Çağatay_
02.10.2016, 01:14
Malumunuz Trabzonspor tarihinin en karanlık günlerinden geçiyor.
Önce elimizden haksız şekilde alınan şampiyonluk ve bunun travması...
Ardından bu travmanın etkisiyle izlenen agresif transfer politikası...
Daha sonra yönetim değişikliği ile duraksanan ve borçların azalacağı düşünülen bir dönemde, tam aksine onlarca transfer yapılması ve sürekli devam eden teknik direktör değişiklikleri... Sportif açıdan dibe vuruş.
Yeni bir umut ve yeni bir yönetimle, yeni bir başlangıç... Daha umut veren bir yönetim anlayışı, mali kriterlere uyma çabası, yeni bir başlangıç arayışı...
Belki bu cümleler özetlemeye yetmez, ama Trabzonspor'umuzun son 5 yılı tamamen kaos içindeyken, yeni yönetimle birlikte hepimiz rahat bir nefes alabileceğimizi düşündük. Ancak mevcut yönetimin mali konulardaki başarısı, sportif alanda pek karşılık bulamamış gözüküyor. Burada yönetimin istifa etmesini istediğim anlaşılmasın, aksine, yönetim açısından bu denli iyi anlayışa sahip bir ekibin, futbol yönetimini çok daha iyi yapacak bir ekiple çalışması gerekir. Ersun Yanal ile yönetim arasında köprü görecek, BJK'nin ilk çıkış dönemlerindeki Önder Özen etkisini yaşatacak bir sportif sorumlumuz yok. Trabzonspor 2 kişi tarafından yönetilen, sadece teknik direktör tarafından çalıştırılan bir kulüp görüntüsü veriyor. Bu görüntü sürekli vurgulanan profesyonelliğe yakışmamakta, yönetim açısından sıkıntılı bir görüntü oluşturmakta, yönetim ve teknik ekip devamlı olarak günlük sportif olaylara verilen taraftar tepkisi ile karşılaşmaktadır. Trabzonspor öncelikle yönetimsel açıdan görev dağılımlarının yapıldığı, herkesin yetki ve sorumlulukları içerisinde hareket ettiği profesyonel bir futbol kulübü görünümü vermelidir.
Bunlar işin idari kısmı. Bir de sportif tarafına bakacak olursak...
Sportif açıdan dibe batması 3-4 yıl sürmüş Trabzonspor, her zaman için 1-2 yıl içerisinde toparlanacak marka değeri, birikim, taraftar ve güce sahiptir. Fakat maddi anlamdaki çöküş, kulübü kendi karşılayabileceğinden çok daha büyük zorluklara sürükledi. Yine de bunların hiçbirisi bizim kendi gücümüzü olduğundan az görmemize sebebiyet vermemeli. Trabzonspor her zaman potansiyel sahibidir ve hedefi olan bir takım olmalıdır. Dolayısıyla hataları sıralayacak olursak;
- İzlenmiş ve iyi oyuncular olsalar bile, kapalı kutu ve sürprize açık transfer politikası... Üstelik bunlar ucuz oyuncular da değil. Mesela ligimizde takıma katkı sağlayacağı daha net belli ve ucuz oyuncular varken, bu politika tercih edildi. Geçiş döneminde daha garantici davranılabilirdi. Bu net bir hata değil, sadece farklı bir görüş, yöntem.
- Taktiksel açıdan hemen olgun bir takım gibi davranma, hücuma ağırlık verme çabası bana göre başından beri yanlıştı. Oysa yeni kurulan bir takım, hele de güçlü bir kadrosu yoksa önce yenilmemeyi öğrenmeli.
- Genç yetenek olarak, geleceğe yatırım olarak transfer edilen oyuncuların kurtarıcı olarak görülmesi, taşıyabileceklerinden fazla yüklerle sahaya sürülmesi.
