PDA

Orijinalini görmek için tıklayınız : "Siyah Çelenk Operasyonu"...!



sweetrose
10.11.2006, 21:17
16 Bölüm halinde yazılmış olan bu eseri değerli bir askeri şahsiyet gerçek olaylardan derleyerek yazmıştır. Beğeneceğinize emin olduğum bu eserin ilk bölümünü yayınlıyorum. Eser notere onaylatılıp şahsa ait olarak imzalanmıştır.

özel kuvvet operasyonudur...
BÖLÜM 1

Yatağına uzanıp yorgun gözlerini kapadığında hemen uyuyacağını düşünüyordu ama kaslarında hissettiği ağrı ve spazmlar uyumasına engel oluyordu,geçmişine dair bulanık resimler hafızasında canlanmaya başladığında askeri liseye girmeden önce babasıyla yaptığı konuşmayı ve ona verdiği sözü hatırladı.Okul yılları ve tanıdığı pek çok arkadaşını anımsamanın verdiği garip mutluluk yüzünde belli belirsiz bir tebessüme neden olmuştu.

Geçmişe yaptığı yolculuk sürerken ilk görev yeri olan Hakkari'yi ve verdikleri savaşın kendisinde bıraktığı acı izleri anımsadı.Kaslarının iyice gerildiğini hissettiği an,dağ komando tugayında kendisini bulan karizmatik binbaşının sözleri kulağında çınladı " Yatağına uzanıp uyuyamadığın her an beni hatırlayacaksın evlat,bunun için bana küfür etme,ben sana sadece teklifte bulundum kararından geri dönme şansın var"

Gözlerini açtı ve yatağında doğruldu,aynı soruyu birkez daha sordu kendine,Binbaşının bende var olduğunu söylediği benimse ne olduğunu bilmediğim özelliğim neydi...

Bu soruların cevabını ararken uyuyakalan Teğmen Can kapının sertçe vurulmasıyla birden yatağından fırladı,kapıyı açarken duvardaki saate baktı saat henüz 03.15 di.
Kapıdaki kişi Volkan Astsubaydı 1.75 boyunda, atletik yapılı,esmer bir delikanlıydı yüzünden gülümseme eksik olmazdı...Volkan Astsubay gözlerini ovuşturan komutanına binbaşının kendilerini aşağıda beklediğini ve acilen hazırlanması gerektiğini söyleyip gitti.

Yinemi gece yarısı eğitimi diye söylenmeye başladı Can Teğmen,artık bunun son bulmasını istiyordu gece yarısı uyanıp 42 kilo yükle eğitim yapmaktan bıkmıştı,bu eğitimlerin sonu ne zaman gelecek diye düşünerek aşağıya indi.

Bütün takım toplanmış binbaşıyı bekliyordu,Can diğer arkadaşlarına baktığında yüzlerindeki yorgunluk belirtilerinin kendisindekilerden pekte farklı olmadığını hemen fark etti.
Birkaç dakika sonra binbaşı kendinden oldukça emin bir tavırla merdivenlerden inip takımın karşına geçti.Bakışlarıyla insanları etileyen bir komutandı,emir ve komutanın esnek olduğu söylenen Özel Kuvvetlerde onun kararları kanun niteliğindeydi.Hatayı kabullenmeyen bir karakteri vardı,eğitimleri zorlaştırmak insanı yıldırmak için elinden geleni yapardı,zaman zaman insanın gururunu incitecek hareketler yapmaktan kaçınmazdı.Buna rağmen herkes tarafından saygı gördüğüde açıktı.

Binbaşı karşısında duran askerlere uzun uzun baktıktan sonra o tok sesiyle konuşmaya başladı " Gördüğüm kadarıyla hepiniz çok yorgunsunuz,aslında bu sabah yapacağımız eğitimde sizi dahada çok yormayı düşünüyordum,kıçınızın terlemesi için ne gerekiyorsa yapacaktım ama şimdi elime daha iyi bir fırsat geçti ve ben bu fırsatı değerlendireceğim.

Benim komutamdaki eğitiminizin son aşamasına geldiniz beyler, aranızdan ayrılan daha doğrusu elenen pek çok arkadaşınız oldu,bugün burada benim karşımda olmanız sizlerin özel insanlar olmanızdan kaynaklanıyor ve şunu bilinki herbirinizin kendine has bazı üstün özellikleri var,ben bu özellikleri sizi ilk gördüğüm an keşfetmiştim sizlerinde kendinizi tanımanız için elimden geleni yaptım,bazılarınız şimdiye kadar aklınızı bulandıran soruların cevabını bulamamış olabilir,ama emin olun yarından sonra bütün soruların cevabını bulacak, uzun ve yorucu günlerin sonunda huzur içinde uyuyacaksınız."

Bu sözler Teğmen Can'ın zihninde şimşeklerin çakmasına sebep olmuştu.Binbaşı duraksamadan sözlerine devam etti..."Şimdi 20 dakika içinde görev için hazırlanın,unutmayın eğitim yada tatbikat değil görev için hazırlanıp 20 dakika sonra burada olacaksınız.Çantanızda eksik birşey olursa emin olun bu eksikleri ben telafi etmeyeceğim,teçhizatınız tam olsun zira Azraille ufak bir oyun oynamaya gidiyoruz...Döndüğümüzde bazılarınız aramızda olmayabilir,üstelik bu defa ölecekleri ben belirlemeyeceğim."

Devam Edecek...

Kaya
10.11.2006, 22:31
Devamını en kısa zamanda bekliyoruz. 16 bölümden oluşması ayrı bir güzel. Keşke daha da uzun olsaydı...

Paylaşım için teşekkürler... :)

sweetrose
11.11.2006, 00:20
BÖLÜM 2


Can Teğmen hazırlığını yaparken binbaşının sözlerini ardı ardına tekrar ediyordu " Aradığınız soruların cevabını bulacaksınız ".Bu adam benim zihnimi okuyor diye düşündü,çantasını topladı ve son hazırlıklarını yaptı göreve gittiğini ailesine bildirememenin sıkıntısını hissediyordu,keza bu yasaktı,kendisiyle ilgili bilgi vermek gerektiğinde bu işi onun yerine yapmak için görevlendirilmiş bir personel vardı.

Yeniden aşağıya indiğinde diğer takım arkadaşlarınında hazır olduğunu ve kendi aralarında konuştuklarını gördü,Kurmay Yüzbaşı Gültekin ellerini arkada birleştirmiş takımın toparlanmasını bekliyordu,aradan geçen birkaç dakikanın ardından herkes hazırdı.
Gültekin Yüzbaşı askerlerin arasında dolaşarak gözle görünür bir eksiklik olup olmadığına bakıyor,yanından geçtiği her asker hazırım komutanım diyordu.Yüzbaşının keyfi yerindeydi,bu askerlerin üzerinde emeği çoktu ve emeğinin karşılığını alacağından emindi.Beyler diye seslendi " Şimdi Akıncı'ya ( 4. Ana Jet Üs Komutanlığı ) gidiyoruz oradan uçakla Diyarbakır'a geçeceğiz,görevin kapsamını ve detaylarını orada ayrıntılı biçimde öğreneceksiniz,şimdi herkes araçlara"

Takım araçlara bindiğinde Teğmen Can ve tüm personel göz ucuyla binbaşıyı arıyordu,bu arayış sonuç vermedi çünkü binbaşı aralarında yoktu.

Akıncı'dan havalanan CN-235 Casa sabahın ilk ışıklarıyla beraber Diyarbakır 2.Taktik Kuvvet Komutanlığı 8. Ana Jet Üssü'ne inmişti,uçuş boyunca uyuyan Can Teğmen tekerleklerin yere temas etmesiyle beraber gözlerini açtı,Diyarbakır'a defalarca gelmişti Güneydoğu dağlarında yaptıkları tüm eğitimlerin hareket merkezi burasıydı.

Uçaktan inen takım üs içinde kendilerine tahsis edilen harekat merkezine geçtiklerinde kendi komutanlıklarında görev yapan üstleriyle karşılaştılar.Sıra sıra dizilen koltuklara yerleşen takım elemanlarına Kıdemli Yüzbaşı İsmail göreve ilişkin detayları anlatmaya başladı.

" Beyler edindiğimiz istihbarata göre Pkk nın takım komutanları arasında görev ve bölge değişikliği yapılacak,bu nedenle kırsaldaki takım komutanlarının Gabar Dağını izleyerek Bagok civarında buluşalacaklarını biliyoruz.Bizim tahminimiz bu toplantıya örgütün üst düzey yöneticilerinin yada bölge sorumlularından en az birinin katılacağı şeklinde,sonuçta bu değişikliklere karar verenler bu bölge yöneticileridir.
Bölgedeki arkadaşlarımız şuan itibariyle Gabar Dağı ve Bagok Dağı arasında kalan bölümde örgüt elemanlarının hareket halinde olduklarını tespit ettiler,yani bölgeye intikaller başladı.Arkadaşlar bu intikalleri izliyorlar ancak herhangi bir müdahalede bulunmuyorlar,bunun nedenide tüm örgüt elemanlarının bir araya toplanmasını beklememizden kaynaklanıyor.Elbette bölgeyi tamamen sessizliğe terk etmedik,bunun örgüt elemanlarını şüphelendireceğini bildiğimiz için birkaç komando timini bölgeye sevk ettik,bu timler teröristlere kendilerini fark ettirecek şekilde arama-tarama faaliyeti yapıyorlar.Askerlerimizi fark eden teröristlerin sıcak çatışmaya girmeyeceğini biliyoruz çünkü olası bir sıcak çatışmanın ardından yapılacak kapsamlı bir operasyon onların bu buluşmasının iptaline neden olur,bu hata yıllar evvel yapılmıştı.
Örgütün amacı,sessizce toplanıp yeni takım komutanlarını görev yerlerine dağıtmak ve bölge sorumlularından yeni eylem planlarını öğrenmek.
Sizlerin görevi bu buluşma esnasında takım komutanlarını ve üst düzey yöneticileri yok etmek,sizin operasyonunuzun hemen ardından bölgeye helikopterlerle indirilecek birlikler komutanları yok edilmiş ve şaşkınlık içinde kaçmaya çalışan diğer pisliklerin icabına bakacak.

Göreviniz oldukça zor, haritada gösterdiğim alanı izleyerek sızma yapacaksınız,şahsen bu görevin sizin gibi yeni yetmelere verilme sebebinide tam olarak anlamış değilim,bölgeyi ezbere bilen üstelik daha deneyimli bir ekibin bu işe verilmesini isterdim ama sizi buraya gönderenlerin mutlaka bir bildiği vardır.Belkide komutanlarınız sizi pek sevmediği için buraya gönderildiniz,eğitimler sırasında komutanlarınızı bıktırmış olabilirsiniz "

İsmail Yüzbaşının sinir bozucu bu son sözleri takımdaki bazı askerlerin sinirlerini germişti fakat hiçbiri bunu belli etmedi,aksine gülümseyerek bu sözleri ciddiye almadıklarını göstermeye çalıştılar.İsmail Yüzbaşı Harekatın kapsamı ve bölge hakkındaki detaylı bilgileri verdikten sonra salondan çıkarak hemen yan odada oturan Kurmay Yüzbaşı Gültekin'in yanına geldi,o esnada Gültekin Yüzbaşıda istihbarat raporlarını okuyordu...İsmail Yüzbaşıya dönerek,işimiz zor dedi.Evet işiniz gerçekten zor diye cevapladı İsmail Yüzbaşı.

Takımı nasıl buldun bu işin üstesinden gelecekler mi sence diye sordu Gültekin Yüzbaşı.Ben az evvel bilgilendirme toplantısı sırasında bilerek sinirlerini biraz gerdim ama pek belli etmediler hepside kendisine güvenen tipler,yinede onlar için zor olacak, umarım kayıpsız dönersiniz.
İnşallah dedi Gültekin Yüzbaşı,bizim binbaşı bu çocukları buraya gönderdiyse vardır bir bildiği,gerçi onun herzaman bir alternatif planıda vardır ama inşallah alternatiflere gerek kalmaz diyerek koltuğundan kalktı ve takımın bulunduğu salona yöneldi...

Gültekin Yüzbaşı salona girdiğinde takım üyeleride ayrıntılı haritaları inceliyordu,beyler diye seslendi...
"Size bölge hakkında bildiklerimi aktarmak istiyorum beni iyi dinleyin,bu bölgede defalarca bulundum,görev alanımız olan Bagok Dağı arazi yapısı olarak oldukça zorludur,labirent biçimli kaya duvarları örgüt için doğal mevzilerdir.Attığınız her adımda gördüklerinizi hafızanıza yer edin,arazi doğal bir savunma hattından farksız,gördüğünüz her ağacı bir noktadan sonra sayın, arazi volkanik arazidir ve oldukça verimlidir bu sebeple bitki örtüsü bakımından çorak bir bölge değil.Bazı stratejik noktaları var,sizler öncelikle bu noktaları tutacaksınız,haritaları incelerken bu noktaları tespit etmişsinizdir,Zinevili köyü ile Bagok Dağı arasındaki Penguen noktası bunlardan biri,diğer bir nokta olan Germik bölgesinde zaten yerleşik güçlerimiz mevcut,bu güçler sizin operasyona mütakiben zırhlılar eşliğinde Bagok'a ilerleyecek,bu ilerlemeye Kobralarda destek verecek.
Germik ve Bagok arasında kalan Üçyol (Tepedirek) bölgesi ise asıl önem arz eden nokta.Toplantının yapılacağı yer olan Deri Zaval tepesindeki mağaralara ulaşmak için oldukça engebeli bir araziyi izleyerek Berivan Tepesini aşıp, sizi Deri Zaval tepesine götürecek vadiye ineceksiniz.Deri Zaval hem vadiye hemde Üçyola hakim bir tepe,olası kaçışlar ters yönde Ömerli'ye doğru olacaktır.

Benim sizlere tavsiyem gözünüzü dört açmanız,zira sizi düşmandan çok arazi zorlayacaktır.Bu pisliklerin buluşma noktası olarak burayı seçmelerininde asıl nedeni budur.

Bu akşam bölgeye hareket edeceğiz operasyon yarın gece yarısından sonra başlayacak.Şimdi biraz dinlenin Allah yardımcınız olsun."

Devam Edecek

Selman
11.11.2006, 00:21
16'sını birden yazdığında hepsini okumak isterim sweetrose.O yüzden başlığa bakmıyacam bir süre:)

Kaya
11.11.2006, 00:25
16'sını birden yazdığında hepsini okumak isterim sweetrose.O yüzden başlığa bakmıyacam bir süre:)

Böyle daha iyi. :) Merak çok hoşuma gidiyor. Eskiden TRT radyosunda ki diziler gibi oluyor. Ey gidi...

Gamze
11.11.2006, 00:27
arkası yarın dimi:D ne günlerdi :p :p :p :D:D:D

devamını merakla beklioruz elbet..teşekkürler..

Kaya
11.11.2006, 00:33
Paylaşım için tekrar teşekkürler. Devamını bekliyoruz...

Pislikler leş olsun!..

sweetrose
11.11.2006, 00:33
Bu gecelik bu kadar yeter,, yarın devam ederiz...



Bölüm 3

Operasyondan Bir Hafta Önce, İsrail Tel-Aviv

Karısının şefkatli kollarında huzur içinde uyuyan Mossad'ın Türkiye masası şefi Eliezer,cep telefonunun mesaj sesiyle gözlerini açtı.Henüz çok erken değilmi diye düşünüp isteksizce gelen mesaja baktı,mesaj yardımcısındandı." Efendim rüzgar kuzeyden esiyor,pencereyi kapatmak için sizi bekliyoruz" yazan mesajı okuyan Eliezer,nedir bu Türk'lerden çektiğim diye söylenmeye başladı.Henüz uyanmayan eşinin yanağına bir öpücük kondurduktan sonra hazırlanıp ofise gitmek üzere yola çıktı.Tel-Aviv sokaklarında arabasıyla ilerlerken güne yeni başlayan şehrin insanlarını ve bu insanların huzuru için verdiği çabanın ne kadar kutsal olduğunu düşündü.
Şehrin güney yakasındaki dört katlı bir binanın üçüncü ve dördüncü katlarında görev yapan ekibinin yanına ulaştığında yardımcısı Şaul’un heyecan içinde kendisini beklediğini gören Eliezer,yardımcısına beni bukadar erken saatte rahatsız etmeni gerektiren konu nedir diye sordu.

Şef yardımcısı hiç duraksamadan kendisine ulaşan bilgileri anlatmaya başladı.
"Efendim Cizre'deki adamımızdan mesaj geldi, pkk nın takım komutanları ve bölge sorumluları toplantı yapacakmış. Biliyorsunuz son 2 yıldır bunların her hareketini izleyip rapor ediyoruz,örgüt içine soktuğumuz diğer bir adamımız Cizre’deki ajanımıza ulaşarak bu bilgiyi vermiş.
Buraya kadar her şey normal görünüyor ,yani örgütün dağ kadrosunun yaptığı sıradan bir toplantı bu,fakat normal olmayan Türk'lerin hareketleri efendim "

Peki Türk'ler ne yapıyor dedi şefi Eliezer.

Evet efendim işte burası biraz karışık, sizinde tahmin edeceğiniz gibi bur da Türk'lerden beklenecek hamle elit birliklerden oluşan bir askeri gücü bölgeye sevk ederek bu toplantı sırasında operasyon yapmak ve tüm yöneticileri öldürmek. Şuan böyle bir niyetleri var mı bilmiyoruz, sonuçta bu tarz operasyonları yapacak birliklerin hareketleriyle ilgili bilgi toplama konusunda başarılı olamıyoruz.
Daha kapsamlı askeri operasyonların bilgisini almamıza rağmen bu konudaki zafiyetimiz halen mevcut, neticede böyle bir hareket yapmaları sürpriz olmaz.

Ama bunun yanında bizi asıl ilgilendiren, güneydoğudaki Türk sivil istihbarat elemanlarının da son günlerde oldukça hareketli olmaları, askeri istihbaratla beraber müşterek bir çalışma içinde oldukları yönünde duyumlar alıyoruz.
Eğer Türk'ler asker-sivil kavgasından vazgeçip bölgede etkin bir temizliğe başladılarsa bizimde derhal buna göre pozisyon almamız gerekir. Çünkü bu temizlik salt dağ kadrolarını değil örgütün sivil kanadını da kapsıyor olabilir, takdir edersiniz ki bu sivil kanat içinde bizimle bağlantılı olan kimselerde var.

Örgütün bölge sorumlularının da katılacağı toplantı bir hafta sonra yapılacak efendim, Muhtemelen Türk'ler bu toplantıyı engelleyecektir, ama örgütün sivil kanadına yapılacak hamlenin zamanını şimdilik bilemiyoruz, elbette böyle bir girişimleri de olmayabilir sadece toplantıyı engelleyip bu sırada öldürdükleri bir-iki bölge sorumlusu ve birkaç takım komutanıyla da yetinebilirler. Yani sadece askeri operasyondan ibarette olabilir bu gelişmeler.

Efendim net bir yorum yapabilmek için bölgedeki tüm uyuyan ajanlarımıza mesaj geçtim,hepsi şuandan itibaren edindikleri bilgileri bize aktaracak,bizde sizin vereceğiniz talimata göre hareket edeceğiz.


Devam Edecek…

CeSS
11.11.2006, 00:38
Kurtlar Vadisi gibi olmaya başladı.

sweetrose
11.11.2006, 00:39
Kurtlar Vadisi gibi olmaya başladı.

Erkan abi kurtlar vadisi kurguydu be ya...;)

CeSS
11.11.2006, 00:40
Sonuna kadar gerçek diyorsun yani bu okuduklarımız :)

A.Hilal Çakıroğlu
11.11.2006, 00:43
4. bölümü merakla bekliyorum :)

sweetrose
11.11.2006, 00:43
Nöbetten önce 4. bölümü vereyim mi? Erkan abi sen iyice kaptırdın galiba... Bu arada bu olayın tamamı gerçeğe dayanmaktadır...!?

sweetrose
11.11.2006, 00:44
3. bölümü merakla bekliyorum :)


3. bölümü verdik ya... bu arada aman kaptırmayın kendinizi; sonra otobüs kaldırmayalım buaradn kandile?;)

CeSS
11.11.2006, 00:45
Gönderirsen okuruz ama 4.cüden sonra yollama biraz merak edelim :)

Mesut AKYILDIZ
11.11.2006, 00:45
Merakla diğer bölümlerini bekliyorum.....

sweetrose
11.11.2006, 00:47
Bu son bu gece için...ben kaçıyorum... bu arada diğer bölüm için ipucu; İstanbul Laleli ile başlıyor...



Bölüm Dört

Diyarbakır 2.Taktik Kuvvet Komutanlığı 8. Ana Jet Üssü'nden havalanan Skorski hedef koordinata doğru yol almaya başladığında, Teğmen Can bilgilendirme toplantısında İsmail Yüzbaşının söylediklerini düşünüyordu.Böylesi önemli bir göreve daha deneyimli bir ekibin verilmesi taraftarı olduğunu açık açık söylemişti, üstelik Gültekin Yüzbaşıda konuşmasında görevin çok zor olacağına ve arazi şartlarının sertliğinden özellikle bahsetmişti.Bir anda bu görevin gerçek olmadığını düşündü,komutanları onların yeterliliklerini sınamak amacıyla böylesi bir tatbikat senaryosu planlamış olabilirlerdi.

