ozcilingir
27.03.2008, 00:39
Son günlerde İstanbul takımlarından gs nin kongresinde yönetici olamayınca , çocuk gibi ağlayan Apturrahim'in durumunu herhalde tüm Türkiye gördü.
Geçenlerde YAVUZ SALTIK kardeşimizin bir yazısı vardı .TRABZONLU BRÜTÜSLER diye , bu yazıyı şimdi bu takımlara hizmet etme aşkıyla dolu olan Karadeniz kökenli iş adamlarının okumasını ve o yazıdaki TRABZON yerine kendi memleketlerinin adlarını koyarak TEKRAR TEKRAR OKUNAMALARINI TAVSİYE EDİYORUM.
GÖRÜNEN KÖY KLAVUZ İSTEMEZ .
Gelişen bu olaydan dolayıda Adnan POLAT'a teşekkür edrim. Çünkü gizli kalan gerçekleri PAT DİYE ORTAYA ÇIKARTTIĞI için.
Yavuz SALTIK ın yazısı :
APTURRAHİM ,HALUK ve sizin gibiler BU yazıyı okuyun ve ŞİMDİ DÜŞÜNÜN. AMMA KERİZMİŞİZ DEYİN.
TRABZONLU BRÜTÜSLER*
Ankara’da başlayan “Her yönü ile Trabzon” etkinliklerinde Trabzonspor konuşulurken gördüğüm ve benim gibi bir çok Trabzonspolu’nun da içini sızlatan manzara üzerine aşağıda 2 sene önce yazdığım yazıyı bir kez daha sizlerle paylaşma gereğini duydum. Tarihe not düşmek adına değil ama bazı Trabzonluların öteki yüzünü de görmek için okuyalım, anlayalım diye alın size Trabzonlu Brütüsler....
İster merkez ister çevre insanı olsun
İster Beyaz Türk ister Zenci Türk olsun
İster İstanbul’daki ister Trabzon’daki Trabzonlu olsun
İster gizli GS’lı, ister gizli FB’li ya da gizli BJK’lı olsun
Biz Brütüsleri tanırız
Sırtımıza saplanan sedef kakmalı bıçağın sapını tutanlar onlardır.
Hani kabuğundan çıkıp kabuğunu beğenmeyen canlılar vardır hepimiz biliriz onları. Salyangoz, tırtıl vs.
Bir de insan evladı olup doğduğu, ait olduğu, kimliğinin bir parçası olan şehirlerini beğenmeyenler vardır. Adeta kaçarcasına kimliklerini reddeden, böylece kendine yabancılaşan, Trabzonlu olup Trabzonspor’u tutmayan insancıklar ... İyi tanımak gerekir onları.
İnsancık dediğime bakmayın siz. Aslında insandır onlar. Tıpkı sizin, benim gibi iki gözü, iki kulağı vardır. Bizden biriymiş gibi davranarak içimizde yaşarlar, düğünlerimize, cenazelerimize gelirler. Onlarda okula giderler, kavga ederler, severler. Evlenir çocukları olur, para kazanırlar. Takım tutarlar ölesiye, hem de İstanbul takımlarını ...
Rize’nin yetiştirdiği en önemli değerlerden biri olduğuna inandığım Türk aydın tipinin önde gelen temsilcilerinden, bilim insanı ve siyasetçi Mehmet Bekaroğlu’nun da deyimi ile sıradan bir futbol rekabetinden öte anlamlar taşıyan ve bir sınıf mücafelesi olan Trabzon-İstanbul rekabetinde Trabzonlu olup safını İstanbul takımlarından yana kullananların ruh halinin iki açıklaması olabilir.
• Ya Trabzonlu olmaktan ve bir taşra takımını tutmaktan utandıkları için İstanbul takımlarını tutarlar
• Ya da güce taparlar ve ezilmişlik komplekslerinden bu şekilde kurtulmaya çalışırlar
Ait olmadıkları ve sadece yaşadıkları şehirlerin caf caflı semt takımlarının büyüsüne kapılırlar. Zorla veya bin bir entrikalarla onların kulüplerinde bir yerlere girerler. O yerlerin asıl sahipleri tarafından asla sevilmez ve kabul edilmezler. O kulüplerin kırk yıllık insanı gibi davransalar bile bilirler ki o dünyaya ait değillerdir asla. Kimileri o camiaya kendilerini kabul ettirmek için olmadık kahramanlıklar, kimileri de olmadık şaklabanlıklar yapar. Bir de tetikçilik yapanları vardır bu tür insancıkların. (Silah tetikçiliğini kastetmiyorum)
Çölün suyu beklediği gibi, Leyla’nın Mecnun’u, Aslı’nın Kerem’i beklediği gibi 25 yıl gecikmiş sevgiliyi yani şampiyonluğu beklemekten usanıp ve utanıp tuttukları İstanbul takımlarının asıl ve gerçek sahipleri onlara bir tetikçilik görevi verene kadar bekleyeceklerdir.
