PDA

Orijinalini görmek için tıklayınız : Gazi (Topal) Osman Ağa..



Dursun Kaplan
19.06.2008, 18:26
GAZİ (TOPAL) OSMAN AĞA



http://www.bilgiadasi.com/upload/forum/abdurrahmanForum_9240075945.JPG



Osman Ağa, Giresun'un Hacıhüseyin mahallesindeki Ferudunzadeler ailesindendir. Babası Hacı Mehmet Efendi, Annesi Zeynep hanım olup ailesi ticaret ile uğraşmakta idi. 1912 yılında balkan savaşı başladığına Osman Ağa ticaret işi ile uğraşmakta idi, babası askerlik bedelini ödemesine rağmen O gönüllü birlik oluşturarak savaşa katıldı. Savaşta göstermiş olduğu başarılarından dolayı Yarbaylık rütbesine kadar yükseldi. Bu savaşlarda sağ dizinden yaralanarak Gazi unvanını aldı. Giresun'a döndükten sonra 1.Dünya savaşına katılmış,Batum ve Harşit çayında Ruslara karşı savaşarak, Rusların Harşit çayını geçmelerini engelleyerek Tirebolu'nun işgalini önlemiş.
Mondros Mütarekesinden sonra Belediye başkanı olmuş, Uzun yıllar beraber yaşayan Ermeni ve Rum işgalci çetelerinin belini gönüllüler kurarak kırmış. Bu Rum ve Ermeni işgalci çeteler,Osmanlı hükümetine Osman Ağa'yı şikayet ederek hakkında tutuklama kararı çıkarttırmışlar, Bunun üzerine Osman Ağa, Şebinkarahisar bölgesine yerleşmiş.
8 Mayıs 1919 tarihinde Yunan Kızılhaç heyetini taşıyan bir Yunan gemisi Giresun'a gelir. Heyet 11Mayıs 1919 tarihinde Taşkışla'ya beyaz renkli Yunan Kızılhaç Bayrağını asar, 5 Haziran 1919 Tarihinde ise Pontus bayrağını asarlar. Bu olaylar üzerine Osman Ağa , Harekete geçerek arkadaşları ile birlikte işgalcilerin bayraklarını indirip, yerlerine Türk bayrağını asarlar.
Osmanlı hükümeti tarafından affedilen Osman Ağa; İzmir ilinin Yunanlılar tarafından işgal edilmesi üzerine, 17 Mayıs 1919 tarihinde Giresun'da büyük bir miting düzenleyerek işgalci devletleri ve göz yumanları protesto etmiştir.
29 Mayıs 1919 tarihinde Havza'da Mustafa Kemal Atatürk ile gizlice buluşmuş. Bu buluşmadan sonra Atatürk'den aldığı emirler doğrultusunda hareket etmiş, ayrıca bu emirler kendisine güç verdiği için daha rahat hareket etmeye başlamış.
Erzurum Kongeresine Dr Ali Naci DUYDUK ve İbrahi Hamdi Bey'i temsilci temsilci olarak göndermiş. Giresun Askerlik Şubesi Başkanı Hüseyin Avni Alpaslan ve Jandarma Komutanı Hamdi Bey ile anlaşarak,Eylül 1920'de Giresun gençlerinden oluşan 'GİRESUN GÖNÜLLÜLER TABURU'nu kurmuştur.
Kurulan bu tabur ilk önce Ermeni saldırılarında görev almış. 12 Kasım 1920'de Osman Ağa Mustafa Kemal ATATÜRK ile tekrar buluşmuş, Atatürk'ün korunması içi önce yanındaki on kişiyi, Daha sonrada Giresun'dan topladığı 100 kişilik muhafız gurubunu Ankara göndermiş. Bu şekilde Atatürk'ün ilk muhafız birliği Giresunlulardan kurulmuş.
Giresun'da GEDİKKAYA isimli bir gazete çıkartarak, Milletin milli şuurun'un oluşmasını sağlamaya çalışmış. Bu çalışmaları art niyetli kişiler tarafından engellenmeye çalışılmış.
Giresun Müdafa-i Milliye Başkanı ve Belediye Başkanı sıfatıyla Kasım 1920'de Ankara'ya gitmiş,Gerekli emirleri aldıktan sonra Giresun'a dönerek, 12 Ocak 1921 tarihinde 42. ve 47. Gönüllü Alayların kurulması çalışmalarını başlatmış.
Mar 1921'deki Koçgiri ayaklanması Topal Osman Ağa komutasındaki 47. Gönüllü Alayının büyük katkıları ile bastırılmıştır.
Çorum-Merzifon-Tokat ve Samsun havalisinde Rum ve Ermeni çetelerini tamamen kaldıran Osman Ağa , komutasındaki Gönüllü Alayı ile birlikte Sakarya savaşına katılmıştır. Bu savaşta 42. Alay, Tirebolulu Binbaşı Hüseyin Avni Bey Komutasında büyük kahramanlıklar göstermiştir, Taşlıtepe sırtlarını kanlarının son damlasına kadar savunmuşlar.Bu alayın tamamını şehit veren Osman Ağa, Mangaltepe sırtlarında büyük kahramanlıklar göstermiştir.
Trabzon milletvekili Ali Şükrü beyin ölümünden sorumlu tutulmuş, 2 Nisan 1923'de çıkan bir çatışmada 40 yaşında iken vefat etmiş
Mezarı Giresun Kalesindedir.


http://www.canakci.com.tr/haber/haber_imaj/canozturk_kale_osman_aga.jpg



http://www.resimadasi.com/data/media/34/kale_osman_aga-giresun.jpg


" Eminim Osman Ağa'yı biLenLerimiz vardır..
Vatana yaptığı katkıLarı unutmak mümkün değiL..
Mustafa KemaL'in siLah arkadaşı oLan Osman Ağa'yı unutmayaLım... "

Murat'
19.06.2008, 18:29
Bir ayrıntı da ben vereyim.....Ölüsü ibret olması için Tbmm'nin önüne asılmıştır .....

Burda yazan gibi çatışmada da ölmemiştir.....Çatışmadan sonra yaralı ele geçirilmiştir...daha sonra da başı kesilerek infaz edilmiştir maalesef...


Bu olayın ardından Ankara'da, Ayrancı Bağları (http://tr.wikipedia.org/w/index.php?title=Ayranc%C4%B1_Ba%C4%9Flar%C4%B1&action=edit&redlink=1)'nda bir bağ evinde kıstırılan Topal Osman çatışmaya girdi ve yaralı olarak teslim oldu. Ancak Mustafa Kemal'in Muhafız taburu komutanı İsmail Hakkı Bey (http://tr.wikipedia.org/w/index.php?title=%C4%B0smail_Hakk%C4%B1_Tek%C3%A7e&action=edit&redlink=1) (Tekçe) tarafından konuşmasının engellenmesi için olay yerinde başı kesilerek infaz edildi.

Dursun Kaplan
19.06.2008, 18:30
Bir ayrıntı da ben vereyim.....Ölüsü ibret olması için Tbmm'nin önüne asılmıştır .....

O dönemde neLer oLduğunu biLmeden yorum yapman yanLış..

Tarihi biraz araştır... ;)

Murat'
19.06.2008, 18:32
Ben bu konuda öğrendiklerimi söylüyorum...Can Dündar'ın bir belgeselinden öğrenmiştim bunu..

Dursun Kaplan
19.06.2008, 18:34
Ben bu konuda öğrendiklerimi söylüyorum...Can Dündar'ın bir belgeselinden öğrenmiştim bunu..

YanLış biLiyosun kardeş..

O zaman vatanın haLini bi araştır.. Ne kadar kahpe insan vardı mecListe bi öğren..

Ondan sonra geL buraya doğru biLdikLerini yaz... ;)

ÖmerFarukYılmaz
19.06.2008, 18:36
Bildiğim kadarıyla baya zengindi...

