep Başkan gerçeği var..

Bu saydıkların değerli kişiler diyeceğim bir şey yok yanlız Erkan Ocaklı Karadeniz müziğinin öncüsü olmuştur çıkardığı albümlerle diğer sanatçıların yolunuda açmıştır yetiştirdiği birçok sanatçı var Erkan Ocaklı Karadenizin müziğinin her türlüsünü söylemiştir kemençe ile sazı birleştirmiş 50 ye yakın albümü 400 e yakın bestesiyle müthiş bir değer Erkan Ocaklı Türk Halk Müziğinin efsanesi kendisine acil şifalar diliyorum

Hotaman
30.08.2008, 18:31
Çok önemli bir konu.
İnsanlara bunu iyi anlatmak lazım... Bu ülkede Davut Güloğlu kaset çıkarabilir, müzik yapabilir(?) ancak kesinlikle yaptığı şeye karadeniz müziği denemez!
Özellikle karadenizli olmayan arkadaşlarımı sürekli bunu anlatırım. Bu tip yaklaşımların kültürümüzü yozlaştırdığını söylerim...
Bu illet durum sadece bizim başımızda da değil, Ankara'lı Namık diye biri çıkar, şarkı diye seslendirdiği şeylerde belden aşağı konulardan bahseder, alalen küfreder sonra da yaptığı şeye Ankara havası der. Destur be adam!
Bu tarz insanları aşağılamak için elimden geleni yaparım, belki yanlış ama yine de yaparım!

Kasım Hilal
30.08.2008, 19:43
Bu saydıkların değerli kişiler diyeceğim bir şey yok yanlız Erkan Ocaklı Karadeniz müziğinin öncüsü olmuştur çıkardığı albümlerle diğer sanatçıların yolunuda açmıştır yetiştirdiği birçok sanatçı var Erkan Ocaklı Karadenizin müziğinin her türlüsünü söylemiştir kemençe ile sazı birleştirmiş 50 ye yakın albümü 400 e yakın bestesiyle müthiş bir değer Erkan Ocaklı Türk Halk Müziğinin efsanesi kendisine acil şifalar diliyorum


Aslında bu konuda kısır döngü bir tartışma başlatmaktan imtina ediyorum ama yine de eklemeden geçemeyeceğim bir hususa değindiniz. Anlayışla karşılanacağını ümit ediyorum.

Şimdi Erkan Ocaklı pek çok bestenin ve sözün sahibidir. Yalnız bunu mahalli ağız ile yapmıştır. Kolbastı olsun, Erkan Abi Nasılsın olsun, Mısırı Kuruttun mu olsun... Erkan Ocaklı bu müziğe hizmetmet etmiştir ama sadece Karadanizliler tarafından tanınır (ismini herkes bilir, o ayrı), bilinir ve sevilir.. Bir Maraşlı'nın Erkan Ocaklı dinlediğini pek göremeyiz.. Ancak özellikle Kamil Sönmez, Süreyya Davulcuoğlu ve İbrahim Can zamanında bizim müziğimizi TRT'nin de ayrıcalığı ile tüm ülkeye sevdirmiştir. Şimdilerde bunu Volkan Konak ve Kazım Koyuncu yapıyor.. Fuat Saka ise apayrı bir isim zaten.. Tüm bu isimler var iken sadece Erkan Ocaklı ve Kazım Koyuncu'nun bu müziği temsil ettiğini söylemek bence diğer isimlere bir haksızlıktır...




İsmail Türütün ''piryoz '' İsimli albümü ilk çıtığında kulaklarıma inanamıştım.Müthiş bir alt yapı,harika müzikler ve efsane olmuş şarkılarımızın tekrar yorumuyla alışık olmadığımız bir Türüt albümüydü.Ve albüm satışlarımın çok iyi gittiğinide bizzat biliyorum daha sonrada Piryoz 2 yi çıkarmıştı.

Bir gün Televizyonda spiker Piryoz albümüyle alakalı sorular soruyordu ve bu serinin devamın olup olmayacağını soruyorduki lafı ağzına tıkadı.Piryoz öylece yapılmış MASRAFLI bir albümdü ve bir dahada olmayacak dedi ve kesti attı.Kulaklarıma inanamıştım..İyi şeyler masraflı olur ama kolay para kazanmaya alışmışlığın verdiği rahatlıkla kaliteden uzaklaşıyoruz.


Özellikle Piryoz ve Piryoz 2 ile İsmail Türüt'ün çağ atladığını (kendi çapında) düşünüyorum ben de sizin gibi. Eğer Piryoz serisinin devamını getirme niyeti yoksa buna onu zorlamalıyız. Neticede o türküleri bize sunuyor..
"Alabanda viya viya
Al ustune siya siya"
İsmail Türüt'ün bu kadar güzel ik ialbüm yapacağına inanın ben de inanmazdım. Ama eğer becerebiliyorsa (ki artık bunu yapabileceği aşikar) yaptırırız kardeşim..

agasaro
30.08.2008, 21:53
Bu saydıkların değerli kişiler diyeceğim bir şey yok yanlız Erkan Ocaklı Karadeniz müziğinin öncüsü olmuştur çıkardığı albümlerle diğer sanatçıların yolunuda açmıştır yetiştirdiği birçok sanatçı var Erkan Ocaklı Karadenizin müziğinin her türlüsünü söylemiştir kemençe ile sazı birleştirmiş 50 ye yakın albümü 400 e yakın bestesiyle müthiş bir değer Erkan Ocaklı Türk Halk Müziğinin efsanesi kendisine acil şifalar diliyorum


Erkan Ocaklı önemli bir müzisyendir ama Karadeniz müziğinin arabeskleşmesinin önünü açmıştır. En son albümünde bulunan "O kırmızı yanaklardan benim payımı ayır" diye devam eden şarkıya çektiği klibi görünce ciddi ciddi şok oldum. Ben Erkan Ocaklı'ya biraz kırgınım. Bence bu erozyonda onun payı büyük. Şimdilerde kendisine sadece Allah'tan acil şifalar diliyorum.

agasaro
30.08.2008, 22:15
Karadeniz müziğindeki büyük erozyon, "Karadeniz müziğini herkese sevdirmek istiyoruz" gibi bir bahane ile başlamıştı. Karadeniz müziğini başkalarına sevdirmek amacıyla onu mahvetmeye kimsenin hakkı yok. Ama bu işler arz-talep dengesi içinde yürüyor. Bununla alakalı bir örnek vereyim. Hala hayatta olan kemençe üstadı Katip Şadi ile adını bile hafızamda saklama gereği duymadığım sözde karadeniz müziği yapan (!) bir şarkıcının ekonomik durumlarını karşılaştıralım. Katip Şadi'nin yanında eline kemençe almasını bile ayıp saydığım bu insanlar insanlara müziğimizi sevdiriyoruz diyerek paraları indiriyorlar, diğer taraftan gerçek sanatçılar belkide kırk kanaat geçiniyorlar. Bu iş önemli sanatçılarına sahip çıkma işi değil, bu iş eğitim işi, kültür işi. Trabzon'un bazı köylerinde düğünlerde org çalınmaya başladı. Bunu çok tehlikeli buluyorum. Son olarak kendi yöremin insanı olan Sait Uçar'ı eleştirmeden geçemeyeceğim. Sait Uçar'ı 1970 ve daha sonra doğan tüm Ağasarlılar yıllardır büyük bir keyifle dinliyordu. Sait Uçar'dan bırakın ülkemizin diğer insanlarını Trabzon'un doğu tarafında bulunan ilçelerden bile çok az kişi biliyordu. Son yıllarda yaptığı değişiklikle (Sözlerini, müziğini, altyapısını hiç beğenmediğim albümler ve kendisini çok komik gösteren pantolon, gözlük v.s.) artık çok daha fazla insan onu tanıyor ama o çoktan başka birisi oldu. Bizim tanıdığımız, Beşikdüzü'nden Şalpazarı'na çıkarken dolmuşta dinlediğimiz, her şarkısını ezbere bildiğimiz Sait Uçar değildi artık... Bunları yazarken bile çok canım sıkıldı.

Kasım Hilal
30.08.2008, 22:22
Son olarak kendi yöremin insanı olan Sait Uçar'ı eleştirmeden geçemeyeceğim. Sait Uçar'ı 1970 ve daha sonra doğan tüm Ağasarlılar yıllardır büyük bir keyifle dinliyordu. Sait Uçar'dan bırakın ülkemizin diğer insanlarını Trabzon'un doğu tarafında bulunan ilçelerden bile çok az kişi biliyordu. Son yıllarda yaptığı değişiklikle (Sözlerini, müziğini, altyapısını hiç beğenmediğim albümler ve kendisini çok komik gösteren pantolon, gözlük v.s.) artık çok daha fazla insan onu tanıyor ama o çoktan başka birisi oldu. Bizim tanıdığımız, Beşikdüzü'nden Şalpazarı'na çıkarken dolmuşta dinlediğimiz, her şarkısını ezbere bildiğimiz Sait Uçar değildi artık... Bunları yazarken bile çok canım sıkıldı.

Ne yazık ki giderek globalleşen dünya insanları o tarafa itiyor..
"Tuğbaların Tuğbası, Tuğba kızların hası" demeden olmuyor işte..
Biraz da hak vermek lazım. Zira eskiden dinlediğimiz Sait Uçar şimdiki Katip Şadi'den çok farklı değildi. Ulaşılabilir idi ve bizim içimizdeydi. Bu aslında güzel bir şey ama galiba Sait Uçar'ın istediği şey değildi ki farklı bir yok denedi.. Kendisine sorarsak, doğru şeyi yaptığını da söyleyecektir büyük ihtimal ile... En kötüsü de yeni albümlerin Trum&Bass ağırlıklı olması. Sanki kemençe ikinci enstruman..

Özkan
31.08.2008, 00:46
Bana kalırsa, müziğin içeriğini belirleyen şey sosyolojidir. Kısa yoldan köşe dönmek için her yolun mubâh olduğu bir ülkede dinlenen müziğe de ağzı bozuk türkücü bozuntuları, eşcinseller, fâhişeler, hapçılar, alkolikler yön verir.

agasaro
31.08.2008, 01:30
Bana kalırsa, müziğin içeriğini belirleyen şey sosyolojidir. Kısa yoldan köşe dönmek için her yolun mubâh olduğu bir ülkede dinlenen müziğe de ağzı bozuk türkücü bozuntuları, eşcinseller, fâhişeler, hapçılar, alkolikler yön verir.

