Armağan Dere
28.12.2006, 19:13
çoğumuz tarih kitaplarında hep şöle okuduk.. ''vahdettin hain bizi satmıştır itilaf devletleriyle işbirliği yapmıştır''.. dedik fakat aşşağıda yazacaklarım öle olmadığının bir göstergesidir...hepinize saygılarımı sunarım..
Bismillah…
Arkadaşlar öncelikle hepinize selam olsun…
Tarih karanlıkların cirit attığı bir er meydanıdır benim bildiğim….
Ve o karanlıkların cirit oyuncuları hiç durmaksızın at koşturmuşlar…
Tarihte usul “Bir olayı değerlendirirken O zaman dilimine göre değerlendirmektir”…
Devletlerin geleceği için uğraşan insanlar ve bunları daha sonra tarih diye kitaplara kaydeden yalancılarla doludur meydanlar…Ve okuduğumuz her şey gerçek değildir…Gerçeği bilmek için yaşamak ve yaşamak gereklidir…
Çok klasik bir girizgah olacak belki ama okul sıralarında bize öğretilenler gerçeği yansıtmamakla beraber bir o kadar da yalan içermektedir…Yaşamakta olduğumuz sistem bunu gerektirmektedir çünki…Ezberlenmiş iki kelimelik savunmalar inandığı şeyleri, çok kolay olduğu üzere…Dolayısıyla ikna olduğuma inanmanız beni hayretlere düşürdü doğrusu…
Düşünmek gereklidir inanmadan evvel…Ne, ne kadar doğru…Ne, ne kadar yanlış…Ben nerdeyim bu ikisi arasında….İşte bizim sorunumuz bu noktada başlıyor yaşamına ve genellikle bir ömür bize yoldaş oluyor…
Gelelim konumuza….
Vahidettin….
Büyük Osmanlı İmparatorluğunun Son padişahı…Ve Abdülmecid Efendiyi saymazsak İslam’ın son Halifesi…İşte onun HAİN olmadığını açıklamaya yetecek iki sebep…Ama durun…Celallenmeyin hemen…Zira çok uzun sürecek bu yazı…Ve belgeleyeceğim saydıklarınızın aksini…Zira tarih, olaylar yaşanıldığı zaman değil yaşayanlar öldükten yazılıyor ve bu da savunduklarınızın doğru olmadığını ve düzmece şeyler olduğunu gösterecek yeterlilikte imkan sağlar…Ve bilmenizi istiyorum ki bu yazı İLKOKUL KİTAPLARINDAN KOPYALNMAMIŞTIR…BİZZAT TARİHİN TANIKLARIDAN FAYDALANILMIŞTIR….İşte Buyurun...
Öncelikle şunu belirteyim ki savaştan çıkmış bir ülkenin manevi değerleriyle birlikte maddi değerleri de yok olmaya ve tahrif edilmeye başlamıştır….Zira geçmişimize ışık tutacak belgelerimiz kaçakçılığa, ilgisizliğe, sorumsuz müzelere ve hepsinden önemlisi Sisteme emanet edilmiştir…Ve aşikardır ki Vahdettin dönemine bakacak olursak Başbakanlık Osmanlı arşivlerinde doğum tebrikleri, davet mektupları, dost hasbihalleri gibi diplomatik açıdan 9 veya 10 derecelerine sahip belgeler ve yazışmalar mevcuttur…Peki nerede bu belgeler…YOK…Kayıtlardan silinmediği halde yerinde durmuyorlar…Birileri neyi saklamak istiyorlar acaba diye komplo kurası geliyor insanın…Dediğim gibi o döneme ait belgeler çoğunlukla kayıp, asılsız, tahrif edilmiş durumda…İŞTE BU SEBEPLE TARİHİN TANIKLARINI KONUŞTURACAĞIZ…NUTUK BELKİDE EN BÜYÜK TANIKLIK ESERİ OLABİLİR AMA BU BİR BELGE SAYILMAZ…ZİRA HATIRATLAR TEK TARAFLI OLARAK YAZILIR ONLARDA…
Sultan Vahidettin Sevr Muâhedename Projesini Tasdik Etmemiştir…
Vahidettin Han bu ahidnameyi imza etmemiştir iddiası pek bir komik geldi size… Değil mi…Ama Ünlü Tarih ve Devletler Arası Hukuk Uzmanı Prof.Dr. Charles GROZAT öyle demiyor…Bunu söyleyenin elindeki belgeler Vahidettinin imza etmediğinin en büyük belgeleridir…Damat Ferid paşayı sadrazam olarak hükümet kurdurmak elbette Vahdetinin suçu değildir…Öyle bir suç isnad edeceksek önce kendimize etmeliyiz…Zira bize hizmet edebilecek hükümetleri doğru dürüst seçemiyoruz…Dolayısıyla burada suç tesbiti yapılamamaktadır…Ardından Charles’e kulak verelim biraz…Devletler Umumi Hukuku adlı kitabının 1. cildi sayfa 399 dan değiştirmeden alıntılıyorum….
“Uluslar arası ahidnameler tasdik makamında imza edilmezse geçerliliğini yitirir...”