Murat'
19.06.2008, 18:36
Ben kimse için kahpedir falan demiyorum....Sadece Topal Osman'ın cesetinin meclisin önüne asıldığını söylüyorum...Bunu da Can Dündar'ın yaptığı bir belgeselden öğrendiğimi söyledim....Ben bunun doğru veya yanlış olduğunu da söylemiyorum....

Ahmet Kuru
19.06.2008, 18:37
herkes bildiğini yazıyor doğal olaraktan...
bende Murat arkadaşımızın dediği gibi biliyorum olayı....Aslında ben biraz daha farklı biliyorum ama...neyse burda yazarsam oLmaz...

Murat'
19.06.2008, 18:44
Burada Topal Osman'ı kötülemek gibi bir niyetim yok kesinlikle...

Bunu belirtmek istiyorum....

Beni yanlış anlamanızı istemem....

Dursun Kaplan
19.06.2008, 18:46
Burada Topal Osman'ı kötülemek gibi bir niyetim yok kesinlikle...

Bunu belirtmek istiyorum....

Beni yanlış anlamanızı istemem....

YanLış anLama yok kardeş.. :)

Zamanında zaten yapacakLarını yaptı o mecListeki adamLar ondan bahsediyorum..

Kahpe Lafınına ordaki insanLara söLedim..

ismail-dede
19.06.2008, 18:50
Herkes Osman Ağanın yaptığı büyük başarılardan bahsetmiş, ülke için canı pahasına mücadele ettiğini söylemiş ama hiçbir siyasetçi çıkıp ta Topal Osman Ağanın Meclisçe alınan kararla Ulus Meydanı’nda idam edilmesi nedeniyle zedelenen itibarının yine Meclis tarafından alınacak yeni bir kararla iade edilmesini isteyememiştir.

Ahmet Faruk
19.06.2008, 18:56
Bende Osman Ağanın, fazla konuşan Trabzon milletvekili Ali Şükrü beyi susdurduğunu, daha sonra da onun susdurulduğunu duymuştum...

Murat'
19.06.2008, 19:02
Bende Osman Ağanın, fazla konuşan Trabzon milletvekili Ali Şükrü beyi susdurduğunu, daha sonra da onun susdurulduğunu duymuştum...

Evet öyle olmuş maalesef.....Ali Şükrü Bey Mustafa kemal Atatürk'e şiddetli muhalefet yapınca bunlar olmuş maalesef....

Armağan Dere
19.06.2008, 19:06
27 Mart 1923 tarihinde, bir gün evvel TBMM'de Mustafa Kemal Paşa'yla ağır şekilde tartışan ve karşılıklı silah çekme noktasına gelen ikinci grup liderlerinden Trabzon milletvekili Ali Şükrü Bey'i evine davet etti ve orada adamlarıyla birlikte boğarak öldürdü, ardından da Çankaya sırtlarında boş bir tarlaya gömdü.

bu ne kadar demokratik tartışılır?

Ahmet Faruk
19.06.2008, 19:14
27 Mart 1923 tarihinde, bir gün evvel TBMM'de Mustafa Kemal Paşa'yla ağır şekilde tartışan ve karşılıklı silah çekme noktasına gelen ikinci grup liderlerinden Trabzon milletvekili Ali Şükrü Bey'i evine davet etti ve orada adamlarıyla birlikte boğarak öldürdü, ardından da Çankaya sırtlarında boş bir tarlaya gömdü.

bu ne kadar demokratik tartışılır?

Hocam, o zamanlar demokrasi yoktu....
Hee bu gün ne kadar var, onu ta tartışırtız ama, o zamanların şartlarına göre değerlendirme yapmak lazım...
Geçen bi yerde okumuştum, zabıtlarda falan Mustaha Kemal Paşa'ya karşı çıkan hiç bi konuşma yer almıyormuş...

Armağan Dere
19.06.2008, 19:21
Hocam, o zamanlar demokrasi yoktu....
Hee bu gün ne kadar var, onu ta tartışırtız ama, o zamanların şartlarına göre değerlendirme yapmak lazım...
Geçen bi yerde okumuştum, zabıtlarda falan Mustaha Kemal Paşa'ya karşı çıkan hiç bi konuşma yer almıyormuş...

tabi kardeş demokrasi yok diye herkesi boğdurup öldürmek mi gerekiyor?..ben burda atatürk düşmanlığı yapmıyorum..ama yanlışları da söleyelim o da bi kuldu...yani ALLAH değildi kimsenin içini bilemezsin..topal osmanda galyana getirildi...


Ali Şükrü Bey, (doğumu 1884 - ölümü 27 Mart 1923). Trabzon mebusu olarak Son Osmanlı Meclisi Mebusanı (1920) üyeleri arasında yer almış, ardından TBMM 1. Dönem'de yine Trabzon milletvekilliği yapmış, Meclis'te İkinci Grup'un lideri olarak ön plana çıkmış, 1. Dönem içinde Topal Osman tarafından öldürülmüş siyasetçidir.

Ali Şükrü Bey, deniz yüzbaşı rütbesindeyken askerlikten istifa ederek siyasete atılmış, İttihat ve Terakki'ye muhalif bir çizgi izlemişti. İngilizlerce İstanbul'un işgalinden son Osmanlı Meclisi Mebusan'ının Misakı Milli kararını almasında rol oynamış, ardından Mustafa Kemal'in çağrısına uyarak Ankara'ya gelmişti.

Dini hassasiyetleri ve karşı çıktığı konularda sözünü sakınmamasıyla dikkati çeken Ali Şükrü Bey, bu özellikleri dolayısıyla Mustafa Kemal'e muhalif milletvekillerinin çevresinde kümelendiği kişi oldu. Mustafa Kemal'in 'Hakimiyeti Milliye Gazetesi'ne karşılık 'Tan Gazetesi'nı neşretmeye başladı. İngilizceye hâkimiyeti sayesinde Ankara'nın izlediği siyasetin uluslararası alandaki yansımalarını dış basından takip ediyor, özellikle Lozan müzakerelerinin gidişatıyla ilgili olarak zaman zaman TBMM'ye verilen resmi bilgiyle dış kaynaklı haberler arasında çelişkileri gündeme getiriyordu. İsmet İnönü'nün Lozan'da, 'hariciyeci olmaması sebebiyle' acemice davrandığı, daha ötesi TBMM'nin verdiği yetki sınırlarının dışına çıkarak müzakereleri yürüttüğü kanısındaydı. Tuğgeneral İsmet Paşa'nın Balkanlarda kabul ettiği sınırların 1. Dünya Savaşı başladığındaki sınırların gerisinde olmasını ve Batı Trakya'nın Yunanistan'a verilmesini kabul etmiyor, Lozan müzakerelerine katılan heyetin, TBMM tarafından kabul edilen Misak-ı Milli hudutlarına uyması gerektiğini söylüyordu. Müzakerelerin kesilme ile sürme arasında kaldığı dönemde ortam iyice gerginleşmişti. Hatta Mustafa Kemal ve Ali Şükrü bey karşılıklı silah çekme noktasına gelmişlerdi. Nitekim TBMM çoğunluğunun Ali Şükrü Bey'i bu konuda desteklemesi neticesi Mustafa Kemal Paşa 1923 yılında 1. Meclisi fesh ederek 2. Meclis için seçimler yapılacağını belirtti.

Mustafa Önal
19.06.2008, 19:21
bir giresunlu olarak kaleye her çıktığımda rahmetle anıyorum bu vatan için 1900_1923 yılları arasında yaptıkları ortadadır.
o günün şartlarını net bilmediğimiz için o konuda yorum yapmamız doğru olmaz. ancak 1923 e kadar yaptıkları tartışılmaz.

Armağan Dere
19.06.2008, 19:29
@Ahmet Faruk kardeş
istiklal harbimizin esasları kazım karabekir paşanın yazdığı kitaptan bazı cümleler sildirilmiş ve eski basım kitap yaktırılmıştır ismet inönü tarafından.. bu cümlelerin silinme amacını ve ne anlatmak istediğini biraz araştırırsan öğrenirsin..daha fazla yazmıyım bu konularda..