- Ve başlığa adını veren sitemim... Trabzonspor'un çöküşünde kaptan olarak görev almış, ve bu duruma engel olamamış, mağlubiyeti ve takımın durumunu kanıksamış oyuncularla yolların ayrılmaması. Bu kadar transfere rağmen geçen yıl 6-7 gol yiyen kadrodan 6 tane oyuncu sahaya çıkıyor. Kaptanımız, hepimizin çok sevdiği Onur Recep Kıvrak'ın 3 yıldır herhangi bir performans vermediği halde hala dokunulmaz olması, Mehmet Ekici'nin sadece ilk yılki performansı ile hala forma giyebilmesi ne kadar doğrudur? Oyuncuları geçmiş performanslarına göre değerlendirmek vefa değildir. Bu kulüp için 200 üzerinde lig golü atmış Hami Mandıralı ile yollar ayrılmıştır. Herkes gidebilir, herkes katkısı azaldığında gönderilecekler listesine girebilir. Hele de formayı yere sermiş, kaptanlık pazubandını bir depar atarak çıkarmış oyunculardan bahsediyorsak... Bunları sindirenler, normal görenler olabilir. Ama ben bunları sindiremiyorum ve hem kulübüme hem de bu kulübe gönül veren biz taraftarlara ve tüm camiaya hakaret olarak görüyorum. "Ben bu formayı taşımıyorum, ben bu pazubandı takmıyorum" demek, kendisini Trabzonspor'da artık görmek istemediğini anlatır, kimse kimseyi kandırmasın. Ama bunları söylediğimizde, zamanında karalama kampanyası yapılırken bu oyuncuları savunduğumuz ve onlara destek olduğumuz halde, kutsallara dokunduğumuz için takıma düşman ilan edilmemiz an meselesi oluyor. Eski takımdan kalan diğer oyuncularla birlikte, çöküşte takımı toparlama sorumluluğunu yerine getirememiş kaptanların hiçbirisi, adına bakılmaksızın, bu kadroda yer almamalıydı. Kaybetme alışkanlığına sahip isimlerle bu başlangıcı yapmak, Trabzonspor için sonun başlangıcı oldu. Real Madrid, Iker Casillas gibi 16 yaşından beri formasını giyen, sembol bir ismi ile yollarını ayırdı. Hiç kırıp dökmeden, güzelce, sakince. Bir oyuncunun kulüpteki katkı süreci sona ermişse, gereken yapılmadığı zaman bu sorunlar devam eder. Mesela Aytaç da geçen yıldan kalan bir isim, ama takımda herhangi bir ağırlığı yok. Önemli olan ağırlığı olan isimlerin tazelenmesi, takıma sirayet eden mağlubiyet alışkanlığının ortadan kaldırılmasıdır. Ayrıca Trabzonspor'un yıllardır kaptanı yoktur, ve gerek sahada, gerek saha dışında bunun sıkıntısını çekmektedir.
***
Trabzonspor taraftarı takımının menfaatleri için her şeyi ve herkesi tartışabilmelidir. Bizler için kulübümüzden daha değerli bir futbolcu veya yönetici olmamalıdır. İnsanlar düzgün üslup kullandığı, kişilik haklarına saldırmadığı sürece, bir şeyleri tartıştı diye kulübe düşman veya eksik taraftar olarak nitelendirilmemelidir. İfade özgürlüğü herkes için geçerlidir. Sadece belli fikirlerin ifade edilmesine izin verilmesi ifade özgürlüğü değildir.
Önce elimizden haksız şekilde alınan şampiyonluk ve bunun travması...
Ardından bu travmanın etkisiyle izlenen agresif transfer politikası...
Daha sonra yönetim değişikliği ile duraksanan ve borçların azalacağı düşünülen bir dönemde, tam aksine onlarca transfer yapılması ve sürekli devam eden teknik direktör değişiklikleri... Sportif açıdan dibe vuruş.
Yeni bir umut ve yeni bir yönetimle, yeni bir başlangıç... Daha umut veren bir yönetim anlayışı, mali kriterlere uyma çabası, yeni bir başlangıç arayışı...
Belki bu cümleler özetlemeye yetmez, ama Trabzonspor'umuzun son 5 yılı tamamen kaos içindeyken, yeni yönetimle birlikte hepimiz rahat bir nefes alabileceğimizi düşündük. Ancak mevcut yönetimin mali konulardaki başarısı, sportif alanda pek karşılık bulamamış gözüküyor. Burada yönetimin istifa etmesini istediğim anlaşılmasın, aksine, yönetim açısından bu denli iyi anlayışa sahip bir ekibin, futbol yönetimini çok daha iyi yapacak bir ekiple çalışması gerekir. Ersun Yanal ile yönetim arasında köprü görecek, BJK'nin ilk çıkış dönemlerindeki Önder Özen etkisini yaşatacak bir sportif sorumlumuz yok. Trabzonspor 2 kişi tarafından yönetilen, sadece teknik direktör tarafından çalıştırılan bir kulüp görüntüsü veriyor. Bu görüntü sürekli vurgulanan profesyonelliğe yakışmamakta, yönetim açısından sıkıntılı bir görüntü oluşturmakta, yönetim ve teknik ekip devamlı olarak günlük sportif olaylara verilen taraftar tepkisi ile karşılaşmaktadır. Trabzonspor öncelikle yönetimsel açıdan görev dağılımlarının yapıldığı, herkesin yetki ve sorumlulukları içerisinde hareket ettiği profesyonel bir futbol kulübü görünümü vermelidir.
Bunlar işin idari kısmı. Bir de sportif tarafına bakacak olursak...