İşte buna dayanarak şunu ispatlayayım size... Sultan Bu özene bezene hazırlanan ahidnamenin imza edilmesine karşı durmakla bu anlaşmanın uluslar arası platformda geçersiz olmasını sağlamıştır…Nasıl mı? Hangi birimiz servin altında Vahidettinin imzasını gördü…Peki buraya kim koyabilir asıl metni…Dolayısıyla anlaşma tek taraflı imzalanacağından İNGİLTERE, FRANSA ve İTALYAYI saf dışı ederek Sadece YUNANİSTANIN imza etmesine imkan bırakmıştır…Damat Ferid Paşa Hükümetinin ithamları bu noktada çürüyüp gitmektedir…Dolayısıyla Yunan işgali bu devirde olanak bulmuştur kendine…
ANCAK NE BÜYÜK TEZATTIR Kİ; 7. MADDESİNDE VATANIN İŞGALİNİ HUKUKİ OLARAK MÜMKÜN KILAN MONDOROS’U İMZA EDENLER HAİN SAYILMAMAKLA BERABER RAUF ORBAY GİBİ BAŞVEKİLLİĞE KADAR TERFİ ETTİRİLİYOR… AMA SEVRİ İMZA ETMEMEK İÇİN DİRENEN VE BU KÖTÜ PROJEYİ SAF DIŞI BIRAKAN SULTAN HAİN OLARAK TELAKKİ EDİLİYOR… ZİRA HAGİ BİRİMİZ SEVRİN UYGULANDIĞINI BİLİYORUZ… İŞGAL EDEBİLECEK GÜZE SAHİP OLANLAR MİLLİ MÜCADELEDEN KORKARAK MI GİRMEDİLER TOPRAKLARIMIZA O SENE... YOKSA ULUSLAR ARASI PLATFORMDA SUÇLU KONUMUNA DÜŞMEMEK İÇİNMİ… ÖYLE YA HANGİ GÜÇ DURDURABİLİRDİ ONLARI İŞGALE BAŞLASALARDI… AMA MONDOROSTAN SONRA RAHATÇA İŞGALE BAŞLANDI… BUNLARI GÖZ ARDI EDEREK SULATNI HAİN İLAN ETMEK NİYE…
Sultan İngiliz Muhibbi Değildir….
Servi kabul eden tek devlet olan Yunanistan bu davranışının gereği İzmir’i işgale başlaması üzerine Sultan Yıldız Sarayında “Saltanat şurası” adı verilen bir davet, 26 Mayıs 1366 günü devletin önde gelenlerinin iştirakiyle icra olunmuştur… Sultan İçeri girdiğinde bitkindi…Kendi nutkunu dahi okuyamayacak kadar halsizdi…Nutuk başlamadan kendisi ancak iki üç kelam edebilmişti… “Devletin düçar olduğu vaziyeti hazıraya dair müşavere etmek üzere vükela, ayan, ve mâtehayyızan-ı memleketi davet ettim…Devleti Osmaniyyemizin maruz kaldığı müşkilat hakkında acilen lazım gelen tedbirleri beyan etmeleri üzere bu içtimayı mutlu ve mes’ud telakki ediyorum….Nutku sadazzam paşaya havale ettim…”
Nutkun iradı bittikten hemen sonra ağlamaya başlaması sebebiyle salonu Kolunda Abdülmecid Efendi bulunduğu halde terk etmiştir…Merdivenlerden inerken “KARILAR GİBİ AĞLIYORUM DİYORDU!....”(Ali Fuat TÜRKGELDİ hatıratından)
Mustafa Kemal’i Anadolu’ya Sultan Vahdettin Göndermiştir…
Muhakkak ki Sultan sadece ağlamakla kalmıyordu vatanı için…Tepesindeki işgal
Komutanlarına rağmen vatanın müdafası için elinden gelen her şeyi yapmaktan geri durmamıştır…Milleti kıyama getiren hareketin kadrosunun başında görülen M. Kemal paşayı bu göreve memur eden Sultandır…Diyeceksiniz ki oraya gidene kadar öyle olması gerekiyordu…Hayır bu saltanatın ve hilafetin yerine düşünülen yeni rejimin oturtulabilmesi için kamuoyu oluşturmaktan ibarettir…Zira Birinci Büyük Millet Meclisinde ve Erzurum Kongresinde bu hususta pek büyük tartışmalar yaşanmıştır…bu mevsuk vaziyete rağmen M. Kemal bu yönde hareket etmiştir…Çünkü Türkiye’de bin yıllık bir rejimin an’anelerini kaldırıp atmak için “HALİFE” ve “SALTANAT” sıfatlarını haiz bulunan Vaideddin’in hain gösterilmesi icap ediyordu…Tabiatiyle her rejim kendini oturtabilmek için kendinden önceki rejimi kötülemek ve hain ilan etmek durumundadır….