Ahmet Faruk
19.06.2008, 21:19
@Ahmet Faruk kardeş
istiklal harbimizin esasları kazım karabekir paşanın yazdığı kitaptan bazı cümleler sildirilmiş ve eski basım kitap yaktırılmıştır ismet inönü tarafından.. bu cümlelerin silinme amacını ve ne anlatmak istediğini biraz araştırırsan öğrenirsin..daha fazla yazmıyım bu konularda..

Abiii, ben hala demokratikleşemedik diyorum, sen beni konuşturmaya çalışıyosun. Attıracaksın bizi içeri haa :D ... Geredeye giderken sessizce ( :) ) konuşuruz, olur di mi...

LazAnisT
23.06.2008, 13:29
Emanet Çeyiz, Denizli'nin Honaz Köyü'nde yaşayan bir Rum ailenin, sürgüne gönderilirken Müslüman komşularına bıraktığı kızlarının çeyizinin, yaklaşık seksen yıl sonra aileye geri veriliş öyküsüdür. Kemal Yalçın, dedesine emanet edilen çeyizi teslim etmek üzere Minoğlu ailesinin izini sürerken, on beş Rum ve on beş Türk mübadilin yaşam öyküsünü ve duygularını kendi ağızlarından aktarır.


Bu kitaptaki rum aile Topal Osmanın köylerine gelerek çoluk çocuk demeden herkesi kurşuna dizdiğinidende bahsediyordu..Hatta Topal Osmanın ismi geçtiğindende bile yaşlı ninelerden birisi sinir kırizi geçirmiş.

Uzunoğlu
23.06.2008, 13:37
Bu tartışmayı tarihçiler çözememiş biz mi burada sonuca bağlayacağız :)

Topal Osman Giresun için önemli bir şahsiyet. Olan olmuş geçen geçmiş. Burada incitici yorumlar yapıp giresunlu renkdaşlarımızın kalbini kırmayalım...

Külünkoğlu
23.06.2008, 13:38
Topal Osman Ağa tıpkı İpsiz Recep gibi zamanın kanun kaçaklarındandır. Bu kadar gözü pek ve silahla haşır neşir olan dağları bu derece de bilen insanların da normal muhlis bir insan olmasını da beklemesin kimse. Milli mücadeleye katkılarını inkar edenler de taş olur.

rumlar çete harekatlarına başlayınca Karadeniz bölgesinde en ağır darbelerden birini Topal Osman Ağa'dan yemişlerdir. İyi ki de yapmıştır...

Misina
23.06.2008, 14:44
Milli Mücadeleye kuvai miliyeci olarak büyük katkıları olmuş bölgede direniş faaliyetlerinin başlamasınd a önemli rol oynamıştır.Fakat Düzenli ordu kurulduktan sonra orduya katılmayıp kendi kafasına göre harteket etmiştir.Bu da sonunu hazırlamıştır.

Dursun Kaplan
23.06.2008, 14:47
Milli Mücadeleye kuvai miliyeci olarak büyük katkıları olmuş bölgede direniş faaliyetlerinin başlamasınd a önemli rol oynamıştır.Fakat Düzenli ordu kurulduktan sonra orduya katılmayıp kendi kafasına göre harteket etmiştir.Bu da sonunu hazırlamıştır.

Metin Abi'nin de dediği gibi ;

"Bu kadar gözü pek ve silahla haşır neşir olan..." adamLar zaten emir aLtına girmezLer..

Özkan
23.06.2008, 23:09
Topal Osman Ağa hakkında atıp tutmadan önce ağzımızı iyice yıkamamız gerekiyor.

Bu büyük kahramân, önce Balkan Savaşı'nda dizinden vurularak Gâzî ve Topal oldu. Buna bakmadan I. Dünyâ Savaşı'nda gönüllü olarak Batum'da ve Harşit Çayı'nın doğusunda savaştı ve Tirebolu'yu işgâline engel olan birlikte yer aldı.

Savaş bitince belediye başkanı oldu ve belediye başkanı iken topladığı gönüllülerle bölgedeki Rûm ve Ermeni çetelerin silâhsız Türk köylerini basmalarına engel oldu ve bu haydut takımının kökünü kazıdı. O yıllarda memleketimizi bir takım şerefsizler yönettiği için Rûmlar'ın ve İngilizler'in emriyle hakkında i'dâm kararı çıktı. Bir süreliğine Şebinkarahisar taraflarına çekildikten sonra Giresun Kalesi'ne Yunan bayrağı çekilmesi üzerine yeniden şehre geldi ve bu bayrağı indirdi.

Daha sonra Gâzî Mustafa Kemâl Paşa ile Havza'da görüştü. O günden sonra onun emrine girdi. Samsun, Tokat, Merzifon, Çorum bölgesindeki Ermeni ve Rûm çetelerini imhâ etti. Erzurum Kongresi'ne 2 temsilci yolladı ve daha sonra Giresun Gönüllü Alayları'nı Binbaşı Hüseyin Avni Beğ ile birlikte kurdu. Bu alaylarla Sakarya Savaşı'nda, Koçgiri Ayaklanması'nın bastırılmasında görev aldı. Bu alaylardan birisi başlarındaki Hüseyin Avni Beğ ile birlikte Sakarya Savaşı'nda tamâmen şehîd oldu.

Bu sırada Atatürk'ün muhafız birliğini kurdu ve 100 kişi ile onu korudu.

Muhalefetin dozunu kaçırarak bir süre sonra millî mücâdeleye ayakbağı olmaya başlayan Ali Şükrü Beğ'i Ayrancı'daki evine çağırarak öldürmekle ithâm edildi ve bunun üzerine TBMM tarafından hakkında yakalama emri çıkarıldı. Evinde kıstırıldı ve çıkan çatışmada öldü. 1925 yılında Atatürk tarafından Giresun Kalesi'ne yaptırılan anıtmezâra defnedildi.

Kendisi hakkında Gâzî Paşamızın sözleri:

”Sakarya Muharebeleri sırasında, cephemizin bir tarafında gedik açan düşmanın gediği genişletmekte ve ilerlemekte olduğunu bildirdiler. Derhal yedekte bulunan kuvvetlerimizden yeterli miktarda imdat gönderilmesini ve süngü hücumu ile düşmanı eski mevzilerine tard etmelerini emrettim. Fakat aldığım cevap: ‘İhtiyatta kuvvetimiz kalmadı, hepsi mevzilerde çarpışıyor. Yalnız Giresunlu Topal Osman Ağa’nın askerleri vardır’ oldu. Tekrar verdiğim emirde: ‘Kim olursa olsun, süngü hücumu yapacaklardır.’ dedim. Cevap verdiler: ‘Bunların süngüsü yoktur.’ Osman Ağa’nın Karadenizli Gönüllüleri milli kıyafetleri ile gelmişlerdi. Süngüleri yoktu. Süngü yerine bellerinde eğri bıçakları vardı. Hatırıma derhal o Karadeniz bıçakları geldi. Hemen: ‘Osman Ağa’nın askerleri bellerindeki bıçaklarla düşman üzerine atılıp, eski mevzilerine tard edeceklerdir’ emrini verdim. Eğri bıçaklarıyla düşmana saldıran bu yiğit çocuklar Yunanlılar’ı eski mevzilerine atmağa muvaffak oldular. Fakat yüzde atmış kayıp verdiler.”