Tespit doğru. İnsanlara izlettirilen tüm dizi filmlerde, gündelik hayatta kurduğumuz cümlelerde, insanlara verdiğimiz öğütlerde bilinçaltımıza gönderilen o tehlikeli mesaj aslında bizi bu hallere getirdi. Bozulma sadece Karadeniz müziğinde değil genel olarak müziğimizde. Mevcut duruma yenileşme, çağa ayak uydurma diyenler de vardır elbette, hatta biz bu hassasiyetimizden dolayı muhafazakar, statükocu olarak bile yaftalanabiliriz. Tüm bunlar benim endişesini taşıdığım duruma ilişkin gerçekleri değiştirmeyecektir, değişen sadece algılar olacaktır.


Pragmatizm (Faydacılık), son yüzyılın ahlak anlayışı haline gelmiştir ve kendi ahlakını bu yeni ahlak anlayışından koruyabilmiş bir topluluğa az rastlanır dünyada. Bizler de nasibimizi fazlasıyla aldık bu ahlak öğretisinden. Anadolu'da çokça bulabiliriz demek istiyorum ama artık köylerini kamera ile çekip belgesel yapmak isteyenlerden bile röportaj yapmak için para isteyen teyzeler görmeye başlayınca pek de dilim varmıyor bunları söylemeye.

Her yıl yüzlerce öğrenci geçiyor elimden. Hepsine gelecekte ne yapacaklarını sorduğumda aldığım cevaplar hep bir birine benziyor: İyi bir iş, ev araba v.s. Ben çok iyi hatırlıyorum lise yıllarımda odama gelen üzerinde hala tarlada biçdiği samandan sıçramış ot bulunan bir amcayı ayakta karşılayıp sonra çayımızı içerken onun sorunlarını dinleyen bir kaymakam olmayı ne kadar çok istedeğimi...

Hayatımızın bir rasyonel bir de ulvi bir amacı vardı. Şimdi ise insanların hayata bakışları sadece rasyonel; ulviyet gelecek planlarımızın karakterinde yok artık. Hatta hayata dair pratik faydadan hiç etkilenmemiş ulvi amaçlar fazlaca mistik bulunur olmuş ve hemen kapı dışarı edilmiş zihinlerimizden.

1940'lı yıllarda özellikle Fizik'te meydana gelen değişmeler yaklaşık 200 yıllık paradigmayı değiştirmiş ve toplumların kültürleri yeniden inşa edilmeye başlanmış. Einstein, Heisenberg, Max Planc gibi yeni fiziğin kurucularının Newton'un "Mekanik Dünya"sının yerine inşa ettikleri indeterministik (Belirlenmemiş-Rastlantısal) dünya o güne kadar dünyada tek paradigma olan Pozitivizmi ve onun insanları yaşamaya zorladığı hayat biçimini topyekün değiştirmiş ve elbette bu değişimden müzik de nasibini almıştır. Tüm bu batı kaynaklı değişimler batıda normal mecrasında ve doğal olarak ilerlerken bizim ülkemizde yapay bir biçimde ve anormal bir hızla gelişmiştir. Bu hızlı, yapay ve nereye gideceği belli olmayan değişim Alev ALATLI hanımefendinin de dediği gibi toplumumuzda "Afazi" adı verilen bir tür şuur kaybını ortaya çıkarmıştır. Müziğimizdeki şuur kaybının ve yozlaşmanın nedenlerini buralarda aramak lazım diye düşünüyorum. Sanki buradan hareketle bir şeyler yapabiliriz gibi geliyor bana...

Her yaz Sis Dağı'ndaki obada buluşuyoruz. Arkadaşların çoğu çocukluktan beri beraber olduğumuz çocuklar. Hemen hepsi üniveriste mezunu ya da okuyor. Kızlar var ODTÜ'lü, Boğaziçi'li ama peştemallı ve ayaklarında kara lastik. Erkekler de onlardan aşağı değil ve orada hep beraber yöresel ağzımızla konuşuyoruz. Hepimiz Katip Şadi dinlerken kafamızı mest olmuş bir şekilde oyana bu yana sallıyoruz. University of Nevada'da Doçent olan bir ablamız "Habu yemeği niye yemiysunuz? Gafanıza gaşuğu keçirirum" diyerek duygularını ifade ediyor mesela... Ne demek istediğim anlaşılmıştır inşallah. Şu kırmızı gömlek beyaz pantolon işini bırakalım. Dıp-tıs diye tabir edilen sesleri müziğimizden uzaklaştıralım. Bir de sanatımızı üç beş tane adam içip sarhoş olsun diye onlara meze etmeyelim.

Özkan
31.08.2008, 01:54
Doğu Karadeniz müziği sanılandan daha çok seviliyor aslında. Bu yaz Amasya'da hemen her düğünde ve kına gecesinde kolbastı çalındı ve oynandı. Karadeniz müziği yaptıklarını söyleyen kimi palyaçoların yerine Volkan Konak, Fuat Saka, İsmail Türüt (Piryoz serisindeki kalitede kalma şartıyla) gibi sanatçıların klipleri dönse, belki de daha fazla ilgi çekecek.

Samet Türkmen
31.08.2008, 02:22
Müziğimize ekis yönde katkı yapanların isimlerini burada saymanın ayıp bir yanı yok bence. Nasıl ki yeni albüm çıkardıklarında burada adları söyleniyorsa. Saymaya da gerek yok. Hatta şaşıyorum bir ulusal televizyon sürekli bu isimlerden bazılarını programlara çıkarıyor. İpucu verecek olursam orada haftanın bir günü karadeniz programı da yapılıyor.

Anıl Caner
31.08.2008, 02:35
İsmail Türüt için "karadeniz müziğini en çok tanıtan" sıfatını layık gördünüz ya ne diyeyim.Karadeniz müziğini en çok tanıtanın yerine kendince karadeniz müziği yapan ve karadeniz müziğini yanlış tanıtan desek ya oysa.

Evet piryoz albümünü hala dinlerim o albümün yüksek kalitede olmasının sebebi de İsmail Türüt'ün güzel sesi ile Fuat Saka dehasının birleşmesidir. Hatta Çaykaralı olmam sebebiyle bahsettiğiniz çaykara'nın köyleri türküsünü de milyon kere dinlemişimdir. Ancak mafya liderinden, suikastçisine, belediye başkanlarından, klüp başkanlarına kadar hemen her türküsünde birilerine methiyeler düzme ihtiyacı gören,"İsmail'i çok sever bilmemnerenin milleti, Türüt'ü yere göğe sığdıramaz şuranın halkı" gibi sözlere türkülerinde sıkça yer veren bir kişinin karadeniz müziğini temsil ettiğine inanmıyorum.

Müzisyen kimliğinin olmadığı zaten ortada olan bir kişi, kırk yılın başı adam gibi bir iş yapmışken "çok masraflı iş,bundan sonra olmaz" diyorsa zaten gözümde olmayan saygısını yitirmiştir.

Bilmem hiç karadenizli olmayan birisinden İsmail Türüt ve türküleri hakkında yorum dinlediniz mi?
Ogün samast oleyciler dışında pozitif yorum alabileceğinizi sanmıyorum.İsmail Türüt'ün popüler oluş süreci Sosyete kızı suzan,yat kollarıma uzan,elalemden bize ne?, yavrum var ise rızan" ve "Oflu ile Şeytan" gibi dahiyane türkülerle başlayıp, "Türk ve İslam güneşi batmaz karadenizde" ile devam etmiştir.

Bence hiç de dediğiniz gibi faydalı bir tanıtım yapmamış İsmail Türüt bize.

Hasan Tunç denilmiş yukarıda,Fuat Saka,Kazım Koyuncu,Volkan Konak,Birol Topaloğlu ve adı geçmiş, geçmemiş çok büyük üstadlar.Bunları konuşalım.

Davut Güloğlu,İsmail Türüt, son yıllardaki imajı ile Sait Uçar,Hızır Acil,Kont Adnan gibi insanların şarkılarına ben karadeniz müziği diyemiyorum.

TaraftaR
31.08.2008, 05:07
Kaliteden ödün vermeyen bir dinleyici olmamiz halinde piyasadakilerin ayiklanmasi ya da kendilerine cekidüzen vermesi kacinilmaz olacaktir. Erkan Ocakli derleme ve beste olarak Karadeniz de cigir acmistir. Tartisilmaz bir degerdir. Ancak müzikal anlamda (albümlerinden bahsediyorum) cok birsey katamadigini düsünüyorum. Iyi müzisyenlerle calisma imkani bulamamis herhalde.

Ismail Türüt ün bu imkani yakalamis olmasina ragmen yolundan dönmesi ve gerekcesi de (Lazanist in son mesajinda yazmakta) cok manidar .

seyyah61
31.08.2008, 10:57
Sabah kalkip ilk isleri kadin programlarini acmak olan, gelin-kaynana,bbg tarzi programlarin müptelasi olmus bir seyirci toplulugunun müzik seciminde secici olmamasi gayet dogal.
Bize baski ile empoze edilen sey bu, ve bundan cok kolay etkilenip yola gelen insanlar oldugu sürece, sadece Karadeniz müzigi degil genel olarak sanatta yozlasma kacinilmaz olacaktir.
Artik her sey siradanlasip degerini kaybetmeye basladi ve bundan en büyük zarari sanat gördü.
Sanati da kendimize benzetip popüler caga ayak uydurttuk.