“Evvela belirteyim ki Şehzadeliğinden itibaren tanıdığı M. Kemal’e itimat etmek ve işgal kuvvetlerini aldatıp gözlerini boyayacak suni bir memuriyet ihdas etmek suretiyle onu Anadolu ya bizzat Sultan göndermiştir…Üstelik M. Kemal bu sırada Anadolu ya gitmeyi değil kabineye girmeyi düşünüyor ve bunun için çalışıyordu…İzzet Paşa’nın sadrazam kendisinin de Harbiye Nazırı olmasını temin için harekete geçmiş bulunuyordu…Bu durumda onu Anadolu ya gitmeye razı kılmak için Sultanın zorluk çektiği aşikardır…” (Kazım Karabekir…Kurtuluş Savaşımız…Sayfa 18)
İkna çalışmaları çok zorlu geçmiş olacak ki HAİN DİYE TELAKKİ ETTİĞİNİZ SULTAN BUNU SAĞLADIĞINDA huzura kabulden iki saat sonra Baş Yaver Naci Paşa Yaverler odasına sevinçle girip “HÜNKAR Mustafa Kemal PAŞA’yı ikna edebildi” demiştir…
(Ali Nuri BEY’den N.Fazıl Kısakürek…Vahidüddin…Sayfa 154)
Bu ikna vazifesinden sonra Sultan Maddi İmkan sağlamak maksadıyla kendi ahırındaki çok değerli atlarını satarak, bu suretle elde edilen 40.000 altını Mustafa Kemal Paşa’ya vererek Onu madden ve manen Milli Mücadele Komutanlığına teçhiz etmiştir…Ve bukadar büyük bir miktarın basit bir ordu müfettişliğiyle uzaktan yakından alakası olamaz…
(ATSIZ…Türk Ülküsü…Sayfa 86)
Üstelik buna ek olarak Mahmut Şevket Efendi bu meblağın padişah vesilesiyle gelen yardımlarla 400.000 altına kadar yükseldiğini 5 Temmuz 1967 tarihli Tercüman Gazetesinde ifşa etmiştir…
Ayrıca M. Kemal’in bizzat ifade ettiği 400.000 liralık bir meblağ “Donanma Cemiyetinden” Aydın Cephesi için kullanılmak üzere İSTANBUL HÜKÜMETİ tarafından tahsis edilmiştir…(M. Kemal….Nutuk….Sayfa 206)
Ve Anadolu’ya giderken aldığı bin liranın karşılığı olan makbuzu kendi imza etmiştir. Başka bir belge niteliğindeki İngiliz Vize memuruna ait ses kaydı yakın tarihte Haber Türk Kanalında Melih Meriç’in hazırladığı “Basın Kulübü” programında yayınlandı.
DOLAYISIYLA MİLLİ MÜCADELEMİZİN BAŞI SAYILAN ANADOLUYA GEÇİŞİ,
MANEN OLDUĞU KADAR MADDEN DE DESTEKLEYEN BİRİSİNE NE HAKLA HAİN DİYORSUNUZ…BUNU DÜŞÜNÜRSÜNÜZ UMARIM….
Size Başka bir belge olarak Sultanın M. Kemal’e Gönderdiği beldenin Türkçesini sunayım…
“ Erkan-ı Harbiye Mirvilası Mustafa Kemal Paşa’ya:
Malum olan harbin Makamı Hilafet ve Saltanatı Osmân’iyeyi mükül ve tehlikeli bir duruma sürüklediğinden görevlendirildiğiniz mıntıkada millet ve memleketin saldırıcı ellerden korunması için yek vücut olarak hareket edilmesinin selamı şahanemle birlikte ASKERE, MEMURA ve HALKA tebliğini irade ettim…”
Bu vesikanın tarihi 14 Mayıs 1919…Yani İzmir Henüz İşgal Edilmemiş ve Samsun’a gidilmemiş…Bu belgenin aslını yine ek olarak vereceğim…
ANCAK HANGİ OKUL KİTABINDA BU BEYANDAN SÖZ EDİLİR…HAİN İLAN EDİLEN KİŞİNİN BELGELERİ NEDEN VE NİÇİN GİZLENİR….BU BELGELER DAHA NE ZAMANA KADAR SAKLANBİLİR Kİ…HALA DAHA BİR HAİNİN MİLLİ MÜCADELEYİ BAŞLATABİLECEĞİNE ŞAŞMIYORMUSUNUZ…
Mustafa Kemal Samsunda…Ve Saltanata Hilafete Muhaliflik Yapıyor…
Ayak basılan ilk yer Havza olarak anılır…Peki her şey olurunda giderken ne oldu da Sultan M. Kemal’e karşı olmak durumunda kaldı….
Esasında en başından itibaren belgeleyerek gösterdiğimiz gibi Sultan M. Kemal’e “Hilafet” ve “Saltanat” hususlarında tam bir güven içindedir….Zira yaptığı ve benimde belgelediğim olaylar bunu gösteriyor…
Ancak Onun daha bu göreve getirilmeden devrim düşünceleri içinde olduğunu Albay Hüsamettin ERTÜRK’e AKARETLERdeki evinde açıklamıştır…Zira Samsuna ayak bastıktan sonra orada bulunan Rus heyeti ile yaptığı görüşmeyi de nakleden Hüsamettin Bey bu görüşmelerde de Onun o gün içinde dahi mevcut rejime karşı düşünceler içinde olduğunu ifade ederek ileriye yönelik Rus heyetiyle anlaşmalar yaptığını beyan etmektedir…
(Albay Hüsamettin ERTÜRK…İki Devrin Perde Arkası…Sayfa 318)
Daha ilk adımında kendisini Vatanı kurtarmakla görevlendirmiş bir sistemi kötülediği için ELBETTE SULTAN ONA KARŞI CEPHE ALACAKTIR…
