PDA

Orijinalini görmek için tıklayınız : Şike Davasında Uygulanamayan Hukuk ve Türkiye'nin Adalet Anlayışı...



U.Sadıkoğlu
10.10.2015, 18:59
7478


Şike davasının ilk gününden itibaren bu davanın öncesi veya sonrasında Trabzonspor ekseninde karaladığım tüm yazıları objektif ve adalet çerçevesinde kaleme almaya çalıştım. Kalbi adil olma duygusuyla çarpan yurttaşlar olarak adalet konusunda Türk hukukuna dair umudumuzu adım adım yitirdik bu süreçte sessiz ve sedasız şekilde değil kulakları sağır edercesine bir gürültüyle katlettiler güzel ülkemizde demokrasiyi. Dilerseniz o süreci, hukukun katillerini bizleri bu durumlara getirenleri şike davasının ve o dönemlerde işlenen davaların içeriğini hukuki niteliğini yapılanları insani cepheden bir kez daha unutmamak üzere hatırlayalım. Genelden özele doğru yavaş yavaş sindire sindire inelim..

Türkiye'de siyasi jenerasyonun son manevra dönemi olarak adlandırabileceğimiz aralıkta kimsenin ağzına almaya dahi cesaret edemediği, dillendirenlerin ise fail-i meçhullerin hedefi olduğu direkt olarak vatandaşı veya bu ülkenin bütünlüğünü hedef alan 4 büyük davayla yüzleşti Türkiye bu dönemde. Neydi onlar isterseniz üstünkörü hatırlayalım.

1) 25 Temmuz 2008 tarihinde 13. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından açılan Ergenekon davası. Daha sonra bunu takip eden Balyoz-Ayışığı gibi darbe planlarının yer aldığı askeri davalar.

2) 18 Ekim 2010 tarihinde Diyarbakır 6. Ağır Ceza Mahkemesinde başlayan terör örgütünün şehir yapılanması olan KCK davası.

3) 3 Temmuz 2011 tarihinde 16. Ağır Ceza Mahkemesinin yürüttüğü Türk değil Dünya futbol tarihine damgasını vuran şike davası.

4) Fiziki takibi 2012'lere dayanan ancak hukuki olarak 17 Aralık 2013 tarihinde sübut bulan rüşvet ve yolsuzluk davası.

Bu davaların tamamında yargılama yapılmış ancak o sürecin akabinde devamlı Özel Yetkili Mahkeme kargaşası gündeme gelmişti. Savunma haklarının olmadığını öne süren sanıkların tamamı buna toplumun bilmemesine rağmen (İlker Başbuğ'da dahil) tamamı mahkemelerde savunma haklarını özgürce kullanmışlardır.