Dursun Kaplan
15.07.2008, 19:49
Özkan abi verdiğin biLgiLer için teşekkür ederim.. ;)

Dursun Kaplan
27.11.2008, 15:10
(d. 1883, Giresun - ö. 2 Nisan 1923, Ankara) Türk asker, milis yarbayı. Mustafa Kemal'in Giresun'lulardan oluşan ve 19 Mayıs 1919 dan itibaren yanından ayrımadığı muhafız kıtası komutanı.
TBMM deki muhafız kıtası asker bulundurma geleneği Topal Osman ve Giresunlu hemşerilerinden buyana devam etmektedir.Bugün bile halen tartışılan meclisteki asker olayı o dönemden kalan bir gelenektir. Zira sadece Giresun lu muhafızları Gazi yi korumak için meclise silah ve mühimmatlarıyla birlikte girme ve oturumları dinleme ayrıcalığına sahiptiler. Balkan Savaşları, Balkan harbinde Çatalca cephesinde Bulgarlara karşı savaşırken sağ diz kapağından yaralandı. Şişli Etfal hastanesinde tedavi oldu. İstiklal Harbinde Enver Paşanın Anadolu'ya girişini engelledi. Sakarya savaşında emrindeki Giresun gönüllü alayının mermisi bitince düşmana kamalarıyla saldırdı. Koçgiri İsyanı'nın bastırılmasında görev aldı.
27 Mart 1923 tarihinde, bir gün evvel TBMM'de Mustafa Kemal Paşa'yla ağır şekilde tartışan ve karşılıklı silah çekme noktasına gelen Gerici,Hilafet yanlısı ikinci grup (Padişah yanlısı, Muhalefet )liderlerinden Trabzon milletvekili Ali Şükrü Bey'i evine davet etti ve Atatürk'e yaptığı saygısızlığın nedenini sordu ve bir kızgınlık neticesinde orada adamlarıyla birlikte boğarak öldürdü, ardından da Çankaya sırtlarında boş bir tarlaya gömdü.
Üzerinden yoğunlaşan şüpheler üzerine - Mustafa Kemal'in kişisel koruması ve isteksizliğine rağmen - TBMM deki Padişah yanlısı muhalefet tarafından hakkında yakalama emri çıkartıldı. Mustafa Kemal, başbakan Rauf Orbay'a "Topal Osman'ın çok yiğit bir adam olduğunu" belirterek bu yüzden yakalama işinin kendi muhafız taburuna bırakılmasını ve polis ve jandarma'nın bu işe karışmamasını istedi.
Bu olayın ardından Ankara'da, Ayrancı Bağları'nda bir bağ evinde bulunan Topal Osman ve Giresun'lu muhafızlar muhalefetin emrine uymadı ve teslim olmadı çatışmaya girdi. Ancak daha sonra Kardeş kavgasına meydan vermemek için fazla direnmeyen Giresun'luladan bazıları ve Topal Osman Ağa yaralı olarak derdest edildi. Daha sonra bu yarasından dolayı hayatını kaybetti. Gazinin bu olaya çok üzüldüğü ve Topal Osman'ın bir Cumhuriyet şehidi olduğu söylenir.


http://upload.wikimedia.org/wikipedia/tr/thumb/0/08/Topalosman001.jpg/180px-Topalosman001.jpg (http://tr.wikipedia.org/wiki/Resim:Topalosman001.jpg)


Bu fotoğraf 1912'de Balkan Savaşına Giderken çekilmiştir..

Dursun Kaplan
27.11.2008, 15:11
Tanıkların ağzından Topal Osman Ağa

Atatürk'ün 19 Mayıs 1919'da Samsuna gönderilmesine sebep olan kişi.(Doğukaradeniz bölgesinde Rum ve Ermeni çetelerine verdiği zarardan dolayı)
Topal Osman hakkında bazı yazarlar olumsuz yazmakla beraber, yaşadığı dönemde kendisiyle yakın temasta olan sivil ve askeri zevatın anılarında ve yazdıkları raporlar bu görüşleri yalanlamaktadır.



Kâzım Karabekir (30.03.1945 Doğu Cephesi Komutanı, 1ci Mecliste Edirne Milletvekili): Celalettin Arif (1ci T.B.M.M.'de Erzurum Milletvekili ve I.Başkanı) ve taraftarı gerici gurup kırk imzalı sahte bir telgrafla ile Mustafa Kemal Paşa'yı tehdit etmişler.(...) Mustafa Kemal'in durumu çok zayıflamıştı. Kendisine destek olacak bir kuvvet, Topal Osman'ı ve Giresun'lu Uşaklardan oluşan kuvvetlerini gönderdim.
Topal Osman ve Uşaklar daima onun muhafızı oldular.

İsmet İnönü: Karadenizli milli kuvvetlerin başında Osman Ağa isminde bir kumandan bulunuyordu. Bunlar Karadenizden, Giresundan gelmişlerdi. Bir askeri kuvvet olarak hemen bütün muharebelere sevk olundular. Muhaberelere iştirak ettiler, kahramanca cansiperane çalıştılar. Muharebelerden sonra çok itibarlı ve fedakar bir milis kuvveti oldular!
Tunalı Hilmi Bey (1ci T.B.M.M.'de Bolu Milletvekili): Giresun'un gösterdiği fedakarlık, cür'et, kahramanlık ve cesaret kalbimi sevinçle doldurdu!
Dr. Zeynelabidin (Abidin) Atak (1ci T.B.M.M.'de Lâzistan Milletvekili): Giresun'un gösterdiği fedakarlık,Osmanlı ,Türk ve İslam tarihinde altın kalemle yazılacak işlerdir.
Hasan İzzettin Dinamo: Giresun'da Batı Anadolu'da Yunanlılara tuz, ekmek ve ak teslim bayrağı götüren eşrafın tersine, direnme gücünün başına hep Giresun eşraf ve zenginleri geçti.Müdafa-i Hukuk derneğinin başkanı olarakta Osman Ağa seçildi.

poetricus
27.11.2008, 16:35
Devamlı kahraman ve hain üretip duran şu resmi tarih saçmalıklarından bıktım.

Adil ÖZGÜR
27.11.2008, 17:06
tabi kardeş demokrasi yok diye herkesi boğdurup öldürmek mi gerekiyor?..ben burda atatürk düşmanlığı yapmıyorum..ama yanlışları da söleyelim o da bi kuldu...yani ALLAH değildi kimsenin içini bilemezsin..topal osmanda galyana getirildi...


Ali Şükrü Bey, (doğumu 1884 - ölümü 27 Mart 1923). Trabzon mebusu olarak Son Osmanlı Meclisi Mebusanı (1920) üyeleri arasında yer almış, ardından TBMM 1. Dönem'de yine Trabzon milletvekilliği yapmış, Meclis'te İkinci Grup'un lideri olarak ön plana çıkmış, 1. Dönem içinde Topal Osman tarafından öldürülmüş siyasetçidir.

Ali Şükrü Bey, deniz yüzbaşı rütbesindeyken askerlikten istifa ederek siyasete atılmış, İttihat ve Terakki'ye muhalif bir çizgi izlemişti. İngilizlerce İstanbul'un işgalinden son Osmanlı Meclisi Mebusan'ının Misakı Milli kararını almasında rol oynamış, ardından Mustafa Kemal'in çağrısına uyarak Ankara'ya gelmişti.