Ve bu olay üzerine Şehzade Ömer Faruk Efendi bu görev için Samsuna gönderilmiş ancak M. Kemal tarafından geri gönderilmiştir...Bunun üzerine Vahidettin Şunları Söylemiştir…
“Seni kabul etmiyeceğini biliyordum lakin M. Kemal Paşanın Hilafet ve saltanata karşı kötü emeller beslediğini teeyyüd etmiş bulunuyorum…”
SULTAN KENDİ BAŞLATTIĞI HAREKETE DEĞİL M. KEMAL’E KARŞI OLMUŞTUR…BAŞINDAN BERİ DESTEK VERDİĞİ BİR HAREKETE NASIL KARŞI OLABİLİR Kİ BİR İNSAN…PEKİ BU NİYE ANLATILMAZ ÇOCUKLARA…
ONLARDAN KORKUYORMUYUZ YOKSA GERÇEKLERİ ÖĞRENİRLER DİYE…
Bu hadise üzerine M. Kemal aslında hiç bağlı olmadığı saltanat sahibine siyasi bir telgraf çekerek bağlılığını bildirmiştir…Burada kimin kandıran ve harekete karşı olduğunu tahlil etmemiz gerekir ki KİMİN HAİN OLDUĞUNU BİLELİM…Telgraf arşivlerde bulunduğu üzere buraya koymayıp sadece tarihini vereceğim…Ek olarak belgenin aslını göndereceğim…
Bu telgraf üzerine Sultanın şüpheleri kavileşmiştir…Ancak bunu kendi SALTANATI İÇİN DEĞİL HİLAFETİ İÇİN HİSSETMEKTEDİR….ZİRA HZ. PEYGAMBERİN SON TEMSİLCİSİ KENDİSİDİR…VE BUNU KORUMAK ÜZERE GÖREVLENDİRDİĞİ KOMUTANI KENDİNE İSYAN HALİNDEDİR….NASIL ENDİŞE İÇİNDE OLMASIN…
Mecliste İKİNCİ GRUP olarak tanınan muhafazakar milletvekillerinin de katkısıyla Meclis Adına Bağlılıklarını bildiren Mustafa Kemal Bu beyannamede Padişah’ı kandırmaya devam ederek “Biz vekilleriniz Cenab’ı Hak ve Rasul’ü Erkemi namına yemin ederiz ki: Padişaha, HALİFEYE isyan sözü bir yalandan ibarettir…”demiştir…
DOLAYISIYLA KANDIRILMIŞ BİR PADİŞAH EN BAŞINDAN BERİ ÖN AYAK OLDUĞU KUTSAL HAREKETİ YIKMAYA DEĞİL KENDİNİ KANDIRANLAR CEPHE ALMAYA BAŞLAMIŞTIR…BUNLARI ÖĞRENMEK NE KAYBETTİRECEK Kİ BİZE…NEDEN SAKLANIR OLDU BUNLAR…
M. Kemal İçin Ölüm Fetvası…Ve İstanbulun İşgali..Sultanın Son Çabaları…
Evet Geldik en çok itiraz olunan konuya…
Sultan İşgal kuvvetlerinin ağır baskısı altında eli kolu bağlı bir durumdadır…Bu halin verdiği elem ve ıstırapla bitap ve perişandır…
Bu duruma rağmen kabinede Ankarayla irtibatın devamını ve milli mücedelenin tahsisini sağlamaya çalışıyordu…
Ve Kemalistlerin her daim kullandıkları fetvaya gelince:
ŞEYHÜL İSLAM DÜRRÜZADENİN FETVASI PADİŞAH TARAFINDAN VEYA ONUN EMİR VE RIZASI DAHİLİNDE DEĞİL İNGİLİZ TZYİKİ İLE ORTAYA ÇIKMIŞTIR… ZİRA KENDİNDEN EVVEL ŞEYHÜLİSLAMLIK YAPAN HAYDARİZADE BU FETVAYI İNGİLİZLER İÇİN VERMEYEREK GÖREVİNİ TERKETMŞTİR…SONRASINDA FETVA VEREBİLECEK BİRİ OLARAK DÜRRÜZADE BULUNARAK FETVA ÇIKARTILMIŞTIR…DOLAYISIYLA SULTANIN HERHANGİ BİR ALAKASI YOKTUR…AMA İLLEDE ÖYLE DİYORSANIZ….
Yıldız Sarayı Yangını…Tahttan İndirilme…Yurt Dışına İltica...Eziyet…Ölüm…
Yıldız Sarayı o gece her zamankinden daha aydınlıktı…Zira cayır cayır yanmaktaydı…Ve bir kenarda ayakta bekleyen Sultan yanına ağlaya sızlaya gelen bir adama “MİLLETİM OCAĞI YANIYOR BENİM EVİM YANMIŞ ÇOK MU?...” diyerek Tam Bir Vatanperver Olduğunu Kanıtlamıştır…
Evet artık Sultan değildir Vahidettin…Hemde vatanında da değil yurt dışındadır…Kendi Mülkü sayılan devletin zerrece miktarını almadan gitmek HANGİ HAİNE ÖZGÜ BİR NİTELİKTİR…Yapmayın Allah aşkına…Mili mücadeleye kendi mülkünden yardım eden bir insan elbette giderken bir şey almaz yanına…ZİRA DEVLET HERŞEYDEN ÜSTÜNDÜR….Bunu kanıtlayacak konuşması yurt dışında olmuştur Sultanın…
Niye terki vatan sorusunun cevabıdır…
Halife sıfatıyle hakarete maruz kalmak “Peygamber vekilliği” olan bu sıfatın kudsiyyeti muvaceesinde bana çok ağır geldi…Yok…yok..!..Şahsımda bu makamın böyle en adi bir biçimde tecavüze maruz kalmasına razı olamazdım…Birde bu takdirde milletin ikiye bölünmesi ihtimali vardı ki Hilaetin hakarete maruz kalmasına tepki verecekler ve vermeyecekler diye…O VAKİT HENÜZ DÜŞMANDAN YENİ KURTULAN VATANIM İÇİN YENİ BİR İHTİLAF UNSURU OLMAK İSTEMEDİM…AYRICA BÖYLE BİR HAREKETLE ALEMİ İSLAMA HAKARET OLCAKTI Kİ BU ŞUÇU MİLLETİME YÜKLEMEK İSTEMEDİM…
(Ahmet Reşit REY….Gördüklerim- Yaptıklarım…Sayfa 263)
Öldüğünde cenazesinin defni için borç para alınmıştır...Başka söze hacet yok...Rabbim Rahmet Eylesin...