Evet kesinlikle tatbikata gidiyoruz diye düşündüğü sırada hemen karşısında oturan tim komutanı Gültekin Yüzbaşının gözlerini fark etti, komutanının gözlerindeki o boş bakışları çok iyi biliyordu.Beynini her türlü düşünceden soyutlayıp sadece göreve konsantre olduğu çok açıktı.Can Teğmen kendi kendine tekrarladı bu görev gerçek.

Gecenin karanlığını yırtıp hedef koordinatlara ulaşan Skorski iki timden oluşan askeri personeli indirdikten sonra sanki onları selamlarmışcasına burnunu aşağıya eğerek yükseldi ve karanlığın içinde gözden kayboldu. Helikopterden inen personel derhal savunma pozisyonu alıp kayalıklara doğru ilerlediler.Gültekin Yüzbaşı helikopterin sesi bölgedeki teröristler tarafından mutlaka duyulmuştur dedi,derhal ikici timin keşif kolu ilerleyeceğimiz hattı kontrol etsin Berivan Tepesine ulaşıncaya kadar ikinci timin geri kalanı bizimle beraber olacak,birinci sektöre ulaştığımız zaman plana göre ayrılacağız.Komutanın emrini duyan keşif kolu çoktan karanlıkta kaybolmuştu bile,düşmana görünmemek esas kuraldı arazi her ne kadar onları kamufle ediyor olsa da ilerlerken yapacakları en ufak hata düşmanın kendilerini fark etmesine neden olacaktı.

Gültekin Yüzbaşı savunma pozisyonlarını koruyup keşif kolunun hatta olabildiğince ilerlemesini bekledi, Teğmen Can bu bekleyişin uzun süreceğini biliyordu.Keşif kolu ölüm sessizliğinin hakim olduğu arazide birbirinin ayak izlerini takip ederek ilerliyor düşmanın bölgede dinleme yapabileceğini bildikleri içinde işaret dilini kullanıyordu.Kol başı bir anda diz çöküp sol elini kaldırdığında onu izleyen 2 asker oldukları yere çökerek kol başının vereceği ikinci işareti beklediler.Kol başı olan Astsubay Başçavuş Önder arkadaşları arasında Şahin diye tanınırdı, kaçma-kurtulma ve keşif konusunda yapılan eğitimlerde gösterdiği başarı komutanları tarafından takdir edilmiş arkadaşlarının da kendisine bu adla seslenmesine neden olmuştu.

Önder Astsubay henüz hiçbir hedefle göz teması sağlamamıştı ama yakınlarda tehlike arz eden bir şey olduğuna emindi, önsezileri onu asla yanıltmazdı,Sol eliyle ikiyi işaret ettikten sonra yumruğunu sıkmış ve dirseğini aşağıya doğru eğmişti.Bu arkasındaki ikinci askerin olduğu yerde kalması ve önünde ilerleyenleri koruması anlamına geliyordu,Önder astsubay ve arkasında onu üç metre mesafeden takip eden diğer asker sürünerek hemen aşağılarındaki kayalıkların arasındaki patika yolu termal gözlüklerle taramaya başladılar.Önder Astsubay yanılmamıştı tıpkı kendileri gibi 3 kişi gördü,patika yolda ilerleyenlerin helikopterin sesini duyup çevrede arama tarama yapmaya çıkan teröristler olduğunu biliyordu,patika yolu kullanmamakla doğru iş yaptığı için kendisine bir aferin verdi.

Eğer keşfe çıkan düşman varsa bu yakınlarda daha büyük bir düşman birliği olduğununda işaretiydi ,düşmanın keşif kolunu uzaktan izleyerek onların ana kampının yerini tespit etmesi gerekiyordu.Önder Astsubay keşfe çıkan düşmanın patika yolu izleyerek ana kampa geri döneceğini bildiği için düşmanla temas sağlamadan uzaktan takip etme fikrinin en doğru karar olduğunu düşündü ve geriye dönerek 20 metre geride onları bekleyen askerinin yanına döndü.İşaret diliyle 3 kişi gördüklerini ve düşmanın kuzeye doğru ilerlediğini onları bekleyen arkadaşına anlattıktan sonra düşmanı sessizce izlemeye başladılar.Helikopterden indikleri noktanın yaklaşık 2 km. doğusuna kadar ilerlemişlerdi ki düşmanın keşif kolu geri döndü,Önder Astsubay düşmanın bölgenin temiz olduğuna karar verdiğini hemen anladı ve geri dönen teröristlerin hemen 3 metre yanlarından geçip gitmesine izin verdi.Artık iz sürme zamanıydı bu üç terörist farkında olmadan Önder Astsubaya saklandıkları deliği gösterecekti.

Mesafenin açılmasını bekleyen keşif kolu, uzak takip yaparak yaklaşık yarım saat boyunca ilerledi. Patika yolun büyük kayalarla bittiği noktada düşman içlerinden birini orada bırakarak kayalıkların yukarısına doğru ilerlemeye devam etti. Tamam dedi Önder Astsubay düşmanın yuvası çok yakında, tahminen 200 metre mesafede bir kayalığın içinde olduklarından emindi,patikanın bittiği yerde beklemede kalan tek kişi muhtemelen bir yada iki saat daha orada nöbet bekleyecekti.Artık geri dönüp komutanına bilgi vermesi gerekiyordu ve kaybedecek zamanı yoktu.Sol eliyle geriye dönüyoruz diye işaret etti ve karanlığa karıştı.

Devam Edecek…

A.Hilal Çakıroğlu
11.11.2006, 00:49
3. bölümü verdik ya... bu arada aman kaptırmayın kendinizi; sonra otobüs kaldırmayalım buaradn kandile?;) sanırım siz 3. bölümü yazarken ben bu başlığı farkedip okumaya başlamışım :)
e ama 3. bölüm de bitti :D
İyi Nöbetler ;)

Kaya
11.11.2006, 09:35
Teşekkürler. Devamını bekliyoruz...

Kafaları ezilsin!..

sweetrose
11.11.2006, 12:09
Bölüm Beş

Operasyondan Altı Gün Önce, İstanbul-Laleli


Sekreterinin getirdiği Türk kahvesini yudumlayan Emin Kasım üst kattaki ofisinden sahip olduğu mağazanın içindeki hareketliliği izlemekten keyif alıyordu, bavul ticaretinden iyi para kazanmış ve kazandığı parayı da elinde tutup yatırım yapmayı başarmış akıllı birkaç Laleli esnafından biriydi. Ticari zekasının genlerinde var olduğunu biliyordu, kahvesinden yeni bir yudum daha almıştı ki cep telefonuna mesaj geldiğini belirten ahenksiz melodi kulağına çalındı.
Mesaj kısaydı ”e-mail”.
Yerinden doğrulan Emin Kasım hemen bilgisayarının başına geçip mail kutusuna baktı, yeni iletiyi tıkladı… Gelen mesajı açınca şifrelenmiş bir metin gördü, bu şifreli metin onu hiç şaşırtmamıştı anahtar kodları kullanarak metni deşifre etti. Mesajı okuyan Emin Kasım hiç zaman kaybetmeden dahili telefondan sekreterini arayarak bütün randevularını iptal etmesini ve birkaç günlüğüne şehir dışına çıkacağı bilgisini verdikten sonra gelen e-maili sildi ve ofisinden ayrıldı.
Mossad’ın Türkiye masası şefi Eliezer, Emin Kasım ile irtibat kurmayalı çok uzun zaman olmuştu, artık kendisini unuttuklarını düşündüğü günlerde gelen bu görev emri Emin Kasım için sürprizdi. Arabasını Fatih semtinin ara sokaklarından birine park edip aynı sokaktaki köhne apartmanlardan birine girdi…En üst kattaki daireden içeri girip yatak odası ile salon duvarı arasına özenle yapılmış gizli bölmeden kullanacağı silahları çıkarırken hedef çok önemli olsa gerek diye düşünüyordu.

Aynı Saatlerde,İstanbul-Cevizli Tekel Spor Tesisleri

Saatine bakan Üsteğmen Mustafa kahretsin geç kaldım diyerek spor salonundan içeri girdiğinde hocalarının eşliğinde Ege yöresinin halk oyunlarını öğrenen Arzu ile göz göze geldi, eliyle saatini göstererek sadece on dakika geciktiğini anlatmak istedi ve Arzu’nun folklor çalışmasını izlemek için yakındaki ilk koltuğa oturdu.
Mustafa’nın gelişine sevindiği Arzu’nun yüzündeki gülümsemeden belli oluyordu, artık daha istekli çalışıyordu ama bir taraftan da çalışmanın çabuk bitmesini istiyordu. Çalışmadan sonra Maltepe sahilindeki Lal Garden Restaurant’da yemek yiyeceklerdi, her ikisi de bu buluşmayı iple çekiyordu.
Arzu’yu izleyen Mustafa bir ara onun yanına gidip karşılıklı zeybek oynamayı düşündü ama sonra vazgeçti, zeybek çoğunlukla erkekler tarafından oynansa da bazı bölgelerde karmada oynanırdı ve Arzu’nun bu figürleri bildiğinden emindi, tıpkı Arzu gibi oda yıllar evvel folklor çalışmalarına katılmış ve pek çok yörenin oyununu öğrenmişti, Arzu’da oldukça iyi görünüyordu çalışmalara başladığı ilk günlerde ayağını biraz fazla zorlamış ve ağrılar nedeniyle derslere bir süre ara vermişti ama azmi sayesinde bu açığı çabuk kapatmıştı.

Davulun sesi gümbürderken Mustafa’nın cep telefonu da boyutlarına bile aldırış etmeden davula nazire yaparcasına iki kısa sinyal sesi yaydı havaya, telefonunu cebinden çıkaran Mustafa gözlerini Arzu’dan bir an olsun ayırmak istemiyordu fakat içindeki merakı bastırmak için gelen mesajı okudu…
Mustafa’nın hissettiği sıkıntı anında yüzüne yansımıştı, tereddüt ederek yeniden neşe içinde çalışmasına devam eden Arzu’ya baktı, gelen mesaj yeni bir görevin habercisiydi üstelik acilen gitmesi gerekiyordu ve bunu ona nasıl anlatacağını bilmiyordu…

Birkaç saniye sonra yerinden kalktı ve spor salonundan sessizce uzaklaştı, arabasıyla otoparktan çıkarken Arzu’nun cep telefonuna kısa bir mesaj geçti; Canım önemli bir görev için çağrıldım gitmek zorundayım, beni bağışla.

Yarım saat sonra Kartal Yakacık semtindeki müstakil bir evin önünde aracından inen Mustafa hala Arzu’yu düşünüyordu evin kapısının açılmasıyla birlikte aklındaki tüm düşünceler bir anda dağıldı, karşısındaki kişi Özel Kuvvetlerden komutanı olan ve herkesin en çok saygı duyup korktuğu Binbaşıydı. Kapıdan içeri giren Mustafa komutanım sizi burada görmek beni şaşırttı diyerek komutanına ani bir yumruk salladı ama binbaşı bu hamleyi kolaylıkla ekarte etti. Hala çok yavaşsın Mustafa dedi binbaşı gülerek, hayır komutanım siz hala çok hızlısınız dedikten sonra hasretle komutanına sarıldı.

Evin salonuna geçtiklerinde Mustafa görev nedir komutanım diye sordu, binbaşı hiç duraksamadan konuya girdi; Önümüzdeki hafta sınırın ötesinde önemli bir operasyon yapacağız aynı zamanda örgütün sivil kanadını da çökertmek için yurt içindede eş zamanlı operasyonlar düzenlenecek, sivil kanada vurulacak darbe için Mitden de destek alıyoruz fakat bu çalışmalar sırasında farklı bir bilgiye ulaştık Mossad üst düzey komutanlarımızdan birine saldırı düzenleme niyetinde ve senin görevin bu saldırıyı önlemek.

Peki komutanım Mossad bunu neden yapsın ki diyerek binbaşının sözünü böldü Mustafa, binbaşı devam etti eğer Mossad planında başarılı olursa komutana yapılan suikastden sonra bizim yapacağımız operasyonları medyayı ve güneydoğudaki kanallarını kullanarak halka başka türlü yansıtacaktır. Ordunun intikam nedeniyle güneydoğuda etnik temizliğe başladığı izlenimi yaratacak buda Türk-Kürt ayrımcılığını körükleyecek hatta ülkeler bazında baskı görmemize neden olacak.
Basit ama etkili bir plan dedi Mustafa, peki komutanım hedef kim ve suikasti kimin düzenleyeceği konusunda bilgi var mı elimiz de…Hedef 1.Ordu Komutanı, suikastçi yada suikastçiler hakkında şimdilik bilgi yok ama bulmak ve engel olmak senin görevin evladım seni bugünler için yetiştirmedik mi?

Çalışmasını bitirip Mustafa’nın gönderdiği mesajı okuyan Arzu hayal kırıklığı içinde evine dönerken İstanbul’da yeni bir istihbaratçılar savaşının başladığından habersizdi o hala Mustafa’yı düşünüyordu…

DEVAM EDECEK...

Jade
11.11.2006, 12:17
ben çıktı aldım, hepsini evde okuyacağım:D

Sevgi
11.11.2006, 13:19
umarım ben çıkmadan 6. bölümde gelir.pc den okuyamıyorum da çıktısını almam lazım :D

Kaya
11.11.2006, 13:38
Devamını bekliyoruz...

sweetrose
11.11.2006, 17:22
devam...

Bölüm Altı


Başçavuş Önder ve beraberindeki iki bordo bereli indirme noktasına doğru geri dönerken düşmanın bu kadar yakında olmasının kendileri için sorun olacağını biliyorlardı, kendilerini bekleyen arkadaşlarının yanına döndüklerinde Önder Başçavuş hemen Gültekin Yüzbaşının yanına giderek mıntıka hakkındaki bilgileri komutanına aktardı.Gültekin Yüzbaşı bu hesapta yoktu dedi içinden,en azından bu kadar yakında olacaklarını beklemiyordu.

Teğmen Can’ı da yanına çağırarak Önder Başçavuş ile beraber durum değerlendirmesi yapmak istedi, harekete geçmek için onsekiz saat daha beklemeleri gerekiyordu üstelik bu zaman zarfında birinci timin mutlak suretle Berivan Tepesini tutmuş olması ikinci timinde Deri Zaval ile Üçyol arasında hazır şekilde bekliyor olması gerekiyordu.
Ama önlerine hiç hesapta olmayan bir engel çıkmıştı, Önder Başçavuşun tespit ettiği noktadaki teröristleri ya saf dışı bırakacaklar yada onlara görünmeden çevrelerinden dolaşacaklardı. Komutan her iki askerinin de fikrini sordu;

Teğmen Can, komutanım yolumuzun üstündeki unsurları temizlemeyi teklif ediyorum, eğer onlara bulaşmadan etraflarından dolanırsak bu bizim için hem riskli olacaktır hem de operasyon esnasında bunlar geriden destek kuvvet olarak tepemize binmek isteyeceklerdir,işte o zaman arkamızı kollamak için daha çok uğraşmak zorunda kalırız ayrıca birinci time asıl görevde destek verecek olan ikinci timimizde arada biz olduğumuz için ateş desteği vermekte zorlanacaktır dedi.Elbette bu temizliği çok sessiz yapmak zorundayız aksi taktirde her şeyi berbat ederiz diye de ekledi.

Komutanın gözleri Önder Başçavuşa fikrini bekliyorum der gibiydi, Önder Başçavuş komutanım haklı ama benim başka bir fikrim var dedi, Gültekin Yüzbaşının yüzünde oluşan tatlı gülümseme karanlığa rağmen Teğmen Can’ın gözünden kaçmamıştı…
Komutanım benim önerim şu; ikinci timi ikiye bölelim ve bir yarısını burada bırakalım burada kalan arkadaşlar bizim burada tespit ettiğimiz unsurlara bizimle eş zamanlı olarak saldırı düzenlesin biliyorum sayıca az olacaklar ama ağır silahlarımızın bir kısmını burada bırakabiliriz pekala. Belli ki burada bulunan unsurlar toplantının yapılacağı mağaraları korumak amacıyla tampon güç olarak burada kalmışlar birinci tim ve ikinci timin diğer yarısı plana sadık kalarak ilerler , eğer bu süre zarfında operasyon başlamadan önce buradaki kuvvetler hareket ederse hem bizim arkadaşlarımız buradan müdahale edip bizim arkamızı kollar hem de bizim tüm gücümüzle asıl hedefe saldırmamızı kolaylaştırırlar.

Haklısın Önder dedi Gültekin Yüzbaşı, ikinci timi bölüyoruz burada kalacak arkadaşlara Kıdemli Başçavuş Sefa önderlik edecek, ağır silahların bir kısmı burada kalıyor ve yine buraya bir semaç bırakacağız haberleşmede sorun istemiyorum.
Başçavuş Sefa’nın yanına gelen Yüzbaşı artık arkamız sana emanet Sefa dedi, merak etmeyin komutanım ben derhal buradakilerin yuvalandıkları yer ile toplantının yapılacağı mağaralar arasındaki hakim bir noktaya intikal ederim sizin haberiniz olmadan buradan geçmek isteyecek düşman önce beni geçmek zorunda o babayiğitte bu dağlarda yok diyerek komutanın elini sıktı.

Başçavuş Sefa komutasındaki altı bordo bereliyi geride bırakan iki tim planladıkları şekilde ilerleyerek Berivan Tepesine doğru yol almaya başladı, Gültekin Yüzbaşı alışılmışın dışına çıkarak gruba Teğmen Can’ın liderlik etmesini istemişti bütün gece sürecek intikal sırasında Teğmeninin zihnini iyice boşaltmak istediği çok açıktı.

Devam Edecek...

sweetrose
11.11.2006, 23:08
Bölüm 7

Operasyondan Altı Gün Önce İstanbul

Üsteğmen Mustafa Yakacık da ki evden çıkıp binbaşının eline tutuşturduğu adrese gitmek için aracıyla Tem otoyoluna girdiğinde komutanının anlattıklarını tekrar ederek kendine bir yol haritası çizmeye çalışıyordu.

Alınan istihbaratın kaynağı üzerine yoğunlaşmak izlenebilecek bir yoldu ancak, karşı istihbarat bu durumu çok kolay fark edebilirdi, yapılabilecekleri analiz ederken yolun ne kadar çabuk bittiğinin farkına bile varmamıştı, Mahmutbey sapağından çıkarak Güneşli Evren Mahallesindeki adrese ulaşmıştı, Türker apartmanının altı numaralı dairesine çıkıp zili çaldığında kapıyı açan yaşlı teyze hiç tereddüt etmeden elindeki kalın zarfı Mustafa'ya uzatarak rabbim sizi muvaffak eylesin dedikten sonra kapıyı usulca kapadı.Bu adrese çok yakın oturan Mustafa Halkalı toplu konutlarındaki evine geldiğinde kozmik bilgilerle dolu dosyaları karıştırmaya başladı.

Ne aradığını iyi biliyordu, ama doğru seçimi yapabilmek için önünde duran tüm dosyaları dikkatlice incelemesi saatlerini almıştı, gece yarısına doğru aradığı kişiyi bulduğuna emin şekilde çalışma masasından kalktı ve buzdolabındaki bir gün öncesinden kalan yemeği ısıtıp karnını doyurdu.
Yemek sonrası çayını içerken seçtiği kişinin dosyasını tekrar gözden geçirmeye karar verdi nede olsa bu suikasti önlemek için bu kişiye temas etmesi gerekiyordu, onu daha iyi tanımak ve hakkındaki herşeyi öğrenmek istedi.

Temas edeceği isim Şule Erbay'dı daha doğrusu Mossad'a katılmadan önce ismi buydu. Babası Musevi annesi Müslüman olan Şule çocukluk yıllarını İsrail'de geçirmiş okumaya orada başlamıştı babası o henüz 11 yaşında öldüğünde annesiyle beraber Türkiye'ye dönmüş ancak 4 yıl sonra annesini de kaybedince İsrail’den gelen amcası onu yanına almıştı.
Kız çocuğu olmasına rağmen İsrail'in çalkantılı politikasına ve yaşanan savaşa sırt çevirmeyen politik konuları yakından takip eden, diğer taraftan yanında yaşadığı amcasından da Museviliğin tarihi ve gelişimi hakkında bilgi edinen bir gençti.Annesi Müslüman olmasına rağmen amcası onu Musevi öğretileriyle büyütme taraftarıydı.
Annesinin ve amcasının öğretileri arasında bocalayarak büyüyen Şule'nin hayatı Üniversitenin ikinci yılında tanışıp aşık olduğu Mevlüt'le beraber bir anda değişmişti. Mevlüt Türk asıllıydı ama İsrail İstihbarat teşkilatı için çalışan bir gençti,bu gerçeği Şule'den çok fazla saklamamıştı nede olsa çifte pasaport taşıyan pek çok insanın Mossad ile bir bağlantısı vardı ve bu İsrailde yadırganacak birşey değildi,taki sevdiği adamın aslında bir Duble ajan olduğunun açığa çıkarılması ve Mossad tarafından öldürülmesine kadar.

Mevlüt'ün ölümünün ardından Mossad hiç zaman kaybetmeden Şule ile temasa geçmiş, sevdiği adamı Türk istihbarat elemanlarının öldürdüğünü söylemiş ve onu Mossad için çalışmaya ikna etmeye çalışmıştı. Şule,Anne ve babasının ölümünün ardından ona yaşama zevkini yeniden tattıran insanı öldürenlerden intikam almak için bu teklifi kabul etmişti.