Dini hassasiyetleri ve karşı çıktığı konularda sözünü sakınmamasıyla dikkati çeken Ali Şükrü Bey, bu özellikleri dolayısıyla Mustafa Kemal'e muhalif milletvekillerinin çevresinde kümelendiği kişi oldu. Mustafa Kemal'in 'Hakimiyeti Milliye Gazetesi'ne karşılık 'Tan Gazetesi'nı neşretmeye başladı. İngilizceye hâkimiyeti sayesinde Ankara'nın izlediği siyasetin uluslararası alandaki yansımalarını dış basından takip ediyor, özellikle Lozan müzakerelerinin gidişatıyla ilgili olarak zaman zaman TBMM'ye verilen resmi bilgiyle dış kaynaklı haberler arasında çelişkileri gündeme getiriyordu. İsmet İnönü'nün Lozan'da, 'hariciyeci olmaması sebebiyle' acemice davrandığı, daha ötesi TBMM'nin verdiği yetki sınırlarının dışına çıkarak müzakereleri yürüttüğü kanısındaydı. Tuğgeneral İsmet Paşa'nın Balkanlarda kabul ettiği sınırların 1. Dünya Savaşı başladığındaki sınırların gerisinde olmasını ve Batı Trakya'nın Yunanistan'a verilmesini kabul etmiyor, Lozan müzakerelerine katılan heyetin, TBMM tarafından kabul edilen Misak-ı Milli hudutlarına uyması gerektiğini söylüyordu. Müzakerelerin kesilme ile sürme arasında kaldığı dönemde ortam iyice gerginleşmişti. Hatta Mustafa Kemal ve Ali Şükrü bey karşılıklı silah çekme noktasına gelmişlerdi. Nitekim TBMM çoğunluğunun Ali Şükrü Bey'i bu konuda desteklemesi neticesi Mustafa Kemal Paşa 1923 yılında 1. Meclisi fesh ederek 2. Meclis için seçimler yapılacağını belirtti.
Yıllar önce Vakfıkebire gittiğimde Alp Kırtasiyeye uğradım, Sayın hocam Avni ALP'in dükkanında o yıllarda Topal Osman ve Topal Osman Gerçeği adlı eseri aldım, onu yarıya kadar okumuştum. Daha sonra Giresunlu çok saygıdeğer Başkomiserim Zıvalı İsmail KAYA bende o kitabı okurken gördü ısrar etti bana ver dedi tamamını okuyamadan o kitabı Başkomiserime vermiştim. Ancak o kitap düz yazı değil, içinde belgeleriyle beraber ıspatlı bir kitaptı. Orada şöyle yazıyordu "Topal Osman ve Ali Şükrü Paşa gerçekten dindar, dinine düşkün ve çok yakın çok iyi iki arkadaştır, Beşikdüzüne Ali Şükrü Paşanın Köyüne gidilerek Annesinin ifadeleri dahi o kitapta vardı, Ali Şükrü Paşa'nın bütün yakınları Topal Osman Tarafından öldürülmediğini, başka gerekçeleri olduğunu, Hatta Meclis toplantı halinde iken, içeri giren Latife Hanıma tepki göstererek, Meclis Er yeridir fikiri ile muhalefet ettiğini okumuştum, ancak o eserde Topal Osman tarafından öldürülmediğini okumuştum. Öldürülme olayından sonra tanınmayan bir grup insanların var olduğunu yazmıştı. O bir vatansever ve dindar tam bir Karadeniz temsilcisidir. O Sakaryada, Tokat Boğazında, Karadeniz kıyısındaki Rus istilalarında tam bir kahramandır. Ruhu şad olsun.

Devamlı kahraman ve hain üretip duran şu resmi tarih saçmalıklarından bıktım.
Gerçeklerin araştırılması kadar güzel birşey yoktur. Bugün İmralıdaki Katil'i neredeyse vatansever yapacaklar, Doğru tek dir, bir dir. Ben Topal Osmanın hakkında özel bilgilere sahip hemşerilerimin bu siteye yazmasından keyif alarım. Zira Topal Osman bir yerde de dindar oluşunun bedeli karşılığı öldürülmüştür. İttihat ve Terakkinin temeline sızan bazı zihniyetlere kökünden benim gibi karşıydı. Allah Rahmet Etsin.

Selçuk Yılmaz
27.11.2008, 17:52
Hüseyin Avni Alparslan
--------------------------------------------------------------------------------
ŞEHİT BİNBAŞI HÜSEYİN AVNİ ALPARSLAN

Milli Mücadele döneminde Karadeniz Bölgesi Giresun yöresinde oluşturulan ve Kurtuluş Savaşı’mıza çok önemli katkılar sağlayan, o zamanki Genelkurmay kayıtlarında ALPARSLAN GURUBU olarak geçen Giresun Nizamiye Alayı’nın komutanı, Giresun Askerlik Şube Başkanı olan Hüseyin Avni Bey’dir. Onun Alparslan lakap ve adı,Türk Yurdu dergisinde ki, o dönemin subay ve aydınlarının okuduğu önemli bir fikir dergisiydi, yazdığı Türk Ulusu ve Türkçe hakkındaki yazılarında “Alparslan” takma adını kullanmasından kaynaklanmaktadır. Ancak, artık kendisine resmiyette ve çevresinde Alparslan denmekteydi.

Hüseyin Avni Bey, bugün Giresun’un ilçesi olan Tirebolu’nun, Cintaşı mahallesinde 1876 yılında doğdu. Hüseyin Avni, Amasya’nın Suluova ilçesinden Hüseyin YAZICIOĞLU ailesinden Tirebolu’ya hoca olarak gelen Emin efendinin oğludur. Annesi Tirebolu’lu Yanıkömeroğluzadelerden diğer deyişle Yanıkömeroğullarından, Kadın hanımdır. Başarılı bir tahsil hayatıyla kazanılması zor olan Pangaltı Mekteb-i Harbiyesi’ni kazanır ve başarıyla bitirir. Teğmen rütbesiyle mezun olunca Balkanlara, Selanik’e tayin oldu.H.Avni, Selanik’li Başyazıcı ailesinden Rıza Ağa’nın kızı Huriye Hanımla evlendi.Çocuğu yoktur. Balkanlarda eşkıya takibinde görevler yaptı. Jandarma kursuna katılarak jandarma sınıfına geçti. Bulgar çetelerini mağlup etti. 31 Mart ayaklanmasında arkadaşlarıyla gönüllü olarak hareket ordusuna katıldı.

1. DÜNYA SAVAŞINDA DOĞU CEPHESİ ve H.A.ALPARSLAN:

1.Dünya Savaşı’nın, Osmanlı bayrağı taşıyan iki Alman savaş gemisini (Sonradan donanmamıza katılıp, Yavuz ve Midilli adını alan ) Karadeniz’de ki Rus limanlarını bombalayıp savaş gemilerine saldırı haline geçmesi ile, Osmanlı Devleti’nin, zaten Almanya ile ilişkisi artmış olan İttihatçı hükümetin ve Enver Paşa’nın gizlice anlaştığı söylenen Almanya yanında savaşa girmiş oldu. Osmanlı- Rus Savaşı, 1 Kasım 1914 günü sabahı Rus kıtaları, doğu sınırında hep birden Oltu, Micinkent, Soğanlı ve Ağrı dağı geçitlerinden sınırı geçtiler.İşte konumuz olan, H.Avni Bey, bu savaşlara katılan, Bahattin Şakir’in Doğu Masası Başkanlığını yaptığı Teşkilat-ı Mahsusası’nda yer alan, bölge halkından milis kuvvetler oluşturan aktif subaylar arasındadır. Tavasker, Ergenis Tabur ve Müfreze komutanlıkları yapmış, ünlü Çoruh Müfrezesinde (Deli) Halit Paşa’yla birlikte savaşmıştır.Erzurum ilçeleri, Artvin yöresi, Bayburt savaş alanıdır, çok sayıda muhabereye katıldığı, askeri kayıtlardan anlaşılmaktadır. Hüseyin Avni, Doğu cephesinde savaşırken ayni zamanda “Türk Yurdu Dergisi’ne” “Alparslan” adı ile yazılar yazmaktadır. Kendisi dönemin bir çok aydını gibi Türkçü eğilimler taşımakta, Osmanlı Devleti’nin gerilemesi nedenleri olarak Fatih’ten bu yana yönetici kadrolardan Türklerin uzaklaştırılmasını neden olarak görmektedir.Özelliklede öz Türkçe’ye önem vermekte, ülkede yer adları dahil saf Türkçe’ye dönülmesini savunmaktadır. Dilin yabancı kelimelerden o günkü şartlarda Arapça ve Farsça’dan kurtarılmasını savunmaktadır. Çünkü Türkçe ana, zengin ve kelime üretilebilen bir dildir. Bizzat kendisi bu konularda çok sayıda olmasa da makaleler yazıyor, hatta Divan- Lügat-ı Türk’ten faydalanarak kelimeler üretiyordu. Hüseyin Avni, pek çok yerinde görev yaptığı Karadeniz bölgesiyle ilgili, kendiside o yıllarda Trabzon’a bağlı Giresun ili Tirebolu ilçesinden olmasını da dikkate alırsak, bölgede Subay olarak görev yaparken hem de bölgede yaşayan insanlarımızın kökeni hakkında araştırma yapmış ve “ Trabzon ili Laz mı Türk mü” adlı bir araştırma eserini yazmıştır.Araştırmaları ve kaynaklara göre Giresun yöresi başta olmak üzere bölge ağırlıklı olarak Oğuzların(Türkmen) Çepni ve diğer Türk boylarındandır. Bir miktar etnik olduğu söylenen unsurlar varsa da geçmiş tarihlerden beri Türk Boylarının yerleştiği bölgede bunlarda Türk soylu olması muhtemeldir, zaten halk da bu inançtadır. “Alparslan” bu çalışma ve teorileriyle esasında “ Tek Millet” ve “Ulus Devlet” düşüncesine katkı vermektedir. Hüseyin Avni Bey, Osmanlı devletinin çok dinli, Uluslu ve etnik yapılı insan yapısını, birlikte barış içinde sürebilecek bir hayatın, Osmanlı Devletini yıkıp dağıtmak isteyen malum Emperyalist devletlerin kışkırtma ve misyoner faaliyetleriyle, kanlı çatışmalara ve sayısız acılara sebep olduğunu yaşayarak görmüştür. Çözümü de görmüştür.