Özel Yetkili Mahkemelerin kökeni Mehmet Hayri Mumcuoğlu'nun Adalet Bakanlığı yaptığı 1973 yılına dayanmaktadır. O dönemlerde kamu bünyesinde varlığını sürdüren Devlet Güvenlik Mahkemeleri (askeri hakimlerden oluşan çoğunluk) bu mahkemeler çok ciddi spekülasyonlara maruz kaldı onlarca dosyanın burada asılsızca kapatıldığı vs. Türkiye gündeminde sıkça konuşuldu. 1999 yılında ise DGM'lerden askeri hakimler tabiri caizse hükümet kanadıyla tasfiye edildi. Bu olaydan 5 yıl sonra AK Parti iktidarında Avrupa Birliği normlarına uyum sağlamak amacıyla Anayasa değişikliğiyle DGM'ler tamamen Türk hukuk sisteminden çıkarıldı. 5190 Sayılı kanunla 2004 yılında kaldırılan DGM'lerin yerine yine Özel Yetkili Ağır Ceza Mahkemeleri kurulmuştur. Bu iki mahkemenin usulende esasende birbirlerinden ayrılan somut bir yanı yoktur sadece şablon olarak değişiklik vuku bulmuştur. Özel Yetkili Mahkemelerin varlığını göstermeye başladığı dönemlerde hukuk dünyasında azımsanmayacak DGM'nin 'devleti halkı korur' anlayışından ÖYM'lerin 'halkı devletten korur' anlayışına devşirildiğini savunuyordu. Kısaca Özel Yetkili Ağır Ceza Mahkemeleri, ceza hukukunun baktığı davaların en ayrıntılı olanıydı baktığı davalar askeri casusluk, KCK davaları, Hrant Dink davaları, Örgüt davaları vs. idi. Sanmayın hükümet Özel Yetkili Mahkemeleri kaldırdık deyince yine döndük Genel Yetkili mahkemelere diye. 17 Şubat 2015 tarihli Resmi Gazeteye bakarsanız HSYK'nın Birinci Dairesi, ihtisas mahkemesi adı altında yeni özel yetkili mahkemeleri kurdu. Resmi Gazete'nin 17 Şubat 2015 tarihli sayısında yayımlanarak yürürlüğe giren kararnameyle İstanbul'da 13 ve 14, Diyarbakır'da 4 ve 5 diğer illerde ise 2. Ağır Ceza Mahkemeleri ihtisas mahkemesi yapıldı. Terör ve örgüt suçlarına bakacak olan mahkemeler, paralel yapı olarak adlandırılan devlet içerisinde varlığı iddia edilen yapıya karşı düzenlenecek davalara bakacak ve bakmaktadır. İstanbul'da söz konusu mahkemelerin başkan ve üyeleri 17 Aralık yolsuzluk soruşturmasının ardından HSYK tarafından değiştirilmişti. Yukarıda saydığım örgüt, uyuşturucu, casusluk vs. gibi davalar normal Ağır Ceza Mahkemelerinde değil yine bu Özel Yetkili ihtisas mahkemelerinde görülecek değişen tek şey hükümetin %100 şeffaf diye düşündüğü kendi adamlarını bu mahkemelere yerleştirmesi ve devletin içerisine nüfuz etmelerine müsade ettikleri cemaatçileri tasfiye etmelerinden dolayı bu mahkemelere geçişleri sağlamalarıdır.

Yaşanan gelişmeler akabinde biraz olsun geriye gidecek olursak yargılaması yıllarca süren bu davalarda kesinleşmiş Yargıtay kararları olmasına rağmen 17 - 25 Aralık davalarının gündeme gelmesiyle birlikte hızlı bir şekilde binlerce sanık bu davalar kapsamında paralel mahkeme bahanesiyle tahliye edildi. Bu 4 davanın muhattaplarını ele aldığımızda Türkiye'de hiç de azımsanmayacak yüzdelerde karşılık bulduğunu görmekteyiz. KCK Davalarında kürtler, Ergenekon-Balyoz davalarında Ulusalcılar, Şike davasında Fenerbahçeliler, 17-25 Aralık Yolsuzluk ve rüşvet davalarında ise mevcut siyasi erk 'kumpas' nitelemesi yapmış ve hep birlikte ağız birliğine girişmişlerdir. Türk siyasi tarihinde yıllardan beri süregelen siyasi çekişmeler bu davaların yeniden yargılama kısmında bir kenara çekilmiş dönemin Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ yeniden yargılamayla birlikte kesinleşmiş mahkeme kararını bozdurtan ve öfke kustuğu Recep Tayyip Erdoğan'a teşekkürlerini ve şükranlarını sunmuştur. 17 - 25 Aralık'ı neden dillendiremediği sorusu ise mevcut Ulusalcı zihniyet tarafından kendisine asla sorulmamaktadır. Aziz Yıldırım'a geçecek olursa kendisine siyasi bir operasyon yapıldığını söyleyen Aziz Yıldırım içeriden çıkış gününde basına verdiği demeçte 3 siyasi partinin de genel başkanlarına teşekkür etmiş bunun yanında Erdoğan'a özel olarak müteşekkir olduğunu beyan etmiştir. Karşı cephede gibi görünen bu davaların failleri Erdoğan'ın arkasında saf tutmaya başlamış ve kendi kirliliklerini örtmek uğruna siyasi görüşlerini ve ideolojilerini hiçe sayarak hükümet borazanlığına soyunmuşlardır. Onlar hükümet borazanlığı yaparken hukukun h'sinden anlamayan ve adil olma duygusunu bir kenara bırakıp at gözlüğüyle dünyayı izleyen taraftarları ise hükümete karşı zafer kazandıklarını iddia ederek çığlıklar eşliğinde kutlamalar yapmaktaydılar.