Cengiz Çubukcu
31.08.2008, 19:07
Karadeniz müziğindeki büyük erozyon, "Karadeniz müziğini herkese sevdirmek istiyoruz" gibi bir bahane ile başlamıştı. Karadeniz müziğini başkalarına sevdirmek amacıyla onu mahvetmeye kimsenin hakkı yok. Ama bu işler arz-talep dengesi içinde yürüyor. Bununla alakalı bir örnek vereyim. Hala hayatta olan kemençe üstadı Katip Şadi ile adını bile hafızamda saklama gereği duymadığım sözde karadeniz müziği yapan (!) bir şarkıcının ekonomik durumlarını karşılaştıralım. Katip Şadi'nin yanında eline kemençe almasını bile ayıp saydığım bu insanlar insanlara müziğimizi sevdiriyoruz diyerek paraları indiriyorlar, diğer taraftan gerçek sanatçılar belkide kırk kanaat geçiniyorlar. Bu iş önemli sanatçılarına sahip çıkma işi değil, bu iş eğitim işi, kültür işi. Trabzon'un bazı köylerinde düğünlerde org çalınmaya başladı. Bunu çok tehlikeli buluyorum. Son olarak kendi yöremin insanı olan Sait Uçar'ı eleştirmeden geçemeyeceğim. Sait Uçar'ı 1970 ve daha sonra doğan tüm Ağasarlılar yıllardır büyük bir keyifle dinliyordu. Sait Uçar'dan bırakın ülkemizin diğer insanlarını Trabzon'un doğu tarafında bulunan ilçelerden bile çok az kişi biliyordu. Son yıllarda yaptığı değişiklikle (Sözlerini, müziğini, altyapısını hiç beğenmediğim albümler ve kendisini çok komik gösteren pantolon, gözlük v.s.) artık çok daha fazla insan onu tanıyor ama o çoktan başka birisi oldu. Bizim tanıdığımız, Beşikdüzü'nden Şalpazarı'na çıkarken dolmuşta dinlediğimiz, her şarkısını ezbere bildiğimiz Sait Uçar değildi artık... Bunları yazarken bile çok canım sıkıldı.

Agasaro arkadaşım , yazdıklarını dikkatle okuyorum ve çok doğru tespitlerin olduğunu görüyorum...çocukluğumuz 80'lerde Erkan ocaklıyı dinlemekle geçti, onun kasetlerini dinlerken trt'de ancak kamil sömez , süreyya davulcuoğlu gibi sanatçılarımızı izleme fırsatı bulurduk. 90'larla beraber Volkan Konak devreye girmeye başladı, bu arada Erkan Ocaklı üstadımız dediğin gibi popüler albümler yaptı ama bir org yanına da vasat enstrumanlarla kalitesiz işlere imza attı...işe çok emek vermediğini düşünüyorum, karadeniz müziğinin emektarlarından biri olmasına,sinema filimleri bile olmasına rağmen hala ilk albümleri ile anılıyor kimsenin ''ortaokullu yarim gel liseye liseye'' şarkısını hatırladığını sanmıyorum :) o yıllarda onun yanına İsmail Türüt, Adnan Yılmaz (kontd adndnan)bazen katılarak kötü albümler yaptılar...daha sonra zaten bireysel olarak hepsi kalitesiz işler yaptılar...
2000'lerle birlikte işin içine bol televizyon, videoklip olayı da girince daha geniş kitlelere hitap edebilmek , pastadan daha fazla pay kapabilmek için 1-2 kişi dışında hemen herkes bol kemençeli bol dıstıklı işler çıkarmaya başladı. bunda Davut Güloğlu çığır açmıştır, Sait Uçar da bence ondan etkilendi...
sait uçar'a gelirsek hitap ettiği kesim çok sınırlı iken bugün yaptığı son 4-5 albümle tanınırlığı çok daha fazla arttı ama işin özünü kaybetti...
bize bundan sonra düşen kim kaliteli iş yapıyorsa o sanatçının peşinden gitmektir, başta volkan konak, gökhan birben, birol topaloğlu, ibrahim can, fuat saka yeni yetişen onay şahin ilk aklıma gelenler...
ilerleyen günlerde kıyafet olayına değiniriz...

Selami Gürpınar
31.08.2008, 19:17
Agasaro arkadaşım , yazdıklarını dikkatle okuyorum ve çok doğru tespitlerin olduğunu görüyorum...çocukluğumuz 80'lerde Erkan ocaklıyı dinlemekle geçti, onun kasetlerini dinlerken trt'de ancak kamil sömez , süreyya davulcuoğlu gibi sanatçılarımızı izleme fırsatı bulurduk. 90'larla beraber Volkan Konak devreye girmeye başladı, bu arada Erkan Ocaklı üstadımız dediğin gibi popüler albümler yaptı ama bir org yanına da vasat enstrumanlarla kalitesiz işlere imza attı...işe çok emek vermediğini düşünüyorum, karadeniz müziğinin emektarlarından biri olmasına,sinema filimleri bile olmasına rağmen hala ilk albümleri ile anılıyor kimsenin ''ortaokullu yarim gel liseye liseye'' şarkısını hatırladığını sanmıyorum :) o yıllarda onun yanına İsmail Türüt, Adnan Yılmaz (kontd adndnan)bazen katılarak kötü albümler yaptılar...daha sonra zaten bireysel olarak hepsi kalitesiz işler yaptılar...
2000'lerle birlikte işin içine bol televizyon, videoklip olayı da girince daha geniş kitlelere hitap edebilmek , pastadan daha fazla pay kapabilmek için 1-2 kişi dışında hemen herkes bol kemençeli bol dıstıklı işler çıkarmaya başladı. bunda Davut Güloğlu çığır açmıştır, Sait Uçar da bence ondan etkilendi...
sait uçar'a gelirsek hitap ettiği kesim çok sınırlı iken bugün yaptığı son 4-5 albümle tanınırlığı çok daha fazla arttı ama işin özünü kaybetti...
bize bundan sonra düşen kim kaliteli iş yapıyorsa o sanatçının peşinden gitmektir, başta volkan konak, gökhan birben, birol topaloğlu, ibrahim can, fuat saka yeni yetişen onay şahin ilk aklıma gelenler...
ilerleyen günlerde kıyafet olayına değiniriz...

Cengiz abi yazın çok güzel tespitlerin çok güzel ama recebim i unuuttun galiba :)

Kasım Hilal
31.08.2008, 19:29
Mustafa Topaloğlu'nu da es geçmeyelim. Belki de bu teba içinde bizim müziğimizi en çok "olduğunun dışında" kullanan kişidir kendileri..

Sefa Murat Dokuz
31.08.2008, 20:12
Aynen buna sinir oluyorum....Artık mikrofonu eline alan karadeniz müziği okuyor...Bu işe gerçekten yetenekli olan yeni nesillerin önünü de tıkıyorlar...Mevcut olan gerçek değerleri de geri plana itiyorlar...Gurbette olduğumuzdan uydudan yayın yapan kanallardan ne kadar dinleyebilirsek izleyebilirsek izliyoruz rezalet parçalar sarkılar var birinin yanında bu karadeniz müziği desen rezil olursun!

ceserdar
31.08.2008, 20:21
Karadeniz müziği diyince Şevval SAM'ı unutmayalım.

Erdal
31.08.2008, 20:32
Yahu bu başlığı nasıl kaçırmışız...Tebrikler çok yerinde bir başlık. Mesele hakkındaki fikirlerimi ramazan dan sonra bildireyim .Ramazanda sadece tasavvuf musikisi dinlemeyi düşünüyorum :) Ve işin garibi aynı sıkıntı tasavvuf musikisinde de var...İstermiyiz yakında birileri tulum kemençe eşliğinde ilahi söylesin...

OLCAY ÇAKIR
31.08.2008, 20:37
Trabzonspor tv kalitesiyle müziğimizede hizmet vermek zorunda.

Müthiş izlenme oranı ve reklam bekliyorum.
Trabzonsporun en büyük gelir getireni olacak Trabzonspor televizyonu.

Seçici bir kanal,kaliteli seçimler,güzel müzikler.

Futbol raitingi zaten çok olacak,
Müziklede renklenecek kanal.

Kasım Hilal
31.08.2008, 20:40
Karadeniz müziği diyince Şevval SAM'ı unutmayalım.

Bence unutalım..
Zira dili yatkın değil..
Yapmacık oluyor.

61viya
31.08.2008, 21:07
Bence unutalım..
Zira dili yatkın değil..
Yapmacık oluyor.


Amacım tartışma ortamı yaratmak değil,gerçi adabıyla yapılınca tadından yenmez o da ya,neyse :)

Ben Antalyalıyım,ancak çevremdeki pek çok Karadenizliden Karadenizliyimdir bir çok konuda.Görecelidir Şevval Sam'ı beğenip beğenmemek.Eleştirdiğiniz yönünü de anladım.Ancak,bence Karadeniz müziğini yaptığını iddia eden pek çok insandan çok daha kaliteli bir albüm yapmış.Bunda muhakkak çalıştığı insanların kalitesi de etkili,ancak albüm kalitesi olarak ve -bence- şive açısından başarılı bir albüm.

Şevval,Karadeniz müziğinde başa yazılacak bir insan değil tabi,çok yeni henüz,orası ayrı.Yeniden bir Karadeniz albümü yapacağını da sanmıyorum.Ancak,ortada dönen sanatçı(!)larla mukayese bile etmem kendisini.



Bir diğer konu,İsmail Türüt meselesi.Açıkçası,müziğimiz hakkında olumlu katkıları olduğunu düşündüğüm bi insan değil.Yaptığı "Piryoz" albümlerinin kalitesinin ana sebebi altında Fuat Saka'nın imzası olmasıdır fikrimce.Başta bu kalitede albüm yapsaydı katılabilirdim kendisi hakkındaki olumlu düşüncelere.Ama kendisi bu albümleri yapana kadar,şükür ki,Karadeniz müziği kaliteli insanların eline geçmişti.


Bir de dinlemişliğiniz var mı bilmiyorum."Vova" isimli bir grup var.Çok değişik bir tarz.Tavsiye ederim.;) Solist olarak Ersin Çelik ve Hikmet Akçiçek'i,vokalist olarak da Ayşenur Kolivar ve Mustafa Biber'i dinleyebileceğiniz güzel bir albüm "hamşetsu ğhağ" yani "Hemşin Ezgileri" .Hemşin ezgilerinden oluşn ve Hemşince söyenen ilk albüm. Karadeniz tınılarının lafını ederken,söylemeden geçemedim.

