Berke6198
13.05.2017, 22:44
Hedefler Farklı!..
Takımımızın 2. yarıda yakaladığı ivme ve oynadığı pozitif futbol övgü ardına övgü alırken, maalesef ki rüzgâr tersine döndü.
Ersun Yanal'lı Trabzonspor, yani ikinci yarının flaş takımı Trabzonspor, ligin bitimine 5 hafta kala bocalamaya başladı.İstemeyerek de olsa yukarıdaki tespitleri hepimiz yapmış bulunuyoruz.
Şu 3 haftalık periyotta 9 puan toplama hayali kurarken, toplamda 2 puan topladık.
2 haftadır denediği taktikten dolayı başı çokça ağrıyan Ersun Yanal'ın neyi hayal ederek sahaya yine aynı diziliş ve oyun mantalitesiyle çıktığını gerçekten merak ediyorum. Eminim birçok taraftar da merak içindedir.
Bu ligde şampiyonluk yaşamış bir teknik direktörün taraftar ile uzlaşamadığı, takımına top oynatamadığı, oynanan futbolun zevk vermediği ve bireysel olarak da ortaya çıkan tablodan faydalanamadığı bir taktikte diretmesi akıl alır gibi değil.
Antalyaspor maçında (nasıl olduğunu halen anlayabilmiş değilim) tutan bu taktiğin, Gençlerbirliği maçında birçok pozisyonu çok cömertçe harcasak da takımın üretkenliğine ve oyun temposuna nasıl ket vurduğunu gördük şüphesiz ki.
Ancak Ersun Yanal, bir sonraki Kayserispor maçında da ısrarını sürdürerek, son zamanda rakibi en çok rahatsız etmeye başlayan kanat oyuncularından birini, Castillo'yu yedek soyundurdu. Aynı diziliş ile sahaya çıktı. Bir de Okay'ın sakatlığı eklenince, zulüm gibi bir maç ortaya çıktı.
Üstüne üstlük Ersun Yanal, mağlup ayrıldığımız Gençlerbirliği maçında yaptığı yanlış oyuncu değişikliği sebebiyle o anda takımın motivasyonunu yerle yeksan etmiş, oyundan alınan oyuncusunu gereksiz yere mutsuz etmiş, oyundan çıkmayan oyuncusunu gereksiz yere baskı altına sokmuş , oyuna giren oyuncusunu huzursuz etmiş ve taraftarla da ters düşmüştü.. Sonuç olarak sahada tuttuğu oyuncu, geri kalan sürede de dökülmeye devam ederek maçı kaybetmemize sebep olan bir markaj hatasına imza atmıştı.Ersun Hoca bütün bunlar hiç yaşanmamış gibi bugün de çıkan kadroda aynı dizilişle sahaya çıkmaya karar verdi.
Yahu! Ersun Hoca'm! Olmuyor!
Damdoy-Yusuf-Olcay üçlüsü ile çıkılan bu taktik tutmuyor işte!Senin yaptığın planda iki tane gol atma yetisi olan futbolcuların neredeyse her pozisyonda ceza alanından çıkıyor, içeride kalan Yusuf Yazıcı da sırtı dönük bu pozisyonlara yakalanıyorsa gole ve galibiyete ulaşman pek mucize olur.
Futbolu idrak edebilen herkesin 3 maçtır gördüğü şeylerden bir tanesi takımın temposunun düştüğü. Oyun içinde ne sağ ne de sol kanadımızda patlama gücü olan bir oyuncu bulunmuyor. Bu büyük bir eksi.
Hücumlarda ileri hattındaki tüm elemanların ağır ve patlama gücü olmayan oyunculardan oluştuğu için rakibin 18'inin etrafında hantal hantal top çevirip duruyorsun.
Gerektiği anda oyunu kanatlara yıkamıyor, adam eksiltecek oyuncun bulunmadığı için orta alanda sıkışıp kalıyorsun. Artık 60'tan sonra oyuna müdahale etmenin zaten hiçbir anlamı yok.
Büyük ihtimalle kendilerine yeten skoru o ana kadar elde etmiş ve 9-10 kişiyle savunmaya çekilen takımlara karşı Castillo'yu oyuna alıp; "Haydi bakalım, geç Çanakkale'yi!" diyorsun.
Belki de Avrupa'ya gitmek istemiyorsun. Eğer böyle bir durum varsa, bu çok daha vahim bir düşüncedir ve zincirleme şekilde vahim sonuçlar doğurur.
Takımına lige 4 hafta kalmışken "hedefsizlik" aşılayan bir teknik direktörün şampiyonluk hedefini ne kadar kaldırabileceği sonuna kadar sorgulanabilecek bir detay...
Artık ümitler kalan maçlara...
Bakalım hedefsiz bir teknik direktörün hedefsiz öğrencileri neler yapacaklar...