İşin esas çarpıklık meselesi 17 - 25 Aralık'ta yargılan(a)mayan hükümet yetkililerine ateş püskürenlerin bu yukarıda saydığımız davalara kumpas nitelemesi yaparken yargılaması süren sanıklara aynı savcılık ve polis ekiplerinin teknik takip yaptığını unutmalarıdır. 17 Aralık'a ateş püskürüp hırsızlık yapıldığını devletin kasalarının boşaltıldığını öne süren muhattapların Ergenekon-Balyoz-Şike-KCK ve bilimum davalarda yargılanan sanıklara kumpas kurulduğunu öne sürerek demokrat bir kisveye bürünmeleri ise tamamen nasıl bir adalet anlayışına sahip olduklarını yüce millete ve insanlığa göstermiştir.

Adaletsizliğin mahkemelerden sonra bir de halk nezdinde ortaya çıkması samimi her vatandaşı üzmüştür. Bugün Ergenekon davasında sanık olan bir paşanın şike davasının beraatine sevinirken 17 - 25 Aralık yolsuzluk davasının neden yapılamadığını sorgulaması düşündürücü falan değil palavranın dik alasıdır. Adaleti kendine göre kullanmak isteyen zihniyet yıllardan beri bu ülkenin gelişimine engel olan yegane faktörlerin en başında gelmektedir. Yolsuzluk davasını yargıya taşımak isteyen zihniyet, yargı bağışıklığının olmadığını öne süren zihniyet, adaletin bu ülkede sadece parti isminden ibaret olduğunu savunan zihniyet Şike ve diğer davalarda gerçekleşen beraatlere hak yerini buldu diye yaklaşırken 17 - 25 Aralık'ın yargılamasının yapılamayışına hukuk garabeti olarak yaklaşım göstermektedir.

Adaleti kendine göre kullanmaya alışmış olan zümreler hukuku yine kendilerine kul köle ederek adillik ve şeffaflıktan uzak bir şekilde suçluluklarını sadece düzmece mahkemelerde aklamış, sempatizanlarını hayali çığlıklarla sevindirmiş ancak vicdanlarda aklanamamışlardır. Doğruluğun ve adaletin her türlü düzenbazlığı alt edeceğini düşünen bireylerin bu davalarda yaşanan beraatlerle birlikte Türkiye'nin hukuk anlayışının can çekişerek hezeyan içerisinde öldüğüne şahitlik ettiğini ve bu nesilin ileride bu topraklarda bir yerlerde adalet dağıtıcısı olabileceğini unutmadan Türkiye'nin nasıl bir açmaza kendi kendini soktuğu aşikardır.

Genel davalar ve adaletsizliğin dışına çıkarak Trabzonspor taraftarının bizzati ilgilendiği şike davası özelinde konuşalım biraz da..