HARŞIT ÇAY’I SAVUNMASI:

Rus Orduları karşısında Karadeniz kıyılarında Harşıt Çayı’na kadar gerileyen Ordumuz, Harşıt’ın batısından Tirebolu’da döküldüğü yerden yukarılara doğru cephe oluşturur.Yarbay Hamdi Bey komutasında Teşkilatı Mahsusa Alayı başta, 9 taburlu 3 Alaylı bir kuvvet oluşturulur. Osman Ağa,110. Alay komutan V. Olarak Hüseyin Avni de buradadır. Sahil Müfrezesi olan adı, daha sonra 37. Tümen olan bu birlikler, Harşıt’ın öte yakasına Rusları geçirmezler. Sürekli olmasa da kanlı çatışmalar olur. Ancak Rusya’da 1917 Ekim ihtilalinin de olmasıyla Rus Ordusu’nda iç karışıklık ve ayaklanmalar da çıkar. Osmanlı Devletiyle Erzincan anlaşmasını imzalayıp çekilmeyi kabul eden Ruslar bir müddet sonra Harşıt boylarından da çekilmeye başlarlar. 37.Tümen de takip harekatı başlatır. Trabzon ve Rize kurtarılır.Ancak Rus Ordusunda da yer alan ve ayrıca çeteler kurmuş olan Ermeniler ilerlemeye karşı koyarlarsa da dağıtılırlar. Batum ve Kars da geri alınır. Bu esnada Rusya’da iç savaş çıkmış, orduları dağılma noktasında, mukavemeti düşmüştür. ORDU’muz, Azerbaycan ve Dağıstan’a, bölge halkından, Azeri Türklerinden de aldıkları destekle bir harekat düzenlerler, Ermeni ve Gürcülerle çatışmalar olur. Birliklerimiz hemen tüm Azerbaycan’ı ele geçirir. Hatta İran’ın Hoy şehri ve bölgesini de. Hüseyin Avni Bey’de bu Azerbaycan harekatına katılmıştır. Bu esnada 1. Dünya savaşının seyri değişmiş ve Almanya teslim olmuştur. Bizim de Irak, Suriye cephesin- de savaş iyi gitmemiştir. Mondros mütarekesiyle birlikte Osmanlı bütün ele geçirdiği topraklardan geri çekilir.

Mondros’un ardından İstanbul’da çok kısa bir süre Harita Heyetinde görev yapan Hüseyin Avni, artık Orduda , Teşkilat-ı Mahsusa’da gönüllü, milis kuvvetler oluşturmuş, pek çok savaşta en önlerde savaşmış bir subaydır. Üstelik Türk Ulusu hakkında Karadeniz yöresinde araştırmalar yapmış, eser ve makaleler yazmış biridir. Vatanın içine düştüğü bu durumda önemli görevler yapacak durumdadır. O sıralar Genelkurmay’da oluşan çare arayan ve gizli, açık yeni yapılanmaların onunda içinde olduğu açıktır. Hüseyin Avni, son derece alçak gönüllü, fedakar birisidir. O, en zor görevlere koşan, verilen vazifeyi başarmak için canını öne koyan, sisler arasında kalan gerçek bir kahramandır. Ancak, atandığı görevler de ona üstlerinin verdiği önemi ve güveni göstermektedir. O öncelikle İstanbul’da oluşan devamında Ankara’ya, Mustafa Kemal’e bağlanıp resmiyet kazanan M.M.’in, Müdafaa-i Milliye Teşkilatı’nın önde gelen üyesi ve Karadeniz’de Özel Görevlisi’dir.

BİNBAŞI HÜSEYİN AVNİ BEY GİRESUN’DA:

Hüseyin Avni Bey, Mayıs 1919’da Pazar, Eylül 1919’da da Rize Askerlik Şube Başkanlığı’na atandı. Bu sırada Samsun’dan Trabzon’a kadar Pontus Devleti kurmayı amaçlayan Pontus çeteleri Milli Mücadele’ye karşı büyük bir bela idi. Giresun yöresi ise bu ayaklanma karşısında Osman Ağa ve milisleri sayesinde Türk hakimiyet alanı halindeydi. Ancak milisler (Kara zıpkalılar) haliyle yeterince düzenli ve disiplinli değildi. İşte Hüseyin Avni Bey, 1 Ocak 1920’de Giresun Askerlik Şube Başkanlığı’na atandı. Bir süre Giresun Kayma- kamlığı görevini de vekaleten yürüttü. Giresun’da Osman Ağa, Müdafaa-i Hukukçular ve halk ile el ele vererek düzenli birlikler oluşturdu. Giresun Nizamiye Alayı kuruldu. Hüseyin Avni, cesur bir kişi ve ateşli bir milli mücadeleci idi. Ayni zamanda Hüseyin Avni Bey memleketin bu durumunda atak ve cesur evlatlarına ihtiyacını çok iyi biliyor, bilhassa Osman Ağa’yı destekliyor, o muvazzaf Subay olarak, Osman Ağa’da Milis Subay olarak ve Halk üzerindeki otoritesiyle birbirlerini tamamlıyorlardı. Tabi yanlarında Müdafaa-ı Hukuk üyeleri, diğer Subaylar pek çok milli mücadeleci vardı, Giresun yöresi halkımız vardı. Birbirlerine samimiyetle bağlıydılar, esas neden Vatan’ın kurtuluşuydu açıkcası.

Binbaşı Hüseyin Avni ALPARSLAN, Komutasında ki, oluşturulan Giresun Nizamiye Alayına, ALPARSLAN GURUBU adı verilmiştir. Genelkurmay Başkanlığı’nın Türk İstiklal Harbi adlı eserde, Milli Kuvvetler sayılırken, Pontus tehlikesi ve Yunan Ordusu’nun Karadeniz’den çıkartma yapması durumunda 3000 silahlı Alparslan gurubu da Giresun’da hazırdadır, denmekteydi. Devamen Osman Ağa’nın da katkısıyla yeni gönüllüler toplanmış ve 42. ve 47. gönüllü Alaylar oluşturulmuştur. Bu Alayların gönüllü yapılanması ve devam etmesi, Kuva-yı Milliye kuvvetleri özelliğini devam ettirdiklerini ayni zamanda “gayri nizami harp” yapılanmasını ve “Özel” yanlarını vurgulamakta.. Kuva-yı Milliye dönemi, gönüllü milisler “çete savaşı” yöntemleriyle ayaklanmacılara ve işgale karşı savaşmışlardır. Bugünkü açıklamayla “gayri nizami harp” .Topal Osman ve kara zıpkalıların savaşı da bu sistemle örtüşebilir.