Bismillah…
Arkadaşlar öncelikle hepinize selam olsun…
Tarih karanlıkların cirit attığı bir er meydanıdır benim bildiğim….
Ve o karanlıkların cirit oyuncuları hiç durmaksızın at koşturmuşlar…
Tarihte usul “Bir olayı değerlendirirken O zaman dilimine göre değerlendirmektir”…
Devletlerin geleceği için uğraşan insanlar ve bunları daha sonra tarih diye kitaplara kaydeden yalancılarla doludur meydanlar…Ve okuduğumuz her şey gerçek değildir…Gerçeği bilmek için yaşamak ve yaşamak gereklidir…
Çok klasik bir girizgah olacak belki ama okul sıralarında bize öğretilenler gerçeği yansıtmamakla beraber bir o kadar da yalan içermektedir…Yaşamakta olduğumuz sistem bunu gerektirmektedir çünki…Ezberlenmiş iki kelimelik savunmalar inandığı şeyleri, çok kolay olduğu üzere…Dolayısıyla ikna olduğuma inanmanız beni hayretlere düşürdü doğrusu…
Düşünmek gereklidir inanmadan evvel…Ne, ne kadar doğru…Ne, ne kadar yanlış…Ben nerdeyim bu ikisi arasında….İşte bizim sorunumuz bu noktada başlıyor yaşamına ve genellikle bir ömür bize yoldaş oluyor…
Gelelim konumuza….
Vahidettin….
Büyük Osmanlı İmparatorluğunun Son padişahı…Ve Abdülmecid Efendiyi saymazsak İslam’ın son Halifesi…İşte onun HAİN olmadığını açıklamaya yetecek iki sebep…Ama durun…Celallenmeyin hemen…Zira çok uzun sürecek bu yazı…Ve belgeleyeceğim saydıklarınızın aksini…Zira tarih, olaylar yaşanıldığı zaman değil yaşayanlar öldükten yazılıyor ve bu da savunduklarınızın doğru olmadığını ve düzmece şeyler olduğunu gösterecek yeterlilikte imkan sağlar…Ve bilmenizi istiyorum ki bu yazı İLKOKUL KİTAPLARINDAN KOPYALNMAMIŞTIR…BİZZAT TARİHİN TANIKLARIDAN FAYDALANILMIŞTIR….İşte Buyurun...
Öncelikle şunu belirteyim ki savaştan çıkmış bir ülkenin manevi değerleriyle birlikte maddi değerleri de yok olmaya ve tahrif edilmeye başlamıştır….Zira geçmişimize ışık tutacak belgelerimiz kaçakçılığa, ilgisizliğe, sorumsuz müzelere ve hepsinden önemlisi Sisteme emanet edilmiştir…Ve aşikardır ki Vahdettin dönemine bakacak olursak Başbakanlık Osmanlı arşivlerinde doğum tebrikleri, davet mektupları, dost hasbihalleri gibi diplomatik açıdan 9 veya 10 derecelerine sahip belgeler ve yazışmalar mevcuttur…Peki nerede bu belgeler…YOK…Kayıtlardan silinmediği halde yerinde durmuyorlar…Birileri neyi saklamak istiyorlar acaba diye komplo kurası geliyor insanın…Dediğim gibi o döneme ait belgeler çoğunlukla kayıp, asılsız, tahrif edilmiş durumda…İŞTE BU SEBEPLE TARİHİN TANIKLARINI KONUŞTURACAĞIZ…NUTUK BELKİDE EN BÜYÜK TANIKLIK ESERİ OLABİLİR AMA BU BİR BELGE SAYILMAZ…ZİRA HATIRATLAR TEK TARAFLI OLARAK YAZILIR ONLARDA…
Sultan Vahidettin Sevr Muâhedename Projesini Tasdik Etmemiştir…
Vahidettin Han bu ahidnameyi imza etmemiştir iddiası pek bir komik geldi size… Değil mi…Ama Ünlü Tarih ve Devletler Arası Hukuk Uzmanı Prof.Dr. Charles GROZAT öyle demiyor…Bunu söyleyenin elindeki belgeler Vahidettinin imza etmediğinin en büyük belgeleridir…Damat Ferid paşayı sadrazam olarak hükümet kurdurmak elbette Vahdetinin suçu değildir…Öyle bir suç isnad edeceksek önce kendimize etmeliyiz…Zira bize hizmet edebilecek hükümetleri doğru dürüst seçemiyoruz…Dolayısıyla burada suç tesbiti yapılamamaktadır…Ardından Charles’e kulak verelim biraz…Devletler Umumi Hukuku adlı kitabının 1. cildi sayfa 399 dan değiştirmeden alıntılıyorum….
“Uluslar arası ahidnameler tasdik makamında imza edilmezse geçerliliğini yitirir...”