M.Berke Gayretli
Takımımızın 2. yarıda yakaladığı ivme ve oynadığı pozitif futbol övgü ardına övgü alırken, maalesef ki rüzgâr tersine döndü.
Ersun Yanal'lı Trabzonspor, yani ikinci yarının flaş takımı Trabzonspor, ligin bitimine 5 hafta kala bocalamaya başladı.İstemeyerek de olsa yukarıdaki tespitleri hepimiz yapmış bulunuyoruz.
Şu 3 haftalık periyotta 9 puan toplama hayali kurarken, toplamda 2 puan topladık.
2 haftadır denediği taktikten dolayı başı çokça ağrıyan Ersun Yanal'ın neyi hayal ederek sahaya yine aynı diziliş ve oyun mantalitesiyle çıktığını gerçekten merak ediyorum. Eminim birçok taraftar da merak içindedir.
Bu ligde şampiyonluk yaşamış bir teknik direktörün taraftar ile uzlaşamadığı, takımına top oynatamadığı, oynanan futbolun zevk vermediği ve bireysel olarak da ortaya çıkan tablodan faydalanamadığı bir taktikte diretmesi akıl alır gibi değil.
Antalyaspor maçında (nasıl olduğunu halen anlayabilmiş değilim) tutan bu taktiğin, Gençlerbirliği maçında birçok pozisyonu çok cömertçe harcasak da takımın üretkenliğine ve oyun temposuna nasıl ket vurduğunu gördük şüphesiz ki.
Ancak Ersun Yanal, bir sonraki Kayserispor maçında da ısrarını sürdürerek, son zamanda rakibi en çok rahatsız etmeye başlayan kanat oyuncularından birini, Castillo'yu yedek soyundurdu. Aynı diziliş ile sahaya çıktı. Bir de Okay'ın sakatlığı eklenince, zulüm gibi bir maç ortaya çıktı.
Üstüne üstlük Ersun Yanal, mağlup ayrıldığımız Gençlerbirliği maçında yaptığı yanlış oyuncu değişikliği sebebiyle o anda takımın motivasyonunu yerle yeksan etmiş, oyundan alınan oyuncusunu gereksiz yere mutsuz etmiş, oyundan çıkmayan oyuncusunu gereksiz yere baskı altına sokmuş , oyuna giren oyuncusunu huzursuz etmiş ve taraftarla da ters düşmüştü.. Sonuç olarak sahada tuttuğu oyuncu, geri kalan sürede de dökülmeye devam ederek maçı kaybetmemize sebep olan bir markaj hatasına imza atmıştı.Ersun Hoca bütün bunlar hiç yaşanmamış gibi bugün de çıkan kadroda aynı dizilişle sahaya çıkmaya karar verdi.
Yahu! Ersun Hoca'm! Olmuyor!
Damdoy-Yusuf-Olcay üçlüsü ile çıkılan bu taktik tutmuyor işte!Senin yaptığın planda iki tane gol atma yetisi olan futbolcuların neredeyse her pozisyonda ceza alanından çıkıyor, içeride kalan Yusuf Yazıcı da sırtı dönük bu pozisyonlara yakalanıyorsa gole ve galibiyete ulaşman pek mucize olur.
Futbolu idrak edebilen herkesin 3 maçtır gördüğü şeylerden bir tanesi takımın temposunun düştüğü. Oyun içinde ne sağ ne de sol kanadımızda patlama gücü olan bir oyuncu bulunmuyor. Bu büyük bir eksi.
Hücumlarda ileri hattındaki tüm elemanların ağır ve patlama gücü olmayan oyunculardan oluştuğu için rakibin 18'inin etrafında hantal hantal top çevirip duruyorsun.
Gerektiği anda oyunu kanatlara yıkamıyor, adam eksiltecek oyuncun bulunmadığı için orta alanda sıkışıp kalıyorsun. Artık 60'tan sonra oyuna müdahale etmenin zaten hiçbir anlamı yok.
Büyük ihtimalle kendilerine yeten skoru o ana kadar elde etmiş ve 9-10 kişiyle savunmaya çekilen takımlara karşı Castillo'yu oyuna alıp; "Haydi bakalım, geç Çanakkale'yi!" diyorsun.
Belki de Avrupa'ya gitmek istemiyorsun. Eğer böyle bir durum varsa, bu çok daha vahim bir düşüncedir ve zincirleme şekilde vahim sonuçlar doğurur.
Takımına lige 4 hafta kalmışken "hedefsizlik" aşılayan bir teknik direktörün şampiyonluk hedefini ne kadar kaldırabileceği sonuna kadar sorgulanabilecek bir detay...
Artık ümitler kalan maçlara...
Bakalım hedefsiz bir teknik direktörün hedefsiz öğrencileri neler yapacaklar...
M.Berke Gayretli