Mossadın eğitim kamplarında iki yıl boyunca istihbaratın tüm inceliklerini öğrenmiş tüm testlerden başarıyla geçmişti. İki yılın ardından Mossad Türkiye masası Şefi Eliezer, Şule ile kısa bir görüşme yapmış ve Türk masasında görev yapacağını ona bildirmişti.
Türk masasına seçildikten sonra yeni bir eğitim dönemi başlamıştı, artık sürekli Türk filmleri izliyor, aylık Türkçe dergileri takip ediyor,Türkçe müzikler dinleyip ezberliyordu.Türkiye tarihi hakkında bilgiler içeren video kayıtlarını defalarca izleyip herşeyi hafızasına kazıyordu.

Nihayet beklediği gün gelmiş göreve başlayacağı kendisine bildirilmişti. Şef Eliezer Türk resmi kurumlarından onaylanmış kimlik,pasaport,ehliyet,sigorta kayıtları gibi pek çok evrağı ona verdikten sonra yeni kimliği hakkında bilmesi gereken herşeyi ona anlatmış ve bu bilgileri ezberlemesini istemişti.
Artık yeni bir hayatı vardı Serap Tütüncü ismiyle yaşayacaktı, Serap Tütüncü Çankırı'nın Çerkeş ilçesinde doğmuş ailesi o henüz küçükken İsrail’e yerleşmiştir. Babası büyük bir inşaat firmasında kadrolu olarak çalışmış ve o firmanın İsrail'deki temsilciliğini yapmıştır.İlk öğrenimini ve lise yıllarını İsrail’de geçiren Serap,Tel Aviv’deki bir patlamada annesini ve babasını kaybettikten sonra Türkiye'ye dönmüş ve İstanbul'a yerleşmiştir.

Üsteğmen Mustafa, Serap Tütüncü'nün kendisini hedefe götürecek doğru kişi olmasını ümit ederek uykuya daldı, yeni başlayacak gün pek çok gelişmeye gebeydi.
Türk istihbarat birimlerinin yıllardır izleyip hakkındaki tüm bilgileri kayıt altına aldığı Serap Tütüncü ile Üsteğmen Mustafa'nın hayatları tehlikeli şekilde kesişmek üzereydi.

Devam Edecek…

t-sat
11.11.2006, 23:20
16 bölüm okudum daha bitmedi:)

kutoz
11.11.2006, 23:32
@Eren;

Sansür uyguluyor musun bu hikayeye.

Sen anladın, anladın. ;)

sweetrose
11.11.2006, 23:36
Aman Erkan abi ne sansürü..;)

Sen gerçi böyle olayları çok okumuş ve duymuşundur ama yinede paylaşmakta yarar var. Biraz sansür olacak tabi; görülenle yazılan bir olur mu hiç:);)

@t_sat Komutanım, sizin yaptıklarınız yanında ebenim yazdıklarım sıfır kilometre galiba.:) Gerçi burada eğitimden biraz daha ileri düzey var değil mi?:);)

t-sat
12.11.2006, 11:11
Bence Metal Fırtına'dan çok satar eğer kitap olarak basılırsa.

sweetrose
12.11.2006, 19:17
Komutanım; ben devam edeyim en iyisi yazmaya...

"Metal fırtına" bilim kurguydu:);) sahtesinden sakınalım...

Bu arad sınav dönemi dolayısıyla 10 bölüme kadar yazıldı... son 6 bölüm sınavlardan sonra...

arz ederim:)

sweetrose
12.11.2006, 19:20
Bölüm Sekiz

Gültekin Yüzbaşının komutasındaki Özel Kuvvetler görev gücü Başçavuş Sefa ve arkadaşlarını geride bırakmış Deri Zaval Tepelerine doğru ilerlemeye devam ediyordu. Gruba liderlik eden Teğmen Can,Adem Tepesi eteklerine yaklaştıklarında GPS cihazını kullanarak bulundukları noktayı harita üzerinde işaretledi ve daha geriden gelen komutanının yanına döndü.
Gültekin Yüzbaşı bu araziyi avucunun içi gibi bilen bir komutandı, aylarca bu bölgede kalmış sayısız çatışmaya katılmıştı. Önderlik ettiği askerlerin aksine her tepeyi her kayayı ezbere biliyordu.

Teğmen Can elindeki harita üzerinde konumlarını komutanına anlatırken komutanı genç teğmenin arazi hakkında verdiği bilgilerden daha çok bu bilgileri nasıl aktardığına ve duruma hakim olup olmadığına dikkat ediyordu.
Teğmen Can komutanına Adem Tepesinin ardındaki düzlüğü izlemek yerine kuzey-güney doğrultusunda uzanan vadiyi izlemeyi öneriyordu.
Bu öneriyi değerlendiren komutanı; Tamam Can vadiyi izleyelim izlemesine ama bu yol temiz değil biliyorsun, vadinin çıkışını tuttuklarını biliyoruz haritaya bakınca vadiye girdikten sonra düşmana görünmeden çıkmanın mümkün olmadığını görmüyor musun diye sordu.
Komutanım elbette görüyorum ama bu yolu kullanmak zorundayız, üstelik örgüt bu yolu kullanmayacaktır ama kuzeyden yapılacak sızmaları önlemek için buraya hakim olmak zorundalar.

Peki önerin nedir dedi komutanı.
Komutanım Önder'le beraber vadiye girmek istiyorum önden gider yolu açarım, sonra siz vadiden çıkar bize yetişirsiniz.
Ama bu çok riskli dedi komutanı.
Komutanım bu adamların isteği bizi düzlüğe sürüklemek olası bir sızmanın vadiden olacağını düşünmüşlerdir ama bunu fark edecekleri için karşılık vereceklerdir üstelik sızmayı öğrenen diğer gruplar geri kaçacak ve yapılacak toplantı iptal edilecektir. Yani burası 2.tampon nokta komutanım, sessizce burayı temizlememiz lazım bu işi yanıma Önder'i alarak yapabilirim komutanım.
Komutan keyiflenmişti, genç subay kararlı ve hazır görünüyordu.Tamam gideceksiniz ama Önder'le beraber Kıvanç'ta senle gelecek hazırlan ve yol al.

İyi yetişmiş askerler için bir noktadan başka bir noktaya intikal etmek sıradan bir iştir,i z bırakmadan düşmana hedef olmadan yol almak,ilerlerken yolunun üzerindeki tehlikeleri önceden fark edip buna göre hareket etmek bu askerlerin uzmanlığıdır.
Vadinin sonuna kadar sorunsuz şekilde ilerleyen üç kişilik vurucu güç 2 saat sonra doğudan yükselmeye başlayacak olan güneşin ortalığı aydınlatmasından önce hedefi yok etmek istiyordu.

Vadinin sonunda uzanan sarp kayalar doğal mevzilerdi bu kayaların arasında boy vermeye fırsat arayan bodur çalılar görüşü oldukça engelliyordu ancak termal dürbünler için sorun değildiler.
Üç adım önündeki Önder'in yanına gidip omuzuna dokunan Teğmen Can, Astsubay Önder'in işaret ettiği noktayı termalle taramaya başladı. Geniş ağızlı bir mağaranın girişinde 2 terörist ayakta beklemekteydi, mağaranın içi görünmüyordu ancak en kötü ihtimalle içerde de 5 yada 6 kişi olmalıydı.
Can, Kıvanç Astsubaya eliyle mağaranın girişini cepheden gören bir noktayı göstererek oraya gitmesini işaret etti, Kıvanç Astsubay gitmesi istenen nokta işaret edildiği an görevinin ne olduğunu anlamıştı. Konuşmadan anlaşabiliyorlardı.
Kıvanç, elindeki Avusturya yapımı TPG-1 model susturuculu keskin nişancı tüfeğiyle beraber komutanının işaret ettiği noktaya doğru süzülmeye başladı gözbebeklerinden başka parlayan yada ışığı yansıtan hiçbirşey yoktu üzerinde karanlık onları kucaklamış sahip çıkmıştı.

Kıvanç yanlarından uzaklaşırken Can ve Önder'de Hk Usp 45 model tabancalarına susturucularını takıyordu, bu işi fazla patırtı çıkarmadan bitireceklerdi.
Mağaranın girişindeki nöbetçiler kendi aralarında yapılacak toplantıya hangi bölge sorumlularının katılacağını konuşuyorlardı,konuşmalar kürtçeydi ama 2 savaşcı bu konuşmaları net duyacak kadar yaklaşmıştı mağaraya.En ufak çıtırdının haykırmaktan farkı yoktu bu şartlar altında.
Mağaranın girişini ve ve arkadaşlarının konumunu 200 metre uzakta tüfeğinin termal dürbününden izleyen Kıvanç Astsubay Önder'in mağaraya daha fazla yaklaşamayacaklarını işaret etmesiyle namlusunu düşmana çevirip odaklandı.

Kıvanç Astsubayın hassas parmağı tetiği düşürdüğünde 1680 m / sn hızla namludan çıkan mermi birinci teröristin sol yanağını parçalayıp girerken ne olduğunu anlamayan arkadaşıda göhsüne saplanan merminin kuvvetiyle yere yığılmıştı. Tüfeğinin namlusunu mağaranın ağzına çeviren Kıvanç içerden çıkacak yeni avını bekliyordu.
Bekleyiş sonuç vermedi 2 teröristin ölümü mağaradakilerin duyamayacağı kadar sessiz olmuştu.
Teğmen Can içinden Kıvanç'a binlerce kez teşekkür etti ve yerinden fırlayıp onu izleyen Önder'le beraber mağaraya girdi. Mağaranın girişindeki iki karartıyı kendi arkadaşları sanan teröristler karşılarında Türk Silahlı Kuvvetlerinin en iyi birliğine mensup 2 askeri gördüklerinde yapacak fazla birşeylerinin olmadığını biliyorlardı. Susturucu takılmış namlulardan çıkan kurşunlar hedef şaşırmıyordu 7 pkk militanı bu iki avcının kurbanı olmuştu.

İçeriyi kontrol eden 2 asker mağarının çıkışına gelip o ana kadar kullanma gereği duymadıkları dahili haberleşme cihazından Kıvanç'a seslenerek mağara temiz dediler.
Artık geride onlardan haber bekleyen komutanlarına ulaşıp onları çağırmaları gerekiyordu ve bunun için telsizin mandalına basmaları yeterliydi.

Haberi alan Gültekin Yüzbaşı bu görev için yeni yetme bu askerleri öneren Binbaşının haklı çıkmasına seviniyordu, beraberindeki kahramanlarla vadinin sonuna ulaşıp askerlerini bulması fazla uzun sürmedi.
Şimdi yeni konumlarını harekat merkezine bildirmeleri gerekiyordu zaman kaybetmeden telsiz çağrısı yaptılar.

Harekat Merkezi

Sayısal içerikli kodlu telsiz mesajını duyan telsiz operatörü çavuş koşarak merkez takım komutanın odasında beklemekte olan İsmail Yüzbaşıya seslendi.
Komutanım Mucitten çağrı var...
Muhabereci çavuşun heycanına anında ortak olan komutanı koşarak telsiz odasına girdi ve çavuşa kapıyı kapatmasını emretti. Görev gücüyle son 4 saattir bağlantı kurulmamış ve bu bekleyiş komutanı oldukça germişti.İsmail Yüzbaşı telsizin diğer ucunda çağrı yapmaya devam eden devresine cevap verdi.

Turan 76 - Turan 73
Turan 73 - Turan 76
76 açık net
Alındı 73 konum ?
76 sektör 3 de sabitiz
Alındı 73 sektör 3 kirli
76 sektör 3 de toz alındı temiz
73 durum ?
76 normal, tekrarlıyorum 73 de normal
73 alındı anlaşıldı normal
76 sektör 3 görev ?
73 sektör 3 görev 26-11
Alındı anlaşıldı 76.Görev 26-11
73 teyit
76 26-11 teyit
73 geceden sabaha
Anlaşıldı 76, 73 geceden sabaha
73 26-11 den önce tilki
Anlaşıldı 76. 73 de tilki açık
73 son
76 son

Telsiz operatörü çavuş komutanına şaşkın şaşkın bakarken duyduklarına bir anlam vermeye çalışıyordu ama bu kodlamalardan hiçbir şey anlamadığı ortadaydı. Üstelik komutanının telsiz kodlamasını bilmediğini düşündüğünden daha önce telsizde yaptığı gereksiz konuşmalardan komutanının haberdar olduğunu anladığı için yüzü kızarmıştı.
Telsizdeki konuşmayı bitiren İsmail Yüzbaşı çavuşa dönerek kendisi odadan çıktıktan sonra telsiz odasının kapısını içerden kilitlemesini ve kendi izni olmadan içeriye kimseyi almamasını emretti. Sakın uyuyup kalma ve bu kanaldan yapılacak her mandallamayı bana bildir diyerek odadan çıktı.

Çavuş kapıyı kilitleyip telsizin başına geçtiğinde İsmail Yüzbaşıda harekat merkezinin koridorlarında ilerliyor, özel numarasından esrarengiz Binbaşımıza ulaşmaya çalışıyordu.

Devam Edecek…

sweetrose
12.11.2006, 19:21
Bölüm Dokuz

Operasyondan Beş Gün Önce İstanbul

Casusların, gizli servislerin bu gizli servislerin topladığı bilgilerin tek bir amacı vardır,istihbarat.
İstihbaratın temel yapı taşı insandır ne var ki bu olguyu bireyler üzerine inşa etmek mümkün değildir. İstihbarat karmaşık bir denklemin bilinen yada çözülebilen kısmıdır. Bu karmaşık denklemleri çözmeye çalışan insanlar yani istihbaratçılar içimizde yaşayan ama asla bize benzemeyen insanlardır,ne yaşam şekilleri nede ölümleri bize benzer...

Üsteğmen Mustafa kahvaltısını yaparken hem gazetelere göz atıyor hemde karşısına çıkan yeni denklemi çözmek için formüller düşünüyordu.
Tüm gazetelerin ilk sayfası 1.Ordu Komutanının terör konusunda söylediklerine yer vermişti, geleceğin Gen.Kur.Başkanı adayı terörün durdurulması için içimizdeki hainlerin temizlenmesi gerekiyor demiş ve bu demeç politika dünyasında tartışmalara sebep olmuştu.Hükümetin devlet içinde hain barındırmaz cevabına ise yine 1.Ordu Komutanı biz hainleri biliyoruz ve temizlemeye muktediriz diyerek karşılık vermişti.

Evet Serap Tütüncü bakalım bizi nereye götüreceksin diyerek masadan kalkan Mustafa Milli İstihbarat Teşkilatının operasyonlardan sorumlu müsteşar yardımcılığına bağlı olan Elektronik ve Teknik İstihbarat Başkanlığında çalışan eski dostu Ayfer'i ziyaret etmek için hazırlandı ve evden çıktı.

Maslak'ta şimdilerde gökdelenlerin yükseldiği büyük iş merkezlerinin peşi sıra dizildiği caddeleri geçen Mustafa oto sanayiye doğru yönelip 2 katlı bir binanın önüne arabasını park etti. Dışardan bakıldığında otomotiv yedek parçaları üzerine çalışan büyük bir şirketin bölge bayiliği gibi görünen iş yeri aslında Mitin İstanbul'daki bürolarından sadece bir tanesiydi.
İçeri giren Mustafa giriş kapısının hemen karşısındaki masada oturan genç ve güleryüzlü bayanın yanına yaklaşıp selam verdikten sonra Ayfer hanımla görüşmek istediğini söyledi.

Yüzündeki tebessümü eksik etmeyen genç kız üzgünüm ama bu isimde çalışanımız yok size nasıl yardımcı olabilirim dedi ve şirin bir kız gibi görünmeye çalıştı.
Ayfer hanımı arayıp en sevdiği çiçeğin hala kardelen olup olmadığını sorarsanız sevinirim cevabını alan genç kız tabi beyefendi bir dakika beklerseniz kendisine ulaşabilirim diyerek dahili hattan 3 kat aşağıda çalışan arkadaşını aradı.
Bir kaç dakika sonra yedek parçalarla dolu bölümden kırklı yaşlarını bitirmek üzere olan ama zerafetinden hiçbirşey kaybetmediği açıkça görülen kızıl saçlı kadın, ince - uzun topuklu ayakkabılarının üzerinde salınarak yanlarına geldi ve masada meraklı gözlerle Mustafa'yı süzen genç kıza aldırış etmeden Üsteğmenin yanağına sıcak bir öpücük kondurdu. Benimle gel diyerek yedek parçaların olduğu bölüme doğru ilerledi ve göze çarpmayan 2 kişilik asansörle zeminin 3 kat altındaki ofisine geçtiler.

Özbekistan'da öldüğünü duymuştum Mustafa yine şaşırttın beni dedi Ayfer.
Aslına bakarsan resmi olarak ölüyüm, aileme maaş bile bağlandı devlet anneme ve babama sahip çıkıyor derken gülümsüyordu Mustafa.
Peki seni bana getiren nedir, hala evlenmedim ama ölü subaylarla takılmam bilesin...
Yardımına ihtiyacım var diyerek muzip bir tavır takınan Ayfer'in sözünü kesti Üsteğmen.
Sözünün kesilmesine aldırış etmeden konu nedir diye sordu kadın, Serap Tütüncü'ye ait tüm haberleşme ve iletişim dökümlerine ihtiyacım var,son 6 ay içinde kimlere temas etmiş öğrenmem gerekiyor.
Bu isteğin zor değil ama resmi izin gerekir Mustafa bunu biliyorsun iznin var mı?
Ayfer güldürme beni unutmaki ben resmi olarak ölüyüm kimden izin alabilirim ki?
Peki bunu neden yapayım sevgili hayalet.
Emin ol bunu yapmazsan ve olacakları engelleyemezsem çok değil bir hafta sonra sende işinde tarih olacak.
Desene yine büyük balığın peşindesin, işin başında kim var söylermisin.
Mustafa, Mossad olduğunu düşünüyoruz diye cevap verirken Ayfer'in bu isme ve konuya hiçte yabancı olmadığını sezinlemeye başlamıştı.
Şu Serap Tütüncü dediğin kadın kim Mossad adınamı çalışıyor peki?
Ayfer zaman kaybetmeye gerek yok, ağzımdan laf almaya çalışıyorsun ama henüz işin başındayım kendini yorma olurmu, muhtemelen teşkilatınızda bu işin peşindedir haberinizin olmaması imkansız. Teşkilatın veri bankasından bu isme ait dökümleri bana verirsen minnettar olacağım.

Bu işi bana aldığın o güzel kardelenlerin hatırına yapacağım bilesin diyerek bilgisayarına bazı şifreleri girdi ve devletin en gizli bilgilerinin depolandığı dosyaları incelemeye başladı.Serap Tütüncü adına ulaşması çok uzun sürmemişti,işte istediklerin öz geçmişi ve şuan nerede olduğu burada yazıyor dedi Ayfer.
Hayır Ayfer bu bilgiler bizde de var, ben senden son 6 ay içinde yaptığı tüm haberleşmelerin kayıtlarını istiyorum dedi ve çapkın bir bakış fırlattı.Mustafa'ya hayır diyemeyeceğini bilen Ayfer bir tuşa daha bastı,yazıcıdan peşi sıra çıkan kağıtlar Serap Tütüncü'nün sırlarıyla doluydu.

Mit bürosundan ayrılan Üsteğmen Mustafa, istediği bilgiye ulaşmasının bu denli kolay olmasına şaşırmıştı,Ayfer'in zorluk çıkarmadan ulusal bilgileri gayri resmi şekilde açıklamasıda normal değildi.Belli ki Mit olacakları önceden sezinliyordu ama yinede böyle davranılması sıradışıydı.
Ayfer'den aldığı bilgilere görede Serap Tütüncü sakin bir hayat sürüyor gibi görünsede oturduğu yerden Mossad'ın Türkiye'deki casusları ile irtibat sağlamasında kilit bir görev yürütüyordu.

Ataköy Atrium Alışveriş Merkezi Saat:18.30

Lüks alışveriş merkezinin zemin katındaki seyahat acentesinde günlük işlerini tamamlayan Serap Tütüncü Atriumdan çıkıp minibüse binmek için Şirinevlere doğru yürürken yanına hızla yaklaşan kapalı kasa Kia model panelvanı fark edememişti,sürgülü kapıyı açıp aşağı atlayan 3 kişinin kadını arabanın içine alıp uzaklaşması birkaç saniye içinde olmuştu.
Şaşkınlıktan göz bebekleri büyüyen ve direnmeye çalışan kadın boynuna saplanan şırıngadan damarlarına yayılan ilaçla derin bir uykuya dalıyordu...

Basık tavanlı, pencereleri olmayan, siyaha boyanmış duvarlar tipik bir sorgu odasıydı, Serap Tütüncü başının üstünde sallanan 40 watlık ampülün aydınlattığı odayı göz ucuyla incelerken ne zamandır burada olduğunu tahmin etmeye çalışıyor geçireceği zor saatlere kendini hazırlıyordu.
Elleri arkadan kelepçeli şekilde oturan kadın uyandıktan sonra 2 saat kadar beklemiş ama bu süre zarfında odaya giren hiç kimse olmamıştı, geçen süre zarfında zaman zaman bağıran, ağlayan yardım isteyen kadın böyle bir olayla karşılaşan insanların vereceği tepkileri veriyor ve farklı olmadığı izlenimini yaratmaya çalışıyordu.