OLCAY ÇAKIR
31.08.2008, 21:42
Biraz haksızlık ediyoruz gibime geldi.
Zira okumalar konusunda hayli çalışmışa benziyor Ş.SAM.

Ve hatta bir çok kendini karadenizli sanatçıyım diye,kültürü yaşatıyorum sloganıyla yola çıkmış olanlardan çok daha önde ve profesyonelce hazırlandığını düşünüyorum.

Genelde de tepkiler pozitif.



Bence unutalım..
Zira dili yatkın değil..
Yapmacık oluyor.

Yılmaz
31.08.2008, 22:38
Biraz haksızlık ediyoruz gibime geldi.
Zira okumalar konusunda hayli çalışmışa benziyor Ş.SAM.

Ve hatta bir çok kendini karadenizli sanatçıyım diye,kültürü yaşatıyorum sloganıyla yola çıkmış olanlardan çok daha önde ve profesyonelce hazırlandığını düşünüyorum.

Genelde de tepkiler pozitif.
bu konuda katılıyorum size ;
şevval sam özellikle şive konusunda özen gösterip çalıştığı besbelli ,
şive yapmacık olunca okunanın anlamı , sihiri kalmıyo
kulağı tırmalamaktan başka bişi olmuyo
ama şevval sam ne kadar özen gösterirse göstersin biyere kadar
bunuda kabul etmek lazım bence
bazı yerlerde pot kırdığı da oluyo :)

özverisi-emeği saygı göstermeye değer

Kasım Hilal
01.09.2008, 00:02
Şevval Sam'ın Trabzon ağzını konuşamadığı iddiamı sürdürüyorum. Bunun nedenini ise dilinin yatkın olmamasına bağlıyorum. Evet çoğu Karadenizli olduğunu iddia eden sanatçıdan/müsvetteden daha başarılı. Ama yine de kullandığı ağzın kendisine ait bir ağız olmadığı belli. Zara da okudu bir iki Trabzon türküsü albümlerinde. Aynı sorun onda da var. Kubat da "Anan var midur" türküsünü okudu ki bence hiç beceremedi.. Yani emek veriyor bu isimler. Haklarını yiyemem. Dinlerim de üstelik yaptıkları işleri. Ama birinci sını folarak da göremem.

Ha bir de Karadeniz müziğine katkısını düşünürsek eğer Şevval Sam'ın böyle bir katkısı olduğunu da düşünmüyorum. Daha bir tane albüm yaptı. Onu da bence bir vefa, bir borç albümü olarak yaptı. Devamı da gelmez sanırım..




Amacım tartışma ortamı yaratmak değil,gerçi adabıyla yapılınca tadından yenmez o da ya,neyse :)

Dediğiniz gibi. Edebi ile tartışırsak (ki bu konuda zorluk çıkarmayacağıma dair söz verebilrim) tadından yenmez. Aksine mümlünse bir tartışma ortamı oluşturalım. Konuşalım, yazalım, fikirler üretelim; bir sonuca varalım. Yunus Emre'nin deyimi ile;

Beri gel barışalım
Yad isen bilişelim
Atımız eyerlendi
Eştik Elhamdülillah

ceserdar
01.09.2008, 01:45
Bir de şu var. Genelde Forum'da Trabzon'dan olanların büyük bir çoğunluğu Trabzon Merkez'den doğu tarafına kalan ilçelerden. Bazısı denize yakın bazıları yayla köylerinden. Bazıları Rize'den Artvin'den. Hal böyle olunca da çeşitli ağzılar ortaya çıkıyor. Deniz gören bir köyden insanla yayla köyünden olan bir insanın ağzıları vurguları farklı olabiliyor. Tek bir Trabzon ağzından bahsetmiyoruz. İstanbul'da doğup büyüyen ama bazı kelimeleri telafuz ederken Trabzon'lu olduğunu belli eden çok insan var. Yani olaya sadece kendi köyünüzün mahallenizin hakim ağzı ile bakmayın. Bugün Şevval SAM'ın albümü 30.000 civarında satış yapmış. Bugün birçok insan Karadeniz Müziği'ni Gülbeyaz dizisi ile sevdi. Bunda başta Kazım Koyuncu'nun emeği büyük. Ama şimdi biz kültürümüzü bozmadan onu yataşarak ve ve geliştirerek ihraç etmeliyiz. Bakın Kolbastı. Yıllardır düğünlerden oynanır durur. Şimdi meşhur oldu. Uzun lafın kısası her malın alıcısı vardır. Bugün saçma sapan dediğiniz şarkılar bile görüyorum çoğu insanın ağzına yapışmıştır. Bir iki sözünü bilir ve öyle esprili konuşmalarda falan söylenir. Hem de hiç ummayacağınız arkadaşlarınız. Ama eğer Karadeniz Müziği'ni elit bir tür yapacaksak Kazım KOYUNCU ve Şevval SAM gibi insanlara ihtiyacımız var.

Kasım Hilal
03.09.2008, 22:47
ceserdar (http://forum.bordomavi.net/member.php?u=11244), size katılıyorum! Ağız yöreden yöreye hatta Trabzon'da ilçeden ilçeye değişiyor ama haddi zatında ben de bir Trabzonluyum ve bunları anlayabiliyorum. Şevval Sam çoğu sanatçıdan (!) daha iyi yapıyor bu işi.. Ama tam olarak diline oturmamış. Bence bu Şeval Sam'ın yaşamı ile alakalı bir şey.. O yaşa kadar kullanmadığı bir ağız ona zor gelmiş. Birebir oturmuyor. Oysa Orta Anadolulu olmasına karşın Gafur uzuner (yanlış bilmiyorsam Ankaralı) Karadeniz ağzını çok iyi kullanıyor. Bence hiç sırıtmıyor...

Selami Gürpınar
03.09.2008, 22:59
Şevval SAM ın gerçekten çalışmaları güzel ve güzel parçalar söylüyor ama bencede ne kadar uğraşsada bir karadeenizli gibi konuşamıyor yada şarkı söyleyemiyor söyleyemezde ..

agasaro
04.09.2008, 00:48
Agasaro arkadaşım , yazdıklarını dikkatle okuyorum ve çok doğru tespitlerin olduğunu görüyorum...çocukluğumuz 80'lerde Erkan ocaklıyı dinlemekle geçti, onun kasetlerini dinlerken trt'de ancak kamil sömez , süreyya davulcuoğlu gibi sanatçılarımızı izleme fırsatı bulurduk. 90'larla beraber Volkan Konak devreye girmeye başladı, bu arada Erkan Ocaklı üstadımız dediğin gibi popüler albümler yaptı ama bir org yanına da vasat enstrumanlarla kalitesiz işlere imza attı...işe çok emek vermediğini düşünüyorum, karadeniz müziğinin emektarlarından biri olmasına,sinema filimleri bile olmasına rağmen hala ilk albümleri ile anılıyor kimsenin ''ortaokullu yarim gel liseye liseye'' şarkısını hatırladığını sanmıyorum :) o yıllarda onun yanına İsmail Türüt, Adnan Yılmaz (kontd adndnan)bazen katılarak kötü albümler yaptılar...daha sonra zaten bireysel olarak hepsi kalitesiz işler yaptılar...
2000'lerle birlikte işin içine bol televizyon, videoklip olayı da girince daha geniş kitlelere hitap edebilmek , pastadan daha fazla pay kapabilmek için 1-2 kişi dışında hemen herkes bol kemençeli bol dıstıklı işler çıkarmaya başladı. bunda Davut Güloğlu çığır açmıştır, Sait Uçar da bence ondan etkilendi...
sait uçar'a gelirsek hitap ettiği kesim çok sınırlı iken bugün yaptığı son 4-5 albümle tanınırlığı çok daha fazla arttı ama işin özünü kaybetti...
bize bundan sonra düşen kim kaliteli iş yapıyorsa o sanatçının peşinden gitmektir, başta volkan konak, gökhan birben, birol topaloğlu, ibrahim can, fuat saka yeni yetişen onay şahin ilk aklıma gelenler...
ilerleyen günlerde kıyafet olayına değiniriz...

Kardeşim doğru tespitler yapmışsın, haklı sitemlerin var. Desteğinden ötürü de teşekkür ederim. Müzik endüstrisinin bu yozlaşmadan kurtulması için neler yapılmalı. Müzikle uğraşan insanlar nasıl işi ellerine yüzlerine bulaştırmadan bu işte tutunabilirler? Bu konudaki analizlerini okumak isterim.

agasaro
04.09.2008, 00:56
Bir gazetede yayımlanan konumuzla ilgili bir haberi sizinle paylaşmak istiyorum.

Karadeniz Türküleri Pop Müziğe Yenildi
Karadeniz türkülerinin, geleneksel çizgisinden çıkarak 'popüler kültür' anlayışına yenik düştü.
17 Nisan 2008 Perşembe 11:39

Horon ve halaylar eşliğinde söylenen, davul, zurna, kemençe ve kaval ile desteklenen Karadeniz türkülerinin, geleneksel çizgisinden çıkarak 'popüler kültür' anlayışına yenik düştüğü belirtildi.

Tanınan müzik adamlarının görüşlerini yansıtmasıyla bilinen 'türküler.net' sitesinde Karadeniz'e özgü türkülerin giderek pop'laştığı ve tüketim kültürünün esiri olduğuna dikkat çekildi.
Geçmişte yöreye özgü mani tarzındaki türkülerin horon ve halaylar eşliğinde söylendiği, davul, zurna, kemençe ve kaval ile desteklendiği belirtilen makalede, kayıt yapan müzik aletleri sebebiyle bu çalgıların ve türkülerin tını ve ezgilerinin yavaş yavaş yok olmaya yüz tuttuğu vurgulandı.
Yörede özellikle 1980'li yıllara kadar horon ve kemençe eşliğinde deniz, hamsi ve mısır ekmeğini anlatan mani tarzındaki türkülerin hiciv sanatıyla söylendiği, ayrılık ve hasret üzerine türküler yakıldığı ifade edilen makalede, günümüzde ise bu özelliklerin yerini "Karadeniz pop'una" bıraktığı kaydedildi.