İşte buna dayanarak şunu ispatlayayım size... Sultan Bu özene bezene hazırlanan ahidnamenin imza edilmesine karşı durmakla bu anlaşmanın uluslar arası platformda geçersiz olmasını sağlamıştır…Nasıl mı? Hangi birimiz servin altında Vahidettinin imzasını gördü…Peki buraya kim koyabilir asıl metni…Dolayısıyla anlaşma tek taraflı imzalanacağından İNGİLTERE, FRANSA ve İTALYAYI saf dışı ederek Sadece YUNANİSTANIN imza etmesine imkan bırakmıştır…Damat Ferid Paşa Hükümetinin ithamları bu noktada çürüyüp gitmektedir…Dolayısıyla Yunan işgali bu devirde olanak bulmuştur kendine…
ANCAK NE BÜYÜK TEZATTIR Kİ; 7. MADDESİNDE VATANIN İŞGALİNİ HUKUKİ OLARAK MÜMKÜN KILAN MONDOROS’U İMZA EDENLER HAİN SAYILMAMAKLA BERABER RAUF ORBAY GİBİ BAŞVEKİLLİĞE KADAR TERFİ ETTİRİLİYOR… AMA SEVRİ İMZA ETMEMEK İÇİN DİRENEN VE BU KÖTÜ PROJEYİ SAF DIŞI BIRAKAN SULTAN HAİN OLARAK TELAKKİ EDİLİYOR… ZİRA HAGİ BİRİMİZ SEVRİN UYGULANDIĞINI BİLİYORUZ… İŞGAL EDEBİLECEK GÜZE SAHİP OLANLAR MİLLİ MÜCADELEDEN KORKARAK MI GİRMEDİLER TOPRAKLARIMIZA O SENE... YOKSA ULUSLAR ARASI PLATFORMDA SUÇLU KONUMUNA DÜŞMEMEK İÇİNMİ… ÖYLE YA HANGİ GÜÇ DURDURABİLİRDİ ONLARI İŞGALE BAŞLASALARDI… AMA MONDOROSTAN SONRA RAHATÇA İŞGALE BAŞLANDI… BUNLARI GÖZ ARDI EDEREK SULATNI HAİN İLAN ETMEK NİYE…
Sultan İngiliz Muhibbi Değildir….
Servi kabul eden tek devlet olan Yunanistan bu davranışının gereği İzmir’i işgale başlaması üzerine Sultan Yıldız Sarayında “Saltanat şurası” adı verilen bir davet, 26 Mayıs 1366 günü devletin önde gelenlerinin iştirakiyle icra olunmuştur… Sultan İçeri girdiğinde bitkindi…Kendi nutkunu dahi okuyamayacak kadar halsizdi…Nutuk başlamadan kendisi ancak iki üç kelam edebilmişti… “Devletin düçar olduğu vaziyeti hazıraya dair müşavere etmek üzere vükela, ayan, ve mâtehayyızan-ı memleketi davet ettim…Devleti Osmaniyyemizin maruz kaldığı müşkilat hakkında acilen lazım gelen tedbirleri beyan etmeleri üzere bu içtimayı mutlu ve mes’ud telakki ediyorum….Nutku sadazzam paşaya havale ettim…”
Nutkun iradı bittikten hemen sonra ağlamaya başlaması sebebiyle salonu Kolunda Abdülmecid Efendi bulunduğu halde terk etmiştir…Merdivenlerden inerken “KARILAR GİBİ AĞLIYORUM DİYORDU!....”(Ali Fuat TÜRKGELDİ hatıratından)
Mustafa Kemal’i Anadolu’ya Sultan Vahdettin Göndermiştir…
Muhakkak ki Sultan sadece ağlamakla kalmıyordu vatanı için…Tepesindeki işgal
Komutanlarına rağmen vatanın müdafası için elinden gelen her şeyi yapmaktan geri durmamıştır…Milleti kıyama getiren hareketin kadrosunun başında görülen M. Kemal paşayı bu göreve memur eden Sultandır…Diyeceksiniz ki oraya gidene kadar öyle olması gerekiyordu…Hayır bu saltanatın ve hilafetin yerine düşünülen yeni rejimin oturtulabilmesi için kamuoyu oluşturmaktan ibarettir…Zira Birinci Büyük Millet Meclisinde ve Erzurum Kongresinde bu hususta pek büyük tartışmalar yaşanmıştır…bu mevsuk vaziyete rağmen M. Kemal bu yönde hareket etmiştir…Çünkü Türkiye’de bin yıllık bir rejimin an’anelerini kaldırıp atmak için “HALİFE” ve “SALTANAT” sıfatlarını haiz bulunan Vaideddin’in hain gösterilmesi icap ediyordu…Tabiatiyle her rejim kendini oturtabilmek için kendinden önceki rejimi kötülemek ve hain ilan etmek durumundadır….