Ve nihayet uzun sessizlik metal kapının gıcırtısıyla bozuldu, içeriye giren 3 kişi kapıyı kapattığı sırada kadın kimsiniz siz diye bağırdı ve yardım istedi.
Kadının haykırışlarına tepki vermeyen adamlar karşısına geçtiklerinde içlerinden biri burada bağırmanızın bir anlamı olmadığını bilmeniz gerekmiyormu Serap Hanım diyerek kadının karşısındaki sandalyeye yerleşti.
Kadın şaşkın ve yaşlı gözlerle kimsiniz siz benden ne istiyorsunuz dedi.
Karşısında oturan adam bir süre düşündükten sonra kim olduğumuzun şu aşamada bir anlamı yok fakat sizin bize anlatacaklarınız bizim için çok önemli Serap Hanım, yada size Şule Erbay diye mi hitap etmeleyim hangi ismi tercih edersiniz diyerek elinde tuttuğu kırmızı dosyayı masanın üzerine bıraktı.
Kadın deşifre olmanın şaşkınlığını belli etmemeye çalışarak ne dediğinizi anlamıyorum Şule Erbay kim, neden buradayım ne istiyorsunuz yalvarırım lütfen bırakın beni diyebildi.

Oturduğu sandalyeden kalkan Üsteğmen Mustafa kadının yanaklarından aşağıya süzülen göz yaşlarını eliyle sildikten sonra bu göz yaşlarının bir anlamı olmadığını ikimizde biliyoruz, şimdi size düşünmeniz için biraz zaman vereceğim geri döndüğümde benimle uslu uslu konuşmanızı ve soracağım soruları yanıtlamanızı ümit ediyorum, bu dostane yaklaşımıma aynı şekilde karşılık alamazsam yanımda gördüğünüz bu beyler sizinle daha yakından ilgilenecektir.Lütfen şefiniz Eliezerin size sahip çıkacağını düşünmeyin olurmu,sizin hakkınızda çok şey biliyoruz ve sizden bilmediğimiz birşeyi söylemenizi istemiyoruz.
Şule Hanım şimdi biraz düşünün olur mu hepimizin sakin olması gerekiyor dedikten sonra beraberindekilerle birlikte odadan çıktı.

İçine düştüğü durumu kavrayan kadın hıçkıra hıçkıra ağlarken onu dışardan izleyen Üsteğmen Mustafa arkadaşlarına dönerek işte bu gözyaşlarının bir anlamı var beyler, bunun adı çaresizliktir...
Ama buna rağmen sorgu kolay geçmeyecek.

Devam Edecek…

sweetrose
12.11.2006, 19:22
Bölüm On

Operasyondan Beş Gün Önce İstanbul

Napolyon'u sadece para para para diyen bir komutan olarak tanıyanlar onun istihbaratçılar için yol haritaları çizen bir komutan olduğunu göremeyecek kadar sıradan yaşayanlardır.
Napolyon istihbaratçılar için lanetlenmiş bir ordunun görünmeyen savaşçılarıdır diyerek bu insanlara farklı bir vizyon çizmiştir.

Serap Tütüncü kendini nelerin beklediğini bilmesine rağmen sahip olduğu savaşcı ruhun onu güçlü kılacağını ve bu inançla asla teslim olmayacağını, pes etmeyeceğini düşünürken birazdan açılacak olan kapının ve açılacak kapıdan içeri girecek insanların beraberlerinde tüm korkularınıda karşısına koyacaklarını gayet iyi biliyordu. Amansız sorgular - işkenceler yaşamak istemesede bu oyunun bir parçasıydı.

Kaçırıldığı sırada bayıltıldığı için kaç saattir burada tutulduğu konusunda fikri yoktu, sorgu odasında saat bulunmamasına da şaşırmıyordu. En son ne zaman tuvalete gittiğini düşündü,işten çıkmadan bir saat önce bu ihtiyacını gidermişti,şuan tuvalete gitme ihtiyacı hissetmiyordu buda çok fazla zaman geçmediğine işaretti ancak aşırı baskı altında insan beyni bu ihtiyaçları bastırabilirdi.Yinede en fazla 6 ile 8 saattir burada olduğuna karar verdi.

Oturtulduğu sandalyeden kalkmaya çalışırken kapının açıldığını fark etti ve vazgeçti.
İçeri giren kişi az evvel kendisiyle konuşan Üsteğmen Mustafa'ydı, kapının dışardan kilitlenmesini bekledi ve sigarasından derin bir nefes çekti.
Serap Hanım suçluluk psikolojisi içindeki her 10 kişiden yedisinin oturtulduğu sandalyeden kalkmasına olanak varken hiç kalkmadığını biliyor musunuz diyerek kadının karşısına oturdu ve masanın üzerinde duran kırmızı dosyanın kapağını açtı.
İpleri elinde tutan adamın sözüne aldırış etmeyen kadın sorgulama tekniklerini ve nasıl karşı koyacağını iyi biliyordu, siz kimsiniz ve benden ne istiyorsunuz sandalyeden kalkmadığım için beni suçlu olarak görmeniz ahmaklık değil mi diye karşı atağa kalkmak istedi.

Serap Hanım kolay olmayacağını biliyorum, size düşünmeniz için zaman verirken bir tercih yapacağınızı umuyordum ama anladığım kadarıyla pek yol kat edememişiz.
- Benden ne istiyorsunuz...
- Sizce ne isteyebiliriz Serap Hanım?
- Bu kim olduğunuza bağlı
- Yada senin kim olduğuna öyle değil mi Şule...
- Bakın bu Şule saçmalığından bıktım artık
- Bıkmanız biraz garip değil mi, henüz 2 kez bu isimle hitap ettim size,neden size ait olmayan bir isme bu kadar çabuk nefret besleyesiniz ki?
- Ben nefret beslemiyorum, sadece anlamıyorum.
- Yapmayın Serap Hanım bu kısmı biraz çabuk geçelim olur mu, benim zamanım çok ama çok değerlidir bu basit oyunlar sadece benim size olan saygımı zedeler.

Kadın önünde duran kırmızı dosyaya kaçamak bir bakış atarken ayağa kalkan adam sigarasından derin bir nefes daha çekip donuk gözlerle kendini izleyen kadının yanına gelip sandalye ile masanın arasına ilişti, masaya yaslanan Mustafa sağ ayağını kaldırıp kadının bacakları arasından sandalyeye uzattı.
Serap senin Mossad için çalıştığını teşkilatın ile Türkiye'de faaliyet gösteren casuslar arasında iletişim ve lojistik destek görevlerini yürüttüğünü biliyoruz, sadece bu bilgi bile şuan senin kafana bir kurşun sıkmama yeterli bir neden. Ama burada yanlış olan bir şey var bu yanlışı ben biliyorum ama sen bilmiyorsun. Ve ne yazıkki sen tüm hayatını bu yanlışın üzerine kurmuşsun sana bu yanlışlığı düzeltmen için bir şans vermek istiyorum,hernekadar arkadaşlarım benim gibi düşünmesede sana bu iyiliği yapmak istiyorum.

İyi polis kötü polisimi oynayacağız sen iyi polismisin diye sordu kadın.
Hayır Serap ben iyi polis değilim hiçbir zamanda iyi olmadım eğer bu konuda kafanda şekillenen bir şüphe varsa lütfen bunu çıkar aklından ne olduğumu görmek istediğine pişman olacağın konusunda sana garanti veririm dedikten sonra elindeki sigarayı kadının boynuna bastırıp söndürdü.
Kadın bağırmak istedi ama bunu yapamadı, sahip olduğu inanç acısını bastırmış haykırmasına engel olmuştu.

Serap Hanım kim olduğumuz konusunda bilgi sahibi olmadığınız için ne konuşacağınızı bilmiyor olabilirsiniz, Türk askeri istihbaratının elindesiniz ama bu alıkoymadan hiçbir resmi makamın haberi yok ve bizimle işbirliği yaparsanız olmayacakta.
Jitem dedikleri sizmisiniz yani dedi kadın sakin bir sesle.
Serap içinde bulunduğun durum espri yapmana engel teşkil etmiyor ama buna gülecek durumda değilim, bizim hakkımızda bildiklerin bu olmamalı.Jitem Mossad ajanı kaçırır mı sence saf kız rolünü oynayacak durumda değilsin.

Sana şimdi anlatacaklarım yıllardır nasıl kandırıldığının ispatıdır, sen İsrail'de erkek arkadaşının Türk İstihbarat Teşkilatı tarafından öldürüldüğünü biliyorsun senin Mossada girişin Türk Masasında görev alışın hep bu ölümün sonrasında gerçekleşti öyle değil mi?Oysa senin erkek arkadaşını bizler öldürmedik öldürülmeyi hak edecek birşey yapmamıştı henüz,bize verdiği bilgiler kayda değer bilgilerde değildi, çift taraflı çalıştığınıda biliyorduk ama Mossad bilmiyordu.Ve öğrendikleri zamanda acımadan infaz ettiler,infaz ettiler ama bu ölümün ardında kalan acılı kızı yani seni kullanmayıda iyi bildiler.
Bu söylediklerine inanmamı beklemiyorsun değil mi dedi kadın alaycı bir şekilde.
Serap bu dosyada senin teşkilatına ait sana dair tüm yazışmaların kimlik bilgilerinin, eğitim raporlarının,teşkilata alınmadan önce sana dair yapılan incelemelerin yazılı olduğu kayıtların birer kopyası var.Bu dosyayı başından sonuna incelersen seni ne şekilde teşkilata kazandırdıklarını anlayacaksın,aradan geçen bunca zaman sonra erkek arkadaşının ölümünün bir anlamı var mı bilmiyorum ama bu ölümün senin için bir dönüm noktası olduğu çok açık.

Şimdi elindeki kelepçeleri çıkaracağım ama bunu yapmadan önce üzerini aramam gerekiyor bir delilik yapmanı istemem.
Mustafa kadının kelepçelerini çözerken Serap çantam zaten sizde değil mi neyimi arayacaksın ki beni taciz etmek mi istiyorsun dedi.
Ben işimi sağlama almak istiyorum Serap, pek çoğunuzun üzerinden siyanür kapsülleri çıkıyor.Şimdi soyun lütfen üzerinde hiçbirşey kalmayacak.
Kadın bunun normal bir prosedür olduğunu biliyordu, utangaç bir tavır takınıp üzerindekileri çıkardı elbiseleri ve iç çamaşırları bir araya toplayan Mustafa odaya giren arkadaşına bunları verirken cebinden çıkardığı plastik eldiveni eline geçirip kadına duvara yaslanmasını söyledi. Çaresizlik içindeki kadın mahrem yerleri aranırken göz yaşı döküyor ve bir çıkış yolu arıyordu.

Kadını yaslandığı duvardan kendine doğru çeviren Mustafa, sana yeni bir hayat bahşedebilirim şimdi o dosyada yazanları oku ve iyi düşün bu sana verdiğim ikinci şans ve inan üçüncüsü olmayacak.
Mustafa sorgu odasından çıkarken, içerde çırılçıplak diz çöken kadının kafasında fırtınalar kopuyordu Mossad'ın kendini kandırmış olmasına inanmak istemiyordu, dosyayı incelemeye başladığında gözlerinden akan yaş küllenmiş öfkesinin yeniden tutuşmasına yeterli değildi.


Devam Edecek...

Kaya
12.11.2006, 19:37
Bu akşam son 3 bölümü okucam Eren. Teşekkürler...

t-sat
12.11.2006, 20:11
Eren,16. bölümde hikaye bitmiyor.Yazar,daha hikayeyi bitirmemiş:)

Sevgi
13.11.2006, 11:12
Bu arad sınav dönemi dolayısıyla 10 bölüme kadar yazıldı... son 6 bölüm sınavlardan sonra...

arz ederim:)

ne zaman biter bu sınavlar :(

sweetrose
13.11.2006, 11:25
ne zaman biter bu sınavlar :(


aslında sınavlar haftaya başlıyor; bu hafta hazırlık haftası;) ;) ama bu akşam son 6 bölümüde yazmaya çalışırım...."copy-paste" yok...emeğe saygı...


@t-sat; ....; yapmayın böyle... :) Hevesimizi kursağımızda bırakmayın... Bu arada devamıda var; 4 bölüm...@reel-0036 yazmış devamı--- Bu arada; 20. bölüm olayın koptuğu bölüm... eklenmemiş ama Military eklerler..

sweetrose
13.11.2006, 16:52
Bölüm Onbir

Operasyondan Dört Gün Önce İstanbul

Sahip çıktığınız değerler bir nedene dayanıyorsa neden ortadan kalktığı yada kaldırıldığı zaman değer yargılarınızdan vazgeçebilirsiniz. Bu temel kural istihbaratçılar için kutsal sayılır.
Bu kuralı o kadar iyi işletirlerki istihbarat jargonunda ( dilinde ) yerinde taraf değiştirme ( Defection In Place - Recruitment in Place ) kavramları ortaya çıkmıştır.
Bir casusun çalıştığı teşkilata olan bağlılığından vazgeçmesine rağmen yine bu teşkilatın emrindeyken düşman yada hasım devlet adına çalışmasına yerinde taraf değiştirme denir.

Üsteğmen Mustafa düşünmek için zaman tanıdığı Serap Tütüncü'ye karşı bu kutsal kuralı işletmiş ve elini güçlendirmişti, Serap'a Angaje olurken sınırları zorlamamış üstelik elindeki diğer kartların rengini belli etmemişti.
Casuslar arasındaki en basit diyaloglar bile büyük bir sinir harbi içinde geçer, Mustafa bu harbin kazanan tarafı olmaya yakındı.
Artık sınırları zorlamanın ne istediğini açıkça söylemenin zamanıydı, doğru hamleyi doğru zamanda yapmak işin kuralıdır.

Sorgu odasına giren Üsteğmen karşısında çırılçıplak bekleyen kadınla göz göze geldiğinde dünyanın ne denli adaletsiz olduğunu düşündü.
Yapmam gerekenleri yapıyorum bunu biliyorsun değil mi Şule dedi onu korumak istediğini ima edercesine. Çıplak olmasına rağmen mahremiyetini düşünemeyecek durumdaki kadın ellerini iki yana açarak biliyorum dedi.
Sorgu odasının demir kapısına vuran Mustafa açılan kapıdan uzatılan elbiseleri aldı ve giymesi için kadına uzattı.
Bana adını söylemeyecek misin dedi kadın,tanrım diyebilirisin ama bunu başkalarının yanında söylemen biraz komik olur sana yeni bir hayat vereceğim ama alçakgönüllüğümü koruyacağım bana Mustafa diyebilirsin.
- Bu gerçek adın mı peki?
- Senin Şule olduğun kadar gerçek.

Şule, Katsa ( Case Offiser ) yani Eliezer sana ne kadar değer veriyor bilmiyorum ama deşifre olduğun ortaya çıkarsa teşkilatının seni yaşatmayacağını biliyorsun değil mi?
- Sen İbranice biliyor musun şef için Katsa dedin az evvel
- Biz pek çok kıtaya hükmetmiş bir neslin torunlarıyız,hükmettiğimiz topraklarda konuşulan dilleri bilmem seni şaşırtmasın.
- Bana ne yapacaksınız ?
- Seni yaşatacağız,tabi sen yaşamak istiyorsan
- Mossad beni yaşatmaz
- Teşkilatını gözünde fazla büyütme seni yeni bir kimlikle Tel Aviv sokaklarında gezdiririm ve Mossad'ın ruhu bile duymaz.
Şule sana bizimle çalışmanı teklif ediyorum, bizim için hayati önem taşıyan bir olayın eşiğindeyiz ve sen bize yardım edebilirsin .Bu teklifi kabul etmen ve bize yardımcı olman karşılığında sana yeni bir kimlik,hayatını garanti altına alacak kadar para bunun dışında her ay düzenli maaşla beraber devletin sosyal imkanlarını teklif ediyorum.Tabi kimliğin devlet sırrı olarak korunacak ve geçmişine dair ne varsa silinecek.
Eğer Türkiye'de kalmak istemezsen Avrupa'da yada Latin Amerika ülkelerinin herhangi birinde yaşama şansında var.

Oldukça cömertsiniz dedi kadın, beni bu denli değerli kılan nedir? Doğrusu tüm bunları teklif etmesenizde size yardımcı olmayı düşünürdüm, beni kandıran sevdiğim adamı öldüren insanlardan bunun intikamını almak isterim. Ama yaptığın teklifide red edecek değilim. Bu arada birşey soracağım bana verdiğin dosyadaki belgeleri nasıl ele geçirdiniz,bu belgeler çok iyi korunur dışarı çıkarılması mümkün değil.

Sızdırılmayacak bilgi yoktur, önemli olan neye ulaşman gerektiğini bilmektir Şule, Mossad içinde pek çok arkadaşımız görev yapıyor istediklerimizi almak konusunda pek sorun yaşamıyoruz ama asıl bilmek istediğim şu, sana ne kadar güvenebilirim?

- İnsanlara ihanet edebilirim Mustafa ama bana hayat bahşeden tanrıya bunu yapamam. Benim yeni tanrım sensin.
- Peki tanrıya inanır mısın?
- Hayır...

Aynı Dakikalarda Yeşilköy Atatürk Havaalanı Dış Hatlar Terminali - İstanbul

Tel Aviv - İstanbul seferini yapan tarifeli uçaktan inen yolcular pasaport kontrolünden geçip kendilerini karşılamaya gelenlerle kucaklaşırken yalnız yolculardan biri çoktan havaalanından çıkıp taksiye binmişti.
Gecenin bu saatinde uzak bir mesafeye yolcu almayı umut eden taksi şoförü birkaç kilometre ötede E-5 karayolu üzerindeki Radisson otele gitmek isteyen müşterisine içinden küfürler ediyordu. Beş dakikalık kısa yolculuğun sonunda arabadan inen müşteri 6 milyonluk taksimetre ücreti için 20 dolar uzattığında şoför müşterisine bozuk yok mu diye çıkışacaktı ama üstü kalsın lafını duyunca önce teşekkür etti sonra ettiği küfürler için pişmanlık duydu.

Uzun boylu - zayıf ve çekingen biri gibi görünen adam resepsiyon görevlisine pasaportunu gösterdikten sonra adına bir oda rezerv edildiğini söyledi. Bilgisayardan kayıtları kontrol eden görevli evet Amir bey odanız hazır umarım memnun kalırsınız diyerek bel boya beyefendiye odasını göstermesini işaret etti.
Odaya çıkan adam bel boyun bahşişini verip kapıyı kilitledikten sonra doğruca mini bara yöneldi, küçük buzdolabının kapısını açtığında görmek istediği herşey yerli yerindeydi.
9 mm tabanca, susturucu,4 adet şarjör ve mermilerin yanında Türk kimliği,ehliyet ve Ford Focus model bir araç ruhsatı.
Dolabın içindeki zarfı açtığında içinden çıkan resme bakıp kurbanının bu kadar güzel olmasına üzüldüğünü hissetti, o ana kadar hedefin kim olduğunu bilmeyen adam cep telefonundan İsrail'deki sabit bir numarayı arayıp karşısına çıkan telesekrete notunu bıraktı.
Karıcığım ben otele yerleştim kızımı benim için öp iyi geceler.
İsrail'de mesajı dinleyen Mossad'ın teknik servisinden bir personel Türk masasının şefi Eliezer'i arayıp efendim kuşumuz kuzeye göç etti yuvasına yerleşti dedi.

Lüks otelin rahat yatağına uzanan adam avının resmine bakarak uykuya dalarken avı şehrin diğer bir ucunda Üsteğmen Mustafa'ya Mossad'ın Türkiye'deki bağlantılarını anlatıyordu...

Av sezonu açılmıştı.

Devam Edecek…

sweetrose
13.11.2006, 17:04
Bölüm Oniki


Güneşin ilk ışıkları dağların arasından sıyrılıp askerlerimizin gözünde parlarken Yüzbaşı Gültekin elindeki haritada muhtemel geçiş noktalarını inceliyordu operasyon yapılacak noktaya çok yakındılar havanın kararmasını bekleyeceklerdi. Bu gece en zor geceleri olacaktı,kendisi defalarca çatışmaya girmiş olmasına rağmen komuta ettiği askerlerin ilk ciddi göreviydi ve bu endişe duymasına sebep oluyordu.

Binbaşının bu göreve neden bu askerleri gönderdiğini düşündü, Teğmen Can, Önder ve Kıvanç bu gece çok iyi iş çıkarmışlardı ama bu yeterli değildi.Kendi kendine işin zor Gültekin dedi.
Komutan bunları düşünürken yanına yaklaşan askeri yerde oturan komutanının hemen karşısında durup birazda gülerek komutanım sizin nöbetiniz geldi dedi, diğer askerlerde gülüştüler.Madem öyle bizde tutarız nöbetimizi diyen komutan yerinden kalktı ve savunma pozisyonu almış diğer askerlerin arasından sessizce geçerek nöbeti devraldı.Komutanlarının da rütbe ayrımı yapmadan nöbet tutması genç askerlerin çok hoşuna gitmişti çevre güvenliğini alan askerlerin dışında kalanlar önlerindeki zor gece için güç toplamak zorundaydı her biri bir kayaya yaslanıp uykuya daldı.

Güneş iyden iyiye yükselmişti, takımın yarısı mağarada uyurken diğer yarısı mağaranın uzağında birbirlerinden ayrı şekilde kamufle olmuş çevre emniyetini alıyordu, düşman bu kadar yakınken gün ışığında sabit beklemek zorunda oldukları için lanet okuyordu Gültekin Yüzbaşı,her an düşman tarafından tespit edilebilirlerdi.Tamda bunu düşünürken kulağındaki haberleşme cihazından Astsubay Önder'in sesini duydu,komutanım bir tavşan saat 15 yönünde...
Komutan gözlerini avını arayan şahin gibi o yöne çevirdi ama kimseyi göremiyordu, dürbününü çıkarıp yeniden baktı kimse yoktu, Önder oğlum temiz dedi kimseyi göremiyorum eminmisin...