Transfer zamanlarında çıkarlar ortaya. İster aktif görevde olsunlar ister pasif. Konu Trabzon’dan bir çivi sökme olduğunda devreye girerler. Onların ne vizyonlarına ne misyonlarına ihtiyacı vardır İstanbul takımlarının. Onlar sadece kullanılmak içindir. Kimileri bir kerelik kimileri dönem dönem. İsimleri sık sık değişir ama genelde aynı kişilerdir. İstanbul takımları aklı olanın aklını, parası olanın parasını alır. İşte İstanbul takımını tutmak böyle bir şeydir
Oysa Trabzonspor’u tutmak böyle değildir. Zordur varlığı İstanbul takımlarının varlığına bir tehdit olan Trabzonspor’u tutuyorum diyebilmek. Sermayenin karşısında emek olmaktır Trabzonsporluluk, ezenin karşısında ezilen olmaktır. Kısacası öteki olmaktır Trabzonsporluluk. Türk futboluna Trabzon penceresinden bakıyorum diyebilmektir. Zordur öyle Şehr-i Bizans’ta bütün sermaye, para, medya, siyaset, iktidar, meşru, gayri meşru tüm güç ilişkilerine rağmen Trabzonlu gibi dimdik durabilmek. Her şeye rağmen Trabzonsporlu kalabilmek. İstanbul kulüplerinin cilalı kapılarında ekmek bulamayanların “iyi okullarda okudum, kariyer dersen var, dil dersen o biçim” diyerek Trabzonspor’da el üstünde tutulma dönemleri gelip geçicidir bilesiniz.
Trabzon isminden ve gücünden faydalanıp sanat, dernek, vakıf, sendika, politikada elde ettikleri itibarı paraya çevirip bu parayla da İstanbul takımlarının değirmenlerine su taşıyanları gördükçe anlam kazanıyor bizim Trabzonsporluluğumuz. Değirmenimizin çarkını döndüren suyumuzu kovalarıyla, kaşıklarıyla, avuçlarıyla çalıp çalıp İstanbul takımlarının değirmenine taşıyan Brütüsleri suyun başına asla yaklaştırmayacak bir Trabzonsporlu kuşak yetişiyor. Umudum bu yöndedir.
İster evde ister sokakta
İster gece ister gündüz
Trabzon’da İstanbul’da
Ne zaman ve nerede olursa olsun biz Brütüsler’i tanırız.
Sırtımıza saplanan sedef kakmalı bıçağın sapını tutanlar onlardır.
• Tarihin en büyük kumandanlarından biri olan Kral Sezar’ı sırtından bıçaklayan en yakınve en güvendiği arkadaşının adı.
yavuz.saltik@infakto.com.tr
__________________
Geçenlerde YAVUZ SALTIK kardeşimizin bir yazısı vardı .TRABZONLU BRÜTÜSLER diye , bu yazıyı şimdi bu takımlara hizmet etme aşkıyla dolu olan Karadeniz kökenli iş adamlarının okumasını ve o yazıdaki TRABZON yerine kendi memleketlerinin adlarını koyarak TEKRAR TEKRAR OKUNAMALARINI TAVSİYE EDİYORUM.
GÖRÜNEN KÖY KLAVUZ İSTEMEZ .
Gelişen bu olaydan dolayıda Adnan POLAT'a teşekkür edrim. Çünkü gizli kalan gerçekleri PAT DİYE ORTAYA ÇIKARTTIĞI için.
Yavuz SALTIK ın yazısı :
APTURRAHİM ,HALUK ve sizin gibiler BU yazıyı okuyun ve ŞİMDİ DÜŞÜNÜN. AMMA KERİZMİŞİZ DEYİN.
TRABZONLU BRÜTÜSLER*
Ankara’da başlayan “Her yönü ile Trabzon” etkinliklerinde Trabzonspor konuşulurken gördüğüm ve benim gibi bir çok Trabzonspolu’nun da içini sızlatan manzara üzerine aşağıda 2 sene önce yazdığım yazıyı bir kez daha sizlerle paylaşma gereğini duydum. Tarihe not düşmek adına değil ama bazı Trabzonluların öteki yüzünü de görmek için okuyalım, anlayalım diye alın size Trabzonlu Brütüsler....
İster merkez ister çevre insanı olsun
İster Beyaz Türk ister Zenci Türk olsun
İster İstanbul’daki ister Trabzon’daki Trabzonlu olsun
İster gizli GS’lı, ister gizli FB’li ya da gizli BJK’lı olsun
Biz Brütüsleri tanırız
Sırtımıza saplanan sedef kakmalı bıçağın sapını tutanlar onlardır.
Hani kabuğundan çıkıp kabuğunu beğenmeyen canlılar vardır hepimiz biliriz onları. Salyangoz, tırtıl vs.
Bir de insan evladı olup doğduğu, ait olduğu, kimliğinin bir parçası olan şehirlerini beğenmeyenler vardır. Adeta kaçarcasına kimliklerini reddeden, böylece kendine yabancılaşan, Trabzonlu olup Trabzonspor’u tutmayan insancıklar ... İyi tanımak gerekir onları.