“Evvela belirteyim ki Şehzadeliğinden itibaren tanıdığı M. Kemal’e itimat etmek ve işgal kuvvetlerini aldatıp gözlerini boyayacak suni bir memuriyet ihdas etmek suretiyle onu Anadolu ya bizzat Sultan göndermiştir…Üstelik M. Kemal bu sırada Anadolu ya gitmeyi değil kabineye girmeyi düşünüyor ve bunun için çalışıyordu…İzzet Paşa’nın sadrazam kendisinin de Harbiye Nazırı olmasını temin için harekete geçmiş bulunuyordu…Bu durumda onu Anadolu ya gitmeye razı kılmak için Sultanın zorluk çektiği aşikardır…” (Kazım Karabekir…Kurtuluş Savaşımız…Sayfa 18)
İkna çalışmaları çok zorlu geçmiş olacak ki HAİN DİYE TELAKKİ ETTİĞİNİZ SULTAN BUNU SAĞLADIĞINDA huzura kabulden iki saat sonra Baş Yaver Naci Paşa Yaverler odasına sevinçle girip “HÜNKAR Mustafa Kemal PAŞA’yı ikna edebildi” demiştir…
(Ali Nuri BEY’den N.Fazıl Kısakürek…Vahidüddin…Sayfa 154)
Bu ikna vazifesinden sonra Sultan Maddi İmkan sağlamak maksadıyla kendi ahırındaki çok değerli atlarını satarak, bu suretle elde edilen 40.000 altını Mustafa Kemal Paşa’ya vererek Onu madden ve manen Milli Mücadele Komutanlığına teçhiz etmiştir…Ve bukadar büyük bir miktarın basit bir ordu müfettişliğiyle uzaktan yakından alakası olamaz…
(ATSIZ…Türk Ülküsü…Sayfa 86)
Üstelik buna ek olarak Mahmut Şevket Efendi bu meblağın padişah vesilesiyle gelen yardımlarla 400.000 altına kadar yükseldiğini 5 Temmuz 1967 tarihli Tercüman Gazetesinde ifşa etmiştir…
Ayrıca M. Kemal’in bizzat ifade ettiği 400.000 liralık bir meblağ “Donanma Cemiyetinden” Aydın Cephesi için kullanılmak üzere İSTANBUL HÜKÜMETİ tarafından tahsis edilmiştir…(M. Kemal….Nutuk….Sayfa 206)
Ve Anadolu’ya giderken aldığı bin liranın karşılığı olan makbuzu kendi imza etmiştir. Başka bir belge niteliğindeki İngiliz Vize memuruna ait ses kaydı yakın tarihte Haber Türk Kanalında Melih Meriç’in hazırladığı “Basın Kulübü” programında yayınlandı.
DOLAYISIYLA MİLLİ MÜCADELEMİZİN BAŞI SAYILAN ANADOLUYA GEÇİŞİ,
MANEN OLDUĞU KADAR MADDEN DE DESTEKLEYEN BİRİSİNE NE HAKLA HAİN DİYORSUNUZ…BUNU DÜŞÜNÜRSÜNÜZ UMARIM….
Size Başka bir belge olarak Sultanın M. Kemal’e Gönderdiği beldenin Türkçesini sunayım…
“ Erkan-ı Harbiye Mirvilası Mustafa Kemal Paşa’ya:
Malum olan harbin Makamı Hilafet ve Saltanatı Osmân’iyeyi mükül ve tehlikeli bir duruma sürüklediğinden görevlendirildiğiniz mıntıkada millet ve memleketin saldırıcı ellerden korunması için yek vücut olarak hareket edilmesinin selamı şahanemle birlikte ASKERE, MEMURA ve HALKA tebliğini irade ettim…”
Bu vesikanın tarihi 14 Mayıs 1919…Yani İzmir Henüz İşgal Edilmemiş ve Samsun’a gidilmemiş…Bu belgenin aslını yine ek olarak vereceğim…
ANCAK HANGİ OKUL KİTABINDA BU BEYANDAN SÖZ EDİLİR…HAİN İLAN EDİLEN KİŞİNİN BELGELERİ NEDEN VE NİÇİN GİZLENİR….BU BELGELER DAHA NE ZAMANA KADAR SAKLANBİLİR Kİ…HALA DAHA BİR HAİNİN MİLLİ MÜCADELEYİ BAŞLATABİLECEĞİNE ŞAŞMIYORMUSUNUZ…
Mustafa Kemal Samsunda…Ve Saltanata Hilafete Muhaliflik Yapıyor…
Ayak basılan ilk yer Havza olarak anılır…Peki her şey olurunda giderken ne oldu da Sultan M. Kemal’e karşı olmak durumunda kaldı….
Esasında en başından itibaren belgeleyerek gösterdiğimiz gibi Sultan M. Kemal’e “Hilafet” ve “Saltanat” hususlarında tam bir güven içindedir….Zira yaptığı ve benimde belgelediğim olaylar bunu gösteriyor…
Ancak Onun daha bu göreve getirilmeden devrim düşünceleri içinde olduğunu Albay Hüsamettin ERTÜRK’e AKARETLERdeki evinde açıklamıştır…Zira Samsuna ayak bastıktan sonra orada bulunan Rus heyeti ile yaptığı görüşmeyi de nakleden Hüsamettin Bey bu görüşmelerde de Onun o gün içinde dahi mevcut rejime karşı düşünceler içinde olduğunu ifade ederek ileriye yönelik Rus heyetiyle anlaşmalar yaptığını beyan etmektedir…
(Albay Hüsamettin ERTÜRK…İki Devrin Perde Arkası…Sayfa 318)
Daha ilk adımında kendisini Vatanı kurtarmakla görevlendirmiş bir sistemi kötülediği için ELBETTE SULTAN ONA KARŞI CEPHE ALACAKTIR…