Ben görüyorum komutanım oda bizi görüyor bunu biliyorum dedi Önder. Komutan hiç tereddüt etmeden emrini verdi Önder av senin haber uçurmadan temizle onu.

Sırt çantasını çıkarıp atan Önder Accuracy AWM Magnum model keskin nişancı tüfeğini alıp gözden kayboldu, bu arada takımın diğer yarısıda toparlanmış pozisyon almıştı, Teğmen Can komutanım neden tek gönderdiniz Önder'i dedi.
Sıranı bekle Can dedi komutanı, Önder başaramazsa sen gidersin bu şimdilik Önder'in savaşı.
Komutanım biz takımız, neden onun hayatını riske atıyorsunuz
Sence Önder'in hayatını riskemi atıyorum Önder'de yalnız düşmanıda ve Önder tek başına onunla mücadele edemeyecekse burada benim yanımda işi yok bunu kafana sok.
Tamam ama komutanım Önder'in gördüğü muhtemelen tek gezen bir sniperdır, Önder ona yaklaşmadan hedef olur...
Bunu Önder düşünecek ve tedbirini alacak şartlar eşit Can gerçek savaşcılar en çok bunu sever yani eşit şartları. Şimdi sus ve takımın başına geç...

Astsubay Önder avını ilk gördüğü anda aralarındaki mesafeyi yaklaşık 2000 metre olarak hesaplamıştı, etkili vuruş menziline girmek için avına yaklaşması gerektiğini ve bu mesafeden düşmanının ona ateş etmeyeceğinide biliyordu,düşman beni izliyor diye düşündü.Öylece bekleyecek beni izleyecek hiç kıpırdamayacak taki ben onun menziline girinceye kadar sonra yer değiştirecek ben dürbünle onun yerini bulmaya çalışırken o beni avlayacak...Ama kimin daha zeki olduğunu göstereceğim sana dedi içinden.
Kayalıkların arasından yılan gibi kıvrılarak ilerlemeye başladı, kendini göstermemesi gerektiğini biliyordu bir keskin nişancı için en kötü durum takip ettiği hedefi kaybetmesiydi, tüfeğini alan Önder hedefi ilk gördüğü noktaya doğru baktı dürbünden hala çok uzağım kolay olmayacak dedi etrafta biraz ağaç olsa hiç fena olmazdı diye düşündü.
Sniperlar aceleci savaşçılar değildir saatlerce kımıldamadan avını bekleyebilirler bu bekleyiş onlar için olağandır, hedefi dürbünün artıkılında görmek onu oradan izlemek, kedinin fareyle oynadığı gibi onunla oynamak en büyük zevkleridir.
Önder saklandığı kayanın arkasından birden çıktı ve eğilerek koşmaya başladı koşarken zigzaklar çiziyor kayalıkları kendine siper ediyor ama hiç durmuyordu ayağının altından kayıp giden çakıl taşları onu yavaşlatıyordu ama hiç durmadan ilerledi ve bodur bir ağacın dibinde kendini yere attı. Bu kadar yeter artık hep ben geliyorum sen neden gelmiyorsun diye söylenmeye başlamıştı ki düşmanın silahından çıkan mermi yere çarptı ve küçük taşları savurup attı.

Demek buraya kadar öyle mi artık elinde olduğumu göstermek için bunu yaptın biliyorum ama kolay lokma değilim bunu göreceksin dedi ve tüfeğinin namlusunu düşmana çevirdi,10X teleskobik dürbünle hedefi arayan Önder hiçbirşey göremiyordu, düşman yer değiştirmişti artık beklemekten başka çaresi yoktu.Düşmanın hata yapmasını yerini belli etmesini bekleyecekti ama bu çok uzun sürebilirdi ve Önder'in bu kadar zamanı yoktu.Düşmanı hataya zorlamalıydı başka türlü onu bulamazdı karşıdan yansıyacak bir ışık bile Önder'in çok işine yarardı ama düşman bu kadar amatör değildi bunu tahmin edebiliyordu.
Eğlenmek istediğin belli, sana bu şansı vereceğim dedi Önder.

Aynı Dakikalarda Kara Kuvvetleri Komutanlığı Karargahı Ankara

Kara Kuvvetleri Komutanının odasından çıkan Binbaşı odada kapalı tuttuğu cep telefonunu açar açmaz İsmail Yüzbaşı'nın mesajı ulaştı, mesaj kısaydı komutanım acil görüşelim.
İsmail Yüzbaşı çalan telefonunu emredin komutanım diye açtı, komutanım sizi aradım ama ulaşamadım
Evet kapatmıştım paşayla beraberdim gelişme var mı
Var komutanım güvenli hattan konuşalım isterseniz
Her iki askerde cep telefonlarının #08# tuşlarına bastı ve konuşmaya devam etti
Komutanım Mucit ile 3 saat evvel bağlantı kurduk,plana uygun şekilde ilerliyorlar
Şu ana kadar hiç temas olmuş mu peki
Evet komutanım bu sabaha karşı bir temas olmuş ama kayıp yok üçüncü sektörü temizlemişler
Şimdi konumları nedir
Komutanım aynı noktada sabitler geceyi bekliyorlar emrinizle harekete geçeceğiz
Tamam İsmail burdaki işim bitti bende oraya geliyorum Mucitle bağlantı kur geceye kadar kımıldamasınlar temas istemiyorum,şu dakikadan sonra başarısızlığı affetmem paşaya bilgi verdim sonucu bekliyor.
Emredersiniz komutanım.
Üç dört saat sonra yanındayım Allaha emanet ol
Sağolun komutanım.

Binbaşı şoförüne Akıncı'ya ( 4. Ana Jet Üs Komutanlığı ) sür evladım derken Ankara'dan çok uzak bir yerde Astsubay Önder'de aynı anda tüfeğinin namlusuna ilk mermisini sürüyordu....

Devam Edecek…

Selman
13.11.2006, 17:29
Hala 16 olmadı mı kardeş?Bitirde okuyalım:)

sweetrose
13.11.2006, 17:35
Kardeşim hem ders hem yazıyoruz; "copy-paste" gibi emeğe saygısızlık yok..:);)

bÖLÜM 12'YE DİKKAT!!!!!

sweetrose
13.11.2006, 17:42
Bölüm Onüç

Operasyondan Dört Gün Önce İstanbul


İstihbarat dünyası iç içe geçmiş halkalar gibidir, her bir halka bir şekilde diğer halkaya bağlanmak zorundadır bu kaçınılmazdır. İstihbarat edinebilmek için ya bu halkalardan biri olmak yada en zayıf halkaya temas etmek şarttır.Casuslar bu kuralı bilir ve uygular.
Zaman içinde casusların işlerini zorlaştıran yeni bir kavram daha ortaya çıkmıştır ki buda hücre sistemidir. Hücre sistemi gizli servislerin teknolojiden fazlasıyla yararlanmaya başladığı yıllarla birlikte kendi temel kurallarını belirlemiştir.

Üsteğmen Mustafa son üç saattir hiç susmadan konuşan Şule'ye bakıp bu kadar yeter dedi. Şule bana anlattıklarının hepsini az çok biliyorum senin bu ülkede attığın her adımdan zaten haberimiz var,genel anlamda Mossad'ın ülkemizdeki ajanları ile temasını sağlıyorsun bunu biliyoruz.Ama benim öğrenmek istediğim şey farklı...
Seninde bildiğin gibi gizli servisler yada örgütler eylemlerini yaparken hücrelerden yararlanırlar sana bu konuda eğitimlerin sırasında Mossad yeterli bilgiyi vermiştir uzun uzun anlatıp bildiğin şeylerle kafanı şişirmeyeceğim ancak bu suikaste engel olmam için en azından birkaç kişiye temas etmem gerekiyor.

- Tamam ama hücreler birbirini tanımaz ki Mustafa
- Bak Şule şöyle anlatayım istersen bir eylem olacaksa bunun ardında lojistik, keşif,saldırı yada operasyon hücreleri vardır ve bunlar birbirini tanımazlar ama her hücrenin irtibat halinde olduğu bir isim mutlaka vardır.Üstelik bu isim genelde aynı kişidir.Lojistik hücreler tıpkı senin gibi hedef ülkeye sokularak yerleştirilir yani genel anlamda kaynağa en yakın hücredir.Keşif hücreleri ise hedef ülkede yaşayan o ülkenin vatandaşı olan uç noktalarda siyasi görüşlere sahip insanları kandırıp kullanmak suretiyle oluşturulur.Operasyon hücreleride gizli servislerin yada örgütlerin yetiştirdiği beyni tamamen yıkanmış inandığı ideoloji uğruna ölmeyi göze almış insan yada insanlardan oluşur.
Tüm bu hücrelerin bağlı olduğu insan ise herkes olabilir, bu insan arkasında iz bırakmaz tüm hücrelere temas etsek bile o insana ulaşamayabiliriz, şu aşamada o insanın kim olduğu değil kimleri kullandığını bilmek önemli benim için bunu anlıyor musun.

Bu durumda bende bir hücreyim dedi kadın. Tam olarak hücre olduğun söylenemez çünkü hücreler tek kişiden oluşmaz, üstelik yapılacak suikast için Mossad'ın hücre kuracağını hiç sanmıyorum.
- Peki öyleyse neden hücreleri konuşuyoruz?
- Mossad bu suikast için dışardan birini göndermeyecekse muhtemelen Türkiye'deki aktif yada uyuyan ajanlarından birini kullanacaktır. İşte bu insanlara temas edebilmem için senin yardımın gerekiyor.
- Yapma Mustafa sen Mossadı çok hafife alıyorsun, benim temas ettiğim lojistik destek sağladığım casuslara beni kullanarak ulaşmayı nasıl düşünebilirsin ben bu insanların hiçbirinin adresini Türkiye'de ne iş yaptıklarını yada benden aldıklarıyla ne yapacaklarını bilmem. Benim görevim beni bulması söylenen kişiye vermem emredilen bilgi yada teçhizatı teslim etmektir sonrasıyla ilgilenmem dönüp arkama bile bakmam.
- Şule bana istihbaratın kurallarını hatırlatma olur mu, bunları bende biliyorum.
- O zaman benden nasıl yararlanacaksın.
- Bu suikast için hücreler kurulmasa bile temelde aynı prensiplere sadık kalınacaktır ve bu prensiplere göre gözden çıkarılması en zor halka yada hücre sensin çünkü sen kaynağa en yakın kişisin. Keşif yada saldırı için seçilen insanlar gözden çıkarılabilir harcanabilir ama sen önemlisin.Sen en çok şey bilensin...
- İyi ama Mossad bunu mutlaka düşünmüştür ben şuan sizin elinizdeyim ve teşkilat yokluğumu bir süre sonra anlayıp yerime başkasını geçirecektir.
- Yerine başkasını geçirmekle yetinmezler dedi Mustafa, büyük olasılıkla çok şey bilen insanı yani seni yok etmek isteyeceklerdir.
Mustafa'nın söylediği son söz kadının göz ardı etmeye çalıştığı gerçekti ve bu onu dehşete düşürmeye yetiyordu.

Şule şimdi soracağım sorulara net ve kısa cevaplar vereceksin tamam mı.Öncelikle bilmem gereken şey şu lojistik destek verdiğin insanlara silah yada bilgiyi nasıl temin ediyorsun?
- Silahlar genelde paket içinde özel kuryelerle evime geliyor bilgi içeren notlar ise şifreli maillerle yada üyesi olduğum internet forumlarında yine şifrelenmiş özel mesajlar şeklinde ulaşıyor. Mailler yada özel mesajlar hiçbir zaman tek parça halinde gönderilmiyor farklı yerlere birkaç parça halinde gönderiliyor.
- Peki sana bu paketleri getiren kurye şirketi hep aynı şirket mi ismini biliyor musun?
- Hayır genelde farklı şirketler ama ben hepsinin ismini not etmiştim
- Bilindik şirketler mi bunlar,yani böyle şirketler gerçekte var mı yoksa sadece kamuflaj mı?
- Bazıları bilindik şirketler ama bazılarının ismini hiç duymadım
- Üyesi olduğun internet forumları yerli siteler mi peki ?
- Yerli olanda var yabancı sitelerde var
- Sana ulaşan döküman yada silahları nasıl teslim ediyorsun
- Silah yada belgeler bana ulaştığında kiminle nerde ne zaman buluşacağım zaten belirtiliyor. Gün içinde çalışıyorum ve dikkat çekmemek için genellikle akşam saatleri belirleniyor işten çıktıktan sonra evime dönüyorum ve teslim edeceklerimi alıp buluşma noktasına gidiyorum,sonra belli metotları kullanarak paketi yada belgeyi teslim edip dönüyorum.Bu buluşma esnasında konuşmamız yada soru sormamız zaten yasak bilirsin.

Tamam Şule bunlar işe yarayabilecek şeyler biz şimdi bu kurye şirketlerini ve internet sitelerini kontrol edeceğiz bakalım ne bulacağız...
Mustafa sen benim attığım her adımdan haberinizin olduğunu söylüyorsun ama bu anlattıklarımı ilk defa duyduğun belli oluyor, siz insanları izlemek konusunda pek başarılı değilsiniz galiba dedi Şule gülerek.Mustafa bu sözü duymayı beklemiyordu açıkçası biraz düşündükten sonra iç çekerek bizim düşmanımız çok heryere yetişemiyoruz,sende oldukça yoruldun bak sabah oldu şimdi biraz uyu diyebildi.


Aynı Dakikalarda Radisson Otel Sefaköy - İstanbul

İsrail'den Türkiye'ye yaptığı yolculuğun yorgunluğunu otelin rahat yatağında çıkaran Mossad ajanı Amir sabah kahvaltısını yaptıktan sonra şık takım elbisesinin cebine Şule'nin resmini tabancasınıda çantasına koyup odadan ayrıldı.
Resepsiyon görevlisine odasının temiz olduğunu oda görevlilerinin temizlik yapmasına gerek olmadığını söyleyip otoparkta kendisi için ayarlanmış arabasına binip otelin önünden geçen E-5 karayolunun trafiğinde gözden kayboldu. Şule'yi bulabilmek için öncelikle elindeki adresleri kontrol etmesi gerekiyordu Sefaköy kavşağından dönüp Ataköy'e doğru ilerledi.

Aynı Dakikalarda Selimiye Kışla Caddesi - İstanbul

Üç gün önce Laleli'deki iş yerinde Mossad'ın Türkiye masası şefi Eliezer'den suikast emrini alan Emin Kasım son iki gündür yaptığı gibi yine bu sabahta Üsküdar'a gelmiş Selimiye kışlası civarında biraz yürümüştü. Selimiye kışlasının önünden dik rampayı yürüyerek çıkıp Çiçekçi semtine gelen Emin Kasım burada bir kafeye oturup bir gün önce ajandasına çizdiği krokiyi incelemeye başladı. Selimiye kışlasına bağlanan tüm yolları,köşe başlarını işaretlemiş,servis araçlarının geliş saatlerini not etmişti.Sadece servis araçlarının geliş saatlerini değil asıl hedefinin kışlaya geliş saatini ve izlediği güzergahıda ayrıntılı olarak çizmişti ajandasına.
Çayını içerken güzergah üzerindeki en uygun noktayı düşünüyordu, kimsenin onu göremeyeceği ama onun hedefini çok iyi görebileceği noktayı...

Çayından son yudumuda alan Emin Kasım kalemiyle kroki üzerindeki bir noktaya çarpı atıp işte burası derken Üsteğmen Mustafa yeni bilgiler peşinde koşuyor başka bir avcı ise Şule'yi arıyordu.

İstanbul'da yeni başlayan gün herkes için yeni bir umut yeni bir heyecandı ama bazı insanlar yeni başlayan bu günü herkesten daha hızlı yaşayacaktı.

Devam Edecek…

sweetrose
13.11.2006, 17:43
Bölüm Ondört

Operasyondan Dört Gün Önce İstanbul


Temel kural gizliliktir, istihbarat bu temelin üzerine inşa edilmiştir .Ne varki istihbarat dünyasının işçileri olan casuslar her zaman bu temel kurala sadık kalmazlar.Olması gerekenin aksine gizli servislerin planları eylemleri çok kısa zaman içinde diğer gizli servisler tarafından haber alınır ve karşı eylem planları işletilir.Bu döngü sürekli devam eder.İstihbarat dünyasının bu denli hareketli olması birazda buna bağlıdır.

Türk İstihbarat servislerinde yaşanan hareketlilik her zaman takipte olan gizli gözler tarafından fark edilmişti, öyleki Türk gizli servislerinin Mossad ajanı Şule'nin peşinde olduğu haberi çok kısa sürede İsrail'e ulaşmıştı. Ulaşan haberi değerlendirip karşı eyleme geçmek isteyen Mossad Şule ile irtibat kuramadığında geç kaldıklarını anlamış ve deşifre olan casuslar için öngörülen prosedürü uygulamak için harekete geçmişti.
Hedef ülkeye gönderdiğiniz bir ajan deşifre olursa ya diplomatik girişimde bulunup iadesini istersiniz yada gizli bir operasyonla ajanınızı o ülkeden kaçırırsınız, ama eğer deşifre olan ajanın ülkenin ve teşkilatın sırlarını anlatmasından şüpheleniliyorsa yapılacak tek şey o ajanı ortadan kaldırmaktır.
Mossad bu konuda hiçbir zaman riske girmez deşifre olan elemanını yok eder. İşte bu yüzden Türkiye'ye gönderilen Amir zaman kaybetmeden Şule'ye ulaşıp çok fazla konuşmasını engellemek istiyordu.

Amir Şule'nin çalıştığı seyahat acentesine geldiğinde içeriden elinde bilgisayar kasasıyla çıkan kişiye dikkatlice bakmış ve bu kişinin Şule'nin bilgisayar kayıtlarını incelemek için o kasayı aldığını anlamıştı. Yinede neler olduğunu öğrenmek için içeri girdi ve görevli bayana Kıbrıs'a tatile gitmek istediğini söyleyip fiyatlar hakkında bilgi istedi.
Görevli bayan tatil seçeneklerini anlatırken Amir nazik bir ses tonuyla kadının sözünü kesip burada kötü birşey mi oldu herkesin yüzü bembeyaz dedi. Kadın yaşadığı şoku müşterisinden saklayamadığını anlayınca evet beyefendi burada çalışan bir arkadaşımız dün gece evinde intihar etmiş, az evvel polisler gelip haber verdi.Son günlerde internet üzerinden kimlerle görüştüğünü ve intihara sebep olabilecek bir kayıt olup olmadığını incelemek içinde kullandığı bilgisayarı alıp götürdüler dedi.
Çok üzüldüm diyen adam elindeki kataloğu masanın üzerine bırakarak belki daha sonra gelmem daha uygun olur diyerek oradan çıktı.

Arabasına binip bir süre düşünen Amir demek intihar ettiğini söylediler yani kaydını siliyorlar, iyi ama seni nerede tutuyorlar Şule nasıl bulacağım seni...Keşke içeride zaman kaybetmeyip bilgisayarı götürenleri takip etseydim belki beni sana getirirlerdi dedi.Tam bu sırada elindeki ikinci adresi hatırladı Şule'nin evi.
Bu insanlar mutlaka orayada gidecektir, acele etmeliyim diyerek yola koyuldu Şule'nin evi çok uzak değildi.

Aynı Dakikalarda İncirli / Bakırköy - İstanbul

Çamlık Hastanesi'nin arka sokağında eski Bakırköy sakinlerinin oturduğu 5 katlı apartmanın 8 numaralı dairesinde Üsteğmen Mustafa ve askeri istihbaratta görevli yazılım geliştirme uzmanı Zeki, Şule'nin evinde inceleme yapıyordu. Mustafa daha çok evdeki evrak ve benzeri şeyleri incelerken Zeki bilgisayar üzerinden yapılan yazışmalara ulaşmak için tüm marifetini sergiliyordu.
Evde resmi evrak bulamayacağını anlayan Mustafa arkadaşının yanına gelerek nasıl gidiyor diye sordu.
- Komutanım kullandığı şifreleri girip mail hesaplarını inceledim ama tüm gelen-giden mailler silinmiş. Ancak yinede birşeyler bulabilirim, tabi bu biraz zaman alacak
- Fazla zamanımız yok Zeki elini çabuk tut.
- Tamam ama komutanım burada bulacağımız bilgiler ne işimize yaracak ki, sonuçta bu kadın suikasti yapacak kişi değil sadece casuslara silah ve belge temin ediyor, burada aradığımız bilgileri kendiside bize anlatabilir.
- Bu doğru Zeki ama deşifre olan bir ajan sizinle işbirliği yapacağım desede her zaman bütün bildiklerini anlatmaz, üstelik asıl işimiz bilginin kaynağına ulaşmak.Sen asıl yeteneğini o zaman ortaya koymalısın
- Nasıl yani komutanım anlamadım
- Şule'ye gelen bilgilerin kaynağına ulaşabilirsen bu kaynaktan başka kimlere emir verildiğinide bulabiliriz,buda senin işin.
- Komutanım bu çok zor iş, bu bilgiler muhtemelen Mossad'ın merkezinden geliyordur ve onların sistemi çok iyi korunur,aşmak kolay değil.
- Hayır ben bilginin kaynağının Mossad'ın merkezi olacağını sanmıyorum sen elinden geleni yap Zeki elinde geleni yap...
Bu işin kolay olmayacağı belliydi Zeki bilgisayar başında çalışırken Mustafa'da salona geçmiş Şule'nin kullandığı eşyalara göz atıyordu.