Şike davasında elde edilen delillerin tamamı o dönemin kanun, tüzük, yönetmelik, Khk''larına uygun şekilde elde edilmiş mahkeme huzurunda tamamı ikrar edilmiş tapelerdir. FB başkanı ve yöneticileri mahkeme huzurunda 1 tapeye itiraz etmiş onuda mahkeme başkanı tüm huzurda dinletmişti. Spor hukuku açısından Fenerbahçe Spor Kulübünün şike suçundan beraat etmesi mümkün değildir. Zira CAS gerekçeli kararında "Türk yargısı tüm kişileri aklasa bile bu durum bizim yargılamamızı ve kararımızı etkilemez." demiştir.. Sportif yargılamanın en üst organı CAS'tır. Yani CAS bir Spor Kulübünü hukuki nitelemeyle 'şikeci' ilan ettiyse bu kararın tek bir geri itiraz mercii vardır. CAS kararlarına karşı sadece İFM'ye başvurulur. FB başvuru yapmamıştır şike suçu hukuken kesinleşmiştir. Fenerbahçe Spor Kulübünün 4 maçta (şike-teşvik) eylemi gerçekleştirdiği CAS'ın gerekçeli kararında sabittir. Dosya kapanmıştır. Kurmaca Türk mahkemelerinde aklansa dahi CAS'ın kendi sportif yargılamasında suçlu bulunan FB'nin şikeci olduğu gerçeği değişmeyecektir. Kaldı ki düzmece ve polis fezlekesi dedikleri iddianamenin delillerine dayanarak Trabzonspor'u UEFA'ya şikayet eden FB'nin tazminatla ilgili çırpınışlar hezeyan doludur. Tamamen borsayı manipüle etme ve birilerinin parayı götürme oyunudur bu tazminat olayına yanaşmaya asla ama asla maçaları yemez CAS davasının geri çekilme hikayesini hatırlayın eğer Türk Yargısında şaibeli bir durum olsaydı Avrupa'nın hukuk sisteminde çatır çatır suçsuz olduklarını belgeyebilirlerdi. Türkiye'de bu adamlara artık hiçbir şey olmayacaktır hukuken kılıf hazırlanmış ve Cuma günü tiyatronun son perdesi oynanmıştır Türkiye hukuk garabetlerine yukarıda saydığımız davalardan alışkındır bunuda kendi ahlak ve mide anlayışına göre öğütecek ve hazmedecektir.

Hiç kimse Türkiye'de gerçek adaleti ve doğruluğu sorgulamamaktadır. Pascal'ın söylediği gibi Türk Yargısı bu davalarda "haklı olanı güçlü kılamadığı için, güçlü olanı haklı kılmıştır."

Sadece Trabzonspor taraftarına değil samimi olan her futbolsevere tavsiyem kıvılcımı en alttan yakmak istiyorsanız sistemin bir parçası olan ve siyasi erkin dümenine onların istek ve arzuları paralelinde su taşıyan Digiturk'lerini iptal etmeleri ve bu tiyatronun bir parçası olan Trabzonspor Kulübü yönetimine bir daha asla destek vermemeliridir.Yıllardan beri aşık olduğumuz bu oyunu bu denli kirleten, hukukla birlikte yeşil sahalarda bulunan futbolu katleden yetkililere hiç olmazsa böyle bir tepki verebilirsiniz.

Bugün 10 Ekim Cumartesi ben Türk Futboluyla tüm bağlarımı koparmış bulunmaktayım canımdan çok sevdiğim ülkemde göz göre göre güçlünün kayırılmasına ses çıkarmayan siyasilerden, vatandaşlardan, hukuk adamlarından herkesten bu hukuksuzlukta zerre kadar payı olan herkesten tiksindim.

Alın bu tiyatro içerisinde birilerine boyun eğerek hep birlikte el ele mutlu mesut şekilde yaşayın..

Size namuslular değil namussuzlar lazım halkımızın mevcut hukuki süreçlere verdiği tepkilere bakarak onları işinize geldiği şekilde yönlendirin ve çarklarınızı döndürün. Benden bu siyasi erk tutumunu değiştirmediği sürece ne bu ülkeye ne de bu millete tek bir fayda dokunmaz üzülerek söylüyorum ki benim vicdanım bunu kaldırmaz.