'POP, HALK SANATINI ÖLDÜRÜYOR'

Makalede, 'pop' sözcüğünün 16. yüzyılda Oxford sözcüğüne göre 'sıradanlık', 17. ve 18. yüzyıllarda 'adi, terbiyesiz' anlamında kullanıldığı, 19 yüzyılda ise pozitif bir anlam kazanarak 'güzellik' anlamıyla değerlendirildiği, günümüzde ise 'yığın' olarak vurgulandığı belirtilerek şöyle denildi: "Pop müzik masada üretilir, her yerde tüketilir. Ayağa düşürür, bugün gelir yarın kaçar, bazen ilelebet payidar kalacağı tutar.
5. senfoni bile bir ara pop olmuştu. Reha Muhtar, jenerik müziği yaptığından beri Carmina Burana da pop olmuştu. Geleneksel Karadeniz müziği de bu tüketim kültüründen nasibini alıyor. Müzik sektörü eski geleneksel müziğimizi değiştirerek farklı şekillerde tekrar tekrar pişirerek önümüze yeni bir müzik tarzıymış gibi sunmaya çalışıyor. Seslerin banttan kayıt yapılması, kulaktan kulağa yayılan halk türkülerini büyük oranda öldürmüştür. Geleneksel türkülerin sahibi halktı, şimdi ise halk müziğine sahip bulunuyor ve pazarlanıyor. Türkiye'de sanat hala elite ait görülüyor oysa sanat sokağa ve
halka aittir."

"POP, KARADENİZ MÜZİĞİNİ YOZLAŞTIRDI"

Söz konusu pop kültürünün Karadeniz müziğindeki icra mükemmeliyetini de bozduğu, estetik anlayışını ortadan kaldırdığı, hiç bir değeri olmayan bu tarzın halka kötü zevkler aşıladığı, halk ezigilerini yozlaştırdığı kaydedilen makalede şu görüşlere yer verildi: "Eskiden her evde bir müzisyen varken bugün çoğumuz pasif biraz izleyiciyiz. Elbetteki ürünü kitlelere beğendirmek içinde sanatçının kendini sınırlamaya ya da zorla basit ürünler vermeye de çalışmaması gerekir.
Halk dünyanın hiç bir yerinde yüksek sanata alışkın olmamıştır. Ama yüksek sanat hep halk sayesinde varolabilmiştir. Ne yazık ki Karadeniz pop müziği toplumsal yapının bugünkü sonucudur. Ne olduğu belirsiz bu müzik türü özellikle gençlerde çürümeye yol açmaktadır. Geleneksel halk müziğinin sınırlarını gevşeterek yozlaştırmakta, sanat tekniğine ve estetiğe zarar vermektedir.
Dikkat edilirse, popüler müzikte yozlaşmanın içinde bulunanlar genç nesillerdir ki yaşları 25 civarındadır; bu da geleceğimizde önemli ölçüde yozlaşma demektir. Bazı sanatçılar geliştirmekle değiştirmek arasındaki farkı henüz kavrayabilmiş değiller. Aşık Veysel, o günlerden sanki bu günü görmüş gibi türkülerimizin yozlaştırılması hakkında şunları söylemiş; 'Dağlarda bir çiçek olur, onu alır şehre getirirsin, güzel saksılarda güzel topraklar içinde yetiştirir geliştirsin, belki daha güzel bir çiçek olur ama o eski kokusunu bulamayız.'

Kaya
04.09.2008, 01:21
Bence unutalım..
Zira dili yatkın değil..
Yapmacık oluyor.

Şarkılarını severek dinliyorum hala ama yine de bu yoruma ben büyük oranda katılıyorum...

Kasım Hilal
04.09.2008, 10:44
Şimdi muhabbetimiz Karadeniz Müziği'nin uğradığı erezyondan Şevval Sam'ın kullandığı ağza doğru kaydı sanırım.. Bunda benim de büyük katkım olduğu yadsınamaz. Evet, Şevval Sam'ın ağzı yatkın değil ama şunu da eklemeliyim ki bahsettiğimiz Karadeniz Müziği'nin yozlaşmasında da kesinlikle parmağı yok. Haddi zatında bu müziği linç edenler gibi para kazanmak için bir albüm yapmadı. Elinden geldiği, dilinin döndüğü kadar şarkılar okuyabileceği bir albüm icra etti. O da Allah için güzel oldu. Onun için şimdilik Şevval Sam'a saygı ve sevgilerimizi iletelim.. Sadede gelelim!

Cengiz Çubukcu
04.09.2008, 13:01
Yozlaşmayı arttran en önemli neden özel Tv ve radyolardır, bunu kimse inkar edemez...başka hiçbir yöre kendi müğini bu şekilde kirletmiyor, vur deyince öldürüyoruz...Karadeniz türkülerini poplaştıralım derken iyice cılkını çıkardılar, dandik sözlere dandik düzenlemelerle dandik klipler çekiyorlar.... bize düşen bu pervasızlığa prim vermemek olmalıdır....Şevval Sam'ın bize ait türküleri söylemesi bizi mutlu eder, çok da güzel söylemiş ağzına sağlık...

TaraftaR
07.09.2008, 08:41
Karadeniz temali televizyonlara konuk olan Karadenizli türkücülere bakildiginda konunun vehameti kendiliginden ortaya cikiyor. Kötüye, kalitesize prim vermeyin. Senlige geldiginde cilginlar gibi alkislayip görüntü almak icin cep telefonlarinizi uzatmayin (!). Kayitsiz kalin. Hele albümünü hic almayin. Bunlarin Karadenizle, Karadeniz müzigini sevdirmekle alakasi yok.

agasaro
27.06.2009, 23:26
Karadeniz menşeili televizyon kanallarında çıkan saçma sapan adamların albümlerini almayın lütfen. Bu adamlar beni kahrediyorlar. Sizin aldığınız albümlerden para kazanıp ondan sonra sizin katıldığınız şenliklerin topraklı arazisine kiralık jiple ve beyaz elbiseyle gelip size yukarıdan bakıyorlar. Bu sonradan görme para delisi adamların tuzağına düşmeyelim. Ağzımı biraz benzetirim, iki de saşma söz bulurum yanına da 3-5 tane 17 yaşında kız çocuğunun orasını burasını göstererek klip çekerim oohhhh gelsin paralar. Bu sefil adamlara kanmayın. Bu adamları yuhlayın ne olur. Bunlar bizi aptal yerine koymaya çalışan zihin ve ahlak engellilerdir. Bizim gurbet özlemimizden para kazanan kanımızı emen kenelerdir.

agasaro
27.06.2009, 23:34
Ey gidi Sait Uçar! Bütün Ağasar bir dönem seninle sevdalandı neredeyse. Kendi müziğine ihanet edeceğini bilemezdi kimse. 50 yaşına geldin sana birşeyler oldu. ufak uşak gibi giyinmeye başladın. Çocuğun yaşında kızlarla sevdaluk ediüysun kliplerde. Çok yazık yaaa.

EMiRHAN61
29.06.2009, 00:07
solo kemencenin izi kalmadı karadeniz müziğinde kemence ara enstruman gibi kalıyor artık. modernleşme adı altında herşeyin aslını bozmuşlar.


benim gözümde karadeniz müziğinin modernlikte üst sınırı ;

http://www.youtube.com/watch?v=poJL8L3ZjiA

budur



hiç düşündünüzmü ? 100 senelik türkülerimiz var ama 100 sene sonrasına bırakacak bugün ürettiğimiz kaç halk müziğimiz var?

hatice_61
29.06.2009, 13:19
ewet çok güzel bi başlık olmuş gerçekten müziğimiz artık ritminin dışına çıkmaya başladı o eski müzik tarzını özledim

Tangerine Dream
01.07.2009, 10:46
Tangerine Dream, Jean Michel Jarre, Vangelis ve Kitaro gibi müziklerinde elektronik öğeler barındıran grup ve kişileri dinleyen birisi olmama rağmen Karadeniz müziğini şu şekliyle çok seviyorum:

http://turkutadi.com/sureyya-davulcuoglu-agisar-dereleri/

İlyas Özdemir
01.07.2009, 21:48
Karadeniz müziği erozyona uğramışda folkloru uğramamışmı ben kemençe ile horon oynamasını bilmem ama tulumla oynanan horonlarda oldukça bilgi sahibiyim özellikle Rize Hemşin yöresinin. şunu iddaa edebilirimki genç kuşak dedelerinden kalma horon kültürünü bilmiyor düğünlerde veya festivallerde görüyorum horon oynayacağız diye saçma sapan hareketlerde bulunuyorlar bu da beni şahsen çok üzüyor .

talsuv61
02.07.2009, 01:39
Bizimde yozlaşmaya karşı tepkimizi göstermeliyiz.Yani abuk sabuk türküleri hiç dinlememeliyiz.Gerçek karadeniz müziğini ısrarla dinlemeliyiz.
Hiç sevmediğim şeylerden biri de, kemençenin yanında türlü türlü ensrümantanlar kullanılması.Bunlar kemençeyi arka plana atıyor.
En sevdiğim sanatçılarda sadece kemençe,tulum kaval ile karadeniz parçaları söyleyen sanatçılar.

Pro-TS
02.07.2009, 11:34
kral karadeniz mavi karadeniz gibi kanallar (karadeniz tv hariç) eline kemençe alanı klip yapan anılar kasetçiliğin çektiği videoları sürekli yayınlıyor .
bu kaliteyi düşüren anılaar kasetçilik, kral karadeniz ve mavi karadnizi kınıyorum arkadaş olamaz böyle bir şey

EMiRHAN61
02.07.2009, 14:50
http://www.youtube.com/watch?v=BRe5Zlc9l4E


Gençlik bu türküler hakkında böyle "muhabbet" ortamları hakkında ne düşünüyor acaba onu çok merak ediyorum. Yani karadeniz müziği denince aklına sadece Kazım Koyuncu ve "türevleri" gelen nesili kast ettim gençlik derken.

Cengiz Çubukcu
10.10.2009, 10:42
yazının başlıkla pek alakası yok ama yine de en uygun yer burası.... :)

Uşaklar arasında 'Kazım Koyuncu kim olacak?' rekabeti

2005'te kaybettiğimiz Kazım Koyuncu, sadece müziği ile değil, politik duruşu ve tavırlarıyla da Karadenizliler için önemli bir sesti.