Arabasını Şule'nin evinin yüz metre ilerisine park eden Amir sakin adımlarla binadan içeri girmiş 8 numaralı dairenin önüne gelmişti.
Daire kapısının yanındaki elektrik saatini inceleyen Amir saatin çok yavaş döndüğünü görünce belliki buzdolabından başka çalışan elektrikli alet yok dedi içinden, bu evin boş olduğuna dair bir işaret olabilirdi.Emin olmak için kapıda bir süre bekleyip içeriden ses gelip gelmediğine baktı ve evin boş olduğuna karar verdi.Cebinden çıkardığı garip aleti kapı kilidine sokup kilidi açmaya çalıştı.

Birkaç saniye sonra kapı açılmıştı belindeki silahı çıkaran Amir sessizce içeri girerken dış kapının kurcalandığını fark eden Mustafa silahının emniyetini açmış salon duvarının köşesinde eli tetikte gizleniyordu...

Devam Edecek…

sweetrose
13.11.2006, 19:22
Bölüm 15

Komutanım olmayacak bu iş dedi Teğmen Can, zaman kaybediyoruz üstelik silah sesi tüm vadide inliyor Önder bitiremeyecek bu işi izin verin gidip temizleyelim şunu dedi.
Dürbünle bir kayanın arkasına saklanmış olan Önder Astsubay’ı izleyen Gültekin Yüzbaşı sana bir emir verdim ve bunu tartışmayacağım şimdi yerine dön ve ben çağırmadıkça ordan kıpırdama dedi.
Teğmen Can hırsından ne yapacağını bilemez durumdaydı komutanın anlamsız inadına bir anlam veremiyor bu inadın tüm görevi tehlikeye atacağını düşünüyordu.

Hadi oğlum Önder bitir şu işi diye söylenmeye başlamıştı Gültekin Yüzbaşı, Önder’in sezilerine ve yeteneğine çok güveniyordu. Ormanlık arazide yapılan kaçma kurtulma ve iz sürme eğitimlerinde en başarılı asker oydu,bir takım düşman askerini peşine takıp ormanlık alanda tek tek avlayabilecek yeteneğe sahip olduğunu defalarca ispat etmişti.

Tüfeğinin namlusuna mermiyi süren Önder Astsubay 10 x teleskobik dürbünle ileriyi tarıyor düşmanın saklanabileceği kendine siper edebileceği noktaları hafızasına işliyordu. Bu kadar bekleme yeter dedi kendi kendine oyun istiyorsan oynayalım diyerek hücum yeleğinden çıkardığı sis bombasını tüm gücüyle ileriye fırlattı, içinden ona kadar saydı ve yerinden fırlayıp ortalığı kaplayan sis bulutunun içinden geçip tepeye doğru uzanan bodur ağaçların arasına daldı.

Şimdi daha iyi dedi kendi kendine, ağaçların arasından hızla ilerleyerek hakim bir noktaya ulaşmak istiyordu mesafenin kapandığını düşmana yaklaştığını biliyordu beni hala izliyor musun ?
İzleseydin sana yaklaşmama izin vermezdin dedi ve olduğu yere çöktü, hadi koçum şimdi bana göster kendini.
Tüfeğin dürbünüyle az evvel hafızasına işlediği yerleri taramaya başladı ve sonunda hedefini gördü, seni buldum…

Düşman dürbünün artıkılındaydı tetiğin boşluğunu aldığı anda önce hedefin yere düştüğünü gördü sonrada vadiyi inleten sesi duydu. Hedef vurulmuştu ama Önder tetik düşürmemişti.
Tüfeğinin namlusunu sesin geldiği noktaya tepeye doğru çevirip dürbünle baktığında tıpkı kendisi gibi tüfeğinin dürbünüyle onu izleyip bir yandan da el sallayan Başçavuş Sefa’yı gördü. Şaşkınlık içinde senin burada ne işin var diyebildi.

Birkaç dakika sonra takımın yanına dönen Önder Astsubay kendisini bekleyen Gültekin Yüzbaşı’ya komutanım hedef namlunun ucundaydı diyebildi…
Neden indirmedin diye sordu komutanı, Sefa komutanım benden önce davrandı komutanım ama…
Aması yok Önder başaramadın.

Beraberindeki 5 askerle birlikte tepeden aşağı inip takımın yanına gelen Başçavuş Sefa, Yüzbaşının yanına geldiğinde komutan neden 1.sektörü terk ettiniz diye sordu. Komutanım siz indirme noktasından ayrıldıktan sonra tespit ettiğimiz unsurlar bulundukları yeri terk etti, biz bir süre uzak takip yaptık ama toplantı bölgesine gittiklerini anlayınca yön değiştirip size yetişmeye karar verdik.
Peki neden telsiz teması kurmadınız bizimle, komutanım sizin komuta merkeziyle yaptığınız görüşmeyi yakaladık telsizden bu sektörde sabit olduğunuzu anlayınca da sabaha karşı hızlı yol alıp size yetiştik.

İyi yapmışsın Sefa iyi yapmışsın da şu tavşanı niye vurdun dedi gülerek. Komutanım tepeden izledim en başından beri Önder işi çok uzattı hepimizi tehlikeye atmasına izin veremezdim.
Ama hedefi yakaladığını söylüyor…Doğrudur komutanım Önder bulunduğu yerden tavşanı vurabilirdi ama madem yakaladı vurmakta gecikmeyecekti.

Tamam Sefa geçin dinlenin biraz dedi komutan ve takıma savunma pozisyonu alması için emir verdikten sonra birkaç adım ötede oturan Önder Astsubay’a seslendi;
Takma kafana aslanım bu iş böyledir yemeyenin malını yerler Sefa 1,Önder 0 ama maç uzun.

Devam Edecek…

sweetrose
14.11.2006, 21:50
Bölüm 16

Operasyondan Dört Gün Önce İstanbul


Şule’ye ait evin kapısını içerden yavaşça kapayan Amir salona açılan kemerli kapıya doğru birkaç adım atmıştı ki duvarın köşesinden çıkan bir silüet fark etti ama refleksleri o silüet kadar hızlı değildi.

İçerdeki yabancı Amir’in silah tuttuğu elini bir çırpıda kavramış ve göhsüne çok sert bir yumruk darbesi indirmişti, tüm gücünü kullanıp bu yabancının dengesini bozmak istese de midesine ve dizlerine aldığı peş peşe darbelerin ardından yere yığılmıştı.
Yaşadığı şoku atlatan Amir doğrulup ayağa kalmak istedi tam o sırada Üsteğmen Mustafa konuştu, sakın kımıldama ellerini başının arkasında birleştir ve dizlerini bük…
Amir bu sözlere hiç tepki vermedi donuk gözlerle Mustafa’ya bakıyordu, ne o yoksa dilimizi bilmiyor musun dedi Mustafa eminim biliyorsundur ve şimdi ellerini başının üstünde birleştirmezsen emin ol o kolunu kırarım.

Amir adamın dediğini yaparken olanları hiç umursamaz gibi görünen bir başka yabancı salona girdi, komutanım misafir beklemiyorduk bu biraz sürpriz olmadı mı diye sordu.
Haklısın Zeki sürpriz oldu ama tanrı misafiri olmadığı açık diye cevapladı.

Yemek masasının sandalyelerinden birini alan Mustafa, Amir’in tam karşısına koyduğu sandalyeye otururken Zeki sen bilgisayardaki işini bitir ben burada misafirimizle biraz sohbet edeceğim dedi.
Zeki aynı umursamazlıkla salondan çıkarken Amir’in yere düşürdüğü silahı elinde tutan Mustafa sana şimdi soracağım her soruya cevap vereceksin beni cevapsız bırakman söz konusu değil.

Ben profesyonelim dedi adam benim gibilerin çok şey bilmediğini öğretmediler mi sana diye sordu.
Profesyonel olsan bu eve hırsız gibi girmezdin bu yaptığın çok acemiceydi, kapıyı çalsaydın bizi etkisiz hale getirmek için daha şanslı olabilirdin üstelik siz eskiden böyle basit hatalar yapmazdınız acaba eğitim kaliteniz mi düşüyor yoksa sen gerçekten heyecanını yenemeyen bir acemi misin?

Siz kimsiniz dedi Amir aynı sakinlikle, bizim kim olduğumuzu konuşacak kadar zamanımız yok önce seni bir tanıyalım nasıl olsa sen uzun yıllar içinde bizim kim olduğumuzu çok iyi anlayacaksın eminim senin için uygun bir hücremiz vardır diyerek Amir’i tedirgin etmek istedi üsteğmen. Elbette senin için mezarda kazabiliriz artık bu noktadan sonra tercihi sana bırakıyorum ya hücre ya mezar.

İstersen sana yardımcı olabilirim ben başlayayım sen devam et olur mu, Mossad hesabına çalışıyorsun teşkilatının pis işlerini temizlemekle görevlendirilmiş bir tetikçisin bu seferki işin de ortadan kaybolan ve Türk gizli servisinin eline düştüğünü düşündüğünüz Şule adındaki casusu ortadan kaldırmak. Buraya kadar yanılmadığımı biliyorum siz de yanılmadınız Şule elimizde, ne var ki durumu senin adına kötüleştiren asıl konu ise senin de hiçbir şey bilmeyen zavallı bir tetikçi olman.

Hiçbir şey bilmeyen zavallı bir tetikçi size ne verebilir ki dediğin gibi aldığım emri uygulamakla sorumluyum kadın hakkında bildiklerim ancak onu bulmaya yetecek bilgiler bu bilgileri de teşkilattan edindim yani işine yaramam dedi Amir.
Hayır işime yarayacaksın konuştuğun Türkçeye bakılırsa ülkemize ilk defa gelmiyorsun bu kadar mükemmel Türkçeyi kurslarda öğrenmiş olamazsın uzun süre burada yaşadığın belli, ve bu süre zarfında burada Mossad ajanlarının yanında kalıp yetiştirildiğini düşünüyorum yanılıyor muyum. Bana isim ya da isimler vereceksin mesela şu elimdeki silahı nasıl temin ettiğinden başlayabiliriz eminim anlatacak çok şeyin var ve ben sıkılmadan dinleyeceğim.

Amir benim anlatacak bir şeyim yok derken diğer odadan fırlayıp salona gelen Zeki komutanım sanırım bir şey buldum işimize yarar mı bilmiyorum bir baksanız iyi olur dedi, hemen geliyorum dedi üsteğmen elinde ki silahı Amir’e doğrultup kalkmasını işaret etti ve beraber bilgisayar başındaki Zeki’nin yanına geçtiler.

Ne buldun diye sordu Mustafa Üsteğmen, komutanım bu Şule denen kadın gelen tüm mailleri silmiş ama ben yinede bir şeyler yakaladım anladığım kadarıyla bu kadın Türkiye’deki elemanlarına lojistik destek sağlamakla görevli bundan 20 gün önce bir mail almış Fatih semtindeki şu adrese bir paket teslim edilmesi istenmiş tam 3 gün sonra paketi istenen adrese teslim ettiğine dair cevap yollamış.
Sonraki günlerde benzer mesajlar var mı diye sordu üsteğmen, hayır komutanım yok gibi görünüyor ama dediğim gibi tüm bilgilere ulaşamamış olabilirim.
Tamam Zeki buda iyidir şimdi en azından veri bankamızdan o adres de kimin oturduğunu bul bana bunu yapabilir misin, çocuk oyuncağı komutanım dedi gülerek ve birkaç tuşa basıp komutanım işte burada tapu kayıtlarına göre daire Kastamonu kütüğüne kayıtlı Beytullah Erşan’ ait ama daire iki yıldır kirada Beytullah Erşan yine kendisine ait olan Sütlüce’deki başka bir dairede ikamet ediyor.

Aferin Zeki iyi iş çıkardın tüm bu bilgilerin kopyasını al buradaki işimiz bitti sayılır şimdi şu kiralık dairede kim oturuyormuş bir bakalım içimden bir ses bu adresin bizi bir yerlere götüreceğini söylüyor dedi ve Amir’e döndü sen bu adresi biliyor musun?

Hayır diye cevapladı Amir, bak bu kötü oldu işte dedi üsteğmen bana hiç yardımcı olmuyorsun hayatın üzerine oynadığın bu kumarı kaybetmek üzeresin şimdi banyoya doğru yürü diye bağırdı, karşısındaki adamın ilk defa ses tonunu yükseltmesi Amir’i heyecanlandırmıştı odadan çıkıp koridorun sonundaki banyoya geçtiler üsteğmen diz çök dedi Amir olacakları anlamıştı hiç itiraz etmedi banyo küvetinin yanında diz çöküp başını eğdi, Mustafa Üsteğmen hiçbir şey bilmemen çok kötü diyip elindeki tabancanın tetiğini düşürdü Amir olduğu yere yığılırken fayanslara sıçrayan kanı yavaşça aşağıya doğru süzülüyordu.

Ne olduğunu anlamaya çalışan Zeki komutanım neden vurdunuz adamı diye sordu, bize vereceği bir şey yoktu yaşaması daha fazla sorun olurdu hem sen bunları düşünme şimdi, karargahı arayıp buraya bir ekip göndermelerini iste ortalığı temizlesinler cesedi de yok etsinler ben Fatih’de ki adrese gidiyorum diyerek evden ayrıldı.

Üsteğmen ilk kanı akıtmıştı ama devamının geleceği aşikardı.

Devam Edecek...

kutoz
14.11.2006, 23:17
Eren, yoruldun mu... Devamı gelecek mi. ;)

sweetrose
15.11.2006, 11:20
Erkan abi 4 bölüm daha var; sınavlardan sonra devam...

Selman
23.11.2006, 16:19
Ancak okuma fırsatı buldum.Eren sınavların daha bitmedi mi?

Ben Önder Astsubay'ı tutuyorum Sefa Başçavuş' unu geçecek:)

sweetrose
23.11.2006, 19:16
Pazar günü bitecek sınavlar; siteye girebiliyorum fakat konunun devamı için biraz daha zamana ihtiyaç var...

heyecanlanın biraz....:);)

Kaya
23.11.2006, 19:20
Teşekkürler Eren...

Selman
23.11.2006, 19:25
Dört bölüm mü kaldı şimdi?Hepsini beraber okursam daha iyi olacak.Ben heyecana gelemem.Bir süre daha başlığa uğramıyorum:)

sweetrose
23.11.2006, 19:48
Aslında 4 bölüm kaldı ama nedense; "şahıs" olayı yazı ile değilde sözlü olarak anlatacağı için biraz zor olacak buraya geçirmek. Ses kaydetme cihazı ile kaydetmemeiz gerekecek galiba...;)

sweetrose
26.11.2006, 14:03
Sınavlar sonunda bitti. "Hayat varmış"!!


...operasyona devam



Bölüm 17

Operasyondan Dört Gün Önce İstanbul

Hava kararmaya başlamıştı,Üsteğmen Mustafa Sütlüce'ye doğru yol alırken son iki gündür yaşananları ve bu tempo içinde gözden kaçırdığı bir detay olup olmadığını düşünüyordu.
Merter ile Cevizlibağ arasında sıkışan trafik Üsteğmenin akıl oyunlarını dağıtmaya yetmişti.Şimdi trafiğin zamanı mı diyerek iç çekti,yorgundu.Sonu gelmeyecekmiş gibi görünen dur kalklar araç içinde tek olanlar için daha bir çekilmez oluyordu.
Hiç kimsen yok oğlum dedi kendi kendine, ne sıkışık trafikde sohbet edebileceğin,ne de sıkıldığın günlerde yanında olacak kimsen yok.

Neyseki Cevizlibağ'dan sonra açılan trafik Üsteğmeni bu karamsar ruh halinden uzaklaştırmıştı.Yarım saat sonra elindeki adrese ulaştı.
Şule'nin bilgisayarından çıkan adrese göre Fatih semtindeki dairenin sahibi burada oturuyor olmalıydı.Şimdi bu insanları tedirgin etmeden kiracıları hakkında bilgi edinmeliydi.

Üsteğmen zili çaldı,kapıyı açan 55 yaşlarında oldukça kilolu,her mahallede bulunan meraklı teyzeleri andıran bir kadındı.
- İyi akşamlar teyzeciğim,Beytullah Bey'le görüşmek için rahatsız ettim,kendisi evde mi acaba?
- Evde,az bekle çağırayım.

Yanıldığını düşündü Üsteğmen,meraklı birine benzemesine rağmen kim olduğumu sormaması garip.Az sonra üzerindeki pijamalardan evde dinlendiği anlaşılan Beytullah Erşan, dış kapıya açılan koridorun ucunda belirdi.
- Buyrun beni sormuşsunuz ne vardı?
- Beytullah Bey merhaba,müsaitseniz sizinle biraz konuşmak istiyorum
- Sen kimsin kardeşim,hayırdır inşallah...
- Ah özür dilerim,kendimi tanıtmadım.Ben Adnan Selçuk,emlakcıyım efendim.Sizinle bu Fatih semtindeki daireniz için görüşmek istiyorum.
- Ne olmuş bizim dairemize?
- Beytulah Bey bana 5 dakika ayırın lütfen, dairenizin olduğu arazi üzerinde bazı planlarımız var size bundan bahsetmek isterim.
- Ee içeri buyur o zaman kapıda kalma.

Salona geçip oturduklarında Üsteğmen Anadolu insanını kandırmanın ne kadar kolay olduğuna bir kez daha tanık oluyordu.
- Beytullah Bey,böyle aniden ziyaret ettiğim için kusura bakmayın,daire sahipleri ile yüz yüze görüşmeyi tercih ediyorum.Efendim, biz Fatih'deki yeniden yapılanma projesi kapsamında eski evleri yıkıp yerine büyük ve lüks apartmanlar yapacağız.Tabi araziler bize ait olmadığı için tapu sahipleri ile görüşüyoruz,yaptığımız apartmanlardan tapu sahiplerine yeni daireler vereceğiz.Öğrendiğim kadarıyla sizin oradaki daireniz zaten boşmuş...
- Yok yok, boş değil kirada benim evim.
- Kirada mı, ama benim muhtarlıktan aldığım kayıtlara göre boş görünüyor eviniz.
- Belki kiracı muhtarlığa kayıt yaptırmamıştır,o yüzden boş görünüyor olabilir mi?
- Olabilir,ne zamandır kirada eviniz?
- İki yıl oldu neredeyse
- Hayret, bu kiracılara güven olmuyor.İki yıldır otur ama muhtarlığa ikametini verme olacak iş mi?
- Valla ben de anlamadım ama bir ara hatırlatırım bunu.Zaten biraz garip adamdır benim kiracım,ama paralıdır geçen sene bir yıllık kirayı peşin ödedi.
- İyi kiracı bulmuşsunuz Beytullah Bey, o kadar zengin adamın o semtde işi ne,şanslısınız vallahi.
- Kiracımın paradan yana derdi yok,Laleli'de dükkanı var.Bende Laleli'de çalıştım yıllarca, bilirim az çok oranın esnafını,benim kiracı Emin Kasım sessiz adamdır.Aslında ben biliyorum benim evi niye tuttuğunu,anlarsın işte...

Ev sahibinin yüzündeki muzip ifadeyi gören Üsteğmen,anlarım tabi dedi bıyık altından gülerek.Aradığı kişi hakkında yeterli bilgiyi almıştı.Daha detaylı bilgiyi askeri istihbaratın bilgisayarından öğrenebileceğini biliyordu nasılsa.Şimdi kaybolma zamanıydı.
- Beytullah Bey,siz bu konuyu bir düşünün.Ben müsait bir zamanda gelir konunun detaylarını size aktarırım,eğer evet derseniz hiç para harcamadan çok lüks bir daire sahibi olacaksınız.
- Düşünmeye gerek yok aslında beyim,teklifiniz çok mantıklı zaten bizim bina virane oldu.Ne zaman isterseniz gelin görüşelim,ben genelde evdeyim.

Gayet memnun şekilde evden uğurlanan Mustafa Üsteğmen,cep telefonundan Zeki'yi aradı.Zeki,Şule'nin evinde işini bitirip karargaha dönmüştü bile.
- Bana derhal Laleli'de esnaflık yapan Emin Kasım'a ait tüm bilgileri toparlamanı istiyorum Zeki.Kimdir nedir,ne yer ne içer her şeyi istiyorum.
- Hemen komutanım, komutanım bir iz mi buldunuz?
- Umalım öyle olsun Zeki,umalım öyle olsun...

Aynı Saatlerde Beykoz - İstanbul

Emin Kasım yıllar evvel yaptırdığı villasında ajandasına çizdiği kroki üzerinde çalışmaya devam ediyordu.İşi bitirdikten sonra kimseye görünmeden nasıl uzaklaşacağını en ince ayrıntısına kadar hesaplamalıydı.
Sokaklar arasındaki mesafeyi,bu mesafeleri ne kadar zamanda kat edeceğini, trafik ışıklarını köşe başlarını,dar yada çıkmaz sokakları hafızasına işlemek için sürekli tekrar yapıyordu.
Eskiden olsa Selimiye'de dolaşarak her yerini öğrenebilirdi.Ama şimdi neredeyse her iş yerinin önünde kaldırıma bakan güvenlik kameraları vardı,tabi emniyetin yerleştirdiği kameralarda cabası.O semtde ne kadar çok gezerse arkasında o kadar çok görüntü bırakırdı.
Saatine baktı,uykusuz kalmamalıyım diye düşündü.Ajandasını kapatıp yatağına uzanırken üç gün sonra ülkede olacakları düşünmeye başladı,çok şey değişecek diye mırıldandı.Çok şey...