42. GÖNÜLLÜ ALAY ve Hüseyin Avni ALPARSLAN SAKARYA’DA.!

42. ve 47. Gönüllü Alaylar, Pontus ve Milli Kuvvetlere karşı ayaklanmaların bastırılmasında pek çok görev yapmış devamen Ankara üzerinden Türk Ulusu için kritik bir savaş olan Sakarya Savaşı’na katılmışlardır. Savaşın hassas bir safhasında 42. Alay Mangaltepe’nin geri alınması muhaberelerine katılmış, Haymana üzerinden Ankara’ya sarkmayı planlayan Yunan Ordusu ile göğüs göğse savaşmıştır. Askerlerinin de büyük bölümüyle Binbaşı Hüseyin Avni Alparslan Gököğüz mevkinde Şehit olmuştur. Mangaltepe , Taşlıtepe ve Gököğüz mevkinde, 42.Alay’ın içinde bulunduğu 4. Tümen, 47. Alay ve Muhafız Taburu, yokluk ve cephanesizlik şartlarında, genç subaylar önde, yüzlerce şehit vererek, savaşın kaderini Ordumuz lehine çevirmede etkili olmuşlardır. Esasında Sakarya Zaferi, Tuna boylarından beri gerileyen Ulusun kötü kaderinin tersine döndüğü ve yeni Türkiye Cumhuriyeti’nin habercisi olan büyük bir zaferdir.
Selçuklu Sultanı Alparslan, Bizans Ordusu’nu yenip, Türk Ulusu’ na Anadolu’nun (Malazgirt Savaşı-1071)yolunu açan Kişi’dir. Önemi açıktır ve bilinir. Anadolu’nun da elden çıkma tehlikesi yaşanmakta, bölgemizde Bizans yeniden inşa edilip, Pontus Devleti kurulması planlanıyordu.Yunan Ordusu İzmirden beri Anadolu içine ilelerken Pontusçu Rumlar’da Karadeniz’de ayaklanıyordu. Osman Ağa ve milislerininde ana kuvvetini teşkil ettiği ALPARSLAN GURUBU .. İşte oyunu bozan kuvvet…İsmi önemini ve misyonunu yeterince göstermekte…Bugünde boş durmuyorlar..Çeşitli isimlerle açık ve maskeli faaliyetler sürmekte.. İmkanları geniş, maddi olanakları çok..Hedeflerini de biliyorlar.. Son yıllarda kısmen gündeme gelen Hüseyin A.ALPARSLAN ve yörenin Kurtuluş Savaşında ki gerçek önemi ortaya konulmalıdır.. Binbaşı H.Avni, Gönüllü örgütlenme yapısının iki Alay asker oluşturması, Topal Osman Ağa ile birlikte hareket eden ancak gönüllülerin disiplin altına alınmasını sağlayan bir komutandır. O,“Trabzon ili Türk mü Laz mı” eseriyle bölge halkının bilinçlenmesini, Türk kimliğini daha kuvvetle öğrenmesini sağlayan , yerel gazetelerdeki yazılarıyla da halkın milli mücadeleye katılım ve desteği amacıyla propaganda faaliyetlerini yürüten öncü bir komutandır.

Bu gerçekler , onun düşün yapısı ve birliklerin ve bilahire oluşturduğu 42.Alay’ın Sakarya savaşındaki Kahramanlık ve Şehitlikleri bugünde ihtiyacı mız olan Kuva-yı Milliye Ruhunun canlandırılmasında, Ülkemiz üzerinde bugünde oyunlar oynayan, bölmeye ve parçalamaya çalışan iç ve dış güçlere karşı bilhassa yeni yetişen nesilleri, gençlerimizi uyandıracak, bilinçlendirecek önemdedir.

Binbaşı Hüseyin Avni ALPARSLAN, Sakarya Savaşının o kritik saatlerinde, Başkomutan Mustafa KEMAL, “Hattı müdafaa yoktur, sathı müdafaa vardır, o satıh bütün Vatandır” emrini verip, emir cephedeki Subaylara ulaşınca o saatlerde, en şiddetli çatışmaların olduğu, Mangaltepe Gökgöz mevkinde, Subaylarına o da şu emri vermiştir:

“İzinsiz ve emirsiz çekilen her asker idam edilecektir. Bu savaş böyle bir savaş olacak. Çünkü bu savaş fetih yağma savaşı değil, Vatan Savaşı. Hiç bir hatayı affetmeye hakkımız olmadığı bir savaş. Komutanlarımız izin vermedikçe geri çekilmeyeceğiz, öleceğiz. Askere örnek olacağız. Çocuklarımıza para pul mal mülk değil, Milleti için Şehit yada Gazi olmuş namuslu bir askerin çocukları olmanın şerefini bırakacağız…”

Gayretlerimizin sebeleri ortadadır. Sebep VATAN SAVUNMASI için Tarih bilincinin ve Kuva-yı Milliye Ruhu’nun yeniden canlandırılmasıdır…
SÖZ KONUSU VATAN’SA GERİSİ TEFERRUATTIR…


Mustafa KÖSE
Tarih Bilimci
21.11.2007 SAMSUN

Dursun Kaplan
27.11.2008, 17:54
Tirebolu'da yapımı devam eden tünele Hüseyin Avni Alparslan'ın ismi verilecek benim bildiğim kadarıyla.. ;)

Hatta bunun için 70 bin imza toplayıp Bayındırlık Bakanlığı'na sunuldu..

Erdal
27.11.2008, 18:59
Bir yanımız Topal Osman bir yanımız Ali şükrü bey...Bu kavga bitmez..Dünya dediğimiz de Topal Osman lar la Ali Şükrü beylerin kavgasından ibaret işte. Herkes kendi penceresinden haklı galiba..

Bahattin Aydın
27.11.2008, 20:01
O zamanlar neler olduğunu bilmek pekde kolay değil..Her tarihçi bir fikir sürüyor ortaya..bunların hangisi doğru diyor ? Benim bildiğim şu ki ; Topal Osman Ağa Milli Mücadele yıllarında bu topraklar için mücadele etmiştir.Bende Giresun'luyum ve Topal Osman Ağa torunu olmaktan gurur duyuyorum.

Zafer BİLGİN
27.11.2008, 21:41
Bu başlıkta topal osman için insanları katletti çok gaddar biriydi diye yazan arkadaşlara çok samimi bir teklifim var.Benim eşimin anneannesinin annesi halen daha yaşıyor.106 yaşında.Sadece dizlerinde sıkıntısı var yürüyemiyor.Ama konuşması çok düzgün ve anlaşılır.Topal osmanın savaşta namusumuzu toprağımızı nasıl kolladığını onun ağzından öğrenebilirisiniz

Sencer Bulut
27.11.2008, 21:44
Valla Giresunda Osman agaya Kahraman diyen de var Eskiya hain diyende var.Herkes kulaktan dolma bilgiler birseyler anlatıyor.Ama bildigim en dogru gercek bilgi su anda torunları bolluk zenginlik icinde yasıyor.Yani Osman aganın Zengin oldugu bunuda Eskiyalıkla sagladıgını söylüyorlar.Kurtulus savasında ise kahramanca savastıgını.Tabiki en gercek belgeler tozlu raflarda...

poetricus
27.11.2008, 21:47
Bir latin atasözü der ki: "Tarih ikna etmek değil, izah etmek için yazılır."
Tekci (monist) bakış açılarıyla hain ve kahraman üretmek doğru değil, hatta çok tehlikeli.

Dadaloğlu gibi isyankârlara, Köroğlu gibi eşkıyalara destanlar düzen bir toplumda yaşıyoruz. İmralı'daki katilin birilerinin kahramanı, birilerinin tanrısı olmasına neden şaşırıyoruz ki?