Koyuncu'dan sonra bölgenin müziğe gönül veren gençleri onun yerini doldurmaya talip oldu. Bu amaçla birçok isim ve grup ortaya çıktı. Ancak hiçbiri, Koyuncu'nun yerini tutmadı. 2005-2009 yılları arasında çıkan albümlere bakarak bazı müzik eleştirmenleri 'Kazım Koyuncu'nun vârisleri çoğalıyor' dese ve bölgenin müzisyenleri arasında gizliden gizliye böyle bir rekabet olsa da hâlâ 'uşaklar' Kazım Koyuncu'sunu arıyor.

Karadeniz müziği, uzun yıllar tulum ve kemençeden ibaret bir müzik olarak algılandı. Çünkü müzisyenler ya da yorumcular, bu müziğin hep fıkır fıkır yönüyle ilgilendi. Ortaya da taverna müziği ile arabesk karışımı, tuhaf mı, eğlenceli mi, hüzünlü mü olduğu pek de tanımlanamayan bir tür çıktı. Yöresel enstrümanlar kullanılarak evrensel bir müzik yapılamadı. Bu, birçok Karadenizli'nin içini acıtan bir durumdu. Etnik müzik dalında uluslararası alandaki başarılarıyla tanınan Birol Topaloğlu'nun otantik yaklaşımı, Batı armonisini Karadeniz müziğine taşıyan Fuat Saka'nın sonrasında da Volkan Konak'ın çabaları, bu algıyı bir nebze olsun kırdı. 1990'lı yılların ortasında ise Karadeniz müziğinde yeni arayışlar kendini hissettirmeye başladı. 1995'te ilk albümü 'Vamişkunan/Bilmiyoruz'u çıkaran Laz rock grubu Zuğaşi Berepe (Lazcada Denizin Çocukları demek) bu arayışın en önemli adımıydı. Rock tarzında söyledikleri yeni bestelerin yanı sıra, otantik Laz şarkılarını yorumlamaları, Karadenizli gençleri çok heyecanlandırdı, cesaretlendirdi. Grup, ne yazık ki 1998 yılında ikinci albümü İgzas'ı çıkardıktan sonra dağıldı.

'Her işte bir hayır vardır' sözü tam da böyle zamanlar için söylenmiş sanki. Çünkü bu ayrılık, arkasında pek çok genci etkileyerek erken yaşlarda göçüp giden bir müzisyeni, grubun kurucu üyelerinden Kazım Koyuncu'yu (diğer üye Mehmed Ali B. Beşli) müzik dünyasına tanıttı. Koyuncu, 2005 yılında vefat edene kadar, yorumuyla, politik duruşuyla ve tavırlarıyla farklı bir sanatçı profili çizdi. Yeni bir müzik tarzı geliştirdi. Karadeniz müziğindeki yozlaşmaya, 2003'te başlattığı 'Hey Gidi Karadeniz' gecelerinde karşı çıktı ve 'yayla müziği' imajını büyük ölçüde yıktı... Viya (2001) ve Hayde (2004) albümleri sadece yöresinde değil, tüm Türkiye'de çok sevildi. Koyuncu, 'Dido Nana'yla geniş kitlelere ulaştı. Çamlıhemşin'deki Fırtına Deresi'nde kurulmak istenen santrale karşı çıkan aktivistlerden biri oldu.

Henüz yolun başındayken müziğe veda eden Koyuncu'nun ölümü, herkes için büyük bir kayıptı. Ancak o, yetenekli Karadenizli gençler için farklı bir kapı açtı. 2000'lerde avucumuzun içini doldurmayacak kadar Karadenizli grup ve sanatçı varken 2009 yılı itibarıyla bu sayıda büyük bir artış oldu. Pek çok müzisyen ortaya çıktı. Hepsi ilk albümleriyle müzik marketlerdeki yerini aldı, almaya da devam ediyor. Ancak albüm yoğunluğu daha çok 2005-2009 yılları arasına tekabül ediyor. Yani Koyuncu'nun ölümünden sonraki döneme...

Dört yıllık süreçte, müziğe meyleden ama cesaret gösteremeyen gençler birer birer stüdyoya girdi. Hepsi Kazım abilerinin açtığı yolda yürümeye talip oldu. Bazı müzik eleştirmenleri bu adımları 'Kazım Koyuncu'nun vârisleri çoğalıyor' şeklinde değerlendiriyor. Onun erken yaşta boş bıraktığı, 'yaşasaydı kim bilir daha ne güzel müzikler yapacaktı' diye iç geçirdiği söyleme, gençler sahip çıkmak istiyor. Bazıları söyleyiş tarzıyla, konuşma üslubuyla başkaldırılarıyla ona öykünüyor. Bu elbette kötü bir durum değil. Sanatın tüm dallarında olduğu gibi müzisyenlerin de birbirinden etkilenmesi doğal. Yani denizin çocukları hiç eksilmiyor, yeniden doğarak çoğalıyor...

Birol Topaloğlu, Fuat Saka, Gökhan Birden gibi tecrübeli sanatçılara 2005-2009 dönemini Karadeniz müziği adına nasıl değerlendirdiklerini, ilk albümlerini çıkaran Karmate, Marsis gibi gruplara ve Abdullah Akat'a, Fatih Yaşar'a, Uğur Sönmez'e, Behçet Gülas'a böyle bir furyada kendi müziklerini nasıl konumlandırdıklarını sorduk. s.ozarslan@zaman.com.tr

***


Kazım Koyuncu'nun tarzı piyasalaştırıldı
Behçet Gülas/Fora: "Öncelikle bizim kuşak Karadeniz müziğini 1992'de Volkan Konak'la sevdi. Benim için Karadeniz müziğinde bir milattır. Ardından Kazım Koyuncu geldi. Karadeniz müziğine eşsiz bir lezzet kattı ve bizlere daha da sevdirdi. Yeryüzünde başta 'Dido Nana' olmak üzere birtakım şarkılar, türküler yazıldı ve bestelendi ama bu şarkıları hakkıyla yorumlayacak kimse yoktu. Kazım Koyuncu yaratıldı, o da geldi şarkılarını okudu ve gitti. Kazım Koyuncu'nun varisi olmak her baba yiğidin harcı değil. Benim hiç değil. Daha sonra bu tarz, Karadeniz müziğinde piyasalaştırıldı. Müzikte ufak tefek esinlenmeler olsa da -ki bu çok doğaldır- insan iyi veya kötü sadece kendisi olmaya gayret göstermeli. Birçok insan Karadeniz müziğinin sadece horondan ibaret olmadığını biliyor artık bu da beni hayli sevindiriyor. Benim bu sanatta en çok yapmak istediğim şey, geleneksel anonim ezgi ve türküleri yeniden derleyip sunmaktan ziyade, kendim yeni besteler yapıp hiç yoktan bir şeyler ortaya koymak. Öyle de yapmaktayım. Kalıcı olup olmayacağını gelecek kuşaklar belirleyecek. Çünkü zaten kalıcı olmuş eserlerle yola çıkmanın benim için pek bir anlamı yok..."

***


'Merak etme çocuk, bıraktığın yerden devam ettireceğim'
Uğur Sönmez: "Kazım Koyuncu vefat ettiğinde Harbiye Açıkhava'da bir cenaze töreni düzenlenmişti. Orada açılan deftere, 'Merak etme çocuk, bıraktığın yerden devam ettireceğim.' diye yazmıştım. Ama bu, o duygusallığın içinde yazılmış bir cümleydi. Oturup düşündüğünde herkesin rolü ayrı. Ben 10 yaşında bağlama çalmaya başladım. Karadeniz'de 70 türkü üretmiş, Karadeniz'in ilk kadın sanatçısı, 45 adet 45'liği olan bir kadının çocuğu, Ziynet Sönmez'in oğluyum, Her zaman müziğin içinde bulundum. Ama beni müziğe teşvik eden Kazım'dır. Bende albüm yapma fikri 2000'den sonra oluştu. İlk albümüm 2004'te çıktı. Bu işlere biraz geç kaldım. Yaşım 46. Gerçekten ölümünün ardından müthiş bir süreç başladı. Tarz böyle bir şeydir. Bir tarz oluşturduğunuzda sizi taklit etmeye başlarlar. Son dönem gençliğin bir Kazım Koyuncu akımıyla devam ettiği doğru. Albümümü dinlediğinizde ondan bir etkilenme olduğunu hissetmeniz doğal. Bu benim etkilenmem değil de, aranjörümün İlhan Yabantaş olmasından kaynaklandı. Kendisi Koyuncu'yla birlikte Zuğaşi Berepe'yi kuran arkadaşlardan biridir. Ben de albümümde biraz pişman oldum, benimle de örtüşmedi, ikinci albümüm bana ait bir şey olacak. Kazım'ın açtığı bir yol var dolayısıyla. Kesinlikle onun yerini doldurma çabasından söz edilebilir. Ama Ahmet Kaya ve Cem Karaca'nın da yerini doldurmak adına birçok insan yola çıktı ama olmadı. Çıkan albümlerin birçoğuna bakın, bir çoğu Kazım'ın müziğini taklit ediyor, keşke fikirlerini de taklit edebilseler..."