Ve bu olay üzerine Şehzade Ömer Faruk Efendi bu görev için Samsuna gönderilmiş ancak M. Kemal tarafından geri gönderilmiştir...Bunun üzerine Vahidettin Şunları Söylemiştir…
“Seni kabul etmiyeceğini biliyordum lakin M. Kemal Paşanın Hilafet ve saltanata karşı kötü emeller beslediğini teeyyüd etmiş bulunuyorum…”
SULTAN KENDİ BAŞLATTIĞI HAREKETE DEĞİL M. KEMAL’E KARŞI OLMUŞTUR…BAŞINDAN BERİ DESTEK VERDİĞİ BİR HAREKETE NASIL KARŞI OLABİLİR Kİ BİR İNSAN…PEKİ BU NİYE ANLATILMAZ ÇOCUKLARA…
ONLARDAN KORKUYORMUYUZ YOKSA GERÇEKLERİ ÖĞRENİRLER DİYE…
Bu hadise üzerine M. Kemal aslında hiç bağlı olmadığı saltanat sahibine siyasi bir telgraf çekerek bağlılığını bildirmiştir…Burada kimin kandıran ve harekete karşı olduğunu tahlil etmemiz gerekir ki KİMİN HAİN OLDUĞUNU BİLELİM…Telgraf arşivlerde bulunduğu üzere buraya koymayıp sadece tarihini vereceğim…Ek olarak belgenin aslını göndereceğim…
Bu telgraf üzerine Sultanın şüpheleri kavileşmiştir…Ancak bunu kendi SALTANATI İÇİN DEĞİL HİLAFETİ İÇİN HİSSETMEKTEDİR….ZİRA HZ. PEYGAMBERİN SON TEMSİLCİSİ KENDİSİDİR…VE BUNU KORUMAK ÜZERE GÖREVLENDİRDİĞİ KOMUTANI KENDİNE İSYAN HALİNDEDİR….NASIL ENDİŞE İÇİNDE OLMASIN…
Mecliste İKİNCİ GRUP olarak tanınan muhafazakar milletvekillerinin de katkısıyla Meclis Adına Bağlılıklarını bildiren Mustafa Kemal Bu beyannamede Padişah’ı kandırmaya devam ederek “Biz vekilleriniz Cenab’ı Hak ve Rasul’ü Erkemi namına yemin ederiz ki: Padişaha, HALİFEYE isyan sözü bir yalandan ibarettir…”demiştir…
DOLAYISIYLA KANDIRILMIŞ BİR PADİŞAH EN BAŞINDAN BERİ ÖN AYAK OLDUĞU KUTSAL HAREKETİ YIKMAYA DEĞİL KENDİNİ KANDIRANLAR CEPHE ALMAYA BAŞLAMIŞTIR…BUNLARI ÖĞRENMEK NE KAYBETTİRECEK Kİ BİZE…NEDEN SAKLANIR OLDU BUNLAR…
M. Kemal İçin Ölüm Fetvası…Ve İstanbulun İşgali..Sultanın Son Çabaları…
Evet Geldik en çok itiraz olunan konuya…
Sultan İşgal kuvvetlerinin ağır baskısı altında eli kolu bağlı bir durumdadır…Bu halin verdiği elem ve ıstırapla bitap ve perişandır…
Bu duruma rağmen kabinede Ankarayla irtibatın devamını ve milli mücedelenin tahsisini sağlamaya çalışıyordu…
Ve Kemalistlerin her daim kullandıkları fetvaya gelince:
ŞEYHÜL İSLAM DÜRRÜZADENİN FETVASI PADİŞAH TARAFINDAN VEYA ONUN EMİR VE RIZASI DAHİLİNDE DEĞİL İNGİLİZ TZYİKİ İLE ORTAYA ÇIKMIŞTIR… ZİRA KENDİNDEN EVVEL ŞEYHÜLİSLAMLIK YAPAN HAYDARİZADE BU FETVAYI İNGİLİZLER İÇİN VERMEYEREK GÖREVİNİ TERKETMŞTİR…SONRASINDA FETVA VEREBİLECEK BİRİ OLARAK DÜRRÜZADE BULUNARAK FETVA ÇIKARTILMIŞTIR…DOLAYISIYLA SULTANIN HERHANGİ BİR ALAKASI YOKTUR…AMA İLLEDE ÖYLE DİYORSANIZ….
Yıldız Sarayı Yangını…Tahttan İndirilme…Yurt Dışına İltica...Eziyet…Ölüm…
Yıldız Sarayı o gece her zamankinden daha aydınlıktı…Zira cayır cayır yanmaktaydı…Ve bir kenarda ayakta bekleyen Sultan yanına ağlaya sızlaya gelen bir adama “MİLLETİM OCAĞI YANIYOR BENİM EVİM YANMIŞ ÇOK MU?...” diyerek Tam Bir Vatanperver Olduğunu Kanıtlamıştır…
Evet artık Sultan değildir Vahidettin…Hemde vatanında da değil yurt dışındadır…Kendi Mülkü sayılan devletin zerrece miktarını almadan gitmek HANGİ HAİNE ÖZGÜ BİR NİTELİKTİR…Yapmayın Allah aşkına…Mili mücadeleye kendi mülkünden yardım eden bir insan elbette giderken bir şey almaz yanına…ZİRA DEVLET HERŞEYDEN ÜSTÜNDÜR….Bunu kanıtlayacak konuşması yurt dışında olmuştur Sultanın…
Niye terki vatan sorusunun cevabıdır…
Halife sıfatıyle hakarete maruz kalmak “Peygamber vekilliği” olan bu sıfatın kudsiyyeti muvaceesinde bana çok ağır geldi…Yok…yok..!..Şahsımda bu makamın böyle en adi bir biçimde tecavüze maruz kalmasına razı olamazdım…Birde bu takdirde milletin ikiye bölünmesi ihtimali vardı ki Hilaetin hakarete maruz kalmasına tepki verecekler ve vermeyecekler diye…O VAKİT HENÜZ DÜŞMANDAN YENİ KURTULAN VATANIM İÇİN YENİ BİR İHTİLAF UNSURU OLMAK İSTEMEDİM…AYRICA BÖYLE BİR HAREKETLE ALEMİ İSLAMA HAKARET OLCAKTI Kİ BU ŞUÇU MİLLETİME YÜKLEMEK İSTEMEDİM…
(Ahmet Reşit REY….Gördüklerim- Yaptıklarım…Sayfa 263)
Öldüğünde cenazesinin defni için borç para alınmıştır...Başka söze hacet yok...Rabbim Rahmet Eylesin...