Topal Osman Ağa hakkında en derli toplu araştırma 1988 yılında Hüseyin Yılmaz'ın başında olduğu Zaman Gazetesi ekibi tarafından gerçekleştirildi. O çalışmanın Giresun ayağında kısmen bulunmuştum. Şu kadarını söyleyeyim ki Ali Şükrü Bey'in öldürülmesiyle düğümlenen hadiseler zinciri hakkında yazılabilenler gerçeklerin 100'de biri bile değil. Bir düşünün Topal Osman Ağa'nın yanında bulunan Nuha Bey 90 yaşına geldiği halde resim çektirmekten korkuyor, sadece gençlik resimlerinden birini veriyordu.

Topal Osman Ağa'nın kurtuluş savaşında oynadığı rolle kimsenin bir alıp veremediği yok. Olaylar Ali Şükrü Bey'in öldürülmesinde düğümleniyor. Bu düğüm hâlâ çözülemedi, çözüleceğine de inanmıyorum.

Bu arada Topal Osman Ağa'nın bir sözünü zikredeyim:
"Ben Türk ve Müslüman'ım ve bu iki hissin bana hata yaptıracağına inanmıyorum."
Son anında muhtemelen fikrini değiştirmişti.

Zafer BİLGİN
27.11.2008, 21:51
Bir latin atasözü der ki: "Tarih ikna etmek değil, izah etmek için yazılır."
Tekci (monist) bakış açılarıyla hain ve kahraman üretmek doğru değil hatta tehlikeli.

Dadaloğlu gibi isyankarlara, Köroğlu gibi eşkıyalara destanlar düzen bir toplumda yaşıyoruz. İmralı'daki katilin birilerinin kahramanı, birilerinin tanrısı olmasına neden şaşırıyoruz ki?

Topal Osman Ağa hakkında en derli toplu araştırma 1988 yılında Hüseyin Yılmaz'ın başında olduğu Zaman Gazetesi ekibi tarafından gerçekleştirildi. O çalışmanın Giresun ayağında kısmen bulunmuştum. Şu kadarını söyleyeyim ki Ali Şükrü Bey'in öldürülmesiyle düğümlenen hadiseler zinciri hakkında yazılabilenler gerçeklerin 100'de biri bile değil. Bir düşünün Topal Osman Ağa'nın yanında bulunan Nuha Bey 90 yaşına geldiği halde resim çektirmekten korkuyor, sadece gençlik resimlerinden birini veriyordu.

Topal Osman Ağa'nın kurtuluş savaşında oynadığı rolle kimsenin bir alıp veremediği yok. Olaylar Ali Şükrü Bey'in öldürülmesinde düğümleniyor. Bu düğüm hâlâ çözülemedi, çözüleceğine de inanmıyorum.
O olay insanların vicdanında çözülmüşte sadece kağıda dökülemiyor.Ne zaman kendi kendimize kült kahramanlar çıkarma gayretinden vazgeçersek o zaman bu konuda fikri olmayanlarda fikir sahibi olur.

poetricus
27.11.2008, 23:05
O olay insanların vicdanında çözülmüş de sadece kâğıda dökülemiyor. Ne zaman kendi kendimize kült kahramanlar çıkarma gayretinden vazgeçersek o zaman bu konuda fikri olmayanlar da fikir sahibi olur.
Çok önemli gördüğüm için altını çizme ihtiyacı hissettim.
Hazır yeri gelmişken affınıza mahsuben bir ilave yapayım:
Fikir üretemeyen ya da ürettiği fikri serdedemeyenler kadar bilgi sahibi olmadan cesaretle fikir yürütenlerin de yaşadığı bir toplumdayız.

Tarihe ideoloji olarak bakıyoruz. Resmi ideoloji bir tarih telakkisi getirdi. Getirmekle kalmadı resmen dayattı. Sonuç bir sürü karanlık nokta ve mesnetsiz bilgi yığınından çıkan tutarsızlıklar manzumesi.

Türkiye'nin en az doğru bilinen tarihi yakın tarihidir. "Tarih tarihçilere bırakılmayacak kadar ciddi bir şeydir." sloganını şiar edinen otoritelerin, aydınların(!) cirit attığı bir ülkedeyiz.

Böyle düşündüğümüz sürece Ermeni meselesini ilmî değil de siyasî platformlara taşıyarak bir "soykırım" efsanesi oluşturanlardan zihniyet ve metodoloji olarak bir farkımız kalır mı?
Hiç sanmıyorum.

Adil ÖZGÜR
28.11.2008, 00:41
Tarihe hiçbir zaman ideolojik bakılmamalı, zira tarih bazen yalan da yazılabilir, yazarının ne kadar güvenilir olması çok önemli, benim kanaat getirdiğim tarihçilerin başında İlber ORTAYLI hocam her zaman orta yolu, gerçeği araştırmış, Mustafa MÜFTÜOĞLU araştırmacı tarihçi (Meşhur Yalan Söyleyen Tarih Utansın) setinde bazı gerçekleri, Ali Şükrü Paşa olayını, Topal Osman olayına ayrı bir açıdan bakılmıştır, Ancak Liseli yıllarımda da Emin OKTAY (!) adlı kişinin yazdığı tek şerit tarihi okuyarak mezun olduk, sonra Üniversiteli yıllarımda Emin OKTAY'ın Ermeni olduğunu duyduk, diyeceğim şudur, Hani 90 bin şehit verdiğimiz Sarıkamışta yıllardır 90 bin olarak okuduk, ancak bu yıl Genel Kurmay Başkanlığımız bir açıklama yaptı, Şehitlerimiz 90 bin değil 60 bin kişidir diye internet sitesinde, basından okuduk, ben de geçmiş tarihte bir İngiliz araştırmacının Sarıkamışta 23 bin Osmanlı donarak öldüğünü okudum, şimdi düşünüyorum, yıllardır 90 bin şehit diye avudulduk, sonra Genel Kurmayımız 60 bin kişi açıkladı, bazıları da 23 bin kişi diyor, önemli olan burada kaynağın sağlamlığıdır, ben İllakide İlber ORTAYLI ve Genel Kurmayımızın açıklamalarını dikkate alırım, Türkiyemizde her önüne gelen tarihcinin tarihci olmadığını rahatlıkla söyleyebilirim.

Ancak Eski Cumhurbaşkanlarımızdan Süleyman DEMİREL Giresunda Topal Osman Üniversitesi açılması lazımdır diye beyanat verdiğini biliyorum. Demekki Topal Osman meselesinin altında bilemediğimiz sular akmıştır, kaynaklı ve belgeli yazılarımızın daha inandırıcı olacağını, bir yerde de tarihimize IŞIK tutacağımıza inanıyorum.

ugurTS1989
28.11.2008, 00:44
benım bıldıgım kadarıyla osman aga yı mustafa kemal ataturk oldurtmus ....yanlıs anlasılmasın sadece duydugum kadarıylaaa....bu arada ataturk un ılk korumalarıda gıresunlular mıs..

Özkan
28.11.2008, 19:58
Eğer Atatürk Topal Osman Ağa'yı öldürtmüş olsa Giresun Kalesi'nde anıtmezâr yaptırmazdı. Topal Osman bir komploya kurbân gitmiştir ve bence Ali Şükrü'yü öldürdüğü de muammâdır.

Dadaloğlu gibi isyankârlara, Köroğlu gibi eşkıyalara destanlar düzen bir toplumda yaşıyoruz.Bir Avşar olarak burada size karşı çıkacağım. Burada neredeyse bir terörist gibi gösterilen Dadaloğlu ve aşîretinin tek suçu kendilerini imhâ etmeğe çalışan Osmanlı kuvvetlerine direnmeleriydi.

littlebighorn
29.11.2008, 12:12
Tarihte yaşanılan olayları bugünkü gözle değil o günkü şartlarla değerlendirip yargılamak lazım. Tarih hiçbir toplum için dikensiz gül bahçesi maalesef.