***


Leş kargaları gibi onun bıraktığı mirasa üşüşülmüştür
Abdullah Akat-Feluka: "Karadeniz müziğinin gençlik içerisindeki ilk değişim hareketleri Kazım Koyuncu ile başlamadı. Volkan Konak ve Fuat Saka gibi isimlere büyük bir haksızlık olur aksini düşünmek. Fakat Kazım Koyuncu ile bir dönem zirve yaptı denilebilir. Nitekim şu anda aynı zirveyi Volkan Konak ile yapmakta. Kazım Koyuncu'nun ardından yaşananlar ise hayli ilginç. Karadenizli olan ve müziğe ilgi duyan neredeyse her genç Kazım Koyunucu'yu idol alarak eline gitarı alıp birkaç akor basmayı öğrendikten sonra, müzik yapabileceği ortamlar aramaya başladı. Böyle bir olay sanırım dünya üzerinde ilktir. Müzik alt yapısı, bilgisi, becerisi yeterli olmayan birçok insan bir araya gelerek gruplar kurmaya ve müzik yapmaya başladılar. Tabii ki bunların içinde çok değerli olanları da oldu. Fakat bu alanda da ciddi bir kirlenme baş göstermeye başladı. Özellikle son bir yılda albüm üretimi anlamında bir patlama yaşanıyor. Hemen hemen aynı tarzda aynı alt yapılar kullanılarak çok sayıda albüm üretilmesi ya bazı şeylerin çabuk tüketilip kaybolmasına ya da kalıcı olup Karadeniz müziğinin algılanışında bir farklılığın oluşmasına neden olacaktır. İki seçenek arasında çok uzun süre kalarak devam ettirilebileceğini piyasanın zor şartlarından dolayı sanmıyorum. Ben bu durumu hiç etik bulmuyorum. Kazım Koyuncu ölünce ardından piyasada büyük bir boşluk oluşmuş bizde buradan bir pay kapalım anlayışıyla hemen herkes Karadeniz müziğine leş kargaları gibi üşüşmüştür. Kazım Koyuncu gibi değerli bir müzisyen yaşatılmak isteniyorsa, bu onun müziğini ve sesini taklitle olmamalıdır. Onun müziğinin üstüne bir şeyler koyabilecek müzisyenlerin kendine özgün üretimleri olmalıdır. Yoksa saçının telini dahi Kazım Koyuncu'ya benzetmekle Karadeniz müziğinin ileriye götürülebilmesi mümkün değildir. Bu noktada Kazım Koyuncu bir duruş olarak ele alınmalı ve Kazım Koyuncu'nun popüler müzik piyasasına karşı olan dik duruşu örnek alınmalıdır.

Feluka olarak biz kendimizi bu furyanın içinde görmüyoruz. Feluka çocuk yaştan itibaren müzik eğitimi almış, İTÜ Türk Musikisi Devlet Konservatuarı'nı 1.likle bitirmiş, İTÜ Müzik Bilimi Kulübü'nün kuruculuğunu ve başkanlığını yapmış, aynı zamanda bir akademisyen olarak 2005 yılından beri İstanbul Teknik Üniversitesi'nde çalışmalarını sürdüren Araştırma Görevlisi Abdullah AKAT'ın sahne projesidir. Feluka'nın bu noktadaki en büyük şanssızlığı geçmişten gelen bilinçli ve ne yaptığını bilen planlanmış bir projenin Kazım Koyuncu'nun ölümüne denk gelmesidir. Kazım Koyuncu'nun duruşu ve müziği bizim için çok önemlidir ve çok saygı değerdir. Fakat ardından gelen furyanın yaptığı müzik bazı istisna kişiler ve gruplar dışında bizi çok tatmin etmemektedir.

***


Kazım'ın sadece müziği değil, görüntüsü de taklit ediliyor
Fatih Yaşar/Kıyıların Ardında: Sadece müzikte de değil sanatın ve zanaatın kısacası üretimin olduğu her alanda 'özgün'lüğün çokluğu bir zenginliktir. Sayıca çokluk her zaman bir zenginlik değildir. Ve tabi nihayetinde de müzikte özgünleşme, öğrenme çabası yolunda dünyayı ve doğayı daha iyi tanımak; İnsanı, sanatın gelişimini ve sanatçının "kendi" olabilme serüvenini bilmektir diye düşünüyorum. Tüm bunların izinde "Kazım Koyuncu" sadece bir müzisyen ya da rockçı/Karadenizli değil hepsinden fazlası "İnsan ve Dünya" diyalektiğinin bilge ve özgür bir bireyi olarak değerlendirmenin onu ve müziğini daha iyi anlayabilmek olarak görüyorum. "Karadeniz Rock" olarak tanımlanan ( ki nerede başlayıp bitti yani sınırlarının ne olduğu hala bilinmeyen" rock soundlu müziğin günümüzde popüler olmadığını söylemek yanılgıdır. Şimdi şöyle düşünelim Zuğaşi Berepe'yle başlayan ve özellikle "lazca" vurgusu olan döneminin belki de en alternatif rock müziğini icra eden bir grubun ardından Kazım Koyuncu'yla popülerleşen Karadeniz Rock aslında "Kazımın Müziği"ydi. Kazım özgüveni, özgürlüğü ve özgünlüğüyle vardı(r). İsteyerek veya istemeyerek ona öykünen özellikle genç müzisyenlerin varlığı kaçınılmaz bir sonuçtur, çünkü tüm dünyada bu zaten böyledir. Ancak konu müzik ve müzikalitenin niteliğiyse bu sayıca çokluğun doğruluğu şüphesiz ciddi bir tartışma konusudur. Kaldı ki sadece Kazım'ın müziği değil burada Kazım da "şeklen" devam ettirilmeye çalışılıyor. Bu tam da Kazımın 'kendi'ni anlamamaktır. Bahsini ettiğim şey sadece grup/müzisyenlerle ilgili değil aynı zamanda dinleyicilerle de ilgili. Sevmek ya da çok sevmek anlamak olamayabiliyor. Bütün bunların içerisinde kendi müziğimi mümkün olduğunca özgün sesler ve sözler üzerine kurmaya gayret ediyorum. Bu sadece söz/beste/düzenleme ile sınırlı kalmıyor, enstrüman kayıtları, mix/mastering gibi kayıt editleri için de geçerli veya çalarken, söylerken hatta sessiz/suskun kalırken.


Kazım Koyuncu'ya benzetilmemiz normal
Korhan Özyıldız/Marsis: "Kazım Koyuncu gibi bir müzisyene benzetilmemiz normal. Bundan gurur duyuyorum. Kendisi, müziğiyle, duruşuyla, hümanizmiyle örnek aldığımız bir sanatçıdır. Ben müziğe 2000'li yıllarda başladım. Tulumun, kemençenin sesi hep kulağımdaydı, bu yüzden gitarla kendi şarkılarımızı yorumlamayı tercih ettik. Biz evrensel tınılarla Karadeniz otantik müziğinin harmanlanması gerektiğine inanıyoruz. Bu amaçla da Kazım Koyuncu'nun iyi yönlerini alıp müziğimizi daha ileriye nasıl götürebiliriz diye düşünüyoruz. Bize göre popüler olmak kötü bir şey değil, popülist fikirle hareket etmek kötüdür. Henüz yeni bir grup olmamıza rağmen Karadeniz müziğine açılım getirdiğimizi de düşünüyoruz. Grup üyelerinden Ceyhun arkadaşımız, ilk kez elektro kemençeyi yaptı mesela. Grubumuzun doğum tarihi aslında 6 Nisan 2007'dir. Çernobilin yıldönümüdür bu tarih. İlk konserimizi de bu tarihte Kadıköy'de verdik. Karadeniz'de şu anda 228 adet HES (Hidro Elektrik Santrali) projesi yapılıyor. Onlara karşı çıkan ilk biz olduk. Albümümüz üzerinde 2 yıl çalıştık. İki yıl içinde yaklaşık 200 yerde konser verdik. Bu ay içinde 8 konserimiz var. Anadolu'nun her yerine gidiyoruz. Konserlerde ilk önceleri beni Kazım Koyuncu'ya çok benzetiyorlardı. Ama artık Marsis olarak tanıyorlar.

***


Benzetilme eleştirileri kalıplaşmış fikirlerdir
Resul Dindar/Karmate: Karmate'nin sesinin daha büyük kitlelerle tanışmasını sağlayacak olan Nani albümümüzde ilk olarak Karadeniz'i ve değerlerimizi ön plana çıkarmaya çalıştık. Karmate olarak akustik bir soundla otantik bir müzik yapıyoruz. Biz halk müziği yapıyoruz yani halkların müziği! Bizlerin Karadeniz halk müziğinde savunduğu öncelik bu halkların toplumsal ve çevresel sorunlarını dile getirmektir... Eğer bir kültürün sanatını dilini icra ediyorsak; kişisel hiçbir talep veya arzuların olmaması, bu kültürleri her anlamda sahnede ve sosyal yaşamda ifade edebilecek duruşa ve bilince sahip olunması gerekir. Genel olarak vurgulamak istediğimiz şudur ki; evet içimizden gelen sesleri ortaya çıkardık ilk albümümüz Nani'de. Esasen bizleri besleyen; yaşamı her alanda ortaklaşa paylaştığımız halkların kendilerinin sesidir bu. Gerçekten yaptığı sanata, kültüre saygısı olan nice sanatçılar yetiştirdi Karadeniz. Yeni bir şeyler üretme, bu kültürleri yaşatma çabasında olacak olan tabi ki birileri ortaya çıkacak. Karadeniz müziğinde evet bir devrim noktası olan Kazım sürecini hepimiz yaşadık fakat bu kişinin üzerinden geleceğe bakmak da kesinlikle yanlıştır. Sonuçta Kazım Koyuncuyu var eden onun sanatını besleyen de Karadeniz'dir.

Kendimizi olabildiğince doğal insanlarla buluşturduğumuz, yaptığımız müzikte dinleyiciye yansıyacak olan duruşta; tek göstergeyi benliğimizde var olanlarla yoğurmak olarak algıladığımız ölçüde benzetilme eleştirilerini kalıplaşmış düşünceler olarak görmekteyiz. Bize yönlendirilen düşünceler de eleştirilerin yersizliğini kanıtlar nitelikte. Bunlar arasında benzerlik konusuna cevap olacak önemli söylemlerden biri de Karadeniz müziğine yeni bir soluk getirmiş olduğumuz görüşüdür. İnsanların ticari kaygılarla yozlaştırdığı, çirkinlikleri bulaştırdığı, bir çırpıda tükettiği birçok değer gibi Karadeniz müziği de nasibini aldı bu yozlaşmadan, kirlilikten. Kazım Koyuncu'nun ölümünden bugüne de etkisini gösteren bu dejenereye Karmate olarak set çekebilmek için sesimizin çıktığı en gür şekilde ulaşabildiğimiz her yere önce sevgiyi, kardeşliği, emek bilincini götürme gayesiyle albümümüzü çıkardık. Müziği icra ettiğimiz andaki duygularımızı en yalın ve samimi bir şekilde dinleyene aktarabilmek amacıyla hücum kayıt yaptık. Ne de olsa Karadenizliyiz olabilecek aksiliklere risklere rağmen kendimize güvendik. Şayet içimizdeki birikimleri aktaramayacaksak, emeğin değerini her zaman vurgulayanlar olarak yeni bir şeyler üretemeyeceksek, katkımız olamayacaksa bu sanata bu kültüre, insanlığa; zaten bu değirmeni hiç kurmazdık. Aynı coğrafyadan gelen dolayısıyla aynı iklimde, benzer koşullarda, ortamlarda yetişmiş, benzer kültürlerin getirileriyle bütünleşmiş olan bizler için gerek şarkı söyleyiş tarzının, gerekse sözcüklerdeki vurguların Kazım Koyuncu'yu anımsatması gayet tabi olağan bir durumdur. İnsanlar, sahne önünde ve ardında bizlerin gözlerinde, kalbimizden gelenleri dillendirdiklerimizde samimiyeti hissedebiliyorsa bahsi geçen benzerliği bir güzellik olarak algılayacaktır. Nitekim almış olduğumuz tepkiler herkesçe kritiği yapılan bu durumun, aslında samimiyet olduğu müddetçe dikkat çekmediğinin doğruluğunu kanıtlar nitelikte.