Sportif açıdan dibe batması 3-4 yıl sürmüş Trabzonspor, her zaman için 1-2 yıl içerisinde toparlanacak marka değeri, birikim, taraftar ve güce sahiptir. Fakat maddi anlamdaki çöküş, kulübü kendi karşılayabileceğinden çok daha büyük zorluklara sürükledi. Yine de bunların hiçbirisi bizim kendi gücümüzü olduğundan az görmemize sebebiyet vermemeli. Trabzonspor her zaman potansiyel sahibidir ve hedefi olan bir takım olmalıdır. Dolayısıyla hataları sıralayacak olursak;
- İzlenmiş ve iyi oyuncular olsalar bile, kapalı kutu ve sürprize açık transfer politikası... Üstelik bunlar ucuz oyuncular da değil. Mesela ligimizde takıma katkı sağlayacağı daha net belli ve ucuz oyuncular varken, bu politika tercih edildi. Geçiş döneminde daha garantici davranılabilirdi. Bu net bir hata değil, sadece farklı bir görüş, yöntem.
- Taktiksel açıdan hemen olgun bir takım gibi davranma, hücuma ağırlık verme çabası bana göre başından beri yanlıştı. Oysa yeni kurulan bir takım, hele de güçlü bir kadrosu yoksa önce yenilmemeyi öğrenmeli.
- Genç yetenek olarak, geleceğe yatırım olarak transfer edilen oyuncuların kurtarıcı olarak görülmesi, taşıyabileceklerinden fazla yüklerle sahaya sürülmesi.
- Ve başlığa adını veren sitemim... Trabzonspor'un çöküşünde kaptan olarak görev almış, ve bu duruma engel olamamış, mağlubiyeti ve takımın durumunu kanıksamış oyuncularla yolların ayrılmaması. Bu kadar transfere rağmen geçen yıl 6-7 gol yiyen kadrodan 6 tane oyuncu sahaya çıkıyor. Kaptanımız, hepimizin çok sevdiği Onur Recep Kıvrak'ın 3 yıldır herhangi bir performans vermediği halde hala dokunulmaz olması, Mehmet Ekici'nin sadece ilk yılki performansı ile hala forma giyebilmesi ne kadar doğrudur? Oyuncuları geçmiş performanslarına göre değerlendirmek vefa değildir. Bu kulüp için 200 üzerinde lig golü atmış Hami Mandıralı ile yollar ayrılmıştır. Herkes gidebilir, herkes katkısı azaldığında gönderilecekler listesine girebilir. Hele de formayı yere sermiş, kaptanlık pazubandını bir depar atarak çıkarmış oyunculardan bahsediyorsak... Bunları sindirenler, normal görenler olabilir. Ama ben bunları sindiremiyorum ve hem kulübüme hem de bu kulübe gönül veren biz taraftarlara ve tüm camiaya hakaret olarak görüyorum. "Ben bu formayı taşımıyorum, ben bu pazubandı takmıyorum" demek, kendisini Trabzonspor'da artık görmek istemediğini anlatır, kimse kimseyi kandırmasın. Ama bunları söylediğimizde, zamanında karalama kampanyası yapılırken bu oyuncuları savunduğumuz ve onlara destek olduğumuz halde, kutsallara dokunduğumuz için takıma düşman ilan edilmemiz an meselesi oluyor. Eski takımdan kalan diğer oyuncularla birlikte, çöküşte takımı toparlama sorumluluğunu yerine getirememiş kaptanların hiçbirisi, adına bakılmaksızın, bu kadroda yer almamalıydı. Kaybetme alışkanlığına sahip isimlerle bu başlangıcı yapmak, Trabzonspor için sonun başlangıcı oldu. Real Madrid, Iker Casillas gibi 16 yaşından beri formasını giyen, sembol bir ismi ile yollarını ayırdı. Hiç kırıp dökmeden, güzelce, sakince. Bir oyuncunun kulüpteki katkı süreci sona ermişse, gereken yapılmadığı zaman bu sorunlar devam eder. Mesela Aytaç da geçen yıldan kalan bir isim, ama takımda herhangi bir ağırlığı yok. Önemli olan ağırlığı olan isimlerin tazelenmesi, takıma sirayet eden mağlubiyet alışkanlığının ortadan kaldırılmasıdır. Ayrıca Trabzonspor'un yıllardır kaptanı yoktur, ve gerek sahada, gerek saha dışında bunun sıkıntısını çekmektedir.
***
Trabzonspor taraftarı takımının menfaatleri için her şeyi ve herkesi tartışabilmelidir. Bizler için kulübümüzden daha değerli bir futbolcu veya yönetici olmamalıdır. İnsanlar düzgün üslup kullandığı, kişilik haklarına saldırmadığı sürece, bir şeyleri tartıştı diye kulübe düşman veya eksik taraftar olarak nitelendirilmemelidir. İfade özgürlüğü herkes için geçerlidir. Sadece belli fikirlerin ifade edilmesine izin verilmesi ifade özgürlüğü değildir.