Devam Edecek

Selman
26.11.2006, 14:07
Eyvallah Eren.Bittiğinde altına "Bitti" diye not düşersen bizde okuruz:)

sweetrose
26.11.2006, 15:10
Son 2 bölüm sen okumaya başla bence şimdiden :)

Selman
08.12.2006, 22:50
Hani nerde?:)

Reel0036
14.12.2006, 12:09
Bordomavi net'in saygıdeğer üyeleri,değerli yöneticiler.

Siyah Çelenk Operasyonu,2005 yılının Aralık ayından itibaren kaleme aldığım ve internet de üyesi olduğum askeri forumlarda yayınladığım bir eserdir.

Bu öykü,ilk olarak www.birliknet.com (http://www.birliknet.com) daha sonra da www.trmilitary.com (http://www.trmilitary.com) ve son olarak şahsıma ait http://reelstrateji.blogcu.com/ (http://reelstrateji.blogcu.com/) adreslerinde tarafımdan yayınlanmıştır.Yayınlanmış her bölümün noter tarafından adıma onaylanmış orjinal hali elimdedir.
Aynı zamanda şahsıma ait bu öykü farklı sitelerde farklı kişilerce, kaynak kişi ve link belirtilerek yayınlanmakta ve ben de bundan büyük mutluluk duymaktayım.

Ancak;Bu forumda SWEETROSE isimli arkadaşımızın benim eserimi kaynak belirtmeden kendi adıyla yayınlamasını şiddetle kınıyor emeğe karşı yapılan bu saygısızlığı yine bu forumun değerli üyelerinin ve yöneticilerinin takdirine bırakıyorum.


Aslında 4 bölüm kaldı ama nedense; "şahıs" olayı yazı ile değilde sözlü olarak anlatacağı için biraz zor olacak buraya geçirmek. Ses kaydetme cihazı ile kaydetmemeiz gerekecek galiba...;)

SWEETROSE arkadaşımız bu tür mesajları ile öykünün yazarı,yani beni tanıdığı izlenimi uyandırmakta,bu eseri benim ağzımdan yazdığını ima etmektedir.
Ben bu arkadaşı tanımadığımı ifade etmek istiyorum.Dolayısıyla benim öykümü ses cihazıyla kaydetmesi gibi bir olasılık asla söz konusu değildir.
Öykünün kaç bölüm olacağı henüz netleşmediği gibi,4 bölüm sonra biteceği şeklinde yapılan iddianında bir aslı yoktur.

SWEETROSE arkadaşımız öykümü yayınlarken en azından alıntı yaptığı kaynağın linkini yayınlama nezaketini gösterseydi inanın çok sevinir bu mesajı yazma gereği duymazdım.
Ancak beni tanıyan ve bu forumu takip eden bazı dostlarım,konudan beni haberdar edince bu yazıyı yazmak zorunda kaldım.

Bordomavi net'in değerli üyeleri, kaleme aldığım bu öyküyü,askeri-siyasal konuları içerik kabul eden forumlarda yayınlarken amacım;Türk Silahlı Kuvvetlerinin en önemli ve en gizli birliklerinden biri olan Özel Kuvvetler Komutanlığı hakkında bilgi vermek,bu komutanlıkda görev yapan kahraman Bordo Berelilerin hayatlarından kesitler sunmaktı.

Bu öyküyü,forum çatısı altında SWEETROSE arkadaşımızın yaptığı gibi Özel Kuvvetler operasyonudur ya da gerçek olaylar anlatılıyor şeklinde yansıtmak herşeyden önce Askeri makamlarca suç kabul edilmektedir.
Özel Kuvvetler Komutanlığı'nın operasyonları Genelkurmay Başkanlığı tarafından halka duyurulmadığı sürece 3.şahıslar tarafından açıklanamaz.
Özel Kuvvetler Komutanlığı (Bordo Bereliler) ileri teknoloji ürünü cihazlar ve silah sistemleri ile donatılmış üstün eğitim ve esnek bir komuta sistemine sahip çok maksatlı bir kuvvetdir.Herşeyden evvel bu komutanlığın tüm faliyetleri birinci dereceden gizlilik arz etmektedir.

Bu vesile ile üyesi olduğum Bordomavi net'in tüm üyelerine ve değerli yöneticilerine saygılarımı sunar,çalışmalarınızda başarılar dilerim.

Reel0036
http://reelstrateji.blogcu.com/

Kaya
14.12.2006, 12:24
Burada bir yanlış anlama olacaktır. "Sweetrose" kullanıcı adlı arkadaşımız kendisine ait olmayan bir eseri sahipleneceğini düşünmüyorum...

Kaldıki;

Başlığın ilk mesajında şöyle bir açıklama getirmiş durumdadır...

"16 Bölüm halinde yazılmış olan bu eseri değerli bir askeri şahsiyet gerçek olaylardan derleyerek yazmıştır. Beğeneceğinize emin olduğum bu eserin ilk bölümünü yayınlıyorum. Eser notere onaylatılıp şahsa ait olarak imzalanmıştır."

Kısacası burada bir art niyetten çok, bir yanlış anlama söz konusu olabilir...

Size ait olan bu yazı için öncelikle biz teşekkür ederiz.

sweetrose
14.12.2006, 13:57
Bordomavi net'in saygıdeğer üyeleri,değerli yöneticiler.

Siyah Çelenk Operasyonu,2005 yılının Aralık ayından itibaren kaleme aldığım ve internetde üyesi olduğum askeri forumlarda yayınladığım bir eserdir.

Bu öykü,ilk olarak www.birliknet.com (http://www.birliknet.com) daha sonra da www.trmilitary.com (http://www.trmilitary.com) ve son olarak şahsıma ait http://reelstrateji.blogcu.com/ (http://reelstrateji.blogcu.com/) adreslerinde tarafımdan yayınlanmıştır.Yayınlanmış her bölümün noter tarafından adıma onaylanmış orjinal hali elimdedir.
Aynı zamanda şahsıma ait bu öykü farklı sitelerde farklı kişilerce, kaynak kişi ve link belirtilerek yayınlanmakta ve ben de bundan büyük mutluluk duymaktayım.

Ancak;Bu forumda SWEETROSE isimli arkadaşımızın benim eserimi kaynak belirtmeden kendi adıyla yayınlamasını şiddetle kınıyor emeğe karşı yapılan bu saygısızlığı yine bu forumun değerli üyelerinin ve yöneticilerinin takdirine bırakıyorum.



SWEETROSE arkadaşımız bu tür mesajları ile öykünün yazarı,yani beni tanıdığı izlenimi uyandırmakta,bu eseri benim ağzımdan yazdığını ima etmektedir.
Ben bu arkadaşı tanımadığımı ifade etmek istiyorum.Dolayısıyla benim öykümü ses cihazıyla kaydetmesi gibi bir olasılık asla söz konusu değildir.
Öykünün kaç bölüm olacağı henüz netleşmediği gibi,4 bölüm sonra biteceği şeklinde yapılan iddianında bir aslı yoktur.

SWEETROSE arkadaşımız öykümü yayınlarken en azından alıntı yaptığı kaynağın linkini yayınlama nezaketini gösterseydi inanın çok sevinir bu mesajı yazma gereği duymazdım.
Ancak beni tanıyan ve bu forumu takip eden bazı dostlarım,konudan beni haberdar edince bu yazıyı yazmak zorunda kaldım.

Bordomavi net'in değerli üyeleri, kaleme aldığım bu öyküyü,askeri-siyasal konuları içerik kabul eden forumlarda yayınlarken amacım;Türk Silahlı Kuvvetlerinin en önemli ve en gizli birliklerinden biri olan Özel Kuvvetler Komutanlığı hakkında bilgi vermek,bu komutanlıkda görev yapan kahraman Bordo Berelilerin hayatlarından kesitler sunmaktı.

Bu öyküyü,forum çatısı altında SWEETROSE arkadaşımızın yaptığı gibi Özel Kuvvetler operasyonudur ya da gerçek olaylar anlatılıyor şeklinde yansıtmak herşeyden önce Askeri makamlarca suç kabul edilmektedir.
Özel Kuvvetler Komutanlığı'nın operasyonları Genelkurmay Başkanlığı tarafından halka duyurulmadığı sürece 3.şahıslar tarafından açıklanamaz.
Özel Kuvvetler Komutanlığı (Bordo Bereliler) ileri teknoloji ürünü cihazlar ve silah sistemleri ile donatılmış üstün eğitim ve esnek bir komuta sistemine sahip çok maksatlı bir kuvvetdir.Herşeyden evvel bu komutanlığın tüm faliyetleri birinci dereceden gizlilik arz etmektedir.

Bu vesile ile üyesi olduğum Bordomavi net'in tüm üyelerine ve değerli yöneticilerine saygılarımı sunar,çalışmalarınızda başarılar dilerim.

Reel0036
http://reelstrateji.blogcu.com/

Değerli kardeşim;

Günler öncesinde yazılmaya başlanılan bu eserin size ait olduğu bilinen siteden malum ve bunun yayınlanması hakkında daha önce belirttiğim gibi, sizin notere onaylatıp, şahsınıza münhasır olduğunu dile getirmiştim. Kaynak belirtmeden yazılan bu yazının gerçek adresinide bana özelden mesaj atan şahıslara ilettim. Bunun dışında bu yazıyı bana iletip aktaran şahıs ise, kalan 4 bölümün yazılı ve sözlü olarak iki bölümde aktarılacağını yazı ile sunmuştur. Yazıların devamı niteliğindeki 4 bölüm ise; bilinen siteden ulaştığım bir şahsın özel mesajı bana aktarılmıştır. Bunun dışında art niyetin olmadığı malum.

Olayların gerçekliği hakkında ise; onu bir kere daha düşünmekte yarar olacağını söylemem gerekiyor...


SWEETROSE arkadaşımız bu tür mesajları ile öykünün yazarı,yani beni tanıdığı izlenimi uyandırmakta,bu eseri benim ağzımdan yazdığını ima etmektedir.
Ben bu arkadaşı tanımadığımı ifade etmek istiyorum.Dolayısıyla benim öykümü ses cihazıyla kaydetmesi gibi bir olasılık asla söz konusu değildir.
Öykünün kaç bölüm olacağı henüz netleşmediği gibi,4 bölüm sonra biteceği şeklinde yapılan iddianında bir aslı yoktur.


Düşünmekte yarar var...;)

Reel0036
14.12.2006, 14:36
Değerli kardeşim;

Günler öncesinde yazılmaya başlanılan bu eserin size ait olduğu bilinen siteden malum ve bunun yayınlanması hakkında daha önce belirttiğim gibi, sizin notere onaylatıp, şahsınıza münhasır olduğunu dile getirmiştim. Kaynak belirtmeden yazılan bu yazının gerçek adresinide bana özelden mesaj atan şahıslara ilettim. Bunun dışında bu yazıyı bana iletip aktaran şahıs ise, kalan 4 bölümün yazılı ve sözlü olarak iki bölümde aktarılacağını yazı ile sunmuştur. Yazıların devamı niteliğindeki 4 bölüm ise; bilinen siteden ulaştığım bir şahsın özel mesajı bana aktarılmıştır. Bunun dışında art niyetin olmadığı malum.

Olayların gerçekliği hakkında ise; onu bir kere daha düşünmekte yarar olacağını söylemem gerekiyor...
Düşünmekte yarar var...;)

Sn.Sweetrose,

Siz de takdir edersinizki ne benim, ne de bu öyküyü takip eden okuyucuların kalan 4 bölümün yazılı ve sözlü aktarılacağı bilgisini bir başkasından aldığınızı anlamamız pek mümkün değil.
Çünkü siz yazınızda " Aslında 4 bölüm kaldı ama nedense; şahıs olayı yazı ile değilde sözlü olarak anlatacağı için biraz zor olacak buraya geçirmek. Ses kaydetme cihazı ile kaydetmemiz gerekecek galiba" demişsiniz.
Şimdi bu cümleleri okuyan herkes sanırım benim gibi düşünmüştür,yanılıyor muyum?

Ayrıca yukarıdaki mesajımda belirttiğim gibi öykünün kaç bölüm sonra biteceği netlik kazanmış değildir.Aslında öyküyü taslak halinde yazıp bitirdim,yani final bölümünü bile yazdım ancak,henüz bölümlere ayırmadım ve açık kaynaklarda yayınlamadım.
Öykü hakkında bilgi aldığınız kişi kimdir bilemiyorum fakat,öykünün devamı hakkında yani içeriği hakkında kimseye bilgi vermediğimi bilmenizi isterim.

Bu vesile ile bir konuya daha değinmek de yarar görüyorum;Bu öykünün sizin adınızla yayınlanmasından hiç bir şekilde rahatsızlık duymuyorum.Aksine yazımın daha çok insan tarafından okunmasından mutluluk duymaktayım,ne var ki benim sitemim aslında kaynağını bildiğiniz bir yazının linkini vermemenizeydi.Sağlık olsun.:)

Netice itibari ile Türk Silahlı Kuvvetleri'nin özel bir birliğini anlatan bu yazıyı daha çok insanın okumasına vesile olduğunuz için size teşekkür etmek isterim.

Olayların gerçekliği hakkında yaptığınız yoruma bir cevap yazmıyorum,bu tamamen sizin takdirinizdir.

Not: Site yöneticisi Sn.Kaya arkadaşımızın izni ile bu forumda başka bir başlık altında, Özel Kuvvetler Komutanlığı hakkında bazı genel bilgiler vereceğim.Sormak istediğiniz bir soru olursa seve seve cevaplarım.

Sevgi ve saygılarımla
Reel0036

sweetrose
14.12.2006, 23:33
Sn.Sweetrose,

Siz de takdir edersinizki ne benim, ne de bu öyküyü takip eden okuyucuların kalan 4 bölümün yazılı ve sözlü aktarılacağı bilgisini bir başkasından aldığınızı anlamamız pek mümkün değil.
Çünkü siz yazınızda " Aslında 4 bölüm kaldı ama nedense; şahıs olayı yazı ile değilde sözlü olarak anlatacağı için biraz zor olacak buraya geçirmek. Ses kaydetme cihazı ile kaydetmemiz gerekecek galiba" demişsiniz.
Şimdi bu cümleleri okuyan herkes sanırım benim gibi düşünmüştür,yanılıyor muyum?

Ayrıca yukarıdaki mesajımda belirttiğim gibi öykünün kaç bölüm sonra biteceği netlik kazanmış değildir.Aslında öyküyü taslak halinde yazıp bitirdim,yani final bölümünü bile yazdım ancak,henüz bölümlere ayırmadım ve açık kaynaklarda yayınlamadım.
Öykü hakkında bilgi aldığınız kişi kimdir bilemiyorum fakat,öykünün devamı hakkında yani içeriği hakkında kimseye bilgi vermediğimi bilmenizi isterim.

Bu vesile ile bir konuya daha değinmek de yarar görüyorum;Bu öykünün sizin adınızla yayınlanmasından hiç bir şekilde rahatsızlık duymuyorum.Aksine yazımın daha çok insan tarafından okunmasından mutluluk duymaktayım,ne var ki benim sitemim aslında kaynağını bildiğiniz bir yazının linkini vermemenizeydi.Sağlık olsun.:)

Netice itibari ile Türk Silahlı Kuvvetleri'nin özel bir birliğini anlatan bu yazıyı daha çok insanın okumasına vesile olduğunuz için size teşekkür etmek isterim.

Olayların gerçekliği hakkında yaptığınız yoruma bir cevap yazmıyorum,bu tamamen sizin takdirinizdir.

Not: Site yöneticisi Sn.Kaya arkadaşımızın izni ile bu forumda başka bir başlık altında, Özel Kuvvetler Komutanlığı hakkında bazı genel bilgiler vereceğim.Sormak istediğiniz bir soru olursa seve seve cevaplarım.

Sevgi ve saygılarımla
Reel0036


Değerli Reel0036

Öncelikle şunu belirtmek isterim ki; yazı benim tarafımdan yazıldığına dair hiç ibare kullanmadım; aksine yazıyı kopyala-yapıştır değil; emeğinize saygısızlık olmaması için direkt olarak zaman ayırarak yazma gayreti içerisinde ve başka bir şahsa ait olduğunu belirterek yazdım. Eğer bundan müteessir olacaksanız; evet taktiksel hata fakat stratejik değil...

Ayrıca tekrar pekiştirme zahmeti içine düştüğünüz benim ifadelerimde; bir art niyet olmadığını size söylemiştim ki; bununda değerli sitemizden değerli bir şahıs tarafından bana iletildiğini açıkca söylediğimi hatırlıyorum...

TSK'nin ve dünyanın en seçkin birlikleri arasında( parakros yarışmasında görülmüştür ) yer alan Özel Kuvvet Komutanlığımızın bu gibi durumlarda şu günlerde hassas olduğunu biliyoruz; fakat şunu unutmamak gerekir ki; yazdığınız yazının büyük bir caydırıcılık etkisi vardır. Takdire şayandır.

Eğer bu açıklamalarım, değerli düşüncelerinizi mantıki bir içtimaya sokamadığı takdirde; www.trmilitary.com adlı değerli sitemizden size özel mesaj ile konunun detaylı bir açıklamasını yapabilirim...

Değerli zalim_nasah'ın ( her ne kadar bu konularda konuşmasada ) değerli katkıları gibi sizinde değerli katkılarınız olumlu ve takdirle karşılanmaktadır.


Saygılarımla...

sweetrose
15.12.2006, 07:55
Bölüm 18

Operasyondan Üç Gün Önce Kara Kuvvetleri Karargahı Ankara

Saat gece yarısını birkaç dakika geçmişti.Üç ay evvel yapılan atamalarla Kara Kuvvetleri Komutanı olan Orgeneral Necip Karataş dirseklerini masaya dayamış, parmak uçlarını dudağının üstünde birleştirmiş düşünüyordu. Endişeliydi.
Telefona uzandı, emir subayını içeri çağırdı.Ahizeyi elinden bıraktığı sırada kapı çalmıştı bile…
- Emredin komutanım
- Kırmızı listeye haber ver evladım, 3 saat sonra yuvada olmalarını istiyorum.

Emir subayı Emredersiniz komutanım derken hissettiği endişeyi saklamaya çalıştı, kırmızı listenin ne anlama geldiğini biliyordu.
Selam verip odadan çıktı, hızla kendi odasına yürüdü.Masasının yanındaki meşe kaplama dolabın kilidini açtı,Aselsan üretimi elektronik cihazın birkaç düğmesine peş peşe bastı,son düğmeye basmasının ardından cihaz sayısal içerikli şifrelenmiş kodları 12 üst düzey askeri yetkilinin sürekli yanlarında bulundurduğu çağrı cihazlarına ulaştırmıştı bile.

Emir subayı yeniden kapıyı vurup komutanın odasına girdi…
- Kırmızı listeye haber ulaştırıldı komutanım, aracınız hazır hemen çıkabiliriz.
- Ankara dışında olan var mıydı.
- Evet komutanım, Harun Albayım Kayseri’deydi ama yetişecek hava yoluyla intikal edecek yuvaya.
- Tamam o halde sen aşağıda bekle bizde çıkacağız birazdan..
- Emredersiniz komutanım.

3 Saat Sonra Ankara Bilinmeyen Bir Yer

Radyasyon,kimyasal ve biyolojik saldırılara dayanabilecek,özel filtreleme cihazları olan,aylarca yetecek erzağın depolandığı özel iletişim sistemleriyle donatılmış komuta kontrol merkezi yerin metrelerce altına inşa edilmişti.

Orgeneral Necip Karataş, el işlemesiyle süslenmiş masanın etrafında toplanmış komutanları göz ucuyla süzdükten sonra söze başladı.
- Sizleri bu saat de çağırdığım için üzgünüm, ne var ki konu acil.
Uykusuz kaldığı çökmüş gözlerinden belli olan Tuğgeneral Cevat Akkaya koltuğunda hafifçe öne eğilerek sordu, konu nedir
Necip Karataş sıkıntısını belli eder bir ifadeyle cevapladı
- Beyler konu şu; Aldığımız istihbarata göre bir suikast tehlikesi söz konusu.
Odadaki bir komutan hariç, herkes bir anda başını kaldırıp komutana baktı, Tuğgeneral komutanın sözüne devam etmesine fırsat tanımadan araya girdi
- Kime karşı
Komutan cevapladı
- Bu konuda net bir bilgi yok,ama yapılan değerlendirme hedefin 1.Ordu Komutanı olabileceği şeklinde.Elbet de bu bir yanıltmaca da olabilir.
Çağrı haberini alır almaz Kayseri’den apar topar yuvaya dönen Harun Albay söz istedi, komutan konuşmasına izin verdiği anlamında başını salladı.
- Komutanım istihbaratın kaynağı nedir, bu bilgi dış kaynaklı mı, değerlendirme neye göre yapıldı.Bu saldırı sadece bir komutana değil,ülkeye yapılmış saldırı olacaktır savaş sebebidir, arkasında kimin olduğunu biliyor muyuz.

Necip Karataş koltuğuna yaslandı birkaç saniye sessiz kaldı.
- Elimizdeki bilgiler Mossad’ı işaret ediyor beyler.
O odada biri hariç hiçbir komutan bu cevabı beklemiyordu, hepsi birkaç saniye için bunun nedenlerini düşündü, mantıklı gelmiyordu.
Komutan söze devam etti
- Şu an İstanbul’da istihbarat bu konuyu araştırıyor, bazı isimlere temas edildi bile, sorgu ve araştırmalar devam ediyor.Ne var ki, edinilen bilgilerin bizi bu suikast olayına ulaştıracağı konusunda henüz net bir bilgi edinemedik.Temas ettiğimiz insanlar Mossad’ın ülkeye soktuğu ve bu konuyla ilgisi olmayan casuslarda olabilir.Biz yinede bir sonuca ulaşmak için çalışıyoruz.
Sizleri buraya çağırmamın nedeni böyle bir eylem gerçekleşirse ne şekilde karşılık vereceğimizi tartışmak.Hedef herkes olabilir şu an kişiler üzerine konuşmuyorum.