Karadeniz'deki doğal felaketler için kısaca şunu belirtmek istiyoruz. Kapımızın önünden acayip bir şeyler geçiyor, yeşilliklerimizin içine tanımadığımız adamlar giriyor, bir şeyleri ölçüyorlar, biçiyorlar. Derelerimiz de bulanmaya başladı. Yahu bir sorun nedir bunlar, kimdir, ne isterler? Sahip çıkmalıyız yaşadığımız alanlara! Yarınlarımız için, bizlerin biz olarak kalabilmesi için. Çok fazla bu konulara değinmek istemiyorum. Bu kaygımızı, yaramızı çıkarları için kendilerine malzeme yapan, içlerinde vicdan duygusu bulunmayan, fırsattan istifade çabasında, bıkmadan devamlı sömürme, tabiri caizse yeme içgüdüleri olan yaratıklar var... Kimsenin gözüne işte bunları yapıyoruz, savunuyoruz diye sokmaya gerek yok. Sahnede ya da herhangi bir platformda mikrofon başında değil, halkın içinde bu mücadelede yer almak gerekir.

***


Genç müzisyenleri önemsiyorum
Birol Topaloğlu: Kazım Koyuncu'nun yaptığı Karadeniz-Laz müziğinin geniş kesimlerce benimsendiği; kendi özgün ürünlerinin vermeye başladığı ve en üretken olacağı dönemde genç yasta hayata veda etmesi müziğini daha da popüler hale getirdi. Kazım, sadece bir müzisyen değil, muhalif kişiliği ve yaşam biçimi ile de farklılığını ortaya koyan biriydi. Koyuncu; genele ifade edebilecek entelektüel bir bakış açısı ile Lazca şarkı söylemeye Zuğaşi Berepe döneminde başlamıştır. Zuğaşi Berepe; Lazca şarkılar söylemeye başladığı süreçte Turkiye'de azımsanmayacak bir kesime Lazca'nın ayrı bir dil olduğunu anlatmayı başarmıştır. O dönemde yaptıkları müzik türüne "Lazca Rock" denmesi de ayrı bir başkaldırı örneğiydi. Grup; Laz gençlerini, o dönem müzik yapan insanları -ben de dahil olmak üzere- heyecanlandırmış ve kendi dilimizde şarkılar söylemek için cesaret vermiştir.

1997 yılında tamamı Lazca şarkılardan oluşan ilk albümüm Heyamo'yu çıkarttım. Bu albüm geleneksel Laz müziğine sadık kalarak, tulum ve kemençeye ağırlık vererek yer yer Batı sazları ile harmanlayarak hazırlanmıştır. Bu yol sabır ve uzun süreli gayret gerektirmekte idi. Ve o dönem albüm; geleneksel Laz müziğinin ortaya çıkarılması açısından insanlarda büyük bir heyecan yaratmıştı. Ancak çalışmadaki otantik yaklaşım; gençler açısından müzikal olarak devamını biraz zorlaştırıyordu. Kazım Koyuncu; güncel ve her kesimce kolaylıkla algılanabilecek, tekrarı edilebilecek bir müzik tarzını ortaya koymuştu. Bu da gençleri bu yönde müzik yapmaya cesaretlendirmiştir. Ölümünü ardından Karadeniz'de birçok amatör müzik yapan genç müzisyen ve gruplar çıkmıştır. Bu müzisyenlerin çoğunda bir şekilde Kazım'ın etkisini görmek mümkündür. Kazım'ın ölümünden sonra yarattığı boşluğu birçok müzisyen doldurmaya heveslenmiş görünmekte. Kimilerini de Kazım'ın devamı gibi etiketinden rahatsız olmadıklarını da görmekteyiz. Yine de bu durum Karadeniz-Laz müziğinin güncellenmesine, popüler hale gelmesine görece olarak katkı sağlamaktadır.

Son zamanlarda her güzel şeyde olduğu gibi müzikte de hızlanan bir tüketim süreci devam etmektedir. Bugün gençlerin bir şekilde bu tarz müzik türüne yönelmelerini; gelecekte daha iyi ürünlerin çıkacağı ümidini taşıyarak önemsiyorum. Yıllarca TRT aracılığı ile belli kişilerin tekelinde tutulan ve tek taraflı bakış açısı ile sunulmaya çalışılan Karadeniz ve Laz müziğinin; bugün yörenin genç müzisyenleri tarafından icra edilmesi, sahiplenilmesi dengeleri de pozitif olarak bozmaktadır.

***


Yeni yollar araştırmak gerek
Fuat Saka: "Kazım'ın yerine talip olmaları doğal. Ülkemizde yeni arayışlar birçok konuda olduğu gibi bu konuda da yok denecek kadar az. İşin kolayına kaçıp hazır malzeme kullanmak yanlışına yine her konuda olduğu gibi müzik alanında da düşülüyor ne yazık ki. Üretmek ve yeni yollar araştırıp yakalamak emek vermekle mümkün. Var olanları değerlendirmek, yanlış değil. Fakat yeni yollar araştırmak gerek. Kazım daha işin başındayken ayrıldı aramızdan. Onun yapmaya çalıştığı müziğin dünyadaki geçmişi uzun. Yani yeni bir müzik değildi. Var olan bir müzik tarzının sözleri Lazca söylenmiş haliydi. Bu nedenle genç arkadaşlarımın bu tarzda müzik yapmaları sadece şarkı sözlerinin Lazca olması nedeniyle Kazım'ın devamı olabilir ama tarzın değil. Zira bu müzik tarzı dünyanın her yerinde çok yaygın."

***


Kazım Koyuncu'nun mirasını yiyen yedi
Gökhan Birben: Bunu şöyle algılamıyorum miras kavgası ya da Kazım Koyuncu'nun varisi olma sevdası gibi. Zaten Kazım Koyuncu'nun mirasını yiyen yedi, geriden gelen geç kuşakların böyle bir sevdada olacaklarını ihtimal vermek istemiyorum. Benim için asıl önemlisi Kazım Koyumcu'nun tırnaklarıyla kazandığı ve geleceğe bıraktığı, nasıl insan olunur örneğidir genç kardeşlerim biraz buraya baksa iyi olur. Hep merak ettiğim bir şey var, bu ülkede birçok insan yaşamını yitirdi, gerek sanatçı, gerek bilim adamı ya da toplumun oylarıyla iktidara gelmiş siyasiler, merakım şu ki ölümüyle adeta yeniden hayata dönen ya da adını bu denli güncel tutabilen ve bu denli sevilen kim var? Üstelik ne medyada ne de basında boy boy resimleri olmamasına karşın, kim? Böylesi bir insana sevdalanmak elbette ki çok doğaldır ve onun yolundan yürüme sevdasında olmak, bu çok doğal ancak başka hesaplarla yolu yolumdur diyenleri de toplum mutlaka ayıklar. Kazım'la birlikte yaşamış olduğum bir örneği vermek istiyorum, Ahmet Kaya'nın ölümü sonrasında onun adına farklı isimlerin şarkılarını okuduğu bir albüm çıktı. Bu konudaki düşüncemizi sorduklarında Kazım'ın söylediği bir söz vardı 'Ahmet Kaya söylenmesi gerekeni söyledi onun şarkılarını başka ağızlar daha mı iyi okuyacak. Burada geriden gelen genç arkadaşlarımızın ifade etmek istedikleri varsa önce kendilerini ifade etsinler yani geriye baksınlar bir tane daha Pir Sultan, Aşık Veysel, Yunus Emre ya da Mahsuni Şerif var mı?' Ve daha nicelerini sayabiliriz, onlar toplumun değerlerini kendi sesleriyle o topluma sundukları için yaşıyorlar hâlâ. Kazım Koyuncu'nun sesine benzemektense aklına benzemek en doğrusu olur. Bu kardeşlerime haddim olmadan bir tavsiyede bulunmak gerekirse, 'kendiniz olun' derim çünkü Kazım Koyuncu kendisiydi."

***


Karadeniz müziği ile ilgili son yıllarda çıkan bazı albümler
Karmate (Değirmen), Nani,

Mayıs 2009

Marsis, 2009

Vira Cemal, Alaf, Temmuz 2009

Aydoğan Topal, Heyamo Temmuz 2009

Yavuz Kesepare, Nedu-da, Temmuz 2009

Cengiz Selimoğlu, Ortanca, Haziran 2009

Feluka-Abdullah Akat, Okyanuslara Yolculuk Temmuz 2009

Behçet Gülas, Fora, Temmuz 2009

Uğur Sönmez, Ander Sevdaluk, Şubat 2008

Fatih Yaşar, Kıyıların Ardında, Nisan 2008

Erdal Bayrakoğlu, Zifona, Ağustos 2006

Albüm hazırlayanlar...

Nena (Ses), Gurgula (Gökgürültüsü), Teona (Işık), Dalepa Nena (Kızkardeşlerin Sesi), Ebral Aydın, Vova (Kim)... ZAMAN