Bir gün gerçek adaletin önünde hesap verdiğiniz günleri görmek en büyük dileğim ve duam olacak. Aldığımız terbiyeden ötürü daha fazla ileri gitmeyeceğiz ancak sakın unutmayın;

Taşları bağlamışlar köpekler serbest
Eşkiya düze inmiş yiğitler derdest
İmama bozulup da bozmayız abdest
Gün gelir de bu hesap görülür elbet

Tüm adalet sevdalılarına sevgilerimle..

HOPA'LI TS'Lİ
10.10.2015, 19:38
TS seyircisi dünkü beraat kararından sonra tribünlere gelir mi, hiç sanmıyorum.

Mesela ben hala passolig almadım tepki olarak.

Bu akşamki milli maç da umurumda değil.

Benim tuttuğum takım da, milli takım da sadece ve sadece Trabzonspor'dur. Hep böyle olacaktır.

My
10.10.2015, 20:21
Yok, yok. Bırakalım bu şike olaylarını da artık önümüze bakalım. Transfer üstüne transfer patlatıp şampiyonlukların dibine dibine vuralım.

:)

Şaka bir yana 3 temmuz sürecinin neden önemli olduğunu, kupa meselesinden çok daha büyük olduğunu, Trabzonspor'un var olma savaşı olduğunu anlatmaya çalıştık defalarca. Trabzonspor için zaman 3 temmuz günü hakkını sonuna kadar onuruyla haysiyetiyle savunup tüm seçenekleri tüketene kadar durmuştur. Sen istediğin kadar transfer yap, takım kur, para harca, maçlara git, ligtv al hepsi hikaye; mücadele etmeye çalıştığın yapı seni her türlü öğütecek bunu canlı canlı, an ve an hep birlikte yaşadık. Kaldı ki bir de hakkını/geçmişini unutan bir yapının farkına varılmasıyla hiç bir ağırlığının kalmayacağı bir ligde şampiyonlukmuş bilmemneymiş gibi hayalleri kurmak ta saflıktan öte.

OnurKul
10.10.2015, 21:23
Nerede uygulanıyor ki şike davasında uygulanmayan diye başlık atmışsın.

Ülkenin haline bak. Bu ülkede 13 senedir Ortadoğu kuralları işliyor. Herkes düşman, herkes kumpasçı.

Suçlu yok, şikecisi de, uyuşturucu satanı da, organize mafya lideri de, teröristi de suçsuz.

Pardon bu ülkede suçlu birileri var. Onları es geçmeyelim. Adalete inananlar, ülkede bir şeylerin düzelmesini isteyenler, vatan için iki kelam edenler suçludur.

S.ÖZKAN
11.10.2015, 09:27
Kalemine saglik kardesim.

Bu ulkede adalet gercekten yok.Aslinda bunun sebebi insanlarimizin siyasetcilere ve siyasete kole olmasi ama cagdas toplumlarda siyaset ve siyasetciler toplumun hizmetkaridir.
Ne diyeyim umarim birgun herkes aealetin siyasi dusunceden daha onemli ve vazgecilmez oldugunu anlar

Berke6198
11.10.2015, 11:48
Eline sağlık Uğur abi. Bu nitelikteki yazıları hukukçuların elinden okumak daha da iyi oluyor...

Ülkemizdeki hukuki rezillik hakkında söyleyecek bir şeyimiz kalmadı. Belki de dünyanın en büyük şike davası sayılabilecek bir davayı, göz göre göre birilerinin istekleri doğrultusuna yok ettiler...

Sadık Bıyık
11.10.2015, 13:12
güzel yazı olmuş teşekkürler.

Emre İskender
11.10.2015, 14:26
Kalemine sağlık Uğur... yazını anca kafamı toplayıp sakin sakin sakin okudum

Su detayları bir Trabzonspor taraftarının ezbere bilmesi gerekir. Şike süreci dediklerinde altı çizili ve koyu yazılmış kısımlardaki detayları bilmek boynumuzun borcudur.