O ana kadar konuşmaları sakin şekilde dinleyen Deniz Kuvvetleri Komutanı söze karıştı.
- Demek kaderde üçüncü cihan harbine katılmak da varmış.

Masanın sol ucunda oturan ve az evvel duydukları karşısında şaşırmayan tek kişi olan Tümgeneral Emrah Özocak söz istedi ve konuşmaya başladı
-Komutanım özür dilerim ama sizi üçüncü cihan harbine katılma zevkinden mahrum bırakacağız .Emrimdeki tüm personel şu an bu konuyu araştırıyor.Sadece İstanbul’da değil, ülkenin her köşesinde daha evvel tespit edilen şüpheli kişiler takip altında.
Aynı zamanda İstanbul’da devam eden ciddi bir çalışmamız var, bir sürek avı diyebiliriz.Size garanti ederim bu işin önüne geçeceğiz,en iyi eğitilmiş istihbaratçılarımız işin peşinde,o tetiği çekecek kişiyi bulacağız.

Ya bulamazsak diyerek Tümgeneralin sözünü kesen yine Cevat Akkaya oldu ama Necip Paşa araya girdi.
- Evet bizde bunu konuşmak için buradayız, bu gece buradan bir karar çıkaracağız, komutan ( Gen.Kur.Bşk.) bu sabah Özbekistan’dan dönecek kendisini derhal bilgilendirmemiz gerekiyor.

Aynı Dakikalarda Fatih İstanbul

Üsteğmen Mustafa, beraberinde tepeden tırnağa silahlı özel bir ekiple Emin Kasım’a ait olduğu belirlenen dairenin kapısında içeri girmek için son hazırlığı yapıyordu. Dışarıdan salon ışığının yandığını görmüşlerdi.
Tamam işaretiyle birlikte dış kapı kırıldı, ekip bir anda eve daldı ve peş peşe Temiz sesleri duyuldu.
Ev boştu.

Devam Edecek

Reel0036(alıntıdır).... şahsa münhasır yazıdır..!

Reel0036
05.06.2007, 17:22
Bölüm 19


Operasyondan İki Gün Önce İstanbul


Akreple yelkovanın on ikinin üzerindeki kısa buluşması yeni günü müjdelerken Üsteğmen Mustafa’nın sıkıntısı had safhadaydı.Birkaç saat evvel Emin Kasım’a ait olduğunu tespit ettikleri eve baskın düzenlemişler ancak bir sonuç alamamışlardı.Uzman ekipler evi incelemiş hiçbir şey bulamamıştı…Ne bir parmak izi ne saç teli nede herhangi bir döküman yoktu, sadece yatak odası ile salon duvarı arasına özenle yapılan zula yerini bulabilmişlerdi ancak o bölmede boştu.
Emin Kasım, halen Üsteğmen Mustafa’dan bir adım öndeydi…

Cihan Astsubayın kullandığı araç Kemerburgaz yakınlarındaki Özel Kuvvetlere ait güvenli eve ulaştığında Üsteğmen Mustafa arka koltukta uyuyordu; motoru stop eden Cihan arkasına dönüp komutanına seslenecekti ki Mustafa gözlerini açıp yerinde doğruldu.
- Uyuyorsunuz sanmıştım komutanım
- Uyuyordum Cihan
- Yorgun görünüyordunuz, uyanabilmenize şaşırdım komutanım
- Bende yol boyunca asfalttaki bütün çukurlara düşmeyi nasıl başardığına şaşırdım Cihan

Üsteğmen Mustafa araçtan inip güvenli eve girdi ve bir alt katta tutulan Şule’nin bulunduğu odaya yöneldi.Mustafa sorgu odasına girdiğinde Şule elleri arkadan kelepçelenmiş şekilde oturuyordu, yüzü solmuş gözleri çökmüştü…
Şule, karşısında durup öylece bekleyen Mustafa’nın ne diyeceğini merak ediyordu, son sorgudan bu yana odaya hiç kimse gelmemişti.
Tam neler oluyor diye soracaktı ki Üsteğmen Mustafa söze girdi;
- Evin güzelmiş Şule
- Ev işte
- Bilgisayarından bazı kayıtlara ulaştık ancak yeterli değil, bana anlatmadığın ne var Şule
- Siz zaten benim hakkımda her şeyi biliyorsunuz, ne olabilir size anlatmadığım
- Bak kızım 2 gündür uyumuyorum, uykusuz olduğum zamanlar şiddete meyilli biri olduğum söylenir…Şimdi beni yormadan, sorularıma soruyla cevap vermeden uslu ulsu konuşalım.Unutma hayatın hala iki dudağımın arasında.
- Sizinle işbirliği yapacağım biliyorsun.
- Buna mecbursun
- Şimdi ne yapmalıyım
- Peki o halde baştan alalım Şule, silahları ve bilgileri nasıl temin ediyordun bir kez daha anlat
- Söylediğim gibi silahlar özel kuryelerle paket içinde geliyordu.Bilgiler ise yine kurye veya e-mail yoluyla yada üyesi olduğum yerli ve yabancı forumlardan özel mesajla ulaşıyordu.
- Kurye şirketlerini araştırıyoruz Şule, bu forumlardan sana özel mesajları kim gönderiyordu.
- Genellikle mesajı atacak kişi foruma üye olup bana özel mesaj atıyor ve bir daha o ismi asla kullanmıyor.Ama benim üyeliğimi biliyor, sanırım onlara bu bilgiyi teşkilat veriyor.
- Edindiğin bilgi notlarını ve silahları nasıl teslim ediyordun peki
- Sana söyledim, gün içinde çalıştığım için genellikle akşam iş çıkışı belirtilen yere gidiyorum, teslim alacak kişide orada oluyor, paketi teslim edip dönüyorum ve bu sırada o kişiyle asla konuşmuyoruz.
- Aynı kişiye paket teslim ettiğin oldu mu
- Hayır olmadı, ama bir saniye evet oldu…Bir defa oldu
- Peki ona ne verdin, silah mı bilgi mi
- Ona hem bir paket, hem de bilgi notu verdim
- O notta ne yazıyordu Şule
- Bilmiyorum, bana gelen notlar kriptoludur.Şifreyi ancak teslim alan kişi çözebilir.
- Her iki teslimatta da dikkatini çeken ortak bir nokta varmıydı
- Aslında yoktu, yani bilgilerin bana ulaşma şeklinde hiçbir anormallik olmadı.Ama her iki buluşmada aynı yerde oldu.
- Nerede
- Beykoz tarafında
- Beykoz’da nerede
- Beykoz Koruluğunda, hani içinde belediyenin sosyal tesislerinin bulunduğu koruluk varya işte orada.
- Tesislerde mi buluştunuz
- Hayır, koruluğun aşağısındaki koşu parkurunun orada buluştuk, Pazar günüydü sabah erken saatlerde.
- Buluşma nasıl oldu iyi düşün Şule, dikkatini çeken ne vardı.
- Orada koruluğun içinde sabah sporu yapan insanlar vardı, yürüyen koşan insanlar.Ben oradaki banklardan birine oturdum ve bekledim, paketi teslim almaya gelen kişide spor yapmaya çıkmış insanlardan farklı değildi.Bir süredir orada koştuğu belliydi, terlemişti ve üzerinde eşofman vardı.
- Yanına geldiğinde ne oldu
- Hiçbir şey, banka doğru yaklaştı parolayı söyledi ve yanımda götürdüğüm sırt çantasını alıp yanımdan uzaklaştı, normal bir tempoda koşmaya devam etti.Ben paketi verdikten sonra oradan ayrıldım.
- Hepsi bumu
- Hepsi bu

Üsteğmen Mustafa yaktığı sigarayı nefesleyip Şule’nin anlattıklarını düşünüyordu ki sorgu odasının kapısı açıldı ve Cihan Astsubay içeri girdi; Komutanım, Laleli’de ki araştırmamız sonuç verdi.Emin Kasım’ın kimlik bilgilerini ve işlettiği mağazayı bulduk, bu dosyada fotoğrafı da var.
Dosyayı alan Mustafa ilk sayfadaki resmi alıp Şule’ye döndü.
- Buluştuğun adam bumuydu
- Evet buydu


Birkaç Dakika Sonra Hasdal Kışlası - İstanbul

Kendisine tahsis edilen odada koltuğa uzanıp nöbetinin bitmesini bekleyen Teğmen Ergin, çalan cep telefonuna cevap verdiği an ayağa dikilmişti; Arayan Üsteğmen Mustafa’ydı.
- Emredin komutanım
- Takımını toplayıp Beykoz’a gidiyorsun Ergin, birazdan sana detaylı bilgiler ulaşacak.Adamımız Emin Kasım.
- Ne yapmamı istiyorsunuz komutanım
- Beykoz civarında her yeri araştır, oradaki habercilerimize ulaş, uyuyanları uyandır.Bana bu adamı bul Ergin, bana bu adamı bul.
- Emredersiniz komutanım.

Birkaç Dakika Sonra Ege Otel - Laleli – İstanbul

Laleli’de ki üç yıldızlı Ege Oteli’nin müdürü Aziz, çalan cep telefonundaki numarayı görünce ayağa kalkıp odasının kapısını kapattı ve telefona cevap verdi;
- Emredin komutanım
- Merhaba Aziz, otel müdürlüğü nasıl gidiyor alışabildin mi
- Alıştım sayılır komutanım, en azından taksi şoförlüğünden daha iyi
- Senin adına sevindim Aziz, şimdi beni iyi dinle; yarım saat içinde eline ulaşacak dosyayı iyi incele.Emin Kasım adındaki Laleli esnafı hakkında detaylı bir çalışma istiyorum senden.O civarda samimi olduğu herkesi öğren, kimdir nedir, nerelere takılır, iş dışında kimlerle görüşür, nelerden hoşlanır, hangi gece kulübüne gider…O adam hakkında her şeyi istiyorum Aziz.
- Emredersiniz komutanım.


Devam Edecek

Reel0036
31.10.2007, 18:15
Bütün Hikayenin Başlangıcı

Operasyondan 10 Gün Önce – Ankara

Polis Akademisi, Güvenlik Bilimleri Enstitüsünde yüksek lisans yapan alan Özlem, bütün bir hafta üzerinde çalıştığı sunumu tamamlamış, hocasının kendisine teşekkür etmesinin ardından yerine geçmişti.
Ankara'nın merkezindeki tarihi bir okuldan mezun olur olmaz, ilgi duyduğu, kendisini geliştireceğine inandığı alanda yüksek lisans yapmak için başvurmuş, ailesi ve çevresinin garipsemesine aldırmadan yapılan mülakatı geçerek akademiye girmeye hak kazanmıştı.

Saat dokuzu gösterirken dersi bitmiş, eve gitmek için akademiden çıkıp Jandarma Kütüphanesi önünden Necatibey Caddesine doğru yürümeye başlamıştı. Saat çok geç olmamasına rağmen dışarıda atıştıran yağmur yüzünden caddedeki yaya trafiği diğer günlere nazaran daha az, arabalarının içinde rahatlıkla seyredenlerinse yayaları pek önemsemediği aşikardı.
Sabah çıkarken annesinin sözünü dinleyip şemsiyesini yanına aldığı için yağmurdan korunuyordu ama yine de bir an evvel eve varabilmek için adımlarını hızlı atıyordu. Elinde tuttuğu şemsiye ve acele etmenin verdiği dalgınlıkla sendeleyerek üzerine gelen adamı fark edememişti bile.

PTT bakanlıklar şubesi önünde bir anda karşısına çıkan adam, kıza çarpmış ve yere yığılmıştı. Özlem, hem korkmuş hem de yere düşüp ıslanan ders kitaplarından ötürü çok sinirlenmişti, kendisini toparlayıp ona çarpana bağırmaya başlayacaktı ki dizlerinin üzerinde doğrulmaya çalışan adamla göz göze geldi.
Adam 40 yaşlarında, beyaz tenli ve oldukça zayıftı. Vücudu kontrol edemediği şekilde titriyordu, gözleri içeriye çökmüş, alnındaki çizgiler bıçak yarası gibi derinleşmişti.

Gözlerini kıza dikip "kimsin" diye sorduktan sonra kızın cevap vermesini bile beklemeden titreyen elleriyle ceketinin iç cebinden bir cd çıkarıp bunu sakla, lütfen bunu sakla ve Özel Kuvvetler Komutanlığından Binbaşı Tuncay'a ulaştır dedi.
Az evvel yaşadığı şaşkınlığı üstünden atan Özlem; adamın uzattığı cd yi alıp almamakta tereddüt ederken, siz kimsiniz, iyi misiniz, hemen bir ambulans çağıralım diyor göz ucuyla yardım edecek birilerini arıyordu.
Artık dizlerinin üzerinde bile durmaya mecali kalmayan adam, yeniden yere yığılırken; kızım bu devlet sırrıdır, ne olursa olsun bu emaneti yerine ulaştır ve şimdi buradan uzaklaş, git hadi, lütfen git diye inledi.

Özlem, nedenini bilmediği şekilde adamın sözünü dinledi ve cd yi alarak Necatibey Caddesinden Kızılay'a doğru hızlı adımlarla ilerlemeye başladı. Her adımda arkasına dönüp bakmak istiyor ama buna cesaret edemiyordu. Az evvel geride bıraktığı adam gibi titrediğini fark ettiğinde durdu ve derin bir nefes aldı.
Hayır, bunu yapamam.Mutlaka bir açıklaması olmalı, bunu yapamam diye mırıldandı.

Olduğu yerde dönüp yerde yatan adamın yanına doğru adım atacaktı ki, postanenin köşesinden çıkan takım elbiseli iri kıyım adamı ve yolun kenarına hızla park eden Audi marka siyah arabayı fark etti.
Takım elbiseli iri kıyım, seri hareketlerle yerdeki adamın üzerini aradıktan sonra eğilip kulağına bir şeyler söyledi ve belinden çıkardığı tabancasını ateşledi.
Ateş ettikten sonra yeniden eğildi ve yerde gördüğü bir not kağıdını alıp cebine koyarak hiç zaman kaybetmeden Audi'nin açılan arka kapısından içeri atladı. Arabanın oradan uzaklaşması sadece birkaç saniyeyi almıştı.

Özlem, olanı biteni izlemiş, olduğu yere çakılıp kalmıştı. Adamın silahını ateşlediğini görmüş fakat silah sesi duymamıştı, Polis Akademisinde yüksek lisans yapan, terörizm üzerine araştırmalarda bulunan genç kızın silaha susturucu takıldığını anlaması hiç zor olmadı.Profesyoneller diye mırıldanırken bir an için yerde yatan adamı kontrol edip yardım çağırması gerektiğini düşündü ama yapamadı.Şaşkınlık içerisinde olan biteni anlamaya çalışıyordu.
Ankara'nın en iyi korunan bölgesinde alenen cinayet işlemeye cesaret edenlerin sıradan insanlar olamayacağını, öldürmek zorunda olanların bunu her yerde her şart altında yapabileceklerini biliyordu.

Koşmaya başladı, korkuyordu ve oradan bir an önce uzaklaşması gerektiğini anlamıştı; adam bu cd yi canı pahasına koruduysa muhakkak önemli bir sır olmalıydı. Güven Parka kadar neredeyse hiç durmadan koştu, yağan yağmura rağmen günün her saatinde kalabalık olan kentin kalbine ulaştığında hıçkıra hıçkıra ağladığını fark etti.

Yanaklarını ıslatan sadece yağmur damlaları değildi.

Devam Edecek

Reel0036
02.11.2007, 03:18
Bütün Hikayenin Başlangıcı

Operasyondan 10 Gün Önce - Ankara


Yanlış zamanda yanlış yerde olmak; Özlem’in içinde bulunduğu durumu özetleyen en güzel cümleydi.
Birkaç dakika önce Ankara’nın göbeğinde işlenen bir cinayete tanıklık etmiş, bu da yetmezmiş gibi, öldürülen adamın seslendiği, temas ettiği son kişi olmuştu.

Saklaması için eline tutuşturulan cd ye baktı, sonrada başını kaldırıp etrafına.
Korkuyordu, her zaman yaptığının aksine eve otobüsle değil taksi ile gitmeye karar verdi.Güven Park’tan karşıya geçip Meşrutiyet Caddesine çıktı ve taksiye bindi.
Taksi şoförü Yenimahalle’ye doğru yol alırken, arka koltukta oturan genç kız çantasından kalem çıkararak kendisine cd yi veren adamın söylediği ismi dizinin üstündeki ders kitabının ilk sayfasına not ediyordu; Özel Kuvvetler Komutanlığından Binbaşı Tuncay.

On beş dakika sonra evdeydi, kendisini bekleyen annesine merhaba bile demeden banyoya girdi, yüzünü yıkadı, aynada kendisine bakıp derin derin nefes almaya başladı.Sakinleşmeye çalışıyordu ama olmuyordu, banyodan çıktığında “neyin var kızım iyi misin” diyen annesine iyiyim sadece biraz başım ağrıyor diyerek odasına geçti.
Çantasından çıkardığı cd ye merakla bakıyordu, bir insanın öldürülmesini gerektirecek ne olabilir bunun içinde diye düşündü ve adamın söylediklerini hatırladı “kızım bu devlet sırrıdır”.

Özlem, cahil bir kız değildi, araştırmaya öğrenmeye meraklıydı.Mezuniyetinin ardından Polis Akademisinde yüksek lisans yapmasının ve seçtiği alanın bir nedeni de bu meraktı. İlgi duyduğu konuları derinlemesine inceler, okuduğunu öğrendiğini asla unutmazdı.

Özel Kuvvetler hakkında da pek çok şey duymuştu; ordunun en gözde birliği olduğunu, özel görevlerinin yanı sıra askeri istihbarat konularında da faaliyet gösterdiklerini biliyordu.
Peki ama bu cd yi Binbaşı Tuncay’a nasıl ulaştıracaktı, daha da önemlisi içinde ne vardı.

Merakını bastırmaya çalışsa da bunu yapamadı, cd nin içinde ne olduğunu görmek için bilgisayarının başına geçti.Madem içindekiler çok önemli, olurda cd ye bir zarar gelirse en azından ben ne olduğunu biliyor olacağım diyerek kendi mazeretini yarattı.
Bilgisayarına cd yi yerleştirdi ve açılmasını bekledi, birkaç saniye sonra içini kemiren merakı bastıracağını düşünüyordu fakat olmadı, cd şifrelenmişti.

Aynı Dakikalarda Sincan- Ankara

Audi marka siyah renkli araçtan inen üç kişi, Sincan’ın sakin sokaklarından birindeki müstakil daireden içeri girdi.

Daire oldukça geniş, Mossad’ın Ankara’da kullandığı sayısız evden sadece biriydi.Salondaki çalışma masasında oturup elemanlarının dönmesini bekleyen Mossad şefi, karşına geçen üç adama bakarak “Bu başarısızlığın bedelini çok ağır ödeyeceğiz” dedi.

Şefin karşısında bekleyen adamlardan biri söz almak istermişcesine elini oynattı ve;

- Efendim cd elimizde değil ancak o subayı yakalayıp vurduğum zaman, yerde subayın ceketinin hemen yanında bir not kağıdı buldum.
- Bana not kağıdı değil, cd getirecektiniz.Yerde bulduğun not kağıdını ne yapayım.
- Biliyorum efendim ama belki işimize yarar, subayın üzerinden cd çıkmadı, biz onu kovalarken bir an gözden kaybettik, belli ki o zaman zarfında cd yi bir başkasına verdi.
- Peki bunun not kağıdı ile ne alakası var, ne yazıyor o kağıtta.
- Efendim öğrenci notuna benziyor, “Terörizmin Finansmanının Önlenmesine Dair Uluslararası Sözleşme, 9 Aralık 1999”.Ama arka yüzünde notu yazanın adı da var, ha birde üzeri çizilmiş kısaltma.
- Kimmiş?
- Özlem Karadeniz, efendim.
- Kısaltma da ne yazıyor?
- P.A.G.B.E.
- Bu kadın kimmiş araştırın ve hemen o subayı vurduğun yeri gözleyen herhangi bir güvenlik kamerası var mı tespit edin.Eğer varsa görüntülerin bir kopyasını mutlaka ele geçirin.

Ve tüm bu söylediklerimi hemen yapın.

Aynı Dakikalarda Ptt Bakanlıklar Şubesi Önü – Ankara

Milli İstihbaratta görevli Özer Eralp, cinayetin işlendiği yere ulaştığında polis de meraklı kalabalığı dağıtmaya çalışıyordu.Kalabalığın arasından geçip cesedin başındaki görevli memura başbakanlık personeli kimliğini gösterdikten sonra diz çökerek yerde yatan arkadaşına baktı.

“Demek buraya kadarmış koca kurt” diye mırıldandı ve doğrulup görevli memura tanık var mı diye sordu, hayır cevabını alınca da “olsa şaşardım” diyip okkalı bir küfür etti.


Devam Edecek

tigin
28.11.2007, 21:40
Şimdiye kadar bu başlığı nasıl görmemişim, devamını merakla bekliyoruz.

Bu arada olaylar çok yakınımızda cereyan ediyor :D Audi marka araçlara daha dikkatli bakacağım.

enrique
22.05.2009, 16:57
eee hani niye devamı yok