İnsancık dediğime bakmayın siz. Aslında insandır onlar. Tıpkı sizin, benim gibi iki gözü, iki kulağı vardır. Bizden biriymiş gibi davranarak içimizde yaşarlar, düğünlerimize, cenazelerimize gelirler. Onlarda okula giderler, kavga ederler, severler. Evlenir çocukları olur, para kazanırlar. Takım tutarlar ölesiye, hem de İstanbul takımlarını ...
Rize’nin yetiştirdiği en önemli değerlerden biri olduğuna inandığım Türk aydın tipinin önde gelen temsilcilerinden, bilim insanı ve siyasetçi Mehmet Bekaroğlu’nun da deyimi ile sıradan bir futbol rekabetinden öte anlamlar taşıyan ve bir sınıf mücafelesi olan Trabzon-İstanbul rekabetinde Trabzonlu olup safını İstanbul takımlarından yana kullananların ruh halinin iki açıklaması olabilir.
• Ya Trabzonlu olmaktan ve bir taşra takımını tutmaktan utandıkları için İstanbul takımlarını tutarlar
• Ya da güce taparlar ve ezilmişlik komplekslerinden bu şekilde kurtulmaya çalışırlar
Ait olmadıkları ve sadece yaşadıkları şehirlerin caf caflı semt takımlarının büyüsüne kapılırlar. Zorla veya bin bir entrikalarla onların kulüplerinde bir yerlere girerler. O yerlerin asıl sahipleri tarafından asla sevilmez ve kabul edilmezler. O kulüplerin kırk yıllık insanı gibi davransalar bile bilirler ki o dünyaya ait değillerdir asla. Kimileri o camiaya kendilerini kabul ettirmek için olmadık kahramanlıklar, kimileri de olmadık şaklabanlıklar yapar. Bir de tetikçilik yapanları vardır bu tür insancıkların. (Silah tetikçiliğini kastetmiyorum)
Çölün suyu beklediği gibi, Leyla’nın Mecnun’u, Aslı’nın Kerem’i beklediği gibi 25 yıl gecikmiş sevgiliyi yani şampiyonluğu beklemekten usanıp ve utanıp tuttukları İstanbul takımlarının asıl ve gerçek sahipleri onlara bir tetikçilik görevi verene kadar bekleyeceklerdir.
Transfer zamanlarında çıkarlar ortaya. İster aktif görevde olsunlar ister pasif. Konu Trabzon’dan bir çivi sökme olduğunda devreye girerler. Onların ne vizyonlarına ne misyonlarına ihtiyacı vardır İstanbul takımlarının. Onlar sadece kullanılmak içindir. Kimileri bir kerelik kimileri dönem dönem. İsimleri sık sık değişir ama genelde aynı kişilerdir. İstanbul takımları aklı olanın aklını, parası olanın parasını alır. İşte İstanbul takımını tutmak böyle bir şeydir
Oysa Trabzonspor’u tutmak böyle değildir. Zordur varlığı İstanbul takımlarının varlığına bir tehdit olan Trabzonspor’u tutuyorum diyebilmek. Sermayenin karşısında emek olmaktır Trabzonsporluluk, ezenin karşısında ezilen olmaktır. Kısacası öteki olmaktır Trabzonsporluluk. Türk futboluna Trabzon penceresinden bakıyorum diyebilmektir. Zordur öyle Şehr-i Bizans’ta bütün sermaye, para, medya, siyaset, iktidar, meşru, gayri meşru tüm güç ilişkilerine rağmen Trabzonlu gibi dimdik durabilmek. Her şeye rağmen Trabzonsporlu kalabilmek. İstanbul kulüplerinin cilalı kapılarında ekmek bulamayanların “iyi okullarda okudum, kariyer dersen var, dil dersen o biçim” diyerek Trabzonspor’da el üstünde tutulma dönemleri gelip geçicidir bilesiniz.
Trabzon isminden ve gücünden faydalanıp sanat, dernek, vakıf, sendika, politikada elde ettikleri itibarı paraya çevirip bu parayla da İstanbul takımlarının değirmenlerine su taşıyanları gördükçe anlam kazanıyor bizim Trabzonsporluluğumuz. Değirmenimizin çarkını döndüren suyumuzu kovalarıyla, kaşıklarıyla, avuçlarıyla çalıp çalıp İstanbul takımlarının değirmenine taşıyan Brütüsleri suyun başına asla yaklaştırmayacak bir Trabzonsporlu kuşak yetişiyor. Umudum bu yöndedir.
İster evde ister sokakta
İster gece ister gündüz
Trabzon’da İstanbul’da
Ne zaman ve nerede olursa olsun biz Brütüsler’i tanırız.
Sırtımıza saplanan sedef kakmalı bıçağın sapını tutanlar onlardır.
• Tarihin en büyük kumandanlarından biri olan Kral Sezar’ı sırtından bıçaklayan en yakınve en güvendiği arkadaşının adı.
yavuz.saltik@infakto.com.tr
__________________