Yani fb şike yaptı yuuu şikecisiniz siz demek yetmez...

Kendimizi geliştirmeli sorduklarında cevabınımızı vermeliyiz...

İşte cevabı olmayanlar için U.Sadıkoğlu dan size cep anahtarı...

Allah razı olsun kardeşim...

HOPA'LI TS'Lİ
11.10.2015, 14:44
DEMİRTAŞ, ölü sayısı aslında 128 diyor.

Hastanede, "Erdoğan istifa" protestoları olmuş.

Trabzon halkı, 1 Kasım'da yine beyaz kefen ve senin için ölürüz mentalitesiyle yine bunlara destek mi verecek yoksa, kupamızı vermedin önceliğimiz vatan ve Trabzonspor diyecek mi?

Guiterrez
11.10.2015, 18:19
Azgın kalabalıklar arasında sesimiz olduğunuz bu anlamlı yazı için teşekkürler.

Adem Akyüz'
11.10.2015, 19:13
Bu ülkede gerçek anlamda adalet isteyenlerin sayısı çok ama çok az.
Herkes kendisi için adalet peşinde..

Eline, emeğine sağlık kardeşim.

HOPA'LI TS'Lİ
11.10.2015, 20:18
Bu ülkede gerçek anlamda adalet isteyenlerin sayısı çok ama çok az.
Herkes kendisi için adalet peşinde..

Eline, emeğine sağlık kardeşim.

Önce vatan demiyorlar ki başımızdakiler, önce benim menfaatim diyorlar
İşleri güçleri din sömürüsüyle kalabildikleri kadar iktidarın sefasını sürmek, vatan, millet, toprak, bayrak, vatandaş umurlarında değil ki?

Adem Akyüz'
11.10.2015, 20:40
Önce vatan demiyorlar ki başımızdakiler, önce benim menfaatim diyorlar
İşleri güçleri din sömürüsüyle kalabildikleri kadar iktidarın sefasını sürmek, vatan, millet, toprak, bayrak, vatandaş umurlarında değil ki?
Sadece başımızdakilerle sınırlamamak lazım bunu. İktidarından muhalefetine, sivil toplum örgütlerinden sendikalarına herkes aynı.

Yiğit Gayretli
12.10.2015, 09:04
Şike davası ülkedeki hukuk sisteminin tezahürü gibi...

O yüzden ülke hukuku adına da çok güzel bir güzelleme olmuş. Eline sağlık kardeşim.

Erkin
12.10.2015, 10:20
Eline sağlık Uğur, ayrıntılı yazı için teşekkürler..

U.Sadıkoğlu
15.10.2015, 12:54
Türkiye Futbol Federasyonu 2011 Süper Kupa finalini oynatmak için girişimlere başlamış...

Sermayenin işlemesi böyle bir şey işte...

Bizler bu oyunda sadece figüranız..

Ülke adaletin kapısından içeri girdi demiştim ancak adalet için kapıyı çalanlar taşla sopayla kovalandılar...

Yazık güzel ülkemize çok yazık...

piskopatrizeli
15.10.2015, 13:13
şike sürecinde birbirine küskün fenerliler barışırken , bizde herkes birbiriyle kan davalısı oldu.

HOPA'LI TS'Lİ
16.10.2015, 06:50
Türkiye Futbol Federasyonu 2011 Süper Kupa finalini oynatmak için girişimlere başlamış...

Sermayenin işlemesi böyle bir şey işte...

Bizler bu oyunda sadece figüranız..

Ülke adaletin kapısından içeri girdi demiştim ancak adalet için kapıyı çalanlar taşla sopayla kovalandılar...

Yazık güzel ülkemize çok yazık...

oynatırlarsa alayının Allah belasını versin, oynatamazlar, oynatmamalılar

utanmazlığın bu kadarına pes